1. 26.
    0
    Yalnızlık aynada bile kendini görememektir
    ···
  2. 27.
    +1
    yalnızlık.
    her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
    tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
    kıymetini bilmelidir, dedi.
    yalnızdır insan
    hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
    kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
    kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da.
    insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı
    ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
    ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
    tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
    aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
    aşık olun!
    gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı
    nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
    sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..
    ···
  3. 28.
    -1
    yalnızlık diğerlerini mutlu sanıp, kendini mutsuz olarak görmektir, hatta buna inanmaktır
    ···
  4. 29.
    -1
    yalnızlık çok sakat var daki abiyle alay etmemektir, empati kurmaktır, hatta olayı direkt yaşamış olmaktır
    ···
  5. 30.
    0
    yalnızlık, tek başınayken ağlayamayıp, yanında birileri varken hüngür hüngür ağlamak istemektir lakin ağlayamamaktır
    ···
  6. 31.
    0
    http://inci.ca/u4864skbhf
    ···
  7. 32.
    0
    yasal uyarı: bu başlıkta deneyimler üzerinden genelleme yapılmaktadır.
    ···
  8. 33.
    -1
    yalnızların dostları yoktur
    hatta düşmanları da yoktur
    tanıdıkları ve arkadaşları vardır
    çok ya da az tanıdıkları olabilir
    ama arkadaşları birazdır
    tanıdıklarıyla yolüstü muhabbet ederler, burda amaçları 5-10 dk zaman öldürmektir
    arkadaşlarıyla 0.5-3 saat arası zaman geçirirler, yani zaman öldürmenin upgrade edilmiş halidir
    dostlarıysa yoktur, varsa da çok uzaktadır zaten
    ···
  9. 34.
    0
    yalnızlık bütün ezikliklerin, bütün mutsuzluk dayalı duyguların babasıdır
    örnek vermek gerekirse antisosyallik, asosyallik,eziklik, siliklik,mallık, vs vs
    ···
  10. 35.
    0
    yalnızlar sanala mahkumdur
    ···
  11. 36.
    0
    yalnız olmak her gördüğün kadından hoşlandığını zannetmek, her hoşladığına da aşık olduğu zannetmektir
    ···
  12. 37.
    -1
    yalnızlık en yakınlarının bir müddet sonra hayalet olmasıdır
    ···
  13. 38.
    +1
    yalnızlık gibimsonik saçma bir duygudur
    ···
  14. 39.
    0
    yalnızlık duygusu en asil duygudur, çünkü sana asla yalan söylemez.
    ···
  15. 40.
    0
    dün gece, diasa orijinli düşük bütçeli meze tabağımı tepeleme doldurup, dublemi de bardağa ustaca yerleştirdikten sonra bilgisayarın başına geçtim. hedefim tek başıma demlenmek, doğduğum güne, yıldızlara ve hayallerime olan uzaklığı yaklaşık olarak ölçmekti. mesafeyi bilmezsem kendimi kaybolmuş, karanlık ve yerçekimsiz bir kuyuda asılmış hissediyorum, aldığım nefes ciğerlerime batıyor.

    ilk dublemin yarısına ulaşmışken kapı çaldı, kimseyi beklemediğim için yanlıştır deyip bakmadım. bir kere daha çaldı, muhabbet etmek istemediğim için yerimden kalkmadım. müziğin sesini kıstım, köşe lambasını kapattım. hayallere uzaklık iki kişiyle ölçülemezdi, en fazla bir ya da hiç. rakı ılımasın, mundar olmasın diye minik yudumlar gönderdim boğazıma. eski fotoğraflara baktım, yaşlanınca anldıbını bulacak olan "hey gidi günler"i bile dedim. günler kum saatinden akan taneler gibiydi, ömrümün hangi noktasında olduğumu merak ettim. bir 25 sene daha var mıydı önümde yoksa son bir haftam mı kalmıştı? tanrı bilir miydi ne zaman öleceğimi, canımı almadan önce sevdiklerimle vedalaşmam için ekstra süre tanır mıydı? merhametli olduğunu söylüyorlar, tüm insanlığın içinde bulunduğu duruma bakarsak, merhametin yetmediğini görmüyor muydu? tüm gün kendisine mi bakıyordu aynada?
    ···
  16. 41.
    0
    kapı tekrar çalmaya başladı. gelen insan tanıdıklarımdan biri değildi belli ki, ısrardan nefret ettiğimi bilirdi herkes. tanımadığım biriyse de tanışmama gerek yoktu zaten. ama kapı gürültüsü ile rakı içecek de değildim. üşenmeden yerimden kalkıp kapıya gittim, kapının merceğinden sahanlığa baktım. merdivende oturmuştu, kafasını öne eğmiş ayakkabılarına bakıyordu. suratı görünmemesine rağmen kim olduğunu biliyordum. kapıyı açmak istemedim ama canım acıdı, onu orada öyle bırakmak bana yakışmazdı. kapıyı açtım, kafasını kaldırmadan içeri geçti. bir şeyler demesini bekledim ama tek bir ses bile çıkarmadı. suçluluk krizleriyle boğuşuyordu belli ki, tüm olanlar için kendisini işaret ediyor ve konuşmayarak kendisini cezalandırdığını düşünüyordu. bir duble de ona doldurdum, içince açılırdı belki. bir şeyler söyler, sonra da televizyonun karşısındaki yatakta, karanlık odada uyurdu. onu böyle perişan görmeye dayanamıyordum ama düzelme ihtimali de yoktu. aşağı yukarı 12 senedir tanıyordum ve hayatındaki her şey değişse bile kendisi değişmiyordu. isteksiz ve solgun elleriyle uzandı bardağa. beyaz peynirden bir parça attı ağzına ve rakısından oldukça büyük bir yudum aldı. gözlerini bana dikti, bir şeyler demek üzereydi. bu bakışları iyi biliyordum.

    "seni özledim" dedi, "sensiz olmuyor, kendimi çoktan ölmüş de yeryüzünü terk edememiş gibi hissediyorum."

    ikinci dublemin son yudumunu da alıp, mutfağa gittim. her şey baştan başlayamazdı, aynı şeyleri tekrardan yaşayamazdım. başlangıcı ve sonu olan anlamsız bir çemberdi bizimkisi. bir arada olmamızın mümkünatı yoktu, doğaya aykırıydı. elimde son duble ile odama geri geldim "sometimes i feel like screaming" çalıyordu, deep purple etkisinden hala kurtulamamıştım, şikayetçi de değildim gerçi.
    ···
  17. 42.
    0
    "seninle olmuyor, biliyorsun bin kere denedim" dedim. "seni seviyorum, bana çok şey verdin ama çok şey de zütürdün yanında"

    haklı olduğumu biliyordu, kafasını öne eğdi ve halıdaki kareleri sayarmış gibi yaptı. ne zaman üzülse bir şeyleri sayarak uzaklaşacağını düşünürdü, dışarıdayken de bulutları saymıştı bir mart öğleden sonrası. onun için üzüldüm, onsuz hayatımın pek anlamı yoktu. günlerim birbirinin aynısıydı, zamanlarım anlamsızdı. ama onlayken de güzel olmuyordu her şey. bir gün zirvedeyken, ertesi gün dipte; diğer gün sarp bir yamaçta, keskin kayalıkların üzerinde, çığ düşmesi an meselesi olan dar geçitlerde ölüm tehlikesiyle dolaşıyorduk.

    "bana son bir kez şans ver, birlikte uyumasak da olur; ben içeride televizyonun karşısındaki minderde uyurum" dedi. yalan söylediğini biliyordum, gece yarısı yavaşça yanıma süzülecekti yine. beni kendine aşık edecek ve sonra da çekip gidecekti. zar zor yapıştırdığım parçalarım tuzla buz olacaktı, hiçbir yapıştırıcı tutmayacaktı artık ruhumu. onunla uyumayı özlemiştim ama benim de düzeltmem gereken bir hayatım vardı, zamanım geçiyordu. insanların yaşamaktan bıkıp hayatı terk ettiği yaşta, daha hayatımın başlamasını bekliyordum. hiçbir şey katmamıştım insanlığın hazinesine, yıllar boyu asalak gibi beslenmiştim. bir şeyler yapmam gerekirken gecenin köründe gelenle uğraşamazdım. ama yine de son bir şans verdim, vermem gerektiğini hissettim. uzanıp yanağından öptüm, gözyaşları yanaklarında yollar açmıştı. ayrı geçirdiğimiz geceler o yollardan geçmişti belli ki.
    ···
  18. 43.
    0
    "benim yanımda uyu." dedim, gülmeye çalıştı. havada sonbahar esintisi vardı, ince pikenin altına girdik. belli belirsiz ince dudaklarına iyi geceler öpücüğü verdim, onsuz ben de yarım yamalaktım.

    gelen yalnızlığımdan başkası değildi. gecenin ortasında bir bütün olurken, onu ne kadar sevdiğimi ve özlediğimi bir kez daha anladım. onsuz olamazdım.
    ···
  19. 44.
    0
    you are not alone

    yalnız değilsin

    """kızılay"""
    ···
  20. 45.
    0
    önce deneme ve aforizma arasındaki temel farkları öğren. sonra edebi bir eser verme çabasında bulun.
    ···