ibrahim masadan ayrıldıktan sonra yine bi sessizlik çöktü. ulan ne gündü be arka arkaya bi sürü farklı duyguyu yaşayıp mal olmuştum.

+ nereye gidiyomuşuz

- nasıl

+ nereye gittiğimizi ikimiz de bilmiyoruz dedin ya gelmeden

- nereye gidelim

+ dalga mı geçiyosun ya ne demek istedin anlat bakalım

- dalga geçmiyorum nalan, bişey demek de istemedim aslında ne olacak ne bitecek tedirginlik var üzerimde sadece

+ ne olup biteceği kader bunu şimdiden nasıl kestireceksin

- ya bu tür konuşmaların hepsinin sonu kadere kısmete bağlanır ama işte mesele o değil. aynı yerde çalışıyoruz, ast üst ilişkimiz var, senin ailene karşı sorumlulukların var, benim geçmişim var vesaire vesaire

+ çok takıntılı bi adamsın biliyosun dimi

- biliyorum takıntılı olma huyumu da seviyorum hatta

+ sevdiğini de biliyorum ama bunlardan bize ne zarar gelir ki

- nalaan bak istanbuldayız diye ankarayı unutma. o ofiste çalışan erkeklerin yarısından fazlası sana yazdı. hala da yazanlar var. ben profesyonel çalışabilecek miyim bu durum da en basiti

+ ben bu açıdan bakmamıştım üzgünüm

hakikaten üzülmüştü bi anda. düşünceli bi hal kaplamıştı yüz ifadesini

- üzme kendini bulucaz bi çözüm

+ istifa mı etsem ben

kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım

- evimin kadını çocuklarımın anası mı olacaksın

+ olurum ne var

- çok hızlısın be nalan

+ hız severim arada

- abartma o kadar hız iyi değil. kafana takma şimdilik ofiste kimse duymaz yavaş yavaş herşey oturdukça olur olmaz mı

+ olur mantıklı geldi bana da

- liseli olduk iyice be nalan ama bak kimse. özellikle o remzi

+ tamaaaam anladım işte dedi nazlı nalanım

Burdayim baskaaaaaan devaaam et :-)

oturduğumuz mekanı tarif edeyim size o da gözünüzde canlansın. istanbulda hafif bi tepeciğin üzerine kurulmuş biyer gibiydi. yukarda kalıyodu diğer yapılara göre. önü bu sebepten açık denizi net şekilde mehtapla birlikte izleyebiliyodunuz.

içerisi loş ışıklarla çevrişmişti ama ampulden ziyade mumlar aydınlatıyodu. loş derken öyle karı kız attığınız karanlık mekanlardan değil. hakkaten dinlendiren bi loşluktu. canlı müziği olurdu genelde o gün de vardı. klarnet, kanun ud bağlama keman gitar ve vurmalı çalan bi ekipten oluşuyodu. solistin sesi de mekana uygundu. mekan kare bi yapı gibiydi. biz denize bakan tarafın uç kısmındaydık. masaları kalın ağaç oymalı kenarları motifli hoş görüntülüydü. her masada farklı renkte mumlar, ve çiçekler vardı. koltukları öyle dandik kafe koltuklarından değil hakkaten, şeker renkli ahşap rengi desenleri olan geniş yapılıydı. masalar arasındaki boşluk geniş olduğundan istanbulun kalabalık yapsını burada hissetmiyodunuz.

zaten dedim ya biz de patron rezerveli masadaydık. doğal olarak mekanın en iyi yeriydi. nalanla sohbet ederken solistle gözgöze geldik. kadehimi kaldırdım o da karşılık olarak sağ elini kalbine doğru zütürdü.
söylediği şarkı biter bitmez benim sevdiğimi bildiği şarkıya geçmekte tereddüt etmemişti.

https://www.youtube.com/watch?v=ff6jKTdafmI

bu jeste karşılık, bi kadeh rakıyı hazırlayıp kendi kadehimi de alarak orkestranın olduğu yere gittim. hala şarkıyı söylüyodu. uzattım kadehi, kaldırdık kadehlerimizi karşılıklı. mekan sakindi o gün 8 10 masa anca kalmıştı. solist masalara doğru kadehini kaldırdı. tüm mekanın kadehi havadaydı. nalan dahil.

nalanla gerginalanla gergin başlayan gece eğlenerek huzur bularak bitiyodu. hesabı isteyip kalktım. kalkarken sedatın yanından geçiyodum zaten hazırladığım bahşişini gömleğinin cebine koydum geçerken. omzuna dokunup takma kafana alışırsın dedim. ilerledik ibrahim bizi kapıya kadar uğurlarken yine nalanı methedip beni gömerek goygoyunun dibine vuruyodu eğleniyodu pekekent belliydi. tabi bunların nalanın hoşuna gittiğini gördükçe daha da coşuyodu orası da ayrı.

- olum yeter gömdün beni ölüyorum yorgunluktan gidelim biz

i: ayarlamadıysan kalacak yer işini bana gidelim istersen

- yok yok ayarladım sağol söylemen yeterli

i: ulan kötü biyer ayarlamasaydın pinti herif

- ibrahim kaşınıyosun yine de her zaman kaldığım yeri ayarladım be olum işte

i: tamam bizim çocuklar bıraksın

- taksi çağır ya yorma çocukları

i: ne taksisi lan yürü hadi

vedalaştık ayrılıyoduk o anda tekrar döndüm ibrahime. cebimden 5 lira çıkardım. ceketinin mendil cebine soktum

- bahşişini veriyim de sonra pinti diyosun lan

i: lan bi s.. dedi kaldı. hadi git dua et yenge var sövdüreceksin beni

- aklında tut sonra söversin, hadi görüşürüz sağol herşey için

i: sen de sağol

mekandan ayrıldık. yolda giderken arabayı kullanan çocuğa arabamın anahtarını verdim, ibrahime vermesini ve arabamı otele bıraktırmasını da söyledim. otele vardık formaliteler vesaire derken zaten yorulmuştuk

kalacağımız oda suit tarzıydı iki geniş odadan oluşuyodu. iki tane farklı yatak vardı. ama ulan burda bu kadar çekineceğimi yine tahmin edememiştim. kapıdan girer girmez büyük bi utanma hissi kapladı içimi. başka bi oda daha mı ayarlasaydım. ya kız yanlış düşünürse. hay akılımı gibeyim ya. odaya adım atmamızdan itibaren bütün bunlar aklımı kemirmeye başladı. kendime edebildiğim kadar küfür ediyodum. napıcaz lan aynı oda kız gibi utanıyodum. ne yapacağımı bilmez öylece oturdum tv nin karşısına. hakkaten ben nalanla başbaşa kalmıştım çok ama bu farklı bi durumdu. napıcam lan ben? Her yanımı ateşler basıyodu. Yine yerimde duramıyodum. Aklımda durmadan saçma sapan sorular geçiyodu. Saçmasapan bi ruh hali içindeydim. Alkolden mi sevdadan mı bilmiyorum ama hastalıklı bi ruh hali içine bürünmüştüm. Napıcam amk ben?

iyi geceleeeeer

https://www.youtube.com/watch?v=oyL4OdMeAiw

ayraç atayım da

Up up up

reserved amk

https://www.youtube.com/watch?v=8viKEQlYj-I

Ulan eskiden gececiler olurdu şimdi herkes uykucu olmuş

burdayız devam et sen

Sevdiğim kadınla aynı odadayım.

Kafamın içinde kırk tilki dolaşıyodu aynı anda ama bütün tilkilerle küfürleşmekten ileri gidemiyodum. Sürekli ne yapacağımı düşünüyodum. Bütün otel odaları gibi odanın ışığı odayı yeterince aydınlatmıyodu. Hala bi loşluk vardı odada tüm ışıkları yakmama rağmen. Önce odada aptal aptal dolaştım. Boş şeylere takılıp inceliyodum. Otursam mı yatsam mı nalanlamı konuşsam mal mal dolaşssam mı kıç kadar odada çözememiştim.
inceleyecek bişey kalmayınca nalanın da öylece ayakta durmuş, bana baktığını farkettim. Ne yaptığımı çözmeye çalışıyodu heralde. Olm ne kadar özgüvenli olursanız olun, öyle anlar vardır ki başınızı eğmekten başka yapacak bişey bulamazsınız. Yapacak hiçbişey kalmayınca yatağın köşesine oturdum. Nalanın yzüne bile bakamıyodum. Utanıyodum içten içe. Nalanın özgüveni zirve yapmıştı bu sefer sanırım. Rolleri tamamen değişmiştik.

Beyaz çarşaflar serilmiş yatağın alt kısmına otellerde bulunan hep de nedense kahverengi olan dandik örtü serlmişti. O örtünün köşe kısmında oturuyodum. Bıraksalar muhtemelen o geceyi o dandik örtünün üzerinde tarlası yanmış köylü düşünceliliğinde geçirebilirdim.

Nalan yaklaştı yanıma oturdu. Önce sarıldı bana, sıkabildiği kadar, gücü yettiği kadar fazla sarıldı. Nalanımın sıcaklığını ilk o an hissettim bedenimde. Zaten utanma duygusunun verdiği sıcaklığa nalanımın sıcaklığı da eklenince içten içe yanmaya başladım. O ateş ki tüm bedenimi sardıkçı içimde bişeylerin eridiği hissine kapılıyodum. Hiçbir tepki veremedim nalanın sarılmasına. Basiretim bağlanmıştı sanki. Konuşamıyodum, elimi bile kıpırdatacak halim yoktu. Tüm kaslarım kendini bırakmış jöle kıvamındaydım sanki.