-
24.
0reserved devam et.hep yazmak istediğim ama bir türlü yazamadığım şeyleri yazmışsın.sen benim yazarım ol ve devam et.
-
23.
0korkutucu dıbına koyayım ne kadar fantastik hoş gözükse de korkutucu yalnız kalmak
-
22.
0reserved
-
21.
0reserved
ayrıca kocaeliyi severim babam da kocaeli gölcüktendi kocaelispora başarılar -
20.
0reservedd
-
19.
0reserved
-
18.
0@26 vay dıbına koyim. tamam dinlemedeyiz devam et
-
17.
+2@13-14 kocaeli.
-
16.
+1 -1reserved
-
15.
0benimde morelim çok bozuk panpa, hiç aklımın ucundan geçmezdi bi kızın mesajını köpek gibi beklemeyi çok zorrrr amk zorrrr
-
14.
0panpa anıtpark demişsin ankaralı mısın ?
-
13.
0panpa ben okudum tam şarkı bitti yazı da bitti şok oldum bu arada nerelisin lan takılak amk duygulandım
reserved -
12.
0gibsen okumam o ne lan öyle
-
11.
+2
-
10.
+3Vazgeçiş ( Part 1 )Tümünü Göster
güneş kavuruyor tanrının yaratma lütfunu gösterdiği bütün canları. bigibletlerinin üstünde terleyen çocuklar çeşmenin başında toplanmış, kafalarını sırayla ellerini dayadıkları musluğun altına sokuyorlar. karşıdaki bankta oturmuş türlü düşüncelerle meydan savaşına girerek geleceğimi şekillendirme çabasındayım, hangi yöne çeksen oraya uzayacak olan geleceğimi. 7 senedir yanımdan hiç ayırmadığım, yegane dostumu çıkarıyorum bol kesim kot pantolonumun cebinden, dayıyorum dudaklarıma, aleve veriyorum ucunu, çekiyorum. çocuk olmak vardı diyorum içimden, dostumun dumanını veriyorum dışıma. godfather’ın melodisi geliyor kulaklarıma, cebimde bişey titriyor. çıkarıyorum telefonu, annem; “oğlum nerdesin? eve gel hemen”. “tamam” diyorum alışılmış bi kayıtsızlıkla. atlıyorum pederin nerden aldığını bilmediğim ama arada sürmem için bana verdiği vespa piaggiosuna, evin yolunu tutuyorum. apartmana girerken basıyorum sigarayı posta kutularından birinin içine. alışkanlık olmuş artık. oraya her sigara atışımda; postacının o kutulardan birine zarf koymaya çalışırken, “ben senin kül tablana zarf koyuyormuyum?” deyişim geliyor, tebessüm konuyor dudaklarıma.
giriyorum içeri, annem elinde telefonla konuşuyor, benim geldiğimi fark etmeden. oğlanın okulunu da oraya alırız o zaman diyor. birkaç cümle daha sonra kapatıyor telefonu. geldiğimi belli eder bi ses tonuyla “hayırdır? nereye taşıyacaksınız koca okulu?” diyorum. gülüyor annem, gel otur diyor mutfaktaki masayı göstererek. telefonu sigarayı anahtarları koyuyorum masanın üzerine, ee diyorum nereye gidecekmişiz? babanla konuştum diyor hafif bi çekingenlikle. izmite yerleşelim diyoruz, böyle ayrı ayrı zor oluyor. beyin damarlarım tıkanıyor son kurduğu cümleyi duyduktan sonra. renkler solmaya başlıyor gözümde. masanın desenli örtüsü, buzdolabının kapağına yapıştırılmış mıknatıslı biblomsu şeyler, herşey siyah la beyazın arasında gidip geliyor. o son cümlenin ardından 3 tane sigara içmişim. kül tablasındaki izmaritleri sayınca anlıyorum. ve hala bi cevap vermemişim. annem yeni bi hayatın getireceği fırsatların yüzünde oluşturduğu umut dolu bi ifadeyle bana bakıyor hala. “pe.. peki ya o?” diyebiliyorum sadece, boğazımda düğümlenen çaresizlikten çaldığım küçük bi izinle. elini omzuma koyuyor, “oğlum” diyor kuracağı cümleye başlamadan önce. anlıyorum bi kaçış yolu olmadığını. güç bela anlam kazandırdığım şeylere elveda deme zamanının geldiğini görebiliyorum. çaresiz bi kabullenişle yeni cümle kurmasına izin vermeden kesiyorum annemin sözünü, tamam annecim, ne zaman gidiyoruz? -
9.
+3Bi şarkının zamanıdır adını bilmediğim yüzünü görmediğim, sadece varlığını bildiğim dostlarım.
Archive yine bizi bizden alsın. goodbye.
http://fizy.com/#s/3wc3et -
8.
+4insan üzerine ( part 2 )
içinde bulunduğum öyle yenilir yutulur cinsten değil. dünyalar güzeli bir kızın, beline kadar uzanan kömür karası saçlarının arasındaki tek bir beyaz telin düştüğü durum gibi. bedenler aynı, giysiler aynı, alışkanlıklar aynı, ruhlar farklı. düşünceler farklı. çevrende onlarca arkadaşın varken kendini yalnız hissetmek benimkisi. hani derler ya “ruh ikizimi arıyorum” diye. ikiz olmasına gerek yok, uzaktan akraba bile olsak yeter bana.
insanlara bakıyorum. tedirgin, telaşlı. bir de kendime bakıyorum, yeni ölmüşçesine sıcak ve tepkisiz, en olağan üstü şeyleri bile normalmiş gibi karşılayan biri. insanları izliyorum, sürekli birşeylerin peşinde. kendime bakıyorum, birçoğunun daha bilmediği şeyler çoktan ezberlemiş ve unutmuşum bile. insanlar kör, insanlar bencil. paylaşmanın verdiği mutluluğu yeni yeni kavrayan küçük bi çocuğun, oyuncağını bir başka yaşıtına verirken ki tedirginlik var insanların üzerinde. halbuki kapılarını başkalarına açsa insan, başka insanlar gelse o kapılardan girse, tanısa insanlar birbirini, anlamaya çalışsa. ben mi erken gördüm diyorum bazı şeyleri, sadece güçlünün sağ kalabildiği o acımasız arenalara benzeyen hayat arenasına erken mi adım attık yoksa diyorum.
sigaram bitiyor, dolduruyorum bardağı. birinizde çıkıp demiyor ki oğlum bardağı niye dolduruyosun yaksana bi sigara daha. işte insanlar böyle, farkındalığı zayıf, kişilikleri gibi. bulunduğu kabın şeklini alan insanlar. gülüyorum içimden, hatta bazen dışımdan, kahkahalarla. yok diyorum beş bin küsür yıl olmuş ötzi’den bu yana, insanlar hala aynı. sen iki satır yazdın diye insanlar değişecek değil ya diyorum kendime. işte o zaman amigdalasını gibesim geliyor tüm insanların. tüm ilkel duygularını bir çırpıda katledesim geliyor. belki o zaman güncel dürtülerini uyarabilirim diyorum. suya düşüyor hayallerim, hangi fahişe becerilmekten zevk almış ki diyorum. vazgeçiyorum. herşeyden olduğu gibi. -
7.
+5en son ne zaman kestim sakallarımı hatırlamıyorum bile,
yada kaçıncı sigara ırzına geçtiğim.
dire straits dinleyip uykuya dalıyorum sabahın ilk ışıklarıyla.
kaçıncı aydayız bilmiyorum, hangi günündeyim kayboluşumun.
monotonluğu oynuyorum şu sıra tekerrürden ibaretim,
aynı geminin aynı sulardan sayısızca geçişi gibi. -
6.
0bu şarkı tüm benim gibiler için gelsin.
frazey ford söylüyor, one more cup of coffee.
http://fizy.com/#s/1kfrhh -
5.
+5insan üzerine ( part 1 )Tümünü Göster
insan doğar. on-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasında nasıl hapsedildiğini fark eder. bu aslında bir histir, bilgi değil. ve ilk tepkisini verir. avazı çıktığı kadar bağırarak. bu çığlık bir kalabalığın içinde cüzdanının çalındığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra aşırı gürültüye dayanamayıp içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. o da gidip “biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? senin gibi kıçımızı yırtıyormuyuz?” der. böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. buna büyüme denir. yetişkin olma. tam olarak yetişkin uysallığı. yapay bir haldir. tasarlanmıştır. işlevselliği üzerinde hesaplar yapılıp öyle biçimlendirilmiştir. yetişkin uysallığının temeli, toplumun varlığının sürdürülebilmesi için toplumdaki her bireyin bir taka yaraması gerektiği inancında yatar. ve en önemli yetişkin uysallığı, tamamen ölçüsüz bir dünyada milimetrik biçimde ölçülüdür. yaş ağacın eğilip kendi köküne oral ciks yapmasından ibarettir. oysa on dört yaşındaki bir çocuğun ergen öfkesi olarak nitelenerek küçük görülen aşırı davranışları, doğal olandır. gözlerindeki doğum çapakları dökülmüş ve dünya üzerinde dönen bütün dolapların sırtına yüklenmiş olduğunu anlamıştır. kendini odasına kilitleyip dışarıyı dışarıya hapsetmeye çalışır.
ya da bütün kapıları ve duvarları avazı çıktığı kadar bağırarak yıkmaya. tepkileri, insanın ateş saçan bir ejderhayla karşılaşınca vereceği türdendir. dolayısıyla bu tepkinin, hayatta kalındığı sürece, yani ejderha yok olup gitmediği sürece devam etmesi gerekir. ancan tabii ki, böylesi bir hayat boyu ergenler güruhu toplumun yapısını gibip atacağından yetişkin uysallığına geçiş, insanlığın bir gereği olarak algılanır. toplumsal bir farz. ama bazılarının kafası kalındır ve onlar son nefeslerine kadar bağırmaya devam eder. çünkü hayat aşırı bir süreçtir, çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği, suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır. bu yüzden, ergen isyanı, bir insanı öldürmek için onu en az altmış kez bıçaklamaktır. çünkü gözlerini dünyaya ancak on dört yaşlarında açabilen biri, her insanın ağzı tüten en az altmış ejderha tarafından kuşatılmış olduğunu anlayandır. sonuç olarak insanlığın ergenlik hali, bütün aptallığına rağmen, hayat boyunca, özgür bir yaratığa en çok benzediği dönemdir.
-
bora gözün arkada kalmasıın
-
dürüst olalım ben dahil bu saate burda olan
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 17 01 2025
-
damarlı memeee
-
zalinazurt bora bahane
-
namusunu temizliyorum aslan amcaa
-
miiyaaw miiiyaaw
-
sozluk eskiden daha kotuydu
-
kabak niye zalimazurta patladı amg
-
xwa nikli yazar özelden dağa çağırıyor
-
kayra bu poz ne babus
-
eskort fiyatları aşırı pahalı
-
gunde 5 kere ezan
-
bir elimde havuç bir elimde sopa olacakk
-
rte altincisini bilmeyen liseli bakir ezikler
-
bi yandan baldur gate 3 oynıyımı diyom bi ynadan
-
tıp okuyan rolex de kayma var mı
-
tayland yuz olcumu olarak turkiyeden
-
olüm sizin o ananizi bacinizi
-
bi kedi aldınız hep yere sıçıyor
-
ccc rammstein ccc nerde la
-
35 yasinda askere gitmeyi planliyorum
-
bu hayat ne olacak böyle
-
wow girl yazdigi hikaye
-
sozlugu hangi orrrrr
- / 1