-
76.
+3 -5daha ilk sayfadan "yazsana oç" diye laf gelmiş. taku yedik amk. neyse. akşama yazıcam.
-
77.
+8Bir roman gibi düşünün ulan, gerçek yada gerçekte olabilecek olaylar bütünü gibi düşünün, sürekli yok gerçekti değildi diyip adamın hevesini kaçırmayın, güzel güzel okuyoruz işte.
-
78.
+8#Tümünü Göster
normalde çalmaya başlamadan önce az da olsa çene çalardım,
ama yapmadım direk girdim şarkıya.
ilk şarkıyı bitirmek üzereydim ki ezgi girdi mekana.
uzaktan selam vererek her zaman oturduğu sağ arka köşedeki yerine oturdu.
bi bira söyledi kendine.
başımla selam verdim ben de belli belirsiz.
öyle şarkılar türküler devam ettik geceye.
hareketli hiç çalmadım neredeyse.
emre aydın, sezen aksu, mehmet erdem paso böyle gidiyordum.
istek parçalar gelmeye başlamıştı.
ilk istek teoman - iki yabancı'ydı.
sevdiğim bir parçaydı.
direk başladım çalmaya.
isteğin sahibi olan masa başta olmak üzere sağlam bi alkış aldım.
sonrasında da mendile yazılı isteklerle devam ettim.
garsonların önüme koyduğu mendilleri tek tek açıyor, okuyor ve es geçmeden çalıyordum.
ama ezgi'nin bugün benden istediği bi şey vardı.
"benim için bi şarkı çal" demişti.
çalacaktım elbet de,
hoşuna gitmeyecekti belki ama çalacaktım tabi ki de.
sadece ezgi'ye bakıyordum.
sırada onun şarkısı olduğunu anladı ezgi,
gülümsedi,
ama ben gülümsemedim beyler.
baktım öyle uzun uzun ona.
başladım ali atay'dan yalan'ı çalmaya.
ezgi'nin de çok sevdiği bir şarkıydı bu ama sözleri çok manidar olduğu için az önce gülen gözler yerini hüzne bıraktı.
gözlerimi ayırmadım ondan.
gözlerinin içine baka baka sonuna kadar söyledim şarkıyı.
ezgi cesurdu.
öyle kaçmazdı kolay kolay.
o da ayırmadı gözlerini benden.
şarkıyı bitirerek sigara molası vermek için 15 dk arar verdim.
normalde bu arada bizim çocukların ezgi'yle murat'ın masasına otururdum ama bu sefer yapmadım.
arka tarafa geçtim, bi sigara yaktım.
1 kesmedi 2.'yi de yaktım hemen ardından.
o da çabucak bitti.
ağzımı ıslatmak için bardan bi bira alarak çıktım sahneye geri.
sahneye çıktığımda göremedim ezgi'yi yerinde.
başta "sigara içmek için dışarı çıktı herhalde" diye düşündüysem de 2 şarkı çalmama rağmen gelmemişti ezgi.
ne yalan söyliyim üzüldüm lan beyler,
"keşke yapmasaydım öyle" diye geçirdim bir an içimden.
çünkü onlara ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim aradığım cevapları vermeyecekti onlar,
geçmişimin anahtarı aslı'daydı.
saat 11:30'a doğru geliyordu ki beklenen misafirler geldi.
50 yaşlarında 2 adam, 30 yaşlarında 2 güzel kadın en önde kendileri için ayrılan masaya oturdular.
şarkımı söylerken kafamla selamladım onları.
ama sonra çok garip bi şey oldu beyler.
gelenlerden uzun boylu olan adam göz göze geldiğimiz ilk andan itibaren ayırmadı gözlerini benden.
her hangi bi duygu yoktu herifin bakışlarında ama bakıyordu işte, rahatsız edercesine bakıyordu.. -
79.
+7 -1Aq boncuk u da bunu da yazan adam aynıysa bırakın yazsın amk. En azından sistemli yaziyo düzgün yaziyo istere kurgu olsun aq vakit geçiriyoz surda milleti ifşa etmeye çalışmıyoruz amk.
-
80.
+8boncuk çıkacak diye çok korkuyorum ama yine de kendime engel olamıyorum, okuyorum. rez aq
-
-
1.
+4Aynen pampa bende yeni başladım yetişecem inş canlıya
-
1.
-
81.
+8Beyler boncuk ömerin ta kendisidir hikayeyi okumayın züte gelirsiniz. Boncuk omerin hikayesini okuyun anlarsınız
-
82.
+8Taksiye mi çıktın
-
-
1.
+2ahahah neyse rez syfa 8
-
1.
-
83.
+7akşamı iple çekiyorum. daha ilk günlerden heyecan arttı amk. akşama mevzular karışık ben size diyim.
-
84.
+6 -1boncuk ömer oldugunu bile bile okuyorum tutamıyorum kendimi amk
-
85.
+6 -1#Tümünü Göster
-denedik mi..? dedim
aslı cevap bile veremeden hiç bir şey olmadığını bilmeme rağmen kendi kollarıma baktım birden.
aslı güldü.
acı acı güldü beyler.
-biz birdik ali, ben 2 yıl amatem'de yattım, bir gün bile yalnız bırakmadın beni, nerdeyse orda benle beraber yattın, o yüzden beraber denedik. dedi
-sonra. dedim
-sonra sen hayatının belki de en aptalca kararını verdin. dedi
-ne yaptım. dedim
-okulu bıraktın ali. dedi
-ne için. dedim
-yanımda olabilmek için, beni bu illetten kuratabilmek için, ama bak hala delik deşik kollarım, ne için uğraştın, ne için bıraktın okulunu, bir hiç için. dedi
bana lise mezunu olduğum söylenmişken şimdi de üniversite terk olduğumu öğreniyordum.
ama artık şaşırmıyordum.
hayatımın kocaman yalanlar üzerine kurulu olduğunu bi kaç hafta önce zaten öğrenmiştim ve bundan sonrası ne kadar sert olursa olsun daha hafif geliyordu.
-peki sonra, sonra ne oldu aslı. dedim
-caner... o bana uyuşturucu temin ediyordu. dedi
-evet? dedim
-insanın parası kalmayınca o illeti alabilmek için... dedi aslı ama devam edemedi
hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
deli gibi sarılıyordu bana.
neredeyse canımı yakacak kadar sıkı sarılıyordu.
aslı'nın devam edemediği cümlenin devamı beni kahretmişti.
beynimin acıdan uyuştuğunu hissettim.
hiç bir şey düşünemiyordum o an.
-devam et. dedim
aslı devam edemedi.
-devam ett. diye yükselttim sesimi.
-işte o zaman, ,işte o zaman insan her şeyi yapıyor ali. dedi
-ben nerdeydim, ben nerdeydim o zaman, yok muydu param. dedim gözyaşları içinde
-vardı ali, şimdikinden çok daha fazla vardı hem de, hepsini benim uğruma harcadın, elin titreye titreye verdin bana o uyuşturucunun parasını. dedi
-ee peki o zaman neden? dedim
-seni de tükettim be ali, hiç bi takun kalmadı, günde nerdeyse 3 iş yapar oldun. dedi
-sonra? dedim
-sonra gittim işte ali, hayatını daha fazla gibmemek için canerle birlikte gittim işte. dedi
içimdeki boşluğun yerini artık kocaman bir ateş kaplamıştı.
artık murat'ın da ezgi'nin de "gerçekler ya seni sandığın kadar mutlu etmezse" derken ne demek istediği artık daha iyi anlayabiliyordum.
gerçekler içimi yangın yerine çevirmişti,
gerçekler ebemi gibmişti,
gerçekler bana çok ağır gelmişti.
ikimiz de ağlıyorduk deli gibi.
mahvettiğimiz gençliğimize,
harap olan geçmişimize ağlıyorduk.
-peki o kaza... o kaza nasıl oldu aslı. dedim
-ben caner'in yanına gittikten sonra buldun geldin beni ali, ama ben duramadım, yapamadım o illeti almadan, geri gittim ona, mecburdum çünkü, sonra sen tekrar aldın beni, ama ben sonra tekrar gittim ona, vazgeçmedin benden, bu döngü bi süre böyle gitti ali, sonra sen çareyi beni kaçırmakta buldun, uzaklara gidiyorduk, çok uzaklara.. ama kader işte kopartmadı beni bu illetten. geçmişimizden kaçarken kaza yaptık, karşıdan gelen kamyonun altına girdik. sen arabada sıkışmıştın. çıkartamadım seni. bense bi kaç sıyrıkla yürüyerek kendim çıktım arabadan. kamyon şoförü de bayılmıştı. -
-
1.
+3vay canına
-
1.
-
86.
+6 -1#Tümünü Göster
kadın cevap vermemişti.
ama yusuf cevabını almıştı.
babanne, yusuf'a küsmüştü.
"ulan benim yüzümden olmasın sakın" dedim bir an içimden.
ama yusuf bu küslüğün sebebini çok iyi biliyordu.
kotunun arka cebinden çıkarttığı bonibon'u havada sallayarak
-eee kim yicek şimdi bunları. dedi yusuf.
kadın "sıpa seni" diyerek gülen yüzüyle arkasını döndü ve istediğini aldı.
bütün mevzu bu 1 liralık bonibondu.
kadın çocuk gibi heyecanla bonibonun kapağını açtı ve avcuna döktüğü renkli bonibonlardan bi kaç tanesini ağzına attı.
yusuf yanıma geldi tekrar.
-babannemin bütün hilelerini öğreticem sana, merak etme. dedi
"o kadar kalmıcam, gerek yok" dediysem de içimden
tebessüm ederek karşılık verdim yusuf'a.
yusuf masayı hazırlamak için mutfağa geçti, yardım etmek için ben de peşinden gittim.
dışardan getirdiği yoğurt ve ekmeği masaya koydu,
dolaptaki yemekleri ısıttı.
-babanne hadi, masa hazır. dedi biraz sonra yusuf.
babanne geldi biraz sonra.
masaya oturduk.
-babanne dün geç geldik, tanıştıramadım, kusura bakma, bu ali, yakın bir arkadaşım. dedi göz ucuyla bana bakıp yalan söyleyerek.
sonra bana döndü
-ali, bu da babannem, adı ayşe, benim canyoldaşım, biraz aksidir ama pamuk gibi bi kalbi vardır. dedi gülerek.
-sensin aksi. diyerek elindeki temiz kaşıkla yusuf'un kafasına vurdu ayşe teyze.
hepberaber gülüştük.
başta bana gayet soğuk gelen bu ev içine girdikçe daha da ısınıyordu.
varlıklı bir ev değildi burası.
bir garson maaşıyla dönüyordu ama mutluluk vardı,
neşe vardı..
bunlar bana uzak olan duygulardı,
bunlar özlemini çektiğim duygulardı..
yemek üstü sigarasını içmek için arkadaki balkona çıktım masayı yusufla beraber kaldırdıktan sonra.
biraz sonra yusuf geldi yanıma.
-babannem üzmedi di mi seni. dedi
-o nasıl laf kardeşim. dedim
-bazen beni kızdırıyor ama yine de bi şey diyemiyorum, o benim can yoldaşım. dedi
-annen, baban? diye sordum ufaktan tırsarak.
-yoklar. dedi
-öldüler mi. dedim
-belki de, bilmiyorum. dedi
-anlamadım. dedim
-çek'liyim ben kardeşim. dedi
-çek derken? dedim
-çocuk esirgeme kurumu. dedi
-hadi ya. dedim üzülerek.
ortam birden buz gibi olmuştu.
-sıkma be canını, ben alışalı yıllar oldu, bi de buna mı üzülelim şimdi. dedi gayet neşeli bir şekilde.
önce güldüm ben de onla.
sonra dayanamadım ve sordum?
-peki babannen? dedim
-öz değil, beni evlatlık alan, baba denilen adamın annesi. dedi -
87.
+5 -2bu hikayeyi ve bu geceyi daha iyi özetleyen bir şarkı daha var mıdır acaba.. http://youtu.be/nD6ib2h90sw
-
88.
+7#
cevap vermedim.
çocuk da daha fazla üstelemedi.
yoldan geçen bi taksiye el etti durdurmak için.
-arabam var. dedim
taksi de müşterisi olduğu için durmamıştı zaten.
-nerde abi. dedi
-şu ara sokakta. dedim
çocuk hiç bi şey demeden koluma girdi ve ayağa kaldırdı beni.
arabanın yanına gelmiştik.
arabanın kapısını açtım ve bindim arabaya.
-yolun açık olsun abi. dedi çocuk.
-eyvallah, sen de kusura bakma. dedim
-olur abi öyle, sıkıntı yok. dedi ve gitti çocuk.
adını bile bilmediğim bu eleman güzel elemandı,
delikanlıydı.
başka bir zamanda karşılaşsaydık iyi iki dost bile olabilirdik belki.
arabanın camlarını açtım ve bi sigara çıkarttım cebimden.
gidecek bir yerim yoktu,
bu şekilde çanakkaleye de dönemezdim.
çaresizdim.
sigara üstüne sigara yaktım.
aklımda hiç bir şey yoktu,
"aslı" diyordum,
"neden inmedi o arabadan, neden göz yumdu caner'in beni dövmesine?" diyordum sadece.
ara ara o kazadan kalma tek hatıra olan çığlık sesi yankılanıyordu beynimde.
kafayı yemek üzereydim.
"yarın ola hayrola" diyerek gözlerimi yumdum.
arabada uyumaya karar vermiştim.
uyuyamadım tabi ki de.
ama kapalıydı gözlerim.
ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama biraz sonra arabanın yarım açık olan cdıbını tıklattı biri.
gözlerimi açtığımda garson çocuk duruyordu dışarda.
-gitmemişsin abi. dedi
gülerek karşılık verdim.
çocuk neden gitmediğimi anlamış olacak ki
-gidecek yerin yok di mi abi. dedi
-senin varsa atla da bırakayım. dedim
-benim yolum uzun abi. dedi
-iyi sen bilirsin. dedim
çocuk bir süre düşündükten sonra
-aslında olur ya. diyerek arabanın etrafından dolaştı ve yanıma oturdu.
-gidelim abi. dedi
-nereye. dedim
-ümraniye abi. dedi
-ben yolları bilmem, tarif et bakalım. dedim
arabayı çalıştırdım ve çocuk yolu tarif etmeye başladı.
bi 20 dk sonra gelmiştik çocuğun kaldığı eve.
tarif ettiği binanın önünde durmuştuk.
-haydi eyvallah. kardeşim dedim inmesini bekleyerek.
-park etsene arabayı. dedi
-o niye. dedim
-abi çanakkale'de nasıldır bilmem ama burda yolun ortasında araba bırakmayız biz. dedi eleman gülerek.
geç de olsa çocuğun ne demek istediğini anlamıştım.
-olmaz öyle şey kardeşim. dedim -
89.
+7#
-ne alakası var oğlum. dedim
-çok alakası var abi, neyse gibtir et. dedi
biralarımızı bitirmiş 2. biraları söylemiştik.
-burda evler ne kadar. dedim
yusuf neredeyse ağzındaki birayı püskürtecekti,
zor tuttu kendini.
-ne gülüyorsun oğlum. dedim
-baban ne iş yapıyor. dedi
-çiftçi. dedim
-tarlanız falan var mı. dedi
-bahçemiz var. dedim
-satsa kaça satar. dedi
-60-70 bin falan eder her halde. dedim
-oooo yine iyisin, çıktı 1 yıllık kiran. dedi yusuf
-kaç. dedim
-abi burası caddebostan, hemen üstümüz bağdat caddesi, senin benim gibi adamlar oturamaz abi burda. dedi yusuf birden ciddileşerek.
-vay amk. dedim
-ya amk. dedi
biralarımızdan bi kaç yudum aldıktan sonra
-sen hayırdır, neden sordun evleri. dedi
-hiiç, merak ettim. dedim
-bence sen bi daha dönmeyeceksin çanakkele'ye. dedi
-onu da nerden çıkarttın. dedim
-hissettim. dedi
derken telefonum çaldı.
ezgi arıyordu.
yusuf'tan müsade isteyerek çıktım dışarı.
mekandan çıkar çıkmaz açtım telefonu.
-efendim ezgi. dedi
-canımm. dedi
-efendim. dedim
-iyi misin. dedi
-iyiyim saol, sen? dedim
-nerde kalıyorsun. dedi soruma cevap vermeden.
-bi arkadaşın yanında. dedim
-hangi arkadaş o. dedi ezgi birden sivrilerek.
-tanımazsın. dedim
-adı ne. dedim
-yusuf. dedim
-iyi bari. dedi
-eee başka başka? dedi
ezgi sanki buraya neden geldiğimi bilmiyor gibi gayet rahay konuşuyordu,
hala aptal yerine konduğumu hissettim ve sinirlendim bir anda.
iyice ayar oluyordum artık.
-iyilik sağlık. dedim öyle dümdüz.
-iyi bakalım, ara arada, merakta bırakma bizi. dedi
-eyvallah. diyerek kapattım telefonu.
aklıma bir fikir gelmişti o an. murat'ı aradım direk.
hemen açıldı telefon.
-alo. dedi murat.
-her şey için sağol. dedim
-anlamadım. dedi
-onu buldum murat. dedim
-eee, evet? dedi murat birden kekeleyerek. -
90.
+7#Tümünü Göster
-eee nasıl aç değilsin o zaman. dedi
cevap veremedim yine.
yaklaşık 80 yaşındaki kadın tarafından ardı arkası kesilmeden züt ediliyordum.
bi kaç dakika sonra
-desene sana da biz hizmet edicez. dedi dizisine reklam giren kadın.
-aman efendim estağfurullah. dedim
-o zaman geç içeri de bi şeyler ye. dedi kadın
mecburen geçtim mutfağa o kalkmasın diye.
aptal gibi sağıma soluma bakınıyordum.
biraz sonra içerden direktifler yağdırmaya başladı kadın.
-dolapta fasulye ve pilav var, çıkart onları. dedi
dediği gibi yaptım.
fasulye ve pilavı çıkarttım.
-ocağa koy. dedi
yine dediğini yaptım.
-ekmek fırının içinde. dedi
fırından ekmeği de çıkarttım.
-tabaklar 3. dolapta. dedi
tabakları da çıkarttım.
bi kaç dakika geçmişti ki
-ısınmıştır yemek, ocağı kapat. dedi
ocağı kapatarak yemekleri tabağa koydum ve yemeye başladım.
yemek bittikten sonra masayı toplayarak tabakları yıkadım ve bir laf daha yememek için her şeyi aldığım yere geri koydum.
içeri geçtim tekrar.
kadın dizisine kilitlenmiş karakterlere sataşıyordu.
koltuğa oturup kadını izlemeye başladım.
aksi ve huysuz bir kadın olmasına rağmen kanım ısınmıştı kadına.
gıcık almamıştım yani,
en azından çoğu insanın olamadığı kadar dobra bi insandı.
biraz sonra müsade alarak sigara içmek için balkona çıktım.
bakmayın balkon dediğime,
ev zemin katta olduğu için balkon görünümlü minicik bir bahçeydi çıktığım.
sigaramı içip içeri geçtim.
çok sıkılmıştım ama öyle böyle derken ettik saat 6'yı.
biraz sonra kapı çaldı.
yusuf'u göreceğim için bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.
yerimden fırladım ve kapıyı açtım kadına zahmet olmasın diye.
-oooo uyanmışsın. dedi yusuf
-o kadar da değil. dedim tebessüm ederek.
-ne biliyim, sabah çıkarken bi dürttüm de hiç uyanacak gibi durmuyordun. dedi
-yorulmuşum dün. dedim
-yumruk yoruyor adamı. dedi gülerek.
yusuf bininin bu hareketleri içten içe hoşuma gitmeye başlamıştı.
herif güzel espri yapıyor ama adamı itin zütüne sokuyordu.
ama kötü bi niyeti yoktu, herifin tarzı buydu.
çabucak alıştım yusuf'un bu hallerine.
-nasıl valide hanımla anlaşabildiniz mi. dedi yusuf babannesinin de duyabileceği bi şekilde.
-çok. dedim imalı imalı
-tahmin edebiliyorum. dedi ve babannesinin yanına gitti.
kadının suratı kırk karıştı,
yusuf'un yüzüne bakmıyor, pencereden dışarıyı seyrediyordu.
-hanimiş benim tontişim. diyerek babannesinin yanına gitti yusuf.
kadın "gibtir git başımdan" dercesine omzunu silkti.
-ne o, küs müyüz yoksa? dedi yusuf. -
91.
+4 -3boncuk tayfası adamı sık bogaz etmeyin aq. hikaye guzele benziyo boncugun ki gibi
-
92.
+4 -3iyi geceler lan bu hikaye uzun sürmesin kavundu, nicknaymes dı bir daha kaldıramam dıbına kdomunun 0-3 yaş entrysi giren amcıkları, oh lan boncukta içimde kalmıştı rahatladım.
(bkz: hoşgeldin pampik hoşbulduk pampim) -
93.
+6#Tümünü Göster
sonra sustu. derin bir iç çekti.
her ne kadar "alıştım ben" dese de onun da için de çok derin bir kuyu vardı.
-çocukları olmayınca almışlar beni kurumdan, bi kaç yıl heveslerini gidermişler, sonra tüp bebek falan bi şekil çocukları olunca bay bay demişler bana, ama babannem razı olmamış öyle ortada kalmama, o almış beni yanına, o gün bugündür beraberiz işte. dedi yusuf.
-vay amk. dedim
-öyle yani kardeşim, hadi uzun etme de sen de anlat. dedi. sigaradan derin bir nefes çektim önce.
-bundan tam 3 sene önce ciddi bir trafik kazası geçirmişim, 2 yıl hastanede komada kaldım. kendimi hatırladığım sadece geçtiğimiz 1 yıllık süre. yani vücudu 25, aklı 1 yaşında bi adamım ben. geçmişimi bilmiyorum. anlattıklarına göre doğduğum günden beri çanakkale'deymişim, 2 tane insan var hayatımda, murat ve ezgi. biri kardeşim diğeri sevdiğimmiş. yani öyle dediler bana ben kendime geldikten sonra. ben de onları, o dedikleri yerlere koymaya çalıştım. bi süre kendimi bu yalana inandırsam da sonra kaderimin 2. perdesi başladı be kardeşim. adanaya düştü yolumuz. orda aslı'yla karşılaştım tesadüf eseri. her hangi bir şey hissetmemiştim ona karşı. ama dokundu yüzüme, gözlerime baktı. işte o an bi yıldırım çaktı bende. ben o gözleri tanıyordum kardeşim, ben o gözlere deydim daha önce. o an kaçırdılar resmen beni ordan, sonra onu bulmak için tekrar döndüm adana'ya, buldum da ama bu sefer de caner kaçırdı onu benden, ama bu işin peşini bırakmayacaktım, çünkü yarımdım be kardeşim. geçmişte ne taklar yediğimi bilmek istiyordum, kendimi tanımak istiyordum, hissiz bir şekilde ölmek istemiyordum. içimde çok büyük bir sevda var hala, sahibini tanımıyorum, tek bildiğim şey bu sevdanın sahibi ezgi değil. o yüzden buraya geldim, aslı'yı bulmaya geldim, sonrasını da biliyorsun işte, sen de ordaydın. dedim
-vay arkadaş, ben de ekşın bizde sanardım. dedi
güldüm yine.
-öyle işte kardeşim, ali kardeşinin de hikayesi böyle. dedim
-bu hikaye de bana da yer var mı abi. dedi
-o ne demek. dedim
-sen bu kızı bulmaya çalışmıyor musun abi? dedi
-evet. dedim
-şu an çevrende bu kızı benden daha iyi tanıyan biri var mı abi. dedi
-yok. dedim
-o zaman beraberiz ortak. dedi "çak" yaparak.
-hay amk. dedim istemeden de olsa gülerek.
-bu adana muhabbeti ne zaman oldu abi. dedi
-yaklaşık 1 ay önce. dedim
-ama aslı buraya tekrar bi kaç gün önce döndü abi, eski müşterimiz olduğu için tanıdım ben hemen, yoksa bayadır ortalıkta yoktu. dedi
-doğrudur. dedim
-var mı kafanda bi plan. dedi
-planım yok ama plaka var elimde, o binip gittikleri arabanın plakası, belki ordan bi şeyler yapabiliriz. dedim
-yarın emniyetten bi sorgulatalım bakalım, belki bi adres, bi isim, bi bişey çıkar belki. dedi
caner'in bulunmak istemediği zaman bulunmadığını daha önce öğrendiğim için
-sanmıyorum ama deneyelim. dedim
-aslı bu kafeye kimlerle geliyordu peki. dedim
-vallahi abi çok eskiden, yani ilk zamanlarda 1 kızla gelirdi hep, nadir de olsa yanında farklı farklı erkekler olurdu sonra. aslı garip bi kızdı, tarzı falan da garipti yani o yüzden takıldığı erkekler de bi değişik olurdu. dedi
ip ucu olabilecek hiç bir şey söylememişti yusuf.
-peki bugün beni döven eleman, caner, onu hiç gördün mü mekandayken aslı'nın yanında. dedim
-yanlış hatırlamıyorsam 1-2 sene önce gördüm sanki abi, ama emin değilim. dedi
-anladım kardeşim. dedim
derken telefonuma bir mesaj geldi.
ben ezgi'den ya da murat'tan bir mesaj beklerken mesaj hiç tanımadığım bir numaradan geliyor,
"yarın akşam 10'da caddebostan sahilde ol" yazıyordu... -
-
1.
0bi part daha ataydın iyiydi
-
1.
-
94.
+6Boncuk Naber nasılsın
-
95.
+6#Tümünü Göster
ben caner'i beklerken o kapkara gözlerde kayboldum bir an.
aslı beni gördüğüne çok şaşırmıştı.
-hiç vazgeçmicek misin sen. dedi yüzündeki belli belirsiz gülümsemeyle.
-vazgeçmicem aslı. dedim
-umarım üzülmezsin. dedi
o an beni yarın akşam sahile çağıranın aslı olmadığını anlamıştım.
yusuf haklı çıkmıştı,
beni sahile çağıran muhtemelen caner züt oğlanıydı.
ama belli etmedim o an aslı'ya bi şey.
derken ışık yandı.
aslı gaza bastı.
bizim araba içinde yusufla beraber yolda kalmıştı.
"hay amk" dedim içimden ama artık çok geçti.
"inşallah şöförlüğü vardır yusuf'un" demekten başka bi şey gelmedi elimden.
aslı erkek gibi kullanıyordu arabayı.
maganda gibi makas atıyor,
öndeki arabanın zütüne zütüne giriyordu.
nereye gittiğimizi henüz bilmiyordum.
sahil yoluna inmiştik.
baya bi gittikten sonra sahildeki ispark'a girdik.
arabayı park ettik ve indik arabadan.
-hatırladın mı burayı. dedi aslı.
-hayır. dedim
-maltepe sahil, burası en çok sevdiğimiz yerdi. dedi
-sevdiğimiz? dedim
-evet, ikimizin dedi. utangaç bir tebessümle.
aslı garip bir şekilde mutlu görünüyordu.
-takip et. dedi
peşinden gittim koşar adımlarla.
az ilerdeki banka oturdu.
ayaklarını sallıyordu çocuklar gibi.
-ya burayı? dedi
-hayır. dedim
-burası bizim bankımızdı. dedi
-neden bir sürü bank varken özellikle bu. dedim harbiden merak ederek.
-buralarda takılan evsiz küçük bi çocuk vardı, adı "çetin"di, bu bankta yatardı, sürekli görürdük onu, bi kaç sefer para vermiştin ama kabul etmemişti, "o zaman bana bi şey" sat demiştin ona para verebilmek için, "satacak bi şeyim yok ki.." demişti, sen de ona "o zaman bu bankı sat bana" demiştin, "olmaz, ben nerde yatıcam o zaman" demişti, sen de ona "o zaman gündüzleri bize kirala" demiştin, çocuk sevinerek kabul etmişti ve sıkı bir pazarlıkla aylık 100 liraya anlaşmıştınız. işte o yüzden biz hep bu bankta oturduk çetin bizi başka bankta görür de gurur yapar diye. dedi
"vay amk ben neymişim" dedim içimden.
sonra birden çocuğu merak etim.
-çetin, belli ki sevmişim ben bu çocuğu, o nerde şimdi. dedim
-bakım evlerinden birinde kalıyor diye duymuştum, umarım iyidir. dedi
-umarım. dedim
aslı başını omzuma koydu.
resmen bi yıldırım çaktı o anda beynimde.
ama asıl deprem henüz yaşanmamıştı.
bunlar artçı şoklardı.
-aslı. dedim
-efendim. dedi
-peki neden, neden saklanıyor bu gerçekler benden. dedim
-çünkü o geçmişe herkes bi şeyler gömdü ali. dedi
-ama bu benim geçmişim, buna kimsenin hakkı yok aslı. dedim
başlık yok! burası bom boş!