1. 26.
    0
    gerek yok bi sevgiliye. sevdiğim biride yok öyle yok uğruna ölüncekmiş falan palavra. böyle bişeye inanıyosan henüz bi kızın gerçek yüzüyle tanışmamışsın demektir.ha iyi bi manita yapıp çok güzel ilişki kursan bile işler terse döndüğünde bocaladığında terkedilebilirsin. güvenmek zor.ha güvenmezsende tabikii doğru insanıda kaçırabilirsin doğru insanlara güvenmek zorundasın. arkadaş anlamında yalnız değilim zaten.

    şimdilik en iyisinin böyle olduğuna karar verdiğim için.
    ···
  2. 27.
    0
    @54 bence de öyle kardeşim
    ···
  3. 28.
    0
    yalniz degilim lan ben yildizlar var ya
    ···
  4. 29.
    0
    düşündüme ben yalnız deilim be panpa iyi kötü siz varsınız amk
    ···
  5. 30.
    0
    Çok sevdiğim kanka dediğim kıza aşık oldum oda reddetti beni amk o gün bugündür etrafımda insanlar olmasına rağmen yanlız hissediyorum.
    ···
  6. 31.
    0
    4 kişilik bi arkadaş grubuyduk kardeş gibiydik artık içlerinden biriyle kavga ettim diye düşmanlarımla bir olup beni terk ettiler dışladılar aralarında en fakir olduğum için aşağıladılar.o günden beri hiç arkadaşım yok. sonrasında amca oğullarını yanıma alıp beysbol sopasıyla dövdüm hepsini
    ···
  7. 32.
    0
    @63 suskunlar terk

    not:suskunları izlemedim
    ···
  8. 33.
    0
    dersler
    ···
  9. 34.
    0
    cümleye gerek yok panpa al sana tek kelime

    uyuşturucu
    ···
  10. 35.
    0
    @62 üzüldüm valla panpa. seni reddeden kızı...
    ···
  11. 36.
    0
    @61 öyle de hayat inci sözlükten ibaret deilki aq
    ···
  12. 37.
    0
    machine engineering sadece kızlar konusunda yalnızım
    ···
  13. 38.
    0
    çok yakışıklı olduğum için egomda bi o kadar fazla dıbını gibimko kimseye teklif etmiyorum gelenleride reddediyorum eee yine el mahkum züt kardiyan 31 e devam. (cok güzel tek cümle)
    ···
  14. 39.
    0
    kimseyi giblicek takatim olmaması
    ···
  15. 40.
    0
    böyle daha iyi be / yalan lan yalan evden çıktıgım yok amk
    ···
  16. 41.
    0
    insalar, birbirlerinin hayatını zorlaştırmaktan başka birşey yapmıyorlar belki de bu yüzden yalnızlık hoşuma gitmeye başladı.
    ···
  17. 42.
    0
    tek cümle ile anlatamam ama şu şekilde anlatmayı deneyebilirim.

    dün gece, diasa orijinli düşük bütçeli meze tabağımı tepeleme doldurup, dublemi de bardağa ustaca yerleştirdikten sonra bilgisayarın başına geçtim. hedefim tek başıma demlenmek, doğduğum güne, yıldızlara ve hayallerime olan uzaklığı yaklaşık olarak ölçmekti. mesafeyi bilmezsem kendimi kaybolmuş, karanlık ve yerçekimsiz bir kuyuda asılmış hissediyorum, aldığım nefes ciğerlerime batıyor.

    ilk dublemin yarısına ulaşmışken kapı çaldı, kimseyi beklemediğim için yanlıştır deyip bakmadım. bir kere daha çaldı, muhabbet etmek istemediğim için yerimden kalkmadım. müziğin sesini kıstım, köşe lambasını kapattım. hayallere uzaklık iki kişiyle ölçülemezdi, en fazla bir ya da hiç. rakı ılımasın, mundar olmasın diye minik yudumlar gönderdim boğazıma. eski fotoğraflara baktım, yaşlanınca anldıbını bulacak olan "hey gidi günler"i bile dedim. günler kum saatinden akan taneler gibiydi, ömrümün hangi noktasında olduğumu merak ettim. bir 25 sene daha var mıydı önümde yoksa son bir haftam mı kalmıştı? tanrı bilir miydi ne zaman öleceğimi, canımı almadan önce sevdiklerimle vedalaşmam için ekstra süre tanır mıydı? merhametli olduğunu söylüyorlar, tüm insanlığın içinde bulunduğu duruma bakarsak, merhametin yetmediğini görmüyor muydu? tüm gün kendisine mi bakıyordu aynada?

    kapı tekrar çalmaya başladı. gelen insan tanıdıklarımdan biri değildi belli ki, ısrardan nefret ettiğimi bilirdi herkes. tanımadığım biriyse de tanışmama gerek yoktu zaten. ama kapı gürültüsü ile rakı içecek de değildim. üşenmeden yerimden kalkıp kapıya gittim, kapının merceğinden sahanlığa baktım. merdivende oturmuştu, kafasını öne eğmiş ayakkabılarına bakıyordu. suratı görünmemesine rağmen kim olduğunu biliyordum. kapıyı açmak istemedim ama canım acıdı, onu orada öyle bırakmak bana yakışmazdı. kapıyı açtım, kafasını kaldırmadan içeri geçti. bir şeyler demesini bekledim ama tek bir ses bile çıkarmadı. suçluluk krizleriyle boğuşuyordu belli ki, tüm olanlar için kendisini işaret ediyor ve konuşmayarak kendisini cezalandırdığını düşünüyordu. bir duble de ona doldurdum, içince açılırdı belki. bir şeyler söyler, sonra da televizyonun karşısındaki yatakta, karanlık odada uyurdu. onu böyle perişan görmeye dayanamıyordum ama düzelme ihtimali de yoktu. aşağı yukarı 12 senedir tanıyordum ve hayatındaki her şey değişse bile kendisi değişmiyordu. isteksiz ve solgun elleriyle uzandı bardağa. beyaz peynirden bir parça attı ağzına ve rakısından oldukça büyük bir yudum aldı. gözlerini bana dikti, bir şeyler demek üzereydi. bu bakışları iyi biliyordum.

    "seni özledim" dedi, "sensiz olmuyor, kendimi çoktan ölmüş de yeryüzünü terk edememiş gibi hissediyorum."

    ikinci dublemin son yudumunu da alıp, mutfağa gittim. her şey baştan başlayamazdı, aynı şeyleri tekrardan yaşayamazdım. başlangıcı ve sonu olan anlamsız bir çemberdi bizimkisi. bir arada olmamızın mümkünatı yoktu, doğaya aykırıydı. elimde son duble ile odama geri geldim "sometimes i feel like screaming" çalıyordu, deep purple etkisinden hala kurtulamamıştım, şikayetçi de değildim gerçi.

    "seninle olmuyor, biliyorsun bin kere denedim" dedim. "seni seviyorum, bana çok şey verdin ama çok şey de zütürdün yanında"

    haklı olduğumu biliyordu, kafasını öne eğdi ve halıdaki kareleri sayarmış gibi yaptı. ne zaman üzülse bir şeyleri sayarak uzaklaşacağını düşünürdü, dışarıdayken de bulutları saymıştı bir mart öğleden sonrası. onun için üzüldüm, onsuz hayatımın pek anlamı yoktu. günlerim birbirinin aynısıydı, zamanlarım anlamsızdı. ama onlayken de güzel olmuyordu her şey. bir gün zirvedeyken, ertesi gün dipte; diğer gün sarp bir yamaçta, keskin kayalıkların üzerinde, çığ düşmesi an meselesi olan dar geçitlerde ölüm tehlikesiyle dolaşıyorduk.

    "bana son bir kez şans ver, birlikte uyumasak da olur; ben içeride televizyonun karşısındaki minderde uyurum" dedi. yalan söylediğini biliyordum, gece yarısı yavaşça yanıma süzülecekti yine. beni kendine aşık edecek ve sonra da çekip gidecekti. zar zor yapıştırdığım parçalarım tuzla buz olacaktı, hiçbir yapıştırıcı tutmayacaktı artık ruhumu. onunla uyumayı özlemiştim ama benim de düzeltmem gereken bir hayatım vardı, zamanım geçiyordu. insanların yaşamaktan bıkıp hayatı terk ettiği yaşta, daha hayatımın başlamasını bekliyordum. hiçbir şey katmamıştım insanlığın hazinesine, yıllar boyu asalak gibi beslenmiştim. bir şeyler yapmam gerekirken gecenin köründe gelenle uğraşamazdım. ama yine de son bir şans verdim, vermem gerektiğini hissettim. uzanıp yanağından öptüm, gözyaşları yanaklarında yollar açmıştı. ayrı geçirdiğimiz geceler o yollardan geçmişti belli ki.

    "benim yanımda uyu." dedim, gülmeye çalıştı. havada sonbahar esintisi vardı, ince pikenin altına girdik. belli belirsiz ince dudaklarına iyi geceler öpücüğü verdim, onsuz ben de yarım yamalaktım.

    gelen yalnızlığımdan başkası değildi. gecenin ortasında bir bütün olurken, onu ne kadar sevdiğimi ve özlediğimi bir kez daha anladım. onsuz olamazdım.

    özet yok amk, özet geçebilsem tek cümlede anlatırdım
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    0
    @93 sonuna kadar okudum. güzelmiş
    ···
  19. 44.
    0
    umursamaz
    ···
  20. 45.
    0
    bıktım bu sakaryalıların yüzsüzlüklerinden
    ···