nalan sanki biraz daha açılmıştı. gözlerinde bi parlaklık vardı artık. masadaki sohbetlere katılmaya başlamış artık o tatlı edasıyla, o güzel sesiyle beni mest etmeye başlamıştı. konuşurken sürekli olarak mimikleri jestlerini takip edip sadece onu dinliyodum.

artık mesai saatinin yaklaştığını farkedince hesabı istedik. şirkete fatura etmelerini söylediğimde masadaki çalışanların şaşkınlığı yüzlerinden okunuyodu. kendi harcamalarımda ne kadar hoyrat davranıyosam tam tersine şirket harcamalarında da o kadar titizdim. hatta çok defa duymuşluğum vardır remziden arkamdan pinti, cimri denildiğini.

masadan kalkıp arabalarımıza yöneldiğimizde nalan seslendi yine.

+ bildiğiniz doktor var mı sanırım ben yine kötüleşiyorum, arabamda ofiste kaldı

- neyin olduğuna bağlı tanıdık doktor bulmam

+ benim bildiğim var bitane ama gidebilirmiyiz biraz uzak

benim arabamla gelen diğer ikisi durumu kabullenip diğer arabalara yönelmişti bile. ulan şimdi o arabalarda ne dedikodu goygoyu dönecek merak da etmiyo değilim. ebru huursu da kesin surat yapar siz geziyosunuz biz çalışıyoruz gibilerden.

arabaya bindik. derin bi sessizlik vardı. öyle ki ikimizinde ne diyeceğini bilmeden, kimin önce konuşacapını, kimin teslim olacağı, kimin mağlup kimin galip olacağı maç sonucu bekler gibi. hani beşiktaş maçlarını hatırlayın o son dakika gollerindeki sessizliği. taraftarın coşkusunu gazlamasını ama takımın hiçbişey yapamayışının o burukluğunu aynı anda yaşıyoduk içimizde. e küfürleri de içimizden ediyoduk muhtemelen. arabadaki sessizliği tek bozan müzikti...

https://www.youtube.com/watch?v=LWJVkSIcPBM

Cümleten iyi geceler beyler.

ulan hemen de uyumuşsunuz

nalan'la nereye gittiğimizi bile bilmeden uzun süre saçmasapan bi trafiğin içinde sadece gidiyoduk. bi şekilde kesmek lazımdı bu sessizliği ama beşiktaştan hep ibret almışımdır. defansif hata yapmıycaksın. yaparsan 90 dakika on numara futbol oynasan bile 90 ıncı dakika yaptığın bi mallıktan herşeyi berbat edebilirsin. aaaah nalan nasılda masum oturuyo öylece sessiz düşünceli. sadece önüne bakıyo ileriye başını bana çevirmekten bile çekiniyo. güzelden de güzel nalanım aah ulan beni ne hale soktun böyle. telefonuyla oynamaya başladı sıkıldı heralde. sonunda sessizliği bozmaya karar vermişti heralde konuşacaktı ama ne diyeceğini nasıl diyeceğini düşünüyodu heralde. huzursuzlandığı belliydi.

+ düşündün mü, pardon düşündünüz mü

- neyi düşünecektim

+ doktora gidiyoruz ya tanıdığınız doktor var mı

- senin tanıdığın vardı ya hani ben de tarif edeceksin diye bekliyorum

+ mesaj attım şimdi izindeymiş

- dur bakalım o zaman ayarlayalım bişeyler, dahiliye olur mu

+ olur heralde

telefonla bir iki görüşme yaptıktan sonra doktoru ayarlamıştım. hastaneye gittik sıra beklemeden odaya girdik birlikte. hal hatır sormalardan selamlardan sonra

d: eveet yenge hanımın nesi var

ulan nalan yine yenge lafını duyunca kezban gülüşün çıktı ortaya ama bu bile tatlı biliyomusun. seviyomuyum seni acaba

n: hafif bi kırgınlık var üzerimde, halsizlik, sanki uykumu da alamıyorum bikaç gündür

d: siz şöyle perdenin arkasına geçip sırtınızı açın bi dinleyelim sonra test de isteriz, siz de yarım edebilirsiniz

b: ben dışarda beklesem daha iyi olur sanırım

n: tamam

nalan bu seferde yüzündeki hafif kızarmayı saklamaya çalışıyodu. yenge deyince itiraz etmezsen böyle kızarırsın be nalan. kıyamam sana kız

dışarda 15 20 dakika kadar bekledim sanıyorum öylece gelen geçeni izleyerek. bugün nedense kendimi evli gibi hissetmeye çok meyyiliyim. eşini doktora getiren koca gibi hissetmeye başlıyodum ki nalan elined bikaç kağıtla odadan çıktı.

- eee nalan hanım test kağıtlarımız da baya bi çokmuş

+ öyle valla bi sürü yazdı test. sizi de işinizden ettim kusuruma bakmayın

- kusur için sonra hesaplaşırız takma hadi gel testleri yaptıralım

+ önce kan versem şu tarafta heralde

kan testlerini yaptırmak için odanın önüne geldik. içerde bi kişi vardı kan veren o çıktıktan sonra içeri girdik birlikte. beni kan tutar ama nalan o kadar içli baktı ki mecbur kaldım içsel olarak. nalan koltuğa oturduğunda sol kolunu açtı. hemşire lastikli bi aparatı konula takıp damarları elirginleştirdi. nalan gözlerini sımsıkı kapatmıştı ankaradaki tek maviliği de yok ederek.

+ elimi tut nolur

hiç bişey demedim. yanına yaklaşıp sağ elini tuttum tek elimle. daha iğne bile hazır değilken elimi öylesine sıkıyoduki sanki uzun zamandan sonra tutunacak dal bulmuş çaresiz kimsesiz, kaçırmaktan korkar gibi, düşmekten korkar gibi yada sadece iğneden korkar gibi.

nalanın elimi sıkması karşısında etkilenmiş olucam ki elini iki elimle kavradım. avuçlarımın içindeydi artık. yavaş yavaş okşuyodum o ipeksi elini. ilk defa dikkat etmiştim sanırım nalan ellerin ne güzel öyle. hiç mi çirkin bişey olmaz bi insanda be nalan.

önceden hazırlıklı yazmıyorum panpalar hem düşünüp hem yazmak yavaş oluyo haklısınız

nalandan 3 tüp kan almışlardı. dedim ya beni kan tutar. gözlerimi avuçlarımın arasındaki nalanın eline odaklamıştım ta ki lastik aparatın çıt sesine kadar. hemşire 3 tüp kan almış elinde üzerine barkodları yapıştırıyodu. tüpün içinde sallanan kanı görünce hafiften bi tansiyonumda kıpırdanmalar olmuştu heralde başım dönüyodu. nalanın elini sıkma sırası bendeydi. nalan elini çekti hızlıca avcumun içinden. ayağa kaltığım tam adım atıyodum ki sendeledim duvara yakın olup tutunmasam düşecektim.

bi anda yerinden fırladı koluma girdi.

+ iyimisin

- iyiyim iyiyim kan tutar da beni biraz tansiyonum düştü heralde

hemşire de o esnada gelip ikisi kollarıma girip koltuğa beni oturtmuşlardı bu sefer. bi pamuğa biraz alkol döküp nalanın eline tutuşturdu hemşire burnuma tutması için. tansiyonumu ölçtü hakikaten düşmüştü. biraz beklememi söylerken şeker ve su verdi. biraz toparlanmaya başladığımda nalanın elimin nalanın elleri arasında olduğunu gördüm. nalanın yüzüne baktım. bi annenin hasta yavrusuna baktığı gbii bakıyodu. merhamet saçıyodu sanki odanın her yanına. ne kadar bakıştık bilmiyorum o şekilde gözgöze.

h: eşinizin düzelmeye niyeti olmaz sanırım birbirinize böyle sevgi dolu baktıkça

nalan hemşirenin bu sözüne de kıkırdamıştı. dur be kızım az sakin ol.

yerimden kalktım. nalan hala elimi bırakmıyodu.

- hadi bakalım esas hasta sensin senden rol çalmıyım bugün

+ iyisin dimi

- iyiyim merak etme. unuttunmu kötüyüm ben bişey olmaz

+ öyle deme ama

- tamam hadi hemen verelim de bugün yetişsin tahliller

nalan koluma girdi. bu fırsatı kolluyomuşçasına. bende halimden memnun kasıla kasıla yürüyodum. lavabonun önünden geçerken hemşirenin idrar tahlili için verdiği ktuuyu nalana uzattım.

+ bu ne

- sence?

+ aaa utandım ama şimdi

- sen utandıysan ben yaparım ama faydası olmaz

+ iğrençsin ama

- hadi hadi hallet de gel

yüzü kıpkırmızıydı nalanımın. o masmavi gözlerin altına al yanaklar ne güzel yakışıyodu. dünyanın en güzel ikilisiydi bu nalan. hep utansan mı sen böyle. hep utansan da ben de gözlerimi renklendirsem seninle. dünyanın renklerinden zevk alsam seninle.

nalan napıyosun sen bana. bu kadar tez canlı bi adamı sadece gözlerini görmek için bile günlerce bekleyecek hale soktun. bu kadar sorumsuz bi adamı peşine takıp doktora getirttin. bu kadar merhametsiz bi adama dünyanın tüm merhametlerini o güzel gözlerinde toplayarak baktın. bu kadar taktan bi adamı sevgi yumağına mı çevireceksin sırada bu mu var. ben kötüyüm nalan. sevemem...

nalan tuvalet kağıdına sardığı kutuyla geri döndü. ama tam da saramamıştı telaştan bi kısmı görünüyodu. lüzumsuz şakalar yapmaya başlamıştım kan olayından sonra.

- oo dudak payı bile bırakmamışsın kutuda be

+ yaa sen hep böyle iğrençmiydin kendimi sörgulamaya başlıcam artık

- kendini sorgulamaktan kasıt

+ hislerr... (kısa bi toparlanmadan sonra) boşver

- konuşuruz küçük kız hadi önce seni iyileştirelim. sana bişey olursa ankara çok gri olur

son söylediğimi düşündüğümü sanarak söylemiştim. işte nalan yine kıpkırmızı oldu ama yüzünde muhteşem bi tebessüm. öyle gülümsedi ki dünyadaki tüm gül goncaları aynı anda açıldı sanki. öyle gülümsedi ki dünyada ki tüm bülbüller bu zamansız açılmanın aşkıyla o güzel seslerini yitirdiler. öyle gülümsedi ki ankara tüm bürokrasiyi unuttu sevgi tomurcuğu oldu. düşünün ankara...

diğer testleri de hallettikten sonra bitek röntgen kalmıştı. röntgen en alaka amk diye standart hastane sorgulamalarından birini içsel olarak yaparken sıra bize gelmişti. bakın biz diyorum o kadar sindirdim durumu içime. içeriye girdik. röntgen teknisyeni pantolonunuzu aşağıya indirip üzerinizdekini de açarak uzanın derken bana da bi örtü uzattı. bunu da eşinizin üzerine örtün isterseniz diye. bu sefer kaçamamıştım. teknisyen kadın kaçar gibi uzaklaştı. sen kaç amk biz ölürüz röntgenle.

nalan öyle ürkekti ki ufacık bi fırsat bulsa kaçıp gidecekti sanki arkasına bakmadan. kafamı yana çevirdim onunda görmesini sağlayarak. uzandığını farkedip hiç bakmadan üzerini örttüm saçını okşayıp geri çekildim. içerden tamam giyinebilirsiniz sesi geldi. nalan üstünden örtüyü kaldırmadan çırpınarak giyindi. testler bitmiş artık sonuçlar için bekleyecektik. ayrıca rica ettiğimizden doktorumuzda acil isteyip bizi pek bekletmeyecekti sonuçlar için ama 1 saat boşluğumuz vardı.

- hastamız ne yapmak isterler bu 1 saatte bakalım

+ pasta yiyelim mi

- olur ilerde güzel biyer var hadi gidelim

+ ama böyle antep fıstıklı bol çikolatalı istiyorum

- kilo alıcan kız bu ne iştah

+ amaaan alsam nolur ki ne farkeder

- evde kalırsın

+artık kalsamda umrumda değil

ulan nalan hep bana giydirmek zorundamısın her muhabbette.

son part yazıp yatıyorum beyler pazartesinden sonra daha uzun yazıcam

nalanla arabaya bindiğimizde çalıştırmadan önce aklıma uzun zaman önce tek şarkı olarak kopyaladığım cd geldi. eğildim torpidodan cdleri aldım. arasından bulup yuvasına yerleştirdim. arabayı çalıştırdım ama müzik çalmaya direniyodu. çıkardım hohlayıp kravatıma sildikten sonra geri taktım yola çıktığımızda nihayet çalmaya başlamıştı.

https://www.youtube.com/watch?v=libejluafgM

hiç konuşmadan pastaneye gittik. nalan tam istediği gibi bi pasta söyledi. bense çayı aşırı özlemiştim çayı söyler söylemez gelmeden sigaramı yakmıştım bile.

+ iyimisin

- hasta olan sensin nalan bana niye soruyosun

+ ya hani başın döndü ya korktum sana bişey olcak diye

- ya beni küçüklükten beri kan tutar böyle, hassas noktam

+ hakkında herşeyi bildiğimi sanıyodum

- herşeyi derken

+ meselaa dün akşam sana gelen nagihanı

- yuh sapıkmısın

ağzımdan çıkmıştı bi anda istemsiz ama sapık mı lan bu kız hakkaten takip ediyosun lan beni nalan.

+ sapık diilim ya

- pardon öyle demek istemedim ama sen nerden biliyosun bunu

+ biliyorum işte orasını boşver

- kız bak beni paronayaklaştırcaksın ama böyle takip mi ediyosun nedir

+ yok ya takip falan değil ama biliyorum istihbaratım sağlamdır

- istihbarat kaynaklarını yıkarım senin

+ o çok zor işte. neyse nagihan sadece bitanesi. senin hayatına giren çıkan kadınların sayısını ben bile sayamıyorum artık. incinsın ama evinde kendi takıntından kaynaklanan düzen varmış, inatçısın, ketumsun, türkü seviyosun bunu herkes biliyo zaten, edebiyat seviyosun

- herşey tamam da kızım işte kötüyüm bak bunların esas kısmı iyi şeyler mi? ne diyodu şarkıda sen bir aysın ben kara gece. ama sen gelsen de bu karanlıkta senin aydınlığını da boğarım ben beni aydınlatamazsın

+ biz de karanlıkta yaşarız

- mutsuz olursun

+ sen olmazmısın ben mutsuz olduğumda

- ordan bakınca mutlu bi adammı görüyosun

+ halinden memnunsun bence

- neden öyle düşünüyosun

+ bağlanmak yok, sadakat derdi yok, sevgi yükü yok, sorumluluk yok, fedakarlık yok daha sayayım mı

- eyvallah haklısın halimden memnunum ama bu mu mutluluk

+ mutlusun ki böyle yaşamaya inat ediyosun

- nalaan ben sevemem kızım, seversem olmaz, seversem kötü olur, seversem seni de boğarım karanlığımda, seversem ben ben olmam daha sayayım mı

+ mutsuz olalım ya bende senle mutsuz olayım ne var seninle mutsuz da olurum. bana yaşattığın mutsuzluğu bile sırf sen yaşattığın için mutluluk kaynağğı yaparım ben

- nalan beni tanımıyosun

+ ben seni tanıyorum sen beni tanımıyosun

- haklısın tanımıyorum seni

+ ama tanımaya da çalışmıyosun

- ben senin gibi istihbarat yapmayı sevmiyorum ama

+ sor o zaman senin kaynağında ben olayım ama tanı beni

- ben sormayı da sevmem

+ iyi anlatıyorum. selanik göçmeni ailem tek kızım babam memur zaten biliyosun izmirliyim. buraya gelene kadar da hep izmirdeydim. hiç erkek arkadaşım olmadı

tam o anda lafını kestim

- yok artık nalan yapma

+ noldu anlamadım

- nasıl olmadı ya sevgilin

+ baya olmadı

- sebep? baban mı zütürüp getirdi seni okula falan ondan mı olmadı ne yani

+ istemedim

- isteyerekmi oluyo böyle şeyler

+ ama istemeyince de olmuyo

- ama sen çok güzelsin bunu da biliyosun

+ yaa öyle olmuyo işte o. ne var güzelsem kaşar olmak zorundamı her güzel olan

- hadi öyle olsun da benden ne istiyosun nalan, hani hep kadınların bu herifi ben adam ederim idealine mi saplandın sen de

+ belki de ama değil. ben daha çok kızların babalarına benzeyen adamları sevmeleri sendromundanım

- baban da çapkındı yani

+ iyi çapkınmış ama annemle tanıştıktan sonra başkasına dönüp bakmamış bile

- sen öyle san bu öyle bişey ki alışınca bırakamıyosun

+ yaa deme babama öyle, anneme bakışını bi görsen bunu dediğine pişman olursun. hem biliyomusun seni babama anlattım

- yok artık nalan ne var ki ne anlatıyosun

+ anlattım işte. babamın hakkı ilk defa birini sevdiğimi öğrenmek

bunlar da bölüm özeti gibi oldu idare edin artık hadi cümleten iyi geceler

Beyler biliyorum sövüyosunuz ama inanın taktikten degil yarına yetişmesi gereken isler var hala çalışıyorum. Çok zor bi gün olacak dua edin...

ooof nalan küçük kız çocuğu gibisin. belki de bize, erkeklere bu hoş geliyo, bu gönlümüzü hoş ediyo.

sahip çıkmak, korumak, sevmek, merhamet etmek, kızmak ama onun için kızmak, onun iyiliğini düşünerek bişey yapmak, hayatını birine adamak, sahip olmak ama sevmek...

kızların kafalarında baba modelini oluşturup hep buna aşk beslemeleri buna en yakın adamı aramalarıda bu yüzden belki, belkide kız babalarına benzediğimizden odunuz...