yapışmak
aslında "neden olmasın" dediğim eylem. sonuçta herkesin hayat tarzı farklı. kendi taşaklarını saatlerce yalayan köpeklerini adeta yiyişirmişçesine öpen kızlar/erkekler neden iş eniştelerine gelince aynı şeyi yapmıyorlar? enişteleri daha mı kılsız, daha mı sevimsiz? bu eniştelerin çektiği nedir dünyada kardeşim? bıyıklarına kurban olun siz onların!
şimdi yayla çorbası yapı itibariyle nefes açan bir çorba türü olduğu için insanda nefes almanın verdiği hazzı güdüler. nefes alan insan çoğu zaman mutlu insandır çünkü bebeklikten yana yapabildiğimiz (kıçımıza vurulan tokattan sonra) yegane şeydir nefes almak. nefesten sonra yemek isteği gelir ki bunu höpürdete höpürdete çorba içen, kaytan bıyıklı, işten yeni gelmiş (veya emekli) enişteden başka kim yapabilir? çorba içen bıyıklı eniştesini gören akraba (tercihen kız) ıslanmaz ve tahrik olmaz mı? doğanın "fetişli" gücünden bağımsızlığını elde edebilen var mı aramızda?
esas önemli olan eniştemizin dudaklarına yapıştıktan sonra, yayla çorbasının vereceği tepkidir. yayla çorbası -gene- yapı itibariyle içest ilişkileri kaldıramaz; hemen soğur. mikrodalga fırında ısıtsanız bile ilk tadını vermeyecektir. kelle paça, işkembe gibi ahlaksız çorbalar bu tür ilişkilere izin verebilir ama yayla çorbası asla! asildir o.
her ne kadar çorbanın sıcaklığı ile ciksi ilişkilendirmeye (ikisi de sıcak, ikisi de akışkan, ikisinin de soğuduktan sonra bir anlamı yok) çalışsak da bazı çorbalara saygı göstermek şarttır. çorbayı içtikten sonra eniştenizin (tabii önce bir ağzını silsin, iğrençleşmeyin muallakler!) dudaklarına yapışabilirsiniz. ilginç, diğer nesillere aktarmalık bir deneyim olur. şahsi kanımı merak ediyorsanız önce dedenizin dudaklarını öpün. ben öyle yaptım. sonuçta bütün yaşlılarda "hayata karşı" gelme tutumu var. hiçbiri yaşlı olduklarını kabul etmez. bundan mütevellit; dedenizin hayat kokan dudaklarını tadın önce. sonra eniştenizi öpebilirsiniz.
(bkz:
tuhaftan hikayeler)