yaşadığım esrarengiz olayı anlatıyorum

30lu yaşlara dayanmış olan aileden gelen gizli ilim bilgisine sahip, mühendisim beyler. bu olaylar öğrencilik yıllarımda başıma geldi.
zaten her tak bu yaşlarda geliyor insanın başına ya meraktan ya yaraktan.. olayın kahramanlarını anlatayım, 4 arkadaş 3+1 evde kalıyoruz, erol hayri oğuz ve ben.. inek tipli öğrencileriz ki bölüm çok katıydı, hepimizin derdi okulu zamanında bitirip iş tutmak.

neyse beyler okulun 2. sınıfının ortaları güzel güzel takılıp eğleniyoruz kafaları çekiyoruz, karı kız gittiğim kız evinin eve getirdiğim kız sayısının haddi hesabı yok, zaten ev sahibi sıkıntı yapan bir insan değildi. arkadaşlar kafa adamlar duruma göre evden giden tipler gece nereye gideceğim lan demezlerdi. e giden gelen çok oldukça bunların eşyalarıda bizde kalmaya başladı beyler diş fırçasıydı, çantasıydı otuydu takuydu...

okuyan var mı binler ?

gelen giden kalan eşyanın haddi hesabı yok ya, e haliyle gelen kızlarda hiç bir iletişim numaram yok, bu durumdan abaza arkadaşlarımda pay çıkarma telaşındalar, kalan eşyaları almaya gelen kızlara yazıyorlar. bir gün elimize bir defter tazı bir kağıt parçası desem değil acayip bir kitapcık geçti. o sırada beyler karbon testi vs. bir malzemenin kaç yıllık olduğunu falan test ediyoruz bende ki merak ya bir parça koparttım her defterden aldık labratuvara girdik. olan testlerin arasında geçirdim. 1200 yıllık çıktı vay anasını avradını gibiyim, diye bağırdım labratuvarda asistanlar geldi ne oluyor lan falan. hesap makinasını gösterdim. gib gibi kaldılar.
bu kadar eski bir el yazmasında ne tak olabilir lan dedim eve gidince karıştırdım.

eve gittim binler açtım defteri yazılara falan bakıyorum, e sahibi gelicek gelen kızda iranlı amk, merak ettik ya gidip fotokopisini çektirdim. hiç bu eski bozulur falan gibimde değildi. ne olursa olsun anasını gibiyim yok bende der sıyrılırdım. neyse beyler, fotokopiyi aldım. gelirken karşı tekelden biraları aldım geçtik eve içiyoruz. yarım saat sonra hatun geldi aldı defterini tek kelime etmeden bastı gitti. yeşil gözlü zütü başı düzgün taş gibi hatundu, içmesini bilmiyordu tabi barda paketleyip eve getirdim.

biralar bitti, bi ara bakarım kafa yormayım ottan taktan işlere dedim. 2-3 sayfa not okuyup vurdum kafayı yattım yarın sınav var malum sınavdan çıktık beyler, sürekli gittiğimiz bi çay bahçesi var, oturduk bi semaver çay söyledik, tiyatroya gidicez saati dolduruyoruz. çay geldi beyler yaktım sigaramı bir yandan ertesi gün olan sınavı, bir yandan defterin içindekileri düşünüyorum zaten gibtiri taktan bi boyuttaydı kağıda yannan gibi çıkmıştı bir çok sayfa kap kara çıkmıştı. fazla kafa yormadım, zaten derdim başımdan aşkındı bi dünya serserilik yapıyordum, evin işleri hafta sonları barmenlik, barda canlı müzik kafa kalmıyordu.

hem okuyup hem çalışmak her babayiğitin harcı değildi. tiyatroya girdik beyler. para oyunu var ikinci perde de elektrikler kesildi 15 dakika karanlık, protesto alkışı falan. jeneratör çalışmıyor. adamlar orada put gibi kaldılar, oyunculuk zor iş hele tiyatro oyunculuğu.. beyler liseyi meslek lisesinde okudum. elektrik teknisyeniyim aynı zamanda. kalktım yerimden elimde ışıklı bi anahtarlık çıktım dışarı güvenliğin yanına gittim abi böyle böyle. ben bi bakayım yada olan arkadaşa yardımcı olayım. millet rezil olmasın. bir iki olmaz falan dedikten sonra oda razı oldu. zütürdüler elektrik panolarının yanına. böyle bir şey görmedim ben beyler enerji gidiyor bildiğin elektrik saati dönüyor ancak lambalarda ışık yok. kısa devre olsa sigorta atar, kaçak akım rolesi atar. imkan yok kaçak olmasına...

neyse beyler ana şalteri indirip kaldırdım. türk mantığı, bir iki saniye bekledim açtım. ortalık aydınlandı. oyununun bitmesine 20 dakika falan vardı oyun bitti, oyuncular aklışlandı. falan... eve gidiyoruz, sokak lambaları bir sönüyor bir yanıyor ne oluyor anasını gibiyim enerji topu mu yuttuk, elektron mu sıçtık dedim kendi kendime. eve vardık beyler, ev çok gibik bi mimariye sahipti alt kattan çok rahat bi şekilde üst katı görebiliyorsunuz beyler, tuvalet kapısı salona açılan daireler bile vardı.. sonra öğrendik durumu orası ebeveyn banyosu olacakmış, büyük oda yatak odası bakmışlar olmuyor salona nazır tuvaletli 3+1 ev olmuş.. üst katın kapısı açık ışık yanıp sönüyor. göz ucuyla baktım üst komşunun 5 yaşındaki kızı köşeye sinmiş içten içe ağlıyor. hemen kucağıma aldım kızı. içeri girdim annesi baygın yatıyor. ambulansı aradık falan, kadının eşi geldi ahmet abi aileden tanıdıktır bu arada.. ne oldu falan anlattım kız korkmuş, ahmet abiye kıza soru sorma abi, annesini böyle görmüş pgibolojisi bozulur falan dedim adam ilk okul mezunu inşaatçı amk, ne anlar çocuk pgibolojisinden ama beni dinlerdi tamam koçum dedi. eve girebildim nihayet beyler. kafam kazan gibi olmuştu zaten vurdum kafayı yattım.

ertesi gün yine okula gittik beyler bi türlü göz atamadım gibtiğimin defterine, bi yandan o beynimi meşgul ediyor bi yandan komşuda olanlar bi yandan elektrik gidip gelmesi hah mahalleyi uzaylılar ele geçirdi dedim.

neyse beyler erola durumdan bahsettim her zaman soğuk kanlılığını koruyan bi tip ama sinirli bir insan, en ufak olayda parlar.
ne oluyor erol falan dedim ne biliyim amk bi dünya şey yaşadım bunlar olur arada dedi. bende gibime takmadım tabi rahat bi insandım. ders bitti eve geldik beyler. kapı açıktı evde çalınacak bi gibim yok hiç istif bozmadık yürüdük eve girdik sadece cam bardaklar ve aynalar kırılmış. içten içe sövüyoruz. 54 ekran bi tv vardı evde onu çalsalar bu kadar sinirimize dokunmazdı beyler.. hayrettine para verdik alt katta ki bakkaldan çay bardağı aldırdık 12'li.. çay koyduk karnımızı doyurduk. ertesi gün boş gün ders yok. açtım fotokopilere bakmaya beyler arap alfabesi ile yazıldığına eminim arada latin harfleride vardı, yunanca.. bir sayfa dikkatimi çekti fal kitabı mı lan bu dedim erolu çağırdım bunlar ne lan dedim. eline kalemi aldı biraz üzerine gezdirdi kalemi burçlar değil mi lan bu dedi kova balık aslan akrep demeye kalmadı kalemin ucu aley aldı. kağıtta yanıyor elimle bastım üzerine tekrar alev aldı. lavaboya zütürdüm hemen kağıdı ıslattım sudan çıkartınca tekrar yanıyor kafayı yiyecektim. sonra kağıdı kovanın içine attım. sonra tekrar çıkarttım. mürekkebi aktı elimizde 2 sayfa kaldı sadece sağlam olan diğer sayfaları yaktık. sonra kafam dank etti.

beyler yavaş yazıyorsun falan diye tepkiler alıyorum. demir çelik fabrikasında çalışıyorum akşama kadar kafam kazan gibi oluyor. bir yandan yetişmesi gereken raporlar var arada yazıyorum. 2 entry daha girip bu günlük sonlandırıyorum yarın iş var malum.

neyse beyler kalan sayfalara baktım. pek anlayamadığım şeyler vardı zaten sayfalar gibi yemişti. onlarıda imha ettim. benden kanıt vs. isteyen arkadaşlar olursa baştan gitsinler çocuk oyuncağı değil bu işler yalandan kanıt sunacağıma hiç sunmam zira orada yazılan ve ya geçen sözcüklerin tekrar edilmesi sizin yanınızda aynı şeylerin yaşanmasına neden olacaktır. beyler evde saçma sapan olaylar olmaya devam etti üst komşu hastahaneden çıktı eve koca karılar doluştu kurşun dökmeler sarımsak bağlamalar bin bir türlü acayip şeyler oldu bitti. bi davul çalıp kış kış cinler dememeleri kaldı. uyuyamıyordum zaten amk hiç uyuyamadım. ertesi gün bara işe gittim. hatunu orada çevirdim adı gülfan mı gülhan mı böyle gibik bi isimdi. sordum o kitap neydi diye seni ilgilendirmez seni aşan şeyler falan dedi olanları anlattım yüzü bembeyaz oldu. buradan çıkınca benimle gel dedi. tamam dedim zaten işler taklaşmaya başlamıştı dahada beter olsa ne olacaktı ki ? hay kafamı gibeyim.

barda iş bitti beyler hatunun evine geldik çok acayip eşyalarla bezenmiş otantik bi yerdi koca bi sandık vardı salonda düş kapanı falan asmış kapıya. oturduk durumu anlattı beyler bu hatunun ailesi iranın en eski büyücülerindenmiş. islam devrimi olduktan sonra türkiye'ye kaçmışlar. kısaca bizim cinci hocanın bi değişiği olan aile.. o kitap bunun dedesiyle bi yunan filozofu tarafından yazılmış kağıda ne yapmışlarsa imha edememişler amerikadan arkeologlar gelmiş kitabı alıp zütürmüşler adamlar kafayı sıyırmadan geri getirmişler kitabı. ne sözü açılmış ailede ne lafı sadece ailede doğan son kişinin yaşı gelince ona emanet edilirmiş ki diğer üyeler sakin hayat yaşayabilsin. e bende salak gibi fotokopi çekip içine sıçınca işler iyice tak olmuştu. arkadaşlarını ara evi terk etsinler yapabilirlerse camide yatsınlar bu gece sende burada kalıcaksın dedi hatun. bi yandan kıllandım lan bu neyin peşinde diye anlatıklarına da pek inanasım gelmemişti. yarın akşam devam binler benden bu kadar bu gece...

geldim binler devam ediyorum yavaştan.

neyse aradım arakadaşları, durum ciddi böyle böyle dedim adamlar anladı durumu her biri mahallenin bi camisine gitti. pek cami yüzü görmüş adamlar değildik ama mahalleli bizi tanırdı. imam varsa imamla müezzin varsa müezzinle konuştular. evi ilaçlattık şöyle böyle yalanlar yalnız oğuz durumu anlatmış. olay ali hoca'ya intikal etti. ahmet hoca bizim köydeki çiftliğin arkasında ki evde yaşayan metafiziksel işlerle uğraşan bir adamdı. tesadüf desem değil. oğuzun durumu anlattığı ali hoca ahmet hocanın arkadaşı çıktı. hatun anlatıyor beyler bu kitabın ya da her ne gibimse koruyucusu olan cin kabilesi varmış. birisi zarar vermek isterse buna engel olurlarmış. kalemin ucunun alev almasını buna bağladı. e fotokopi yandı dedim. yine seni aşan şeyler dedi. hatun benim neler bildiğimi bilmiyordu. oturdum anlattım kaç kabile var hangisi nerede yaşar hangisi hangi dine mensup hangisi ne iş yapar. karşılığında insanlardan ne alırlar. nasıl iletişime geçilir. bu arada beyler 2 alem arası iletişime geçmek yasaktır. zaten çok bilgili ve metafiziksel olarak güçlü bir insan değilseniz habis ruhlara davetiye çıkarırsınız zaten iletişim çok hassas bi mevzu, en ufak hatanızda zarar verebilirsiniz. size güvenmezlerse sizinle iletişime geçmezler.

insanlar gibi düşünün işiniz gücünüz varken işi gücü bırakıp yararsız işler mi yaparsınız. sincandan amele toplar gibi toplarsınız başınıza sonra çok başınız ağrır.

bir süre ara veriyorum beyler arkadaşlardan birisi yine problem yaşamış onuda anlatıcam. bi sıkıntı çıkmazsa.