/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +11 -1
    burada boncuku takip eden kac kisi var aq :D
    ···
    1. 1.
      0
      varız işte bi kaç kişi..
      ···
      1. 1.
        +1
        Bi kaç kişiden fazlayız..
        ···
      2. 2.
        0
        noluyor la? neye bu kin?
        ···
  2. 27.
    +2 -10
    beyler sakın ola ki okumayın. yarak giben kelebeğin hikayesi ve boncuk ömerin hikayesi ve son olarak bu hikaye. hepsi berkin akdeniz denen huur çocuğunun uydurmasıdır. 3 hikayede bu huur çocuğuna aittir
    ···
    1. 1.
      +10 -2
      ya arkadaşım, berkin akdeniz in uydurması olsun olmasın, kurgu olsun ya da gerçek olsun, ne fark eder aq? biz sanki olayın sonunda bir şey mi kazanıcaz? zaman boşuna mı gidiyor sanki? kaliteli bir eser ise kendine bir şeyler katar, okursun.

      o kadar büyük yazarlar var, Balzac, Turgenyev, Dostoyevski vs. bunlar sanki başından geçenleri mi anlatıyor, yazıyor? Hepsi mi yarak gibi hayat yaşıyor da sonunda haflere döküyor?

      aklındakiler yazıyor, okuyana bir şeyler katıyor. kurgu olup olmaması önemli değil ki. önemli olan okduğun şeyin sana bir şeyler hissettirip hissettirmemesi.

      Boncuk kurgu bile olsa aklımızı gibmedi mi? o kurgu dan bile insanlar ders çıkarmadı mı? çıkardı.. ee o zaman bu yazarlar sana bir vaad etmeden bile sana bir şeyler katıyorsa, sen daha ne konuşuyorsun?

      bırakta yazsınlar aq. sorgulamayın bir kezde. sadece oku, bitincede gibtir ol git... burdakilerinde huzurunu bozma...
      ···
    2. 2.
      +4 -1
      la oğlum sen ne gereksiz adamsın amk ya jrizzts 2 cümleyi bir araya getiremiyorsun gelmiş burda onun bunun anasına sövüyorsun. gibtir git okuma amk, kim gel dedi ki sana amk yannan kafalısı seni.
      ···
  3. 28.
    +10 -2
    #
    ne yapacağımı bilemedim bir an.
    kitlendim kaldım öylece.
    çabuk karar vermem gerektiğini biliyor ama yine de bi tak yapamıyordum.
    kaybedecek bi şeyim yoktu,
    ama kazanacak bir geçmişim vardı.
    bu bilinçle fırladım aslı'nın arkasından.
    caner'in müşterilerinden birinin "polis lan bu, kaçın" diye bağırması o an şansın yanımda olduğunu gösteriyordu.
    hepsi bi yana dağılmıştı çil yavrusu gibi.
    aralarında beni tanıyan tek kişi caner'di. haliyle kaçmadı o.
    biraz sonra fırladı arkamdan.
    arkama dönüp bakmasam da ayak seslerini duyabiliyordum.
    ben aslı'yı, caner ise beni kovalıyordu.
    önce ben aslı'yı yakalarsam ne yapacağımı henüz bilmiyordum ama önce caner beni yakalarsa beni gibeceği kesin gibi bi şeydi.
    hem o yüzden hem de aslı'yı yakalayabilmek için can havliyle koşuyordum.
    az ilerdeki sokağın köşesinden döndü aslı.
    biraz sonra aynı köşeyi döndüm ben de.
    ama döndüğümde göremedim aslı'yı.
    kimse yoktu, sokak bomboştu.
    arkamı duvara dayayıp
    sağıma soluma bakındım aval aval,
    ama göremedim kimseyi.
    caner'in sesi artık daha yakından geliyordu.
    çaresizce olacakları bekliyor ama gözüm hala aslı'yı arıyordu.
    derken bir el hızlıca çekti beni.
    ne olduğunu bile anlamadan aslı'yla yüz yüze geldik.
    bağırmaya ya da konuşmaya çalışmasam da eliyle ağzımı kapatıyor.
    sessizce "sus" diyordu bana.
    dediği gibi yaptım.
    hiç bir tepki veremedim,
    caner'in yaklaşan adımları biraz sonra uzaklaşmaya başlamıştı.
    bizi saklandığımız yerde göremeyip sokağın ucuna doğru koşmaya devam etti.
    aslı usul usul elini indirdi.
    vücudum korkudan ve heyecandan titriyordu.
    hayatımda ilk defa bu kadar gergin hissediyordum kendimi.
    bi süre kaldık öylece.
    zaman durmuş gibiydi sanki.
    tanıdığıma emin olduğum ama kim olduğunu bilmediğim bu kızıl saçlı kızın gözlerine kilitlenmiştim.
    -sen... kimsin sen..? diyebildim.
    -ali git burdan. dedi ifadesiz bi şekilde.
    -bana kim olduğunu söyle. dedim
    -ali yalvarırım git, caner gelir birazdan, yalvarırım. dedi aslı
    -kimsin sen? dedim tekrar.
    -sakın peşimden gelme. diyerek uzaklaşmaya çalıştı aslı.
    kolundan tuttum sıkıca.
    aradığım cevapları almadan gitmeyecektim.
    üzerimdeki gerginliği hemen atmış artık sinirlenmeye başlamıştım.
    canını acıtırcasına sıktım kolunu.
    -kimsin sen? dedim sesimi yükselterek.
    -caner'in sevgilisiyim. dedi donuk donuk.
    -adımı nerden biliyorsun. dedim
    -çağdaş'tan öğrendim. dedi
    ama yalan söylediği o kadar çok belliydi ki inanmak için aptal olmak gerekiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +12
    Boncuk ömer gibi bizi bin bırakırsan giberim belanı yavşak.
    edit: rez
    ···
    1. 1.
      0
      Daha final yapmadım Boncuk'ta spoiler verme bin
      ···
      1. 1.
        +1
        yakaladım seni bin
        ···
      2. 2.
        0
        Aha buldum nereden tanidigimi.
        Boncugu hikaye bitmesine yakin tanidim yavas yavas okuyorum spoiler verme sakin aglarim.
        ···
      3. 3.
        +1
        ablası is dead pampa sonra noluyo biliyonmu boncuk pici finalde kendini eylul olarak anlatıyo yani butun olayı eylul anlatıyormuş ömer eylulu bırakıp istanbula gidiyormuş sadece 1 sebepden geri dönermiş oda ömerin baktıgı gibi bakmasıymış eylulde bunu ogrenince omer gibi davranıp ömere kanıtlama ya calısıyor kendini yani ömer yok ortada eylul reyiz
        ···
      4. 4.
        0
        Beynim şikişti mk ne diyosun sen
        ···
      5. diğerleri 2
    2. 2.
      +2
      Okuma zaten dıbına kodumun hikaye kolpa (bkz: boncuk omer gercekleri)
      ···
  5. 30.
    +5 -7
    YARIM ALi KiM AMK
    ···
  6. 31.
    +11 -1
    #
    selam bile vermeden oturdu karşıma.
    -iyi misin? dedi
    insanlar süreki "iyi misin" diye soruyordu bana,
    sıkılmıştım artık bu sorudan.
    "gerçekten de bu kadar kötü mü görünüyordum dışardan" diye merak ettin.
    -iyiyim. diye kırmadan cevap verdim.
    bi süre sessizlik oldu.
    içerden gelen eleman
    -bi şey ister misiniz? dedi
    -2 bira alalım. dedi ezgi bana sormadan.
    ben de itiraz etmedim.
    hala susuyorduk ikimizde.
    konuşucak çok şey vardı ama susuyorduk işte.
    ama sonra ben daha fazla dayanamayıp.
    -"konuşacaklarımız var" demiştin. dedim
    -evet ama benimkilerin acelesi yok, önce sen anlat bakalım. dedi
    -benimkilerin acelesi olduğunu nerden çıkarttın peki. dedim
    -acelen olmasa haber bile vermeden çekip gitmezdin her halde di mi? dedi
    kendi çapında haklıydı,
    cevap vermedim,
    sustum.
    düşündüm bir süre.
    biralar gelmişti.
    birer yudum almıştık ki ezgi yine lafa girdi,
    -eee ne yaptın ne ettin istanbul'larda. dedi imalı imalı.
    ezgi'nin ben telefonu kapattıktan sonra babamla konuştuğu belli oluyordu.
    ben istanbul yalanını bi tek babama söylemiştim çünkü.
    ama ezgi'nin bu yalana kanmadığı hal ve hareketlerinden belliydi.
    bu yalanı uzatmanın gereği yoktu.
    -istanbul'a gitmedim. dedim
    -aaa. dedi ezgi yalandan şaşırmış gibi yaparak.
    istanbul'a gitmediğimi zaten biliyordu ama benim ağzımdan duymak istiyordu.
    sinirlendiğim için cevap vermedim.
    ezgi'nin yüzündeki alaycı gülümseme birden kayboldu.
    bir erkek edasıyla elini masaya vurarak.
    -benle oyun oynama ali, bana yalan söyleme ali. dedi resmen dişlerini sıkarak.
    -ortada bir oyun var evet, ama bu oyunu oynayanın ben olduğumu hiç sanmıyorum be ezgi. dedim
    -ne söylemek istiyorsan açık açık söyle. dedi ezgi
    o an orda patladım beyler.
    hissettiklerim, adana'da yaşadıklarım, yolda gelirken gözümün önüne gelen görüntüler, aslı'nın bilinmeze doğru gidişi..
    hepsi bu patlamaya itmişti beni.
    birden ayağa kalktım öfkeyle.
    -neyi açık açık biliyorum ki açık açık söyliyim amk, ne saklıyorsunuz lan benden, nasıl bir oyunun içindeyim ulan ben, 25 yaşında adamım, hiç mi eşim dostum yok sizden başka, hiç mi ilk okul öğretmenim yok, hiç mi aşık olduğum kız yok, madem yıllardır burda, çanakkale'deyiz züt kadar yerde neden kimse tanımıyor ulan beni, kimim ulan ben, neyim ulan, yeter lan.. diyerek bağırıyordum.
    ezgi çaresizce ve korkuyla dinliyordu beni.
    yoldan gelen geçen herkes bize bakıyordu,
    mekanın garsonlarından biri bize doğru geliyordu
    ezgi eliyle "sorun yok" der gibi bi işaret yaptı.
    garson gelmedi yanımıza.
    ezgi hiç bi şey dinlemeden sadece dinliyordu beni.
    -cevap verselen lan bana. diye bağırıyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +10 -2
    #
    kısa süre sonra ben kaçırdım bakışlarımı.
    diğer dinleyicilerle göz teması kuruyor mümkün olduğunca en ön masaya bakmıyordum,
    ama hani olur ya siz bakmasanız bile onun size baktığını hissedersiniz,
    aynen öyle oluyordu.
    herif hala gözlerini bile kırpmadan bana bakıyordu.
    sipariş verirken bile neredeyse çevirmemişti bakışlarını benden.
    istek parçalarla devam ediyordum geceye.
    önüme gelen mendillere tek tek bakıyordum.
    mekan full dolu olduğu için mendiller hiç eksilmiyordu.
    garson sürekli bir yenisini getiriyor,
    karışık karışık önüme koyuyordu.
    2-3 istek parçadan sonra bir diğer mendili aldım elime.
    ara sıra da olsa mendile şarkı değil de
    adlarını ve numaralarını yazan kızlar oluyordu,
    ama ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum..
    gözlerimi büyütecek o yazıyı gördüm.
    "seni buldum ali.." yazıyordu mendilde.
    normalde her hangi bir tehdit unsuru olmayan bu yazı en önde oturan adamın bakışlarıyla birleşince beni huzursuz etmeye yetiyordu.
    kimin yazdığını düşünmedim bile bu yazıyı,
    yazının sahibi hiç çekinmeden bakışlarıyla belli ediyordu kendini zaten.
    panik olmuştum birden.
    gecenin bundan sonrası benim için daha da zor olacaktı.
    mendilleri okumayı bırakıp aklıma gelen şarkılarla devam ettim.
    saat 12 olmuştu.
    şarkımı bitirir bitirmez sahneden inmek ve buradan gitmek istiyordum ama yanıma gelen garsonlardan biri ben şarkımı söylerken kulağıma eğildi ve
    -abi ahmet abi devam etmeni istiyor. dedi
    ahmet abi'ye baktım barın arkasındaki.
    garsonun söylediklerini onaylayan bir işaret yaptım gözlerimle mecburen.
    "eyvallah" der gibi kadehini kaldırdı ahmet abi.
    aslında bardayken daha güvendeydim.
    ahmet abi buranın adamıydı, mekanın sahibiydi.
    çar çakal, it kopuk bir sürü tanıdığı vardı.
    öyle kolay kolay yedirmezdi beni.
    garsonlar desen en cılızı benden iri.
    mevzu çıkacak olsa anından paketlerdik biz bu 2 herifi.
    bu düşüncelerle keyfimi biraz da olsa yerine getirerek devam ettim ahmet abi'nin istediği gibi çalmaya.
    müşterilerde hiç azalma olmamış aksine diğer mekanlarda müzik kesilince sesi duyan gelmişti.
    ahmet abi keyiften dört köşeydi.
    "zabıtalar gelsin de gör ebenin dıbını" diyerek güldüm içimden.
    gerçi zabıtalar gelse bile bi şey yapmazlardı,
    seveni çoktu ahmet abi'nin,
    doğma büyüme buralıydı,
    ahmet abi'yi tanımayan adam bulmak çok zordu.
    onun da rahatlığıyla dört köşeydi ahmet abi.
    saati 1 etmiştik.
    "tamamdır" der gibi bi işaret yaptı ahmet abi.
    görev tamamdı.
    herkes sarhoş ve mutluydu.
    en öndeki adamdan da tırsmıyordum,
    adam geçmişimden biriydi, belliydi.
    bunu düşünerek mutlu bile olmuştum o an.
    dinleyenlere teşekkür ederek indim sahneden.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +11 -1
    #
    derken düşünceler arasında uykuya daldım.
    uyandığımda saat gece 2 olmuştu.
    biraz da olsa kendime gelmiştim.
    yola devam ettim.
    hiç bir şey düşünmemek, beynimi meşgul etmek adına açtım müziği son sen,
    sıla'dan "vur kadehi ustam" çalıyordu.
    çok sevdiğim bir şarkıydı.
    açtım son ses,
    eşlik ettim sıla'ya.
    kalan bütün yol böyle geçti beyler.
    sabah 9 gibi geldim çanakkale'ye.
    normalde çarşamba geceleri sahnem vardı ama patrona, ahmet abi'ye haber bile vermemiştim.
    ahmet abi kral adamdı ama patrondu neticede,
    patronluğunun haricinde çok da disiplinli bir adamdı.
    geçerli bi bahanem olmadığı sürece haber bile vermeden işe gitmemem onun beni gibmesi için gayet geçerli bi sebepti.
    ama ondan önce ezgi ve murat vardı.
    onlara da mantıklı bi şeyler söylemek gerekiyordu.
    konuşulacak çok şey vardı.
    eve girer girmez telefonumu açtım.
    bir ton mesaj gelmişti yine.
    ezgi'nin son mesajında "döner dönmez beni ara, konuşmamız gereken şeyler var.." yazıyordu.
    ne konuşacağımızı çok merak etsem de önce uyumam lazımdı.
    uyumadan önce babamı arayıp geldiğimi söyledim.
    rahatlamıştı.
    hemen ardından ezgi aradı.
    açtım direk telefonu.
    -efendim. dedim
    -döndün mü. dedi
    -evet. dedim
    -iyi misin. dedi
    -iyiyim. dedim
    -akşam seni almaya gelicem, evde olur musun. dedi
    -ararsın. dedim
    -murat'ı arama, ararsa da açma olur mu? dedi
    -neden. dedim
    -çok kızgın sana, ben geldiğini söyleyeceğim, bi kaç gün siniri geçsin. dedi
    -tek kızgın olan o değil. dedim
    "neden" diye bile sormadı ezgi.
    -anladım. dedi sadece.
    -görüşürüz o zaman. dedim
    -görüşürüz. dedi
    adana'dayken konuştuğumuzda beni deli gibi merak eden ezgi gitmiş,
    yerine soğuk soğuk konuşan bir ezgi gelmişti.
    anlam veremedim ama çok yorgun olduğum için hiç bir şey düşünmeden uyumayı tercih ettim.
    saat akşam 6'ya geliyordu uyandığımda.
    hayvan gibi uyumuş, pamuk gibi olmuştum amk.
    bi kaç gündür duş alamadığım için önce duşa girdim.
    rahatlamıştım.
    sonra evde bi şeyler atıştırdıktan sonra çıktım dışarı.
    eski kordon'a indim.
    bizim tahta masalara oturdum.
    cebimden telefonu çıkartıp ezgi'yi aradım ve her zamanki yerde olduğumu söyledim.
    -birazdan geliyorum. diyerek telefonu kapadı ezgi.
    15 dk kadar sonra gelmişti.
    ···
  9. 34.
    +10 -1
    Hayatim sözlükte hikaye okuyarak geciyo Amk. Her bos animda okuyorum
    ···
  10. 35.
    +11
    #
    -o zaman ben çay koyayım. diyerek içeri geçecektim ki
    -bugünümü komple size ayırıyorum dedim küçük bey, bilmem anlatabildim mi. dedi ezgi
    -çaylar da senden yani. dedim gülerek
    gülerek karşılık verdi ve içeri geçti ezgi.
    ben de boş durmamak için poşetteki simitleri çıkartıyordum.
    poşette bir kaç tane de üçgen peynir vardı.
    -yaşasın. dedim çocuk gibi sevinerek.
    ezgi mutfak kapısından kafasını uzatarak neye sevindiğime baktı.
    elimdeki peynirleri görünce "hey allahım" diyerek geri döndü içeri.
    içerde oturmuş ezgi'nin gelmesini bekliyordum.
    biraz sonra geldi ezgi, yanıma oturdu.
    -iyi misin. dedi
    -bi daha bana "iyi misiniz" diye sorarsanız iyi olmıcam. dedim şakayla karışık sinirlenerek.
    -tamam be, şimarma hemen. diye azarladı ezgi beni.
    sohbet muhabbet derken lafa daldık.
    havadan sudan konuşuyorduk zaman geçirmek için.
    ezgi sinemaya çok güzel bi film geldiğini, ona gitmek istediğini söyledi.
    haftasonu için plan falan yaptık. sonra konu döndü dolaştı ve dün konuştuğumuz muhabbete geldi.
    -kızgın değilsin di mi bana? dedi
    -yoo, değilim, şaşkınım sadece. dedim
    -neden? dedi
    -bana hala doğruları anlatmadığınız için. dedim
    alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi ezgi.
    -o kızı, aslı'yı tanıdığınızı biliyorum ezgi, ama merak etme sormayacağım artık, çünkü anlatmayacağınızı biliyorum. dedim
    -o kız hiç kimse ali, güven bana, o kız hiç kimse. dedi
    -belki seni çok sevdiği birine benzetti, ona dokunur gibi dokundu sana, sende gördü onu, olamaz mı? diyerek devam etti. (bu cümleyi unutmayın beyler)
    -kafam o kadar karışık ki neye inanacağımı şaşırdım ezgi. dedim
    -bana inan ali, bize inan. dedi elimi alıp kalbine zütürerek.
    -bana inanmasan bile ona inan, hisset onu. diye devam etti.
    -ya karşılık veremezsem. dedim
    -ben yine yanındayım ali. dedi
    -ya yanımda olman bana acı verirse. dedim
    -işte o zaman giderim ali. dedi
    -daha önce gittin mi ezgi. dedim
    -gitmedim ali, ben hep senin yanındaydım. dedi
    -o zaman bana acı da vermedin? dedim
    -ben sadece sevdim seni ali. dedi
    konuşma gittikçe derinleşiyor dudaklarımız her kelimede yakınlaşıyordu.
    tehlikeli sulara çoktan girmiştik, panik oldum birden.
    öksürme bahanesiyle kafamı yana çevirdim ve öksürdüm yalandan.
    mevzuyu çakan ezgi beni sıkıntıya sokmamak adına
    -çay demlenmiştir. diyerek yerinden kalktı gülerek.
    içeri geçti çayları doldurmak için.
    güne çok keyifli başlamıştım ezgi sayesinde.
    biraz sonra ezgi'nin telefonu çaldı.
    "çağdaş demirci" diye biri arıyordu.
    önce bi kaç saniye duraksasam da sonra bu soyadı daha önce murat'dan duyduğumu hatırladım.
    bu bizim çağdaş, adana'da evinde kaldığım çağdaş'tı.
    artık ezgi de ortadan kaybolduğum zaman oraya gittiğimi bildiği için rahatlıkla açtım telefonu.
    tam "alo" diyecektim ki.
    -ezgi..? dedi telefondaki ses.
    ama bu ses çağdaş'ın sesi değil, çok daha iyi tanıdığım birinin sesiydi...
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +11
    Bak yarim ali. Anlaşalım seninle. Aylarca burada hikaye dinleyeceğiz. Belki Ömer çıkacaksın belkide bambaşka bir insan. Belki seninde gizli binlerin olacak. Belki ilk şuku için yarışacak birsürü adam olacak. Gün gelecek Skype yapacağız belki. Belki aramızdan jupiter, kavun, nicknaymes gibileri çıkacak.

    Ama gel anlaşalım seninle, bu sefer bitecek olan hikaye yalan olmasın. Üzme bizi. Boncuk abi dedim Boncuk Ömer'e, sana da yarım abi dersem sende yüzüstü bırakıp gitme. Tamam mı?
    ···
  12. 37.
    +10 -1
    #
    -nerdesin sen? dedi
    -yatıyordum ezgi, duymamışım. dedim
    -napıyorsun demedim, nerdesin dedim. dedi
    -bahçedeyim, yarın bir gün dönerim. dedim
    -ali, kemal amca'yı aradım, nerde olduğunu bilmiyor, bana yalan söyleme. dedi
    -ödeşmiş oluruz. dedim
    -ne diyorsun ali sen, iyi misin, korkutma beni. dedi
    -iyiyim merak etme, müsait değilim şu an, arıcam ben seni. diyerek cevap bile beklemeden kapattım telefonu.
    ezgi bana arkadaşı olarak değil sevgilisi olarak hesap soruyordu o an.
    henüz ortada ezgi'yle bana dair, bize dair konuşulmuş bi şey yoktu,
    evet ona karşı bir ilgim vardı ama adını koymamıştık henüz hiç bi şeyin.
    ne düşüneceğimi, ne hissedebileceğimi bile bilemedim o an.
    daha düne kadar beni deli gibi mutlu edebilecek olan bu sorgu sual o an beni fazlasıyla rahatsız etmişti.
    evet, ezgi benim için değerliydi, çok değerliydi
    ama bi şekilde bazı şeylere inandırılarak sevdim ben onu,
    murat'ın, o kazadan önce ezgi'yi çok sevdiğimi, ona aşık olduğumu söylemesiyle,
    eski yaşantıma dönmek istememle sevdim ben ezgi'yi.
    ama 1 gecede her şey değişmişti.
    içimdeki boşluğun sahibi ezgi değil aslı'ydı.
    ve ben dün gece yeniden bulmuştum onu.
    çok garip duygular hissediyordum.
    ezgi'nin murat'a da haber vereceğini bildiğim için aramadım murat'ı.
    babamı aradım.
    o da hemen açtı telefonu.
    -baba. dedim
    -nerdesin oğlum. dedi babam da merakla.
    -istanbul'a geldim baba, bi arkadaşın yanına, apar topar çıktım evden, sana da haber veremedim kusura bakma. dedim
    babam nedenini anlayamadığım bi şekilde heyecanlanmıştı.
    -ne, istanbul mu? kimlesin, nerdesin, kimin yanındasın, iyi misin? dedi panik bir şekilde.
    -baba noluyor, sakin ol. dedim şaşırarak.
    -iyi misin oğlum? dedi babam.
    -iyiyim baba, neden iyi olmiyim, arkadaşımı ziyarete geldim. dedim
    -geliyim mi seni almaya? diye çok saçma bi teklifte bulundu babam.
    -baba asıl sen iyi misin? dedim
    -ne zaman döneceksin. dedi
    -yarın bir gün dönerim her halde baba, azcık kafa dinliyim, keyfim yerinde, merak etme. dedim
    -iyisin di mi? dedi tekrar.
    -baba iyiyim merak etme. dedim biraz da olsa sinirlenerek.
    babamı bana karşı ilk defa bu kadar üstüme titrerken görüyordum.
    anlam verememiş, çok şaşırmıştım.
    -tamam oğlum, çok kalma olur mu? dedi
    -olur baba, görüşürüz. dedim
    -dikkat et kendine. dedi ve telefonu kapattık.
    babamın bu konuşmalarına anlam verememiştim,
    25 yaşındaydım ve daha önce bir çok kez il dışına çıkmıştım.
    ama babam hiç birinde bu kadar tedirgin olmamıştı.
    başımın ağrımaya başladığını hissettim.
    ya açlık ya sinir ya da ikisi birden threesome yapıyordu beynimle.
    aslı'nın ne zaman geleceğini bilmeden öylece bekliyordum vermiş olduğu söze güvenerek.
    saati 1 etmiştim ki çok şükür çağdaş geldi.
    hem çok acıktığım hem de sigaram olmadığı için gelmesine çok sevinmiştim.
    -ooo günaydın bilader. dedi çağdaş.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +10 -1
    #
    -evet evet o. dedim sanki çok biliyormuşum gibi
    -caner'in kız arkadaşı o, garip bir kız, ben de çok tanımıyorum, bi kaç defa gördüm caner'in yanında, arada gelir buraya. dedi
    -nerde yaşıyor. dedim
    -kardeşim inan ki senin bildiklerin haricinde bi tek adını biliyorum. dedi
    -anladım kardeşim. dedim umduğumu bulamayarak.
    ama aradığım cevapları bulmadan gitmeyecektim.
    1100 km yolu bu kızın diğer elemanın kız arkadaşı olduğunu öğrenmek için gelmemiştim ben.
    -peki caner, o nasıl biri, nedir, necidir? dedim
    -abi kusura bakma da meraktan soruyorum çocukların bi yanlışı mı oldu ben yokken. dedi
    -yok yok, birine benzettim de, geçen sefer konuşamadık apar topar gidince, yolum bu tarafa düşmüşken de bi uğriyim dedim, aklına başka bi şey gelmesin. dedim
    -ha anladım, sıkıntı yok o zaman. dedi
    -sıkıntı yok kardeşim. dedim
    -caner bizim mahalleden bi eleman, ev arkadaşım diyebiliriz ama çok da sayılmaz aslında, bi kaç evi vardır onun, kaçak göçek yaşar, arada hatun getirir, ayda bi kaç defa gelir, geldimi de eve erzak falan alır, karşılıklı çıkar ilişkisi işte. dedi
    -ne iş yapar. dedim
    -polis falan göndermedi di mi seni. dedi çağdaş gülerek.
    yaptığı espriyi anlamamıştım.
    -yok. dedim soğuk soğuk.
    -torbacıdır caner. dedi çağdaş birden ciddileşerek.
    -nasıl yani, uyuşturucu falan mı satıyor. dedim
    -küçük çaplı evet, esrar, hap ayağı bununkisi. dedi
    -anladım. dedim
    -kullanıyorsan var içerde. dedi şakayla karışık teklif ederek.
    -yok kardeşim, eyvallah. dedim
    kısa bi süre daha sessizlik oldu.
    -peki nasıl ulaşırız bu caner'e. dedim
    -ulaşamazsın. dedi
    -neden, torbacı değil mi bu herif, müşterileri nasıl ulaşıyor. dedim
    -ama sen müşterisi değilsin, caner'in kitlesi bellidir, temiz iş yapar, kimin ne zaman ne alacağını bilir ona göre çıkar piyasaya, işini görür, kaybolur. dedi
    -numarasını verir misin bana. dedim
    -hangisini. dedi gülerek.
    -kaç tane var ki. dedim
    -beni bi numaradan 2 defa aradığını görmedim. dedi
    bu iş sandığımdan da zor olacaktı.
    ama asla vazgeçmeyecektim.
    içimde kalan o kocaman boşluğun cevabı bu 2 insandaydı.
    bilmiyordum ama sonuna kadar hissedebiliyordum.
    geçmişim silinmişti belki ama hislerim olduğu gibi duruyordu.
    -çağdaş benim caner'e ulaşmam lazım. dedim
    -sen emin misin caner'i sadece birine benzettiğine. dedi
    bu işin böyle olmayacağı çok açıktı.
    mecburen başladım anlatmaya.
    yaşadığım kaza olayını çağdaş zaten az çok biliyordu,
    hatta belki benden fazlasını bile biliyordu.
    o yüzden hiç girmedim o konuya.
    direk buraya geldiğimiz geceden başladım,
    o kızıl saçlı hatun'un, aslı'nın yaptıklarından bahsettim çağdaş'a.
    bana dokunduğunu, yüzümü sevdiğini, gözlerime baktığını söyledim.
    -dumanlılardır, çok takılma. dedi
    -öyle değil çağdaş, başka bi şey bu. dedim
    -onlara ulaşırsan rahatlayacak mısın peki. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +10 -1
    #
    ezgi ve murat'ı bir süreliğine oyalayabilecek olmamın rahatlığıyla devam ettim yola.
    pozantı'yı geçmiştim geçmesine ama yolun yorgunluğu ve tek olmanın vermiş olduğu can sıkıntısıyla çok fazla uykum geldi.
    100 km kadar bi yolum kalmıştı ama dayanamadım.
    ilk benzinliğe çekip kapattım gözlerimi.
    1 saatlik uyku bile yetmişti.
    gözlerimi açtığımda saat 10'a geliyordu.
    arabayı çalıştırdım ve devam ettim yoluma.
    2 saat kadar sonra girdim adana'ya.
    yolları hatırlamıyordum ama adres aklımdaydı.
    sora sora buldum aynı evi.
    açık olan bina kapısından girdim içeri.
    çıktım 3. kata.
    çaldım kapıyı.
    kapı hemen açıldı.
    ben karşımda yine o yüzü yaralı elemanı görmeyi beklerken kapıyı bu sefer murat'ın arkadaşı çağdaş açmıştı.
    çağdaş'ı murat'tan birlirdim ben,
    üniversite'den eski bir arkadaşıydı.
    zor bi hayatı vardı bildiğim kadarıyla ve okula devam edemeyip dönmüştü memleketine, adana'ya.
    beni çok iyi tanımasa da o da murat'tan bilirdi beni.
    -hoşgeldin. dedi şaşkınlıkla
    -hoşbulduk çağdaş. dedim
    kısa süreli bi sessizlik yaşandı.
    davet beklediğim çok belliydi.
    birazdan durumun farkına varan çağdaş
    -geçsene? dedi
    ikiletmeden geçtim içeri.
    eve girer girmez gözlerim öncelikle kızıl saçlı hatunu sonra da diğer elemanı aradı.
    ama kimseyi göremedim.
    ses seda da yoktu evde.
    çağdaş'ın yönlendirmesiyle salondaki koltuklara oturduk.
    -tek misin. diye sordu çağdaş
    -evet, tek geldim bu sefer, işlerim vardı da. dedim
    -iyi hoş geldin kardeşim, geçen sefer ağırlayamadım sizi kusura bakmayın, siz de apar topar gitmişsiniz zaten. dedi
    -evet, biraz öyle oldu. dedim
    -eee neler yapıyorsun. dedi çağdaş
    -aynı işte, iş güç devam, sende nasıl keyifler. dedim
    -nolsun be, tutunmaya çalışıyoruz işte. dedi
    -herkes gibi. dedim
    -benimkisi biraz farklı be kardeşim. dedi
    -haklısın. dedim konuyu daha fazla uzatmayarak.
    çağdaş'la çok bi paylaşımımız olmadığı için daha fazla ilerletemedik tabi ki de muhabbeti.
    gergin bi sessizlik oldu salonda.
    daha fazla dayanamayarak girdim konuya.
    -çağdaş. dedim
    -efendim. dedi
    -bi şey sorabilir miyim kardeşim sana. dedim
    -sor tabi kardeşim, buyur. dedi
    -biz geçen geldiğimizde 2 kişi vardı evde, kimdi onlar, ev arkadaşların mı? dedim
    -caner vardı evde, bizim burdan bi arkadaş ama başka kim vardı bilmiyorum. dedi
    -kızı saçlı bi kız vardı bi de. dedim
    -haaa aslı'yı diyosun sen. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +11
    #
    -bi sıkıntı olursa sakın çekinme, söyle bana. dedi
    -tamadır abi, sen merak etme. dedim
    ve ikimiz beraber çıktık dışarı.
    içerdeki çocuklarla selamlaşarak çıktım mekandan.
    adam dışarda olabilir diye tırsıyordum.
    yürürken arkama bakıyordum sürekli.
    arabayı polis evinin karşısındaki ara sokağa park etmiştim.
    koşar adımlarla arabaya gittim.
    hızlıca arabaya bindim ve gaza bastım.
    gözüm dikiz aynasında sürdüm arabayı eve kadar.
    birazdan geldim eve.
    "ölüm korkusu" demişti adam.
    ölümle tehdit edilecek kadar ne yapmış olabilirdim ki ben bu adama?
    geçen her dakika kafamdaki soru işaretleri çoğalıyordu.
    koşar adımlarla çıktım merdivenleri.
    girdim eve.
    hiç bi şey düşünemeyecek kadar karışmıştı kafam.
    tek başıma çıkamayacaktım ben bu işin içinden.
    murat'ı aradım yine.
    uzun uzun çaldı ama sonunda açıldı telefon.
    -alo. dedim
    -efendim. dedi murat soğuk soğuk.
    -kardeşim? dedim
    "efendim kardeşim" demesini bekleyerek ama demedi.
    -efendim. dedi tekrar.
    -nerdesin. dedim
    -evdeyim. dedi
    -görüşelim mi. dedim
    cevap vermedi.
    -murat, çok uzatmadın mı abi. dedim
    -geliyorum. dedi
    -bekliyorum. dedim
    aradan 5 dk geçmemişti ki kapı çaldı.
    yerimden kalktım ve kapıyı açtım.
    ama kapıdaki murat değildi.
    mekandaki adam duruyordu kapıda.
    -tekrar merhaba ali. dedi
    aptal gibi donup kalmasaydım direk kapıyı geri kapatabilecek kadar vaktim vardı ama yapamadım.
    herif çok rahat tavırlarla içeri doğru adım attı.
    -demek yeni evin burası. dedi beğenmeyerek.
    cevap vermiyor, hayretle adamı izliyordum.
    herif o kadar kibar ve o kadar gıcık konuşuyordu ki sinir olmamak elde değildi.
    ama elden bi şey gelmiyordu.
    kaderime razı olacakları bekliyordum o an.
    içimi rahatlatan tek şey öleceksem bile geçmişimi bilerek, ne taklar yediğimi öğrenerek ölecektim,
    yarım değil tam gidecektim.
    koltuğa oturdu adam.
    -otursana. dedi ev sahibi kendisiymiş gibi.
    ne derse yapıyordum.
    bana yakın olan koltuğa oturdum.
    -nasılsın ali, keyifler nasıl, hayat nasıl? dedi
    -iyi. dedim
    -başka insanların da hayatlarını mahvetmeye devam ediyor musun? dedi
    -anlamadım. dedim
    güldü adam, acı acı güldü beyler.
    ···
  16. 41.
    +10
    #
    adana'dan dönmüştük dönmesine ama dedim ya,
    benim aklım orda, o kızıl saçlı hatunda kalmıştı bir kere.
    ya o yüzü yara bere içindeki eleman.
    o kimdi?
    o niye bakmıştı bana öyle uzun uzun.
    ne demeye çalışmıştı,
    beni görünce neden şaşırmıştı?
    bu soruların cevabını almadan rahatlamayacaktım.
    döndükten sonra bizim çocuklara bi kaç kez sormaya çalıştıysam da vermiş olduğumuz sözü hatırlatıp açmadan kapattılar o eski defterleri.
    daha fazla üstelemedim,
    eyvallah dedim hep.
    16 Haziran 2014 , Pazartesi.
    babam 1 haftalığına yaylaya gitmiş,
    ben her zamanki gibi yalnız oturuyordum evde.
    televizyonda izleyecek hiç bir şey yok.
    canım çok fazla sıkılıyor.
    ezgi işte, murat hastanede.
    adana'ya gitmek için bundan daha iyi bir fırsat olamaz diyerek döndüğümüzden beri aklımda olan planı uygulamaya koyuldum.
    çanakkele'de küçük de olsa bi havaalanı var ama bakım falan ayağına kapalı bir süreliğine
    zaten açık olsa da tek tük istanbul'a, ankara'ya falan var uçak sadece.
    hem bunu bildiğim için hem de araba sürmeyi çok sevdiğim için arabayla gitmeye karar verdim.
    ama murat'ın arabayla gitmek olmazdı,
    onların gittiğimden haberleri olmaması lazımdı.
    bizim barın müdavimlerinden beni de çok seven bir abimiz vardı.
    33 yaşında, bekar, çapkın bir abimiz, haluk abimiz.
    daha yeni son model bir araba almıştı eskisini satmadan kendine,
    beni her gördüğünde "şu benim eski arabayı satalım" derdi hep.
    bakmayın eski dediğime,
    adamın eskisi bile volvo s40.
    aradım haluk abi'yi.
    -abi merhaba. dedim
    -merahaba ali'cim, hatun düşürcen de taktik almak için mi aradın abini. dedi gülerek.
    arkadan kız sesleri geliyordu.
    birine şekil yapmak için gevşek gevşek gülüyordu.
    ortdıbını bozmamak için ayak uydurdum ben de ona.
    -aynen abi hatun düşürcem de araban lazım. diye gülerek iteledim ben de arabayı arada.
    -olum daha ben binmedim, destur. dedi haluk abi
    -yok be abi yenisini istemiyorum zaten, diğer araba lazım bana. dedim
    -ha öyle desene, al senin olsun be oğlum. dedi gülerek.
    -eyvallah abi, nerdesin. dedim
    -bombacı'dayız kardeşim. dedi
    -eyvallah abi, birazdan geliyorum. diyerekten çıktım evden.
    ana caddeye çıktım.
    dolmuşa bindim.
    biraz sonra indim kordon'un girişinde.
    içerden el sallıyordu haluk abi.
    yanında ateş gibi 2 hatun vardı.
    ama buralı olmadıkları çok belliydi,
    belli ki yine şehirler arası çalışmıştı bizimkisi.
    niyetim anahtarı alıp direk çıkmaktı ama haluk abi'nin de ısrarıyla oturdum masaya.
    -ne yersin. dedi haluk abi.
    aslında karnım da açtı ama fakir bin gibi hemen atlamak da olmazdı,
    hem zaman kaybetmeden bir an önce yola çıkmam lazımdı.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    +10
    #
    öyle beyle derken akşamı ettim beyler.
    saat 9'a geliyordu.
    önce bi duşa girdim,
    kot üstü beyaz gömlek her zaman olduğu gibi yine fena olmamıştı.
    indim aşağıya.
    bindim arabaya.
    bi 10 dk kadar sonra ordaydım.
    her zamankinden çok daha erken gelmiştim.
    arabaya henüz alışamamıştım, zamanı hesaplayamadım.
    sahneden önce alkol almam genelde ama o gün içesim vardı.
    kasmadım kendimi.
    bizim çocuklara selam vererek oturdum bara.
    ahmet abi yoktu ortalıklarda.
    1 tane votka elma hazırlattım kendime.
    2-3 yudumda bitirdim.
    2. votkayı istedim.
    onu da bitirmem uzun sürmedi.
    normalde 2 kadeh votkada dönmezdi başım ama aç karnına olduğum ve hızlı içtiğim için çarpmıştı.
    ufaktan başım dönüyordu,
    ama kötü değildim,
    tam çakır keyif denen moddaydım.
    neşelenmiştim de.
    kendimi övmek gibi olmasın ama beyler ben sahnedeyken iyi konuşurum,
    dinletirim kendimi,
    bazen sataşırım söylediğim şarkıların sözlerini değiştirerek müşterilere,
    bazen soru cevap yaparım onlarla,
    ve hep eğlendiririm onları.
    kordonun en ufak mekanlarından birisi olmamıza rağmen çarşamba akşamı bile full çekmemizin de
    tek sebebi bu zaten.
    ama bu gece her ne kadar votka sahte bir gülümseme yerleştirse de yüzüme millete takılacak modda değildim.
    sadece gitarımı çalacak şarkımı söyleyecek,
    saat 12 dedi mi de sahneden inecektim.
    repertuarım zaten geniş olduğu için söyleyecek şarkı seçme sıkıntım da yoktu.
    öylece saatin 10 olmasını bekliyordum.
    müşteriler gelmeye başlamıştı.
    birazdan ahmet abi geldi yanıma.
    -hoşgeldin ali'cim. dedi
    -hoşbulduk abi. dedim
    -nasıl oldu baba. dedi
    -iyi işte abi, yatıyor evde. dedim
    -aman iyi olsun iyi, sen nasılsın peki, çok keyfin yok gibi. dedi
    -normal işte abi, ne olsun. dedim
    -bu gece özel misafirlerimiz var ali, en ön masada oturacaklar, güzel bi gece olsun olur mu? dedi
    -olur abi. dedim
    3. kadeh votkayı da istemiştim ama barda duran hakan
    -kusura bakma abi. diyerek göz ucuyla ahmet abi'yi işaret etti.
    mevzuyu çakmıştım.
    adam da haklıydı.
    sahneye çıkacaktım ve sarhoş olmamam gerekiyordu.
    zaten çakır keyif olduğum için fazla uzatmadım mevzuyu,
    -eyvallah. dedim
    saat 10 olmuştu,
    gitarım zaten sahnede olduğu için arka tarafa geçmeden müşterilerin arasından sahneye çıktım.
    -hoşgeldiniz. diyerek selamladım gelenleri.
    ···
  18. 43.
    +9 -1
    #
    -günaydın mı kaldı, saat 1. dedim tebessüm ederek.
    -ne biliyim, yeni kalkmış gibisin. dedi
    -yok oturuyordum öyle. dedim
    -iyi bakalım. dedi
    ayakkabılarını çıkartıp elindeki poşetlerle içeri geçti.
    yiyecek bi şeyler almıştı.
    biraz sonra yanıma gelerek cebinden çıkarttığı volvo'nun anahtarlarını masanın üzerine koydu.
    -azcık kullandım da. dedi pis pis gülerek.
    "herifteki yüzsüzlüğe bak amk, insan bi sorar" dedim içimden ama sonra herifin evine çöreklendiğim geldi aklıma, sustum, bi şey demedim.
    -ne demek kardeşim, kullan tabi. dedim yalandan.
    -acıktın mı. dedi
    -biraz. dedim
    -döner aldım yersin di mi? dedi
    -severim bile. dedim yalandan
    "alt tarafı döner işte amk, ne sevicem" dedim içimden.
    maksat karnımı doyurmaktı.
    poşetten çıkarttık dönerleri.
    kağıdını soyup başladım yemeye.
    mest olmuştum amk.
    başta aç olduğum için çok güzel geldiğini zannetsem de dönerin yarısına gelmiş açlık hissim komple gitmiş ama hala doyamıyordum tadına.
    resmen az önce düşündüklerimden dolayı kendi kendimi züt etmiştim.
    -beğendin mi. dedi çağdaş
    -vallahi süper. dedim açık açık
    -virgo candır. dedi
    -öyleymiş vallahi. dedim
    dönerleri bitirmiştik.
    çağdaş cebinden çıkarttığı marlboro light paketinden 1 tane sigara alıp masanın üzerine bıraktı paketi.
    -alıyorum bi tane. diyerek pakete attım elimi.
    -ben arabanı alırken soruyor muyum amk. dedi gülerek.
    herif iyi mi kötü mü çözememiştim ama ne olursa olsun bana evini açmıştı
    ve vermiş olduğu sözü tutarsa sırrımı saklayacaktı.
    -eyvallah. diyerek sigarayı yaktım ve yemek üstü sigarasının keyfine vardım.
    liseli çocuklar gibi başımı döndermişti sigara.
    ama çok da tatlı gelmişti.
    öyle böyle akşamı ettik o gün.
    dilim varmadı çağdaş'a aslı'yı ya da caner'i sormaya.
    biraz daha üstüne gidersem herif kıllanabilirdi haklı olarak.
    sessizce gelmesini bekledim aslı'nın, ama gelmedi.
    bi kaç defa ezgi ve murat aradı ama meşgule attım.
    sonra aramalara daha fazla dayanamayarak telefonu komple kapattım.
    gece 2 gibi daldım uykuya.
    ertesi sabah uyandığımda çağdaş yine yoktu evde.
    bu sefer saat öğlen 3 gibi geldi eve.
    -vallahi bu gün yalnız bırakmayacaktım seni ama bizim çocukların eşyalarını zütürdüm. dedi
    aklıma bi şey geliyordu ama "allahım ne olur düşündüğüm şey olmuş olmasın" diyerek
    -anlamadım, ne eşyası? dedim
    -caner'le aslı, gidiyorlarmış da, eşyaları vardı burda, onları istediler. dedi
    -nereye. dedim
    -vallahi sormadım, sorsam da söylemezdi zaten caner, kaçıyordur yine bi şeylerden. dedi
    yıkıldım ulan beyler.. kalakaldım öylece..
    -ama bana söz vermişti.. diyebildim sadece...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +9 -1
    #
    bi 10 dk kadar sonra çağdaş geldi.
    arabaya bindim.
    -konuşabildiniz mi. dedi çağdaş
    -evet. dedim
    -eee neymiş mevzu. dedi
    -yanılmışım, dediğin gibi kafaları güzelmiş, tribe girmişler, bana sarmışlar o akşam. dedim
    -ben sana dedim be kardeşim. dedi
    -olsun, en azından soru işareti kalmadı kafamda. dedim
    -o da doğru. dedi ve çalıştırdı arabayı.
    eve dönüyorduk geri.
    çok büyük kumar oynuyordum,
    farkındaydım ama başka çarem yoktu.
    az önce beni bıçaklamaya kalkan adamın ayda yılda bir de olsa geldiği eve gidiyordum.
    ama yapacak bir şey yoktu.
    onun bana verdiği sözü tutabilmesi için benim onun gelmesini beklemem gerekiyordu.
    beni başka türlü bulabilmesinin imkanı yoktu.
    çağdaş'a olan biten hiç bi şeyden bahsetmedim.
    "konuştuk ve konu kapandı" dedim. bi kaç gün kalabilmek için müsade istedim ondan.
    çağdaş genelde zaten yalnız yaşadığından sağolsun sorun etmedi.
    eve gider gitmez hem yaşadıklarımın etkisiyle hem de yolun yorgunluğuyla uzandığım yerde uyuyakaldım.
    salonun penceresinden içeri giren öğlen güneşi uyandırdı beni.
    gözümü açar açmaz telefona gitti elim.
    ne olursa olsun aklım geldiğim yerde çanakkale'deydi.
    ezgi ordaydı,
    murat ordaydı,
    babam ordaydı,
    hepsi en az 5'şer kez aramıştı.
    ezgi yığınla mesaj atmıştı.
    artık nasıl derin uyuduysam hiç birini duymamıştım.
    önce lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım.
    evde ses seda yoktu.
    -çağdaş. diye seslendim cevap bekleyerek,
    ama cevap gelmedi.
    açık olan yatak odasının kapısını da ufaktan aralayarak içeri baktım,
    ama kimse yoktu.
    evde yalnızdım.
    karnım çok açtı.
    evin anahtarı olmadığı için dışarı çıkamadım ve mecburen dolabı açtım.
    ama dolap neredeyse bomboştu.
    "hay amk" diyerek geri kapattım dolabı.
    içeri geçtim.
    koltuğa oturdum.
    içim çok huzursuzdu.
    ezgi'nin ve murat'ın attığı mesajları okudum.
    başta ezgi olmak üzere ikisi de çok merak etmişlerdi beni.
    içimde tam tarif edemediğim bi kızgınlık vardı.
    aslı'yla aramızda geçen yarım yamalak konuşma ezgi'nin ve murat'ın bana yalan söylediklerini gösteriyordu.
    ama ona rağmen onları merakta bırakmaya gönlüm razı olmadı o an.
    aradım ezgi'yi.
    anında açıldı telefon.
    -canımm. dedi ezgi
    beni çok merak ettiği ses tonundan bile belliydi.
    -efendim. dedim
    ···
  20. 45.
    +10
    birINCI ihtimal
    -bu Boncuk Ömer
    Boncuk Ömer - yarım ali
    Eylül - ezgi
    emrah - murat
    Haluk abi - avukat
    Part başı * - #
    her gece saat 10 da part atmasi

    Icerik olarak ; en yakın arkadaşıyla arada sırada tatlı Sert duygusal atismalar , yol kenarında arabada uyurum ,lan beyler, bin gibi şeyleri kullanis yerleri , kendisi fakir sevdiği kızın zengin olmasi

    not : teldeyim ve 2. Sayfanın Başına kadar okudum , daha fazla ayrıntı da verebilirim


    Bu ihtimal gerçekse ; yarım ali yani Boncuk ulan gavat herif senin hikayeni 4 aya yakın takip ettik vedalasmadan çekip gittin , gerçek veya değil sesimizi cikarmadik hikaye bozulmasın diye , hikayenin sonunda beyler takip ettiniz emeğinize sağlık burda takildik , dertlestik , rahatladik demedin gibtir olup gittin .
    Sen bize beyler bunlar uydurmaydi ama güzel dostlar kazandık bunlar gerçek deyip bi hikaye daha yazıcam deseydin 4 ay değil 4 yıl o arkadaş ortamı için bile kendimden bişeyler gördüğüm için bile takip ederdim ama şimdi diyorum ki gibtir git huur cocugu
    ikINCI ihtimal
    -Boncuk Ömer den ilham alan bi binin hikayesi
    Bunu fazla uzatmayacagim az özgün ol hırsız olma ve gibtir git burdan
    ···