-
51.
+17 -7esma benim hem ev arkadasim hem de sevgilimdi. 8 aya yakin birlikte yasamistik. ama yatak haricinde cekilmez bi adam olusumdan olsa gerek sonrasinda anlasamamis ve ayrilmistik. ayriligimizin ardindan esmanin biriyle nisanlandigini duydum sonrasini da onemsemedim zaten. esma da yatakta cok atesliydi. oyle ki libidosu tavan yaptiginda araba surerken elleri rahat durmaz bir an once eve gitmemi saglardi. hatta bi keresinde eve gitmemize gerek bile kalmamisti. neyse evlidir muhtemelen pek ayrintiya girmeyelim esmada ama 1.64 boyu vardi. yesil gozleriyle ates cikardigini sinirliylen de yataktayken de farketmistim. oyleki yesil gozlulerden bir sure tirsmama sebep olmustu. boyuna uygun fizigiyle kucagimda rahat tasiyabildigim bi kizdi. ama o naifligine ragmen yatak kirmisligimiz da vardir. neyse neyse esas konuya donelim...
-
52.
+14 -4nalan la aynı katta çalışıyorduk bazen öğle yemeklerini birlikte yiyor, gün içinde sık sık görüyorduk. nalan la asansörden inerken "öğlen birlikte dışarda yiyelim mi sizinle konuşmak istediğim şeyler var" dedi. yüzümde bir şaşkınlık ve soru ifadesiyle başımla onaylayarak kolay gelsin dedim ve odama yöneldim. çaycıyı arıyordu gözlerim çay içmem lazımdı. nihayet bulmuştum. bu adam çaycı remzi, her masanın huursu gibi herifti. gittiği yerden bi dedikodu toplamadan ayrılmazdı puşt. ama işime de yarıyordu. birlikte nalana beslenen aşk ve reddediliş hikayeleriyle kahkaha atmışlığımız çoktur. neyse elimle işaret ettim o anladı zaten bana her sabah olduğu gibi kahvaltılık ve duble çay hazırlaması gerektiğini.
çok geçmemişti ki tost ve fincanda çayla geri dönmüştü.
- lan olm şunu su bardağında getir amk.
+abi yıkaması zor oluyo
-lan s.ktirtme yıkamasını su bardağıyla içilir çay bu ne ingiliz kraliyet ofisi mi kodumun yeri
yüzümdeki ekşimenin gitttikçe arttığını farkeden remzi abi sen içedur hemen getiririm onu dedi koşarak ayrıldı.
ulan ankarada ya simit ya tost yenecek kahvaltıda ankaranın içtüzüğü sanki kodumun kuralı. -
53.
+11 -1+ hayır hayır öyle bişey değil dedi. kafasında kurduğu lafı ezberden okuyormuş gibi devam etti. evet, farkındayım güzel dikkat çekici bir kadınım ama bu bazen bir lanet gibi üzerime de yapışıyor. kimseyi sevemeyeceğimi düşünüyorum bazen. aslında seviyorum da ama korkuyorum...
uzun bi sessizlik oldu masada ben hala ayranımı höpürdetmemeye çalışarak yien kim naptı diye düşünüyordum. nalan da konuyu gittikçe karmaşıklaştırdığının farkındaydı sanki. sonra bir süre gözgöze kaldık devam etmek zorunda hissetti kendini.
+ her neyse şimdiye kadar ofiste bir tek sizin tarafınızdan bu tür bişeyle karşılaşmadım.
ulan acaba ben bu kızın güzelliğini sesli mi övmüştüm sabah düşüncesi sararken bedenimi komşunun cdıbını kırmış çocuk utanmasına bürünmüştüm bile. sadece dinliyor müdahale etme hakkını kendimde görmüyordum -
54.
+12 -2nalan özgüvenle geldiği standart bi balgat kebapçısında kendini kezban gibi hissediyodu muhtemelen. bense halen mala bağlamış künefe mi yesem diye düşünüyodum. o sırada her zaman geldiğimiz için beni tanıyan urfalı garson geldi.
g: abi beğendin mi ciğeri istediğin gibi söyledim ama olmuş mu
b: eyvallah sağolasın on numara olmuş sen bi de kahve yaptır bize de iyice tadını alalım
g: emrin olur abi seninki ortaydı yengem nasıl içer
b: aynı aynı... dedim baştan savar gibi. o an yenge lafını duyduğunda nalan izmirli kız tribinden iyice çıkmış standart türk kezbanı gülüşünü takınmıştı bile. -
-
1.
0Kardeş cigerci aponmu mekan ?
-
-
1.
0Yok orayı sevmiyorum kardeş
-
1.
-
1.
-
55.
+11 -1arabamı park edip hızlıca eve gitmekti aklımdan tek geçen. ben ne kadar hızlı olmaya çalışıyosan hayat o kadar yavaş akıyodu nedense son günlerde. apartman kapısının iğrenç gıcırtısına söverek kapıdan girdim. asansöre görecektim ki " abi aidatı unuttun bu ay hatırlatayım dedim kusura bakma" diye seslendi apartman görevlisi. elimi cebime attım cüzdanı çıkardım. hiç bozuk param yoktu. acele etmeliydim. aradan 100 lira çıkarıp uzattım. üstünü ve makbuzu posta kutusuna atarsın diyerek asansöre binecektim ki asansörü başka kattan çağırdılar. koşarak çıktım merdivenlerden. bu sigaranın da amk. iyice nefes nefese kaldım artık. kapıya ulaştığımda soluklanırken anahtarımı çıkardım. o esnada kızı da rahatsız etmeme fikriyle zile basmak geldi. zile bastım ses seda çıkmadı başka evden. biraz daha bekledim. belki de uyuyodu. anahtarımı çıkardım sessizce içeri girdim.
-
56.
+10hiç istemiyodum aslında ama neyse az kafam da dağılırdı son zamanlarda iyice boşverdim herşeyi. spora da gitmiyorum 2 haftadır. düşüncelerindeyken telefon çalmaya başlamıştı bile. onuncu kez zorluyodu nagihan ulan bu kadar azdın mı be kızım.
telefonu açtım kulağıma zütürmeye bile üşendim.
n: nerdesin sen ya niye bakmıyosun ektin mi beni işim var deme sakın inanmam.
b: aç mısın?
n: ne? ne diyosun sen bana mı dedin?
b: evet evet aç mısın eve geldim yemek söylicem kendime sana da söyliyim
n: iyi olur ya ben zaten aşağıdayım. bunu da açmasan kapına dayancaktım
b: oha be kızım çık hadi gel brlikte söyleriz.
telefonu sehpanın üzerine doğru fırlattım yine düz düşmüştü... -
57.
+11 -1Siyah kırlangıç yaka slim fit takım elbiseyle birlikte parlak beyaz manşetli gömleğimin üzerine yeşil çizgili ince kravatı seçmişti. Giyinmeye başladım, gömleği üzerime geçirdim pantolonu giyindim. O sıra kendisiyle ilgilenmeyi bırakıp yanıma geldi nagihan.
Sanki yıllardır evliymişiz çekmeceden aldığı kol düğmelerimi gömleğime özenerek ilikliyodu. Sonra çok yavaş kendine güvenli hareketlerle kravatı yatağın üzerinden alıp boynuma doladı gözlerini kravata odaklayıp dilini dudaklarının kenarından hafifçe dışarı çıkararak yaramaz kız çocuğunun oyun oynama edasıyla sanki dünyanın en mühim işini yapıyomuşçasına bağladı.
Sonra tekrar çekmeceye yöneldi. O sırada ceketimi üzerime geçirdim. Çekmeceyi karıştırdı bi süre. Elinde gümüş kravat iğnesiyle geri döndü kravata iliştirdi. ne zamandır arıyodum ya ben onu nasılda buldu kız bi anda kadın hissi bu demek ki. ceketimi kendisi tekrar çıkararak gardroba bakınmaya başladı. Ordan gri yeleğimi buldu. “ bunu ilk tanıştığımızda üzerinde görmüştüm nolur giy” derken sanki babasından çikolata isteyen kız çocuğu gibiydi.
nagihan yürü git duygusal boşluktayım aşık olucam…
ben bunları düşünürken yeleği çoktan giydirmişti bile. kendimi nagihana tamamen teslim olmuş ona bırakmış, onun himayesine girmiş gibi hissediyodum. bu his ne kadar sorumsuz ne kadar rahatlatıcı bi his. bütün yükü karşı tarafa atmanın dayanılmaz hafifliği...
Uyumlu olup olmadığının tedirginliğini yaşarken zaten boşvermiştim yine. Yeleğimin düğmelerini yukardan aşağıya doğru ilikledi. Ceketimi yatağın üzerinden alıp giymemiş sağladı. Sonra ceketin üst düğmesini ilikleyip. Tutarak kendine çekti. Yeni ruj sürdüğü dudaklarını rujun kayganlığını da kullanarak dudaklarımda gezdirdi zarifçe. Hiçbir erotik his duymadan sadece o anın zarafetini tattım. Muhtemelen o da aynı hisleri yaşıyodu. Dudaklarımdan ayrıldı çok rutin bişey yapar gibi tekrar aynanın karşısına geçti.
+ rujumu tazeleyip çıkalım olur mu
- olur bende rujunu dudaklarımdan sileyim çıkalım olurmu
+ bak beni sinirlendirme ayrılırken gömleğine sürerim rujumu mührümle dolaşırsın gün boyu -
58.
+11 -1arabalara binecekken nalan'ın kararsız kaldığını görünce "nalan hanım sizde benim arabayla gelin isterseniz" dedim tepki vermeden nalanla birlikte 3 kişi arabama bindik ve aşağı yukarı aynı sürede gideceğimiz yere geldik. nalan'ın taktiği tutuyodu sanki üzerimde. taktik olduğunu bile bile belki de içine çekiyodu beni. belkide kovalamak her insanın olduğu gibi benimde hoşuma gitmeye başlamıştı.
masaya oturduğumuzda herkes derin bi sessizlik içindeydi. kimse birbiriyle konuşmuyodu. e ofiste bu kadar ketum olursan adamlar da senden çekinir be olum. masanın liseli dikkat çeken tipi olma rolü benimdi sanırım artık.
- siz hep böyle suskun musunuz yoksa ben varım diye mi bu sessizlik?
ortaya sorduğum soruya cevap vermeye bile çekiniyolardı nerdeyse. nihayet içlerinden biri konuşmaya karar vermişti.
x: çekinmiyoruz dersek yalan olur normalde pek böyle değiliz
- rahat olun arkadaşlar işte değiliz. mesai dışında ast üst olmaz profesyonel çalışıyoruz
böyle bi girizgahtan sonra masada yavaş yavaş canlanmalar başlamıştı. çekingen konuşmalar bi süre sonra samimi bi sohbete bırakmıştı kendini. kalabalık olduğumuzdan grup grup sohbetler devam ediyodu. dedikodu yapanlar çocuğunu anlatanlar hala iş konuşanlar...
her ne kadar sohbette dikkat çekmeye çalışan liseli modunda ama ağırlığı da korumaya çalışan bi çizgi izlesemde gözüm sürekli nalan'a kayıyodu offf o mavi gözlerin yok mu kayboluyorum nalan... -
59.
+11 -1dışarda 15 20 dakika kadar bekledim sanıyorum öylece gelen geçeni izleyerek. bugün nedense kendimi evli gibi hissetmeye çok meyyiliyim. eşini doktora getiren koca gibi hissetmeye başlıyodum ki nalan elined bikaç kağıtla odadan çıktı.
- eee nalan hanım test kağıtlarımız da baya bi çokmuş
+ öyle valla bi sürü yazdı test. sizi de işinizden ettim kusuruma bakmayın
- kusur için sonra hesaplaşırız takma hadi gel testleri yaptıralım
+ önce kan versem şu tarafta heralde
kan testlerini yaptırmak için odanın önüne geldik. içerde bi kişi vardı kan veren o çıktıktan sonra içeri girdik birlikte. beni kan tutar ama nalan o kadar içli baktı ki mecbur kaldım içsel olarak. nalan koltuğa oturduğunda sol kolunu açtı. hemşire lastikli bi aparatı konula takıp damarları elirginleştirdi. nalan gözlerini sımsıkı kapatmıştı ankaradaki tek maviliği de yok ederek.
+ elimi tut nolur
hiç bişey demedim. yanına yaklaşıp sağ elini tuttum tek elimle. daha iğne bile hazır değilken elimi öylesine sıkıyoduki sanki uzun zamandan sonra tutunacak dal bulmuş çaresiz kimsesiz, kaçırmaktan korkar gibi, düşmekten korkar gibi yada sadece iğneden korkar gibi.
nalanın elimi sıkması karşısında etkilenmiş olucam ki elini iki elimle kavradım. avuçlarımın içindeydi artık. yavaş yavaş okşuyodum o ipeksi elini. ilk defa dikkat etmiştim sanırım nalan ellerin ne güzel öyle. hiç mi çirkin bişey olmaz bi insanda be nalan. -
60.
+10yerimden kalktım. nalan hala elimi bırakmıyodu.
- hadi bakalım esas hasta sensin senden rol çalmıyım bugün
+ iyisin dimi
- iyiyim merak etme. unuttunmu kötüyüm ben bişey olmaz
+ öyle deme ama
- tamam hadi hemen verelim de bugün yetişsin tahliller
nalan koluma girdi. bu fırsatı kolluyomuşçasına. bende halimden memnun kasıla kasıla yürüyodum. lavabonun önünden geçerken hemşirenin idrar tahlili için verdiği ktuuyu nalana uzattım.
+ bu ne
- sence?
+ aaa utandım ama şimdi
- sen utandıysan ben yaparım ama faydası olmaz
+ iğrençsin ama
- hadi hadi hallet de gel
yüzü kıpkırmızıydı nalanımın. o masmavi gözlerin altına al yanaklar ne güzel yakışıyodu. dünyanın en güzel ikilisiydi bu nalan. hep utansan mı sen böyle. hep utansan da ben de gözlerimi renklendirsem seninle. dünyanın renklerinden zevk alsam seninle. -
61.
+10nalan napıyosun sen bana. bu kadar tez canlı bi adamı sadece gözlerini görmek için bile günlerce bekleyecek hale soktun. bu kadar sorumsuz bi adamı peşine takıp doktora getirttin. bu kadar merhametsiz bi adama dünyanın tüm merhametlerini o güzel gözlerinde toplayarak baktın. bu kadar taktan bi adamı sevgi yumağına mı çevireceksin sırada bu mu var. ben kötüyüm nalan. sevemem...
-
62.
+10nalanla arabaya bindiğimizde çalıştırmadan önce aklıma uzun zaman önce tek şarkı olarak kopyaladığım cd geldi. eğildim torpidodan cdleri aldım. arasından bulup yuvasına yerleştirdim. arabayı çalıştırdım ama müzik çalmaya direniyodu. çıkardım hohlayıp kravatıma sildikten sonra geri taktım yola çıktığımızda nihayet çalmaya başlamıştı.
https://www.youtube.com/watch?v=libejluafgM
hiç konuşmadan pastaneye gittik. nalan tam istediği gibi bi pasta söyledi. bense çayı aşırı özlemiştim çayı söyler söylemez gelmeden sigaramı yakmıştım bile.
+ iyimisin
- hasta olan sensin nalan bana niye soruyosun
+ ya hani başın döndü ya korktum sana bişey olcak diye
- ya beni küçüklükten beri kan tutar böyle, hassas noktam
+ hakkında herşeyi bildiğimi sanıyodum
- herşeyi derken
+ meselaa dün akşam sana gelen nagihanı
- yuh sapıkmısın
ağzımdan çıkmıştı bi anda istemsiz ama sapık mı lan bu kız hakkaten takip ediyosun lan beni nalan. -
63.
+10- arayan cerenin babasıydı, kusura bakma devam et, kötüsün diyodun
+ kötü falan diilsin ya bence işte, bu bahane dedim ya, kötü olsan o kadar yakın arkadaşların olmaz
- onlarıdamı araştırdın
+ araştırmadım da duydum onu, siz üniversiteden beri yakın bikaç arkadaşmışsınız baya bi yakınmışssınız
- e belki onlarda kötüdür ondan yakınızdır
+ yok yaa geçenlerde mustafa başkan diye hitap ettiğin arkadaşın gelmişti yüzüne bakınca bile baya bi efendi olduğu belliydi ne kötüsü
- baya izlemişsin sen beni be nalan, sahi kadınlar neden sevmiyo efendi erkek, neyse neyse bu geyiğede girmeyelim kötü muhabbetinden sonra sıkıcı olcak, hem nerden girdik kötüyüme. saçma oldu artık bu.
+ o zaman bidaha bana kötüyüm falan diye numara yapma
- yapmam. -
64.
+11 -1Güzel…
Nedir bize göre güzel, çocukluğumuzun bize kattığı estetik duygunun, yada türkiye şartlarında katamadığı estetik duygunun yansıması mı? Ya da esmer birinin sarışını, sarışının esmeri, kahverengi gözlünün mavi gözlüyü kendinde olmayanı güzel görmesi mi? Güzel olarak addettiğimiz şeyler sadece bizde olmayan, özlem duyduklarımız mı? Peki özlem duyduklarımızsa misal; çok temiz kalpli kız abi diye övdüğümüz güzel diye nitelediğimiz kız biz de olmayana sahip olduğundan mı, yoksa topluma güzelliğini kabullendirme çabamızdan mı?
Güzel, bana göre bize o an bütün çevresel faktörlerin, çocukluktan gelen yansımaların, annemizin, babamızın, komşumuz güzel kadının geçmişte tüm yaşadıklarımızın, ruh halimizin yansıttığı duygudan başka bişey değil. Bunların tamamı birleşip karşıdaki kadından bize güzel güzel güzel diye sinyaller gönderiyo ve beyinde bi anda güzel olarak nitelendiriyo.
Asıl mevzu da bundan sonra başlıyo işte. Sana güzel görünen başkasına güzel görünmeyebiliyor. Biz kendi güzelimizi bütün çevremizin güzel olarak nitelendirmesini istiyoruz. Çünkü senin güzelin başkasına çirkinse kusur aramak zorunda kalacaksın bunun da farkındayız. -
65.
+11 -1He bi de bunun yanında iç güzellik mevzusu var tabi. Çevrene güzel kavrdıbını kabul ettiremediğinde sığındığın limandır. ister yüzelsel deyin bana ister başka bişey ama doğrusu bu. Bizim esas iç güzellikten anladığımız karşındaki kadınla yada erkekle düşüncelerinin uyuşması, anlaşabilmen kısacası muhabbet edebilmen sıkılmadan. Geri kalan kısımla çok ilgilenildiği bana hep yalan gelmiştir. Bir kadınla karşılıklı oturup konuşun. Yada bırakın karşılıklıyı sadece internetten tanıştığınız biriyle uzun uzun sohbet etmenizin sonucunda da bazı duygular hissedebilmenizi anlıyorum. Çünkü sizi onda çeken şey sadece anlaşmanız.
insana güzel gelen şey zihninde onu konumlandırdığı yer sadece kısacası. Birine ulaşamazsanız, ulaşılmaz olduğu kadar zirvededir güzelliği sizin için. O yüzden platonik aşıklar bu kadar takıntı yapar ve belki de hayatları boyunca unutamazlar, her fırsatta söylerler.
Yarım kalan herşey güzeldir bide. Sadece yarım kaldığı için ama. Yarım kaldıysa sonu yoktur ve sonsuzluk bu dünyada en erişilmez en muhteşem duygudur belkide. Hani şöyle düşünün yükseğe çıkıp bi anda alçalan lunapark oyuncaklarınasınız ve alçalırken siz boşluk, yani sonsuzluk hissini yaşarsınız bedeninizde. işte güzelin bizde adrenalin salgılaması da bundandır bence.
Hepimizin bir güzeli var. Kim olursak olalım, ne olursak olalım, nerede veya hangi çevrede olursak olalım, kabul gören veya görmeyen bi güzelimiz var hepimizin. O zihnimizde erişilmez varlık. Erişsek kaybolacak hayal, işte bu yüzden cesaret edemiyoruz belki de hamle yapmaya. Kavuşursak biter korkusudur bu. Kazanırken kaybetme korkusu.
Sahi benim yusuf’um, güzelim kim? -
66.
+11 -1F: e bunlar da sizin için be olum. Bak benim 2 çocuğum var tamam sizden büyüğüm ama aramızdaki bu yaş farkı bile onlarla anlaşmama engel. Siz napıcaksınız böyle
B: abi sen ne yaparsan yap bağımsız yapamıyosun, he bu senin sorunun değil evlilik bu işte. Biz daha ana babadan bağımsız yaşamaya başlayalı şurda ne kadar zaman oldu ki, başka
bişeye bağlı yaşayalım
M: abi valla ben bulsam düzgün birini evlenecem de yok işte
F: nasıl yok lan kız mı bitti memlekette
M: abi işte az önce efendi erkek konuştuk ya. Bunlar üniversitede her haltı yiyip, o zamanlar yüzümüze bakmazlardı efendiyiz diye.
F: eeeee
M: şimdi de işimiz var paramız var şükür biraz da gözümüz açıldı. Hemen evlenelim diyolar
F: evlen işte madem olm bak varmış
M: abi işte öyle değil anlatamadım. Ben bu kadar zaman onların yaşadıklarını yaşamadan geldim. Şimdi onlar her haltı yiyip evlenmek isteyince direk kerizmişim gibi oluyo
B: abi çocuk haklı 25 i geçen çalışan kızlarda direk bu pgiboloji var. iyi birini bulup evleneyim. Bakma bunlar aşk meşk diyolarda ikinci buluşmada bırak ikiyi ilk buluşmada
niyetim evlenmek diyen kız gördüm ben
E: onların da dıbına koyim zaten kadından soğutacaklar böyle böyle
b.e: olm benim düzenli ilişkim var siz düşünün
e: en temizini sen yaptın be olm zaten. Üniverstede paf tan aldın birinci sınıfta hala devam
b: abi bak işte bu evlenir aramızda ilk
b.e.: altınlar ilk bana gelecek
e: altın köpeğin olsun olm evlen de çocuk sevek işte fahri abinin çocuklar eşşek kadar oldu
f: siz kendi çocuğunuzu sevin artık beni dinleyin de. -
67.
+11 -1Sustuk öylece trafiğin akışına bıraktık herşeyi. Nalan ara ara bana dönüp bakıyodu farkediyodum. içimden hep ona bakarak gitmek gelse de başımı çevirmeye korkuyodum. Gözlerimi alamayacak kadar bakmak istiyodum ona. Sadece bakmak. Ona bakarak ömür geçirmek.
Hamsi diye bi balıkçı vardır ankarada bilenler bilir. Oraya gittik nalanla. Balıklarımızı söyledik. Bekliyoduk. Ben nalanın gözlerinin içine bakarken konuşmayı hiç sökmemiş gibi sessiz kalmak istiyodum o bişeyler demek istiyodu. Birinin yanında konuşmadan ne kadar uzun kalabilirseniz o kadar samimisinizdir. Ben sadece sessiz kalmak nalanı seyretmek onla gönülden samimiyetle. -
68.
+11 -1nalan bişeyler dememi bekliyodu ama gönlümden dudaklarıma hiçbir sözcük sığmıyodu. ben bana sığmıyodum o anlarda. düşündükçe kalbim çarpar hala. kelimelerimin çarpıklığı da bundandır sanırım.
nalan' a son kez yaklaştım alnına ufak bi öpücük bıraktım sadece. ellerimi yanaklarından çektim. öylece karşılıklı kalakaldık. bi süre sonra nalan sesi titreyerek
+ bişey demiycekmisin, dedi.
yine dudaklarımdan hiç bi kelime çıkamadı. -
69.
+12 -3kahvaltı iş vs derken öğlen olmuştu. ceketimi alıp yürürken hem gymeye çalışıyor hemde ofisten kaçmak istiyordum sanki. tam asansöre yönelmiştim ki nalan seslendi arkamdan duraksadım. sahi bu kız konuşalım demişti öğlen. ne konuşacaktı. yine kendisini çok bunalttıklarından müdürü ebru'nun kaprislerini mi şikayet edecekti. bunları düşünürken nalan yetişmişti bile topuklu ayakkabılarının yankısından önce.
birlikte indik. benim arabamla gitme teklifimi reddetmedi. keşke reddetseydi kızı kendimden iğrendirecektim arabamın pisliğiyle. arabaya doğru yürürken "koluna girebilirmiyim ayakkabı zorluyor da biraz" dedi ve daha cevap vermeden koluma girdi bile. ulan bu kız napıyor böyle...
arabanın kapısını açtım tam binecekti ki manita koltuğunda oluşmuş pet şişe öbeğinden rahatsız oldu ve bi saniye diyerek narin koltuğun etrafına saçılmış pet şişeleri topladı ve çöpe attı. bunları yaparken biraz hayret biraz da mutlulukla onu izliyordum. arabaya bindi kapıyı kapattı. o esnada yine aynı radyo dan türkü sesleri gelmeye başlamıştı bile.
http://www.youtube.com/watch?v=LWJVkSIcPBM
n: bu ne ya böyle için geçmiş senin.
dedi ve ben arabayı kullanırken radyoları gezinmeye başladı. -
70.
+9beyler biraz uzun sürecek bi hikaye incin görünebilir giriş aşamasında sakin...
başlık yok! burası bom boş!