/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 11.
    0
    -merhaba
    +bana mı söylediniz (kekelemedim?)
    -evet sanırım size söyledim karşınızda dikildiğime göre
    +şayet bu gece sadece bu bardan sonra da devam edecekse oturabilirsin aksi taktirde hiç gerek yok (bu da neyin nesi nasıl böyle sözler sarf edebiliyorum?)
    -pardon ama oturmak istediğimi de nereden çıkardın
    +hadi ama bebeğim seni gibi güzel bir kızın benim gibi yakışıklı birinin yanına geliyorsa tek istediği tanışmaktır ama hala oturmadığına göre seni reddetmemden korkuyorsun (yok artık noluyo lan)
    -aşırı derecede küstahsın sanırım senin hakkında yanılmışım
    +ah sadece şaka yapıyorum neyse fazla uzadı herhalde hadi otur
    -yok ben ger…
    + tamam tamam dedim otur hadi ama başta belirttiğim gibi bardan sonra da devam edeceğiz
    -onu bardan sonra düşünürüz ha bu arada ben ebru.
    ···
  2. 10.
    +1
    içmem benim için en güzel olaydı sanki üstümdeki bütün yükü atabiliyordum bu sayede barmenin isteğimi sormasıyla kendime geldim bir adet martini fazla karışmasın bir adet yeşil zeytin ve kenarına takılı limon olsun dedim bunları söylerken yan masada ki kızın bana baktığını fark ettim tabi ki hemen gözlerimi kaçırdım daha sonra bana bakmazken gözlerimi ona doğru hareket ettirdim harika bir kızdı nasıl olur da bu sünepe barda tek başına otururdu inanamadım buna bu kadar güzel bir kızı dışarıda himayesi altına almak isteyen bin tane zengin adam gösterebilirdim zaten patronun yani daha doğrusu eski patronum muhtemelen bu göstereceklerim arasında ilk sırayı alırdı bunun temelini ise ofise yeni gelen ve çirkin olan sekreter kız olarak gösterebilirdim patrona tek veren o kızdı ve patrondan onu herkezden ayrı tutuyordu “martininiz efendim” bu sözlerle kendime geldim daha sonra gelen içkiden bir yudum aldım ve tekrar kızın olduğu masaya baktım kızı göremedim biliyordum burada kesin birini bekliyordu dedim sonra yandaki tuvaletten kızın çıktığını gördüm ne tatlı bir şeydi öyle ama bir terslik vardı kız benim masama doğru yürüyordu nasıl olurdu kalp atışlarım saniyenin binde biri süre zarfında 200 e ulaşmıştı sanırım ne olur arkamda ki masaya git buraya gelme ne olur ama hayır tepeme kadar geldi
    ···
  3. 9.
    +1
    “pardon efendim neyden bahsettiğimiz hakkında hiçbir fikrim yok soruyu tekrar alabilir miyim?” kendime aynı anda bir küfür savurdum nasıl olur da düzeldiğimi düşünebilirdim ki “yeni genel müdürümüz olan Ahmet bey bana harika bir programla gelmişti ama şuan hiçbir ilerleme göremiyorum çalışanlarımdan birisi programın senin tarafından yazıldığını idda ediyor ne söylüyorsun?” tabi ki de bunu asla kabul edemezdim aslında patrona ilk cümleyi kurabildiğime bile şaşırmıştım hayır anlamında kafamı salladım “oğlum dilini mi yuttun konuşsana” konuşamıyorum ulan korkuyorum anla işte yolla beni odadan lanet herif ben yazmadım o programı aslında her harfi bana ait kodun ama istemiyorum başarılı olmak anlıyor musun “şey ee efendim be e e en yazz maadım hiiç b i i r fik rim yyy oo k” kekeme değildim aslında sadece aşırı baskı altında korktuğum zaman böyle konuşuyordum rahatken normal cümleler kurabiliyordum elinin tersi ile bana çık işareti yaptı tam odadan çımadan “Evlat eşyalarını topla muhasebeye uğra hesabını kessinler senin gibi salaklarla mı uğraşamam.” Hiçbir şey söylemedim elbette masama uğradım ofiste normal konuşabildiğim çaycı vardı ona gittim eşyalarımın toplanmasından sonra ve ben işten çıkıyorum Allah a emanet dedim “beyim seni özleyecem yolun açık olsun ama istersen patronla ben de bir konuşayım” istemez manasında kolumun motor kaslarına emir verdim yoluma devam ettim tabi ki eve gitmek istemiyordum bu gece içmeliydim herşeyin hayırlısı diyebildim kendime sonra aklıma elif geldi nereden çıtı şimdi elif seviyordum ulan seviyordum nereden çıktısı mı var kadın 50 defa kapıma gelmişti kekle börekle çörekle sadece teşekkür edebilmiştim ona o da tabi ki kekeme şekilde bara ulaştığımın farkına vardım bu düşünceler gölgesinde...
    ···
  4. 8.
    0
    Bu düşüncelerden koptuğum da kendimi ofisin yanında ki lokantada yemeğimi bitirmiş halde buldum çayımı yudumluyordum yediğim yemeklerden bile zevk almıyordum ne zaman ne yediğimin farkında olmamam tabi ki bunun en büyük etkeniydi ofise tekrar dönene kadar hiçbir şey düşünmemeye çalıştım hesabı öderken gözüm yemek yediğim masadaki kül tablasına ilişti çok fazla sigara vardı paketimi çıkardım 1 tane sigaram vardı kendime bir küfür savurdum farkında olmadan günde 2 paket sigara bitiriyordum ofise geldiğimde herkes boş boş gözlerle etrafta dolanıyordu kimsenin hiçbirşey yaptığı yoktu nasıl oluyordu da patron hepsini işten kovmuyordu tabiki de çünkü ben bu şirketin devdıbını sağlıyordum antimalware yazılımları konusunda çok başarılı bir şirketti tabi ki benim sayemeydi ama bunu ben bile bilmemezlikten geliyordum hayatımın hiçbir evresinde öne çıkan olmak istemedim patronun bana seslenmesiyle düşüncelerim bozuldu kendimi ayakta beklerken buldum sevinmiştim ilk defa beynim ben düşünürken kontrolü eline alıp farkında olmadan iş yapmıyordu düzeldim mi lan yoksa dedim kendime sonra ikinci defa adımın söylenmesiyle patronun ofisinde karşısında otururken buldum kendimi “peki sen ne düşünüyorsun bu konuda?”
    ···
  5. 7.
    0
    ofisten içeri adım atmış bilgisayarımı açmış ve yarıda bıraktığım programı yazmaya başlamış olarak buldum kendimi yine düşüncelere dalarken beynim gerekli fonksiyonların hepsini yerine getiriyordu bunu son zamanlar da çok sık yaşamaya başlamıştım bunun ilk olduğu zamanı zar zor hatırlıyorum lise yılımda olmalıydım sanırım derslerde başlamıştı bu olay ders anlatılırken farklı bir şeyler düşünürken hocanın bana dersle alakalı soru sormasıyla beraber her şeyi anlatmıştım buna kendim de şaşırmıştım ilk zamanlar ama sonradan çok hoşuma gitmişti şimdi ise bu olaydan sıkılmaya başladım hayatımı yaşayamıyordum bu yüzden gerçi yaşadığıma hayat denemezdi “gayfe ister misin beyim” aniden beni düşünce dünyasından alan bu sözler ofisin çaycısına aitti benimle konuşan tek varlık o idi bu dünya da hayır anlamında başımı salladım gözlerimi tekrar işime çevirmek için bilgisayar ekranına baktığım anda programın sonu anldıbına gelen kodu yazdığımı fark ettim bu da neyin nesiydi şimdi ne ara yazmıştım kahrolası programı kesinlikle hata olmalıydı daha dün bu programın 1 haftası var diye kendime yaptığım telkinleri hatırlıyorum çalıştırma tuşuna bastığımda hatasız bir şekilde kodun ekranda çalışmasını izledim sonra gözüm başka masalara ilişti ama ofiste benden başka kimse yoktu saatin öğle molasına geldiğini gördüm yine zaman kaybı yaşıyordum artık zaman benim için bilinmezlikti karışıklıktı takvim yapraklarını koparmaz olmuştum çoğu zaman Pazar olasına rağmen düşüncelere daldığım için kendimi ofisin kilitli kapısını zorlarken buluyordum zaten az yakan arabaları sevmemin de nedeni ofise zamanlı zamansız gidişim değil miydi?
    ···
  6. 6.
    0
    insan hayatının her evresini yalnız geçirdiği zaman büyük şeyler istemiyordu artık büyük ev büyük araba bunlar yalnız insanlar için ölümden daha beterdi bu düşünceler eşliğinde ana yolda ani bir frenle kendime geldim ben kendimle konuşurken ikinci bir beynimin arabayı ya da günlük işleri yönettiğinin farkına vardım öndeki arabaya vurmamak için frene yüklenmiştim işte bu özelliğime bayılıyordum ama kopuklukların bu aralar çok yaşıyordum sebebi neydi peki kendime sorduğum cevabını alamadığım sorulardan biri daha doktara mı gitmeliydim hayır hastalanıp yatağa düştüğüm zamanlarda bile doktora gitmezdim olmaz dı yetimhanede doktordan yediğim milyonlarca dayaktan sonra olmazdı iş yerime gelmiştim bile harika bir programlamacıydım ama neye yarardı ofiste bana verilen 5 m^2 lik bir masaydı bu güne kadar 100 tane program yazdım ama hiçbiri hiçbir zaman benim programım olmadı ofiste en az 50 arkadaşımı yüksek mertebelere getirdim bu sayede çünkü her zaman patrona gitmekten korkar ofistekilere söylerdim projelerimi onlarda benim üstümden rant yapardı
    ···
  7. 5.
    +1
    At pampa nasil olsa baska isimiz gücümüz yok okuyalım
    ···
  8. 4.
    +4
    Yanlızlık değil yalnızlık.
    ···
    1. 1.
      +1
      Adamsın lan sen
      ···
  9. 3.
    +1 -1
    beyler ben sürekli hikaye denemeleri yapan bir panpanızım buraya da yazmak istedim bu hikayenin word de 6 sayfası hazır eğer beğendiyseniz 6 sayfayı seri şekilde atacağım daha sonra yazdıkça seri şekilde atarım
    ···
  10. 2.
    -1
    özet geç bin
    ···
  11. 1.
    +8
    Var oluşun hikayesi ölüm , yaşamın , boşluğun , kirli işlerin hikayesi
    Saat sabahın beşi yine her günkü gibi alarmın acı bağrışlarıyla uyandım. uykulu gözlerle yataktan doğruldum yüzümü yıkadıktan sonra hayatta en sevdiğim şey olan kahve makinemi sade kavhe için hazırladım hergün yaptığım sistemin bana diretmesi olan işime gitmeden önce tabiki de sabah koşumu yapmalıydım sitenin yanında ki koşu parkuruna çıktığım da saat 5.30 olmuştu bile koşuma başladığım da ciğerlerimin tekrar açıldığını hissetmek bana bu hayatta zevk veren nadir şeylerden biriydi safak yeni yeni atmaya başlamış etraf karanlıktan kurtuluyordu kafam yere bakarak ağır tempo ile koşarken az ışıklı olan yola vuran gölge ile irkildim bu gölgenin ne anlama geldiğini biliyordum koşunun etkisiyle hızlı atan kalbim yetmezmiş gibi vücuduma zerk eden adrenalin ile kalbimin göğüs kafesimi parçalamak istercesine anlamsız şekilde kaburgamı yumruklaması tabiki her koşumda olağan olan şeylerden biriydi anldıbını bildiğim gölgeye bakmak için boyun kaslarımın istemsiz hareketine göz yumduğum anda siyah koşu taytı pembe askılı badisiyle gecenin karanlığını mükemmel fiziğiyle yırtan karşı komşum elif karşıdan benim kollarıma kapanmak istercesine koşuyordu ellerimi açmak istediğim anda tabi ki beynim kontrolü kalbimden alarak büyük korkularımla beni korkuttu ve kafamı tekrar yola gömmek istedim elifin bana verdiği kafa seldıbına bile cevap veremiyordum beynimdeki insan ilişkileri hakkındaki korkularım hiçbir zaman geçmeyekmiş gibi hissettim ve aslında bu gayet haklı bir histi yıllardır sadece zenginlerin daha da zengin olması için işine giden ve bu da yetmezmiş gibi aldığım maaşın yarısını vergilere yani dolaylı yoldan yine sistemin zenginlerine yatıran küçüklüğü sadece acı , korku, dışlanma ve kimsesizlik olan biri için gayet haklı bir histi bunları düşünürken arkama dönüp bu güzelliği tekrar görmeliydim daha sonra saatimin 6.30 olduğunu farkettim 1 saattir 16km/sa ile koştuğumu kolumdaki saatten anladım ne zaman bu kadar kondüsyonlu hale gelebilmiştim kim bilir hayatımın kötü olduğu değersiz bir kişilik olduğumu sadece sabahları yaptığım bu koşular unutturuyordu o halde çok uzun zamandır bu koşuları yapıyor olmalıydım öyle ya da böyle koşular hayatımın vazgeçilmez bir puzzle parçasıydı yalnız o an anladım ki hayatımda bundan başka bir parça yoktu bu sorular eşliğinde çoktan duşumu alıp giyinip garaja indiğimi farkettim vay canına hayatı kopuk kopuk yaşıyorum dedim kendime yandaki komşunun bana hayırdır kimle konuşuyorsun der gibi baktığını gördüm ve hiçbir şey demeden arabama bindim hayatta en sevdiğim ikinci şeydi arabam 1994 model suziki maruti harika bir araç sayılmazdı ama ben gibilerin kullandığı arabalardandı yalnız tek kişinin bindiği ufak az yakan araba…
    Tümünü Göster
    ···