-
26.
0reserved
ayrıca kocaeliyi severim babam da kocaeli gölcüktendi kocaelispora başarılar -
27.
0reserved
-
28.
0korkutucu dıbına koyayım ne kadar fantastik hoş gözükse de korkutucu yalnız kalmak
-
29.
0reserved devam et.hep yazmak istediğim ama bir türlü yazamadığım şeyleri yazmışsın.sen benim yazarım ol ve devam et.
-
30.
0dinliyorum panpa . van mor kap of kafiyi beğendim . sırf bu şarkı için tüm entrylerini şukulucam .
-
31.
0reserved
-
32.
0admjgptw
-
33.
0rezerv yalnız gördüm geldim kardeşim.
-
34.
0bunu okurken bu iyi giderTümünü Göster
http://fizy.com/#s/1agn9y
Vazgeçiş ( part 2 )
bir ay sonra diyor annem, daha zamanımız olduğunu ima edercesine. bilmiyor halbuki bir ömür verseler bile insanın böylesine bir vazgeçişi kabullenemeyeceğini. masadan sigarayı ve çakmağı alıp hiçbir şey demeden yakında duvarlarında anılarımın gömülü olacağı odama çekiliyorum. bir dost daha yakıyorum titrek ellerle. çaresizliğin daniskasını yaşayan bedenimi zaptetmek kolay olmuyor haliyle. dostumun dumanı karışıyor duvarlardaki anılarıma. birden bi sıcaklık hissediyorum yüzümde, ölüyorum sanıyorum. yanaklarımda bir şeyler geziniyor. dudaklarımın kenarında akdeniz kadar derin ve anlam yüklü, bir o kadar da tuzlu o su damlacıklarını hissedince anlıyorum. ağlıyorum. bana çok yabancı bi duygu. en son 8-9 yaşlarında barış manço’nun ölüm haberini televizyonun anons geçtiği zamanlarda ağlamıştım. benim için ayrı bir yeri vardı onun. belki taa o zamanlarda, benim 1 ay sonra yaşayacağım ya da her insanın bir gün mutlaka yaşayacağı ayrılık duygusunu anlattığı için ayrı bir sevgi duyuyordum ona. ne diyordu; iki küçük kol düğmesi, iki ayrı kolda. dostumun dumanı hıçkırıklara, hıçkırıklar tükürüklere karışıyor. yalan yok, köpek gibi ağlıyorum. parmaklarımın avuçlarımla birleştiği eklem yerlerinden birini çatlatıyorum duvarları yumruklarken. hiçbir hissi tam olarak algılayamıyorum, ne elimin verdiği acıyı, ne hiç tanımadığım bi memlekete gidicek olmamın verdiği korkuyla karışık şaşkınlığı, hiçbir şeyi. herşey bi kabus diyorum, gibik amerikan filmlerindeki kabuslardan. gözlerimi kapatıcam, ona kadar sayıcam ve herşey eskisi gibi olucak diyorum. çocukların çeşmenin altına kafalarını soktuğu, güneşin solunum yapan her canlıyı kavurduğu, benim bankta oturup etrafı izlediğim o ana dönücem. açıyorum gözlerimi. anılarım karşımda. yatağım, masam, kazara kırdığım pencerenin cdıbına yapıştırdığım candan erçetin posteri. herşey bu kabusu doğrularcasına karşıma dikilmiş, hayatın beni gibeceği gerçeğini dikenli bi sopayla yüzüme vuruyor
yorgun düşüyorum yatağımda. gözlerimi kapatıyorum. onunla birlikte geçirdiğimiz günleri hatırlamaya çalışıyorum. birlikte izlediğimiz filmleri, okul çıkışları biraz birlikte yürüdükten sonra ayrılmak zorunda kaldığımız o yol ayrımını. size hissettiğim aşkı tarif etmemi beklemeyin. başlarsam eğer ne ormanlar yeter sayfalarıma, ne de okyanuslar yetişir kalemime mürekkep olmaya. ben ona sadece aşk diyorum.
olayın şokunu atlattıktan sonra bir başka gerçekle daha yüzleşiyorum. bunu ona nasıl söyleyeceğim gerçeği. bir başka çaresizlik denkleminin bilinmeyen elemanı oluyorum. söylediğim anda onun neler hissediceğini düşünüyorum, bir kez daha vazgeçiyorum bu kararımdan. yaklaşık sekiz dünya nüfusu kadar daha vazgeçişten sonra kararımı veriyorum. istemeye istemeye telefona gidiyor elim. aşkım diyerek açıyor telefonu. aşkın yok demek geliyor içimden, ben arta kalanlarıyım. sevgilim diyorum buluşmamız lazım. anlıyor bi terslik olduğunu, her konuşmamda cümlemi hangi kelimeyle bitireceğimi bildiği gibi bunuda biliyor bi şekilde. tamam diyor, bizim ordaki parkı kararlaştırıyoruz yine her zamanki gibi. kapatıyorum telefonu. parkta oynayan her çocuğun üzerine onun kokusunun işleyişi hatırıma geliyor. çok severdi onlarla vakit geçirmeyi. hele kız çocukları. bırakıyorum kendimi yatağa, yaklaşık yarım paket daha dost yanıyor benimle birlikte, yarım paket allahın belası sigara daha doluyor göğüs kafesime. buluşma saati geliyor. benden arta kalan ne varsa topluyorum kıyafetlerimin içine, en kalın zırhımı kuşanıyorum üstüme; soğukkanlılığımı. çıkıyorum evden. -
35.
0rezerved
-
36.
0rezerved
-
37.
0konu nereye varcak bilmiyorumda. izmit gölcük arası 20 dk neyden ayrılıyosun kardeşim. dünyanın öbür ucuna gitmiyosun amg. neyse aldım rezervemi
-
38.
0@32 ben aslen kütahyalıyım kardeşim 6 sene önce geldik buraya. ve izmit-kütahya arası 4 saat.
-
39.
0ağlıyorum lan bin ben hiç ağlamazdım amk ne yaptın bana
-
40.
0vazgeçiş part 3 e başlamadan önce şarkımız gelsin.
morcheeba dokunsun bu defa derinliklerimize, summertime..
http://fizy.com/#s/1lysxd -
41.
0Vazgeçiş ( part 3 )Tümünü Göster
gün batmaya yakın. doğmakla doğmamak arasında yazı tura atan güneş şimdi batmamak için dağlarla cebelleşiyor. hafif bir yaz akşamı esintisi kurutuyor gözlerimdeki nemi. arka fonda annelerin akşam yemeği için çocuklarına seslenişi çalıyor. yürüyorum, yürüyorum lakin bedenimi kaplayan tasfiri imkansız burukluk yüzünden sürünüyormuşum hissine kapılıyorum. buluşucağımız yere geliyorum, oturuyorum banka. o’nu beklerken ki yalnızlığımı gidermek için bir dost çıkarıyorum cebimden. parka ilişiyor gözüm, salıncaklara. bom boş heryer. dünyada en çok huzur buldukları yerde herkes. çocuklar annelerinin yanında, adamlar karılarının. bense dünyada en çok sevdiğim ikinci insanın ölüm fermanını sözlerimle imzalamak için bankta oturuyorum. gözlerim kapanıyor arkadan bir çift elle. en az sigara dumanı kadar aşina olduğum o ikinci kokuyu alıyorum. evrendeki tüm kötü şeyleri bastıran, yalnızlığımı çıplak ellerle boğazlayan o kokuyu. saçları dokunuyor yanaklarıma, “bil bakalım ben kimim?” diyor. sen benim makdülümsün diyorum içimden, sen benim toplu katliamlarımın ilk kurbanısın. hoş geldin sevgilim diyorum kandıra f tipinin boyasız duvarlarına benzeyen ifadesiz bir suratla, gel otur. anlatıcaklarım var. içini bir korku kaplıyor, 4 yılın verdiği alışmışlıkla hissedebiliyorum bunu.
- kötü bir şey mi oldu sevgilim?
- ayrılıyoruz.
“bardağı uzatırmısın?” der gibi söylemiştim o gerçeği, kalp atışlarım aynı seyrinde devam ederken. onun kalp atışlarını duyabiliyordum ama. düzensizleşmişti. biliyordu çünkü bu konularda şaka yapmadığımı. yine de içindeki kargaşayı sözlerine yansıtmadan cevap verdi.
-anlamadım, nasıl yani?
-bizimkiler izmit’e taşınmaya karar vermişler. babamın işi yüzünden.
hiçbir şey demedi. ya da söylemek istedi ama kalbini bi et yığınına çeviren o duygu şoku konuşmasına izin vermedi. uzun bi süre göz göze sürdürülen sessizliği, elimdeki sigaranın bitmesine yakın parmaklarımı yakmasıyla bozdum.
-inan bana çok düşündüm, ne yapabilirim diye. görünen o ki aramızdaki mesafe 1 ay sonra bir iki mahale değil tam 271 kilometre olucak. ama sana olan duygularım. onlar için aynı şey geçerli değil.
-senin suçun değil. belliydi böyle olucağı zaten. hem her gün beni göre göre sıkılıyordun zaten. git de biraz özle. sınav da yaklaştı, bakarsın aynı üniversiteyi kazanıp aynı şehre yerleşiriz. düşünsene aynı evde kalırız falan. tam hayal ettiğim gibi.
çocuksu bir duyarlılıkla karşılıyor yine, her zaman olduğu gibi. hep olaylara iyi tarafından bakmayı seçmişti zaten. üzülmenin fayda getirmediğini söyler dururdu, haklıydı da. ben dostlarımı boğdukça, duvarları yumrukladıkça değişen tek şey ayrılığa bi kaç saniye daha yaklaştığımdı.
elini tutuyorum. bu sefer ben polyanna maskesi altında konuşuyorum.
-hem daha 1 ayımız var, ve ben bunun her dakikasını seninle geçirmek istiyorum. gittiğimde, tekrar buluşucağımız güne dek yeticek kadar sen zütürmek istiyorum yanımda.
kollarını boynuma doluyor. nefesini yüzümde hissediyorum. büyük bir ustalıkla çizilmiş o yüz hatlarını, yanaklarını, gözlerini, dudaklarını izliyorum. bi öpücük konduruyor dudağımın kenarına, ağlamaya başlıyor. en güvendiğim zırhımı deliyor iki damla gözyaşıyla. ağlama diyemiyorum çünkü bende ağlıyorum.
başını omzuma yaslamış, hıçkırıklar içinde birşeyler söylemeye çalışıyor. “ne yaparım ben sen gidince, kime sarılırım böylesine tutkuyla, kimi delirtirim boş boğazlılığımla, kiminle el ele yürür, kime anlatırım hiç kimseye söyleyemediklerimi.” sus diyorum içimden, daha fazla ızdırapla süsleme şu gibtiğim ayrılığını. diyemiyorum. şiir gibi geliyor sesi kulağıma, o konuştukça ben yok oluyorum, ben sustukça o çıldırıyor. göğsümü yumrukluyor. “cevap versene allahın belası cevap versene!” diyor. hiçbir şey söyliyemiyorum. düpedüz hiçbir şey. sıkıca sarılıyorum, bastırıyorum kafasını göğsüme. sakinleşiyor biraz. ama biliyorum bunlar söyleyemediklerinin yanında hiçbir şey. ikimizinde gözyaşları kuruma noktasına geldiğinde sakinleşiyoruz. yine sigaraya gidiyor elim. o da istiyor bu sefer. doğduğundan bu yana tek bir kötü alışkanlığı olmayan o kız, içindeki herşeyi öldürmek istercesine çekiyor dumanı içine. kendimden utanıyorum. “kim bilir kaçıncı kişi senin yüzünden sigaraya başlayan” diyorum içimden. sokak lambasının altında birbirine karışıyor dumanlarımız. yok olup gidiyorlar sonra. bizim de yok olacağımız gibi.. -
42.
0
-
43.
0rizörv
-
44.
0yolla panpa
-
45.
0eksileyin panpalar kaybolmasın başlık
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 29 12 2024
-
inci sözlük üyelik ekranı
-
yılbaşına kadar kız ayarlamam lazım
-
orta üstü bir kızın dminde eşek kadar erkek var
-
rammstein emminin de sesi çıkmıyor hee
-
bir masaj yapanım yok
-
inşaata gelen kadın mühendisler
-
partnerimin dominant bir kadın olmasını istemem
-
sözlüğün dürüst onurlu erkekleri tam liste
-
allah k4dinlarin belasini versin
-
kafkas man ermeni olmam hakkında ne
-
yılbaşında dışarı çıkmanızı tavsiye etmem
-
biciriği gibmişler
-
yalnızlığa alışmak hoş bir şey değil
-
şimdi akpliler terör destekçisi mi oldu
-
aga stres anksiyete vs nasi engellicez
-
30 yaşındayım sevgilim olmadı hiç
-
keloğlan aramızda filminde
-
mala fena vururum ha
-
omuz egzersizi yap bakir liseli
-
memati ve kayra üzerindeki tecrit
-
ılmi ledün sahibi krallar bu yılbaşını
-
hepsi ceza aldı
- / 1