ya sonra

öncelikle filme bakış açısı ikidir. birincisi normal, belki biraz elit bir bakış açısı. bu bakış açısıyla filmi inceleyelim.
"yazan ve yöneten özcan deniz" yazısı insana "acaba" dedirtiyor tabii ki. mahsun kırmızıgül'ün yönetmenliğe soyulması ve ardından çırılçıplak kalması, aynı vakanın özcan deniz'de de olup olmama durumunu gündeme getiriyor. ben de aynen bu şüpheyle izlemeye başladım filmi. film benim için 0-1 geride başlamıştı

--spoiler--
ilk dakikalar. özcan deniz(adem) ve deniz çakır(didem) evleniyorlar. bir masalın bu şekilde biteceğini söylüyor. sonrasında "son" yazısı çıkıyor ve gibtirip gidiyoruz. ... yok canım film, sonun başlangıcında. isminden de belli zaten. ya sonra? son yazımızın etrafında birtakım latin harfleri beliriyor ve yazı "ya sonra?" halini alıyor. basit bir detay evet ama dedim ya özcan deniz diyince geride başlıyor film. insanın yüzüne güldüren bir detay olmayı başarıyor. (bkz: beklenmeyen hareketler bunlar)
filmin hikayesi aslında orjinal gibi dursa da pek orjinal değil. (bu cümle devam ederse ekşi kaçkını olduğum anlaşılır. duruyorum burda)
ilk yarım saati zevkle izleyebilirsiniz. zaten filmden büyük umutlarımız yok. eğlenceli geçiyor. ara ara gelen ama cidden güldüren esprilere sahip. adem panpalarıyla sürekli takılır. hayatı onlardan oluşmuş gibidir. didem işine kendini kaptırmıştır. ilk bakışta klişe karakterler ama hiç de eğreti durmuyorlar emin olun. mümkün olduğunca karakter zenginliği sunulmaya çalışılmış ki herkes bir şeyler kapsın diye. başarılı da olmuş mesela, ademin avukat bi panpası vardı. rahatça parasını kazanıyordu. "evlenip napcam" tarzında fikirleri vardı. oyun moyun oynuyodu, hırslı adamdı. filmdeki en başarılı karakter bence oydu.
filmdeki en eğreti karakter kimdi diye soracak olursanız tabii ki zengin bin karakteriydi. cem'di galiba ismi de. olmamıştı arkadaş. "zenginler mutlu değil" görüşü bir kere de doğru olmasın lan!!11bir
senaryoyla devam ediyorduk. ilk yarım saati izledik şöyle böyle geçti. evet filmin büyük kısmı şöyle böyle geçiyor. aslında birbirini seven ama sürekli "yanlış yer yanlış zaman"da bulunan insanları ayrı ayrı görüyor, ikisine de acıyoruz. **
--spoiler--

verdiğim gereksiz spoiler ibaresinden çıkıp filmin son anlarına geliyorum. özcan deniz'in müzisyen altyapısını rahatça gördüğümüz dokunaklı sahneler şimdi başlıyor. filmdeki müziklere laf etmek neredeyse imkansız. yerli yerinde oldukça iyi seçimler var.
ve komedi... film kesinlikle bir romantizm filmi değil. romantik komedi derseniz ise, film vasatı geçemez. ama filme bir komedi filmi olarak bakarsanız belki bir gömlek daha yukarda görürsünüz. ara ara sizi güldüren film -aslında tahmin de edilebilecek- son dakika kurgusuyla size kahkaha attırabiliyor. film boyunca aklınızda bulunan "başka bi şey izleyeydik la" görüşü gidebiliyor. film bir anda hoşunuza gidebilir hatta ama o da zamanla geçiyor. sonuç olarak film vasat. yine de kafa dağıtmak için izleyecekseniz ya da "dur bi ehşınlı dıhşınlı film açiyim de uzanır izlerim amk" diye düşünüyorsanız* size hiçbir lafım yok gönül rahatlığıyla izleyin.

şimdi ise filme ikinci bakış açısıyla bakalım. "deniz çakır" manyağı bakış açısıyla:
"yazan ve yöneten özcan deniz" yazısı insana "acaba" dedirtiyor tabii ki. mahsun kırmızıgül'ün yönetmenliğe soyulması ve ardından çırılçıplak kalması, aynı vakanın özcan deniz'de de olup olmama durumunu gündeme getiriyor. ama şaka maka filmde deniz çakır oynuyor. olm yemişim özcan'ını ya. beyler hatun filmi izlettiriyor. oynadığı her sahnede görsellik tavan yapıyor arkadaş. ben böyle ışık düzeni, böyle bir çekim tekniği görmedim. film teknik açıdan çok başarılı. deniz çakır veaeaea deniz çakır ağağağ!!!111bir