-
51.
+9 -1#Tümünü Göster
-biz geçmişi konuşmayacağımıza, güzel bir gelecek kuracağımıza dair söz verdik birbirimize ali. sen, ben ve murat söz verdik. allah sana bi şans daha verdi ali, tertemiz bir sayfa açtı sana, al yeniden başla dedi hayata, kıymetini bil ali. dedi
-peki senin hiç birini çok sevdiğin ama kimi sevdiğini bilmediğin oldu mu ezgi. dedim
-hayır olmadı, ben hep bildim kimi sevdiğimi. dedi
-ben bilmedim işte ezgi. dedim
bu sözlerim normalde onu çok üzerdi ama o an bana destek olmak için hiç bir tepki vermedi.
-ne yaparsan yap yanındayım ali, ama nolur bırak da mutlu olalım. dedi
-tek amacım bu ezgi, ben o kazadan sonra bir çok kez güldüm yanınızda, bir çok kez eğlendim deli gibi, bir çok kez şarkılar söyledim size, ama dedim ya hep yarımdım bi şekilde, dolduramadım tam anlamıyla içimi. dedim
-ya aradığın gerçekler seni mutlu etmeyecekse ali, ya daha çok üzecek, ya kalan yarını da alacaksa senden? dedi
cevap vermedim.
sustum yine bir süre.
-peki ezgi o kaza, sen orda mıydın? dedim
-hayır değildim. dedi
-nasıl oldu o kaza, anlatır mısın? dedim
-bunu sana defalarca anlattık ali? dedi
-bi daha anlat ezgi. dedim
-eski yoldan bahçeye gidiyordun babanın yanına, arabada ne oldu bilmiyoruz, ama yoldan çıkmışsın, takla atmış araba, girdiğin bahçenin sahipleri bulmuş seni ilk, sonrasında da yaşadığın ağır travma ve hastanede geçen 2 yıl işte. dedi
-hepsi bu mu ezgi. dedim
-hepsi bu ali. dedi
-yanımda kimse yok muydu, tek miydim o arabada. dedim
-evet ali tektin, senden başka kimseye bi şey olmadı. dedi
-peki o çığlık ezgi? dedim
-ne çığlığı. dedi
-o duyduğum çığlık kime aitti, duydum o sesi ben ezgi, bir kadın, bir kadın çığlık atıyordu sadece. dedim
ezgi konuşmanın başından beri ilk defa bu kadar panik olmuştu.
eli ayağına dolanmıştı, ne yapacağını bilemez haldeydi.
onu sonunda köşeye sıkıştırmıştım.
-kafan çok karışmış ali. diye üste çıkmaya çalıştı ezgi.
-kafam hiç karışmayacak kadar boş ezgi, doldurmaya çalışıyorum ya zaten. dedim
-yalan yanlış şeylerle doldurma o zaman. dedi
-doğrularla doldur o zaman ezgi. dedim
-insan neye inanmak isterse ona inanır ali, biz sana zaten verdik doğruları. dedi
-peki ezgi. dedim konuşmanın sonucunda bi yere varamayacağımızı anlayarak.
birbirimizi daha fazla üzmenin alemi yoktu.
biraz sonra ezgi'nin telefonu çaldı.
arayan murat'tı.
bana çok kızgındı ama ezgi'ye beni soruyordu.
ezgi iyi olduğumuzu ve yerimizi söyleyip kapattı telefonu.
-geliyor mu? dedim
-sanmam. dedi
-ariyim mi ben bi, çağırayım mı. dedim
-murat'ı bilmiyor musun sen, bırak geçsin siniri, kendi gelir zaten. dedi
-peki. dedim ısrar etmedim.
derken telefonum çaldı.
ahmet abi arıyordu.
-hah şimdi sıçtık işte, ne dicem adama ben şimdi. dedim
-"sağol abi" diyeceksin. dedi ezgi tebessüm ederek.
-anlamadım. dedim -
52.
+9 -1#
bi 10 dk kadar sonra çağdaş geldi.
arabaya bindim.
-konuşabildiniz mi. dedi çağdaş
-evet. dedim
-eee neymiş mevzu. dedi
-yanılmışım, dediğin gibi kafaları güzelmiş, tribe girmişler, bana sarmışlar o akşam. dedim
-ben sana dedim be kardeşim. dedi
-olsun, en azından soru işareti kalmadı kafamda. dedim
-o da doğru. dedi ve çalıştırdı arabayı.
eve dönüyorduk geri.
çok büyük kumar oynuyordum,
farkındaydım ama başka çarem yoktu.
az önce beni bıçaklamaya kalkan adamın ayda yılda bir de olsa geldiği eve gidiyordum.
ama yapacak bir şey yoktu.
onun bana verdiği sözü tutabilmesi için benim onun gelmesini beklemem gerekiyordu.
beni başka türlü bulabilmesinin imkanı yoktu.
çağdaş'a olan biten hiç bi şeyden bahsetmedim.
"konuştuk ve konu kapandı" dedim. bi kaç gün kalabilmek için müsade istedim ondan.
çağdaş genelde zaten yalnız yaşadığından sağolsun sorun etmedi.
eve gider gitmez hem yaşadıklarımın etkisiyle hem de yolun yorgunluğuyla uzandığım yerde uyuyakaldım.
salonun penceresinden içeri giren öğlen güneşi uyandırdı beni.
gözümü açar açmaz telefona gitti elim.
ne olursa olsun aklım geldiğim yerde çanakkale'deydi.
ezgi ordaydı,
murat ordaydı,
babam ordaydı,
hepsi en az 5'şer kez aramıştı.
ezgi yığınla mesaj atmıştı.
artık nasıl derin uyuduysam hiç birini duymamıştım.
önce lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım.
evde ses seda yoktu.
-çağdaş. diye seslendim cevap bekleyerek,
ama cevap gelmedi.
açık olan yatak odasının kapısını da ufaktan aralayarak içeri baktım,
ama kimse yoktu.
evde yalnızdım.
karnım çok açtı.
evin anahtarı olmadığı için dışarı çıkamadım ve mecburen dolabı açtım.
ama dolap neredeyse bomboştu.
"hay amk" diyerek geri kapattım dolabı.
içeri geçtim.
koltuğa oturdum.
içim çok huzursuzdu.
ezgi'nin ve murat'ın attığı mesajları okudum.
başta ezgi olmak üzere ikisi de çok merak etmişlerdi beni.
içimde tam tarif edemediğim bi kızgınlık vardı.
aslı'yla aramızda geçen yarım yamalak konuşma ezgi'nin ve murat'ın bana yalan söylediklerini gösteriyordu.
ama ona rağmen onları merakta bırakmaya gönlüm razı olmadı o an.
aradım ezgi'yi.
anında açıldı telefon.
-canımm. dedi ezgi
beni çok merak ettiği ses tonundan bile belliydi.
-efendim. dedim -
53.
+8Bir roman gibi düşünün ulan, gerçek yada gerçekte olabilecek olaylar bütünü gibi düşünün, sürekli yok gerçekti değildi diyip adamın hevesini kaçırmayın, güzel güzel okuyoruz işte.
-
54.
+8Taksiye mi çıktın
-
-
1.
+2ahahah neyse rez syfa 8
-
1.
-
55.
+8Beyler boncuk ömerin ta kendisidir hikayeyi okumayın züte gelirsiniz. Boncuk omerin hikayesini okuyun anlarsınız
-
56.
+12 -4#Tümünü Göster
-ali üzme bizi de sür şu arabayı. dedi ezgi
-hiç bir yere gitmiyorum ezgi, beni siz anlamazsanız, sorularımı siz cevaplamazsanız ben nasıl tamamlarım geri kalan yarımı. dedim
-geri kalan yarın falan yok ali. dedi ezgi de sinirlenerek.
-ben o gözleri tanıyorum ezgi. dedim
-aynı şeyleri tekrar yaşatma bize ali, nolur. dedi murat.
-abi neler yaşadığımı, içimde nasıl bi boşluk olduğunu biliyor musunuz siz ha? dedim
-biliyoruz tabi amk, kim vardı senin yanında bizden başka, kim kaldı 2 yıl boyunca hastanede baş ucunda, kim ağladı sabahlara kadar, bu kız ağladı ali, ben 2 yıl uyku uyumadım ali, sana her şeyi anlattık biz ali, zor zamanlar geçirdin ama biz geçirmedik mi ali, 2 yıl bir ölünün baş ucunda uyumak nedir bilir misin sen? dedi
-eski defterleri bi daha açmayacağımıza yemin ettik biz ali, hep beraber ettik bu yemini. diyerek devam etti ezgi murat'ı destekleyerek.
-eyvallah. dedim sadece
-şimdi sür şu arabayı. dedi murat.
hiç konuşmadan çalıştırdım arabayı.
bu işi burda bırakmayacaktım.
en yakın zamanda buraya geri dönüp kendim çözecektim bütün mevzuları.
ezgi'nin dediğine göre içinde ne yazıldığını bile bilmediğim o defteri ben okumadan kapatmıştık.
tam 1 hafta sürdü 22 yıllık hayatımı bana anlatmaları.
çanakkale'yi bilenleriniz varsa eski kordon'u da bilir,
ordaki tahta masaları da.
işte o masalarda 1 hafta boyunca anlattılar bana hiç hatırlamadığım geçmişimi.
hayretle dinlemiştim onlardan kendimi.
çoğu zaman gülseler de ağlamışlardı da bazen.
güzel günlerimiz olduğu gibi kötü günlerimiz de olmuştu.
14 yaşındayken annemi kaybettiğimi anlattılar,
babamın çifçilikle uğraştığını anlattılar,
tek çocuk olduğumu anlattılar,
liseden sonra üniversiteye gitmediğimi müzikle uğraştığımı anlattılar.
çocukluğumu anlattılar,
güzel günlerimizi anlattılar,
sevdalarımızı anlattılar,
beni bana anlattılar.
her şey tamdı.
ama içimde kocaman bi boşluk vardı,
bu boşluğu ne onlar doldurabildi ne de anlattıkları.
geçmişimi kaybetsem de içimde yetim bir sevda vardı lan beyler.
nasıl bir duygu, size nasıl anlatırım bilmiyorum ama
sanki birini çok sevmişsiniz ama kimi sevdiğinizi bilmezmiş gibi.
bunun cevabını bana hiç bir zaman vermediler.
her şeyi anlattıklarına dair yemin ettiler.
o yeminden sonra vazgeçtim sorgulamaktan.
çocukluk resimlerime bakmaktan ibaretti bundan sonra geçmişim.
ama yarımdım işte.
kimse bana "yarım ali" demedi ama ben hep dedim bunu kendime.
26 yıllık hayatımın 22 yılı yoktu.
evet belki yarımdan da fazlaydı kaybettiklerim ama dostlarım yanımdaydı,
babam yanımdaydı.
tutundum bi şekilde tekrar hayata.
çalışmaya devam ettim kordon'da bir barda.
başlarda çok zor gelse de alıştım tekrar gitara,
içimden geldiği gibi şarkılar söyledim tekrar.
sorgulamadan devam ettiğim kaldığım yerden yaşamaya. -
57.
+7#
cevap vermedim.
çocuk da daha fazla üstelemedi.
yoldan geçen bi taksiye el etti durdurmak için.
-arabam var. dedim
taksi de müşterisi olduğu için durmamıştı zaten.
-nerde abi. dedi
-şu ara sokakta. dedim
çocuk hiç bi şey demeden koluma girdi ve ayağa kaldırdı beni.
arabanın yanına gelmiştik.
arabanın kapısını açtım ve bindim arabaya.
-yolun açık olsun abi. dedi çocuk.
-eyvallah, sen de kusura bakma. dedim
-olur abi öyle, sıkıntı yok. dedi ve gitti çocuk.
adını bile bilmediğim bu eleman güzel elemandı,
delikanlıydı.
başka bir zamanda karşılaşsaydık iyi iki dost bile olabilirdik belki.
arabanın camlarını açtım ve bi sigara çıkarttım cebimden.
gidecek bir yerim yoktu,
bu şekilde çanakkaleye de dönemezdim.
çaresizdim.
sigara üstüne sigara yaktım.
aklımda hiç bir şey yoktu,
"aslı" diyordum,
"neden inmedi o arabadan, neden göz yumdu caner'in beni dövmesine?" diyordum sadece.
ara ara o kazadan kalma tek hatıra olan çığlık sesi yankılanıyordu beynimde.
kafayı yemek üzereydim.
"yarın ola hayrola" diyerek gözlerimi yumdum.
arabada uyumaya karar vermiştim.
uyuyamadım tabi ki de.
ama kapalıydı gözlerim.
ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama biraz sonra arabanın yarım açık olan cdıbını tıklattı biri.
gözlerimi açtığımda garson çocuk duruyordu dışarda.
-gitmemişsin abi. dedi
gülerek karşılık verdim.
çocuk neden gitmediğimi anlamış olacak ki
-gidecek yerin yok di mi abi. dedi
-senin varsa atla da bırakayım. dedim
-benim yolum uzun abi. dedi
-iyi sen bilirsin. dedim
çocuk bir süre düşündükten sonra
-aslında olur ya. diyerek arabanın etrafından dolaştı ve yanıma oturdu.
-gidelim abi. dedi
-nereye. dedim
-ümraniye abi. dedi
-ben yolları bilmem, tarif et bakalım. dedim
arabayı çalıştırdım ve çocuk yolu tarif etmeye başladı.
bi 20 dk sonra gelmiştik çocuğun kaldığı eve.
tarif ettiği binanın önünde durmuştuk.
-haydi eyvallah. kardeşim dedim inmesini bekleyerek.
-park etsene arabayı. dedi
-o niye. dedim
-abi çanakkale'de nasıldır bilmem ama burda yolun ortasında araba bırakmayız biz. dedi eleman gülerek.
geç de olsa çocuğun ne demek istediğini anlamıştım.
-olmaz öyle şey kardeşim. dedim -
58.
+7akşamı iple çekiyorum. daha ilk günlerden heyecan arttı amk. akşama mevzular karışık ben size diyim.
-
59.
+10 -3#Tümünü Göster
haluk abi'nin ısrarlarına rağmen yemedim.
masadaki saçma sapan muhabbete eşlik ediyordum ayıp olmasın diye.
hatunlar güzel olmasına güzeldi ama yollu oldukları her hallerinden belliydi.
haluk abi kafasıyla diğer hatunu göstererek "zütür" der gibi bi işaret yaptı.
hatun görmesin diye utanarak çevirdim kafamı.
-utangaçtır bizimkisi biraz ablası. dedi kıza doğru dönerek.
"senin yapacağın işi gibeyim diyerek" masadan kalkmak istesem de o arabaya ihtiyacım olduğu için kalkamadım masadan.
haluk abi kötü bir adam değildi.
ama karı kız ortdıbına girince çok gevşer eşi dostu satmasa da gömerdi.
ama sinirlendiğimi anladığı için uzatmadı.
ben sormadan kendi girdi lafa.
-arabanın anahtarı dükkanda, araba da dükkanın önünde, içerde çocuklar var bizim, söyle versinler. dedi haluk abi.
-eyvallah abi, çarşamba sende araba. dedim
-sana bi şey olmasın da keyfine bak aslanım. dedi
-eyvallah abi. diyerek hatunlara da yalandan selam vererek çıktım ordan.
haluk abi'nin az ilerdeki dükkanına doğru hızlı adımlarla ilerliyordum.
elemanlara selam vererek girdim içeri.
ayak üstü 2 sohbet muhabbetten sonra anahtarı alarak çıktım dükkandan ve bindim arabaya.
giderken ezgi'ye ve murat'a ne söyleyeceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu.
telefonu öylece kapatıp gitmek de olmazdı,
bi yalan uydurmak lazımdı.
yolda uydururum bi şeyler diyerekten saat 11 gibi çıktım yola.
1000 km'den fazla yolum vardı.
yolda uyumazsam gece 11 gibi orda olacaktım.
akşam 6 gibi ankara'ya vardım.
telefonum çaldı.
ezgi arıyordu.
uzun uzun çalar da açmazsam bana bakmaya eve geleceklerini bildiğim için henüz bir yalan bulamasam da açtım telefonu.
-canım. dedi ezgi
-efendim. dedim
-napıyorsun. dedi
-çalışıyorum, sen? dedim
-ama bugün pazartesi. dedi
-babamın yanındayım. dedim
-nasıl yani bahçeye mi gittin. dedi
-evet, yardım etmeye geldim. dedim
-ne zaman dönersin? dedi
-bilmem belki kalırım burda. dedim
-iyisin di mi? dedi ezgi şüphelenerek.
-iyiyim canım, neden ki. dedim
-ne biliyim bahçeye pek inmezdin de sen. dedi
-sıkıldım evde. dedim
-iyi hadi bakalım, dikkat et kendine, dönünce haber et o zaman. dedi
-tamam, merak etme. diyerek kapadım telefonu.
doğaçlama olsa da çok mantıklı bir yalan söylemiştim. ezgi de murat da aramazdı babamı.
nedendir bilinmez ama bizim çocuklarla babamın pek yoktu arası.
bizimkiler babamı çiftçi diye hor görecek çocuklar asla değillerdi,
ama hep bi mesafe vardı aralarında.
saygıda kusur etmediler,
hep "kemal amca" dediler ama babam evdeyken 1 gün bile eve gelmedi bizimkiler.
saygıda kusur etmedikleri sürece sorun yoktu,
onlar kusur etmediler ben de sorun. -
-
1.
+8Bence senin 22 yılı yanlış anlattılar panpa babanda gerçeği biliyor o yüzden araları iyi değil. Kızıl saçlı hatunda eski sevgilin bence.
-
1.
-
60.
+7#Tümünü Göster
-eee nasıl aç değilsin o zaman. dedi
cevap veremedim yine.
yaklaşık 80 yaşındaki kadın tarafından ardı arkası kesilmeden züt ediliyordum.
bi kaç dakika sonra
-desene sana da biz hizmet edicez. dedi dizisine reklam giren kadın.
-aman efendim estağfurullah. dedim
-o zaman geç içeri de bi şeyler ye. dedi kadın
mecburen geçtim mutfağa o kalkmasın diye.
aptal gibi sağıma soluma bakınıyordum.
biraz sonra içerden direktifler yağdırmaya başladı kadın.
-dolapta fasulye ve pilav var, çıkart onları. dedi
dediği gibi yaptım.
fasulye ve pilavı çıkarttım.
-ocağa koy. dedi
yine dediğini yaptım.
-ekmek fırının içinde. dedi
fırından ekmeği de çıkarttım.
-tabaklar 3. dolapta. dedi
tabakları da çıkarttım.
bi kaç dakika geçmişti ki
-ısınmıştır yemek, ocağı kapat. dedi
ocağı kapatarak yemekleri tabağa koydum ve yemeye başladım.
yemek bittikten sonra masayı toplayarak tabakları yıkadım ve bir laf daha yememek için her şeyi aldığım yere geri koydum.
içeri geçtim tekrar.
kadın dizisine kilitlenmiş karakterlere sataşıyordu.
koltuğa oturup kadını izlemeye başladım.
aksi ve huysuz bir kadın olmasına rağmen kanım ısınmıştı kadına.
gıcık almamıştım yani,
en azından çoğu insanın olamadığı kadar dobra bi insandı.
biraz sonra müsade alarak sigara içmek için balkona çıktım.
bakmayın balkon dediğime,
ev zemin katta olduğu için balkon görünümlü minicik bir bahçeydi çıktığım.
sigaramı içip içeri geçtim.
çok sıkılmıştım ama öyle böyle derken ettik saat 6'yı.
biraz sonra kapı çaldı.
yusuf'u göreceğim için bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.
yerimden fırladım ve kapıyı açtım kadına zahmet olmasın diye.
-oooo uyanmışsın. dedi yusuf
-o kadar da değil. dedim tebessüm ederek.
-ne biliyim, sabah çıkarken bi dürttüm de hiç uyanacak gibi durmuyordun. dedi
-yorulmuşum dün. dedim
-yumruk yoruyor adamı. dedi gülerek.
yusuf bininin bu hareketleri içten içe hoşuma gitmeye başlamıştı.
herif güzel espri yapıyor ama adamı itin zütüne sokuyordu.
ama kötü bi niyeti yoktu, herifin tarzı buydu.
çabucak alıştım yusuf'un bu hallerine.
-nasıl valide hanımla anlaşabildiniz mi. dedi yusuf babannesinin de duyabileceği bi şekilde.
-çok. dedim imalı imalı
-tahmin edebiliyorum. dedi ve babannesinin yanına gitti.
kadının suratı kırk karıştı,
yusuf'un yüzüne bakmıyor, pencereden dışarıyı seyrediyordu.
-hanimiş benim tontişim. diyerek babannesinin yanına gitti yusuf.
kadın "gibtir git başımdan" dercesine omzunu silkti.
-ne o, küs müyüz yoksa? dedi yusuf. -
61.
+7#
-ne alakası var oğlum. dedim
-çok alakası var abi, neyse gibtir et. dedi
biralarımızı bitirmiş 2. biraları söylemiştik.
-burda evler ne kadar. dedim
yusuf neredeyse ağzındaki birayı püskürtecekti,
zor tuttu kendini.
-ne gülüyorsun oğlum. dedim
-baban ne iş yapıyor. dedi
-çiftçi. dedim
-tarlanız falan var mı. dedi
-bahçemiz var. dedim
-satsa kaça satar. dedi
-60-70 bin falan eder her halde. dedim
-oooo yine iyisin, çıktı 1 yıllık kiran. dedi yusuf
-kaç. dedim
-abi burası caddebostan, hemen üstümüz bağdat caddesi, senin benim gibi adamlar oturamaz abi burda. dedi yusuf birden ciddileşerek.
-vay amk. dedim
-ya amk. dedi
biralarımızdan bi kaç yudum aldıktan sonra
-sen hayırdır, neden sordun evleri. dedi
-hiiç, merak ettim. dedim
-bence sen bi daha dönmeyeceksin çanakkele'ye. dedi
-onu da nerden çıkarttın. dedim
-hissettim. dedi
derken telefonum çaldı.
ezgi arıyordu.
yusuf'tan müsade isteyerek çıktım dışarı.
mekandan çıkar çıkmaz açtım telefonu.
-efendim ezgi. dedi
-canımm. dedi
-efendim. dedim
-iyi misin. dedi
-iyiyim saol, sen? dedim
-nerde kalıyorsun. dedi soruma cevap vermeden.
-bi arkadaşın yanında. dedim
-hangi arkadaş o. dedi ezgi birden sivrilerek.
-tanımazsın. dedim
-adı ne. dedim
-yusuf. dedim
-iyi bari. dedi
-eee başka başka? dedi
ezgi sanki buraya neden geldiğimi bilmiyor gibi gayet rahay konuşuyordu,
hala aptal yerine konduğumu hissettim ve sinirlendim bir anda.
iyice ayar oluyordum artık.
-iyilik sağlık. dedim öyle dümdüz.
-iyi bakalım, ara arada, merakta bırakma bizi. dedi
-eyvallah. diyerek kapattım telefonu.
aklıma bir fikir gelmişti o an. murat'ı aradım direk.
hemen açıldı telefon.
-alo. dedi murat.
-her şey için sağol. dedim
-anlamadım. dedi
-onu buldum murat. dedim
-eee, evet? dedi murat birden kekeleyerek. -
62.
+10 -3Boncuk Ali hikayesi galiba bu *
-
-
1.
+2 -1yok kardeş #kaybetimyenibirsayfa bu baslangıcları aynı degil ama suana dek benzer bayagı bi
-
2.
+3 -1bir daha okudumda boncuk ve gosgos karışımı olmuş
-
1.
-
63.
+12 -5#Tümünü Göster
ama her ne kadar ezgiye aşık olsam da murat da çocukluk arkadaşımdı.
onu orda bırakıp gitmek olmazdı.
ezgi'ye rağmen döndüm tekrar olay yerine.
konser alanına güvenlik görevlileri dolmuş kavga yatışmak üzereydi.
hala uzaktan birbirlerine bira şişeleri fırlatmalar, sözlü sataşmalar devam ediyordu ama temas kesilmişti.
kafamı kollayarak geçtim büfenin tarafına.
orda gördüm muratı.
büfenin arkasına saklanmıştı.
korkmuş olsa da gayet iyi görünüyordu, ama ben yine de sordum emin olabilmek için.
-iyi misin kardeşim. dedim.
hala kegib kegib nefes alıyordu.
beni korkutacak kadar derinden geliyordu nefesi.
karşımda sağlıklı bir insan olsa belki hiç giblemezdim ama murat'ın kalbinde doğuştan ritim bozukluğu vardı.
heyecanlanmaması gerekiyordu.
karşımda yine sağlıklı bir insan olsa "ne diye kızı orda bırakıp kaçıyorsun" diyerek üste çıkardım ama murat'a karşı yapamadım bunu.
kaçmış olmasına sevindim bile içten içe.
nefes alıp verişi düzelince murat'ın koluna girdim ve ezgi'nin yanına zütürdüm onu.
3 çocukluk arkadaşı 2 sevdalı sarıldık birbirimize.
ikisinin de iyi olduğundan emin olduktan sonra
-dönelim hadi. dedim ve kampüsten çıkarak dışarıya parkettiğimiz arabaya doğru yürümeye başladık.
bir yanımda ezgi, bir yanımda murat vardı.
burnum hala sızlıyordu ama insanın bazen güçlü durması gerekir ya beyler,
işte o an tam da öyleydim.
hiç bi şey belli etmedim.
araba benim değil murat'ındı ama kendini iyi hissetmediği için hiç konuşmadan bana verdi anahtarı ve arkaya bindi.
ezgi yanıma oturdu.
haftasonunu geçirmeyi planladığımız adana'nın o hiç bilmediğimiz sokaklarında dolanıyorduk nereye gittiğimizi bile bilmeden.
geldiğimiz yere memlekete çanakkale'ye dönmeyi düşündüm ben.
uykusuzdum ama "yolda çeker uyurum" diye geçiriyordum içimden.
-ne yapalım. dedim konuyu açmak için.
kimse bi şey demediği gibi "dönelim" diyen de olmadı.
dönmeye niyetli olmadıkları için girmedim konuya hiç.
buraya gelirken planladığımız üzere murat'ın üniversite'den bi arkadaşı olan çağdaş'ın evinde kalacaktık,
baraj yolu diye bi yerdeydi ev.
sora sora bulduk yolu da evi de.
arabayı evin önüne park edip indik arabadan.
telefonda konuşurken çağdaş kendisinin evde olmadığını söylemişti.
bu durum bana biraz garip gelse de mecburen çıktık eve.
çaldık kapıyı.
ama açan olmadı.
-hadi gidelim, buluruz kalacak bi yer. dedim
içimde tarifsiz bi sıkıntı vardı ve bu sıkıntının hala burnumu sızlatan kavgayla hiç bir alakası yoktu.
ama yine dinlemediler beni.
murat bi daha çaldı kapıyı.
biraz daha bekledikten sonra açıldı kapı.
yüzü yara izleriyle dolu bi eleman açtı kapıyı.
eleman "siz kimsiniz amk" diyen gözlerle bize bakıyordu.
henüz kendimizi tanıtamamıştık ki elemanın arkasından
-kim geldi hayatım. diyerek kızıl saçlı bi hatun geldi.
işte o gün hayatımı gibecek iki insanla tanıştım beyler... -
-
1.
+10 -4Grup yapmışlardır Ezginin ami sizlamistir boncuk eylülu Aysel Ceyda güneşi gibti n ya sıra ezgizemi geldi iktidarsız o c
-
-
1.
+1şuku :D
-
1.
-
1.
-
64.
+8 -1#Tümünü Göster
ama susmuştu.
-evet..? dedim devam etmesi için
-ali orda ne olursa olsun dön geri olur mu, güçlü dur, ayakta dur ve yıkılma olur mu? dedi
-yıkılmam. dedim.
-umarım. dedi ezgi.
-kendine dikkat et. dedim
-sen de. dedi ve bindim arabaya.
soğakın köşesini dönene kadar el salladı ezgi arkamdan.
hüzünlenmiştim lan binler.
her ne kadar biraz baskı altında olsam da sevmiştim ben bu kızı.
değerliydi benim için.
belki de dostça sevmiştim ama ne farkederdi ki amk, sevmiştim işte.
doğru kordon'a sürdüm arabayı.
arabayı çarşı girişine koyup yürüdüm bizim mekana.
çocuklar sabah temizliği yapıyorlardı.
bizim mekan da kordon'daki diğer mekanlar gibi nerdeyse 7 gün 24 saat açıktı.
sabahları cafe akşamları bar havasındaydı.
ahmet abi'yi aradı gözlerim ama göremedim.
normalde bazen bu saatlerde burda olur bazen de olmazdı,
ben olmadığı ana denk gelmiştim.
bizim çocuklardan birine sordum ahmet abi'yi,
-daha gelmedi abi. dedi
dışardaki masalardan birine oturdum,
telefonu çıkarttım cebimden ve aradım ahmet abi'yi.
-ahmet abi merhaba. dedim
-merhaba ali'cim. dedi
-ahmet abi ben gidiyorum. dedim
-nereye. dedi ahmet abi şaşırarak.
-istanbul'a abi, bazı şeyleri çözmem lazım. dedim
-nasıl yani, ne oldu anlat, çatlatma adamı. dedi
-dünkü adam abi, o geçmişimden biri, o karanlık biri, dün ölümle tehdit etti beni. dedim biraz da olsa abartarak.
-vay it, neden söylemedin bana. dedi
-dün mekandan çıktıktan sonra oldu abi. dedim
-nasıl yani takip mi etmiş. dedi
-belki de abi, bilmiyorum. dedim
-ee napıcaksın şimdi. dedi
-aradığım cevaplar burda değil abi ait olduğum yerde, istanbul'da. dedim
-anladım ali, yolun açık olsun, ne zaman dönersin. dedi
-bilmiyorum abi ama sen benim yerime bul birini, boşa düşme. dedim
-eyvallah. dedi ahmet abi üzülerek.
-eyvallah abi görüşürüz. dedim ve telefonu kapattık.
içerde kalan paramı da isteyememiştim.
"neyse bakıcaz bi çaresine artık" diyerek ayaklandım.
-kendinize iyi bakın beyler, bi süre yokum ben, selametle. diye uzaktan garson çocuklarla vedalaşmış arabaya doğru yürüyordum ki aralarından biri geldi "ali abi" diye arkamdan bağırarak.
-efendim. diyerek döndüm arkamı
çocuğun elinde bi zarf vardı.
bu zarf olayı ahmet abi'nin işiydi.
ahmet abi parayı elden alırken rahat olmamız için zarfa koyar öyle verirdi maaşları.
bu da benim içerde kalan son maaşımdı.
ama bi fark vardı, normalde bu kadar kalın olmazdı benim zarfım ama bu sefer bi değişiklik vardı.
üzerinde "ali" yazan zarfı çocuğun elinden alarak içini açtım.
içinde belki 30 tane 100'lük vardı.
bu para benim maaşımdan fazlaydı. -
65.
+8 -1Sadece ilk entry'yi okudum, anlatım tarzı aynı Boncuk Ömerin'ki gibi, yazısı da öyle. Yeni hesap açmış sırf bu hikaye için, aynı ömer gibi. Onun olma ihtimali çok yüksek veyada ondan çok etkilenmiş ve esinlenmiş biriside olabilir. Bilemiyorum yani poh da çıkabilüü...
-
66.
+8 -1Bu hikayeyi yazanla boncuk omeri yazan aynı.
Bu hikayedeki karakterler ile boncuk ömer hikayesinin karakterlerini kıyaslarsak eğer.
Eylül birinci kız Aysel yancı kız.
Ezgi birinci kız Aslı yancı kız.
Baş harfleri aynı.
Peki erkek karakterlere gelirsek ortak yanları nedir?
Benim bulduğum tek şey dört halife.
Ömer,ali, bekir,osman.
Sırada ki hikaye de karakterler muhtemelen şöyle olacaktır;
Adamın adı bekir.
Birinci kızın adı Eda.
yancı kızın adı ise ayşe.
Bazı cümlelerin yanına parantez içinde bu cümleyi unutmayın beyler notu düşüyor. Tıpkı ömer gibi. Üslup aynı.
Üslubu tam anlamıyla iyi değil ama amatör olarak sürükleyici olmayı başarmış.
Mode off dexter morgan. -
-
1.
+4 -1Bi tek çıkarken kimseye satasmayin demiyor , çünkü bu bin bize satasip duygularimizla oynuyor
-
2.
+4kardeş milli istihbarattamı çalışıyorsun bu ne çözümleme amk gece gece hayran kaldım
-
3.
+2Panpa yıllarca polisiye ile ilgilendim. Ama bu bin ipuçlarını bulduğum için bir sonra ki hikayedeki kahramanın adını bekir yapmayacak.
-
4.
+3deli bekir in hikayesi başlığını alayım da yazamasın bin diyordum tam.
bekir olmayacak demek.
diğerleri 2 -
1.
-
67.
+6#Tümünü Göster
-olur abi olur. dedi
-yok kardeşim, ben bakarım başımın çaresine. dedim
-tamam abi, bakana kadar misafir edeyim işte. dedi
-rahatsızlık vermek istemem kardeşim. dedim
-yalnız yaşıyorum zaten abi. dedi
çaresizlikten dolayı sessiz kaldım.
sessiz kalışımı "evet" olarak algılayan eleman.
-adın ne abi. dedi
-ali. dedim
-hah şimdi oldu, prensip olarak tanımadığım insanları evime almıyorum da. dedi çocuk gülerek.
neşeli bir binti.
bu durumda bile güldürmüştü beni.
-senin adın ne. dedim
-yusuf. dedi
-tanışmış mı olduk şimdi biz yusuf. dedim gülerek.
-abi günde o kadar çok insanla uğraşıyorum ki artık insanların yüzünden bile anlayabiliyorum nasıl biri olduklarını. dedi çocuk
-ben nasıl biriyim yusuf. dedim
-yaralı birisin be abi, belli ve bir insan kendi yarası kapanmadan başkasını yaralayamaz, o yüzden içim rahat, gönül rahatlığıyla misafir ederim seni. dedi
şiir gibi konuşmuştu bin.
güldüm.
arabayı az ileriye park ederek indik arabadan.
binadan içeri girdik.
giriş kattaki evin kapısının önünde durduk.
yusuf önce cebinden anahtarları çıkarttı,
ama sonra zile bastı.
-yalnız yaşıyorum. demiştin dedim ufaktan da olsa sinirlenerek
-yalnız yaşıyor sayılırım abi. dedi yusuf sırıtarak ve anahtarla kapıyı açtı.
-sen mi geldin yusuf. diye yaşlı bir ses geldi içerden.
-ben geldim babanne. dedi yusuf
cevap gelmedi içerden.
-yarın tanıştırırım sizi. dedi yusuf bana dönerek.
geldiğim için bir anda pişman olmuştum, ama dönmek de olmazdı.
ev eski ve küçüktü.
görebildiğim kadarıyla 2 oda 1 salondu.
odalardan birinde babanne kalıyordu.
öbür odanın kapısı kapalıydı ve gördüğüm kadarıyla yusuf salondaki çekyatta yatıyordu.
yusuf çekyatın altından çarşaf çıkartarak diğer çekyatı açtı ve yatağımı hazırladı.
içerdeki dolaptan kendisine ait 2'şer tane şort ve tshirt getirdi.
birer tanesini bana uzattı.
-yok kardeşim var benim. dedim
-hani nerde. dedi
-çantandaydı ama çanta arabada, dur alıp geliyim ben. dedim
-uğraşma şimdi gece gece, bugünlük bunları giy, merak etme temizler. dedi gülerek
-yok onun için değil. dedim utanarak
-al hadi al. diyerek bana uzattı elindekileri.
-eyvallah. diyerek aldım ve banyoya geçerek değiştim üzerimi.
ben çıktığımda yusuf da üzerini değişmişti.
yusuf'un benim için hazırladığı yatağa girdim.
biraz sonra yusuf
-allah rahatlık versin abi. diyerek kapattı ışıkları.
kendimi çok garip ve mahçup hissediyordum bu çocuğa karşı.
aradan bi kaç dakika geçmişti ki
-yusuf. dedim -
68.
+6#Tümünü Göster
-kalsın oğlum sende, merso'yu boşuna mı aldık. dedi yan gözle hatuna bakarak.
-abi olmaz öyle şey, arabaya ihtiyacım yok hem, eyvallah. dedim
-senin olmaz hatunların olur oğlum. dedi pis pis gülerek.
normalde belki yapmayacağı bir hareketti ama hatunun yanında gaza gelerek ciddi ciddi almadı haluk abi arabayı.
hatuna gösteriş yapıyordu aklınca.
işin garibi salak muhasebecinin de hoşuna gidiyordu haluk abinin yaptığı şekiller.
-iyi abi, madem öyle diyorsun, satılana kadar kalsın bende. dedim
-hah şöyle, hem bak iyi dedin, ilgilenirsin de arabayla, ilan koy internete bi tane, soran eden olursa gösterirsin arabayı, benim uğraşacak vaktim yok, hem işime de gelir. dedi
-eyvallah. abi diyerek geldiğim gibi çıktım dükkandan.
bindim arabaya, sürdüm geri eve.
ezgi'yle kavga gürültü de olsa orta yolu bulmuştuk ama murat'la hala konuşmamıştık.
aklım onda kalmıştı.
tamam kızmakta haklıydı ama konuşmamak da neyin nesiydi amk.
ezgi "arama" dese de dayanamayarak aradım murat'ı.
uzun uzun çaldırdım ama açan olmadı.
telefon kapanır kapanmaz yine aradım ama sonuç değişmedi.
"hay amk" diyerek vazgeçtim aramaktan.
illa ki dönecekti geri.
uzandım çekyata,
düşüncelere daldım.
kulaklarımdan hiç gitmeyen o çığlık beynimin boş odalarında yankılanıyordu resmen.
ezgi'yle konuştuklarımız geldi aklıma sonra.
"ya aradığın cevaplar seni mutlu etmezse, ya kalan yarını da alır zütürürse..?" demişti ezgi.
ne yapmış, ne yaşamış olabilirdim ki?
öyle böyle derken saati gece 3 ettim.
canlı müziğe akşam 10 gibi başladığımız, sahneden indikten sonra iş icabı da olsa mekanda takıldığımız için gece 2-3 benim normal uyku saatimdi.
alışkındım yani.
gündüz uyumama rağmen düşünceler arasında daldım uykuya.
çalan kapı ziliyle uyandım sabah.
babam geldi herhalde diyerek fırladım yerimden.
kapıyı açtım.
kapıda elindeki poşetle ezgi duruyordu.
-sana simit getirdim. diyerek neşeyle havaya kaldırıp salladı elindeki poşeti.
tebessüm ederek içeri davet ettim ezgi'yi.
ezgi girdi içeri.
günlerden cumaydı ve bu saatte ezgi'nin ofiste olması gerekiyordu.
-ne işin var senin bu saatte burda, ofise niye gitmedin? dedim kibarca
-yeni aldığım mimar çocuk var ya, canavar çıktı. daha ilk haftadan ilk projesini aldı, bana iş bırakmıyor sağolsun, ben de bugünümü size ayırmaya karar verdim küçük bey. dedi ezgi
ezgi'nin bu yaptığı çok güzel bi şeydi ama o an kendimi baskı altında hissettim lan beyler.
sanki dünkü konuşmalar bir gecede unutulmuş bir anda sevgili olmuş gibiydik.
aklım hala aslı'daydı.
ama bu da çok garipti,
eğer ben onu o kazadan önce o kadar çok sevdiysem neden şimdi onu gördüğümde o duygular uyanmamıştı tekrar bende?
neden tekrar aşık olmamıştım onu görünce.
eğer çağdaş'lara gittiğimizde aslı gelip bana dokunmasaydı, parmaklarını yüzümde gezdirmeseydi hiç bir şey hissetmemiştim o an ona karşı.
sadece bu hareketiyle şüphelenmiştim bir şeylerden ve haklı çıkmıştım.
aslı gerçekten çok güzel bir kızdı ama beni çeken tek şey gözleri olmuştu.
o kapkara gözler çok farklı duygular uyandırmıştı bende.
acaba önceden de mi sadece gözlerine vurulmuştum, henüz bilmiyordum... -
69.
+6Beyler hikayeyi okuyamıyom lan ben boncuk senin dıbınakoyim ulan okurken partın yarılarında bi farkediyorum hala boncuğun hikayeyi düşünüyorum.
Bende sinsi zütverenlerdendim ama zaten hikayeye 3 gün önce başlayıp dün bitirdim hala etkisi geçmedi yarım ali kardeşte aynı onun gibi anlatıyo sanki boncuk yazıyomuş gibi hissettim garip oldum lan -
70.
+7 -1Aq tahminlerim doğru çıktı şimdiye kadar. Şukularınız nerde binler?
Ulan caner bile öyle konuşunca dedim "bu ali birini mi öldürdü" aq..
Aaa bi dakka lan. Tamam aq şimdi anladım. "Geri getirebilecek misin" dediği o gün senin yanında olan kız. O araba kazasında çığlığını duyduğun. Olayın aslıyla ilgisi yok aq. Aslı büyük ihtimalle bi yan kişi. Sevda işi de değil. Ali büyük ihtimalle o çığlığını duyduğu kızı arıyor ama o da o gün kazada öldü. 2 sene boyunca komada kalınca ne caner gelip hesap sorabildi ne başkası. O kadar zaman geçincede herkes bıraktı olayın peşini.
Tahmin doğruysa daha başlangıçtan yerimi ayırttım...
Bi de doğru çıkıyomuş.. Puhahahha, yazmana bile gerek kalmayacak ama neyse. Devam devaaaaaam, merak ettim. -
-
1.
+1çığlık atan kız canerin bacısı, seyir halindeyken ali'ye sakso çektiği için ali direksiyon hakimiyetini kaybedip kaza yapıyor ali'nin alet kızın beynine saplanıyor kız oracıkta can veriyor, aslında alinin duyduğu tam olarak çığlık değil çığlıkla karışık deep throat öğürmesi, ilerde anıları netleşince bahsedecek bunlardan.
-
-
1.
0trol çıkmaz burdan.
-
1.
-
1.
başlık yok! burası bom boş!