/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +7 -2
    Hepinize merhabalar. Hikayeye başlamadan önce ufak bir duyurum var. Neden hikaye gelmiyor, neden şimdi kısa bir hikaye geliyor, 7 ay geçti hikaye yok diyenler için kısa bir açıklama. Çünkü... Çalışıyorum. Evet. iş güç derken hikaye yazmaya vakit kalmıyor. Diğer hikayeyi tamamlamadan da paylaşmayı planlamıyorum. Bu kısa açıklamadan sonra buyurun hikayeye. iyi okumalar.

    TÜM HiKAYELERiM iÇiN (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)

    ---
    -"BiR BiNE EFENDiNiN EVi YANIYOR!!"

    -"iTFAYEYi ARAYIN!"

    -"Ev neden yandı ki acaba?"

    -"Bir Bine efendi yaşlıydı, çayı falan tüpte unutmuştur. Koskoca evde yalnız yaşıyordu." Ateşlerin arasından yürüyerek çıktım. Herkes endişeli bir şekilde yangını söndürmeye çalışıyordu. Kimse bana dikkat etmedi. Ben de kalabalığın arasından sıyrıldım ve müsatkil evimin karşısındaki parka girdim. Arkamda koskoca mazi yanıyor. Ama artık mazi ile işim kalmadı. Kız çocuğunun teki sırtıma dokundu. 8-9 yaşlarındaydı ve:

    Kız-"Şu yanan ev sizin mi?" diye benim evimi gösterdi.

    b-"Evet benim, sen kimsin?"

    Kız-"Tamam. Yürüyelim mi? Yürüyüşümüzün bir yerinde sana kim olduğumu söylerim."

    b-"Senin kim olduğun neden benim umurumda olsun?"

    Kız-\"Daha yeni kim olduğumu sordun ama değil mi? Hadi yaa! Yürüyelim.\" dedi ve elimden tutup çekiştirmeye başladı. Bastonum yere düştü ve geri almak için dönmek istemedim. Nedense kızın elimden tutması üzerimdeki tüm ağırlığı almış gibiydi. Kızın peşinden sürüklenirken bir süre sonra onun hızına yetiştim. Bana bakıp gülümsedi. Ben ise hiçbir tepki vermedim.

    ---

    EDiT: KAZANAN "HAYIR, KENDiMi AFFEDEMEM" SONU OLDU. KATILAN HERKESE TEŞEKKÜRLER.
    ···
  2. 2.
    +2
    Parkta yürümeye devam ettik. iki yol ayrımına geldik. Biri orman yoluna ve ormanın sonunda da şehir yoluna gidiyor, diğeri de park tarafına devam ediyor. Yaşadığım yer bir kasaba ve şehre kadar 10 km boyunca orman var. Eskiden 22 km idi. En azından şehre giden yolumuz düzgündü. Kız beni çekiştirip park yolundan devam ettirdi. Park yolundan yaklaşık 100 metre ilerledik ve bir tarafımızda banklar, diğer tarafımızda da çocuklar için kum havuzu vardı. Küçükken buralar hep yeni yapılmıştı. Şimdi ise sadece her yer eskimiş. Kumların içinde hep çöpler ve çakıl taşları vardı. Kız:

    Kız-"Ben yoruldum. Şu bankta biraz oturalım mı? Hem şuradaki çocukların oynadığı oyunu izleriz."

    b-"Sen otur, ben geri döneceğim o zaman."

    Kız-"Artık geri dönecek bir evin yok. Onun için gel oturalım."

    b-"Ev yansa da arsa benim. Yine evi yapabilirim."

    Kız-"Yapamazsın. Sen de biliyorsun. Dedendeki ve babandaki marangozluk yeteneği sende yok."

    b-"Bu yaşında nasıl beni bu kadar iyi tanıyorsun?"

    Kız-"Şimdi bunları konuşmanın zamanı değil. Hadi yaa! Oturalım." dedi ve beni çekiştirip banka oturttu.

    Kız-"Şuradaki çocukları görüyor musun?"

    b-"Ben çocuk falan görmüyorum."

    Kız-"Dikkatli bak. Kumlarla oynuyorlar" dedi ve bana işaret etti. Biraz daha dikkatli bakınca gördüm. Evet, orada bir kız ve bir oğlan kumla oynuyorlar. Park sanki yeniden yapılmış gibi. Parktaki her şey parıl parıl. Daha yeni eski olan park nasıl yepyeni oldu ki? Bu soruyu içimde sakladım ve çocuklara döndüm. ikisi de bana çok tanıdık geliyor. Ama kafam bulanık.

    Kız-"Onları tanıdın mı peki?"

    b-"Hayır. Bir yerden anımsıyorum ama."

    Kız-"Şurada da bir çocuk var. Bak. Şuradaki ağacın arkasında." Evet, gördüm. Orada gizlice onları izliyor. Onu görünce... Bu benim. Benim bu küçüklük zamanlarım. izlediğim kişiler ikiz kardeşim ve çocukluk arkadaşım. ikiz kardeşiz ama birbirimize benzemiyoruz. ikisi beraber oynuyorlar. Ama ben cesaret edip onlarla oynamak istediğimi söyleyemiyordum.

    b-"Ben... öldüm mü?
    ···
  3. 3.
    +1
    b-"Daha ne kadar yolumuz var?"

    Kız-"Bu yolun uzunluğu sana bağlı."

    b-"O zaman burada bitsin."

    Kız-"Daha çoook yolumuz var."

    b-"Hani yolun uzunluğunu ben belirliyordum?" dedim ve rüzgardan yüzüme bir kağıt parçası yapıştı. O kağıdı çektim ve artık etrafımda bir pazar vardı. " Soğan 10 kilosu 6 milyooonn!" diye bağıran pazarcılar ortaya çıktı. Çocuk arabalarıyla pazara gelen kadınlar, fiyat konusunda anlaşmazlığa düşenler ve etrafa yayılan sebze-meyve kokularının karışımı yine beni geçmişe zütürdü. Artık buraya pazarın bile uğramaması gerçekten zoruma gittiğini hissettim. Yaşadığım yıllarda giden şeyleri ölünce anlamak çok acı bir şey.

    Kız-"Muz alalım mı?" Dünyadan bir haber tabii.

    b-"Şimdi muzun sırası mı? Buraya neden geldik?"

    Kız-"Yaa hadii! Muuz!"

    b-"Hey Allah'ım. Tamam tamam. Alalım muzunu." Arkamı döndüm ve elimi cebime attım ama cebimde para yok. Hiç yok.

    b-"Param yok alama... " derken bir pazar tezgahından muz yerken gördüm. Hemen yanına koştum ve:

    b-"NEDEN MUZU YiYORSUN? PARAMIZ YOK." Pazarın sahibi geldi. Bu Şehmuz abi. Hemen kızı geri çektim ve:

    b-"Kusura bakmayın, ödeyecek param yok. Çocukluk yapmış affedin... "

    Şehmuz-" Sizi bu mahallede daha önce görmediydim yeni mi tanışdınız?"

    Kız-"Babamla yolculuğa çıktık." dedi ve Şehmus amcaya gülümsedi. Ben de hemen bahane buldum ve:

    b-"Şehir tarafında kuzenim var onu ziyarete gidiyoruz."

    Şehmuz-"Ve paranız yok? Eliniz de boş gidiyorsunuz öyle mi? Ayıp valla. Kuzenin sana depiği basar gapıya koyar valla." Eline poşet aldı ve birkaç elma, bir salkım muz (Y.N:Hevenk yazacaktım ama galiba hevenkte bir yığın muz olur diye hatırlıyorum.), birkaç armut ve bir salkım da üzüm koyup bana uzattı.

    b-"Benim param yok ödeyemem." dedim ve reddettim. Şehmuz abi elimi tutup çekti ve poşeti elime verdi.

    Şehmuz-"Para isteyen mi oldu? Hadi bakalım tezgahın önünü gapamayın naş naş!" dedi ve beni biraz itti.

    b-"Teşekkürler." dedim ve pazarın içinde yürümeye başladık.

    Kız-"Ne iyi insandı değil mi?"

    b-"Keşke sonsuza kadar bu zamanda kalabilsek." dedikten sonra annemi gördüm. Bir süre durdum. Kımıldayamadım. Her şey bulanıklaşmaya başladı. Rahmetli annem. Karşımda. Yanında da ben varım. Yanına koşmak istedim ama kız kolumdan tuttu ve koşmama mani oldu:

    Kız-"Annen bu zamana ait. Yanına gitmen bir şeyi değiştirmez, sadece seni daha çok üzer."

    b-"KOLUMU BIRAK!"

    Kız-"Yapamam. Oraya gidersen onu daha çok özlersin. Yolculuğumuza devam ettiğimizde o da kaybolacak. Bunu sen de biliyorsun."

    b-"O zaman yolculuğa devam etmem. Sadece burada durmam lazım değil mi? Annemi görebileceksem bu yolculuğa devam etmemin bir anlamı yok"

    Kız-"Devam etmesen de bir zaman sonra kaybolacağını biliyorsun. Bunu anlayacak kadar zeki birisin."

    b-"Ama o... Annem." dedim ve diz çöktüm. Ağlamam biraz şiddetlendi.

    Kız-"Biliyorum. Anneni görüp de ona dokunamamanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Ama izleyelim. En azından bırak annen anılarında yaşasın." Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım ve izlemeye başladım. Burada ne yaşadığımı hatırlamıyorum. Çocukken o kadar fazla pazara gittim ki...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Kesin kayboluyorsun rez
      ···
  4. 4.
    +1
    Bayağıdır yürüyoruz. Sabah oldu. Şehre geldik. Şehirde yürümeye başladık. Kimse bizi görmüyor. Birkaçına dokunmaya çalıştım ama işe yaramıyor. insan öldüğüne inanamıyor.

    Kız-"Aaaa. Bebeğe bak." Hamile kadının birinin göbeğine başını sokmuş. Onu geri çektim.

    b-"Ne yapıyorsun sen? Ayıp denen bir şey var. Hamile kadına öyle... Töbe töbe."

    Kız-"Ama içinde çocuk var. Küçücük bir şey. Nasıl üzerilerinde taşıyorlar acaba? Belleri ağrımıyor mu?"

    b-"Kadın olmadığım için bilemeyece... " derken beni bir hastaneye sürüklemeye başladı.

    b-"Burada ne yapacağız?"

    Kız-"Gel işte. Doktorculuk oynayacağız."

    b-"Şimdi mi? Saçmalama."

    Kız-"Hadi yaaa! Canım istedi." Hay arkadaş. Kız beni kanser etti ya.

    b-"Tamam tamam baş belası." dedim. Beni çekti. Bir ameliyathanenin önüne geldik. içeri girilmez yazıyor.

    Kız-"Şimdi sen burada bekleyeceksin, ben de içeriden geleceğim. Güya senin hastan varmış gibi sana haber vereceğim."

    b-"Ben hasta olmayacak mıyım?"

    Kız-"Tabii ki hayır. Senin hasta olmanı istemiyorum. Daha yeni iyileştin hem." dedi ve içeri girdi. Kapı kapalı ben de gelmesini bekliyorum. Birden sahne değişti ve ben ayakta bir sağa bir sola yürüyorum. 27 yaşındaki halim bu. O ameliyathaneden kimi bekliyordum ki ben? Babam mı? Hayır hayır. Babamın ölümüne daha var. Kimi bekliyorum lan ben? içeriden kız çıktı.

    b-"Ben kimi bekliyorum? Ne oldu?" Kız sesini kalınlaştırdı ve:

    Kız-"Bir Bine bey, gözünüz aydın. Baba oldunuz." Baba mı oldum? BU DOĞUM ANI MI LAN? LANN!

    b-"SEN CiDDi MiSiN... " birden boğazım düğümlendi. Sevincim kursağımda kaldı. Hatırlıyorum. Gerçek doktor çıktı. Genç ben de hemen yanına koştu.

    Doktor-"Bir Bine Bey, maalesef kızınızı kaybettik. Başınız sağolsun." Genç ben yere yıkılıyorum. Ağlıyorum. Ben de ağlamaya başladım. Kızımı kaybettim.

    Kız-"Benim de hikayem böyleydi."

    b-"Hikayen mi? Senin mi?" Anlamıyorum. Hayır. Anlamak istemiyorum.

    Kız-"Evet. Geldim, ve gittim. Bu kadar." Ellerim titremeye başladı. Sesim de:

    b-"O kadar yol yürüdük seninle. O kadar anılar gezdik... "

    Kız-"Daha fazla konuşmana gerek yok. Baba." Bu kelimeyi duyunca vücudum istemsizce hareket etti. Ayağa kalktım, koştum ve sarıldım.
    ···
    1. 1.
      +1
      iyi de bu Zamanda Aşk filminde vardı. Hop Şaka Şaka
      ···
      1. 1.
        +1
        Kanka bu partta yazdığım şey zaten bazı filmlerde vardır %100. Süpriz son deniyordu buna galiba. Son değil benimki ama neyse :D
        ···
  5. 5.
    +1
    Kız-"Baba. Çok sıkıyorsun."

    b-"Neden? Neden bana söylemedin? Bunca zaman beraber yürüdük. Neden bana söylemedin? Seni bunca zaman azrail sandım, melek sandım." Sahne silindi. Artık ameliyathane kapısının önü boştu. Sadece ben ve kızım vardık.

    Kız-"Beni kendin hatırlamanı istedim. Biraz bencilce ama beni affedebilecek misin?"

    b-"Affetmek mi? Sen beni affet kızım. Asıl seni ben hatırlamadım. Onca zaman yanımdaydın, elimden tuttun, beraber yürüdük o kadar yolu." Kollarımı biraz gevşettim.

    Kız-"Baba. Senden bir şey istiyorum. Benim ismim ne? Ne isim verecektin bana? Hatırlıyor musun?"

    b-"Hatırlamaz mıyım kızım. Sen nisan ayında açan çiçekler kadar güzel biri olacağını biliyorduk. Annen ve ben ismini Nisan koyacaktık."

    Kız-"Güzel isim. Yani benim ismim Nisan değil mi?"

    b-"Evet kızım, ismin Nisan. Nisan'ım."

    Nisan-"Baba, burada daha fazla kalamayız. Artık yavaş yavaş sona geliyoruz."

    b-"Sona mı? Bitiyor mu? Seninle daha yeni karşılaşmışken."

    Nisan-"Bu bir son değil baba. Henüz yolumuz da bitmedi." Kendini benden ayırdı. Elini uzattı.

    b-"Hadi baba. Devam edelim." Her ne kadar ilk cümlesinde kendimi sigara bırakma kamu spotunda gibi hissetsem de elini tuttum. Bu kızımın eli. Hiç göremediğim kızım. Sadece mezarı olan kızım. Artık önüme ne gelirse gelsin korkmam. Kızım yanımda.
    ···
    1. 1.
      +1
      Benimde karım var kanki
      ···
      1. 1.
        +1
        Karım var derken? Evli misin kanka?
        ···
    2. 2.
      +1
      Oyundan kanki
      ···
      1. 1.
        +1
        heee bahsetmiştin.
        ···
  6. 6.
    +1
    b-"Annen mi gönderdi seni?"

    Nisan-"Evet. Hem tek annem de değil, büyük dedem, dedem, amcam babaannem... Hepsi gönderdiler beni."

    b-"Onlar neredeler?"

    Nisan-"Gideceğimiz son yerdeler. Hepsi seni bekliyor. Ama gitmemiz gereken bir yer kaldı." dedi ve geldik. Bir ev. Evin üstünde "Kadın Sığınma Evi" yazıyordu. içeri girdik. Evin kapısının önüne geldiğimizde sahne değişti. Kapının önünde benim 30 yaşındaki halim vardı. Kapıda bir kadın ile tartışıyordum.

    Kadın-"Karın seni görmek istemiyor lan işte! Uzaklaş valla benim tersim pistir çocuk. Bana keser Sezen derler valla seni de keserim bak! Yürü git!"

    b2-"Sezen abla karımı görmek istiyorum, onu burada bırakmak istemiyorum. O hala benim karım... "

    Kadın-"LAN gibTiR GiT! ANLAMIYON MU SEN? BAK ALIYORUM BIÇAĞI!"

    b2-"Beni öldür abla. Kimsem kalmadı. Baldız da çocuklarını alıp gitti, babam geçen sene vefat etti, karım da ölü doğan çocuğumuzun acısına katlanamayıp 2 sene önce buraya geldi. Bir tek o kaldı hayatımda. Onu da alamayacaksam beni öldür abla. Öldür at beni kenara."

    Hilal-"Tamam Sezen abla. Onunla konuşacağım. Sen geç içeri." dedi ve töbe töbe çekerek içeri girdi. Daha sonra Hilal dışarı çıktı ve kapıyı kapattı.

    b2-"Hilal, ne olur geri dön. Ben sensiz yaşayamıyorum. Her gün ölüyorum Hilal."

    Hilal-"Yapamam Bir Bine. Oraya geri dönemem. Evladımı kaybettim ben. Sana her baktığımda onu hatırlamaktan yoruldum. Artık nefes alamıyorum o evde Bir Bine anlamıyor musun? Bırak artık beni."

    b2-"Her şeye yeniden başlayabiliriz Hilal. Bir daha asla üzmem seni. Bir daha üzülmeyiz."

    Hilal-"Evlilik teklifini hatırlıyor musun?"

    b2-"Evet, her kelimemi hatırlıyorum."

    Hilal-"Bir daha hep gülleri göreceğimizi ve dikenlere basmayacağımızı söylemiştin. Yalan söyledin bana. Öyle bir dikene bastık ki hala içim yanıyor. Canım yanıyor. Bırak artık beni. 30 yaşındasın, gençsin daha. Başka birini bulursun. Ben de artık geçmişi unutmak istiyorum." O da genç. O da daha 30 yaşında. Yoksa...

    b2-"Başka biri mi var?" dedim ve tokat attı.

    Hilal-"Hayatımda senden başka kimseyi sevmedim ben. Şimdi git. Bir daha gelme. " dedi ve koşa koşa eve girdi. Ben de diz çöküp ağlamaya başladım ve sahne gitti.

    b-"Hadi gidelim."

    Nisan-"Bir şey söylemeyecek misin?"

    b-"Ne söyleyeyim ki. Ona güzel bir hayat vaat ettim. Ama olmadı. Zaten zar zor geçiniyorduk. O, ablası, çocuklarının okul masrafları, babamın ilaç masrafları derken bütün gün canım çıkıyordu. Ama mutluyduk. Sonra birden herkes gitti. Çok param oldu ama kimsem kalmadı. Yalnızlık çok acıydı Nisan."

    Nisan-"Belki de yalnız kalman yaptıklarını düşünmeni sağlamıştır. Ve artık eve gidebiliriz." birden her şey silindi ve yanmış evimin önüne geldik.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ahahah başka biri mi var?
      ···
  7. 7.
    +1
    b-Başından beridir burada mıydık?"

    Nisan-"Hayır, seninle o kadar yol yürüdük. Ve geri döndüğümüz yer de burası."

    b-"Şimdi ne olacak?"

    Nisan-"Ne olmasını istersin?" Evime baktım. Gerçekten her şey yanmış. Her şey. Anılarım, geçmişim, şimdim.

    b-"Bilmiyorum. Evim yandı. Artık gidecek bir yerim yok. Zaten öldüm. Ölünce ne olması gerekiyor onu bile bilmiyorum. Ben inançlı yaşayan biri değildim Nisan. Bana ne olacak peki?"

    Nisan-"Evet, evimiz biraz yanmış. Ama düzeltilebilir." Eliyle bir hareket yaptı ve ev eski haline döndü. Hatta gerçekten eski haline. Boyası yeni, sıvası düşmemiş, yepyeni duruyor.

    Nisan-"Artık bir evimiz var. Herkes de içeride. Baba, seni çok seviyorum. Her ne olmuş olursa olsun seni seviyorum. Ne de olsa senin bir parçanı taşıyorum. Kendini affettiysen eve girebilirsin. Kendini affetmediysen lütfen eve girme. Evdeki herkes mutlu çünkü. Herkesin hatası vardı ve herkes kendi hatalarını görüp kendilerini affettiler. Kendini affettin mi baba? Lütfen bunu iyice düşün." ikiz kardeşim için hissettiklerim, dedemin katilinin kaçmasına yardım etmem, karıma verdiğim sözü tutamamam... Kendimi affetmeli miyim?

    ---

    SONUNU BELiRLEYECEĞiNiZ KISMA GELDiK.
    https://www.strawpoll.me/19151715
    OY VEREN 1 KiŞi BiLE OLSA SONU O BELiRLER. SAAT 6 YA KADAR SÜRENiZ VAR. 6 DA iKi SONU DA PAYLAŞACAĞIM. OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜR EDERiM.
    ···
    1. 1.
      +1
      Hayır oyu benden zaaaa
      ···
  8. 8.
    +1
    nihayet hikayecilerden biri geri döndü reserved
    ···
    1. 1.
      +1
      Tam olarak döndüm sayılmaz kanka ama saol : )
      ···
    2. 2.
      +1
      sesiniz çıksın yeter zaten bizler de pek yokuz artık *
      ···
    3. 3.
      +1
      Hemende çökmüş xd
      ···
    4. diğerleri 1
  9. 9.
    +1
    Evet oylar sayıldı ve kimse de kendisini affetmesini istememiş lan ne taş kalplisiniz :D Ama bu sayede büyük bir dertten kurtuldunuz. Neyse, hikayenin akışının bozulmaması amacıyla ilk olarak EVET, KENDiMi AFFETTiM kısmını paylaşacağım. Keyifli okumalar.

    ---

    EVET, KENDiMi AFFETTiM

    b-"Ben çok acılar çektim. Çok şey gördüm. Çok şey yaşadım. Artık, kendimi affetmek istiyorum. Ailemin yanında olmak istiyorum. Senin yanında olmak istiyorum." Nisan gözünü kaçırdı. Daha sonra da boynuma sarıldı ve:

    Nisan-"Baba. Seni çok seviyorum." Sonra benden ayrıldı.

    Nisan-"Öyleyse sen eve gir, ben de geliyorum." 

    b-"Eve girerken elimden tutmayacak mısın?" Normalde elimden tutar bir yerlere sürüklerdi. Finalde de eve sürüklemesini beklemedim değil.

    Nisan-"Şimdi olmaz. Annemler içeride bekliyorlar. Gir, onlarla hasret gider. Ben de hemen geleceğim." Yanağından öptüm.

    b-"Hemen gel ama, seni bekleyeceğim." Gülümsedi. Ve gözünden yaş gelmeye başladı.

    Nisan-"Merak etme. Hemen geleceğim."

    b-"Niye ağlıyorsun." dedim ve gözyaşlarını koluna sildi.

    Nisan-"Hiiç. Sonunda kavuştuğumuz için mutluyum. Hadi git." dedi ve beni itti. Ben de kapının önüne yürüdüm. Son kez arkama baktım ve bana el sallıyordu. Zoraki bir gülümseme ile. Ben de el salladım ve kapıyı açıp içeri girdim. Kapıyı kapattım. Salondan sesler geliyordu. Rahmetli annemin sesi, babamın sesi, ikiz kardeşimin sesi, dedemin sesi, karımın sesi. Ben oraya aidim. içeri doğru koştum. Sonunda, onları tekrar görebileceğim. Sonunda. Artık kendimi affettim. Onlarla hasret giderebileceğim. Kapıdan içeri girdim. Herkes arasında konuşuyordu.

    b-"BEN GELDiM." bunu heyecanlı bir şekilde söylemiştim. Benim sesimi duyunca herkes bana doğru döndü. Herkes oradaydı. Karşımdalar. Çok mutluyum. Sonunda. Ölüm onlara kavuşmamı sağladı. Ama benim geldiğime sevinmiş gibi değiller.

    KÜÇÜK HATIRLATMALAR : ikiz kardeşi = Kadir, Karısı = Hilal, zaten gerisini anne baba falan yazarım anlarsınız) 

    Kadir-"Bunu ben hallederim." dedi ve benim elimden tuttu. Beni çekti ve duvara doğru itti. Elinde sivri bir şey belirdi ve elimi duvara tuttu. O sivri şey ile elimi duvara sabitledi. Kazık gibi.

    b-"AAAAAAHHHHH! NE YAPIYORSUN?"

    Kadir-"Kaçmana engel olmaya çalışıyorum canım kardeşim benim." 

    b-"CANIM YANIYOR." Elimi duvara çiviledi lan! Daha sonra dirensem de diğer elime de sapladı. Artık kımıldayamıyordum. Ellerim duvara sabitlendi.

    Kadir-"Böylece bitti. Ee? Nisan ile turun nasıldı?"

    b-"Neden yapıyorsun bunu bana? Beni affetmedin mi?"

    Kadir-"Hahaha. Seni affetmek mi? SENi AFFETMEK Mi? SENi HiÇBiR GÜÇ AFFETTiREMEZ. BURASI SENiN EViN DEĞiL, SENDEN NEFRET EDENLERiNiN EVi. BURADA GÖRDÜĞÜN HERKES SENDEN NEFRET EDiYOR. Ha. Dondurmacı amca, Cihan ve daha niceleri ekgib çünkü onlar aileden değiller."  donakaldım.

    b-"Hayır. Yalan söylüyor diyin. Lütfen yalan söylüyor diyin. Anne, baba, dede, Hilal. BiRiNiZ BiR ŞEY SÖYLESiN!"

    Kadir-"Bir şey söylemeye gerek yok. Kendin gör." dedi ve önümdeki sahne değişti. Çocuktuk. Kadir ve Hilal parkta kumla oynarken ben de ağacın arkasından onları izliyordum. Bunu bana Nisan göstermişti zaten. Ama farklıydı...

    b2-"Öl artık Kadir, öl artık, öl artık, öl artık... " Ben miyim o?

    Kadir-"Sevgini çok güzel gösteriyorsun bana. En sevdiğim sahneye de geliyoruz." Parkta sallandığım sahneye geldik. Kadir benim yanıma geldi ve beni salıncaktan itti:

    Kadir2-"Beğendin mi yaptığını? Hilal'i ağlattın, yetmedi bir de haklı gibi konuştun." Sinirli bir şekilde Kadir'e bakıyorum.

    b2-"Hepsi senin yüzünden. Hilal'i sevmemi istemiyorsun. Kendine saklamak istiyorsun."

    Kadir2-"Sen neden bahsediyorsun? BiR DAHA BiZiMLE OYMAYACAKSIN!" Cebimden evden çıkarken sakladığım meyve bıçağını çıkardım.

    b2-"Asıl sen bir daha bizimle oynamayacaksın."

    Kadir2-"Bir Bine, saçmalama. Koy o bıçağı yerine."

    b2-"Kimse de yok. Seni burada öldürsem kimse benim yaptığımı bilmez." Küçük kadir ağlamaya başladı. Ben de ona yaklaşmaya başladım.

    Kadir2-"Bir Bine dur. Yapma." diye geri geri gidiyordu. En sonunda kaçmaya başladı. Ben de onu kovalıyordum. Parkın duvarından atladı ve yola çıktı. Yoldan gelen araba da Kadir'e çarptı. Ben ise orada, Kadir'in ölüsünü uzaktan izlerken gülümsüyordum. Bıçağı sakladım ve tekrar salıncağın oraya doğru yürümeye başladım. Sahne silindi tekrar eve döndük.

    Kadir-"Eee? Ne düşünüyorsun sevgili kardeşim." Bu gerçeği görünce hatırladım. Evet, böyle oldu. Tamı tdıbına böyleydi. Benim yüzümden öldü. Benim yüzümden öldüğünü görünce kötü oldum.

    b-"Ben... ben... "

    Kadir-"Dur, daha bitmedi. Biraz da annem konuşsun."
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Sen canisin amk bu ne
      ···
      1. 1.
        +1
        Baktım Bir Bine'leri hep iyi yapmışım. Bir tane de kötü yapam dedim :D
        ···
  10. 10.
    +1
    b-"Anne. Lütfen anne. Sana bir şey yapmadım de."

    Anne-"Benim senin gibi bir oğlum yok. izle bakalım, izle de anla diyeceğim de senin taş kalbin ne anlar insanlıktan." dedi ve sahne yine değişti. Pazardaydık. Annem pazarda limon seçiyordu. Pazarcı ile konuşuyordu:

    Anne2-"Rahmetli oğlum arap aşını severdi."

    Pazarcı-"Bilmez miyim abla, Şehmuz amca da onu çok severdi. Her geldiğinde muz, armut, elma ne varsa poşete koyar gönderirdi arkadaşlarıyla beraber yerlerdi. Çok iyi çocuktu rahmetli."

    b2-"Kadir Kadir KADiR KADiR... BEN DE BURADAYIM." 

    Pazarcı-"Bir Bine. Sen de iyi birisin ama herkesten saklıyorsun be abim. Herkese hep kötü yönünü gösteriyorsun, öyle yaparsan seni kimse sevmez ki."

    b2-"BENi SEVMENiZ iÇiN KADiR'iN ÖLMESi YETERLi DEĞiL MiYDi?" diyince annem bana tokadı vurdu. Ben de sinir krizi geçirdim ve annemin seçtiği limonları yere attım. Annemin çantasındaki tavuğu da yere attım ve üstüne bastım. Annem şok içinde beni izliyordu.

    b2-"BiR DAHA EVDE ARAP AŞI YAPILMAYACAK! KADiR ÖLDÜ VE ÖYLE KALACAK!" dedim ve orayı terk ettim. Annem yere diz çöktü ve ağlamaya başladı. Pazarcı da annemin yanına geldi ve:

    Pazarcı-"Bu çocuk bir şeytan." dedi ve sahne silindi. Tekrar evdeydik.

    Anne-"Ben hastalıktan değil, kahrımdan öldüm. Beni sen öldürdün. Çocuk değil, pazarcının dediği gibi şeytan yetiştirmişim. Allah'ın her günü keşke Kadir yaşasaydı da Bir Bine ölseydi dedim. Ama kadere bak ki sen yaşadın. Hatta Kadir'i bile sen öldürdün." Şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım.

    b-"Anne... "

    Anne-"BANA ANNE DEME, BENiM SENiN GiBi BiR OĞLUM YOK!" Annem de beni reddetti. Haklı da. iğrenç biriyim. 

    Dede-"Sıra bana geldi. Eğer böyle bir torunum olacağını bilseydim seni doğduğun anda öldürürdüm."
    ···
  11. 11.
    +1
    b-"Dede, bari sen yapma. Biliyorum, Cihan'ın kaçmasına yardım ettim ama pişmanım dede."

    Dede-"Sen Cihan'ın kaçmasına yardım ettin öyle mi? Bir de buradan izle bakalım, ne yapmışsın. Nisan bir şeyleri değiştirip sana göstermiş. Neyini seviyorsa, sana kıyamıyor." dedi ve sahne değişti. Cihan ve ben karanlık bir yerdeydik.

    b2-"Cihan, sonunda dedemin zulasını buldum. Tüm parasının yerini biliyorum artık. Ama anahtarı yanından ayırmıyor, uykusu da hafif, uyusa da alamıyorum. Hep boynunda asılı."

    Cihan-"Bunu yapmak zorunda mıyım?"

    b2-"Lan adam senin anana laf ediyor, soyuna sopuna laf ediyor. Nasıl erkeksin sen? Köpek soy diyorlar sana kasabada. Dedem adını çıkardı. Onu öldürmeden bu adın temizlenmez. Üstelik para da kazanacaksın. Çok paradan bahsediyorum. Babamın bile bu paradan haberi yok."

    Cihan-"Bana tüm kasaba köpek soy mu diyor?"

    b2-"Arkandan öyle söylüyorlar. Bana biri böyle diyecek, direk onu öldürürdüm, kimsenin de ruhu duymazdı."

    Cihan-"Haklısın." 

    b2-"Hah, şöyle. Hadi bakalım, yap işini, akşama ben babamı oyalarım, sen de işi halledersin." Cihan hiçbir şey demeden gitti. Daha sonrası Nisan'ın gösterdiği gibi. Dedemi öldürdüğünü görüyorum ama saklıyorum. Ve ondan sonra Cihan ile buluşuyorum.

    Cihan-"Hani babanı oyalayacaktın? Az daha yakalanıyordum."

    b2-"Tamam lan tamam, sakin. Her şey planlandığı gibi gitti. Kimse bizden şüphelenmedi. Şu parayı alayım, yarın sana veririm. Sen de bir daha buralarda gözükme." dedim ve oradan ayrıldım. Daha sonra duydum ki polisler bunu almış. Hapse girmiş. isimsiz birinden bir video gelmiş. Kim düşünürdü ki kulübede güvenlik kamerası olacağını? Ben. Ben taktırmıştım. Her gün bir şeyler çalıyordum kulübeden ve dedeme gına geldi. O da kulübeye gizli bir kamera taktı. Babamın bile haberi yok. Zaten babam saf mal bir adamdı. Hiçbir şeyden haberi yok. Her şey planımdaki gibi işledi. Beni ispiyonlamayı denerse diye hapishaneye gittim ve görüşme sırasında onu tehdit ettim. Kız kardeşi ile. O da korktu ve sustu. Her şey planımdaki gibiydi... Ve sahne silindi.

    Dede-"Ne oldu? Gerçekleri görünce dilini mi yuttun?" Konuşamıyorum. Bunları ben yaptım. Nasıl bir insanmışım ben? insan değilim. insan olamam, olamam ben insan falan olamam.

    Kadir-"Sıra şimdi kimde? Bu salağın konuşacak hali kalmadı zaten."

    b-"Lütfen... Durun... "

    Hilal-"Hala konuşabiliyor. Demek ki tam acı çekmemiş. Zaten babasının ölüm nedeni benim hikayem ile bağdaşıyor. O meşhur evlilik teklifinden başlayalım." dedi ve sahne değişti. Nisan'ın gösterdiği yoldaydık. 

    b2-"Hilal, seni seviyorum lan. Gel benim ol." Yuh lan yuh. O kadar mı kötü teklif etmişim.

    Hilal2-"Olmaz, seni seviyorum ama davranışlarını sevmiyorum Bir Bine."

    b2-"Lan gerizekalı. Ben seni seviyorum işte. Hem bak, babanın bir ayağı çukurda. Anan da ölü. Eve ekmek getiremiyor kimse. Benle evlen, benim paramla geçiniriz işte." Aslında onunla evlenme nedenim ev işlerine falan bakması. Babam hastaydı. Evi tak zütürüyordu. Eve hizmetli tutacağıma Hilal ile evlenirdim daha iyi. Hem onu seviyordum da.

    Hilal2-"Seninle evlenirim, ama bir şartım var."

    b2-"Hay şartını gibeyim. Ne istiyon? Naz mı edecen?"

    Hilal2-"Eğer babam ölürse ablam ve çocukları da bize gelsin."

    b2-"Ne yapacam ablanı çocuklarını lan ben? Sen şimdi çocukları okut falan da dersin."

    Hilal2-"Çocukları ben çalışır okuturum. Yeter ki kalacakları bir yerleri olsun."

    b2-"Hay dıbına koyayım ya. Başımıza bir de kocasını mutlu etmeyi bile becerememiş ablanı mı yükleyecen... Tamam lan. Evlenek de başka bir şey istemiyorum." dedim. Ama ablasını yanıma almadım. Hatırlıyorum. Sokakta bıraktım onları. Hilal de benimle evlendiği için yanımdan ayrılamadı. Korktu benden.

    Sahne yine değişti. Babam hasta yatağında, Hilal de yanımda. Ben de babama doğru kızgın kızgın bakıyorum. 
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Babam saf mal. Ok
      ···
  12. 12.
    +1
    b2-"LAN BU iLAÇLARI SU GiBi iÇiYON! KAÇ PARA BUNLAR BiLiYON MU SEN?"

    Hilal2-"Bir Bine yapma, baban hasta zaten. ilaçların hepsini de almıyoruz."

    b2-"BiR DE HEPSiNi ALALIM! BUNDAN SONRA iLAÇ MiLAÇ YOK. KENDi KENDiNE iYiLEŞECEKSiN!"

    Hilal2-"Saçmalama Bir Bine. O senin öz baban!"

    b2-"SUS LAN AZ!" dedim ve tokat attım. O da yere düştü. Ben... bunları ben yaptım. Ben... BEN...  

    b2-"BUNDAN SONRA iLAÇ YOK, O KADAR." dedi ve babam yatağında ağlamaya başladı. Hilal de yerde ağlıyordu. Birkaç ay sonra da babam vefat etti. Sahne yine değişti. Bir sofradaydık. Babamın ölümünden sonra, Hilal de hamile. Ama Hilal'in yüzü mosmor. Onu ne kadar dövdüysem. Nefes alamıyorum artık. Ben böyle biriyim. Neden böyle biriydim? Hiç mi pişman olmadım? Keşke ölseydim, keşke hiç doğmasaydım.

    Hilal2-"Çocuğumuzun ismine karar verdin mi?" Benimle iletişim kurmaya çalışıyordu. Beni hala sevmeye çalışıyordu. Bunu gördükçe kendimden nefret ettim.

    b2-"Aysun olacak adı. Kız doğacakmış zaten cihazda gördük. Rahmetli anamın adı olacak."

    Hilal2-"Bence Nisan koyalım. Nisan ayında açan çiçekler kadar güzel bir kız olacak. O yüzden adı Nisan olsun." Bunu hatırlıyordum. Bunu Nisan'a hastanede söylemiştim. iğrenç biriyim.

    b2-"Sen ne saçma salak konuşuyon? Kahpe adı mı koyacaz küçücük kıza? Aysun olacak ismi."

    Hilal2-"Bari Aysun Nisan olsun." dedi ve ben de ayağa kalkıp tokadı vurdum. Sandalyeden yere düştü ve yerde tekmelemeye başladım.

    b-"DURR! DUUUUURRRRR!!! Dur artık... Dur... " Artık dayanamıyorum. Acı veriyor. Boğazım kupkuru, kalbim acıyor. 

    Hilal-"Ben de sana dur diyordum. Ama sen durmuyordun."

    Hilal2-"DUR BiR BiNE! TAMAM, TAMAM... " 

    b2-"KIZI ŞiMDiDEN ABLAN GiBi KAHPE YAPACAN DEĞiL Mi? HA! NiSAN'MIŞ." Sonra dövmeyi bıraktım ve... garipti. Suyu geliyordu.

    Hilal2-"Kızım... " O an içimde bir pişmanlık hissettim. Hilal'i hemen kucağıma aldım ve hastaneye zütürdüm. Hastanede beklemeye başladım. Daha sonra doktor çıktı ve kızımın öldüğünü söyledi. Üstelik Hilal koruma altına alındı. O günden sonra yalnız kaldım. Düşünmek için çok vaktim oldu. Yalnız, kocaman evde yıllarca pişmanlık hissettim. Yalnızca şu 30 yaşıma kadar yaptığım şeyler... iğrenç biriydim. Çok geç fark ettim bunu. Benim gibilerin yaşamaya hakkı yoktu. Ama son bir kez yaşama şansımı deneyecektim. Araştırdım ve Hilal'in yerini buldum. Kadın sığınma evindeydi. Adresi aldım ve o eve gittim. Sonra işte aynı olaylar gelişti ve Hilal dışarı çıkıp benimle konuşmak istedi.

    b2-"Hilal, yıllarca düşündüm. Çok pişmanım Hilal. Sen beni hep sevdin, ama ben göremedim. Babamı öldürdüm, kardeşimi katlettim, annemi öldürdüm... Kızımı... Kızımı öldürdüm. Biliyorum, ben affedilecek şeyler yapmadım, ama beni affetmeni istiyorum Hilal. Lütfen geri dön. Bir daha dikenlere basmayacağız, hep gülleri göreceğiz. Yeter ki bana evet de. Gel benimle."

    Hilal-"Yapamam. Seni affedemem. Ben seni sevmeyi denedim, ben seninle yaşamayı denedim. Ama sen her defasında beni reddettin. Bu sefer de ben seni reddediyorum. Git, kendine yeni bir hayat kur. Eğer gerçekten değiştiysen, bunu yeni seveceğin kişilere göster. Biz artık öldük. içten içe senden nefret etsem de hala senden umudum var."

    b2-"Umudun varsa gel... "

    Hilal-"Yapamam. Yapmam. Gelmem artık seninle. Şimdi defol. O gülleri başkalarına göster. Ben dikenlerimle yaşarım." dedi ve ben de dışarı çıktım. Evime gittim. Kendimi affedemedim. Eve baktım, içeri girdim eşyalara baktım, paralara baktım. Hiçbirini hak etmiyorum. Ben bu kadar şerefsiz biriyken hiçbir şeyi hak etmiyorum. Kendimi affedemiyorum. Hilal benden hala umutlu olsa da ben kendimden umutlu değildim. Paraların hepsini bir yere topladım. Ve yaktım. Bununla beraber ev de yanmaya başladı. Ve ben de yandım. Sahne silindi ve yine evdeydim. Herkes karşımdaydı.

    Kadir-"Pişman oldun demek. Ay... Kıyamam. Kalbi de varmış."

    Hilal-"Ölmek yerine umuduna tutunmalıydın. Onu bile beceremedin."

    Kadir-"Ama bir şeyi doğru bildin. O ağacın arkasından bizi izlediğin zamanlarda Hilal ve ben birbirimize evlenme sözü verdik. Benim ölümümden sonra da Hilal sende beni aradı, ama bula bula senin gibi bir iti buldu. Sen ve ben başından beri aynı değildik." Sesim kısılmıştı artık.  Sessiz bir şekilde:

    b-"Özür dilerim."

    Kadir-"Özür dilemek için çok geç. Hem bu kaçıncı özür dileme oldu? Saydınız mı?"

    Baba-"Ben saydım. 124. Bu olayı 124 kez yaşadık. Birkaç yüz kere daha yaşarsak ağlayabilirim. Ama mutluluktan. Çünkü acı çektiğini her gördüğünde ayrı mutlu oluyorum. Artık seni oğlum olarak bile görmüyorum." 124 kez mi?

    b-"Ne demek istiyorsunuz?" sesim bitkin ve kısık çıkıyordu.

    Kadir-"Her seferinde buraya geliyorsun, her seferinde kendini affediyorsun be koçum. Nisan sana kıyamıyor ki her şeyi göstersin. Hiçbir şeyi göstermiyor sana. Veya yumuşatarak gösteriyor. Ben olsam acı çektirirdim, ama yeğenimin ricasını geri çeviremiyorum işte. Ne yaparsın, amca yüreği. Herhalde Nisan da sana acı çektirmeye falan çalışıyor. Şimdi bunu tekrar yaşayacaksın. Umarım kendini tekrar affedersin kardeşim." 

    b-"Ben yaşlıyken ölmüştüm."

    Kadir-"O da Nisan'ın oyunu. Senin kendini acı çektiğin için öldürmeni hatırlamanı istemiyor. Niye senin gibi iğrenç birini seviyorsa... Hadi bakalım. Başa dönme zamanı." Herkesin elinde meşaleler belirdi. Üzerime doğru geliyorlardı:

    b-"HAYIR... HAYIR HAYIR... AAAAAHHHH" Meşaleleri üzerime attılar ve yanmaya başladım. Bütün etim, kemiklerim, yandığımı hissediyorum. Acıyor.. Acıyor... ACIYORR!!!

    ...

    -"BiR BiNE EFENDiNiN EVi YANIYOR!!"

    -"iTFAYEYi ARAYIN!"

    -"Ev neden yandı ki acaba?"

    -"Bir Bine efendi yaşlıydı, çayı falan tüpte unutmuştur. Koskoca evde yalnız yaşıyordu." Ateşlerin arasından yürüyerek çıktım. Herkes endişeli bir şekilde yangını söndürmeye çalışıyordu. Kimse bana dikkat etmedi. Ben de kalabalığın arasından sıyrıldım ve müsatkil evimin karşısındaki parka girdim. Arkamda koskoca mazi yanıyor. Ama artık mazi ile işim kalmadı. Kız çocuğunun teki sırtıma dokundu ve:

    Kız-"Şu yanan ev sizin mi?" diye benim evimi gösterdi.

    b-"Evet benim, sen kimsin?"

    Kız-"Tamam. Yürüyelim mi? Yürüyüşümüzün bir yerinde sana kim olduğumu söylerim."

    SON... MU ACABA?

    ---

    SEÇTiĞiNiZ SON DA YOLDA.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +1
    EDiT: BUNU OKUMADAN ÖNCE "EVET, KENDiMi AFFETTiM" KISMINI OKUYUN.

    HAYIR, KENDiMi AFFEDEMEM

    b-"Nisan, kendimi affetmem mümkün değil. Ben dedemin ölümünü gizledim, kardeşimin ölümüne sevindim, annen bile beni affetmedi. Seni koruyamadım. Kendimi affedemem. Onların yüzüne bakamam." Nisan\'ın gözleri faltaşı gibi açıldı.

    Nisan-"GERÇEKTEN Mi?"

    b-"Evet de neden sevindin?" Bana sarıldı.

    Nisan-"Sonunda baba, sonunda."

    b-"Ne sonunda?"

    Nisan-"Artık özgürsün. Sonunda."

    b-"Ne demek özgürüm? Ne oluyor."

    Nisan-"Baba, sana her şeyi göstereceğim." dedi ve her şeyi gösterdi. (EVET, KENDiMi AFFETTiM KISMINDAKi SUÇLARINI VE YAŞADIKLARINI GÖSTERiYOR) Nefes nefese kaldım. 124 kez. Bunu 124 kez tekrar ettim. Nisan\'ı sakince ileri ittim.

    b-"Kızım, bana yaklaşma, ben böyle bir insansam kimse bana yaklaşmamalı. Ben iğrenç biriyim. Ben zalim biriyim. Ben... "

    Nisan-"Sen benim babamsın. Yaptığın hatalardan dolayı pişman olan babam. Son pişmanlık fayda etmez, biliyorum. Ama hiç pişman olmamaktan iyidir, değil mi? Zaten cezan belli. Artık eve giremeyeceksin. Ve ben de eve gireceğim."

    b-"Cezam, sonsuz yalnızlık. Değil mi?" Nisan\'ın gözleri yaşardı.

    Nisan-"Evet."

    b-"Son kez sarılabilir miyim sana? Hakkım değil ama son kez... " derken o bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Sımsıkı sarıldım. Affedilecek şeyler yapmadım. Keşke her şey daha farklı olsaydı. Keşke her şey daha güzel olsaydı.

    Nisan-"Artık gitmem gerekiyor. Seni özleyeceğim baba. Ben seni her zaman izleyeceğim merak etme. Sen beni görmeyeceksin sadece." Gülümsedim ve burnumu çektim.

    b-"Sen izleyeceksen şimdiden kendimi daha güçlü hissediyorum." Gülümsedi ve eve koştu. Kapıyı açtı ve içeri girdi. Bana bakarak kapıyı yavaş yavaş kapattı. Ben ise eve uzun uzun baktım. Bu maddi hırs, bu manevi açlık beni mahvetti. Ama beni affeden biri vardı. Kızım, onun için bu cezayı yaşamalıydım. Sonsuz da olsa, dayamayacak bile olsam bu cezayı yaşayacağım. Kendimi attım yollara. Artık... hiçbir yere ait değilim.

    SON

    ---

    OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER. BiR SONRAKi HiKAKYEDE GÖRÜŞÜRÜZ KENDiNiZE iYi BAKIN.
    ···
    1. 1.
      +1
      Bi de biz taş kalpli diyor bak şuna sen lan! Hikayenin orijini yerine bunu tercih ederim ben be!
      ···
      1. 1.
        +1
        Fake atmaya çalıştım aga çaktırma :D
        ···
  14. 14.
    +1
    akıcılığı bakımından hikâye güzel panpa, eski yazdıklarında okuyucunun öğrenmesi gereken bilgileri diyalogların içine sıkıştırdığın için hikayenin akıcılığı kayboluyordu bunun biraz olsun üstesinden gelmişsin. (ecnebi dilinde buna "exposition dump" deniyor nasıl aşılacağı ile ilgili birsürü yöntem var araştırmanı tavsiye ederim.)

    bunun dışında karakter gelişimini öncekilerden daha iyi işlemişsin durup dururken ortaya çıkan veya hikayenin yarısında önemini yitirip kaybolan karakterler yok

    güzel fake atmışın ama biraz okuyucuyu kandırmaya yönelik hareketler bunlar bana pek doğal gelmedi

    benim anlamadığım Nisan madem babasını bu kadar seviyor ve kurtulmak için kendini affetmemesi gerektiğini biliyor neden gerçekleri göstermiyor?

    bir de ana karakterin yaptıkları bana mantıksız geldi, sırf kötü olsun diye kötü yazılmış gibi. üstelik yaparken pişmanlık duymamışsa ve aslında yaşlandıktan sonra değil de olaylar yaşandıktan hemen sonra ölmüşse şimdi niye pişmanlık duyuyor? ne değişti? ya da pişmanlığı ailesine duyduğu sevginden değil de icinde bulunduğu durumdan mı geliyor?

    genel olarak hikâyeyi beğendim panpa, yazdıklarımı kendini geliştirebilmen için yazıyorum şahsi görüşlerim sadece

    bi de evet o kendini affeden tek kişi benim, yazık bana
    ···
    1. 1.
      +1
      Kanka yorumun için teşekkürler.

      Okuyucuyu kandırmaya yönelik hareket zaten amacı oydu. Aslında ilk amacım o değildi. ilk önce eve varacaktı, gerçekleri görecekti, herkes onu affedecekti normalde. Sonra dedim bu affedilir mi diye yeni bir yol aklıma geldi ve yazdım.

      Nisan babasını seviyordu ama yanında kalmasını da istiyordu. Onunla her sıfırlanmada beraber yürümek istiyordu. Tabi hikayede belirtmeyi unuttuğum bir kısım bu.

      Normalde her insan kendini affederdi kanka. Hep trollemek için affetmemişler inci sözlük burası :D Beğenmene sevindim.
      ···
  15. 15.
    +1
    Anayol tarafından ilerledik. Bir süre sonra durdu ve:

    Kız-"Burası iyi. Oturalım." dedi. Ben de onunla beraber oturdum. Bomboş bakıyorum. Hava karanlık. Birden sabah oldu. Hatta öğle saatleri:

    b-"Hayır hayır hayır hayır hayır... " Gözlerimi ve kulaklarımı kapatıp sallanıp durmadan hayır diyordum.

    Kız-"Korkmana gerek yok. Burası senin için güzel bir yer değil mi?" kafamı hafifçe kaldırdım. Ben oradayım. 25 yaşında halim. Yanımda da Hilal var. Bugünü hatırlamıyorum.

    b-"Yine kötü bir şey olacak değil mi? Bu sefer kim ölecek? Kimin ölümüne sevineceğim yine? Kimin ölümünü saklayacağım yine? Bırak beni artık gideyim... "

    Kız-"Burada çocuk olan benim ya! Hiçbir şey olmadı daha. izliyoruz işte."

    b-"Olacak, biliyorum. Hiç iyi bir anıya gelmedik. Lanet bir hayat yaşadım. Tekrar tekrar karşıma çıkıyor. Dayanamıyorum artık."

    Kız-"Şşşt! izle sadece." Beni azarlayınca sustum. Ama olacak, kötü bir şey olacak. Biliyorum. Hiç iyi bir şey olmadı. Gençlik halim lafa girdi:

    b2-"Hilal, seni her zaman sevdim. Küçücük bir çocukken bile sevdim. Daha şu kadarken. Hayatımda başka kimse olmadı. Her hayalimde sen vardın. Büyük dedemden dedeme, dedemden babama, babamdan da bana... Bana değil bize kalacak olan evin içinde yalnızca seni hayal ettim. Bahçede çocuklarımızın koşturduğunu ve yaşlanınca el ele beraber çocuklarımız ve torunlarımızı seyredeceğimiz bir gelecek hayal ettim. Seni seviyorum."

    Hilal-"Seni anlıyorum ama... Yapamam Bir Bine."

    b2-"Liseydeyken söylediğim saçmalıktan dolayı mı? Çocuktum o zamanlar... "

    Hilal-"Hayır. O zamanlar yaraların fazlaydı, saracak birini arıyordun. Şimdi de deden öldü, yeni yaran var, benden sarmamı istiyorsun, ama yapamam Bir Bine. Benim bu kadar acım varken senin acılarını da sırtıma yükleyemem. Seni seviyorum ama... Olmaz." Ona sarıldım ve:

    b2-"Hayır hayır. Yaramı sarmanı istemiyorum. Zaten ben acıya alıştım. Baksana. Başıma neler geldi hala ayaktayım. Hala seni seviyorum. Kardeşimi kaybettim, annemi kaybettim, dedemi kaybettim. Hala ayaktayım. Hala seni seviyorum. Acılarınla beraber. Seni o kadar seviyorum ki acılarınla beraber istiyorum seni. Ablanlara ve onun çocuklarına da ben bakarım. Sen sadece evet de." Ayrıldık.

    Hilal-"Sana bunu yapamam Bir Bine... "

    b2-"Senin her dileğini yerine getireceğim. Çok mutlu bir hayatın olacak. Sadece evet de. Senden tek istediğim şey sevgin."

    Hilal-"Ben de seni seviyorum. Teklifini kabul ediyorum. Ama bir şartım var."

    b2-"Şart deme. Sadece emret."

    Hilal-"2 şartım oldu. Aramızda emir verme, emir alma olmasın. ikimiz de eşit olalım. Seni emir verebildiğim için değil değer verebildiğim içim sevmek istiyorum. ikinci şartım ise acımı sadece sen yüklenme, birbirimizin yaralarını saralım. Birbirimizin ekgiblerini tamamlayalım. Beraber ilerleyelim dikenli yolumuzda."

    b2-"Bundan sonra yolumuz dikenli olmayacak. Hep güllerle dolu yolda yürüyeceğiz." Ben böyle söyleyince Hilal güldü:

    Hilal-"Hahaha. Gülün de dikeni vardır ama."

    b2-"Ama biz dikenlerine basmayacağız, hep gülleri göreceğiz." dedim kayboldular. Hava da yine karardı.

    Kız-"Vay be. Ne evlenme teklifi ama. Sen de o zamanlar ne havalı laflar ediyormuşsun." Bu anıyı görünce kendimi biraz toparlayabildim. Dinlenelim dediği şey evlilik teklifimi izlemekmiş meğer.

    b-"Kışın ben liseliyken bir anı görmüştün, ama ablası ile nasıl bir ilişkim olduğunu hatırlamıyordum. Ablasına da evliliğimiz boyunca ben baktım. Ama evliliğimizi ne zaman düşünsem... Hatırlamıyorum. Neden?"

    Kız-"Gördükçe hatırlayacaksındır belki de. Ben de bilmiyorum." Gördükçe hatırlayacaksam bu beni daha çok korkutur. Çünkü anılarımı gördükçe kendimi tamamlanmış hissediyorum. Beni her ne kadar korkutsalar da, üzseler de benim parçam gibiler. Aldıkça sanki tamamlanıyor gibiyim. Tamamlandıkça da nedensizce korkum büyüyor.

    Kız-"Artık kendini daha iyi hissediyorsun değil mi?"

    b-"Evet. Daha iyiyim."

    Kız-"O zaman yürümeye devam edelim mi?"

    b-"Bu yolda ilerlemeye devam edersek şehre varırız. Şehirde ne yapacağız?"

    Kız-"Bilmem. Lunaparka gidebiliriz." Gözlerinin içi parlıyordu.

    b-"Bu yolculuk ne zaman bitecek? Ben artık çok yoruldum."

    Kız-"Hemen oyunbozanlık yapma. Bitince bitecek işte. Hadi gidelim." Bu sefer emrivaki yapmadı. Ayağa kalktı ve elini uzattı. Ben de tuttum ve beni zorlanarak çekti. Ayağa kalktım ve korkarak da olsa yolculuğa devam ettik.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +1
    Kaç saat geçti? içimdeki korku hala aynı. Babam hala gözlerimin içine baka baka soruyor.

    Baba-"KiM YAPTI SÖYLESENE!"

    b-"ÇIKAR BENi BURADAN!"

    Kız-"Yapamam. Ben... Yapamam. Sen buradan çıkabilirsin." Bu korku ile yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. Saatlerdir korku içimde aynı duruyor. O şok, o babamın bana her sorduğunda içimdeki o his... Mide bulantısı. Saatlerdir yaşıyorum bunu. Ölmek istiyorum. Babamı ittim. Dedeme doğru koştum. Kafasındaki baltayı alıp kendime sapladım. Ama birden kendimi yine babamın karşısında buldum. Elimdeki balta da gitti.

    Baba-"KiM YAPTI!"

    b-"SUS! YETER SUS ARTIK SUS! ÖLEMiYORUM BiLE!"

    Kız-"Ölemezsin. Artık söyle. Sıkılmadın mı buradan?"

    b-"SEN NE ANLARSIN? YILLARCA ACISINI YAŞAMANIN. HERKES BENDEN ÖNCE ÖLDÜ BiLiYOR MUSUN? O EVDE TEK YAŞAMAK NE DEMEK BiLiYOR MUSUN? O KULÜBENiN ÖNÜNDEN HAYAT BOYU GEÇEMEMEK NE DEMEK BiLiYOR MUSUN? HER GÖRDÜĞÜNDE AYNI KORKUYU HiSSETMEK NE DEMEK BiLiYOR MUSUN? BURADAN ÇIKMAK iSTiYORUM ARTIK!"

    Kız-"Söylemezsen çıkamazsın. Ben dışarıda bekliyorum. Benimle konuşman belki de söylemene engel oluyordur." dedi ve dışarıya doğru yürümeye başladı.

    b-"DUR! BENi YALNIZ BIRAKMA. Söyleyeceğim. Söyleyeceğim." Yalnız kalmak istemiyorum. Korkuyorum. Aklımı oynatacağım artık. Cehennemde miyim? Cehennemi mi yaşıyorum? Neden bunları yaşamak zorundayım? Kız durdu ve beklemeye başladı.

    Baba-"KiM YAPTI SÖYLE!"

    b-"GÖRMEDiM! KiMiN YAPTIĞINI GÖRMEDiM!" dedim ve babamı ittim. Kendimi kulübeden dışarı attım. Nefes alamıyorum. Dedemin ölümünü gizledim. Jandarma geldi ve sonuç iş kazası olarak gösterildi. Dedem dengesini kaybetti ve eliyle masaya tutunayım derken masanın ucunda duran baltaya yaslandı, balta da kafasına saplandı ve öldü dendi. Parmak izini bile bulamadılar. Bunca sene. Cihan dışarıda yaşadı, kasabada normal bir şekilde dolaştı bunca sene. Bir daha onunla konuşmadım ama bunca sene o dedemi öldürmesine rağmen rahat bir hayat yaşadı. Kulübe eski haline döndü. Yine eski ve yıkık bir kulübe oldu.

    Kız-"Devam edelim. ileride neleri göreceğiz merak ediyorum."

    b-"Biliyorsun. Zaten biliyorsun. Sen zaten benim baştan sona NE takTAN BiR HAYAT YAŞADIĞIMI BiLiYORSUN?"

    Kız-"Bana bağırsan bile seni affediyorum, bunu bilmeni istiyorum. Ne kadar bağırırsan bağır. Sinirlisin, o yüzden bağırıyorsun. Ama devam etmeliyiz." Ağlamaya başladım.

    b-"Artık dayanamıyorum. Ayaklarımı kes daha fazla yürüyemeyeyim, gözlerimi oy daha fazla görmeyeyim, kulaklarımı kopart daha fazla duymayayım. Dayanamıyorum artık. Ne olur duralım."

    Kız-"Tamam, biraz dinlenelim."

    b-"Burada değil. Burada olmaz. Bu kulübeden uzaklaşalım. Burada daha fazla kalmak istemiyorum."

    Kız-"Tamam, bildiğim güzel bir yer var. Dinlenebileceğimiz. Oraya gidelim."

    b-"Daha fazla anı görmek istemiyorum. Lütfen... Lütfen... " ağlamaya devam ediyordum. Artık aklımı kontrol edemiyorum. Delirmemeye çalışıyorum. Ama korku tüm vücudumu ele geçirdi.

    Kız-"Daha fazla korkmana gerek yok. Söz veriyorum, dinleneceğiz. Ama bu yolculuğu bitirmemiz de lazım."

    b-"Lütfen dinlenelim sadece. Dinlenelim." dedim ve elimdem tuttu. Ayağa kalktım ve beni yönlendirmeye başladı. Ben de onun beni sürüklediği yere gittim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Dede dedeciğim! Sahip çıkalım dedeye
      ···
      1. 1.
        +1
        dede mi kaldı ortada :D
        ···
  17. 17.
    +1
    Kız-"Ahan, şuradaki çocuklara bak." Mahallenin kabadayıları. Ben de arkalarından geliyorum. Bir zamanlar onların yanında takılıyordum. Çok saf bir çocuktum. Onların bütün ayak işlerini yapar ve köpek gibi "Aferin" demelerini beklerdim. Bizim kabadayılar tabi sıra beklemezlerdi. Çocukları iterlerdi ve direk sıranın başına geçerlerdi. Dondurmacı bana kaç kere onlarla takılmamam konusunda uyarmıştı ama ben onun uyarısını göz ardı etmiştim. 3 kişilerdi. Yasin, Talat ve Nurullah. Bir de ben. Yasin liderimizdi. Çünkü o en büyüğümüzdü. 15 yaşındaydı.

    Yasin-"Dayı bize oradan 3... 4 tane dondurma çek."

    Dondurmacı-"Sana kaç kere diyeceğim oğlum adam akıllı sıraya gir diye?"

    Yasin-"Oğlumlu moğlumlu konuşma bak keserim gırtlağını senin. Parasıyla değil mi? Ver dondurmayı diyorsam vereceksin."

    Dondurmacı-"Vermiyorum lan! Bas git almayım ayağımın altına."

    Yasin-"SEN KiME ATAR YAPIYON LAN!" dedi ve bıçağı çekti. Neyse ki dondurmacı hızlı davrandı. Dondurmanın kapağını kaldırdı ve Yasin bıçağı oraya değdi. Bıçağı dondurmanın içine düşürdü. Daha sonra Yasin kaçmaya başladı. Arkasından da yaverleri. Ben ise olayın şokundan dolayı yerimden kımıldayamadım. Polisler geldi. Dondurmacı kaçanları ihbar etti. Benden bahsetmedi. Ve o günden sonra o dondurmacıdan dondurma almadım. Bu anımı nasıl unutabildim ki?

    b-"Neden bana bunu gösterdin?"

    Kız-"Ha? Ne gösterdim? Bunu ben göstermedim ki. Sen yaşadın."

    b-"Evet ben yaşadım ama niye şimdi tekrar karşıma çıkıyor?"

    Kız-"Bu senin verdiğin en büyük yanlış kararlardan biri değil mi? Bu olay yüzünden insanlara olan bakış açın değişti. Onlardan korktun. Korktuğundan dolayı o dondurmacıya gitmedin. Kendi çevreni küçülttün. Yeni insanlarla tanışmaya korktun. Belki bu yüzden görmüşsündür. Dondurmam bitti. Hadi gidelim." dedi ve beni yine çekiştirmeye başladı. Dondurma arabası tekrar eski paslı haline dönmüştü.
    ···
  18. 18.
    +1
    Saatler geçti ama benim çocukluğum hala kafası eğik bir şekilde sallanmaya devam ediyor. Ve ben de hala kızı sallamaya devam ediyorum tabi.

    b-"Bu kadar sallanma yeter." dedim ve sallamayı bıraktım.

    Kız-"Yaa. Daha geleli ne kadar oldu ki?"

    b-"Birkaç saat geçti." Bir çocuk koşarak çocukluğumun yanına geldi.

    Çocuk-"Bir Bine." Nefes nefese kalmıştı. Ben de hiçbir şey söylemedim. insan bir efendim falan der lan. Valla çocukluğumu dövesim geldi.

    Çocuk-"Kadir'e araba çarptı."

    b-"NE?" Kadir benim ikiz kardeşimin ismiydi. Çocuk bana döndü ve bana doğru anlatmaya başladı:

    Çocuk-"Amca, adam çarpıp kaçmış. Kadir'i ambulans aldı zütürdü." Çocukluğum sallanmayı kesti. Ama hala ses çıkarmıyor.

    b-"BiR ŞEYLER SÖYLESENE! KARDEŞiNE ARABA ÇARPTI." Bugünü hatırlıyorum ama niye sessiz kaldığımı hatırlamıyorum.

    Kız-"Çocuğun üzerine çok gitme. Baksana, kendinde bile değil." Evet, bir süredir kafası eğik. Bayıldım mı? Hemen yanıma koştum ve yüzümü kaldırdım. Yüzümü görünce kendimden tiskindim. Gülümsüyorum. Ben gülümsüyorum. Kardeşim bugün ölecek ve ben bu haberi duyunca gülümsedim öyle mi? Yıllarca acı çektim ben. Yıllarca arkasından ağladım. Hala bile içimdeki yaralardan biridir. Ve o gün gülümsedim öyle mi?

    Kız-"Neden rahatsız oldun ki? Bu onun içsel savaşı. Kardeşine olan nefreti ona olan sevgisinden üstünmüş demek ki. Sallanmaktan sıkıldım. Hadi gidelim." dedi ve elimden tutup çekiştirmeye başladı. Ona karşı dirensem de gözümü kapatıp açınca salıncağın zinciri kopmuş bir şey kalmamıştı. Kendimi tanıyamıyorum.
    ···
  19. 19.
    +1
    b-"Burada gördüğüm her şey gerçek mi?"

    Kız-"Imm... Senin yaşadığın şeyler. Yani evet, hepsi gerçek."

    b-"Ben o gün gülümsememişimdir."

    Kız-"Kendini istediğin gibi avutabilirsin ama yaşanan her şey gerçek. Neyse çok yürüdük. Şu ağacın altına oturalım mı?" Bayağı bir tümsekte bir ağaç var. Onu işaret etti.

    b-"Burada oturup ne yapacağız?"

    Kız-"Biraz çevreyi izleriz, biraz da dinleniriz."

    b-"Orada her yer çamurdur şimdi."

    Kız-"Hadiii!" dedi ve yine beni çekiştirmeye başladı. Onunla beraber o tümseğe çıktık. Daha sonra birden havanın soğuduğunu hissettim. Kar yağıyor.

    Kız-"KAR YAĞIYOR!" dedi ve hayran hayran izlemeye başladı. Bazılarını da yakalamaya çalışıyor. Böylece çamur buz tuttu ve ağacın altına oturabildim. Tümsekteki ağaçtan neredeyse bütün park görünüyor. Hatta bizim ev bile gözüküyor. Sağlam hali, duvarlarının boyası sağlam duruyor. Geçmişe gitmenin bana kötü geldiğini söyleyemem. Ama şu kışı koklamak, soğuğun içime işlemesini hissetmek güzel. Artık mevsimler bile eskisi gibi değil. Kız hala heyecanlı heyecanlı karları toplamaya çalışıyor. Ben de aşağıda karşıdaki bankta kendimi gördüm.
    ···
    1. 1.
      +1
      Kız cinni değilse bir halt bilmiyorum seni şakirt seni xd
      ···
  20. 20.
    +1
    Kız-"Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana, dönmeli yurdumda." bu şarkıyı söyleyip yolda yürüyordu. Elimi de hiç bırakmıyor. Acaba ev ne durumda? Sönmüş müdür ki? Şarkısını yarıda kesti ve:

    Kız-"Aaa salıncak. Beni sallar mısın?"

    b-"Ben oradan bakınca hizmetlin gibi mi duruyorum?"

    Kız-"Hayır, seni bir hizmetliden daha yakın görüyorum. Şimdi beni sallar mısın?"

    b-"Neden geçmişte kalmış olayları bana gösteriyorsun? Cehenneme falan gideceğim de ön hazırlık yaptırıyor gibisin." Bunu diyince somurttu.

    Kız-"Cehennem kötüler içindir. Biz sadece yürüyoruz. Şimdi beni salla." dedi. Sesinde sitem vardı. Biraz da tripliydi. Özür mahiyetinde sallayabilirim. Salıncağa dokunduğum anda her taraftan polenler uçuşmaya başladı. Yine geçmişe döndük. Nostaljik bir koku aldım. Bu ilkbaharın kokusu. En azından ben bu ismi verdim. ilkbahar olduğunda kasaba ormanın ortasında olmasından dolayı çok tatlı bir koku yayar. Kuşlar ağaçlara yuvalarını kurmaya başlar, önceden kurmuş olanlar eğer yuvaları bozulmadıysa hazır yuvalarına yerleşir. Çiçekler de kuşların şarkısına eşlik edercesine hafif esinti ile dans ederler. Uzun zamandır bu kokuyu almıyordum. Çünkü yıllar içinde orman küçüldü ve şehir kasabaya yaklaştı. Hem artık parkın bakımı da yapılmıyordu.

    Kız-"Daha hızlı salla." Hala sesinde sitem var.

    b-"Tamam." dedim ve daha hızlı sallamaya başladım. Yanımızdaki salıncakta benim çocukluk halim oturuyor. Yine yalnız. Kendime baktıkça kızasım geliyor. Bana doğru baktı. Birkaç saniye gözlerimin içine baktı ve sonra sallanmaya başladı. Daha sonra kardeşim geldi ve benim çocukluk halimi salıncaktan itti. Yere düştüm. Uff. Bunu hatırlıyorum.

    ikiz-"Beğendin mi yaptığını? Hilal'i ağlattın, yetmedi bir de haklı gibi konuştun." Hilal çocukken kardeşimle oynayan ve benim sevdiğim kızın ismiydi. (Küçük ben Kb)

    Kb-"Ben... "

    ikiz-"KONUŞMA! BiR DAHA BiZiMLE OYNAMAYACAKSIN." dedi ve sinirli bir şekilde oradan ayrıldı. Ben ise ağlamıyorum. Dışarıdan izleyince insan ağlamasını bekliyor ama garip bir şekilde ağlamıyorum. Yerden kalkıyorum ve üstümü çırpıyorum. Salıncağa geri oturup sallanmaya devam ediyorum.
    ···
    1. 1.
      +1
      Dur bi dakika ya. Düşen sensin, ağlayan Hilal, ikizler nereden çıktı?
      ···
      1. 1.
        0
        kanka bir yerde kopukluk yaşadın veya ben ekgib yazdım galiba :D bu partta olay şu, geçmişe dönüyor, geçmişte kendisi salıncakta sallanıyor, ana karakterin ikiz kardeşi var, o geliyor ve hilali ağlattın falan diyor, neden ağlattığını bilmiyoruz yani, kısa bir anı işte.
        ···
      2. 2.
        0
        Kız diye bahsettiğim kişi tamamen farklı biri kanka. Hilal ve kız aynı kişi değil. Bunlar anılarda dolaşıyorlar.
        ···
    2. 2.
      +1
      Onu anladık herhalde kız yumurtadan çıktı
      ···