+28
-1
o yaz babamında ölmesinden sonra, kendimi suçlama şiddetim daha da arttı. çalıştığım işe devam ettim. iyi geliyordu. evde annemi yalnız bırakmamak için ben de abilerim de işlerimizi bitirir bitirmez eve gitmeye başlamıştık. hiç muhabbet etmesek bile herkesin odasında olması anneme iyi geliyordu ama beni boğuyordu. bana eski sira sayi sifatini anlatıyordu. ziyarete tanıdıklar geliyordu. iş ister istemez benim okuluma derslerime geliyor, muhabbet sonunda \'ayyy maşallah ne efendi, başarılı çocuk\' diye bitiyordu. bu durumda beni çıldırtıyordu. yani insanların beni övmesi bana yine eski sira sayi sifatini hatırlatıyordu hani şu okulda hocaların kibar oğlum diye sevdikleri sira sayi sifatini. insanların bana olan bu tutumu beni boğuyor muydu? yoksa ben kaçmaya bahane mi arıyordum? şu an bile bilmiyorum. derdim neydi?
sonunda o tatil bitti. ankaraya geldim. evi zaten arkadaşlar bulmuştu. aldım bavullarımı geldim yeni evime. üç kişi kalıyorduk. ikisini de önceden tanıyordum aynı sınıftaydık.iki erkekle evi paylaşmak bana iyi gelmişti. çünkü şu zamana kadar doğru düzgün arkadaş çevrem olmamıştı. hazırlıkta olmuştu ama herkes bölümlerine geçince bitmişti. birinci sınıfta zaten hep kübra vardı. bir süre sap takılmak ve memleketimde olmayıp tekrar özgür olmak iyi gelmişti. kendimle yaşıt iki erkekle aynı evi paylaşınca 18 yaşından sonra ne kadar çarpık şeyler yaşamışım onu anladım. hepimiz 21 yaşındayız ama onların anlattıkları bana ergen muhabbeti gibi geliyordu. yine de alışmıştım hatta normal hissetmemi sağlıyorlardı ama sadece gülüp, eğlenirken akşam yatağa girince yine kübra, babam, ukraynalı, trans arkadaşım, oda arkadaşım hatta zaman zaman elif aklıma geliyordu. fakat en çok kübrayı düşünüyordum. acaba pişman mıdır? tüm bunlar yaşanmasaydı şu an nasıl olurduk? ben büyük ihtimalle daha iyi olurdum. çünkü onunla birlikteyken ondan başkasına bakmamıştım. alanyadaki geçmişime rağmen yaz için bodrum planım yoktu. onunla ayrıldıktan sonra devam ettim bu işe. büyük ihtimalle yine aynı evde yaşıyor olurduk.
her ne kadar normalleşmeye çalışsam da yine arada bir avlanmaya çıkıyordum. avlanma terimini evdeki sap arkadaşlar takmıştı. sira sayi sifati yine ava çıktı, dünkü geyik bayattı bence, önceki keklikti...
bir süre bizim 2 sapla takıldıktan sonra bir alt sınıftan bir kızla çıkmaya başladım. aslında çok istekli değildim ama tatlı kızdı. belki zamanla daha da severdik birbirimizi. çevredekiler yakıştığımızı söylüyordu. kıza hiç laf edemem kız iyi ve temiz bir kızdı. beni sevdiğini de hissettiriyordu ama ben galiba ona yeteri kadar hissettiremiyordum. elini, tutmak, öpmek kübra gibi zevk vermiyordu. yaşadığımız her şeyi kübrayla karşılaştırmak o zamanda hatta şuan yazarken de midemi bulandırıyor. kıza haksızlık ediyor gibi hissediyordum. birde bu kızın talibi çoktu. yani aslında elini sallasa ellisi ama o benimleydi. sınıfındaki arkadaşlarının yanından elini tutup hadi gidelim dediğimde. bazılarının yüzü düşüyordu. kızla ilişkimiz elifle tekrar karşılaştıktan sonraya kadar sürdü. aslında elifle karşılaşmamız diyorum ama aslında o tam bir karşılaşma değildi. zamanı gelmek üzere anlatacağım.
çıktığım kızla hiç ciks yapmadık ama seviştik. fakat böyle düzgün bir kızla bu aşamaya gelmek bile bence enteresandı. şimdi ben bu kıza kübra kadar bağlanamadım diyorum ama kıza da kötü davranmıyorum. hatta baya kibarım. hatta kız için kavga bile ettim. kendi sınıfıyla bir plan yapmışlardı. haliyle bende sevgilisi olarak onlarla beraber gittim. beni çağıran da oydu. bunun arkadaş grubundaki bir keko, kıza trip atmaya başladı, ofluyor, pofluyor, muhabbet arasında biz bize olsaydık diyor. bir şey soruyorum. zar zor cevap veriyor. bana trip atması önemli değilde, trip attığı diğer kişi benim sevgilim. beni getiren o. haliyle o geriliyor. kendini sorumlu hissediyor. bende karı tribi atan çocuğa derdi ne diye sordum. ters cevaplar veriyor. iş dallanıp budaklanıyor. itişme, el kol hareketleri sonrası ben bunu boynundan tutup ittiriyorum ve yere düşüyor. sonra millet araya girdi. kızlar zaten çığlık falan atıyor ama aslında çokta büyütülecek bir olay değil bence. kavga sonunda biz ortamı terk ediyoruz. sevgilim de bu kez bana trip atıyor. her şeyi daha çok berbat etmişim. otobüse binip bize zütürüyorum. beni rezil ettin. orada sussan zaten o suçlu herkes görüyor... falan diyor. bende seni zor durumda bırakıyordu, derdi ne sormak istedim diyorum böyle tartışma devam ediyor. tartışırken kolundan tutma, sarılma , seni seviyorum ondan, senin üzülmeni görmek zoruma gittiler havada uçuşuyor. sonra öpmeye başlıyorum, elleşme soyunmayla devam ediyor ama kız yarıda kesiyor. yapamam ilişkimizi bu seviyede görmüyorum diyor haklıda. sonra bir daha ki evime gelişinde odaya geçiyoruz. ben yine sırnaşıyorum falan. bu direk yapma diye reddediyor. arkadaşların evde biz senin odana girdik kapıyı da kapattın kim bilir hakkımda ne düşünecekler diyor. ben ne önemi var sevgilim değil misin? desem de kalkıp kapıyı açıp tekrar yanıma oturuyor. bu sevişme olayında resmen beni terbiye ediyor. evde biri varken hiç yavşamıyorum. yokken de bir yere kadar izin veriyor. hassasiyeti beni şaşırtsa da zamanla fazla naz aşık usandırır misali sıkıyor. ama yine diyorum çok düzgün kızdın sevgilim. benim gibi biri kesinlikle seni hak etmiyordu. o yüzden bu hikayede senin takma adın sana aşık olmamama rağmen sevgilim.
Tümünü Göster