/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +5
    Öncelikle belirtmek isterim ki burada yazacaklarım hayat öykümdür. Lakin bunu sizlere aktarırken bazı kısımlarda olay örgüsünü değiştirmeyecek birkaç düzenleme (misal konuşmalarda ) yapacağımı belirtmek isterim. Bununla birlikte bunları yazmamın en büyük sebebi bir okuyucu kitlesine karşı hayatımı anlatıp kendimi terapide hissetme ve kimseye söylemediğim gerçekleri birileriyle paylaşıp konuşma isteğimdir. Son olarak bir çok hikayede yapılanın aksine okuyacağınız yazılarda geçen yerler, kişilerin isimlerini gerçekten vereceğim. Tabiki kendimden Esrarengiz Melkor olarak bahsedeceğim. Lütfen beni bulursanız veya tanıyorsanız ifşalamayın. Şimdiden okuyanlara ve bu gibişik ne diyor amk diyip geçenlere teşekkürler *
    Lütfen bunları dikkate alıp okuyunuz!
    ···
  1. 2.
    +1 -1
    Sırf nicke şuku
    ···
    1. 1.
      0
      eyvallah panpa
      ···
  2. 3.
    0
    Okumadim
    ···
    1. 1.
      0
      canın sağolsun
      ···
      1. 1.
        0
        ccc fingolfin ccc
        ···
      2. 2.
        0
        fingolfin mi onun ben dıbına koyim
        ···
  3. 4.
    -1
    Kim olduğun veya hayat hikayen umrumda değil.
    ···
    1. 1.
      0
      canın sağolsun
      ···
  4. 5.
    0
    Rez bakalım
    ···
    1. 1.
      0
      beklemede kal 20 yıllık bir hayat bu
      ···
  5. 6.
    +3
    Böyle bir giriş yapan kişi hayata nasıl bir giriş yapmamıştır ki? Annesinin veya kendisinin belki de ikisininde ölümüne sebep olacak şekilde 1999 yılında doğdu bu Esrarengiz Melkor. Babası adını bir şarkıdan dolayı verdiğini söyledi kendisine.
    Doğduğu zamanları pek hatırlamıyorum ama arada bebeklik fotoğraflarına baktığımda şirin bir bebekmiş. Fotoğraflarda devam ederken Esrarengiz Melkor’u kucaklarına almış aralarında yaklaşık 1-2 yaş fark olan bir kız bir erkek görmüştüm. Kız Esrarengiz Melkor’dan 9 yaş büyük ve erkektende 2 yaş büyük. Yani bir nevi kardeşlerin patronu tabi yersen *
    Esrarengiz Melkor’un hayatına dair hatırladığı ilk net anılardan biri kesinlikle 3 yaşındayken ablası, abisi ve kendisinin telefon başında anneleriyle konuştuğu andı. Bu an öylesine korkunçtu ki sonuçlarını hala ödüyor ve korunmadığı için babasına içten içe sövüyor. 3 yaşında abi olacağını öğrendi Esrarengiz Melkor. Tabi o zamanlar bunun mükemmel olduğunu zannediyordu. Garibim başına gelecekleri bilse annesinin karnına fare kapanı koyar bu belayı hayatından sonsuza dek çıkartırdı. Ama o zamanlar Esrarengiz Melkor saf, salak ve 3 yaşında bir çocuk olmanın gerekliliklerini yerine getirip kardeşini, yeni oyun arkadaşını, can dostunu bekliyordu.
    ···
  6. 7.
    +2
    Kardeşi eve gelince bir tak varmış gibi çok sevindi. Keşke onu oturdukları 5. Kattan aşağı atsaydı da hayatı daha güzel olsaydı. Aslında kardeşiyle başlarda ilişkisi çok güzeldi. Canı sıkıldıkça annesinden izin alıp gidip kardeşine türlü türlü şebeklikler yapıp ona kendisinin onun oyun arkadaşı olduğunu söyleyip duruyordu. Zamanla kardeşi büyüdü ve onunla oyunlar oynamaya başladılar. Bu arada kardeşine abisinin ona yaptığı gibi mesafeli davranmak yerine sokakta oynadığı arkadaşlarına davrandığı gibi davranıyordu. Keşke abinin sana yaptığını yapsaydın ve ona arkadaş olmak yerine yeri geldiğinde ağzına sıçsaydın be Esrarengiz Melkor o zaman hayatındaki bu sorun hiç olmazdı.
    ···
  7. 8.
    +2
    Esrarengiz Melkor 5 yaşlarında abisiyle ablasının okuldan çıkışını izlemek için balkona koşar ve onları sokakta görünce hemen koşup zile basardı ve kendisi büyüyünce okula gittiğinde kardeşininde onu orada bekleyeceğini umut ediyordu. Ama hayat bu hiçbir zaman size tam anlamıyla istediğinizi vermez. Esrarengiz Melkora da istediğini tam anlamıyla vermemişti.
    Babasının işinden dolayı evlerinde bilgisayar vardı. Esrarengiz Melkor 5 yaşındayken bilgisayarda oyun oynayabileceğini keşfetti. Tabiki önce Mario ile başladı. Daha sonra Midtown Madness 2 oynamaya başladı. Mariodan sonra böyle bir oyunla karşılaşması onu çok şaşırtmıştı. Daha sonra babası ve abisinin oynadığı Age of Empires 2 yi öğrenmeye çalıştı. O yıllarda strateji oyunlarına olan merakı geleceğini fazlaca etkileyecekti ama bunu bilmeden botlara yenilip yenilip durmaya başladı.
    ···
  8. 9.
    0
    devam et panpapappa
    ···
  9. 10.
    0
    Devam et panpa
    ···
  10. 11.
    +2
    panpalarım final haftam olduğu için bu tarz aksaklıklar yaşadığımız için üzgünüm. bi yemek yiyip geliyorum. bi de okuyanlardan ricam okuduklarını belli etsinler duvara karşı konuşuyormuş gibi hissetmeyeyim
    ···
  11. 12.
    +4
    Esrarengiz Melkor'un çocukluğuyla ilgili kesinlikle unutamayacağı bir şey de babasına olan siniriydi. Mahalledeki tüm arkadaşlarının babası sabah işe gider akşam onlar sokakta oyun oynarken gelirlerdi. Oysa Esrarengiz Melkor'un babası şehir dışında çalışıyordu ve aylarca eve gelmediği oluyordu. Esrarengiz Melkor babasının eve geldiği ilk günlerde mutlu olurdu. Çünkü babası bozukluklarını hep valizine atardı ve 4 çocuğunu da karşısında toplayıp valizi boşaltırdı. Kim en çok parayı alırsa diğer kardeşleri tarafından saldırıya uğrardı. Ama bunlar keyifli anlardı. Çünkü babası insanların kendisi gibi mutsuz olması için elinden gelenin en iyisini yapardı. En ufak şeylerden dolayı evde kimi bulursa onun hayatını mahvederdi.

    Sokağa çıkmak o zamanlarda bu kaos ve huzursuzluk dolu ortamdan kurtulmanın tek yoluydu. Ama kaç saat kaçabilirsin ki bu durumdan? Sabahın erken saatinde gitsen akşam ezanında illaki eve girmeliydin. Yazılı olmayan ama yazılı kuralların tüm hepsinden daha güçlü bir kuraldı bu. Akşam ezanından önce evde ol! Belki annen tekrar izin verir ve akşam karanlığında annenin görebileceği bir yerde arkadaşlarınla oyun oynamaya devam ederdin. Ama Esrarengiz Melkor'un babası geldiğinde akşamları çıkması da zorlaşıyordu. O da ne yazık ki balkona oturup arkadaşlarının oynadığı oyunları izliyordu.

    Babasıyla olan sorunları bu kadarla sınırlı değildi elbet. Babası insanları mutsuz etmeyi çok iyi bildiği için annesine bağırıyor çağırıyordu. Annesi ise melek gibi bir kadın olduğu için ne bağırıyor ne de bir şey diyordu. Tartışmanın sonucu babası tarafından tatmin edici bir hal aldığında annesi mutfağa gidip gizli gizli ağlardı. Esrarengiz Melkor'un hayatındaki en taktan anlardan biri de bu anlardı. Babası ona kızdığında bağırdığında sövdüğünde bile bu kadar üzülmüyordu. Annesi güçlü kadındı Esrarengiz Melkor'un ama karşısında bir canavar vardı. ilk başlarda insanları iyi olduğu yönünde kandırıp tuzağına çeker onu ilk başta mutlu eder ve en sonunda onu o kadar mutluyken hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği bir sebepten mutsuz ederdi.

    Bir de babasının öyle bir özelliği vardı ki Esrarengiz Melkor bununla yıllarca gizliden gizliye dalga geçti. Bu ne miydi tabiki de hava atmak ve övünmek durumu. Babası o kadar aciz bir insan ki Esrarengiz Melkor'un hayatını hep başkalarıyla kıyaslayarak geçirdi. Aşağılamak için demiyorum ama köyde kendi imkanlarıyla okumak için ailesine rest çekip zor şartlarda okumuş ve bu yüzden hayatın ona karşı hep acımasız olduğunu düşünürdü.

    Oysa hayat ona yapabileceği tüm güzellikleri yapmıştı. Bir ailesi vardı eğer onlara iyi davranmış olsaydı hayatın ona verebileceği başka hiçbir güzellik olmayacağını anlardı. Ama o bunun yerine kendisini hep başkalarıyla kıyaslamayı tercih etti. Köyde yaşamaya devam eden ailesinin yanına gittiğinde bizim hayatlarımızı o kadar güzel anlatırdı ki Esrarengiz Melkor ilk başlarda o anlatılan hayatın kendisine ait olduğunu anlamakta güçlük çekerdi. Babasının kendi kafasında kurduğu mutlu ve kusursuz bir ailesi vardı. Ama gerçekte en büyük kusur kendisiydi. Bu aileye en büyük zararı yine kendisi veriyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 13.
    +2
    Kısacası Esrarengiz Melkor iyi gibi görünen ve çoğu zaman iyi olan ama aslında bir sürü travmaya sebep olan çocukluk yaşadı. Maddi durum açısından varlıkta gördü yoklukta. Babasının ne iş yaptığını söylememişim kendisi Harita Teknikeri ve çalıştığı yerlerde şantiye şefliği de yapıyor. (Şimdi tekniker nasıl şantiye şefi oluyor lan demeyin. Babamı pek takdir eden bir insan değilim ama insanları yönetme becerisini ve iş hayatındaki uzun yıllarını göz önüne alırsak 10 yıllık bir mühendisin bile babamla zıtlaştığı için kovulduğu yerde babamın hala işe devam ettiğini biliyorum.) Yaptığı işten dolayı normal bir memurdan biraz daha yüksek maaş alıyordu. Ama 6 nüfuslu bir aile olduğunu göz önüne alırsak bazı zamanlarda çok sıkışık durumlarda kaldıklarını da biliyorum. Ama maddi açıdan sıkışık olmalarının en önemli sebebi babasının yaptığı salakça harcamalar olduğu gerçeği vardı.

    O zamanlardan gelen bir alışkanlıkta kıyafet alışkanlığıydı. Maddi açıdan her ay yeni kıyafetler alacak durumları pek olmuyordu. Bayramdan bayrama yeni kıyafet alınırdı ya da yırtılan kıyafetlerden dolayı yeni kıyafet alınırdı. Ama en büyük sıkıntı ayakkabıydı. (Şuan bile dolabımı açsanız fazla fazla kıyafet olmadığını görebilirsiniz. Bir orta boy valizi tüm kıyafetlerim ve bir iki kitap ile doldurabiliyorum. Ama bunun sebebi kıyafetlerin hayatımda o zamanlardan beri pek önemi olmayışından kaynaklanıyor) Büyüyen bir çocuktan daha çok masraf çıkartan bir şey olamaz şu hayatta. Bazı zamanlarda parçalanmış ayakkabıları yüzünden ablasının fazladan ayağına olan spor ayakkabısını giydiğini blilirim Esrarengiz Melkor'un.
    ···
  13. 14.
    +2
    Esrarengiz Melkor'un çocukluğu ile bilmeniz gereken en önemli şey satranca duyduğu aşktır. Babasının şehir dışından geldiği ve iyi olduğu günlerden birinde tahmini olarak 4 veya 5 yaşında olan Esrarengiz Melkor babası ile abisinin satranç oynadığına şahit oluyor ve sırf onlarla bir şeyler yapabilmek için satranç öğrenmeye çalışıyordu. Bu çabasının ilerleyen zamanlarda hayatını ne kadar değiştirdiğini göreceğiz. Bu yüzden bundan bahsetmeseydim olmazdı.

    Artık Esrarengiz Melkor'un ana sınıfına geçtiği döneme gelmiş bulunmaktayız. Öncelikle biraz dış görünüşünden bahsedeyim. Siyah düz saçlı, simsiyah gözleri, esmer teniyle ve yaşıtlarından biraz daha uzun olmasıyla şuan ki suriyelilere benzeyen ama yüzünden masumiyet akan bir çocuktu Esrarengiz Melkor. Ankara'nın Sincan ilçesinde yaşadığını göz önüne alırsak masumiyetin orada ne kadar zor rastlanan bir şey olduğunu ileride anlayacaksınız.

    Ana sınıfında sınıfın en uzunu ve en zekisi olduğu için göz önünde olan bir çocuk olduğu için o zamanlar aşırı popüler birisiydi. Hatta bir tane kızı da sevmişti Esrarengiz Melkor. Kızın adı ipek ama soyadını veya şuan nerede ne yaptığını bilmiyorum. Kız ile ilgili şuan bile unutamadığım tek sarı saçları ve mavi gözleri ile yüz hatları. Eğer ki saçını boyatıp renkli lenslerden takmadıysa ve makyaj ustası kızlardan olup yüzünü değiştirmediyse şuan bile onu tanıyabilirim. Tabi o beni tanır mı orasını bilemem. Onu unutamamamın sebebi aşırı sevdiğim veya hayatımın aşkı olduğunu düşünmem değil. Onunla ilgili utanç verici anılarım olmasından kaynaklanıyor.

    Öncelikle ana sınıfını size biraz tarif edeyim. Abisinin ve ablasının okuduğu okulun zemin katında bir sınıfın içinin oyuncaklar, dolaplar, televizyon ve küçük plastik sandalyeler ve bu sandalyelerin etrafında dizili olduğu tahta masalar hayal edin. Daha fazla ayrıntı vermeyeceğim gerisini sizin hayal gücünüze bırakacağım. Her masanın etrafında 4 çocuğun oturduğu kümelerden oluşan toplamda 5 veya 6 masa vardı. Bizim oturduğumuz masada oturan isimlerin hepsini nerede oturduklarına kadar hatırlıyor olmam ise biraz garip bir durum :D Masaların hepsi U düzeninde olduğu için iç tarafta hiç sandalye bulunmuyordu. Masalar yemek masaları gibi enlemesine kısa olduğu enlerinde 1 kişi oturuyor uzun tarafında ise 2 kişi oturuyordu. Ben U nun duvar köşesindeki duvar tarafındaki kesitinde oturuyordum. Uzun olan kısımda ipek ve Mine oturuyordu. ipek bana yakın taraftaydı ;) Tam karşımda adından uzun süre bahsedeceğim Mehmet Ali Erbil şaka şaka Mehmet Ali oturuyordu. (Kimsenin soyadını kendimce kafamda kurduğum gizlilikten dolayı vermeyeceğim) Ama herkes ona ana sınıfı öğretmenimizin Mali demesi nedeniyle Mali diyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 15.
    0
    rezervasyon
    ···
  15. 16.
    +1
    E tabiki o zamanlar özgüveni tavan olmasına rağmen Esrarengiz Melkor'un sevdiği kızı etkilemek için çok şey yapması gerekiyordu. Televizyon izleme saatinde Hugo ve Tolga Abi'yi izlerdik. En iyi yeri her zaman onun için ve yanını da kendine tutardı. Oturmaya çalışan olursa da kafasına legodan yaptığı kılıçlarla vurup ağlatarak arkaya gitmesini sağlardı. Yüzünden gerçekten masumiyet akıyordu Esrarengiz Melkor'un ancak içi öyle değildi. Her türlü binlik vardı. Yaşıtlarına karşı olan boy avantajını çok iyi kullandığından kavga edebiliyordu. Eğer ki karşısındaki çocuk ondan daha iriyse yani onun tabiriyle 'sumo güreşçisi' ise o zaman etrafındaki nesneler ile ona zarar verebiliyordu. Eğer ki etrafında ona karşı kullanabileceği hiçbir nesne yoksa ısırıyordu. Köpek dişleri bir vampir dişi kadar sivri olduğu için insanların canını gerçekten yakabiliyordu.

    ipeği tavlamak için yaptığı şeyler sadece ona yer tutmak değil. Onun oynamak istediği oyuncağı bir başka çocuktan zorla alıp gidip ona verebiliyordu. Hatta bir keresinde sumolardan birisinden oyuncağı istemişti çocuk vermek istemeyince kafasına metal araba fırlatmıştı. Elbette bunları yaparken öğretmenlerinin başlarında olmadığı anları seçiyordu. Tamam güç kullanıyordu ama bu zekasını da kullanamayacağı anldıbına gelmezdi.

    Kısa sürede ana sınıfında sözü geçen birisi olmuştu. Hatta ipeğin saçını çekip onu ağlattığı için bir kızın kafasını masalardan birine bile vurmuştu. Bu kız ise karşı apartmanlarında oturan, sokakta oyun oynarken asla aralarına almadıkları Cankız isminde bir kızdı. Bu yüzden bu kız bunlar ne zaman oyun oynasa oyunlarını baltalardı. Oysa insan gibi aramıza karışmaya çalışsa böyle kevaşelikler yapmasaydı onu da aramıza alırdık. Bu yüzden ana sınıfında kafasını masaya vurdurmuş olmaktan büyük bir zevk aldığımı dahi söyleyebilirim.

    Haaa diyebilirsiniz ki çocuklar daha sonra hocaya niye şikayet etmiyorlardı. Aslında ediyorlardı ama gerek yüzümdeki masumiyet gerek yalan söylemedeki profesyonelliğim gerekse söyleyenleri daha sonra tekrar dövmem ile bu sorunun da önüne geçmiş oldum.
    ···
  16. 17.
    +1
    ipek... O zamanlar için hayatımda gördüğüm en güzel kızdı. Oynadığı barbie bebekleri bile ona imrenirdi. Derslerde (önümüze mal mal kağıtlar verirlerdi ve kegib çizgileri takip edin, kağıdı düzgünce kesin, kağıdı muazzam derecede eşit katlayın gibi taktan şeyler) çok başarılıydı. Oysa Esrarengiz Melkor dünyaya kolsuz gelmiş belli yani amk. Bir insan kegib çizgileri nasıl düzgünce birleştiremez ve yamuk çizgi çekebilir ki? Ya da bir kağıdı kegiblerinden takip edip nasıl düzgün kesemezde her seferinde zikzak yapmayı başarabilir? Bunun tek açıklaması kolsuzluk yani belli.

    Derslerde kimse görmeden Esrarengiz Melkor, ipeğin saçını okşardı, hatta bazen durup sadece onu izlerdi. Çizgi filmlerde ve okuduğu masallarda daha doğrusu ona okunan masallarda prenses ile prens birbirini çok severler ve sonra evlenirlerdi. E küçücük çocuk sevgililik, flörtlük, fuckbuddylik ne nerden bilsin. Bu arada ipek de Esrarengiz Melkor'u seviyor. Yanlışlık olmasın yani sonra adımız sapığa çıkmasın. Gelip Esrarengiz Melkor'un yanağından öpüyorsa onlar artık birbirinin namusuydu. Esrarengiz Melkor da garibim bir gün tüm özgüvenini yanına alıp ipeğin yanına gidiyor. Yanına gidiyordan kastım bahçede oyun oynamaya çıkmışlardı hemen ipeğin yanına koştu ve aralarında geçen diyalog şu şekildeydi:

    Esrarengiz Melkor: ipek nasılsın?
    ipek: iyiyim Esrarengiz Melkor sen nasılsın?
    Esrarengiz Melkor: iyiyim. Biraz konuşalım mı? (Lan hırt zaten konuşuyorsunuz işte daha ne soruyorsun dimi)
    ipek: Oluuuuuur. Ne konuşcaz?
    Esrarengiz Melkor: ipek ben seni seviyorum benimle evlenir misin?
    ipek: ...

    Aga bu ne ya böyle. Bu nece bir yıkıklıktır. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Evet hadi evlenelim dese kızı alıp eve mi zütürcen andaval bin bu ne ya abi. Panpalar ipeği unutmamış olmamın tek sebebi bu rezil anıdır. Bu anıyı da yıllardır bana unutturmayan da annem ve babamdır. Olayın o açısı daha rezil.

    ipek bana cevap vermeyip yanımdan kaçtıktan sonra. Eve giderken annesine bunu söylüyor. (Zalımın kızı bari kabul etmiyon evlilik teklifimi aramızda kalsın ananlara ne söylüyon kahve tarifi mi alacan sanki) Bunun annesi gidip babasına söylüyor bunlar önce kendi evlerinde gülmekten yarılmışlar. Sonra ana sınıfı öğretmenimizden bizim evin adresini alıyorlar. (Özel hayatın gizliliği de kalmış amk neyse Nurhan Hocamı severim arada karşılaşırdık) Sonra bunlar bizim eve geliyorlar. Evde o gün sadece annem var. Bunlar içeri geçiyor annemle oturup konuşuyorlar benimle taşak geçiyorlar eğleniyorlar falan. Bende o sırada ailesinin yanında gelen ipekle oynuyorum hala kafaya bak amk :D iyi ki beni istemeye geldiler falan sanıp gelin gibi gidip servis falan yapmaya çalışmamışım.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 18.
    +2
    Sabah taşaklı bir finalim var sonrasında müsait oldukça gelip yazarım. iyi geceler panpalar
    ···
  18. 19.
    +2
    Ben finalden çıkıp geldim kimse gelmemiş vay amk normalde okuyanların gel lan bin diye bana sövmesi gerekiyordu. Neyse o zaman ben size söveyim. Nerdesiniz lan binler :D
    ···
  19. 20.
    0
    Devam et
    ···
    1. 1.
      0
      devam ediyoruz panpa
      ···