0
düşünüyorum. bu cümlenin sahibi ipek ertürk hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim, bilmiyordum. ve ne kadar.. üzerinde yorum yaptırmayacak kadar kalp tıkayıcı bir cümle bulmuş. bi yarım saattir falan ekrana bakakalmış vaziyette duruyorum. bu durum, bu şey.. hiç adil değil.
bilmiyorum sadece mi bize özgüdür ama, biz, burada yaşayanlar, buralardakiler, her birimize ayrı ayrı kepazelikler bulaşmış. karar veremedim, doğar doğmaz elde edilen bir özellik mi, yoksa yıllar ilerledikçe mi değişiyoruz. herkesin yüzüne bakıyorum. anlamı olan bi şeyler söylemeleri için. aynada kendime bakıyorum. aynı anlamsızlık, aynı gerizekalılık benim de üzerime sinmiş. bazen ölmek için o kadar dua ediyorum ki. kaale alabileceğim bi tanrı çıksın da beni görsün diye o kadar bekliyorum ki. kendi kendime yapamam. ya da göktaşı çarpması, ani yok oluş, bilmiyorum, silinip gitmek. çünkü o kadar.. o kadar saçma şeylerle dolu ki burası. biliyorum mesela, şu an yazdıklarım o kadar gerizekalı görünüyodur ki ordan. mesela, "ergenlik hezeyanlarını aşamamış bir düdüğün feryatları", ya da ne bileyim, belki ipek ertürk'ün hatırasına saygısızlık. kendi kusmuğumu buraya yazıp da kirletmek değil amacım, zaten amacım ne onu da bilmiyorum. bu cümle ama.. bu cümle.. "yavaş yavaş delirdim ve kimse fark etmedi" cümlesi. kimse fark etmez zaten. ben de olsam fark etmezdim. çünkü birbirinin üzerine bu kadar basma meraklısı, içi bu kadar puştluk ve sosyopatlıkla doluyken; hala daha "anlayışlı, başkasına değer verir" gibi gözükmeyi önemseyen başka bir tür tanımadım. ben ölürüm, o ölür ve herkes sigarasını yakıp makarasını çevirmeye devam eder. "insancıl olmak" diye bir kavram var. ama insancıl olmak, insana yakın olmak, neden, neresinden olumlu bir anlam taşır ki?
günlük hayatta çok yalan söylüyorum, 1500 kere falan buraya yazdım içimi dökmek için. çünkü bencil ve aşağılık bi herifim, çünkü öyle gerekiyor. ve karşımda muhattap diye aldığım herkesin de yalanlar söylediğini biliyorum. dünyanın en iyi insanı diye karşıma çıkanların kafalarının da lağımda yıkanmış olduğunun bilincindeyim. ama birbirimize söylemiyoruz. birbirimize iyi çocuklar gibi davranıyoruz. yüzyüze bakıyoruz çünkü. birbirimize ihtiyacımız var. yoksa olmaz. yoksa hepimiz muallak gibi sürünürüz. gülünç duruma düşeriz. herkes bize güler. çünkü biz de öyle biri olsa da gülsek diye tetikte beklemekteyiz. hepimiz birbirimizden nefret ediyoruz ama iyi gözüküyoruz. çünkü yalnız başımıza yapamayız, yalnız kalırsak ağzımıza sıçarlar, aman aman. işte biz bu dünyada o kadar muhtaç, o kadar pisliğiz. o kadar ki işte; ölesiye tiksindiğin, arkasından binbir laf çevirdiğin insanları en sağlam kaderdaşların, yoldaşların yapmak zorundasın. yağ çekmek zorundasın. yalaka olmak zorundasın. her kalıba girmek zorundasın. her şeklin adamı olmak zorundasın. sinsice ama. göstere göstere değil. yalakaları da hiç sevmiyoruz çünkü, aramızdan dışlıyoruz. ne kadar gizli yalakasın, o kadar başarılısın. bu tür pisliklere kafan çalışmalı, geri kalanında ise tam bir geri zekalı olmak zorundasın, geri zekalığınla övünmek zorundasın. hayatın belli sınırda, sınırı aşmak bile istemeyip, gerçek şeylerin çamurunda sıkışıp kalmışsın. hareketsiz. tak gibi. olduğun şeyden memnunsun. olduğun şeye devam ediyosun. çünkü hiç değilse pislik varlığını sürdürmeye devam ettin. çok güçlü oldun. ne tak oluyosa artık, varlık sürdürmenin neresi cesaretse, neresi bi başarıysa. ama sus sus, en azından intihar edip de zayıflık yapmadın.
bazen nefret bile yeterli gelmiyor. nefretin, tiksintinin ve bencilliğin ortasında kendimi tanımladığımı düşünürdüm. ama yeterli gelmiyor. farklı insanlar mı olacak, farklı insanlar mı gelecek? neyin değişmesini bekliyorum? bazen gerçek halimi ortaya çıkardığımda; insanların bana ne kadar iğrenç baktığını fark ediyorum ve "evet, ben de size böyle bakıyordum ki" dünyasına giriyoruz, belki hayatlarımızda ilk defa birbirimizi anlıyoruz. anlayışlı bir dünya için dürüst olmak gerekiyor. onlar benden tiksindi, ben de onlardan. delilik değil bu, ben yavaş yavaş delirmedim, hızlı hızlı da delirmiyorum. ve ben burdayım, etrafımdakiler de burda, herkes burda ama ipek ertürk burda değil, farkındalığı yüzünden, bilinci yüzünden burda değil. biz bütün salaklığımız ve sülüklüğümüzle burdayız, bütün kakalaklığımızla, bütün salyalarımızla burdayız ama ipek ertürk değil. bu çok adice. hiç adil değil.
bu çok yanlış bi şey ya. her şeyin gidişatı çok yanlış. hiçbir düşüncem birbirine uymuyor. hiçbir hareketim tutarlı değil. ama bunun yanlış olduğu ortada. ipek ertürk'ün burda olmaması, onun yerine benim olmam, onların olması, bu doğru değil. hiçbir şey kendiliğinden düzelmiyor. üç gün sonra burda yazdıklarım benim için hiçbir şey ifade etmeyecek. ne için yazdığımı da bilmiyorum. hiçbir şeyi değiştiremiyorum. olduğum şeyin dışına da çıkamıyorum. olduğum yerde duruyorum. hiçbir şey yapmaya çaba sarf etmiyorum. herhalde bu, bu en iğrenç bir farkındalık olsa gerek.
bütün kalbimle diliyorum, umarım ipek ertürk, şu an huzurludur.