Gün yeni doğuyordu ve hava tam sevdiğim gibi kokmaya başlamıştı. sonunda deli gibi özlediğim gibik evime ulaşmıştım , çantanın öndeki gizli gözündeki ısırgan otlarının altından anahtarımı bulup çıkardım hızlıca kapıyı açtım içeri girmeden son kez söyle üstün körü yukarı baktım. kimsenin olmadığına emin olup eve daldım. Zaten bu gibik binada bu saatte uyanık kimse olmazdı , yaşlı insanlardı ama yinede deli gibi saatlerce uyurlardı. o kadar emindim ki girdiğim gibi ayakkabılarımı tavana kadar çarpacak şiddetle fırlatarak çıkardım. çok gürültü yapıyordum ama tak gibi param olduğu için pekte eve uğramadığımdan ideal bir kiracıydım. Para meraklısı o yaşlı karı hayatta beni evden çıkarmazdı o kadar şikayete rağmen. işim gereği paradan yana hiç sıkıntı yaşamamıştım tabi komşulara sorsan arkeolog falan sanıyordu bazen sorduklarında ferreciyum diye dalga geçerdim bazı ergenler buna inanıyordu hatta amk. tabi yaşlılar dedikodu yaparken MiT'ci olduğumu falan söylemişler bazı insanlarda öyle sanıyor. Her neyse bugün kaç aydır peşinde koşturduğum hazinenin kokusunu almaya başlamıştım, yaklaştığımı hissediyorum. Dün yani 11. seferde yaşadığım kazadan kalma sol omzumdaki kursun sıyrığını hissetmiyorsam tabi. Hemen salona geçtim halıyı özenle kaldırıp alt kattaki gizli mahzen gibi yerime indim. Zemin katta oturuyordum kendime böyle bir oda yapmıştım iş için. tişörtü kenara fırlatıp ışığı yaktım. kolumdaki yarayı temizleyip 4 dikiş attım ve biramdan sağlam bir yudum aldım. hala mal gibi amatörlükler yapıp kendimi yaraladığım için kendime sövmeye başlamıştım.
Elimdeki tüm parçaları masanın üstüne yaydım ve dikkatle bakmaya başladım. Bu parçaların hepsi farklı hayvanların kalpleriydi ...

bi kahve yapıp devam edecem yazmaya

kalplerin dışlarında hiç bir çizik ezilme yoktu tertemiz duruyorlardı. Not defterimi çıkarıp bunları da yazmaya başladım birer tane arslan , ahtapot ,ayı , kaplan , kutup ayısı ve insan kalbi vardı. Bu ahtapotların 3 tane kalpleri vardı neden tekini almam gerektiğini anlamamıştım. tak gibi bir zamanda öldüğü için Köksal hocaya küfür etmeye başlamıştım bile. Kaç aydır hazinenin peşinde derbeder olmuştum. Delirmiş gibi kendi kendime konuşmaya başlamıştım. yoksa hala bulmam gereken ipucu mu vardı ? yada ilk ipucunu doğru çözmeyip tamamen yanlış mı ilerlemiştim. Ben kendi kendime deli gibi düşünürken üst taraftan ayak sesleri duydum. Hemen (CZ-01 SP) tabancamı kapıp yukarı kapağın altına geçtim. Yavaşca kapağı kaldırdım kimse göremeyince kapağı tamam açtım ve tırmanmaya başladım biranda kafamda bir acı hissettim ...

Gözümü açtığımda karanlık bir depoda gibik bir sandalyede bağlı durumdaydım. Galiba kafamda yarılmıştı serefsiz neyle vurduysa artık. 5 10 adım önümde bir kapı vardı ve kapının altındaki gölgelerden anladığım kadarıyla 2 tane salak vardı arkasında. ipleri çözmem fazla zamanımı almadı özellikle salaklar üstümü aramadıkları için çakıdan yardım aldım. 2 olasılık vardı ya bunlardan hazinenin peşindeydi yada haritanın peşindeydiler her ikiside hazineye gidiyordu. Kapıdan ses gelince ellerimi arkaya atıp baygın numarası yaptım. Ayak sesleri 2 3 adım kalana kadar devam edip durdu...

Yazmıyorum amk o kadar yazdım kodugumun sözlüğü gönderirken bağlantı koptu dedi soğudum lan allah belanı versin serkan