-
126.
0Rezerve
-
127.
0Rezerved
-
128.
0Rezervasyon
-
129.
0Rezerve
-
130.
0Rezerve
-
131.
0Feresin kayıp dölü detected
-
132.
0Rezervasyon
-
133.
0Çalıntı
-
134.
0Rezerve
-
135.
0Rezliorum
-
136.
0Rez aldimm
-
137.
0Yalova Çınarcık da yaşıyorum cugu djjshshs. Korkutma bea
-
138.
0Ortalık sakinleşmişti... Odada sadece Esra , ben ve Neslihan kalmıştık..
Neslihan bu sefer de Esra'yı kameranın karşısına oturttu...
"Eee Esra'cım şimdi de sen anlat bakalım neler yaşadın o gün ?" dedi.
"Ben o gün saat 5'e kadar arkadaşlarımla denizdeydim... Birlikte güzel zaman geçiriyorduk... "
"Eee daha sonra ne oldu" dedim...
Ben konuşunca kız biraz daha hızlı anlatmaya başladı... Benden çekinmişlerdi.
"Daha sonra eve geldim... Hava çok garipti. Yağmur yağacak gibi hissediyordum daha sonra lodos çıktı... Bütün gece o kasvetli hava yüzünden uyuyamamıştım... Saat 3'e doğru geliyordu..O sırada pencereme nişanlım gelmişti. Bigibletiyle gelmişti , süslü püslüydü... Hadi gel de gezelim azcık sabah olmadan bırakıcam eve söz." dedi...
Kız bunları gülerek , tebessümle anlatıyordu... Bu Neslihan'a da yansımıştı.
"Eeee canım sonra ne oldu peki" dedi gülerek.
O güler yüzlü kızın yüzü birden sinirli bir hal almıştı... Kaşlarını çatıp gözlerini Neslihan'ın üstüne dikmişti
"Benim nişanlım depremden 5 ay önce öldü." dedi...
"Pencereye gelen her neyse beni öldürmek istiyordu , hala bizi öldürmek istiyorlar... Durmayın bu köyde" dedi...
Zehra'nın aksine Esra bunları soğukkanlılıkla anlatıyordu... Kamera kaydını durdurduk...
Neslihan sinirlenmişti... "Ne diyosun sen" gibisinden kıza çıkıştı , kız yine gülümsüyordu.
"Tamam Neslihan bu gecelik yeter bu kadar" dedim...
Nedim Bey içeri girdi kendilerine teşekkür edip , evlerinden çıktık. -
139.
+1 -2Trend olmazsa zütüme kafası hariç 45 lik girsin
-
140.
-1Anlat oç
-
141.
+1 -2fotograf fake beyler
-
142.
+27 -37Üst edit 2:Hikayemiz bitmiştir arkadaşlar son attığım entry e şuku gelirse kendi başımdan geçen bir olayı anlatıcamTümünü Göster
Üst edit:Neden çügülüyorsunuz Allah ın müptezelleri
1999 çınarcık
1999 Yalova depreminden sonra Hürriyet Gazetesinin gazetecileri depremin izlerini silmekte olan Yalova/Çınarçık'a haber yapmak üzere kampa gider.
Aşağıda okuyacağınız hikaye gazete ekibinden Mesut Türkcan'ın ve bir grup arkadaşının başından geçen olayları konu alacaktır.
Hikaye Mesut Türkcan'ın ağzından yazılacaktır , kamera kayıtları ise benim tarafımca sizlere betimlenecektir. (Kamera kayıtları gazete arşivindedir , alınmasına müsade
edilmemiştir.)
Mesut Türkcan'ın izni ile yazılacak olan bu dosyada Yalova Depreminin izlerinden de söz edileceği için etkilenecek ve belki kaybettiği yakınlarını aklına getirip
sıkıntı içine girebilecek kişilerin okumamasını rica ediyorum.
10 Ağustos 2000
---
Gazete ekibi olarak Yalova Çınarcık Depreminin birinci yıl dönümüyle ilgili bir inceleme dosyası hazırlamak için yola çıktık... Haber ekibimizde benim dışımda
şefimiz Bahri Abi , yardımcı kameramanım Orhan ve asistanımız Neslihan Hanım vardı. Gazetenin bize tahsis ettiği Renault Broadway ile bayağı zorlu bir yolculuk çekiyorduk
diyebilirim. Nihayetinde Yalova'ya varmıştık... Şehrin büyük bir kısmında hala enkazlar , tamamlanamamış inşaatlar , çok sayıda hasarlı araçlar vardı. Adeta terk edilmiş
bir şehir izlenimi veriyordu... Şehirin merkezinde halen daha Kızılay'ın kan arabası duruyordu ve sürekli yardım tırları geliyordu... Gazetenin bizlere tahsis ettiği
otele gittiğimizde saat öğleden sonra 5'di... Haber eşyalarımızı , kişisel eşyalarımızı odalara çıkardık. Akşam yemeğine kadar herkes yatağına çekilip uyumuştu... Otel
bomboştu , bizim dışımızda kalan 4-5 kişi vardı yoktu... Akşam yemeği saati gelmişti. Koridora çıkıp giriş kattaki yemek bölümüne gidiyordum. Bomboş olan koridorlarda
yürürken bir ses duydum. Yardım sesi gibiydi , bir kadına aitti sanki... "Kurtarın" diye bağırıyordu. Bağırıyordu ama ben bu bağırışı bir fısıltıymış gibi duymuştum.
Kafamı arkama çevirdim , kimseler yoktu. Koridor bomboştu... Yemek için girişe indim hızlı hızlı. Deprem pgibolojisi üstüme çökmüştü... Bahri Abi , Orhan ve Neslihan gayet
keyifli duruyorlardı.Bir kaç günü kendimize ayırıp sonraki günlerde halk ile röportajlar yapacağımızı , depremde kurtarılan kişiler ile konuşacağımızı söyledi...
Çok zorlayıcı bir iş değildi... "He , bu arada bir iş daha var... Hokkabazlık" dedi gülerek... "Hayırdır Bahri abi , ne hokkabazlığı" dedim.
"Yaa bu deprem anında insanlar ateş rengindeki ışıkların havada dolaştığını , gecenin sanki aydınlandığını , mezarlıktan ruhların kalkıp göç ettiğini falan söylüyorlar
o olayı da araştırın dediler ama böyle saçmalıklara zaman mı ayırıcaz" dedi... O dönemi hatırlayanlar bilecektir , pek çok şehirde mezarlıklardan ruhların kalkıp
göç ettiği söylenir hatta Bursa Ulucami'deki evliya ruhlarının deprem saatinden önce sokaklarda davul çaldığı ve halkı uyandırdığı rivayet edilir...
Akşam yemeğimizi yedikten sonra odalarımıza çekildik.
Rez alın uzun ve soluklu bir hikaye sizleri bekliyor
not:Alıntıdır
başlık yok! burası bom boş!