-
476.
+2Lan yine gitmişsin!
Boncuk Ömer'i de tak ettin. Yarım Ali'yi de. Yahu ne alıngan adamsın.
iyi yazıyorsun hoş yazıyorsun da, yazdığın yer inci AMK. Notos Öykü'ye mi yazıyorsun.
Sen anlat hikayeni. Okuyan okusun, anlayan anlasın.
Berkin de Ömer ve Ali gibi hep kaçıyor mu? -
-
1.
+1 -9kaçıyor..
-
2.
+2Samimiyet... Az da olsa samimiyet. Bak gör, sonra zaten kaçmaya ihtiyacın kalmayacak.
-
1.
-
477.
0Su hikayeninde devamı gelmedi bi türlü ya
-
-
1.
0bu akşam devam edicem
-
1.
-
478.
0rezzzz oğlu rezzzz
-
479.
0panpa kurgu veya gerçek gibimde değil beni sürüklüyor zaman geçirmemi sağlıyor bu yeterli yazmaya devam et sen
-
480.
0ulan bin ettin bizi be. boncuk ömer'i de bunu da bi hevesle okudum gün gün, partların gelmesini bekledim. ikisinde de sessiz kaldım takip ettim ama iki hikayeyi de bin ettin be. bari dönde yarım bıraktığın işi düzelt.
-
481.
+2Ben sözlük filan bilmem. Bir hevesle uyelik acip saga sola yazardim aslinda gibilmayada baslamistim bu sozlukten. Bir gun derse boncuk ömerin hikayesi denk geldi okumaya başladım ben başladığımda hikaye zaten tutmuştu ama yılmadım yorumlara kadar hepsini okudum eve dönerken yolda kaza yaptım direksiyonda okurken Allaha sukur cok birsey degil bi tampon gitti ama pisman olmadim tamponu sokup bagaja koydum yine okuyarak eve geldim. O gece asiri uykum varken en sonuna kadar geldim hikayenin ve artik boncuk omerin hikayesi bizim hikayemizdi. Öyle yada boyle sen izmitte mevzu var desen gelir alayi ile catisirdim. Neyse konu dagilmasin boncuk omerin bittigini biliyorum ama sozluge hala Ömer birsey yazdimi diye giriyorum. Girdim yarım aliyi gordum okumadim onceleri dedim o bizim omer ne alisi ama dayanamadim bu gece sifirdan baslayip okudum. Ama buda husran oldu Berkinmisin Ömermisin Alimisin her ne taksan birader gibtiret yorumlari okuma biz senin kalemini seviyoruz su amk dunyasinda bi sen soyutluyosun bizi dert dusunmez hale getiriyosun ne olur gelir don yarim ali topal osman ve digerleride donsun.
-
-
1.
0hepsi bu akşam geri dönüyor..
-
1.
-
482.
-2DABBELi KÖPEK (dikkat aşırı korku içerir)
Bir gün bir kürt yolda gidiyormuş ve bir köpek görmüş demişki:
-Ne güzel gopektir lo az seveyim sonra giberim. demiş köpekte dönmüş ve:
Banamı dedin bilader demiş kürt çok şaşırmış ve köpeğin gözlerine bakmış simsiyahmış demişki
-Bu kopek dabbelidir lo en eysi ben gaççayım. demiş ve kaçmış SON -
483.
0Rezzzzz
-
484.
0Hikaye okumaya gelmiştim...
-
485.
0Amk ne hayallerle başlamıştım amk yarım kalmış bi de en heyecanlı yerinde kalmış dıbına koyayim
-
486.
0Bende koyayim
-
487.
0Reserved
-
488.
0#Tümünü Göster
kafam hala aslı'nın bana anlattıklarında kaldığı için mantıklı düşünemiyordum.
yusuf'a numaramı vermemiş olmama rağmen onun beni cep telefonumdan aramış olmasının bana göre hiç bir açıklaması yoktu.
ama o an için bu şüpheli hareketi görmezden gelecektim.
artık güzel şeyler düşünmek, güzel şeyler yaşamak istiyordum.
geçmişim iyi ya da kötü geçmişti.
aslı'nın anlattıklarına göre benim için o karanlık rüya bitmişi.
eski defterle kapanmıştı.
üstelik aslı'nın bana anlattıklarından daha mantıklı bir geçmişim yoktu bana anlatılan.
ezgi ve murat'ın bana anlattığı ot gibi büyümüş bir ali vardı aynada gördüğüm.
ama aslı'nın bana anlattığı, sevdiği kadın için hayatından vazgeçebilecek bir adam vardı içimde hissettiğim.
o an için adını koyamadığım bir rahatlık çöktü üzerime.
kendimi tanıyordum artık.
yapabileceklerimi ve yaptıklarımı biliyordum.
az önce cebimden çıkartmış olduğum telefonla yusuf'u aradım.
2. kez çalmamıştı ki telefon açıldı.
numaramı zaten bildiğini düşünerek kendimi tanıtma gereği duymadan,
-kardeşim dış kapıyı açar mısın. dedim
-tamamdır. dedi yusuf ve kısa süre sonra kapı açıldı.
içeri girdim.
evin kapısında bekliyordu yusuf.
sabırsız olduğu ve beni merak ettiği her halinden belliydi.
daha evin kapısına yaklaşmamı bile beklemeden.
-iyi misin? diye sordu.
-bomba gibiyim. dedim yalandan bir tebessümle.
inanmış olsa gerek ki derin bir ohh çekti yusuf.
yusuf'un bana olan bu yakınlığı aslında 2. bir şüpheli hareketti ama sonuçta eleman beni hiç tanımadan evini açmıştı bana.
iyi biriydi yusuf.
ondan şüphe etmek istemiyordum.
zira o an yanımda olan ve bana yardım elini uzatan tek kişi oydu.
içeri geçtik.
ayşe nine uyuyordu.
oturma odasında yatak olarak kullandığımız çekyatlara oturduk yusuf'la karşılıklı.
-ee anlat bakalım. dedi yusuf
-neyi? dedim dertleşme modunda olmadığım için
-bombayı, esmer miydi sarışın mıydı? dedi
-bırak makarayı. dedim ufaktan sinirlenerek
-o zaman uzun etme de anlat be kardeşim, ne oldu, ne konuştunuz aslı'yla dedi.
-ben nasıl biriyim sence yusuf. dedim
-tipim değilsin be abi. dedi yusuf gülerek
ben de gülmüştüm bu zamansız şakaya kendimi tutamayıp.
"tipini gibem" dediysem de içimden birden ciddileşerek
-ciddi soruyorum, sence ben nasıl biriyim yusuf. dedim
-yaralı birisin. dedi yusuf makarayı daha fazla uzatmayıp.
-peki yaralı bir insan kötü olabilir mi. dedim
-en kötüsü bile olur abi. dedi
-neden. dedim
-can havli. dedi
-nasıl yani. dedim
-belgesel izler misin hiç. dedi
-denk gelirse. dedim
-demek ki hiç denk gelmemiş. dedi
-doğrudur. dedim cahillimi örtbas edemeyim. -
489.
+1#Tümünü Göster
-bir ceylan ancak ne zaman bir aslana saldırır biliyor musun abi. dedi
-bilmiyorum. dedim
-ağır bir yara aldığı zaman, öleceğini anladığı zaman. dedi
-can havliyle. dedim
-aynen öyle abi. dedi
ikimiz de sustuk bir süre.
bu hikayede aslan caner, bense ceylandım.
ve daha önce olduğu gibi canımı yine yakarsa hiç düşünmeden ona saldıracaktım.
belki de öleceğimi bile bile...
aslı'nın anlattıkları o an hissettiklerimle fazlasıyla örtüşüyordu.
resmen benliğimi buluyordum.
bir insanı öldürme fikri ilk defa bu kadar yakındı bana
-sence ben adam öldürebilir miyim yusuf? dedim
güldü yusuf önce.
benim de eşlik etmemi bekleyerek güldü.
ama yalnız kalmıştı.
ben aynı ciddiyetle cevap bekliyordum.
-korkutma beni. dedi yusuf da ciddileşerek.
-merak ettim sadece. dedim
-sanmam. dedi
-nerden anladın. dedim
-senle barda karşılaştığımız günü hatırlıyorsun di mi. dedi
-geçmişi o kadar da silmedik be olum, daha kaç gün oldu. dedim
-ne bileyim abi kafana çok darbe aldın ya. dedi yusuf yine gülerek
-amk senle de ciddi bi şey konuşulmuyor. diyerek sinirle kalktım ayağa
yusuf'un her şeyi dalgaya alabilen yapısı normalde benim de hoşuma gitse de o an için kestirememişti içinde bulunduğum durumu.
ama o da haklıydı.
ona hiç bir şey anlatmamıştım.
ve emindim ki hala aslı'yla ne konuştuğumuzu çok merak ediyordu.
giriş cümlesini seçmekle uğraşmadan girdim direk lafa.
yusuf tüm ciddiyetiyle beni dinliyordu.
yüz yılın pasını atsam yine de gole çevirmezdi.
öylece kilitlenmişti anlattıklarıma.
her şeyi anlattım beyler.
hiç çekinmeden anlattım.
murat ve ezgi'nin anlatamadığı gibi anlattım.
gençliğimi anlattım.
yaptıklarımı anlattım.
aslı'yı anlattım.
caner'i anlattım.
çetin'i anlattım.
o dinledi ben anlattım, o dinledi ben rahatladım.
anlatırken aslında sindiriyordum da aynı zamanda yaşananları.
belki yarım saat boyunca aralıksız anlattım aslı'nın anlattıklarını, üzerine hissettiklerimi de katarak.
yusuf bir kez olsun bölmedi beni.
anlattıklarım bitince önce derin bir nefes aldı yusuf.
sonra bana kitlenmiş olan gözlerini yere eğdi.
derin bir nefes daha aldı ve
-vay amk. diyebildi sadece.
işte yarım ali'nin yarısının özeti buydu beyler.
kocaman ağız dolusu bir "vay amk"
yusuf'tan o an için yorum dinlemek istemediğim için başka bir şey demedim ben de.
biraz sonra balkona çıkıp iyi geceler sigaralarımızı yaktık.
yusuf sigarasını hızlıca içip benden önce girdi içeri. -
490.
+1#Tümünü Göster
1 dakika kadar sonra ben de içeri geçtiğimde yatağım çoktan hazırdı.
-eyvallah. diyerek girdim yatağa
yusuf da diğer çekyata uzandı.
yaşadıklarım ve duyduklarımın ağırlığıyla uykuya dalmam uzun sürmemişti.
telefonun sesine uyandığımda sabah saat 8'di.
ezgi arıyordu.
hala uykum olduğu için başta telefonu sessize alsam da kısa süre sonra bilincim yerine gelmişti.
onları merak içinde bırakmaya gönlüm razı gelmedi ve uykulu ses tonumla açtım telefonu.
-canım. dedi 2 günde özlediğim ses.
-efendim. dedim içten içe mutlu olarak.
-napıyorsun. dedi
-yatıyordum yeni kalktım. dedim
-nerde kalıyorsun. dedi
-otel ayarladım. dedim fazla detaya girmemek için.
-iyisin di mi? diye sordu
-iyiyim merak etme, siz nasılsınız, murat napıyor. dedim
-yokluğuna alışmaya çalışıyor. dedi
-o ne demek şimdi? dedim şaşırarak.
-öyle işte. dedi ezgi
sesi düşmüştü.
telefonu ilk açtığındaki kadar neşeli gelmiyordu sesi.
-dönücem ben geri ezgi, burda yaşamaya gelmedim biliyorsun. dedim
güldü ezgi.
-istanbul güzel şehir, bence sen de oralara alışmaya çalışsan iyi olur. dedi
-ezgi ne demek istiyorsun sen. diyerek hışımla doğruldum yataktan.
ezgi'nin durduk yere laf sokmaları canımı fazlasıyla sıkmıştı.
-seni özlüyorum ali, sadece seni özlüyorum. dedi
çok samimi gelmişti söyledikleri.
çok içten söylemişti.
altında bir mana aramadım.
hayatımı yalanlar üzerine kuran insana inandım hiç düşünmeden.
kısa bir sessizliğin ardından
-kızgın bize di mi ali. dedi
-anlam veremiyorum sadece. dedim
-aradığın cevapları buldun mu peki. dedi
-buldum. dedim
-peki mutlu musun şimdi. dedi.
-ağır geldi ama kaldırdım ezgi, yıkılmadım ve biliyor musun üzerime garip bir huzur çöktü. dedim
-sandığımdan güçlüymüşsün o zaman. dedi
-sandığın ali yalanlarınızla hayatını kurduğunuz ali ise evet. dedim
güldü ezgi.
-peki biz yalancıyız, biz sana bir hayat kurduk peki hiç düşündün mü ali, baban, öz baban, o neden alet oldu bu yalana. dedi
ezgi ve murat babamdan çok gördüğüm iki insandı ve yalan yok gerçekten bu olanlarda babamı hiç suçlamamıştım.
hiç aklıma gelmemişti bile.
ezgi ve murat gibi yalanlar söylememişti bana babam, ben ne zaman geçmişi sorsam hep kaçmıştı, hep susmuştu ama doğruları da anlatmamıştı neticede.
hafifletici sebebi de olsa ezgi ve murat'ı koşulsuz suçlarken babam da elbet melek değildi.
-hiç düşünmedim. dedim açık ve net.
-düşün o zaman ali, hadi biz senin kötülüğünü istedik, yalan söyledik sana ya baban, baban yapar mı bunu sana? seni ne kadar sevdiğini bilmiyor musun? dedi
haklıydı ezgi.
babam kazadan önce nasıldı bilmem ama kazadan sonra üzerime titredi hep.
izin versem bağı bahçeyi bırakıp sürekli başımda beklerdi. -
491.
+1#Tümünü Göster
sevmeyen bir adamın yapacağı iş değildi.
-haklısın. dedim
-haklıysan kızma o zaman. dedi
-denerim. dedim
-deneme yap ali, aramızda artık mesafe de olsa bir telefonda murat da ben de ordayız biliyorsun. dedi
-sadece geçici bir süre. dedim
-hayır ali. dedi
-nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ezgi. dedim
-seni tanıyorum. dedi
-tanıdığın ali neden geri dönmüyor, tanıdığın ali'ninin size ne kadar kızsa da sizi çok sevdiğini bilmiyor musun yoksa? dedim
-biliyorum ali, ama daha iyi bildiğim bi şey var. dedi
-neymiş o. dedim.
-aslı. dedi
-ne olmuş aslıya. diye sordum.
-sen uğruna hayatını heba ettiğin kadını bulmuşken bırakabileceğini mi sanıyorun ali? hadi sen onu bıraktın, onun seni bırakabileceğini mi sanıyorsun. dedi
-adana'da nasıl bıraktıysa burda yine öyle bırakır. dedim
-belki o zaman mecbur kalmıştır. dedi
-o zaman şimdi sen de beni dönmeye mecbur bırak. dedim
-yapamam ali. dedi
sesi ağlamaklı geliyordu.
onu anlamaya çalışıyordum.
beni sevdiğini biliyordum.
üzülmüştüm içten içe ama güçlü durmak zorundaydım.
-anladım. diyebildim sadece.
derken ayşe nine girdi odaya.
sesimden rahatsız olduğu yüz halinden rahatlıkla anlaşılıyordu.
suratı kırk karıştı ve o an orda kendimi fazlalık hissetmem için sadece surat ifadesi bile yeterliydi.
-neyse kapatmam lazım. diyerek ezgi'den cevap bile beklemeden kapattım telefonu.
-günaydın. dedim ayşe nineye.
cevap vermeden mutfağa geçti.
dolabı açtı.
kahvaltı hazırlıyordu.
ben elimi yüzümü yıkamak için lavaboya geçtim.
sonra üzerimdeki tshirtü değiştirip ceketimi yanıma almış ve kapıya yönelmiştim ki
-hayırdır, nereye? dedi ayşe nine
-işlerim var, çıkmam lazım. dedim yalandan.
-kahvaltını yap da öyle çık madem. dedi
-yok çok sağolun. dedim
-kafan çalışmaz bak sonra. dedi
-zaten çalışmıyor. dedim onun beni gömeceğini öncede sezerek.
ilk defa gülerek karşılık verdi ayşe nine.
-gel otur hadi, çayını koydum. dedi
bu seferki davet çok daha sıcak olduğu için geri çevirememiştim.
mutfağa geçerek ayşe ninenin karşısına oturdum.
peynir, ekmek, zeytinle kahvaltımızı yaptıktan sonra ayşe nineden önce davranıp masayı topladım.
ayşe nine oturma odasına geçerek televizyonu açtı.
saçma sapan sabah programlarından biri vardı.
-ben çıkıyorum. dedim
-geç kalmayın akşama. dedi
bilmiyorum istemli mi söyledi ama bu aksi kadından böyle bir cümle duymak ister istemez hoşuma gitmişti.
-olur. diyerek çıktım evden yüzümdeki tebessümle. -
492.
+2 -1#Tümünü Göster
mahallede ufak bir gezintiden sonra az ilerde buldum arabayı.
gidecek tek bir yerim vardı, o da yusuf'un çalıştığı kafeydi.
ama kafe bile olsa gitmek için çok erken bir vakitti.
arabaya bindim.
kafama göre bi yerlere gidiyordum.
biraz sonra telefonum çaldı.
arayan babamdı.
-oğlum. dedi özlem dolu bir sesle
-efendim baba. dedim aynı hislerle
-naptın, aramadın hiç. dedi
-fırsatım olmadı baba. dedim
-iyi misin. diye sordu
-çok iyiyim baba. dedim
-paran var mı oğlum. dedi
-dün güzel kazandık baba. dedim
-iyi, sevindim, çok yorma kendini, bi şeye ihtiyacın olursa ara tamam mı? dedi
-tamam baba, merak etme. dedim
-allaha emanet. diyerek kapattık telefonları
hiç bilmediğim yerlere doğru gidiyordum.
biraz sonra FSM tabelası çıktı karşıma.
hiç düşünmeden daldım o yöne doğru.
saçma sapan bir trafiğin içine girmiştim.
"hay aklımı gibem" dedim kendi kendime.
dur kalklar ve kopan sol bacağım eşliğinde yarım saat kadar sonra görünmüştü köprü.
öncesini bilmiyorum ama kendimi bildim bileli ilk defa geçiyordum bu köprüden.
gerçekten güzel bir duyguydu.
denize baka baka geçtim karşıya.
köprüyü geçer geçmez açılmıştı trafik.
deniz kenarında bir yere inip bi çay içmekti niyetim.
navigasyonun da yardımıyla ortaköy'e gelmiştim.
günün öğlen vaktinde bile çok kalabalıktı.
araba koymak neredeyse imkansızdı.
duramadım.
devam ettim.
ilerden beşiktaş tabelasından dönüp yukarı çıkıyordum.
ara sokaklardan birine girdim.
daracık sokakta daracık bir park yeri buldum.
4-5 hamle sonra aracı nihayet parkedebilmiştim.
rampadan aşağıya beşiktaş iskeleye doğru yürüyordum.
deniz havası iyi gelmişti.
kendime gelmiştim, açılmıştım.
ağzımdaki sigarayla esen rüzgara karşı aheste aheste yürüyordum.
iskeleye doğru gelmiştim.
şöyle bi karşıya baktım.
çanakkale'de de deniz vardı,
çanakkale'de de boğaz vardı ama istanbul gerçekten çok farklıydı.
değişik bi büyüsü vardı insanı içine çeken.
insanı çabuk kandırıyordu istanbul.
birden ezgi'nin daha bu sabah telefonda söyledikleri geldi aklıma.
"alışmaya çalış" diyordu ezgi telefonda.
ama alışmam gereken istanbul muydu, yoksa ezgi'nin, murat'ın ve babamın yoklukları mıydı bilmiyordum.
sadece kendimi uzun süre sonra ilk defa bu kadar bir yere ait hissediyordum.
çanakkale'de hiç hissedemediğim kadar.
biraz sonra elinde çay tepsisyle gençten bir çocuk geldi yanıma. -
-
1.
+2Lan kitabını seviyosan bitir artık şu hikayeyi unutmuşum baştan okudum bitirmiştir diye yine bitirmedin bin ettin beni
-
2.
+1Senin ben dıbına koyayım ya orosbu çocuğu senin yüzünden uykusuz kaldık iyimi hemde yarım bir hikaye için gibik yarım ali
-
1.
-
493.
+1Okucam boncuk omeri yeni bitirdim aq
-
494.
0Rezzzzzzzzzz
-
495.
+1Lan bu aliyi biliyor amk