-
1.
+32 -6ÜST EDiT: TAMAMLANDITümünü Göster
Tarih: 14 Ekim 2036
Yer: Eskişehir (Türkiye'den vazgeçmem)
Saat: 9.17
Yine aydınlık bir gün. Çocuklar okula gidiyor, babalar işe. Anneler alışverişe çıkıyor, gençler spora... Masmavi, güneşli bir gün. Hiçbir sorun yok.
Ben elimde gazetemle kahvemi yudumluyorum. 10'da askeriyeye gidip görevimin başına geçmem gerek. Ahh. Evet. Kendimden bahsetmedim. ismim Emir. Yaşım 36. Rütbem yüzbaşı. Askeriyede genelde bana "terminatör" derler. Sebebi ise hiç yorulmamam.
1 saat sonra...
Nizamiyeden içeri sivil kıyafetlerimle girdim. Kapıdaki çavuş ve er biraz endişeli bakıyordu. Kapıda 4 tank ve 2 adet ZPT -KiRPi- vardı. Gözlerimle "hayırdır" tarzı işaret yaptım. Cevap yok. Fazla uzatmadan karargaha girdim. Sorumun cevabını albayın vermesini istiyordum. Kapıda Üstteğmem Rıfat ve Başçavuş Erdem vardı. Aralarında hararetli bir diyalog vardı:
Erdem(E) Rıfat(R) Ben-Emir-(B)
E:Oğlum şimdi ne halt yicez biz? Ha! Ailelerimize ne olucak? Ben onları kaybedemem
R:Komutanım öyle demeyin. Allah korusun. Sabah ola hayrola. Hem belki pas geçer. Sonuçta müzakereler devam ediyor.
E:Sen hala onlara inan. Bu adamların pas geçmeye niyeti yok. Bunlar bombayı üstümüze salacak. Sen başla en iyisi fatihalara.
Bomba lafını duyar duymaz cümlenşn bitmesiyle lafa daldım.
B:Ne bombası bu beyler? Ayrıca kapıdaki hareketlilik neyin nesi?
E:Komutanım sizin haberlerle bağınız yok mu? KAFAMIZA NÜKLEER ATACAKLAR NÜKLEER!!
B:Üstteğmen sesini yükseltme bana. Artı olarak kim atıyor lan bize? Çocuk oyuncağı mı bu? Ha diyince yapılacak iş mi?
Tam bu sırada içeriden 1 onbaşı geldi.
O:Komutanım, albay sizi bekliyor. Malum konuyla alakalı.
Ben daha konuyu tam kavrayamadan "malum konu" diyorlar. Kafamdaki soruların cevap bulması için kapıyı tıklattım. Ve "gir" komutuyla içeri daldım.
Albay(A) Ben(B)
A:Yüzbaşım ne bu hal? Hala sivilsin.
B:Komutanım al acele geldim. Daha konuyu anlamadan siz çağırdınız.
A:Senin hala haberin yok yani.
B:Yok komutanım.
A:Nerden başlasak? Dün gece saat 3.20 sularında bir Rus keşif uçağı Serpuhov yakınından havalandı. Karadeniz'den geçerek Ankara semalarında 50 dk boyunca uçtu ardından Ankara'dan kalkan uçaklarla onu Karadeniz'e kadar öteledik. Saat 6 sularında 12 savaş gemisi boğazdan geçerek Ege Denizi'ne geçti. Karadeniz'de olan 3 uçak gemisinde 13 su-27 ler havalandı ve ek olarak bir adet yakıt ikmali için ve 1 adet de Tu-160 havalandı. Bu ne demek biliyomusun? Kıyamet yakın! Bunların saldıracakları noktalar açık. istanbul, Ankara ve Erzurum. Tüm birlikler teyakkuz halinde. Ama hainler uçaklarımızı havalandırmıyor. Nato'dan zaten ses seda yok. Abd ise sadece kınıyor.
Bunlar karşısında şoke oldum fakat aklıma takılan başka şey vardı. Karadan neden saldırmıyorlardı. Bunu albaya hemen sormam gerekiyordu.
B:Komutanım neden karadan saldırmıyorlar? Bu saydıklarınız sadece hava ve donanmaları.
A:O 3 uçak gemisinden 4 adet Mi-26 havalandı ve bunlar Ankara'ya yaklaşıyor. Acil olarak Ankara'ya gitmeniz gerek ve diplomatları özellikle de meclisi korumanız gerek. Başbakan,başkan herkez orada. Orayı koruyun. Gerekirse ölün!
B:Emredersiniz komutanım!
Cephaneliğe doğru ilerlerken yanıma Erdem geldi.
E:Komutanım bize brifingi verdiler. Tim sizi bekliyor.
B:Kamuflajı giyip geliyorum.
Cephaneliğe girerken tüm izlediğim bilim kurgu filmleri aklıma geliyordu. Hayal sanırdım da inanmazdım. Şuan o filmin başrol oyuncusu gibiydim. Umarım bu işin sonu o filmler gibi biterdi.
Edit:ilk part bu kadardı. ikinci part saat 1.30 da. Rezleri alın. Artık olaya giriyoruz. -
2.
+14Lan iki şuku basın devam edicem valla emek var basın işte
-
3.
+13Saat: 11.42
Yer: Eskişehir 1.Ana jet üs komutanlığı
Hala olayın şokundayım. Olanlara inanamıyorum. Nükleer ne demek ya ? Bir ırkın yok oluş sebebi. Doğanın yok oluş sebebi. insanlığın yok oluş sebebi. Özellikle de gaddarlığın en üst noktası. inanamıyordum olanlara. Film gibi.
Hava üssünde bizi bir komando birliği karşıladı. Bir düzineye yakın komando. Yanlarında bir general beni çağırdı ve:
General(G) Ben(B)
G:Yüzbaşım Skorsky'e
binip Ankara'ya, gazi Mustafa Kemal'in şehrine gidip meclisi canınız pahasına koruyacaksınız. Ruslar kara birliklerini Mamak'tan sokarak ele geçire geçire ilerliyor. Şuan meclise uzaklıkları 40 km civarı. O hainlere izin verme yüzbaşım, iZiN VERME!
B:Emredersiniz komutanım! Erdem timi topla. TiM helikopter bin!
Tek sıra halinde tim helikoptere binerken komandoları seyrediyordum. Hepsi 20 yaşlarında gencecik delikanlıydı. O bombalardan biri buraya gelecekti. Aaah ah. Tahmin edemiyorum olacakları.
Helikopter 180°dönerek havalandı. Artık gökyüzündeydik. insanları arabaları karınca gibi görüyorduk. Sanki insanların üstüne basabilir gibiydik. O kadar yüksekteydik.
Bu güzelliği bu masumları nasıl katledebilirlerdi.1883 te Erzurum'da yaptıklarını şimdi bir daha nasıl yaparlardı bu "modern dünya"da. Nasıl bu kadar cani olabilirdi insanlar.
1.30 Saat Sonra...
Bu düşünceler ile yolu noktaladık meclis tam altımızdaydı. Timin hızlı olarak aşağı inmesi gerekiyordu. Maazallah helikopteri vurabilirlerdi. Helikopter 13 metreye kadar alçaldı. Halatlarla aşağı indik. Kapıda 3 tank 2 toma 3 Zpt duruyordu. Polis araçları 6-7 adetti. Başkan korumaları, askerler,polisler... Hepsi siper almış, insanlık dışı olayı bekliyordu.
Yanımıza bir komiser ve binbaşı geldi. O korkunç diyalog başladı.
Komiser(K) Binbaşı(BN) Ben(B)
BN:Sizi görmek bizi umutlandırdı fakat artık geç.
K:Binbaşıma katılıyorum. Artık çok geç içeride bakanlar aileleriyle görüşüyor. Ağlayanından tutun kriz geçirenlere herkez dağıldı.
Not:Karakter bitti devam edicem. -
4.
+12Not:Bu part daha çok betimlemeyle alakalı. Gececi tayfaya özel bu gece devam edicem .
Başımı merdivenden kaldırır kaldırmaz o acı manzarayla karşılaştım. Ve sadece şunu diyebildim.
B:Aman Allahım!
Binalar yıkılmış, meclisin sadece kapısı duruyor, araçlar küle dönmüş, yerde yatan cesetler, yanan ağaçlar ve yapılar...
Bu bir kaos. Bu insanlık suçu. Bu, bu anlatılamayan, dilin varmadığı en kötü nokta.
O 2 dakika önce gördüğüm insanlar şuan simsiyah yanmış kafası kopmuş, kolları ayrılmış, bağırsakları patlamış... iğrenç bir manzara.
Dizlerimin üzerine çökebildim sadece. Silahımı yere, ellerimi yüzüme koydum. içimden "Allahım kâbussa uyandır Rabbim" diyebildim sadece. Ciğerlerim o yanan cesetlere bakınca sönüyordu. Nefes almakta zorlanıyordum.
Arkada bakanlar ağlıyor, "Bizim sonumuzda böyle. Uğraşmayalım." Diye söyleniyorlardı. Bir anlık sinirle o bakana döndüm ve:
Bakan(BN) Ben(B)
BN:Her şey bitti. Ümitsiz. Nükleerde geliyor zaten. Türkiye bitti. BiTTi!
B:Senin o bitti diyen dilini köpeklere yediririm iT! Bundan 121 yıl önce,1915 te benim atalarım destan yazdı. Ocean'ı batırdı. Fransızlara,Ermenilere, ingilizlere,italyanlara. istersen daha da sayabilirim. Benim atalarım o ülkelerin gemilerine, tanklarına; taş atarak, sopalarla,mızraklarla saldırarak aldılar bu vatanı. Bu meclis öyle inşa edildi. ÖYLEDE YIKILIR! Şimdi eğer mızmızlanacak olan varsa o sığınağa girsin, ölümü beklesin. Ama şu Türk bayrağına, şu Türk meclisine sadık olan varsa atamızı gururlandıralım. Onu diriltelim. Diriltelim ki yeniden doğalım.
Bu sözlerimle etraf buz kesti. O bakan ise sadece kafasını eğdi.
Dipnot: Evet beyler gündüzcü tayfaya bu kadar 5 partta gece saat 12 gibi yazmaya başlıcam. Sizleri seviyorum. Şukuları atın beni motive edin ;) -
5.
+11Belli edin kendinizi sanki duvara anlatıyoruz azıcık basın şu şukuya 1 sn almaz
-
6.
+11Lan alt tarafı şukuya basıcaksınız bende motive olayım daha güzel anlatırım. Bunun kurgusu beni uğraştırdı zaten. Lütfen azıcık basın şu şukuya
-
7.
+12 -2Eğer şuan devam etmemi istiyorsanız 5 şuku yeter
-
8.
+10Biz üçümüz o araçtakilere bakarken araçtaki PÖH'ler bize koşuyordu. Elimize sallıyarak "Buraya!" işareti çaktık. PÖH'ler "SIĞINAKLARA!" diye bağırarak koşuyordu. Biz de fazla uzatmadan koşmaya başladık.
Kapıdaki 2 koruma bize "koşun" diye bağırırken biri vurularak merdivenden aşağı yuvarlandı. Biz hızı kesmiyerek koşmaya devam ettik.
4 kat aşağı koşarak indik. Ardından 2 kat asansörle. Tüm herkez burada bekliyordu. Yaklaşık 50 kişi vardı burada. Yiyecek stokları herşey tamdı fakat 20 kişi için tasarlanmıştı. Bu kadar yiyecek 20 kişiye 1 hafta dayanırsa bize 3 gün dayanırdı. Ama ondan önce daha önemli bir iş vardı. PÖH'ler ne gördü de bize
"sığınaklara" diye bağırdı.
Merakla pöh'lerin yanına gittim.
Pöh polisi(P) Ben(B)
B:Ne oldu orada?
Şokta olacakki:
P:Nerede?
B:Yukarıda nerede olucak.
P:Hangi yukarı?
B:Bu gitmiş.
Derken çok şiddetli bir sarsılma ve patlama sesi. Ardından uzuuun bir sessizlik. Herkez meraklı gözlerle birbirine bakıyordu. Ben ise o PÖH e.
Saat: 21.38
Yer: Meclis sığınağı
50 kişi hala burada birbirine bakıyordu korku dolu gözlerle... Sessizlik hakimdi bu dört duvar arasında.
Sağ en köşede meclis sözcüsü vardı. Ona doğru yaklaşırken hafif sarsıntı daha. Herkez tavana bakıyordu. Tavan adeta lastik gibiydi esneyip normale dönüyordu.
Meclis sözcüsünün yanına oturdum ve sohbete başladık. -
9.
+9Saat: 05.03
Yer: TBMM (Ankara)
Tarih: 15 Ekim 2036
O gece hiç uyumadım. Yanımda Arda ile Rıfat dertleşirken Akif ve Selim ise teçhizat kontrolü yapıyordu. Diğerleri ise hep aynı soruyu soruyor fakat cevap alamıyordu. "Acaba buradan çıkabilecekmiyiz?"
Üstümüzde kim bilir nasıl şeyler dönüyordu. Silah sesleri ve çığlık sesleri tangoyu bırakmış yerini ölümün solo dansına bırakmıştı. Sık sık patlama sesleri geliyordu. Tank sesleri ise cabası.
"Herkez hazırlansın. 5 dakika içerisinde ayrılıyoruz. Üstünüze ağırlık almayın. Hatta gerekirse ceketlerinizi ve kravatlarınızı çıkartın."
Bu uyarıyla beraber yukarıya yaklaşık 20 koruma ve 12 polis gönderdim. ilk onlar çıkıcak ve caddede gözcülük yapacaktı. Hepsi geçeceğimiz güzergah boyunca takımlar halinde dizilecek ve kontrolü sağlayacaktı.
Gözcüler çıkalı daha 2 dk olmamıştı ki çok kuvvetli bir havan sesi yerini aşırı derecede korkunç bir sarsıntı ve patlamaya bırakmıştı. Bakanlar yere yatıp ağlıyor, dua ediyordu. Tim ise merdivenlerden yavaşça çıkıyordu.
Bakanları Erdem'le beraber yukarı taşıyorduk. "Kafanızı eğin, ellerinizi aşağıda tutun." komutlarıyla ilerliyorduk.
Ta ki Arda bize "komutanım, görmeniz lazı.."boğazı düğümlenir-
B:Oğlum ne oldu?
A:Hepsi... Hepsi...
Arda ağlamaya başladı. Ama fırtınalar gibi ağlıyor, hiddetli bir fırtına gibiydi.
Koşarak merdivenleri çıktım ve o acı manzarayla karşılaştım.
B:Aman Allahım! -
10.
+8Beyler son part geliyor gececi tayfaya özel devam edicem saat 12 gibi
-
11.
+8B:Ne diyorsunuz siz? Pgiboloji bizim en büyük silahımız. Siz bunu dedikten sonra SAVAŞIN NE ÖNEMi VAR!
BN:Lan aptal yüzbaşı. Adamlara napacan? Adamlar bombayla geliyor. Biz napacaz? Taş mı atıcaz? Uçaklar kalkamıyor. Siz bile zor geldiniz. insanlar içeride acı çekiyor. Gelmişsin bize felsefe yapıyosun.
Bu son sözünden sonra yüzüne sert bir yumruk geçirdim. Binbaşı burnu kanayarak yere düştü.
B:Bu vatanı benim atalarım Dünya'nın en güçlü donanmasına karşı koyarak aldı. Bu bastığın meclis taşına sayısını bilmediğin kadar bomba düştü. Senin o olmayan aklın ... Neyse.
Binbaşı bana yerde korkuyla bakıyordu. Koskoca binbaşı alt rütbesinden korkuyordu. Askeriyede az rastlanan bir olaydır bu. Komiser beni çekerek uzaklaştırdı. Arda uzman çavuş ise binbaşının burnuna pansuman yapıyordu. Komiser bana kızgın bir şekilde:
K:Ne yapıyosun sen! insanlar burada zaten acı çekiyor bir de sizle uğraşmayalım. Kendine gel yüzbaşı. Sen özel kuvvetler subayısın. KENDiNE GEL!
Komiserin karşısında vücudum buz kesti. Az önceki havalı tavrım yerini gerilime bıraktı. Tam bu sırada üst caddeden bir patlama sesi.
Tüm herkesi içeriye gitmesini söyledim yanıma Cengiz ve Mert Başçavuşu aldım. Meclis kapısının önünde bir otobüs vardı .Kapıda kimse kalmadı. Herkez içeri kaçtı sadece biz 3'ümüz kaldık. Artık sabırla gözetlemeye başladık.
Patlamanın olduğu mahalleden zırhlı bir araç çıktı akreplere benziyordu. Meclise doğru hızla yaklaşıyordu. Bir anda fren yaptı ve:
-SIĞINAKLARA! -
12.
+9 -1Artık yola çıkmak için hazırdık. Cengiz ve Rıfat sokağı kontrol ediyordu. Ben ve Erdem, bakanları meclisin karşısında patlamış otobüsün oraya zütürdük. Tim de kontrollü bir şekilde yanımıza gelince planı anlatmaya başladım:
B:Plan gayet açık. Ara sokaklardan gitmeye çalışıcaz. Şuan da ne istihbaratımız var. Ne de lokasyon bilgisi. Tek bildiğimiz şey bu hainler her yerde. Kafanızı aşağıda tutun ve ses çıkarmayın. Sessiz olacağız. Meclis başkanım,bu dediğiniz sığnağın kapısı nasıl?
M:2 kapıdan oluşuyor. 1.kapı en dış kapı. Devlet başkanın ve yaverinde bu kapının anahtarı vardır. 1.kapının özelliği tanka veya başka bir araca dayanıklıdır. 2.kapı ise nükleer bomba tarzı etkili silahlara dayanıklıdır.
B:Peki 2.kapının şifresini biliyormusunuz?
M:Evet 862-438. Fakat 1.kapıyı geçmek imkansız.
B:Efendim. Bir Türk'e imkansız diyin sonra izleyin.
Saat: 6.32
Yer: Yenimahalle (sığınağa son 6 kilometre)
Herkezin içinde bir ürperti vardı bu kadar sokakların ıssız olması hayra alamet değildi. Araçların yanından geçerken kırmızı bir Alfa-Romeo'nun içindeki radyo herkezi heyecanlandırdı:
Radyo(RA)
RA:Sayın seyirciler ülkemiz 2 gündür Rus işgali altında ve ordumuz uçaklarını havalandıramıyor. Sadece denizden ve karadan çatışmaya girebiliyor. Cumhurbaşkanı ve başbakan güvenlik protokolü nedeniyle Azerbaycan'a zütürüldü. Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmada aynen şunları anlatıyor:
"Milletimizi tıpkı kurtuluş savaşında olduğu gibi 15 Temmuz'da birbirine kenetlendiği gibi birbirine kenetlenmesini ve askeri üslere gidip orada kahraman ordumuzun verdiği eğitimlere katılmasını istiyorum. Temennimiz bu savaşın son bulması ve o korkunç olayın yaşanmamasıdır. Rus güçleri tüm hava üslerine tacizde bulunmaktadır. Ordumuz bu korkunç günlerde vatanını korumak için şehir içlerine operasyon başlatmıştır. Ülke genelinde ohal ilan edilmiştir."
Bu haberleri dinledikçe içim titriyor. Kalbime adeta öküz oturuyordu.
Korkuyorum vatanımı kaybetmekten.
Korkuyorum bayrağımın inmesinden. -
13.
+7B:Tamam o zaman. Aaa teğmenim. Siz geliyormusunuz?
H:Evet komutanım.
B:Brifingte görüşürüz.
Bu noktada acayip pot kırdım. Sanki kız alt rütbem değil yıllardır bildiğim platonik aşkım. Belli gönlümü kapmıştı. Fakat benim onu göreve getirme isteğim yoktu. Belki aşktandı bu his. Fakat yoktu.
Saat: 11.46
Brifing veriliyor emirler alınıyordu. Benim merak ettiğim 2 konu vardı. Biri benim görevim. Diğeri Hayal'in göreve katılması. Bu sorulara yanıt amaçlı generali dinlemeye koyuldum:
General(G) Ben(B) Hayal(H)
G:... ve tanklarla şehre girip sığınak çevresi temizlenecek. Emir yüzbaşı ve teğmen Hayal bu operasyonu yönetecek.
Aha şimdi s*çtık. Sevdiğim kızla tehlikeli bir operasyon yönetecektik. Buna engel olmalıydım.
B:Komutanım. Hayal teğmenin bu operasyona katılmaması görüşündeyim.
Hayal bana sinirli ve şaşkın ifadelerle biraz da anlamış olacak ki meraklı ifadeyle:
H:Neden yüzbaşım? Görünüşüm yüzünden burada değilim. Vatanım için buradayım.
G:Yüzbaşım görev artık geldi. Maalesef bu teklifi değerlendiremem.
içimden "senin yapacağın değerlendirmeye sokayım. Lan sevdiğim kız ölürse naparım ben?" Diyordum. Daha tanışalı 1 saat oldu ama kıza o kadar bağlandım ki.
Mecbur kabul ettik. Tim teçhizat kontrolü yaparken Hayal yanıma geldi.
Sessizce:
H:Napıyosun sen? Amacın ne?
B:Bu operasyonu yönetemezsin. Elinin hamuru ile bu işe karışma.(mecbur sert olmam gerek)
H:Kusura bakma. Seni dinleyemem. Tebligatı dinlerim.
B:Ne halin varsa gör.
Tim artık hazırdı. Ben de opscore kaskımı taktıktan sonra ZPT'lere atladık.
Biliyoruz ki zor olucak. Belki kafamıza havan yiyeceğiz. Belki mermiler delik deşik edecek. Ama benim tek korkum ona bişey olması. Ona. Yani Hayal'ime... -
14.
+7Saat: 12.27
Yer: Yeraltı sığınağına 200 metre (Yenimahalle)
Kirpilerle devam ederken TF-X ler bombardımana tutmuştu. Fakat araçlarının üstünde olan ağır silahlarla uçakları öteliyorlardı. Benim gözlerim dışarıda tüm askerleri araç içinde bekletiyordum.
Gözüm dışarıdan bir anda Hayal'e kaydı. Kaskını çıkarmış termal görüşünü çıkarıyordu. Saçlarının sarılığına takıldı gözlerim. O masmavi gözlerine minik dudağına ve burnuna. Bu kızın askerde ne işi vardı? Harcanıyordu derken...
Telsiz sesi:Tüm askeri personele. Uçaklarımız bombardımanı tamamlamıştır. Bundan sonra emir komuta yüzbaşı ve teğmende. Allah yardımcınız olsun.
Telsizden"tanklar önden ilerlesin. Piyadeler insin. Mavi takım ilk tankın arkasına. Kırmızı takım araçta kal. Yeşil takım kırmızı takım aracını koru." Emrini verdikten sonra "tim araç in" emrini verdim. Tüm herkez yavaş temkinli adımla ilerlerken alevler bir anda yükseldi.
En öndeki tank patladı. Arkasında olan mavi takımın yarısı ya yaralı ya da şehitdi. Bir anda her yeri mermiler kapladı. "SiPER AAALLLL!" emrinden sonra Hayal'i çekerek yanıma aldım.
H:Ne yapıyosun? Git yaralıları al.
B:Onları ordan nasıl çıkarıcam biraz sakinleşmesi gerek. Ateş serbest!
Ortalık bir anda boş kovanlarla dolu bir cephaneliğe dönüştü. Tanklar kapıdaki zırhlıları vururken piyadeler yani biz siperde olanları indiriyorduk. Telsizden "Tim koruma ateşi açın. Kırmızı takım mavi takımı oradan çıkarın."
Kırmızı takım komutanından "anlaşıldı" dan itibaren solo atıştan full otomatiğe geçtim.
Nişan almadan sadece siper ateş ediyordum. Bu hareketimden dolayı yaklaşık 4 kişi vurdum. 2 si kafadan biri boyundan diğeri sol üst göğüsten.
"El bombası" uyarımdan sonra bir el bombasını siperin yakınlarına attım. Fakat bana geri döndü. O an tıpkı filmlerdeki gibi. Hayatım flashbackler şeklinde gözümün önünden geçti.
Annemle babamın arasında oturarak film izleyişimi, annemin babamın seslenişlerini, arkadaşlarımla yakar top oynamam,ilk okula başlayışım , ilk okul aşkım... -
15.
+8 -1Beyler yarın yazmaya devam edicem şuan yorgunum asıl olaylara yarın başlıcaz uplarsanız daha çok kişi okur daha güzel olur geceniz hayırlı olsun sabah görüşürüz
-
-
1.
0Rezervasyon
-
1.
-
16.
+7Temkinli adımlarla çift sıra halinde toplam 18 kişi (6 kişi tim 12 kişi bakan)
ilerliyorduk. Araçların dumanları yüzünden göz gözü görmüyordu. Her saniye uzaklardan patlama sesleri geliyordu. Erdem yanıma gelerek olağan sessizliği bozdu.
E:Komutanım. 1.kapıyı nasıl geçicez? Kapı tanklara dayanıyor.
B:Aklımda bir plan var fakat ihtimal çok düşük ve tehlikeli.
E:Nedir komutanım?
B:Akif'in çantasında lazer işaretleme var. Eğer koordinatları alırsak bir füze gönderirler. Biz de lazerle işaretleyip kapıyı vururuz.
E:Eee komutanım buradaki risk ne?
B:Koordinatları karargaha bildirirken bu hainler sinyali tespit ederler. Yerimizi öğrenirlerse iş kötü.
E:Başka şansımız var mı?
B:Maalesef.
E:komutanım DiKKAT EDiN!
Erdem bir anda beni kenara çekti. Tüm herkes siper aldı ve erdem bana karşıyı gösterdi:
E:Komutanım karşıdalar.
Karşımızdaki motorun yanında 4 tane rus askeri ve 2 rehine asker vardı.
E:Komutanım emiriniz?
O rehineleri burada bırakamazdım. Bir anda içime Türklüğün vermiş olduğu cesaretle kızıl ötesi telsizden "Ateş"
4 rus askeri bir anda yerde. Mermiden dolayı rehine askerin yüzüne kan bulaştı. Koşarak yanlarına gittikten sonra ellerindeki ipi çözdük ve:
Rehine asker 1 (R1) Rehine asker 2(R2)
R1:Sizi Allah gönderdi komutanım.
R2:Allah a şükürler olsun. Bi an ölücez sandım.
B:Nasıl yakaladılar sizi?
R1:Komutanım biz gözcüleriz. Sığınaktan geliyoru...
B:Ne sığınaktan mı?
Çocuğun bir anda sözünü kestiğim için nefesi kesildi sonra:
R1:Evet komutanım. Burdan 5 km uzakta.
B:Peki durumlar nasıl?
R2:Komutanım kapı önünde yaklaşık 40 rus askeri var. 4 tane de T-90 tipi tank vardı.
B:Peki nereye gidiyosunuz?
R1 elini yandaki kirpiye doğrultarak:
R1:Bu araç bizim. Binerken yakaladılar. Buradan 30 km uzakta geçici bir hava üssü var. Gizli. Keşif amaçlı geldik. Sığınağı gözetlememiz istendi.
B:Sebep?
R2:Gelen bakanları ve sivilleri o sığınağa yerleştiricektik.
Eğer o üssü ele geçirirsek benim planıma gerek kalmayacaktı.
B:O zaman üsse gidelim -
17.
+6Beyler mobilden yazıyorum hemen bir bilgilendirme geçiyim işimden ötürü akşama doğru saat 5 gibi devam edicez kısa bir spoiler veriyim meclisten dışarı çıkıcaz ve kıyametin ortasına atıcaz kendimizi
-
18.
+6Meclis sözcüsü(M) Ben(B)
M:Artık herşey bitti. Ailem kim bilir nerede? Hep biz diplomatlar bu belayı başımıza sardık. Göz göre göre yanlış politika izledik.
B:Efendim,şu anda bunu değerlendirecek vaktimiz yok. Bize yaklaşan bir bombardıman uçağı var. Stoklarımız bize dayanmaz. Çıkmamız gerek buradan.
M:Haklısın yüzbaşı. Savaş hala en kötü randede değil.
B:Efendim. Başka bir sığınak var mı? Neresi güvenli olabilir.
M:Buradan 14 km kuzeydoğuda olağanüstü haller için tasarlanmış bir meclis var. Ama şuan kullanım dışı. Yani içeri girmek neredeyse imkansız. Sadece devlet başkanının emriyle girilebilir.
B:Efendim. Şu durumda bu masumları için izin alıcak halim yok. Görevim sizi, vatanımı korumak. Tam yeri nerede?
M:Yenimahalle'de
Bu fikri artık iyice kafama yerleştirdim fakat bu sığınağın özellikleri beni meraklandırıyordu. Buradaki sığınak gibiyse vay halimize.
B:Efendim. Sığınağın kapasitesi ne kadar ve stok durumu nasıl?
M:100 kişilik bir kapasitesi var. Daha açılmadığı için stok durumundan haberim yok. Dua edelim ki yetsin.
B:iletişim durumu nasıl? Eğer kripto(dinlenmeyen) cihazlar olursa güvende olur ve tahliye için yardım isteriz.
M:iletişim durumu için altyapı var. Fakat bombalardan hasar gelmemişse iyidir.
B:O zaman saat 5 gibi yola koyuluruz.
Meclis başkanın yanından ayrılırken o kadar ümitsizdim ki. Ne bir aracımız var ne de takviye istiyebiliyoruz. Bu teçhizatlarla gitmek oraya imkansız.
Şuan düşününce üstümüzde yıkık bir meclis var. Harabe, dökük... Mazisi olan gazi bir meclis. Atatürk'ün emaneti şuan darmadağandı.
Üzgünüm atam üzgünüm.. -
19.
+6Yazasım geldi yazıyorum
-
20.
+5Beyler son partı atıyorum gececilere özel %50 yazabilirim. Belli değil çok yorgunum son partı atıp duruma göre bakıcam şuku ve entry girmeyi unutmayın. Emek var uleeeyyn
başlık yok! burası bom boş!