/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    Annem pazardan limon seçiyordu. Seçerken genelde eliyle kontrol eder sulu mu değil mi anlardı. Büyüyünce ben de anlarım derdim hep kendime ama hiç anlayamadım.

    b-"Bir şey soracağım. Bizi herkes görüyorsa ben ağlarken neden kimse yanıma gelmedi?"

    Kız-"Çünkü ağlarken kimsenin seni görmesini istemedin. Bu kadar basit."

    b-"Benim isteyip istemememle oluyor mu ki?"

    Kız-"Evet oluyor. Çünkü senin anındayız. Ama şaşırdım. Anneni görünce o kadar gözyaşı döktün ama kardeşini gördüğünde bu kadar etkilenmemiştin. Gerçekten sevmiyordun galiba."

    b-"Seviyordum. Ama onu çok uzun zaman önce kaybettim. Belki de o yüzdendir."

    Kız-"Belki de. Annen ne yapıyor?" Bunu sorduğunda direk o gün neler olduğunu hatırladım.

    b-"Limon seçiyor. Bugünü hatırlıyorum. Çantasında da tavuk var. Arap aşı çorbası yapacak. Kardeşimin ölümünden yıllar sonra ilk kez yapacak. Kardeşim çok severdi ve ölümünden sonra uzun bir süre yapamamıştı."

    Kız-"Peki o gün olduğunu nereden biliyorsun?"

    b-"Çünkü o gün ben ısrar etmiştim yapması için. Bir sefer yapacak ve... " boğazım düğümlendi.

    Kız-"Ve?"

    b-"Ve bir daha yapmayacak."...

    Kız-"Neden yapmayacak?"

    b-"Çünkü... 6 ay sonra annem de vefat edecek. Ondan sonra babam ve dedemle o evde yaşayacağız."

    Kız-"Arap aşı çorbasının tadı nasıl? Neye benziyor?"

    b-"Sen hiç arap aşı çorbası içmedin mi?"

    Kız-"Hayır." Galiba melekler yemek yemiyor.

    b-"Nasıl anlatsam ki... içerken her çorba gibi içini ısıtıyor. Çorbalardan farklı olarak tavuk ağzında tel tel dağılıyor ve uzun uzun çiğniyor... Neden bana bunu anlattırıyorsun ki?"

    Kız-"Sadece merak ettim. Şimdi ne oluyor peki?" Annem elinden limonu düşürdü. Ve diz çöküp ağlamaya başladı.

    b-"Kardeşim için ağlıyor. Ağlamasına çok üzüldüğümü hatırlıyorum... "

    -"Ben buradayım. Neden Kadir için ağlıyorsun ki? O öldü."

    b-"Kim konuştu?" Benim çocukluk halimi işaret etti ve:

    Kız-"O konuşuyor. içinden geçenleri duyuyoruz."

    b-"Ben... Böyle bir şey düşünmemişimdir. Böyle biri değilim."

    -"Ölümü bile bana zarar. Kadir öldü. Artık ben varım. Keşke kimse hatırlamasa onu."

    b-"Hayır hayır hayır hayır... Ben böyle biri değilim." bir adım geri attım ve anı silindi. Tekrar bomboş yoldaydık.

    Kız-"Şu an böyle biri değilsin ama geçmişte böyle biriydin."

    b-"DEĞiLDiM. BEN KARDEŞiM iÇiN YILLARCA YAS TUTTUM."

    b2-"Tutmadın." çocukluk halim karşımdaydı. Bana bakıyordu.

    b-"Tuttum... "

    b2-"Hayır, tutmadın. O senin hep bir adın önündeydi. Her şeyde senden iyiydi. Çok zeki biriydi. Tüm köy ondan övgüyle bahsederdi. Sen ise sadece onun kardeşiydin. ismin bile yoktu. Kadir ve Kadir'in kardeşi. Sevdiğin kız da hep onunla oynuyordu. Senin Kadir'i geçmenin tek yolu onun ölmesiydi... "

    b-"SUS ARTIK SUS! BEN BÖYLE BiRi DEĞiLiM."

    b2-"Evet. Böyle biri değilsin. Düşündüğünden daha kötü birisin. O öldükten sonra bile senin peşini bırakmadı. Hatta onun ölümü dikkatleri daha çok onun üzerine çekti. Sen hep 2. planda kalmaya mahkumdun. ikiz kardeşin yaşarken dikkat çekebilmek için gittin de çeteye katıldın. O dondurmacı senin de çetede olduğunu söyleseydi keşke. En azından ıslah evinde herkesten uzakta kimseye zarar vermeden yaşardın."

    b-"YETER! SUS!"

    Kız-"Neden susmasını istiyorsun? O senin geçmişin değil mi? Sana senin bildiklerini anlatıyor sadece."

    b-"Ben böyle biri değilim... Olamam... "

    Kız-"Küçükken bu şekilde düşünmen böyle biri olduğunu göstermez ki. Evet, bunları düşündün. Ama yasını da tuttun değil mi? Sadece kabul et, bu sensin." Sakinleşmeye başladım.

    b-"Ben... Böyle biri miyim?"

    Kız-"Hem öylesin, hem de değilsin."

    b2-"O zaman beni kabul ediyor musun?" Evet, ben bunları düşündüm. Düşündüm ama... Artık böyle biri değilim. Geçmişteki halim geçmişte kaldı. Artık öyle biri değilim. Onu kabul etmekten başka çarem yok.

    b-"Kabul ediyorum." Eski halim silinmeye başladı.

    b2-"Yolun ilerisi daha zorlu olacak. Aklına dikkat et... " dedi ve kayboldu.

    Kız-"Hadi, yürümeye devam edelim." dedi ve elini uzattı. Ben de birazcık korksam da elinden tuttum. Bu yolu yürümekten başka çarem olmadığını biliyorum. Yalnızca yürümeliyim.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +1
    Eski bir dondurmacı arabasının önünden geçiyorduk. Eskiden çalışan bir arabaydı. Hatta bayağı kalabalık olurdu. Harçlığını alan bütün çocuklar orada sıra olurdu.

    Kız-"Dondurma yiyelim mi? Lütfeenn."

    b-"O arabada artık dondurma üretilmiyor."

    Kız-"Birazcık dikkatli bakarsan görürsün." dedi ve gözümü kırpmam ile bir yığın çocuk sırada dondurma arabasının önündeydi. Bu dondurmacıyı hatırlıyorum. Beni yine çekiştirdi ve sıraya girdik. Mahalledeki çocukluk arkadaşlarım hep sıradalar. Hatta geçen sene vefat eden bir arkadaşımın çocukluk hali bile dondurma için sırada. Onunla konuşmak istedim ama:

    Kız-"Çocuk dondurması için bekliyor. Seninle konuşması için bir nedeni yok."

    b-"Ne yani? Onunla konuşamaz mıyım? Kaderi falan mı değiştiririm?"

    Kız-"Hayır, kader asla değiştirilemez. Ama o çocuk sadece dondurmasını almak istiyor. Senin de dondurmanı beklediğin gibi." Çok anlaşılmaz konuşuyor. Ama onunla konuşmamı istemediğini anladım. Sıramı beklemeye devam ettim. En sonunda sıra bize geldi.

    Dondurmacı-"Buyrun küçük hanım neyli dondurma istemiştin?"

    Kız-"Ben çikolatalı alayım. 3 top olsun. Sen nasıl istersin?"

    b-"Ben dondurma istemem."

    Kız-"Onunki de bir vanilya bir de limonlu olsun." Küçükken hep söylediğim dondurmayı istedi. Adam çikolataya ve fındık tozuna batırıp verdi. Parasını vermek istedim ama yeni para kabul eder mi ki? Elimi cebime attığımda eski para vardı. Beş yüz bin lira. Nostaljik. Her top 100 bin lira. Tam parası çıktı cebimden. Parayı uzattım ve adam da parayı aldı. Her zamanki söylediği şeyi söyledi:

    Dondurmacı-"Allah bereket versin abim. SIRADAKiiEE!" diye bağırdı ve kafasının üstündeki çana elindeki dondurma tutacağıyla vurdu.(dondurma tutacağı dedim şimdi onun ne olduğu aklıma gelmedi) Küçükken sırada beklerken kaç kere böyle bağırdığını sayardım ve sıra bana geldiğinde sıradaki yerimi bulurdum. Yine bir banka geçtik ve oturduk. Her taraf çocukluğumdaki gibi. Park kalabalık. Parkta oynayan bir sürü çocuk var. Şimdiki nesil gibi değil. O zamanlar telefon yok, tablet yok, hatta televizyon bile nadir bulunuyordu. Bizim evimizde vardı ama babam bana çok televizyon izlersem televizyonun içinde hapis kalacağımı söylerdi. Ben de korkar televizyon açıldığında bakmamaya gayret gösterirdim.
    ···
  3. 28.
    +1
    Ortaokula başladığım zamanlardan. Orada oturuyor ve Hilal ile konuşuyorum. Ona çıkma teklif edeceğim gün mü bu? Sonunu hatırlıyorum. Ve izledim de. Bana tokat attı ve ağlayarak uzaklaştı. Kız bunu görünce bana döndü ve:

    Kız-"Daha yeni orada ne oldu?"

    b-"Buradan duymadım ne olduğunu."

    Kız-"Yaa senin anın işte. Anlatsana."

    b-"Hatırlamıyorum ki."

    Kız-"Yalancı. Ne zaman yalan söylesen iki kere hızlı hızlı göz kırpıyorsun."

    b-"Madem beni bu kadar iyi tanıyorsun o zaman kendin bulsana nedenini."

    Kız-"Yaaaa! Anlat işte... " Yarım saat kadar anlat diye başımın etini yedi.

    b-"Tamam lan tamam yeter ki sus. Anlatacağım. Orada kıza çıkma teklif ettim ve o da beni reddetti. Ben de ona kardeşim olsaydım kabul edeceğini söyledi ve bana tokat attı. Bir daha da beni görmek istemediğini söyleyerek uzaklaştı. Şimdi tatmin oldun mu?"

    Kız-"Imm... Henüz değil. Yanına biri daha geldi. Ona da mı çıkma teklif edeceksin?"

    b-"Ben oradan bakınca abaza gibi mi duruyorum? O ablası. Hilal ağlayarak koşunca muhtemelen ablasına rastladı. Sonra da olan biteni direk anlatmıştır." Ablası benim çocukluğumun yanına oturdu. Ben ise hiçbir ses çıkarmadım. benimle düzgünce konuştu ve sonra kalkıp gitti.

    Kız-"Orada ne konuştunuz?"

    b-"Sen kardan kelebek falan yapsana? Anan baban öğretmedi mi sana her işe karışılmaması gerektiğini?"

    Kız-"Hayır, öğretmedi. Şimdi anlatır mısın?" dedi ve gülümsedi. Anasını babasını da hiçe sayıyor diyeceğim de anası babası olduğundan bile şüpheliyim. Melek falan bile çıkabilir. Belki de azrail.

    b-"Tamam tamam. Orada ablası bana geliyor ve düzgünce yaptığımın yanlış olduğunu anlatıyor."

    Kız-"Başka?" Dişlerimi sıktım.

    b-"Kardeşimin ölümünden dolayı ne konuştuğumu bilmediğimi ve ben toparlanınca onunla barıştıracağını söyledi."

    Kız-"Çok iyi bir ablası varmış."

    b-"Evet, çok iyi bir ablası vardı."

    Kız-"Ama... "

    b-"Ama seneye evlenecek ve şehre taşınacak. Ve kocası ona yapmadığını bırakmayacak. En sonunda iki çocuğuyla babasının evine kaçacak ve babası da borç batağında olduğundan çocuklara bakamayacak. Neyse ki bizim kasabanın bu zamanlarında yardımseverdi. Bütün kasaba seferber olup borçlarını kapatmışlardı. Ve... " Sonrasını hatırlamıyorum. Nedensiz bir şekilde ablasının benim için önemli olduğunu hatırlıyorum.

    Kız-"Peki sonra ne oldu?" Buna bir şeyler söylemezsem bana anlat diye diretmeye devam edecek. Gözlerinden belli. Hatırlamıyorum kelimesini kabul etmeyecek.

    b-"Kasabamız biraz büyüdü, şehir bize yakınlaştı ve yeni insanlar geldi. Kimse birbirine güvenmemeye başladı. Ve eski arkadaşlarımın hepsi ya şehre yerleşti ya da vefat ettiler. Koskoca mahallede tek ben kalmıştım... " Neden ona bunları anlatıyorum ki?

    Kız-"Devam etsene."

    b-"Devdıbını zaten yolda görürsün. Hadi gidelim." dedim ve ayağa kalktım. Kız da elimden tuttu ve ayağa kalktı. Beraber tümsekten aşağı indik ve yürümeye devam ettik.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ablasına yürüyen hunhar liseli
      ···
  4. 29.
    +1
    Parkın başına geri geldik. Park zaten yuvarlaktı ve bizi yine başa getirdi. Kız orman tarafına doğru baktı.

    Kız-"Biraz da ormanda dolaşalım. Hem belki birkaç hayvanla karşılaşırız."

    b-"Orada karşılaşacağımız hayvanlar köpek kedi değiller. Orada kurt, çakal olur."

    Kız-"Olsun, gidelim. Hem zaten orada da yolumuz var değil mi?"

    b-"Tamam, gidelim de ne kadar hızlı biterse o kadar iyi."

    Kız-"Neden hemen bitmesini istiyorsun? Benimle gezmek eğlenceli değil mi ki?"

    b-"Seninle gezmek eğlenceli de anılarımla yüzleşmekte çok zorlanıyorum."

    Kız-"Bunu yüzleşmek olarak görme. Sadece seninle birlikte dolaşıyoruz."

    b-"Anılarımda."

    Kız-"Hayır. Parkta dolaştık, şimdi de ormanda dolaşıyoruz."

    b-"Tamam tamam. Ama bu ormanın sonu şehre kadar gidiyor. O kadar yolu yürüyerek gidemeyiz."

    Kız-"Biz sadece yürüyoruz. Yol bizi nereye kadar zütürürse oraya kadar gideceğiz." dedi ve beni ormana doğru çekiştirmeye başladı. Ben de mecbur yanında gittim.
    ···
  5. 30.
    +1
    Hava kararmaya başladı.

    b-"Hava kararıyor. Karanlıkta ormanda gezmek tehlikeli olur."

    Kız-"Neden? Karşımıza hayalet mi çıkar?" dedi ve kıkırdadı.

    b-"Hayır. Kurt çıkar, ayı çıkar... " Çıkar da ben zaten öldüm. Öldüm değil mi? Hiç ölmüş gibi de hissetmiyorum. Hatta karşıma çıkacak anıların korkusundan başka hiçbir şey hissetmiyorum. Ayılar ve kurtların beni korkutmaması gerektiğinin farkına vardım ve yıkık dökük bir kulübenin önüne geldik. Kulübeyi görünce korktum. Hatırlıyorum. Artık burası hep mazot kokuyor. Gittiğimiz yolun yakınına bir anayol yapıldı. Ağaçlar bile renksiz artık. Hava karanlık diye söylemiyorum. Son 10 yıldır yavaş yavaş soldular. En sonunda hiç renkleri kalmadı. Bu kulübeyi gördükten bir süre sonra gece gündüze dönüştü. Geçmişe döndüğümüzü anladım. Dedem ve babam kereste siparişlerini hazırlıyorlar. Ben ise 17 yaşındayım ve sandalyede boş boş oturuyorum. O zamanlar ergenim. Bu saçma kereste olayından kurulma hayallerim vardı. Şehre gidip iş kurmak istiyordum. Kuracağım işi bile hayal etmiyordum o zamanlar. Sadece şehirde yaşamak istiyordum. Rahmetli babam ve dedemi görmek içimin cız etmesine neden olmuştu ama sadece anı olduklarını biliyorum. Kendi anımda sadece 3. kişiyim. O kadar.

    Kız-"Sen neden çalışmıyorsun?"

    b-"O zamanlar genç ve aptaldım çünkü. Babam da üzerime gelmezdi. Ama dedem beni hep çalışmaya zorlardı. Balta sapı yaptırmıştı küçükken. Daha sonra zaten kendiliğinden geldi. Ama ben akılsızlığımdan dolayı çalışmayı bıraktım. Okulumu bahane ettim. Keresteciliği hiç sevmedim. " O arada yanıma doğru biri yürüyor. Bu Cihan. Bizim kasabaya o sıralar yeni taşınmışlardı. En yakın arkadaşımdı.

    Cihan-"Hala kereste mi kesiyon la?"

    b2-"Yok ben kesmiyorum. Ne diye geldin?"

    Dede-"NE DiYE GELDiN BURAYA KÖPEK SOYU! SANA BiR DAHA BURAYA GELME DEMEDiM Mi?"

    Cihan-"Bak dede benle adam akıllı konuş köpek soyu falan diyon. Yaşına hürmetimden laf etmiyom doğru konuş."

    Dede-"gibTiR GiT LAN BURADAN!"

    Baba-"Tamam baba sakin ol. Cihan, sana da kaç kere dedik gelme diye. Laf yiyince zoruna gidiyorsa gelme sende buraya."

    Cihan-"Sana mı geliyom dayı? Ben dostuma geliyom."

    Dede-"NE DOSTU LAN! BiR BiNE'Yi DE Mi KENDiNE BENZETECEN KÖPEK! gibTiR GiT BURADAN BAK ÇAKARIM KAFANA BALTAYI!"

    Kız-"Deden neden Cihan'ı sevmiyor?"

    b-"Çünkü Cihan beni kullanıyordu."

    Kız-"Nasıl yani? Kukla gibi mi?"

    b-"Çok acı bir örnek oldu. Bir nevi. Benim arkadaşımmış gibi davranırdı ama sadece 2 kuruş paramın peşindeydi. Aldığım harçlıklardan otlanır ona bir şeyler ısmarlardım."

    Kız-"Nasıl bir şeyler?"

    b-"Sigara, abur cubur, yeri geldiğinde şehire gidecek otobüsün parası. Hatta çoğu zaman şehre gittiğinde beni de zütürürdü ki kendi parasını harcamadan benim harçlıklardan kullanabilsin. "

    Kız-"Belki de sen maddi düşünüyorsundur."

    b-"Maddi düşünmediğime o kadar eminim ki. Ben saf biriydim. Rahmetli annem saf olmamamı kurtların çakalların etrafta dolaştığını söylerdi. Dedem ve babam onun bir çakal olduğunu anlıyorlardı. Dedem zaten o yüzden kızıyordu. Cihan ne zaman gelse kovardı. Sonra da beni azarlardı. Babam ise daha taktiksel yaklaşıyordu. Biliyordu ki bana ne kadar çok kızarsa Cihan'a o kadar çok bağlanıyordum. O da bana düzgünce anlatmayı seçiyordu. Ama onu da dinlemiyordum. Çünkü... "

    Kız-"Çünkü o senin burada kalan tek arkadaşındı. Herkesi kendinden uzaklaştırdın. Senden uzaklaşmayan tek o vardı."

    b-"Hep böyle bel altı vuracak mısın? Evet. Kimse kalmadı. Cihan ise inatla yanımda kalıyordu. Bana tavsiyeler veriyor, bana yardım ediyordu. Pgibolojik olarak hep yanımdaydı."

    Kız-"Peki bu onu iyi bir arkadaş yapmaz mı?"

    b-"Yapmaz." Sahne değişti. Dedem yerde kanlar içindeydi. Kafasına balta saplanmış haldeydi. Bu sahnenin geleceğini biliyordum. 25 yaşındaki halim içeri girdi. Cihan'ı pencereden kaçarken gördü. Cihan'ı paltosundan tanımıştı. Yüzünü görmemişti ama biliyordu işte. Oydu. Kendimden 3. kişi gibi bahsettiğimin farkındayım ama bunu nasıl açıklayabilirim ki? Ben bunların hepsini çoktan yaşadım. Ama o daha yeni yaşıyor.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +1
    Kız-"Hmm... Şimdi ölümle ilgili konuşmasak? Şuradaki çocukları izleyelim."

    b-"Burada ne olduğunu biliyorum. Ağacın arkasındaki çocuk oradan asla ayrılmayacak. Çünkü o çocuk özgüvensiz bir salağın teki. Bütün gün ağacın arkasından izleyip eve dönünce de sanki kızla kendisi oynamış gibi hayaller kuracak."

    Kız-"Ama sonuç olarak mutlu oluyor değil mi?"

    b-"Sahte bir mutluluk."

    Kız-"Sonuç olarak bir mutluluk. Mutluluğun sahtesi olduğuna inanmıyorum. Eğer hayaller olmasa kimse mutlu olamazdı."

    b-"Hayaller gerçekleşmezse hayal kurmanın bir anlamı da yok."

    Kız-"Asıl her hayal gerçekleşseydi kimse bir daha hayal kurmazdı. Hayallerini gerçekleştirmek için verdiğin çabaya umut denir. Umut insanı ayakta tutar." Sessiz kaldım. Tekrar kendime baktım. Orada ağacın arkasından izleyip gülümsüyorum. Bir aptal gibiyim.

    Kız-"Yeterince dinlendik. Hadi gidelim." dedi ve yine elime yapıştı. Beni çekmeye devam ediyor. Arkama baktığımda çocuklar gitmiş ve park eski haline geri dönmüştü. Kumların önünde artık kimse oynamıyor ve kumların arasına hep taşlar vardı. Ama park sadece oradaki kumlu kısımdan ibaret değil. Kocaman bir parktı burası.
    ···
    1. 1.
      +1
      Harbi bir kez de ölüme girme be moruk :D
      ···
      1. 1.
        +1
        Nereye gireyim be ya :D aslında başka konular da vardı aklımda da ilk bunu bitirdim. Denk geldi sadece.
        ···
  7. 32.
    +1
    Babam da arkamdan kulübeye girdi.

    Baba-"BABAAA!" dedi ve koştu. Benim gençlik halim ise arkadan izliyor. Birden kendimi gençlik halimin içinde buldum. Şok içinde izleyen kişi bendim. Hissi bile aynı.

    b-"Neden... Buradayım."

    Kız-"Ne olacağını biliyorsun." Babam yanıma koştu ve:

    Baba-"BiR BiNE! KiM YAPTI BUNU! GÖRDÜN MÜ?" Babamdan korkuyorum. Tekrar babamdan bu kadar korkacağım aklıma gelmemişti. Aslında olayın şoku da var üzerimde. Sanki tekrar yaşıyor gibiyim. Doğru olanı yapmalıyım.

    b-"Cihan yaptı. Pencereden kaçtı."

    Baba-"SANA DiYORUM! KiM YAPTI GÖRDÜN MÜ?"

    b-"Cihan yaptı diyorum ya baba."

    Baba-"KiM YAPTI?"

    b-"CiHAN!"

    Baba-"KiM YAPTI OĞLUM SÖYLESENE!"

    b-"NEDEN BENi DUYMUYORSUN? CiHAN YAPTI iŞTE! CiHAN! CiHAN! CiHAN!"

    Kız-"Gerçeği söyle ona."

    b-"Ama gerçek bu."

    Kız-"Hayır, bu gerçek değil."

    b-"Ama gerçek bu. Sen de gördün. Camdan kaçıp gitti."

    Baba-"SÖYLESENE! KiM YAPTI?"

    Kız-"Söylemen gerekeni biliyorsun. Oyun bozanlık yapma."

    b-"Hayır. Yalan söylemiyorum. Gerçekten. Yalan söyleyemem. Olmaz."

    Kız-"Kolay bir hayat yaşamadın. Ama bu şekilde işini daha da çok zorlaştırıyorsun. Gerçeği söyle."

    b-"Yapamam."

    Baba-"SÖYLE! SÖYLE ARTIK! SÖYLE!" Dayanamıyorum artık.
    ···
  8. 33.
    +1
    Geç olsa da yerimi alayım geç olsun güç olmasın
    ···