-
1.
+2gibtir git şimdiTümünü Göster
Savaşın gerçeğinde olduğu kadar stratejik bir oyunu olan satrançta da mâhir olan Yavuz Sultan Selim Han, henüz şehzâde iken iran Şah’ı Şah ismail Safevî’nin çok iyi bir satranç ustası olduğunu duyar. Şehzadeliğinde bile rakip kabul etmeyen fıtratı, O’nu tâ Acem Diyarı’na, bu kudretli rakibiyle müsabakaya sevk eder. Üşenmez kalkıp gider. Lakin bir derviş kıyafeti ve kisvesiyle. Kendisini saklamak istemektedir ve bunun da elbette sebepleri vardır. Kollarını yırttığı eski bir derviş elbisesini giyerek, alır sırtına bohçasını, düşer yollara. Göğsüne de kocaman bir geçici dövme yaptırır. Tıpkı o dönemde birçok dervişin yaptırdığı gibi. Gece gündüz yol alır iran çöllerinde.
Nihâyet göğsünde dervişlik nişânı, üzerinde bir hırka, sırtındaki heybede bir lokma, Acem topraklarındadır. Önce bir handa kalır birkaç gece. iran’da satranç çok meşhurdur ve neredeyse bu oyunu bilmeyen yok gibidir o dönemde. Yavuz Selim Han, handa kalan diğer yolcularla da satranç oynar ve karşısına çıkan herkesi kolaylıkla mağlup eder. Bu hâl, hancının dikkatini çeker. Kimsin? Necisin? Nereden gelir nereye gidersin? Suallerinden sonra, bu Osmanlı dervişinin şânı, kulaktan kulağa yayılmaya başlar. Mısır’daki sağır sultanın duyduğu haber, Şâh’ın sarayında da duyulur.
Kendisi de çok iyi bir satranç ustası olan Şah ismail, bu hususta rakibi olmasına tahammül edemez ve emreder, hattâ haykırır:
- Derhâl ve behemehâl o dervişi huzuruma davet edesüz. Görelim ki kâmeti kıymeti ve dahi mahâreti, rivâyet edildiğü vechile midür. Bir de biz tecrübe edelüm.
Yavuz Selim Han saraya davet edilir. Zaten Yavuz’un maksadı da budur: Şah ismail’le savaş meydanlarında kapışmadan evvel satranç tahtasında kapışmak.
Şah’ın huzuruna çıkan Yavuz Selim Han, evvelâ küçümseyici bir tavırla baştan aşağı süzülür Şah ismail tarafından. Ne de olsa basit bir derviş görünümündedir her şeyiyle. Şah ismail satranç diliyle sorar:
-Bre derviş! Sen misin Şahın karşısına vuruşmak için rakip diye çıkacak piyade.
Yavuz Selim Han’ın cevabı da yine satranç diliyle olur:
-Bazen bir piyade dahi mat eder şâhı bu devranda bilmez misin ey hükümdar.
Kısa fakat dostça bir muhabbetten sonra müsabaka başlar. Sarayın devâsâ salonunda nefesler tutulur. Kelimeler yutulur. Lakin Yavuz Selim Han çok kısa bir süre içinde mat olur.
Bu durum câlib-i dikkattir zira, şânı saraya bir anda duyulan dervişin bir anda mat olması… Vardır muhakkak bir açıklaması.
Şehzade Selim elbette kasıtlı olarak mağlûp olmuştur rakîbine. Evvelâ bir tanımak ve tartmak ister düşmanını. Metodu nedir, tarzı, tavrı, telakkîsi nicedir. Bundan sonra yapacağı hamle ona göredir.
Şah ismail, rakîbinin bu kadar kısa süre içinde mağlup olmasına bir anlam veremez. içten içe de şüpheye düşer. Bu işte bir oyun olduğunu sezer ve tekrar oynamayı teklif eder.
Taşlar yeniden dizilir ve ikinci müsabaka başlar. Bu defa da çok kısa bir sürede Şah ismail mat olur. Hem de az önce rakîbinin mat olduğu gibi değil. Seçimsiz ve çaresiz bırakılarak, ezici ve dâhî bir kudret karşısında çok kötü bir şekilde mat olur. Şimdiye kadar hiç olmadığı bir biçimde, zavallıca mat olur. Koca bir kaplanın pençesindeki küçük bir sıçanın çaresizliğiyle mat olur bu küçümsediği derviş karşısında. Öfkelenir. Ve bu öfkeyle gürler birden rakîbine:
- Bre Derviş! Hiç Şahlar mat edilir mi?
Elinin tersiyle de bu garip dervişe bir tokat aşkeder. Yavuz Selim Han, ne bu tokadın ne de bu suâlin altında kalmamalıdır. Cevap verir:
-Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim dahi tavrım ona göre olurdu.
Tokadın cevabını ise birkaç yıl sonra verecektir. Bu tokadı unutmamak için kulağına bir küpe takar. (Kulağına küpe olsun, deyimi buradan gelir) Şah ismail mat olmuştur. Kızar, öfkelenir, köpürür lâkin hakperesttir.
-Verin şu küstah dervişe bir kese altın, uzaklaşsın buradan.
Şah ismâil, hâlâ O’nun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır. Yavuz Selim, altın kesesini alır ve Şah ismail’in sarayını terk eder. Lakin şahı mat ettiği büyük salonun devâsâ kapısından çıkmadan önce geriye doğru döner ve tahtında oturan Şah ismail’e şu şiirini okur:
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / âlemde / serdâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / serdâr olur / dildâr olur
Yâvuz Sultan Selim’e âit olan bu kıta O’nun ne yüce bir şâir ve ne büyük bir dâhî olduğuna en bâriz bir remizdir. Zira mısralar soldan sağa da okunsa, yukarıdan aşağı da okunsa aynıdır. Divan edebiyâtında buna Vezn-i Âher denir. Ve bu tarzda yazılan ilk kıta da budur. Yani Dîvan Edebiyâtı, Vezn-i Âher gibi bir cevheri, Yavuz Sultan Selim Han sayesinde kazanmıştır vesselâm. Biz hikâyemize dönelim.
Şehzâde Selim, Şâhın verdiği bir kese altunu, Tebriz’de şehrin taç kapısına yakın büyük bir çınar ağacının altına gizlice gömer. Ve Tebriz’i terk eder.
Aradan yıllar geçer. Yavuz Selim, Padişah olur. Ve iran üzerine bir sefer düzenler. Çaldıran ovasında iki güçlü Şah karşılaşır. Yıllar önce Tebriz’de bir satranç tahtasında karşı karşıya gelen iki şah, bu gün gerçek bir savaş meydanında ordularıyla, canlı birer satranç taşları gibi dizilmiş, birbirlerinden ilk hamleyi beklemektedirler. Yavuz Sultan Selim Han yıllar önce haksız yere yediği tokadın acısını hâlâ unutmamıştır. Ve işte bu gün o tokadın bedelini ödetme zamanıdır. Kıran kırana bir savaş olur. Çaldıran ovasında o gün, insanın başını ağrıtacak derecede bir kan kokusu hâkim olmuştur havaya. Ve netice: Et meydanına dönmüş alanda skor tablosu 2-1 i gösterir. Şah ismail ikinci defa mat olmuştur. Hem de bir daha ayağa kalkamayacak şekilde. Tam bir mat.
Yıllar önce kulağına takılan küpenin artık çıkarılma zamanı gelmiştir. Oyunda da gerçekte de mat ettiği şaha da, son darbeyi, gönderdiği mektuptaki şu cümlelerle vurur: “Ben sana Çaldıran’da mat olacağını, yıllar önce Tebriz Sarayı’nda, satranç tahtasında gösterdim. Lâkin sen basîretsiz bakışınla, karşında sadece basit bir derviş ve basit bir oyundan başka bir şey göremiyordun.” Şah ismail Yavuz’un mektubunu okurken, okuduğu her bir cümle, bir hançer darbesi gibi iner göğsüne. Ve mektup şu cümlelerle son bulur:
-Tebriz Sarayı’nda mat olduğu bir dervişe tokat atmak erlik değildir. Atacaksan tokadı böyle atacaksın.
… istanbul’da bir söylenti kulaktan kulağa dalga dalga yayılmaktadır. Rivâyete göre Yavuz, henüz şehzade iken Tebriz’e gitmiş ve satrançta Şah ismail’i yenmiştir. işte yıllar sonra Çaldıran zaferi nihâyetinde Tebriz’i terk ederken Sultan Selim Han, yanındaki silahtarına şöyle der:
-Bak a Silahtar Ağa, gidip şol çınarın altındaki toprağı kazasun. Ne bulursan hepsi dahi senindir.
Silahtar Ağa çınarın dibini kazdığında çürümüş bir kese ve içinde çil çil iran altunları bulur. Anlaşılır ki Yavuz Selim Han şehzâde/piyâde iken dahi Şah’ı mat etmiştir. -
2.
+2ya bu mektup yazan değilmiydi? ben mi karıştırıyom yoksa amk?
benki yedi cihana hükmetmiş bilmemnerelerin sahibi, senki huur çocuğu iran mahallesinin muhtarı zütveren. hakkariyi isgal etmişin, ordan çık, kız bacını elinden alırım. bu fermanı da dürüp zütüne sokarım.
sevgilerle,
yavuz -
3.
0Tokadın cevabını ise birkaç yıl sonra verecektir. Bu tokadı unutmamak için kulağına bir küpe takar. ( Kulağına küpe olsun, deyimi buradan gelir ) Şah ismail mat olmuştur. Kızar, öfkelenir, köpürür lâkin hakperesttir.
-Verin şu küstah dervişe bir kese altın, uzaklaşsın buradan.
Şah ismâil, hâlâ Onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır. Yavuz Selim, altın kesesini alır ve Şah ismailin sarayını terk eder. Lakin şahı mat ettiği büyük salonun devâsâ kapısından çıkmadan önce geriye doğru döner ve tahtında oturan Şah ismaile şu şiirini okur: -
4.
0anlat panpa
-
5.
0SANMA ŞÂHIM / HERKESi SEN / SÂDIKÂNE / YÂR OLUR
HERKESi SEN / DOST MU SANDIN / BELKi OL / AĞYÂR OLUR
SÂDIKÂNE / BELKi OL / ÂLEMDE / SERDÂR OLUR
YÂR OLUR / AĞYÂR OLUR / SERDÂR OLUR / DiLDÂR OLUR.
Yâvuz Sultan Selime âit olan bu kıta Onun ne yüce bir şâir ve ne büyük bir dâhî olduğuna en bâriz bir remizdir. Zira mısralar soldan sağa da okunsa, yukarıdan aşağı da okunsa aynıdır. Divan edebiyâtında buna VEZN-i ÂHER denir. Ve bu tarzda yazılan ilk kıta da budur. Yani Dîvan Edebiyâtı, Vezn-i Âher gibi bir cevheri, Yavuz Sultan Selim Han sayesinde kazanmıştır vesselâm. Biz hikâyemize dönelim. -
6.
0Şehzâde Selim, Şâhın verdiği bir kese altunu, Tebrizde şehrin taç kapısına yakın büyük bir çınar ağacının altına gizlice gömer. Ve Tebrizi terk eder.
Aradan yıllar geçer. Yavuz Selim, Padişah olur. Ve iran üzerine bir sefer düzenler. Çaldıran ovasında iki güçlü Şah karşılaşır. Yıllar önce Tebrizde bir satranç tahtasında karşı karşıya gelen iki şah, bu gün gerçek bir savaş meydanında ordularıyla, canlı birer satranç taşları gibi dizilmiş, birbirlerinden ilk hamleyi beklemektedirler. Yavuz Sultan Selim Han yıllar önce haksız yere yediği tokadın acısını hâlâ unutmamıştır. Ve işte bu gün o tokadın bedelini ödetme zamanıdır. Kıran kırana bir savaş olur. Çaldıran ovasında o gün, insanın başını ağrıtacak derecede bir kan kokusu hâkim olmuştur havaya.
Ve netice: Et meydanına dönmüş alanda skor tablosu 2-1 i gösterir. Şah ismail ikinci defa mat olmuştur. Hem de bir daha ayağa kalkamayacak şekilde. Tam bir mat. -
7.
0Yıllar önce kulağına takılan küpenin artık çıkarılma zamanı gelmiştir. Oyunda da gerçekte de mat ettiği şaha da, son darbeyi, gönderdiği mektuptaki şu cümlelerle vurur; Ben sana Çaldıranda mat olacağını, yıllar önce Tebriz Sarayında, satranç tahtasında gösterdim. Lâkin sen basîretsiz bakışınla, karşında sadece basit bir derviş ve basit bir oyundan başka bir şey göremiyordun. Şah ismail Yavuzun mektubunu okurken, okuduğu her bir cümle, bir hançer darbesi gibi iner göğsüne. Ve mektup şu cümlelerle son bulur:
-TEBRiZ SARAYINDA MAT OLDUĞU BiR DERViŞE TOKAT ATMAK ERLiK DEĞiLDiR. ATACAKSAN TOKADI BÖYLE ATACAKSIN.
(Bu arada istanbulda bir söylenti kulaktan kulağa dalga dalga yayılmaktadır. Rivâyete göre Yavuz, henüz şehzade iken Tebrize gitmiş ve satrançta Şah ismaili yenmiştir.
işte yıllar sonra Çaldıran zaferi nihâyetinde Tebrizi terk ederken Sultan Selim Han, yanındaki silahtarına şöyle der:
-Bak a Silahtar Ağa, gidip şol çınarın altındaki toprağı kazasun. Ne bulursan hepsi dahi senindir.
Silahtar Ağa çınarın dibini kazdığında çürümüş bir kese ve içinde çil çil iran altunları bulur. Anlaşılır ki Yavuz Selim Han şehzâde/piyâde iken dahi Şahı mat etmiştir.) -
8.
0anlamadım sonunu... kafam çok güzel ondan heralde...
-
9.
0güzelmiş panpa
-
10.
0yalanını gibeyim. satranç iran'da çok meşhurmuş. satranç iran'dan çıktı zaten geri zekalı.
-
11.
0@17 olayı özetlemiş beyler, bu başlıkta yavuz sultanın iran kralına attığı diss anlatılıyor.
-
12.
0işte buda ceddin ne denli akıllı olduğunu ve gerçekten bir imparatorluk olduğunu gösteren binlerce örnekten birkaçıdır. ancak bir müddet sonra karıyla kızla şanla şöhretle iç karışık taht kavgası buna benzer kargaşalar çıkarılarak osmanlının içten içe yok olması tabiri caizse kendini başını yemesi gerçekleşir.
not : osmanlıcı değilim ama osmanlıyıda küçük bir beylik olarak sayamazsınız. -
13.
0bu yüce insan satranç ustası şahsiyet iyide bir kardeş katilidir ayrıca
-
14.
0Şahın huzuruna çıkan Yavuz Selim Han, evvelâ küçümseyici bir tavırla baştan aşağı süzülür Şah ismail tarafından. Ne de olsa basit bir derviş görünümündedir her şeyiyle.
Şah ismail satranç diliyle sorar:
-Bre derviş! Sen misin Şahın karşısına vuruşmak için rakip diye çıkacak piyade.
Yavuz Selim Hanın cevabı da yine satranç diliyle olur:
-Bazen bir piyade dahi mat eder şâhı bu devranda bilmez misin ey hükümdar.
Kısa fakat dostça bir muhabbetten sonra müsabaka başlar. Sarayın devâsâ salonunda nefesler tutulur. Kelimeler yutulur. Lakin Yavuz Selim Han çok kısa bir süre içinde mat olur.
Bu durum câlib-i dikkattir zira, şânı saraya bir anda duyulan dervişin bir anda mat olması; Vardır muhakkak bir açıklaması.
Şehzade Selim elbette kasıtlı olarak mağlûp olmuştur rakîbine. Evvelâ bir tanımak ve tartmak ister düşmanını. Metodu nedir, tarzı, tavrı, telakkîsi nicedir. Bundan sonra yapacağı hamle ona göredir.
Şah ismail, rakîbinin bu kadar kısa süre içinde mağlup olmasına bir anlam veremez. içten içe de şüpheye düşer. Bu işte bir oyun olduğunu sezer ve tekrar oynamayı teklif eder.
Taşlar yeniden dizilir ve ikinci müsabaka başlar. Bu defa da çok kısa bir sürede Şah ismail mat olur. Hem de az önce rakîbinin mat olduğu gibi değil. Seçimsiz ve çaresiz bırakılarak, ezici ve dâhî bir kudret karşısında çok kötü bir şekilde mat olur. Şimdiye kadar hiç olmadığı bir biçimde, zavallıca mat olur. Koca bir kaplanın pençesindeki küçük bir sıçanın çaresizliğiyle mat olur bu küçümsediği derviş karşısında. Öfkelenir. Ve bu öfkeyle gürler birden rakîbine:
- Bre Derviş! Hiç Şahlar mat edilir mi?
Elinin tersiyle de bu garip dervişe bir tokat aşk eder.
Yavuz Selim Han, ne bu tokadın ne de bu suâlin altında kalmamalıdır. Cevap verir:
-Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim dahi tavrım ona göre olurdu. -
15.
0Yavuz Sultan Selim Han, henüz şehzâde iken iran Şahı Şah ismail 'in çok iyi bir satranç ustası olduğunu duyar. Şehzadeliğinde bile rakip kabul etmeyen fıtratı, Onu taa Acem Diyarına, bu kudretli rakibiyle müsabakaya sevk eder. Üşenmez kalkıp gider. Lakin bir derviş kıyafeti ve kisvesiyle. Kendisini saklamak istemektedir ve bunun da elbette sebepleri vardır. Kollarını yırttığı eski bir derviş elbisesini giyerek, alır sırtına bohçasını, düşer yollara. Göğsüne de kocaman bir geçici dövme yaptırır. Tıpkı o dönemde birçok dervişin yaptırdığı gibi. Gece gündüz yol alır iran çöllerinde.
-
16.
0http://tinyurl.com/c9ayw72 buyrun beyler
-
17.
0anlat panpa dinliyorum
-
18.
0not: lokumlara osurdum
edit: iran kralı ne oc iran şahı -
19.
0taşın altından çıkan keseyi yavuz sultan paşasına vermiş sonunda tamam kes
-
20.
0Nihâyet göğsünde dervişlik nişânı, üzerinde bir hırka, sırtındaki heybede bir lokma, Acem topraklarındadır. Önce bir handa kalır birkaç gece. iran'da satranç çok meşhurdur ve neredeyse bu oyunu bilmeyen yok gibidir o dönemde. Yavuz Selim Han, handa kalan diğer yolcularla da satranç oynar ve karşısına çıkan herkesi kolaylıkla mağlup eder. Bu hâl, hancının dikkatini çeker. Kimsin? Necisin? Nerden gelir nereye gidersin? Suallerinden sonra, bu Osmanlı dervişinin şânı, kulaktan kulağa yayılmaya başlar. Mısırdaki sağır sultanın duyduğu haber, Şâhın sarayında da duyulur.
-
painful anal izleyen efendi erkek
-
dexerin sonu saddam gibi olacak
-
sitede kimss yok bengidiyom
-
faizden para kazananların parası dağıtılsın
-
clint eastwood öl artik huur cocugu
-
mahkeme kararıyla gibişleri iptal ettiricem
-
beyler aylık 45 bin maaş alıyorum ama
-
150 kez ciks yalanı
-
suriye hükümeti ypgyi dehleyecek
-
traş makinaları zamanın gerisinde kalmış
-
yillardir stresle yaşadım yaşiyorum ama hala
-
atatürkçü seküler kürt erkeği prototip
-
2028 seçimlerinde akp mhp dem ittifak yapar mı
-
damacananın ağzı neden sivri değil
-
webcam taklu anal ferresi izledim
-
micheal caine öl artik huur cocugu
-
kurtlar vadisinde ömer baba allahsız
-
acaba sözlükteki herkes
-
gran torino gel hele gel
-
gelecekteki kariniz banyoda agliyor
-
bi domuz milleti olduğunuz halde
-
blake blossom
-
20 yaşındayım elimlen beraber olmaktan sıkıldım
-
pek bi tadı tuzu yok sözlüğün
-
sportingisbin macinda korner iynayacakfim
-
beyaz adama verseydi ölmeyecekti
-
beyler 31 çekmekten penisim yara oldu
-
kadın okuryazarlığında arabistandan gerideyiz
-
hayat kime zor
-
kafkas man sende güvenlik olsana
- / 2