1. 20.
    0
    son kez yazıyorum.
    ···
  2. 19.
    0
    gidin, amlı gibli başlıklarda takılın amcıklar.
    ···
  3. 18.
    0
    sizin zütünüze koyayım, başlığa dahi tıklamadınız değil mi zütler?
    ···
  4. 17.
    0
    yok mu la kitaptan anlayan panpalar?
    ···
  5. 16.
    0
    bu saatte hep liseliler oluyor herhalde...
    ···
  6. 15.
    0
    modern çağın ötekisi: Meursault.
    ···
  7. 14.
    0
    yabancı'yı okuyanlar gelse şuraya ne güzel olurdu.
    ···
  8. 13.
    0
    şu yaşıma kadar tek bir kitap okudum. Tabii bir de kötü kitap taklitleri...
    ···
  9. 12.
    0
    bu kitabı okuyan var mı binler?
    ···
  10. 11.
    +1
    yabancı viagra ise
    bulantı cialistir
    ···
  11. 10.
    0
    okuyun lan 10 numara amk
    ···
  12. 9.
    +1
    meursault bence gizli muallak beyler. muallaknin betimleri ekşici gibiydi dikkatinizi çekmiştir.

    (bkz: l etranger)
    ···
  13. 8.
    +1
    bu kitaptaki baş karakter acayip loser amk
    ···
  14. 7.
    0
    annem ölmüş bugün ya da dün bilemiyorum
    ···
  15. 6.
    0
    ccc camus reyiz ccc
    demirkubuz filmini çekti bunun izleyin amk
    ···
  16. 5.
    -1
    osbirden sıkılan binler alın size taktik
    taktiğin adı yabancı
    olay şöyle gelişiyo:
    giriş: elinizi düz açarak üstüne oturun(parmağınızı neyim kaldırırsanız anca kendinizi tatmin edersiniz)
    gelişme: uyuşan elinizi gibinize zütürüp -onu da ben söyleyeyim- sıvazlayın!!!
    sonuç: elinizi hissetmediğinizden başkası size osbir çekiomuş hissayatı yaratacak

    hadi şimdi gibtrin gidn peçete almayı unutmayın
    ···
  17. 4.
    0
    beni vikipedide süresiz uzaklaştıran kişi
    ···
  18. 3.
    0
    yalnız 2. paragrafın 3. cümlesinde kafam takıldı
    ···
  19. 2.
    0
    albert camus'un, edebiyat alanında en önemli yapıtıdır. 1942 yılında yayınlanmıştır.

    konusu çok basittir. öyküdeki her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter. cezayir’de, bir rastlantı sonucu, bir arap’ı öldüren orta sınıftan bir fransız, mersault, kendisini adım adım ölüme zütüren süreci kayıtsız biçimde izler. diğer kişilerin adı anılsa da, roman kahramanının adını bile öğrenemeyiz (burada kafka etkisinden söz edilebilir). camus’un yabancısının yabancılaşmasını kendi ağzından şöyle aktarabiliriz; ‘yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (... ) i̇yi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım.’ kitapta, meursault'un topluma, kendine, ölümü bile kabul edebilecek kadar hayata , kısacası tüm varoluşa yabancılaşması yalın bir dille anlatılır.

    romanın savunduğu tez ve ana fikir

    kişi yaşadığı dünyaya ve eylemlerine yabancılaşmıştır. bu 'yabancı'laşmanın, camus için marksist bir yabancılaşma öğretisi ile bir ilişkisi olmadığını vurgulamak gerekiyor. buradaki yabancılaşma camus’nün ünlü ‘absürd’ (saçma) felsefi kategorisinden çıkar. yine kahramanına söylettiği ‘herkes bilir ki, hayat yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir, aslında 30 ya da 70 yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim, çünkü her iki halde de gayet tabii olarak başka erkekler ve kadınlar yine yaşayacaklar ve bu binlerce yıl devam edecektir (... ) i̇nsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve nezaman olacağının önemi yoktur’ sözleri, çağdaş nihilizmin saçma kavramı altında irdelenmesidir.

    bu saçma/absürd kavramı o dönem varoluşçularının birinci derecede önemli bir tezi. daha sonra sartre, marksizmle varoluşçuluğu buluşturma çabasıyla, "saçma"yı daha anlamlı bir biçimde, eylemsel zorunluluğun altını çizmek adına kullanmaya çalıştı. ama camus’nün saçması daima metafizik öğeler taşıdı ve nihilizmin yerine ahlakî bir eylemlilikten söz etti.
    özetle söylenmesi gerekirse, dünya boş ve manasız, her şey, insan, hayat, toplum saçmadır. evrensel bir saçmalıktır bu. bunu düşünmek çok yorucu, hayattan bezdiricidir. yaşamın tekdüzeliği altında, makinalaşmış bir dünyada makinalaşmış insan, ölümü bile rahatlıkla kabul eder. hayat yaşamaya değmez. yabancı’yı okurken, bütün olağan dışılığına rağmen öykünün doğallığı, kahramanın ölümü kabullenişindeki doğallık bizi rahatsız eder, dünyanın saçmalığı vurgusunu kuvvetlendirir. mersault’un yaşama sıkıntısını paralel bir sıkıntı okuyucuda da uyanır. bütün kişilerin yaşamları ve eylemleri de boş ve anlamsız gelir size.
    romancının kahramanı ile paylaştığı şey, bilhassa duyu organlarından aldığı zevktir. “onun zihnini baştan başa işgal eden şey tabiat ile denizin oynaşmasıdır. i̇nsan oynaşmanın tadını kuzey afrika’da, plajlarda benzerlerinin yanık vücutları arasında çıkarır ve hiçbir şey yüzmenin cilvelerinden çıkan zevkin derecesinden daha iyisini vermez. denize dalmak, tabiatla düğün dernek etmektir. suya girme, soğuk ve donuk bir aldatıcılığın yükselişi duygusuna kapılmadır. sonra kulakların uğultusu ile dalış, akan burun ve acık ağız-yüzme, suyun parlattığı kolların, güneşte yaldızlanması için denizden çıkışı ve bütün adalelerin bir bükülmesiyle düşüşü, vücudumun üzerinde suyun akışı, bacaklarımla bu su dalgacıklarını yakalayış... ” ifadelerinde olduğu gibi.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 1.
    +1
    albert camus'nun bir kitabı okuyun.
    ···