/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 126.
    +1
    Burdan sonrasını kızım meleğin ağzından veya 3. tekil şahıs kişi olarak anlatacağım iyi okumalar.
    ···
  2. 127.
    0
    Ya gibtirin gidin
    ···
  3. 128.
    +3
    Anne ve babası çok mutluydular, kızlarına güveniyorlar onunla gurur duyuyorlardı, geriye bir tek arzuları kaldı ki o da güzel yavrularının mutlu bir yuva kurduğunu görebilmek.

    Melek öğretmen görevini icra etmek için Sivas’a doğru yola çıktı. Öğretmen olmayı çok istediği için, bu emelinin gerçekleşmesiyle mutluydu fakat biricik anne ve babasını bırakıp gitmek O’na acı veriyordu bu yüzden üzgün ve karışık duygular içindeydi.

    Sivas’a geldikten sonra ancak birkaç arabayla gideceği köye ulaşabilmişti. Yolu çok engebeli, dağların arasında, küçük sevimli bir köydü. Geldiğini bildirmek için önce okulunu buldu. Okul çok küçüktü. Aynı sınıfta hem1. Sınıflar hem de 2. Sınıfların eğitimi yapılmaktaydı. Eğitimde zordu, oradaki yaşam da. Okula başvurusunu yaptıktan sonra, sıra gelmişti kalacak bir yer bakmaya. Okul yakınlarında bir tek lojman vardı orada da okulun müdürü kalıyordu.

    Üstelik ona yardımcı olan, yol gösteren kimse de yoktu. Köy meydanına doğru indi ve orada ahşap, çok eski görünümlü, 2 katlı bir ev vardı. Önce etraftakilere “Buralarda kiralık ev var mı?” diye sordu. insanlar burada boş ev bulunmaz. Sadece şu ahşap ev var. Orada da 10 senedir kimse oturmuyor. “Ev hakkında pek iyi şeyler söylenmiyor, tavsiye etmeyiz hiç buraya bakma, sağ giren ölü çıkıyor, bu yüzden de kimse burada durmaz.” Derler.
    ···
  4. 129.
    0
    Rezerved
    ···
  5. 130.
    +3
    Kendi kendine düşünür;

    “Herhalde köyde yabancı istemiyorlar, bu yüzden böyle söylüyorlar”

    “Burada başka evde yok bu evi tutmalıyım ”der.

    “Ben buraya öğretmen olarak geldim ve burada kalacak yere ihtiyacım var” diye köylülerden rica eder.

    Köylüler Melek öğretmeni muhtarla görüştürürler.

    Muhtar;

    “Köyde boş ev yok, sadece bu ahşap ev var. Orası da 10 senedir boş, sahibi vefat etti. Kimi kimsesi olmadığı için ev öyle kaldı. iki kere kiraya verdik, köye katkı olsun diye, iki kiracının da girdiğinden 2 gün sonra ölüsünü bulduk o yüzden kiraya da vermiyoruz” der.

    “Melek öğretmen bana verin bir şey olmaz üstünden 10 yıl geçmiş der”. Ne yapar ne eder, muhtarı ikna eder. Muhtar evi verir vermesine de çok endişelenir. “Melek öğretmene her sabah gelip sana bakmak şartıyla veririm der.”

    Ve Melek öğretmen evi kiralar. Anlatılanlara pek inanmaz köylerinde yabancı istemediklerinden korkutup uzaklaştırmak için söylediklerini düşünür.

    Arkadaşlar hikayenin sonu başında olan olaylara ve arkadaşların birinin yapmış olduğu ipneliğe bağlanıyor. Bu gece bitireceğim iyi okumalar...
    ···
    1. 1.
      0
      Patlayan cin geri mi doncek kanka
      ···
    2. 2.
      0
      panpa sen bu hikayeyi gibtir et 2 gün geçti daha yemez bunu oku (bkz: yayladan gelirken musallat olan cinler)
      ···
  6. 131.
    +1
    Devam et panpa gözüm yollarda kaldı.
    ···
  7. 132.
    0
    Okuyorum panpa seri yaz
    ···
  8. 133.
    0
    Up up up
    ···
  9. 134.
    +3
    Hemen bakkaldan temizlik malzemesi alır. Muhtar da önce Melek öğretmenin karnını doyurur sonra da yatacak yatak, yorgan, kap kacak yardımında bulunur. Melek Öğretmen acele acele eve gider, çok heyecanlıdır. Hemen temizliğe başlamak ister.

    Ev uzun zamandır kullanılmadığı için her yer toz ve örümcek ağlarıyla kaplıydı.

    Melek öğretmen;

    “Temizlense, bir de badana boya yapılsa, aslında ev çok güzel, büyük bir köşk, kocaman da avlusu var,” der kendi kendine.

    Beyler devamında işler çılgınlaşıyor haberiniz olsun.
    ···
  10. 135.
    +3
    Üstünü değişir tam işlere başlamak üzereyken kapı yavaşça açılır ve içeri garip bir şey girer. Kısa boylu, yemyeşil, maymuna benzeyen, ama maymun değil, zıplayarak yürüyen aynı zamanda ellerini birbirine vuran, pörtlek ve kırmızı gözlü, kepçe kulaklı, boynuzları kafasına yapışık olan garip bir şey. Melek öğretmen şaşkın ve endişelidir. Ömründe böyle bir şey görmemiştir ve muhtarın anlattıkları aklına gelir. Geriye doğru yürür. O varlık ayakları üstünde zıplayarak, ellerini birbirine vurur ve “Yok mu bana bir iş, yok mu bana bir iş,” diye söylenerek kızın üstüne yürümeye başlar
    ···
  11. 136.
    +3
    ve tam ellerini güzel kızın boğazına geçirecekken Melek öğretmen “var”. Der. “Sana yapacak iş çok” der.

    Melek öğretmen çok korkmuştur. Hemen kendini toparlar ve aklını kullanır.

    “Hemen evi temizle, tozları al, örümcek ağlarını temizle, sonra da badana yap” der.

    O ilginç varlık şaşkınlıkla durur. Karşısına çıktığı kimse böyle davranmadığı için onları öldürmüştür ve hızla Melek öğretmenin dediklerini yapmaya başlar. Melek öğretmen çok korkmuştur. Heyecanla o şeyi izlemektedir. Olduğu yerde kalakalmıştır.

    2 saat içinde her yer pırıl pırıl olmuştur. Yaratık Melek öğretmenin söylediği işleri bitirmiş ve tekrar zıplayarak “yok mu? bana bir iş” demeye başlamıştır. Melek öğretmen bunu tahmin ettiğinden işleri sırasıyla ona söylemiş sabaha kadar onu oyalamıştır. Sabah ezanlarından sonra yaratık yine işleri bitirmiş, başlamış zıplamaya ve “yok mu bana bir iş” diye söylenmeye. Hiç yorulmuyormuş. Sürekli hareket halindeymiş.

    Melek öğretmen bütün gece, sabaha kadar ondan nasıl kurtulacağını düşünmüş. Sonra yaratığa “git, yerde bir tek yaprak kalmayana kadar avluyu temizle ve daha sonra avlunun en ortasını bul orayı kazmaya başla, öyle derin kaz ki oraya çok büyük bir kökü olan ağaç dikeceğiz, ben dur diyene kadar kaz, der” ve yaratık Melek öğretmenin söylediğini yapmaya başlar.

    Yaratık avluyu temizleyip, kazıya başlamıştır. Aradan 3-4 saat kadar geçtikten sonra Melek öğretmen eline küreği alır, yaratığın dışarı attığı toprağı tekrar onun üstüne doğru atmaya başlar. Hiç toprak kalmayana kadar o çukuru doldurur. Sonra etraftan taş, kaya gibi şeyler bulup oraya koyar. Yaratığı toprağın karanlığına gömmüştür. Eve gider, biraz dinlenmek için oturur ve gözlerini kapatır. O an kapı hızla vurur. Melek öğretmen korkarak ayağa kalkar yavaşça kapıya bakar karşısında muhtarı görünce rahatlar. Küçük bir tebessümle “hoş geldiniz” der.

    Muhtar;

    “Seni merak ettim, bir sıkıntı var mı?” diye sorar.

    Melek öğretmen;

    “yok bir sıkıntı, ben iyiyim,” der.

    Muhtar şöyle etrafa bakar “her yer
    ···
  12. 137.
    +4
    Muhtar şöyle etrafa bakar “her yer tertemiz maşallah kızım sen hiç uyumadın, sabaha kadar temizlik mi yaptın” der.

    Melek öğretmen;

    “Şey evet çok yoruldum.” Der.

    Muhtar;

    “hadi kızım biraz yat dinlen artık,” diyerek oradan ayrılır.

    Birkaç gün sonra çok şiddetli bir yağmur yağar, arkasından kızgın bir güneş, hava çok sıcaktır. Melek öğretmen okuldan gelir. Kapıyı açıp avluya doğru ilerler bir de ne görsün! Çok ilginçtir. Yaratığı gömdüğü yerden bir fidan çıkmıştır. Şaşkınlıkla, “iki gün önce burada fidan midan yoktu, buda neyin nesidir,” diye düşünür.

    Eve girer, birkaç gün bekler, her gün okuldan gelince önce avludaki fidana bakar. Hızla büyümektedir. Yaz gelmiş, fidan ağaç olmuştur. Üstelik meyve vermiş, sonbahara doğru meyveler olgunlaşmış, çok güzel görünüyorlardı. Melek öğretmen ömründe ilk defa böyle bir şey görmüştür ve ağacın ne ağacı olduğunu bilmemektedir. Meyveler sanki “beni ye, beni ye,” der gibi kızıl kızıl ışıl ışıl parlıyorlardı.

    Melek öğretmenin aklına bir şey gelir ve hemen avludaki eski ekmek fırınını ateşler. Fırının ateşi iyice kızdıktan sonra tüm meyveleri ateşe atar ve tamamı yanıp yok olana kadar bekler. Meyveleri düşen ağacı da ateşe verir. Ağaç yanarken bir çığlık sesi göklere yükselir.

    Ağaç köklerine kadar yanmıştı. Böylelikle Melek öğretmen bu beladan tamamen kurtulur. Ağacın küllerini toprağa gömmüş, avluyu güzelce temizlemişti. Tam elini yüzünü yıkamış eve girmek üzereyken sokak kapısı hızla vurur, Melek öğretmen, yavaşça kapıyı araladı ve gördüklerine inanamadı. Güzel öğretmenin sevgili anne ve babası kapıdaydı. Annesi iyileşmiş babası da gayet dinçti. O tarafa gelen bir akrabaları arabasıyla gelirken Melek öğretmenin anne babasını da getirerek birbirlerine hasret bu güzel insanları kavuşturarak mutlu etmişti. Melek öğretmen annesine sımsıkı sarılıp, uzun uzun ağladı, ağladı annesini öptü. Onlara çok ihtiyacı olduğu anda ailesi yanındaydı.
    ···
  13. 138.
    0
    Devam et reis
    ···
  14. 139.
    0
    Rezerve
    ···
  15. 140.
    0
    Sardı moruq
    ···
  16. 141.
    +5
    Eve davet ettim geçip içeri oturdular bi çay demlemeye mutfağa gittim. Geri geldiğimde ise kimse yoktu. Annemi ve babamı aradım Telefonu açtılar konuştuk biraz sorduğumda hayır kızım biz gelmedik dediler. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Telefonu kapatıp Biraz daha evi inceleyip tahta balkona doğru yöneldim cebimdeki sigaraya elimi atıp içinden 1 tane aldım ve yaktım gökyüzüne doğru saldığım dumanın içinde hem korkularım hemde aile özlemim vardı ne yapacağımı bilemiyordum çok çaresiz kalmıştım...

    hemen karşımızdaki gecekondunun cdıbına bir çoçuk çıktı tam bu sırada ve bana doğru bakmaya başladı başta aldırış etmedim ama konuşmak istiyor diye düşünüp " Naber Genç " diye seslendim çocuk sert sert bakmaya devam edip bana GiT diye bağırarak içeri girdi.

    bu neydi şimdi ? galiba bu köydekiler yeni insanları sevmiyor gibiydiler aldırış etmedim sigaramdan son dumanımı alıp içeri geçip bütün ışıkları kapattıktan sonra uykuya daldım...
    ···
  17. 142.
    +1
    Okuyoruz panpa sardı devam et.
    ···
  18. 143.
    +5
    Sabah yine geç uyandığımı fark ettim ve söylene söylene üstümü değiştirip markete doğru yol almaya başladım küçük bir marketti daha doğrusu bakkal içerde çok tatlı ton ton bir teyze vardı selam verip alıcaklarımı aldım ve kasaya yöneldim ayak üstü sohbet ettik nerelisin bu köye niye geldin gibi sorularla paramı ödeyip çıktım eve doğru yürümeye başladım...

    içeriye girip pijamalarımı giydim evet evde rahat olmayı seven bi yapım var ne yapayım mutfağa yönelip raftan tavayı çıkardım 2 tane yumurta koyup pişirmeye başladım tam bu sırada kapı çaldı ocağın altını kısıp kapıya yöneldim kapıyı kimse yoktu çocuklar basıp kaçtı heralde diyip mutfağa geri döndüm ama garip olan şuydu yumurta yanmış ve ocağın altı sonuna kadar açıktı...
    ···
  19. 144.
    +6
    Pek üstüne düşmedim uyku sersemiydim herhalde diyerek yeniden yumurta kırıp pişirdim ve afiyet ile yedim biraz komşularımı tanımak adına karşı gecekonduya selam vermeye gittim hem dün ki çocuğun neden öyle bir şey dediğini öğrenmek için fırsatım olacaktı...

    Kapıyı çaldım açan genç bir bayandı başta şaşırdım bu yaşta bir kadının çocuğu olmasına köylüyede hiç benzemiyordu daha çok şehirli ve bakımlı gibiydi " Ben yeni taşındım yan daireye komşularımı ziyaret etmek istedim" kadın hafif tebessum ederek " tabi buyrun" dedi ve asıl hikaye bu saaten sonra başlıyordu...
    ···
  20. 145.
    +6
    içeri geçtiğimde her şey tek kişilik gibi görünüyordu ama bu kadının çocuğu olduğuna göre kocasınında olması lazımdı neden herşey tek kişilikti ki? koltuğa oturdum ve bana bir şey isteyip istemedğimi sordu bende nazikçe " hayır " cevabını verdim biraz havadan sudan konuştuktan sonra "ufaklık nerde hiç sesi soluğu çıkmıyor " diyerek güldüm kadın biraz şaşırmış gibi oldu ve bana " anlamadım ne ufaklığı ?" diye sordu bende dün gece olanları anlattım kadın biraz ürkmüş olucakki " ben tek başıma yaşıyorum " dedi şaşırdım hadi ocağın açık olması hayaldide budamı hayaldi yani saçma geliyordu müsade isteyerek kalktım ve tekrar evime girdim...

    Sıcak bir duş iyi gelir diye düşünerek banyoya girdim.
    ···