/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +7 -2
    Hepinize merhabalar. Hikayeye başlamadan önce ufak bir duyurum var. Neden hikaye gelmiyor, neden şimdi kısa bir hikaye geliyor, 7 ay geçti hikaye yok diyenler için kısa bir açıklama. Çünkü... Çalışıyorum. Evet. iş güç derken hikaye yazmaya vakit kalmıyor. Diğer hikayeyi tamamlamadan da paylaşmayı planlamıyorum. Bu kısa açıklamadan sonra buyurun hikayeye. iyi okumalar.

    TÜM HiKAYELERiM iÇiN (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)

    ---
    -"BiR BiNE EFENDiNiN EVi YANIYOR!!"

    -"iTFAYEYi ARAYIN!"

    -"Ev neden yandı ki acaba?"

    -"Bir Bine efendi yaşlıydı, çayı falan tüpte unutmuştur. Koskoca evde yalnız yaşıyordu." Ateşlerin arasından yürüyerek çıktım. Herkes endişeli bir şekilde yangını söndürmeye çalışıyordu. Kimse bana dikkat etmedi. Ben de kalabalığın arasından sıyrıldım ve müsatkil evimin karşısındaki parka girdim. Arkamda koskoca mazi yanıyor. Ama artık mazi ile işim kalmadı. Kız çocuğunun teki sırtıma dokundu. 8-9 yaşlarındaydı ve:

    Kız-"Şu yanan ev sizin mi?" diye benim evimi gösterdi.

    b-"Evet benim, sen kimsin?"

    Kız-"Tamam. Yürüyelim mi? Yürüyüşümüzün bir yerinde sana kim olduğumu söylerim."

    b-"Senin kim olduğun neden benim umurumda olsun?"

    Kız-\"Daha yeni kim olduğumu sordun ama değil mi? Hadi yaa! Yürüyelim.\" dedi ve elimden tutup çekiştirmeye başladı. Bastonum yere düştü ve geri almak için dönmek istemedim. Nedense kızın elimden tutması üzerimdeki tüm ağırlığı almış gibiydi. Kızın peşinden sürüklenirken bir süre sonra onun hızına yetiştim. Bana bakıp gülümsedi. Ben ise hiçbir tepki vermedim.

    ---

    EDiT: KAZANAN "HAYIR, KENDiMi AFFEDEMEM" SONU OLDU. KATILAN HERKESE TEŞEKKÜRLER.
    ···
  1. 2.
    +2
    Parkta yürümeye devam ettik. iki yol ayrımına geldik. Biri orman yoluna ve ormanın sonunda da şehir yoluna gidiyor, diğeri de park tarafına devam ediyor. Yaşadığım yer bir kasaba ve şehre kadar 10 km boyunca orman var. Eskiden 22 km idi. En azından şehre giden yolumuz düzgündü. Kız beni çekiştirip park yolundan devam ettirdi. Park yolundan yaklaşık 100 metre ilerledik ve bir tarafımızda banklar, diğer tarafımızda da çocuklar için kum havuzu vardı. Küçükken buralar hep yeni yapılmıştı. Şimdi ise sadece her yer eskimiş. Kumların içinde hep çöpler ve çakıl taşları vardı. Kız:

    Kız-"Ben yoruldum. Şu bankta biraz oturalım mı? Hem şuradaki çocukların oynadığı oyunu izleriz."

    b-"Sen otur, ben geri döneceğim o zaman."

    Kız-"Artık geri dönecek bir evin yok. Onun için gel oturalım."

    b-"Ev yansa da arsa benim. Yine evi yapabilirim."

    Kız-"Yapamazsın. Sen de biliyorsun. Dedendeki ve babandaki marangozluk yeteneği sende yok."

    b-"Bu yaşında nasıl beni bu kadar iyi tanıyorsun?"

    Kız-"Şimdi bunları konuşmanın zamanı değil. Hadi yaa! Oturalım." dedi ve beni çekiştirip banka oturttu.

    Kız-"Şuradaki çocukları görüyor musun?"

    b-"Ben çocuk falan görmüyorum."

    Kız-"Dikkatli bak. Kumlarla oynuyorlar" dedi ve bana işaret etti. Biraz daha dikkatli bakınca gördüm. Evet, orada bir kız ve bir oğlan kumla oynuyorlar. Park sanki yeniden yapılmış gibi. Parktaki her şey parıl parıl. Daha yeni eski olan park nasıl yepyeni oldu ki? Bu soruyu içimde sakladım ve çocuklara döndüm. ikisi de bana çok tanıdık geliyor. Ama kafam bulanık.

    Kız-"Onları tanıdın mı peki?"

    b-"Hayır. Bir yerden anımsıyorum ama."

    Kız-"Şurada da bir çocuk var. Bak. Şuradaki ağacın arkasında." Evet, gördüm. Orada gizlice onları izliyor. Onu görünce... Bu benim. Benim bu küçüklük zamanlarım. izlediğim kişiler ikiz kardeşim ve çocukluk arkadaşım. ikiz kardeşiz ama birbirimize benzemiyoruz. ikisi beraber oynuyorlar. Ama ben cesaret edip onlarla oynamak istediğimi söyleyemiyordum.

    b-"Ben... öldüm mü?
    ···
  2. 3.
    +1
    Kız-"Hmm... Şimdi ölümle ilgili konuşmasak? Şuradaki çocukları izleyelim."

    b-"Burada ne olduğunu biliyorum. Ağacın arkasındaki çocuk oradan asla ayrılmayacak. Çünkü o çocuk özgüvensiz bir salağın teki. Bütün gün ağacın arkasından izleyip eve dönünce de sanki kızla kendisi oynamış gibi hayaller kuracak."

    Kız-"Ama sonuç olarak mutlu oluyor değil mi?"

    b-"Sahte bir mutluluk."

    Kız-"Sonuç olarak bir mutluluk. Mutluluğun sahtesi olduğuna inanmıyorum. Eğer hayaller olmasa kimse mutlu olamazdı."

    b-"Hayaller gerçekleşmezse hayal kurmanın bir anlamı da yok."

    Kız-"Asıl her hayal gerçekleşseydi kimse bir daha hayal kurmazdı. Hayallerini gerçekleştirmek için verdiğin çabaya umut denir. Umut insanı ayakta tutar." Sessiz kaldım. Tekrar kendime baktım. Orada ağacın arkasından izleyip gülümsüyorum. Bir aptal gibiyim.

    Kız-"Yeterince dinlendik. Hadi gidelim." dedi ve yine elime yapıştı. Beni çekmeye devam ediyor. Arkama baktığımda çocuklar gitmiş ve park eski haline geri dönmüştü. Kumların önünde artık kimse oynamıyor ve kumların arasına hep taşlar vardı. Ama park sadece oradaki kumlu kısımdan ibaret değil. Kocaman bir parktı burası.
    ···
    1. 1.
      +1
      Harbi bir kez de ölüme girme be moruk :D
      ···
      1. 1.
        +1
        Nereye gireyim be ya :D aslında başka konular da vardı aklımda da ilk bunu bitirdim. Denk geldi sadece.
        ···
  3. 4.
    +1
    Eski bir dondurmacı arabasının önünden geçiyorduk. Eskiden çalışan bir arabaydı. Hatta bayağı kalabalık olurdu. Harçlığını alan bütün çocuklar orada sıra olurdu.

    Kız-"Dondurma yiyelim mi? Lütfeenn."

    b-"O arabada artık dondurma üretilmiyor."

    Kız-"Birazcık dikkatli bakarsan görürsün." dedi ve gözümü kırpmam ile bir yığın çocuk sırada dondurma arabasının önündeydi. Bu dondurmacıyı hatırlıyorum. Beni yine çekiştirdi ve sıraya girdik. Mahalledeki çocukluk arkadaşlarım hep sıradalar. Hatta geçen sene vefat eden bir arkadaşımın çocukluk hali bile dondurma için sırada. Onunla konuşmak istedim ama:

    Kız-"Çocuk dondurması için bekliyor. Seninle konuşması için bir nedeni yok."

    b-"Ne yani? Onunla konuşamaz mıyım? Kaderi falan mı değiştiririm?"

    Kız-"Hayır, kader asla değiştirilemez. Ama o çocuk sadece dondurmasını almak istiyor. Senin de dondurmanı beklediğin gibi." Çok anlaşılmaz konuşuyor. Ama onunla konuşmamı istemediğini anladım. Sıramı beklemeye devam ettim. En sonunda sıra bize geldi.

    Dondurmacı-"Buyrun küçük hanım neyli dondurma istemiştin?"

    Kız-"Ben çikolatalı alayım. 3 top olsun. Sen nasıl istersin?"

    b-"Ben dondurma istemem."

    Kız-"Onunki de bir vanilya bir de limonlu olsun." Küçükken hep söylediğim dondurmayı istedi. Adam çikolataya ve fındık tozuna batırıp verdi. Parasını vermek istedim ama yeni para kabul eder mi ki? Elimi cebime attığımda eski para vardı. Beş yüz bin lira. Nostaljik. Her top 100 bin lira. Tam parası çıktı cebimden. Parayı uzattım ve adam da parayı aldı. Her zamanki söylediği şeyi söyledi:

    Dondurmacı-"Allah bereket versin abim. SIRADAKiiEE!" diye bağırdı ve kafasının üstündeki çana elindeki dondurma tutacağıyla vurdu.(dondurma tutacağı dedim şimdi onun ne olduğu aklıma gelmedi) Küçükken sırada beklerken kaç kere böyle bağırdığını sayardım ve sıra bana geldiğinde sıradaki yerimi bulurdum. Yine bir banka geçtik ve oturduk. Her taraf çocukluğumdaki gibi. Park kalabalık. Parkta oynayan bir sürü çocuk var. Şimdiki nesil gibi değil. O zamanlar telefon yok, tablet yok, hatta televizyon bile nadir bulunuyordu. Bizim evimizde vardı ama babam bana çok televizyon izlersem televizyonun içinde hapis kalacağımı söylerdi. Ben de korkar televizyon açıldığında bakmamaya gayret gösterirdim.
    ···
  4. 5.
    +1
    Kız-"Ahan, şuradaki çocuklara bak." Mahallenin kabadayıları. Ben de arkalarından geliyorum. Bir zamanlar onların yanında takılıyordum. Çok saf bir çocuktum. Onların bütün ayak işlerini yapar ve köpek gibi "Aferin" demelerini beklerdim. Bizim kabadayılar tabi sıra beklemezlerdi. Çocukları iterlerdi ve direk sıranın başına geçerlerdi. Dondurmacı bana kaç kere onlarla takılmamam konusunda uyarmıştı ama ben onun uyarısını göz ardı etmiştim. 3 kişilerdi. Yasin, Talat ve Nurullah. Bir de ben. Yasin liderimizdi. Çünkü o en büyüğümüzdü. 15 yaşındaydı.

    Yasin-"Dayı bize oradan 3... 4 tane dondurma çek."

    Dondurmacı-"Sana kaç kere diyeceğim oğlum adam akıllı sıraya gir diye?"

    Yasin-"Oğlumlu moğlumlu konuşma bak keserim gırtlağını senin. Parasıyla değil mi? Ver dondurmayı diyorsam vereceksin."

    Dondurmacı-"Vermiyorum lan! Bas git almayım ayağımın altına."

    Yasin-"SEN KiME ATAR YAPIYON LAN!" dedi ve bıçağı çekti. Neyse ki dondurmacı hızlı davrandı. Dondurmanın kapağını kaldırdı ve Yasin bıçağı oraya değdi. Bıçağı dondurmanın içine düşürdü. Daha sonra Yasin kaçmaya başladı. Arkasından da yaverleri. Ben ise olayın şokundan dolayı yerimden kımıldayamadım. Polisler geldi. Dondurmacı kaçanları ihbar etti. Benden bahsetmedi. Ve o günden sonra o dondurmacıdan dondurma almadım. Bu anımı nasıl unutabildim ki?

    b-"Neden bana bunu gösterdin?"

    Kız-"Ha? Ne gösterdim? Bunu ben göstermedim ki. Sen yaşadın."

    b-"Evet ben yaşadım ama niye şimdi tekrar karşıma çıkıyor?"

    Kız-"Bu senin verdiğin en büyük yanlış kararlardan biri değil mi? Bu olay yüzünden insanlara olan bakış açın değişti. Onlardan korktun. Korktuğundan dolayı o dondurmacıya gitmedin. Kendi çevreni küçülttün. Yeni insanlarla tanışmaya korktun. Belki bu yüzden görmüşsündür. Dondurmam bitti. Hadi gidelim." dedi ve beni yine çekiştirmeye başladı. Dondurma arabası tekrar eski paslı haline dönmüştü.
    ···
  5. 6.
    +1
    Kız-"Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana, dönmeli yurdumda." bu şarkıyı söyleyip yolda yürüyordu. Elimi de hiç bırakmıyor. Acaba ev ne durumda? Sönmüş müdür ki? Şarkısını yarıda kesti ve:

    Kız-"Aaa salıncak. Beni sallar mısın?"

    b-"Ben oradan bakınca hizmetlin gibi mi duruyorum?"

    Kız-"Hayır, seni bir hizmetliden daha yakın görüyorum. Şimdi beni sallar mısın?"

    b-"Neden geçmişte kalmış olayları bana gösteriyorsun? Cehenneme falan gideceğim de ön hazırlık yaptırıyor gibisin." Bunu diyince somurttu.

    Kız-"Cehennem kötüler içindir. Biz sadece yürüyoruz. Şimdi beni salla." dedi. Sesinde sitem vardı. Biraz da tripliydi. Özür mahiyetinde sallayabilirim. Salıncağa dokunduğum anda her taraftan polenler uçuşmaya başladı. Yine geçmişe döndük. Nostaljik bir koku aldım. Bu ilkbaharın kokusu. En azından ben bu ismi verdim. ilkbahar olduğunda kasaba ormanın ortasında olmasından dolayı çok tatlı bir koku yayar. Kuşlar ağaçlara yuvalarını kurmaya başlar, önceden kurmuş olanlar eğer yuvaları bozulmadıysa hazır yuvalarına yerleşir. Çiçekler de kuşların şarkısına eşlik edercesine hafif esinti ile dans ederler. Uzun zamandır bu kokuyu almıyordum. Çünkü yıllar içinde orman küçüldü ve şehir kasabaya yaklaştı. Hem artık parkın bakımı da yapılmıyordu.

    Kız-"Daha hızlı salla." Hala sesinde sitem var.

    b-"Tamam." dedim ve daha hızlı sallamaya başladım. Yanımızdaki salıncakta benim çocukluk halim oturuyor. Yine yalnız. Kendime baktıkça kızasım geliyor. Bana doğru baktı. Birkaç saniye gözlerimin içine baktı ve sonra sallanmaya başladı. Daha sonra kardeşim geldi ve benim çocukluk halimi salıncaktan itti. Yere düştüm. Uff. Bunu hatırlıyorum.

    ikiz-"Beğendin mi yaptığını? Hilal'i ağlattın, yetmedi bir de haklı gibi konuştun." Hilal çocukken kardeşimle oynayan ve benim sevdiğim kızın ismiydi. (Küçük ben Kb)

    Kb-"Ben... "

    ikiz-"KONUŞMA! BiR DAHA BiZiMLE OYNAMAYACAKSIN." dedi ve sinirli bir şekilde oradan ayrıldı. Ben ise ağlamıyorum. Dışarıdan izleyince insan ağlamasını bekliyor ama garip bir şekilde ağlamıyorum. Yerden kalkıyorum ve üstümü çırpıyorum. Salıncağa geri oturup sallanmaya devam ediyorum.
    ···
    1. 1.
      +1
      Dur bi dakika ya. Düşen sensin, ağlayan Hilal, ikizler nereden çıktı?
      ···
      1. 1.
        0
        kanka bir yerde kopukluk yaşadın veya ben ekgib yazdım galiba :D bu partta olay şu, geçmişe dönüyor, geçmişte kendisi salıncakta sallanıyor, ana karakterin ikiz kardeşi var, o geliyor ve hilali ağlattın falan diyor, neden ağlattığını bilmiyoruz yani, kısa bir anı işte.
        ···
      2. 2.
        0
        Kız diye bahsettiğim kişi tamamen farklı biri kanka. Hilal ve kız aynı kişi değil. Bunlar anılarda dolaşıyorlar.
        ···
    2. 2.
      +1
      Onu anladık herhalde kız yumurtadan çıktı
      ···
  6. 7.
    +1
    Saatler geçti ama benim çocukluğum hala kafası eğik bir şekilde sallanmaya devam ediyor. Ve ben de hala kızı sallamaya devam ediyorum tabi.

    b-"Bu kadar sallanma yeter." dedim ve sallamayı bıraktım.

    Kız-"Yaa. Daha geleli ne kadar oldu ki?"

    b-"Birkaç saat geçti." Bir çocuk koşarak çocukluğumun yanına geldi.

    Çocuk-"Bir Bine." Nefes nefese kalmıştı. Ben de hiçbir şey söylemedim. insan bir efendim falan der lan. Valla çocukluğumu dövesim geldi.

    Çocuk-"Kadir'e araba çarptı."

    b-"NE?" Kadir benim ikiz kardeşimin ismiydi. Çocuk bana döndü ve bana doğru anlatmaya başladı:

    Çocuk-"Amca, adam çarpıp kaçmış. Kadir'i ambulans aldı zütürdü." Çocukluğum sallanmayı kesti. Ama hala ses çıkarmıyor.

    b-"BiR ŞEYLER SÖYLESENE! KARDEŞiNE ARABA ÇARPTI." Bugünü hatırlıyorum ama niye sessiz kaldığımı hatırlamıyorum.

    Kız-"Çocuğun üzerine çok gitme. Baksana, kendinde bile değil." Evet, bir süredir kafası eğik. Bayıldım mı? Hemen yanıma koştum ve yüzümü kaldırdım. Yüzümü görünce kendimden tiskindim. Gülümsüyorum. Ben gülümsüyorum. Kardeşim bugün ölecek ve ben bu haberi duyunca gülümsedim öyle mi? Yıllarca acı çektim ben. Yıllarca arkasından ağladım. Hala bile içimdeki yaralardan biridir. Ve o gün gülümsedim öyle mi?

    Kız-"Neden rahatsız oldun ki? Bu onun içsel savaşı. Kardeşine olan nefreti ona olan sevgisinden üstünmüş demek ki. Sallanmaktan sıkıldım. Hadi gidelim." dedi ve elimden tutup çekiştirmeye başladı. Ona karşı dirensem de gözümü kapatıp açınca salıncağın zinciri kopmuş bir şey kalmamıştı. Kendimi tanıyamıyorum.
    ···
  7. 8.
    +1
    b-"Burada gördüğüm her şey gerçek mi?"

    Kız-"Imm... Senin yaşadığın şeyler. Yani evet, hepsi gerçek."

    b-"Ben o gün gülümsememişimdir."

    Kız-"Kendini istediğin gibi avutabilirsin ama yaşanan her şey gerçek. Neyse çok yürüdük. Şu ağacın altına oturalım mı?" Bayağı bir tümsekte bir ağaç var. Onu işaret etti.

    b-"Burada oturup ne yapacağız?"

    Kız-"Biraz çevreyi izleriz, biraz da dinleniriz."

    b-"Orada her yer çamurdur şimdi."

    Kız-"Hadiii!" dedi ve yine beni çekiştirmeye başladı. Onunla beraber o tümseğe çıktık. Daha sonra birden havanın soğuduğunu hissettim. Kar yağıyor.

    Kız-"KAR YAĞIYOR!" dedi ve hayran hayran izlemeye başladı. Bazılarını da yakalamaya çalışıyor. Böylece çamur buz tuttu ve ağacın altına oturabildim. Tümsekteki ağaçtan neredeyse bütün park görünüyor. Hatta bizim ev bile gözüküyor. Sağlam hali, duvarlarının boyası sağlam duruyor. Geçmişe gitmenin bana kötü geldiğini söyleyemem. Ama şu kışı koklamak, soğuğun içime işlemesini hissetmek güzel. Artık mevsimler bile eskisi gibi değil. Kız hala heyecanlı heyecanlı karları toplamaya çalışıyor. Ben de aşağıda karşıdaki bankta kendimi gördüm.
    ···
    1. 1.
      +1
      Kız cinni değilse bir halt bilmiyorum seni şakirt seni xd
      ···
  8. 9.
    +1
    Ortaokula başladığım zamanlardan. Orada oturuyor ve Hilal ile konuşuyorum. Ona çıkma teklif edeceğim gün mü bu? Sonunu hatırlıyorum. Ve izledim de. Bana tokat attı ve ağlayarak uzaklaştı. Kız bunu görünce bana döndü ve:

    Kız-"Daha yeni orada ne oldu?"

    b-"Buradan duymadım ne olduğunu."

    Kız-"Yaa senin anın işte. Anlatsana."

    b-"Hatırlamıyorum ki."

    Kız-"Yalancı. Ne zaman yalan söylesen iki kere hızlı hızlı göz kırpıyorsun."

    b-"Madem beni bu kadar iyi tanıyorsun o zaman kendin bulsana nedenini."

    Kız-"Yaaaa! Anlat işte... " Yarım saat kadar anlat diye başımın etini yedi.

    b-"Tamam lan tamam yeter ki sus. Anlatacağım. Orada kıza çıkma teklif ettim ve o da beni reddetti. Ben de ona kardeşim olsaydım kabul edeceğini söyledi ve bana tokat attı. Bir daha da beni görmek istemediğini söyleyerek uzaklaştı. Şimdi tatmin oldun mu?"

    Kız-"Imm... Henüz değil. Yanına biri daha geldi. Ona da mı çıkma teklif edeceksin?"

    b-"Ben oradan bakınca abaza gibi mi duruyorum? O ablası. Hilal ağlayarak koşunca muhtemelen ablasına rastladı. Sonra da olan biteni direk anlatmıştır." Ablası benim çocukluğumun yanına oturdu. Ben ise hiçbir ses çıkarmadım. benimle düzgünce konuştu ve sonra kalkıp gitti.

    Kız-"Orada ne konuştunuz?"

    b-"Sen kardan kelebek falan yapsana? Anan baban öğretmedi mi sana her işe karışılmaması gerektiğini?"

    Kız-"Hayır, öğretmedi. Şimdi anlatır mısın?" dedi ve gülümsedi. Anasını babasını da hiçe sayıyor diyeceğim de anası babası olduğundan bile şüpheliyim. Melek falan bile çıkabilir. Belki de azrail.

    b-"Tamam tamam. Orada ablası bana geliyor ve düzgünce yaptığımın yanlış olduğunu anlatıyor."

    Kız-"Başka?" Dişlerimi sıktım.

    b-"Kardeşimin ölümünden dolayı ne konuştuğumu bilmediğimi ve ben toparlanınca onunla barıştıracağını söyledi."

    Kız-"Çok iyi bir ablası varmış."

    b-"Evet, çok iyi bir ablası vardı."

    Kız-"Ama... "

    b-"Ama seneye evlenecek ve şehre taşınacak. Ve kocası ona yapmadığını bırakmayacak. En sonunda iki çocuğuyla babasının evine kaçacak ve babası da borç batağında olduğundan çocuklara bakamayacak. Neyse ki bizim kasabanın bu zamanlarında yardımseverdi. Bütün kasaba seferber olup borçlarını kapatmışlardı. Ve... " Sonrasını hatırlamıyorum. Nedensiz bir şekilde ablasının benim için önemli olduğunu hatırlıyorum.

    Kız-"Peki sonra ne oldu?" Buna bir şeyler söylemezsem bana anlat diye diretmeye devam edecek. Gözlerinden belli. Hatırlamıyorum kelimesini kabul etmeyecek.

    b-"Kasabamız biraz büyüdü, şehir bize yakınlaştı ve yeni insanlar geldi. Kimse birbirine güvenmemeye başladı. Ve eski arkadaşlarımın hepsi ya şehre yerleşti ya da vefat ettiler. Koskoca mahallede tek ben kalmıştım... " Neden ona bunları anlatıyorum ki?

    Kız-"Devam etsene."

    b-"Devdıbını zaten yolda görürsün. Hadi gidelim." dedim ve ayağa kalktım. Kız da elimden tuttu ve ayağa kalktı. Beraber tümsekten aşağı indik ve yürümeye devam ettik.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ablasına yürüyen hunhar liseli
      ···
  9. 10.
    +1
    b-"Daha ne kadar yolumuz var?"

    Kız-"Bu yolun uzunluğu sana bağlı."

    b-"O zaman burada bitsin."

    Kız-"Daha çoook yolumuz var."

    b-"Hani yolun uzunluğunu ben belirliyordum?" dedim ve rüzgardan yüzüme bir kağıt parçası yapıştı. O kağıdı çektim ve artık etrafımda bir pazar vardı. " Soğan 10 kilosu 6 milyooonn!" diye bağıran pazarcılar ortaya çıktı. Çocuk arabalarıyla pazara gelen kadınlar, fiyat konusunda anlaşmazlığa düşenler ve etrafa yayılan sebze-meyve kokularının karışımı yine beni geçmişe zütürdü. Artık buraya pazarın bile uğramaması gerçekten zoruma gittiğini hissettim. Yaşadığım yıllarda giden şeyleri ölünce anlamak çok acı bir şey.

    Kız-"Muz alalım mı?" Dünyadan bir haber tabii.

    b-"Şimdi muzun sırası mı? Buraya neden geldik?"

    Kız-"Yaa hadii! Muuz!"

    b-"Hey Allah'ım. Tamam tamam. Alalım muzunu." Arkamı döndüm ve elimi cebime attım ama cebimde para yok. Hiç yok.

    b-"Param yok alama... " derken bir pazar tezgahından muz yerken gördüm. Hemen yanına koştum ve:

    b-"NEDEN MUZU YiYORSUN? PARAMIZ YOK." Pazarın sahibi geldi. Bu Şehmuz abi. Hemen kızı geri çektim ve:

    b-"Kusura bakmayın, ödeyecek param yok. Çocukluk yapmış affedin... "

    Şehmuz-" Sizi bu mahallede daha önce görmediydim yeni mi tanışdınız?"

    Kız-"Babamla yolculuğa çıktık." dedi ve Şehmus amcaya gülümsedi. Ben de hemen bahane buldum ve:

    b-"Şehir tarafında kuzenim var onu ziyarete gidiyoruz."

    Şehmuz-"Ve paranız yok? Eliniz de boş gidiyorsunuz öyle mi? Ayıp valla. Kuzenin sana depiği basar gapıya koyar valla." Eline poşet aldı ve birkaç elma, bir salkım muz (Y.N:Hevenk yazacaktım ama galiba hevenkte bir yığın muz olur diye hatırlıyorum.), birkaç armut ve bir salkım da üzüm koyup bana uzattı.

    b-"Benim param yok ödeyemem." dedim ve reddettim. Şehmuz abi elimi tutup çekti ve poşeti elime verdi.

    Şehmuz-"Para isteyen mi oldu? Hadi bakalım tezgahın önünü gapamayın naş naş!" dedi ve beni biraz itti.

    b-"Teşekkürler." dedim ve pazarın içinde yürümeye başladık.

    Kız-"Ne iyi insandı değil mi?"

    b-"Keşke sonsuza kadar bu zamanda kalabilsek." dedikten sonra annemi gördüm. Bir süre durdum. Kımıldayamadım. Her şey bulanıklaşmaya başladı. Rahmetli annem. Karşımda. Yanında da ben varım. Yanına koşmak istedim ama kız kolumdan tuttu ve koşmama mani oldu:

    Kız-"Annen bu zamana ait. Yanına gitmen bir şeyi değiştirmez, sadece seni daha çok üzer."

    b-"KOLUMU BIRAK!"

    Kız-"Yapamam. Oraya gidersen onu daha çok özlersin. Yolculuğumuza devam ettiğimizde o da kaybolacak. Bunu sen de biliyorsun."

    b-"O zaman yolculuğa devam etmem. Sadece burada durmam lazım değil mi? Annemi görebileceksem bu yolculuğa devam etmemin bir anlamı yok"

    Kız-"Devam etmesen de bir zaman sonra kaybolacağını biliyorsun. Bunu anlayacak kadar zeki birisin."

    b-"Ama o... Annem." dedim ve diz çöktüm. Ağlamam biraz şiddetlendi.

    Kız-"Biliyorum. Anneni görüp de ona dokunamamanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Ama izleyelim. En azından bırak annen anılarında yaşasın." Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım ve izlemeye başladım. Burada ne yaşadığımı hatırlamıyorum. Çocukken o kadar fazla pazara gittim ki...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Kesin kayboluyorsun rez
      ···
  10. 11.
    +1
    Annem pazardan limon seçiyordu. Seçerken genelde eliyle kontrol eder sulu mu değil mi anlardı. Büyüyünce ben de anlarım derdim hep kendime ama hiç anlayamadım.

    b-"Bir şey soracağım. Bizi herkes görüyorsa ben ağlarken neden kimse yanıma gelmedi?"

    Kız-"Çünkü ağlarken kimsenin seni görmesini istemedin. Bu kadar basit."

    b-"Benim isteyip istemememle oluyor mu ki?"

    Kız-"Evet oluyor. Çünkü senin anındayız. Ama şaşırdım. Anneni görünce o kadar gözyaşı döktün ama kardeşini gördüğünde bu kadar etkilenmemiştin. Gerçekten sevmiyordun galiba."

    b-"Seviyordum. Ama onu çok uzun zaman önce kaybettim. Belki de o yüzdendir."

    Kız-"Belki de. Annen ne yapıyor?" Bunu sorduğunda direk o gün neler olduğunu hatırladım.

    b-"Limon seçiyor. Bugünü hatırlıyorum. Çantasında da tavuk var. Arap aşı çorbası yapacak. Kardeşimin ölümünden yıllar sonra ilk kez yapacak. Kardeşim çok severdi ve ölümünden sonra uzun bir süre yapamamıştı."

    Kız-"Peki o gün olduğunu nereden biliyorsun?"

    b-"Çünkü o gün ben ısrar etmiştim yapması için. Bir sefer yapacak ve... " boğazım düğümlendi.

    Kız-"Ve?"

    b-"Ve bir daha yapmayacak."...

    Kız-"Neden yapmayacak?"

    b-"Çünkü... 6 ay sonra annem de vefat edecek. Ondan sonra babam ve dedemle o evde yaşayacağız."

    Kız-"Arap aşı çorbasının tadı nasıl? Neye benziyor?"

    b-"Sen hiç arap aşı çorbası içmedin mi?"

    Kız-"Hayır." Galiba melekler yemek yemiyor.

    b-"Nasıl anlatsam ki... içerken her çorba gibi içini ısıtıyor. Çorbalardan farklı olarak tavuk ağzında tel tel dağılıyor ve uzun uzun çiğniyor... Neden bana bunu anlattırıyorsun ki?"

    Kız-"Sadece merak ettim. Şimdi ne oluyor peki?" Annem elinden limonu düşürdü. Ve diz çöküp ağlamaya başladı.

    b-"Kardeşim için ağlıyor. Ağlamasına çok üzüldüğümü hatırlıyorum... "

    -"Ben buradayım. Neden Kadir için ağlıyorsun ki? O öldü."

    b-"Kim konuştu?" Benim çocukluk halimi işaret etti ve:

    Kız-"O konuşuyor. içinden geçenleri duyuyoruz."

    b-"Ben... Böyle bir şey düşünmemişimdir. Böyle biri değilim."

    -"Ölümü bile bana zarar. Kadir öldü. Artık ben varım. Keşke kimse hatırlamasa onu."

    b-"Hayır hayır hayır hayır... Ben böyle biri değilim." bir adım geri attım ve anı silindi. Tekrar bomboş yoldaydık.

    Kız-"Şu an böyle biri değilsin ama geçmişte böyle biriydin."

    b-"DEĞiLDiM. BEN KARDEŞiM iÇiN YILLARCA YAS TUTTUM."

    b2-"Tutmadın." çocukluk halim karşımdaydı. Bana bakıyordu.

    b-"Tuttum... "

    b2-"Hayır, tutmadın. O senin hep bir adın önündeydi. Her şeyde senden iyiydi. Çok zeki biriydi. Tüm köy ondan övgüyle bahsederdi. Sen ise sadece onun kardeşiydin. ismin bile yoktu. Kadir ve Kadir'in kardeşi. Sevdiğin kız da hep onunla oynuyordu. Senin Kadir'i geçmenin tek yolu onun ölmesiydi... "

    b-"SUS ARTIK SUS! BEN BÖYLE BiRi DEĞiLiM."

    b2-"Evet. Böyle biri değilsin. Düşündüğünden daha kötü birisin. O öldükten sonra bile senin peşini bırakmadı. Hatta onun ölümü dikkatleri daha çok onun üzerine çekti. Sen hep 2. planda kalmaya mahkumdun. ikiz kardeşin yaşarken dikkat çekebilmek için gittin de çeteye katıldın. O dondurmacı senin de çetede olduğunu söyleseydi keşke. En azından ıslah evinde herkesten uzakta kimseye zarar vermeden yaşardın."

    b-"YETER! SUS!"

    Kız-"Neden susmasını istiyorsun? O senin geçmişin değil mi? Sana senin bildiklerini anlatıyor sadece."

    b-"Ben böyle biri değilim... Olamam... "

    Kız-"Küçükken bu şekilde düşünmen böyle biri olduğunu göstermez ki. Evet, bunları düşündün. Ama yasını da tuttun değil mi? Sadece kabul et, bu sensin." Sakinleşmeye başladım.

    b-"Ben... Böyle biri miyim?"

    Kız-"Hem öylesin, hem de değilsin."

    b2-"O zaman beni kabul ediyor musun?" Evet, ben bunları düşündüm. Düşündüm ama... Artık böyle biri değilim. Geçmişteki halim geçmişte kaldı. Artık öyle biri değilim. Onu kabul etmekten başka çarem yok.

    b-"Kabul ediyorum." Eski halim silinmeye başladı.

    b2-"Yolun ilerisi daha zorlu olacak. Aklına dikkat et... " dedi ve kayboldu.

    Kız-"Hadi, yürümeye devam edelim." dedi ve elini uzattı. Ben de birazcık korksam da elinden tuttum. Bu yolu yürümekten başka çarem olmadığını biliyorum. Yalnızca yürümeliyim.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 12.
    +1
    Parkın başına geri geldik. Park zaten yuvarlaktı ve bizi yine başa getirdi. Kız orman tarafına doğru baktı.

    Kız-"Biraz da ormanda dolaşalım. Hem belki birkaç hayvanla karşılaşırız."

    b-"Orada karşılaşacağımız hayvanlar köpek kedi değiller. Orada kurt, çakal olur."

    Kız-"Olsun, gidelim. Hem zaten orada da yolumuz var değil mi?"

    b-"Tamam, gidelim de ne kadar hızlı biterse o kadar iyi."

    Kız-"Neden hemen bitmesini istiyorsun? Benimle gezmek eğlenceli değil mi ki?"

    b-"Seninle gezmek eğlenceli de anılarımla yüzleşmekte çok zorlanıyorum."

    Kız-"Bunu yüzleşmek olarak görme. Sadece seninle birlikte dolaşıyoruz."

    b-"Anılarımda."

    Kız-"Hayır. Parkta dolaştık, şimdi de ormanda dolaşıyoruz."

    b-"Tamam tamam. Ama bu ormanın sonu şehre kadar gidiyor. O kadar yolu yürüyerek gidemeyiz."

    Kız-"Biz sadece yürüyoruz. Yol bizi nereye kadar zütürürse oraya kadar gideceğiz." dedi ve beni ormana doğru çekiştirmeye başladı. Ben de mecbur yanında gittim.
    ···
  12. 13.
    +1
    Hava kararmaya başladı.

    b-"Hava kararıyor. Karanlıkta ormanda gezmek tehlikeli olur."

    Kız-"Neden? Karşımıza hayalet mi çıkar?" dedi ve kıkırdadı.

    b-"Hayır. Kurt çıkar, ayı çıkar... " Çıkar da ben zaten öldüm. Öldüm değil mi? Hiç ölmüş gibi de hissetmiyorum. Hatta karşıma çıkacak anıların korkusundan başka hiçbir şey hissetmiyorum. Ayılar ve kurtların beni korkutmaması gerektiğinin farkına vardım ve yıkık dökük bir kulübenin önüne geldik. Kulübeyi görünce korktum. Hatırlıyorum. Artık burası hep mazot kokuyor. Gittiğimiz yolun yakınına bir anayol yapıldı. Ağaçlar bile renksiz artık. Hava karanlık diye söylemiyorum. Son 10 yıldır yavaş yavaş soldular. En sonunda hiç renkleri kalmadı. Bu kulübeyi gördükten bir süre sonra gece gündüze dönüştü. Geçmişe döndüğümüzü anladım. Dedem ve babam kereste siparişlerini hazırlıyorlar. Ben ise 17 yaşındayım ve sandalyede boş boş oturuyorum. O zamanlar ergenim. Bu saçma kereste olayından kurulma hayallerim vardı. Şehre gidip iş kurmak istiyordum. Kuracağım işi bile hayal etmiyordum o zamanlar. Sadece şehirde yaşamak istiyordum. Rahmetli babam ve dedemi görmek içimin cız etmesine neden olmuştu ama sadece anı olduklarını biliyorum. Kendi anımda sadece 3. kişiyim. O kadar.

    Kız-"Sen neden çalışmıyorsun?"

    b-"O zamanlar genç ve aptaldım çünkü. Babam da üzerime gelmezdi. Ama dedem beni hep çalışmaya zorlardı. Balta sapı yaptırmıştı küçükken. Daha sonra zaten kendiliğinden geldi. Ama ben akılsızlığımdan dolayı çalışmayı bıraktım. Okulumu bahane ettim. Keresteciliği hiç sevmedim. " O arada yanıma doğru biri yürüyor. Bu Cihan. Bizim kasabaya o sıralar yeni taşınmışlardı. En yakın arkadaşımdı.

    Cihan-"Hala kereste mi kesiyon la?"

    b2-"Yok ben kesmiyorum. Ne diye geldin?"

    Dede-"NE DiYE GELDiN BURAYA KÖPEK SOYU! SANA BiR DAHA BURAYA GELME DEMEDiM Mi?"

    Cihan-"Bak dede benle adam akıllı konuş köpek soyu falan diyon. Yaşına hürmetimden laf etmiyom doğru konuş."

    Dede-"gibTiR GiT LAN BURADAN!"

    Baba-"Tamam baba sakin ol. Cihan, sana da kaç kere dedik gelme diye. Laf yiyince zoruna gidiyorsa gelme sende buraya."

    Cihan-"Sana mı geliyom dayı? Ben dostuma geliyom."

    Dede-"NE DOSTU LAN! BiR BiNE'Yi DE Mi KENDiNE BENZETECEN KÖPEK! gibTiR GiT BURADAN BAK ÇAKARIM KAFANA BALTAYI!"

    Kız-"Deden neden Cihan'ı sevmiyor?"

    b-"Çünkü Cihan beni kullanıyordu."

    Kız-"Nasıl yani? Kukla gibi mi?"

    b-"Çok acı bir örnek oldu. Bir nevi. Benim arkadaşımmış gibi davranırdı ama sadece 2 kuruş paramın peşindeydi. Aldığım harçlıklardan otlanır ona bir şeyler ısmarlardım."

    Kız-"Nasıl bir şeyler?"

    b-"Sigara, abur cubur, yeri geldiğinde şehire gidecek otobüsün parası. Hatta çoğu zaman şehre gittiğinde beni de zütürürdü ki kendi parasını harcamadan benim harçlıklardan kullanabilsin. "

    Kız-"Belki de sen maddi düşünüyorsundur."

    b-"Maddi düşünmediğime o kadar eminim ki. Ben saf biriydim. Rahmetli annem saf olmamamı kurtların çakalların etrafta dolaştığını söylerdi. Dedem ve babam onun bir çakal olduğunu anlıyorlardı. Dedem zaten o yüzden kızıyordu. Cihan ne zaman gelse kovardı. Sonra da beni azarlardı. Babam ise daha taktiksel yaklaşıyordu. Biliyordu ki bana ne kadar çok kızarsa Cihan'a o kadar çok bağlanıyordum. O da bana düzgünce anlatmayı seçiyordu. Ama onu da dinlemiyordum. Çünkü... "

    Kız-"Çünkü o senin burada kalan tek arkadaşındı. Herkesi kendinden uzaklaştırdın. Senden uzaklaşmayan tek o vardı."

    b-"Hep böyle bel altı vuracak mısın? Evet. Kimse kalmadı. Cihan ise inatla yanımda kalıyordu. Bana tavsiyeler veriyor, bana yardım ediyordu. Pgibolojik olarak hep yanımdaydı."

    Kız-"Peki bu onu iyi bir arkadaş yapmaz mı?"

    b-"Yapmaz." Sahne değişti. Dedem yerde kanlar içindeydi. Kafasına balta saplanmış haldeydi. Bu sahnenin geleceğini biliyordum. 25 yaşındaki halim içeri girdi. Cihan'ı pencereden kaçarken gördü. Cihan'ı paltosundan tanımıştı. Yüzünü görmemişti ama biliyordu işte. Oydu. Kendimden 3. kişi gibi bahsettiğimin farkındayım ama bunu nasıl açıklayabilirim ki? Ben bunların hepsini çoktan yaşadım. Ama o daha yeni yaşıyor.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 14.
    +1
    Babam da arkamdan kulübeye girdi.

    Baba-"BABAAA!" dedi ve koştu. Benim gençlik halim ise arkadan izliyor. Birden kendimi gençlik halimin içinde buldum. Şok içinde izleyen kişi bendim. Hissi bile aynı.

    b-"Neden... Buradayım."

    Kız-"Ne olacağını biliyorsun." Babam yanıma koştu ve:

    Baba-"BiR BiNE! KiM YAPTI BUNU! GÖRDÜN MÜ?" Babamdan korkuyorum. Tekrar babamdan bu kadar korkacağım aklıma gelmemişti. Aslında olayın şoku da var üzerimde. Sanki tekrar yaşıyor gibiyim. Doğru olanı yapmalıyım.

    b-"Cihan yaptı. Pencereden kaçtı."

    Baba-"SANA DiYORUM! KiM YAPTI GÖRDÜN MÜ?"

    b-"Cihan yaptı diyorum ya baba."

    Baba-"KiM YAPTI?"

    b-"CiHAN!"

    Baba-"KiM YAPTI OĞLUM SÖYLESENE!"

    b-"NEDEN BENi DUYMUYORSUN? CiHAN YAPTI iŞTE! CiHAN! CiHAN! CiHAN!"

    Kız-"Gerçeği söyle ona."

    b-"Ama gerçek bu."

    Kız-"Hayır, bu gerçek değil."

    b-"Ama gerçek bu. Sen de gördün. Camdan kaçıp gitti."

    Baba-"SÖYLESENE! KiM YAPTI?"

    Kız-"Söylemen gerekeni biliyorsun. Oyun bozanlık yapma."

    b-"Hayır. Yalan söylemiyorum. Gerçekten. Yalan söyleyemem. Olmaz."

    Kız-"Kolay bir hayat yaşamadın. Ama bu şekilde işini daha da çok zorlaştırıyorsun. Gerçeği söyle."

    b-"Yapamam."

    Baba-"SÖYLE! SÖYLE ARTIK! SÖYLE!" Dayanamıyorum artık.
    ···
  14. 15.
    +1
    Kaç saat geçti? içimdeki korku hala aynı. Babam hala gözlerimin içine baka baka soruyor.

    Baba-"KiM YAPTI SÖYLESENE!"

    b-"ÇIKAR BENi BURADAN!"

    Kız-"Yapamam. Ben... Yapamam. Sen buradan çıkabilirsin." Bu korku ile yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. Saatlerdir korku içimde aynı duruyor. O şok, o babamın bana her sorduğunda içimdeki o his... Mide bulantısı. Saatlerdir yaşıyorum bunu. Ölmek istiyorum. Babamı ittim. Dedeme doğru koştum. Kafasındaki baltayı alıp kendime sapladım. Ama birden kendimi yine babamın karşısında buldum. Elimdeki balta da gitti.

    Baba-"KiM YAPTI!"

    b-"SUS! YETER SUS ARTIK SUS! ÖLEMiYORUM BiLE!"

    Kız-"Ölemezsin. Artık söyle. Sıkılmadın mı buradan?"

    b-"SEN NE ANLARSIN? YILLARCA ACISINI YAŞAMANIN. HERKES BENDEN ÖNCE ÖLDÜ BiLiYOR MUSUN? O EVDE TEK YAŞAMAK NE DEMEK BiLiYOR MUSUN? O KULÜBENiN ÖNÜNDEN HAYAT BOYU GEÇEMEMEK NE DEMEK BiLiYOR MUSUN? HER GÖRDÜĞÜNDE AYNI KORKUYU HiSSETMEK NE DEMEK BiLiYOR MUSUN? BURADAN ÇIKMAK iSTiYORUM ARTIK!"

    Kız-"Söylemezsen çıkamazsın. Ben dışarıda bekliyorum. Benimle konuşman belki de söylemene engel oluyordur." dedi ve dışarıya doğru yürümeye başladı.

    b-"DUR! BENi YALNIZ BIRAKMA. Söyleyeceğim. Söyleyeceğim." Yalnız kalmak istemiyorum. Korkuyorum. Aklımı oynatacağım artık. Cehennemde miyim? Cehennemi mi yaşıyorum? Neden bunları yaşamak zorundayım? Kız durdu ve beklemeye başladı.

    Baba-"KiM YAPTI SÖYLE!"

    b-"GÖRMEDiM! KiMiN YAPTIĞINI GÖRMEDiM!" dedim ve babamı ittim. Kendimi kulübeden dışarı attım. Nefes alamıyorum. Dedemin ölümünü gizledim. Jandarma geldi ve sonuç iş kazası olarak gösterildi. Dedem dengesini kaybetti ve eliyle masaya tutunayım derken masanın ucunda duran baltaya yaslandı, balta da kafasına saplandı ve öldü dendi. Parmak izini bile bulamadılar. Bunca sene. Cihan dışarıda yaşadı, kasabada normal bir şekilde dolaştı bunca sene. Bir daha onunla konuşmadım ama bunca sene o dedemi öldürmesine rağmen rahat bir hayat yaşadı. Kulübe eski haline döndü. Yine eski ve yıkık bir kulübe oldu.

    Kız-"Devam edelim. ileride neleri göreceğiz merak ediyorum."

    b-"Biliyorsun. Zaten biliyorsun. Sen zaten benim baştan sona NE takTAN BiR HAYAT YAŞADIĞIMI BiLiYORSUN?"

    Kız-"Bana bağırsan bile seni affediyorum, bunu bilmeni istiyorum. Ne kadar bağırırsan bağır. Sinirlisin, o yüzden bağırıyorsun. Ama devam etmeliyiz." Ağlamaya başladım.

    b-"Artık dayanamıyorum. Ayaklarımı kes daha fazla yürüyemeyeyim, gözlerimi oy daha fazla görmeyeyim, kulaklarımı kopart daha fazla duymayayım. Dayanamıyorum artık. Ne olur duralım."

    Kız-"Tamam, biraz dinlenelim."

    b-"Burada değil. Burada olmaz. Bu kulübeden uzaklaşalım. Burada daha fazla kalmak istemiyorum."

    Kız-"Tamam, bildiğim güzel bir yer var. Dinlenebileceğimiz. Oraya gidelim."

    b-"Daha fazla anı görmek istemiyorum. Lütfen... Lütfen... " ağlamaya devam ediyordum. Artık aklımı kontrol edemiyorum. Delirmemeye çalışıyorum. Ama korku tüm vücudumu ele geçirdi.

    Kız-"Daha fazla korkmana gerek yok. Söz veriyorum, dinleneceğiz. Ama bu yolculuğu bitirmemiz de lazım."

    b-"Lütfen dinlenelim sadece. Dinlenelim." dedim ve elimdem tuttu. Ayağa kalktım ve beni yönlendirmeye başladı. Ben de onun beni sürüklediği yere gittim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Dede dedeciğim! Sahip çıkalım dedeye
      ···
      1. 1.
        +1
        dede mi kaldı ortada :D
        ···
  15. 16.
    +1
    Anayol tarafından ilerledik. Bir süre sonra durdu ve:

    Kız-"Burası iyi. Oturalım." dedi. Ben de onunla beraber oturdum. Bomboş bakıyorum. Hava karanlık. Birden sabah oldu. Hatta öğle saatleri:

    b-"Hayır hayır hayır hayır hayır... " Gözlerimi ve kulaklarımı kapatıp sallanıp durmadan hayır diyordum.

    Kız-"Korkmana gerek yok. Burası senin için güzel bir yer değil mi?" kafamı hafifçe kaldırdım. Ben oradayım. 25 yaşında halim. Yanımda da Hilal var. Bugünü hatırlamıyorum.

    b-"Yine kötü bir şey olacak değil mi? Bu sefer kim ölecek? Kimin ölümüne sevineceğim yine? Kimin ölümünü saklayacağım yine? Bırak beni artık gideyim... "

    Kız-"Burada çocuk olan benim ya! Hiçbir şey olmadı daha. izliyoruz işte."

    b-"Olacak, biliyorum. Hiç iyi bir anıya gelmedik. Lanet bir hayat yaşadım. Tekrar tekrar karşıma çıkıyor. Dayanamıyorum artık."

    Kız-"Şşşt! izle sadece." Beni azarlayınca sustum. Ama olacak, kötü bir şey olacak. Biliyorum. Hiç iyi bir şey olmadı. Gençlik halim lafa girdi:

    b2-"Hilal, seni her zaman sevdim. Küçücük bir çocukken bile sevdim. Daha şu kadarken. Hayatımda başka kimse olmadı. Her hayalimde sen vardın. Büyük dedemden dedeme, dedemden babama, babamdan da bana... Bana değil bize kalacak olan evin içinde yalnızca seni hayal ettim. Bahçede çocuklarımızın koşturduğunu ve yaşlanınca el ele beraber çocuklarımız ve torunlarımızı seyredeceğimiz bir gelecek hayal ettim. Seni seviyorum."

    Hilal-"Seni anlıyorum ama... Yapamam Bir Bine."

    b2-"Liseydeyken söylediğim saçmalıktan dolayı mı? Çocuktum o zamanlar... "

    Hilal-"Hayır. O zamanlar yaraların fazlaydı, saracak birini arıyordun. Şimdi de deden öldü, yeni yaran var, benden sarmamı istiyorsun, ama yapamam Bir Bine. Benim bu kadar acım varken senin acılarını da sırtıma yükleyemem. Seni seviyorum ama... Olmaz." Ona sarıldım ve:

    b2-"Hayır hayır. Yaramı sarmanı istemiyorum. Zaten ben acıya alıştım. Baksana. Başıma neler geldi hala ayaktayım. Hala seni seviyorum. Kardeşimi kaybettim, annemi kaybettim, dedemi kaybettim. Hala ayaktayım. Hala seni seviyorum. Acılarınla beraber. Seni o kadar seviyorum ki acılarınla beraber istiyorum seni. Ablanlara ve onun çocuklarına da ben bakarım. Sen sadece evet de." Ayrıldık.

    Hilal-"Sana bunu yapamam Bir Bine... "

    b2-"Senin her dileğini yerine getireceğim. Çok mutlu bir hayatın olacak. Sadece evet de. Senden tek istediğim şey sevgin."

    Hilal-"Ben de seni seviyorum. Teklifini kabul ediyorum. Ama bir şartım var."

    b2-"Şart deme. Sadece emret."

    Hilal-"2 şartım oldu. Aramızda emir verme, emir alma olmasın. ikimiz de eşit olalım. Seni emir verebildiğim için değil değer verebildiğim içim sevmek istiyorum. ikinci şartım ise acımı sadece sen yüklenme, birbirimizin yaralarını saralım. Birbirimizin ekgiblerini tamamlayalım. Beraber ilerleyelim dikenli yolumuzda."

    b2-"Bundan sonra yolumuz dikenli olmayacak. Hep güllerle dolu yolda yürüyeceğiz." Ben böyle söyleyince Hilal güldü:

    Hilal-"Hahaha. Gülün de dikeni vardır ama."

    b2-"Ama biz dikenlerine basmayacağız, hep gülleri göreceğiz." dedim kayboldular. Hava da yine karardı.

    Kız-"Vay be. Ne evlenme teklifi ama. Sen de o zamanlar ne havalı laflar ediyormuşsun." Bu anıyı görünce kendimi biraz toparlayabildim. Dinlenelim dediği şey evlilik teklifimi izlemekmiş meğer.

    b-"Kışın ben liseliyken bir anı görmüştün, ama ablası ile nasıl bir ilişkim olduğunu hatırlamıyordum. Ablasına da evliliğimiz boyunca ben baktım. Ama evliliğimizi ne zaman düşünsem... Hatırlamıyorum. Neden?"

    Kız-"Gördükçe hatırlayacaksındır belki de. Ben de bilmiyorum." Gördükçe hatırlayacaksam bu beni daha çok korkutur. Çünkü anılarımı gördükçe kendimi tamamlanmış hissediyorum. Beni her ne kadar korkutsalar da, üzseler de benim parçam gibiler. Aldıkça sanki tamamlanıyor gibiyim. Tamamlandıkça da nedensizce korkum büyüyor.

    Kız-"Artık kendini daha iyi hissediyorsun değil mi?"

    b-"Evet. Daha iyiyim."

    Kız-"O zaman yürümeye devam edelim mi?"

    b-"Bu yolda ilerlemeye devam edersek şehre varırız. Şehirde ne yapacağız?"

    Kız-"Bilmem. Lunaparka gidebiliriz." Gözlerinin içi parlıyordu.

    b-"Bu yolculuk ne zaman bitecek? Ben artık çok yoruldum."

    Kız-"Hemen oyunbozanlık yapma. Bitince bitecek işte. Hadi gidelim." Bu sefer emrivaki yapmadı. Ayağa kalktı ve elini uzattı. Ben de tuttum ve beni zorlanarak çekti. Ayağa kalktım ve korkarak da olsa yolculuğa devam ettik.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 17.
    +1
    Bayağıdır yürüyoruz. Sabah oldu. Şehre geldik. Şehirde yürümeye başladık. Kimse bizi görmüyor. Birkaçına dokunmaya çalıştım ama işe yaramıyor. insan öldüğüne inanamıyor.

    Kız-"Aaaa. Bebeğe bak." Hamile kadının birinin göbeğine başını sokmuş. Onu geri çektim.

    b-"Ne yapıyorsun sen? Ayıp denen bir şey var. Hamile kadına öyle... Töbe töbe."

    Kız-"Ama içinde çocuk var. Küçücük bir şey. Nasıl üzerilerinde taşıyorlar acaba? Belleri ağrımıyor mu?"

    b-"Kadın olmadığım için bilemeyece... " derken beni bir hastaneye sürüklemeye başladı.

    b-"Burada ne yapacağız?"

    Kız-"Gel işte. Doktorculuk oynayacağız."

    b-"Şimdi mi? Saçmalama."

    Kız-"Hadi yaaa! Canım istedi." Hay arkadaş. Kız beni kanser etti ya.

    b-"Tamam tamam baş belası." dedim. Beni çekti. Bir ameliyathanenin önüne geldik. içeri girilmez yazıyor.

    Kız-"Şimdi sen burada bekleyeceksin, ben de içeriden geleceğim. Güya senin hastan varmış gibi sana haber vereceğim."

    b-"Ben hasta olmayacak mıyım?"

    Kız-"Tabii ki hayır. Senin hasta olmanı istemiyorum. Daha yeni iyileştin hem." dedi ve içeri girdi. Kapı kapalı ben de gelmesini bekliyorum. Birden sahne değişti ve ben ayakta bir sağa bir sola yürüyorum. 27 yaşındaki halim bu. O ameliyathaneden kimi bekliyordum ki ben? Babam mı? Hayır hayır. Babamın ölümüne daha var. Kimi bekliyorum lan ben? içeriden kız çıktı.

    b-"Ben kimi bekliyorum? Ne oldu?" Kız sesini kalınlaştırdı ve:

    Kız-"Bir Bine bey, gözünüz aydın. Baba oldunuz." Baba mı oldum? BU DOĞUM ANI MI LAN? LANN!

    b-"SEN CiDDi MiSiN... " birden boğazım düğümlendi. Sevincim kursağımda kaldı. Hatırlıyorum. Gerçek doktor çıktı. Genç ben de hemen yanına koştu.

    Doktor-"Bir Bine Bey, maalesef kızınızı kaybettik. Başınız sağolsun." Genç ben yere yıkılıyorum. Ağlıyorum. Ben de ağlamaya başladım. Kızımı kaybettim.

    Kız-"Benim de hikayem böyleydi."

    b-"Hikayen mi? Senin mi?" Anlamıyorum. Hayır. Anlamak istemiyorum.

    Kız-"Evet. Geldim, ve gittim. Bu kadar." Ellerim titremeye başladı. Sesim de:

    b-"O kadar yol yürüdük seninle. O kadar anılar gezdik... "

    Kız-"Daha fazla konuşmana gerek yok. Baba." Bu kelimeyi duyunca vücudum istemsizce hareket etti. Ayağa kalktım, koştum ve sarıldım.
    ···
    1. 1.
      +1
      iyi de bu Zamanda Aşk filminde vardı. Hop Şaka Şaka
      ···
      1. 1.
        +1
        Kanka bu partta yazdığım şey zaten bazı filmlerde vardır %100. Süpriz son deniyordu buna galiba. Son değil benimki ama neyse :D
        ···
  17. 18.
    +1
    Kız-"Baba. Çok sıkıyorsun."

    b-"Neden? Neden bana söylemedin? Bunca zaman beraber yürüdük. Neden bana söylemedin? Seni bunca zaman azrail sandım, melek sandım." Sahne silindi. Artık ameliyathane kapısının önü boştu. Sadece ben ve kızım vardık.

    Kız-"Beni kendin hatırlamanı istedim. Biraz bencilce ama beni affedebilecek misin?"

    b-"Affetmek mi? Sen beni affet kızım. Asıl seni ben hatırlamadım. Onca zaman yanımdaydın, elimden tuttun, beraber yürüdük o kadar yolu." Kollarımı biraz gevşettim.

    Kız-"Baba. Senden bir şey istiyorum. Benim ismim ne? Ne isim verecektin bana? Hatırlıyor musun?"

    b-"Hatırlamaz mıyım kızım. Sen nisan ayında açan çiçekler kadar güzel biri olacağını biliyorduk. Annen ve ben ismini Nisan koyacaktık."

    Kız-"Güzel isim. Yani benim ismim Nisan değil mi?"

    b-"Evet kızım, ismin Nisan. Nisan'ım."

    Nisan-"Baba, burada daha fazla kalamayız. Artık yavaş yavaş sona geliyoruz."

    b-"Sona mı? Bitiyor mu? Seninle daha yeni karşılaşmışken."

    Nisan-"Bu bir son değil baba. Henüz yolumuz da bitmedi." Kendini benden ayırdı. Elini uzattı.

    b-"Hadi baba. Devam edelim." Her ne kadar ilk cümlesinde kendimi sigara bırakma kamu spotunda gibi hissetsem de elini tuttum. Bu kızımın eli. Hiç göremediğim kızım. Sadece mezarı olan kızım. Artık önüme ne gelirse gelsin korkmam. Kızım yanımda.
    ···
    1. 1.
      +1
      Benimde karım var kanki
      ···
      1. 1.
        +1
        Karım var derken? Evli misin kanka?
        ···
    2. 2.
      +1
      Oyundan kanki
      ···
      1. 1.
        +1
        heee bahsetmiştin.
        ···
  18. 19.
    +1
    b-"Annen mi gönderdi seni?"

    Nisan-"Evet. Hem tek annem de değil, büyük dedem, dedem, amcam babaannem... Hepsi gönderdiler beni."

    b-"Onlar neredeler?"

    Nisan-"Gideceğimiz son yerdeler. Hepsi seni bekliyor. Ama gitmemiz gereken bir yer kaldı." dedi ve geldik. Bir ev. Evin üstünde "Kadın Sığınma Evi" yazıyordu. içeri girdik. Evin kapısının önüne geldiğimizde sahne değişti. Kapının önünde benim 30 yaşındaki halim vardı. Kapıda bir kadın ile tartışıyordum.

    Kadın-"Karın seni görmek istemiyor lan işte! Uzaklaş valla benim tersim pistir çocuk. Bana keser Sezen derler valla seni de keserim bak! Yürü git!"

    b2-"Sezen abla karımı görmek istiyorum, onu burada bırakmak istemiyorum. O hala benim karım... "

    Kadın-"LAN gibTiR GiT! ANLAMIYON MU SEN? BAK ALIYORUM BIÇAĞI!"

    b2-"Beni öldür abla. Kimsem kalmadı. Baldız da çocuklarını alıp gitti, babam geçen sene vefat etti, karım da ölü doğan çocuğumuzun acısına katlanamayıp 2 sene önce buraya geldi. Bir tek o kaldı hayatımda. Onu da alamayacaksam beni öldür abla. Öldür at beni kenara."

    Hilal-"Tamam Sezen abla. Onunla konuşacağım. Sen geç içeri." dedi ve töbe töbe çekerek içeri girdi. Daha sonra Hilal dışarı çıktı ve kapıyı kapattı.

    b2-"Hilal, ne olur geri dön. Ben sensiz yaşayamıyorum. Her gün ölüyorum Hilal."

    Hilal-"Yapamam Bir Bine. Oraya geri dönemem. Evladımı kaybettim ben. Sana her baktığımda onu hatırlamaktan yoruldum. Artık nefes alamıyorum o evde Bir Bine anlamıyor musun? Bırak artık beni."

    b2-"Her şeye yeniden başlayabiliriz Hilal. Bir daha asla üzmem seni. Bir daha üzülmeyiz."

    Hilal-"Evlilik teklifini hatırlıyor musun?"

    b2-"Evet, her kelimemi hatırlıyorum."

    Hilal-"Bir daha hep gülleri göreceğimizi ve dikenlere basmayacağımızı söylemiştin. Yalan söyledin bana. Öyle bir dikene bastık ki hala içim yanıyor. Canım yanıyor. Bırak artık beni. 30 yaşındasın, gençsin daha. Başka birini bulursun. Ben de artık geçmişi unutmak istiyorum." O da genç. O da daha 30 yaşında. Yoksa...

    b2-"Başka biri mi var?" dedim ve tokat attı.

    Hilal-"Hayatımda senden başka kimseyi sevmedim ben. Şimdi git. Bir daha gelme. " dedi ve koşa koşa eve girdi. Ben de diz çöküp ağlamaya başladım ve sahne gitti.

    b-"Hadi gidelim."

    Nisan-"Bir şey söylemeyecek misin?"

    b-"Ne söyleyeyim ki. Ona güzel bir hayat vaat ettim. Ama olmadı. Zaten zar zor geçiniyorduk. O, ablası, çocuklarının okul masrafları, babamın ilaç masrafları derken bütün gün canım çıkıyordu. Ama mutluyduk. Sonra birden herkes gitti. Çok param oldu ama kimsem kalmadı. Yalnızlık çok acıydı Nisan."

    Nisan-"Belki de yalnız kalman yaptıklarını düşünmeni sağlamıştır. Ve artık eve gidebiliriz." birden her şey silindi ve yanmış evimin önüne geldik.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ahahah başka biri mi var?
      ···
  19. 20.
    +1
    b-Başından beridir burada mıydık?"

    Nisan-"Hayır, seninle o kadar yol yürüdük. Ve geri döndüğümüz yer de burası."

    b-"Şimdi ne olacak?"

    Nisan-"Ne olmasını istersin?" Evime baktım. Gerçekten her şey yanmış. Her şey. Anılarım, geçmişim, şimdim.

    b-"Bilmiyorum. Evim yandı. Artık gidecek bir yerim yok. Zaten öldüm. Ölünce ne olması gerekiyor onu bile bilmiyorum. Ben inançlı yaşayan biri değildim Nisan. Bana ne olacak peki?"

    Nisan-"Evet, evimiz biraz yanmış. Ama düzeltilebilir." Eliyle bir hareket yaptı ve ev eski haline döndü. Hatta gerçekten eski haline. Boyası yeni, sıvası düşmemiş, yepyeni duruyor.

    Nisan-"Artık bir evimiz var. Herkes de içeride. Baba, seni çok seviyorum. Her ne olmuş olursa olsun seni seviyorum. Ne de olsa senin bir parçanı taşıyorum. Kendini affettiysen eve girebilirsin. Kendini affetmediysen lütfen eve girme. Evdeki herkes mutlu çünkü. Herkesin hatası vardı ve herkes kendi hatalarını görüp kendilerini affettiler. Kendini affettin mi baba? Lütfen bunu iyice düşün." ikiz kardeşim için hissettiklerim, dedemin katilinin kaçmasına yardım etmem, karıma verdiğim sözü tutamamam... Kendimi affetmeli miyim?

    ---

    SONUNU BELiRLEYECEĞiNiZ KISMA GELDiK.
    https://www.strawpoll.me/19151715
    OY VEREN 1 KiŞi BiLE OLSA SONU O BELiRLER. SAAT 6 YA KADAR SÜRENiZ VAR. 6 DA iKi SONU DA PAYLAŞACAĞIM. OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜR EDERiM.
    ···
    1. 1.
      +1
      Hayır oyu benden zaaaa
      ···