-
1.
+2olaylar bu parttan sonra patlıyor beyler, umarım keyif alıyorsunuzdur okurken. olaylar tamamen gerçek, sorusu falan olan varsa yazabilir, anlatırım yardımcı olurum.
part 5
ryan'la ayaküstü tanıştık ve içeriye oturduk, masada baya atıştırmalık ve baya içki vardı. ryan seslendi ve dolapta soğuk bira da var dedi. gerald'la birer bira aldık oturmaya devam ettik. sürekli insanlar geliyordu, biz ilk gelen salaklardık. her neyse, ben hem gerald'la muhabbet ediyordum hem de kapıya doğru bakıyordum nasıl tiplerin geldiğini görmek için. çok güzel hatunlar geliyordu beyler, yemin ederim erkekten çok kız gelmişti partiye, ilerleyen saatlerde keşke gelmeseydim dedim ama yine de benim için unutulmaz bir akşamdı. neyse, güzel kızlardan bir tanesi geldi ve gerald'la selamlaştılar. bana elini uzatarak; "naber ben maria" dedi. tokalaştık tanıştık, geldi tam dibime oturdu maria. sohbet ediyorduk baya kalabalıklaşmıştı ev, ben maria gerald ve sonradan gelen melissa oturuyorduk. çok fazla müzik sesi vardı. maria kulağıma gel istersen dışarıya çıkalım başıma ağrılar girdi dedi. ayağa kalktı elini uzattı elini tutarken gerald'a baktım muallak muallak sırıtıyordu, sonra bana başıyla melissayı işaret ederek böyle dilini çıkartıp değişik bir yalama hareketi yaptı. kahkahalara boğulduk gerald'la, kızlar anlayamadı tabii olayı. neyse, biz çıktık maria'yla evden çıktık, kapının önünde sigara yaktım ikram ettim. beraber sigara içtik, kapının önündeyken önceki gün tanıştığım gerald'ın arkadaşları geldi selamlaştık, içeri geçtiler. maria bana dedi ki; "nasıl? sizin oralarda böyle partiler var mı?". bunun altında kalamazdım beyler, var dedim amk.
sigaramızı içtikten sonra maria usulca elimi tuttu ve beni kendine doğru çevirerek dudaklarımdan öpmeye başladı, normalde sevmem böyle kalabalıkta öpüşmeyi falan ama her gün de amerikaya gelmiyoruz amk ki, devam ettim. sonra gülümseyerek çekildi ve elimden çekerek arabaların oraya doğru ilerledik ki müzik sesi kapandı ve bağrışma sesleri gelmeye başladı. o bağrışma sırasında duyduğum tek ses; "vurma" oldu. -
2.
+2okuyan belirtisi yok ama atalım yine de
part 3
sabah erkenden kalktım duşa girecektim ama su çok az akıyordu, gibeyim chicagosunu diyip giyindim. işyeri eve pek uzak sayılmazdı ama bilmiyordum ki chicago'yu amk. neyse çıktım evden etrafa baka baka işyerini bulmaya çalıştım, yoldan birisine sordum öyle buldum. işyerine gittim, ben daha gelmeden etraf falan temizlenmişti. yetkiliyi buldum ve konuştuk. olayın işleyişinden bahsetti, temizlik malzemelerini gösterdi. kıyafetleri falan da giydim. yapmam gereken milletin yediklerini masadan temizlemekti, kapanışta da genel bir temizlik yapmaktı. kimseyle konuşmayıp işimi yapıyordum, çok yorucuydu iş beyler hayvan evladı gibi yiyodu binler. akşam üstüne kadar çalıştım, müdür parayı günlük mü nasıl istersin dedi. harçlığım vardı, sonra alabilirim dedim. çünkü elimde tutamazdım parayı, daha önce work and travella giden arkadaşlarım parayı travel kısmına geldiğinde al diyorlardı işin. arada şöyle iki haftalık bir boş süreç vardı çalışmadan sonra. o zamana kadar harçlıkla idare edip sonra çalıştığım parayı alıp yiyecektim. akşamüstü çıktım işten kapıda sigaramı yaktım tam giderken kasadaki kızlardan bir tanesi gelecek misin bir şeyler içeceğiz diğerleriyle dedi, yok ben kaçayım falan dedim. kız biraz ısrar etti, tam tamam diyeceğim sırada kasadaki diğer eleman boşver türk işte ne beklersin, onlar içki içmez tarzı bir şey söyledi kıza. derin bir nefes aldım, ilk günden chicago'da burun kırıp işsiz kalmak istemiyordum. diğerleriyle gülüşerek ilerlemeye başladılar. beni davet eden kasiyer kız kaldı. sen aldırma onlara dedi, sonra görüşürüz diyip o da gitti. ben de eve doğru yol aldım, tam basketbol sahasının oradan geçerken gerald koşarak, nefes nefese yanıma geldi. -
3.
+1part 1
merhaba beyler, 24 yaşında ingilizce öğretmenliği okuyan bir dostunuzum. geçen sene hem keyfinden, hem de yabancı dile biraz katkı sağlasın diye chicago'ya tek başıma work and travel ile gittim. orada başıma tatsız şeyler geldi, size de burada anlatayım da, varsa niyeti olan yaptığım hataları yapmasın. kaç part sürer hiçbir fikrim yok, olduğunca özetlemeye çalışırım.
kalacak yerimi falan ayarlamıştı work and travel için anlaştığım amk şirketi, neden sövdüğümü ilerleyen kısımlarda anlayacaksınız. her neyse, uzun bir uçak yolculuğunun ardından o'hare havalimanına ayak bastım. bir elimde valizim, cebimde üç yüz dolar para harçlık ve bir sıkıntı olduğunda ulaşmam gereken telefon numaraları.
anlaştığım work and travel firmasının chicago'daki bir elemanı raymond denen lavuğun telefon numarası falan vardı.
neyse zaten havaalanından çıktığımda üzerinde şirketin logosu olan arabayı gördüm ve ona doğru ilerledim, ilerisinde o bahsettiğim raymond duruyordu. yolculuğun nasıl geçti falan diye sordu öyle klagib muhabbetler, sonra arabaya bindik ve çalışacağım yeri bana gösterdi. klagib work and travel mesleklerinden birisi burger king'de yerleri köle gibi temizleyecektim, eyvallah. sonrasında işe yarın gitmem gerektiğini söyleyerek beni kalacağım yere bıraktı ve telefon numarası yazılı olan bir kağıt verdi, gazlayıp gitti sonra. -
4.
+1iş taka sardı amk neyse devam
-
5.
+1part 2
etrafıma bakındım ve numarayı aramak için telefonu aldım o sırada omzumu birisi dürttü. kaldığım yerden bahsedeyim, saçma bir trailer park, hani tam karavan demeyeyim de prefabrik ev tarzı bir şeydi, bir mahalle kadarı öyle evlerden oluşuyordu. her neyse, arkamı döndüm. benden en fazla üç dört yaş büyük bir herif duruyordu. sen ferrarisini satan adam mısın diye sordu, evet dedim. ev sahibinin oğluymuş, gerald denen bir bin. her neyse, para işini hallettik anahtarı verdi. bizim ev hemen iki bina ötede bir sıkıntın falan olursa ister ararsın, ister gelirsin falan dedi. akşam ben uğrarım zaten her şey yolunda mı diye bakmaya dedi. hafiften acaba bizi mi gibecek diye düşünmedim de değil. her neyse, eşyalarımı falan dizdim. harabe gibi evdi zaten amk hep work and travella gelen tipler kalmış. televizyonu açtım ve bir şeyler izlerken uyumuşum.
kapının tıklamasıyla uyandım. kapıyı açtığımda gerald dikiliyordu, uykulu görünce beni tabii özür diledi falan. gelebilir miyim diye sordu, cevap vermeden daldı içeriye direkt. klagib nerden geliyorsun, napıyorsun gibi muhabbetler ettik. sonra bizim çocuklar basket oynuyor istersen yanlarına gidelim dedi. uyar dedim yalnız basketle falan aram hiç yoktur haberin olsun dedim. problem yok ya ben de oynamıyorum dedi. sonra çıktık evden yolda da chicago hakkında sohbet ettik, bana marketin yerini gösterdi. girdim sigara aldım falan, sonra sahaya doğru gittik. oturan, basket oynayan, müzik dinleyen bir sürü genç vardı, çoğunluğu zenciydi. dört kişilik grubun yanına gittik, çocuklardan bir tanesi zenciydi ama öyle böyle zenci değil yani. öyle bir aksan olamaz, iyi derecede ingilizcem var ona rağmen konuşmakta zorluk çektim. ugandaya geldik sanki dıbına koyim. neyse, çocukların isimlerini vermiyorum hikayenin gidişatında yerleri yok çünkü. potaların orada oturduk muhabbet ettik, türkiye hakkında zibilyon tane soru sordular. bir saat kadar oturduktan sonra gerald'a dedim birader ben kaçıyorum yarın iş bekler. tamam dedi biz de buradan kızların yanına geçicez dedi. onu söyleyince bir şeytan dürttü ama iş vardı ve daha ilk günümdü, yani chicago'da daha geçirebileceğim çok zaman vardı. işe geç kalmak istemediğim için erkenden eve gittim. bir sigara yaktım şöyle camdan dışarıya baktım beyler, kilometrelerce uzakta tek başıma chicago'daydım. macera yeni başlıyordu. -
6.
0part 6
koşarak içeriye girdik hemen bir baktık ki bir tane lavuk bizim gerald'ı dövüyor, melissa'da ağlıyor. gerald'ın arkadaşlarına doğru baktım hiçbirisinden ses gelmiyor, hepsi tırsmış. kızlar zırlıyor, erkeklerden tık yok amk. ryan buz kesilmişti korkudan. ulan gerald'ı döven herif de öyle aman aman bir şey değildi he, ama ne gerald karşılık veriyordu ne etraftaki insanlar bir şey diyebiliyordu. maria gerald'ın halini görünce kolumu sıktı korkudan; "bir şeyler yapsana" dedi bana. al başına belayı, koşarak gittim bu lavuğu boynundan kavradım ve kendime doğru çekiştirmeye başladım. gerald yerdeydi ve sızlayarak; "napıyosun aptal, bırak onu" dedi. gerald öyle söyleyince bıraktım fakat bu sefer bıraktığım anda lavuk bana bir tane yumruk çaktı. dünyam öyle bir şaştı ki beyler 100 kişi varsa partide 300 görüyordum. her neyse, bir tane daha vurdu o sırada ben de yere kapaklandım üzerime çullandı. bu sefer gerald da "giberler" diyip lavuğu saçından tutarak üzerimden çekti. gerald gibi saf bir tipi ilk defa böyle dellenirken gördüm beyler. maria yanıma eğildi falan; "iyi misin?" diye sordu. cevaplamadan ben de atladım lavuğa, ben atladığımda gerald çekildi ve orada lavuğu yere yatırıp yumrukladım. daha yeni tanıştığım bir çocuk için kavga ediyordum, inanılır gibi değil. belki salaklık diyeceksiniz ama gerald'ın o halini görseniz siz de atlardınız beyler, gerçi milletin neden atlamadığı sonradan ortaya çıktı. lavuğun burnu kanıyordu maria kolumdan tutup çekti beni ve ;"sakin ol ferrarisini satan adam." dedi. soluklandım, lavuk ayağa kalktı ve önce gerald'a sertçe baktı sonra üç saniye kadar bana bakarak tek kelime etmeden çıktı gitti. gerald yanıma geldi ve; "ferrarisini satan adam, yannanı yedik". -
7.
0rezzzzzzzzzzz
-
8.
0part 4Tümünü Göster
dedim gerald ne bu hal dıbına koyayım, birader uzaktan gördüm koştum geldim dedi. nereye işten mi çıktın falan dedi. gerald'dan bahsedeyim bu arada, böyle klagib amerikan genci saf bir çocuk, çim biçme işiyle uğraşıyor iyi de geliri var, çim biçme işinde çok sağlam para var amerikada ama mekgibalılar işin hepsini almış, başka uyruklu insan yaptığı anda tepesine çöküyorlar, kıl oluyorlar anlayacağınız. daha önce work and travel'la gerald'ın evine gelenler grup olarak gelmişler, terslemişler falan bunu o da takılınca falan ısınmış bana. her neyse, bro geceye büyük eğlence var kaçırma dedi, git duş al falan hazırlan gece alıcam seni dedi. eğlence kısmından çok duş kısmına takıldım dedim birader su akmıyor ki dıbına koyayım. karavan parkı amk dedi, çok kişi aynı anda kullanınca az akıyor dedi. eyvallah dedim, ne eğlencesi bu diye sordum. dün gece sen gittikten sonra kızların yanına gittim dedi, ryan bininin ailesi iki günlüğüne evde yokmuş parti yapıyor dedi, gel sen de. aklıma o filmlerdeki çılgın amerikan partileri geldi ama ryan kimdi ki amk? dedim ryan kim olum, adam tanımıyor bile beni partisine mi gidicem dedim. birader amerikadasın amk dedi, partide görüceksin sokaktaki evsiz bile katılıyor parti görünce dedi. tamam dostum, yalnız iş var yarın çok duramam dedim. ya senin taşşağın sağ olsun dedi, gel yeter ki akşam sekizde alırım seni dedi sonra tekrar potaların oraya gitti. ben de eve gidip duş falan aldım, öyle günlük kıyafetler giydim bi sigara yakıp gerald'ı beklemeye başladım.
camdan bakarken eski pickup bir araba yanaştı kapının önüne kornaya bastı. önce anlayamadım da camı açıp hadi lan dallama diye bağırdı, gerald gelmişti. evden çıktım, arabaya bindim. bana şöyle havalı havalı bakıp; nasıl? diye sordu. sonra ikimiz de kahkahayı bastık. bir süre gittikten sonra bahçeli bir evin önüne çektik arabayı, işin ilginci ne müzik sesi geliyordu ne de kapının önünde başka arabalar vardı. gerald'a dedim; organları mı alacaksınız benim dıbına koyim nereye geldik, insan yok burda. gerald dedi ben de anlamadım kanka ama gelirler herhalde birazdan dedi, biz geçelim içeriye de bir şeyler demlenelim dedi. arabadan indik, evin kapısı açıktı içeriye daldık ve baya kısa boylu, sarışın bir şey karşıladı bizi. bir şey diyorum, çünkü insana benzemiyordu amk. cüce; "hey hoş geldiniz beyler, ben ryan" dedi. -
9.
0Reserved
-
10.
0anlat bro dinliyorum ben. bende gidicem work and travelle
-
-
1.
0tamamdır dostum eyvallah, senin için devam ediyorum. tek sen okuyosun zaten herhalde. :d
-
2.
0Bende okuyorum bin
-
1.
-
11.
0Kardeş bence sonunda türk mafyası olarak lider olacaksın
-
12.
0Mafya 4 oyunu nerde bin onu söyle sen
-
13.
0Sykey yokteme yöntemlri
-
14.
0Iyibirsey cikabilir rez
-
15.
0part 7
gerald devam etti; "olum o dövdüğümüz eleman butcher'ın kuzeni" dedi. (butcher onun lakabıymış türkçesi "kasap" anldıbına geliyor). dedim ki; "ee amk?". gerald; "bilmiyorsun dıbına koyayım işte, belalı bu butcher. mob'un adamı" dedi. (mob da bir suç örgütü, büyük bir suç örgütü genelde italyanlar meşhurdur bu konuda) ben mob'u duyunca kaynar sular başımdan aşağıya döküldü. gerald devam etti; "o yüzden kimse bulaşmadı, ayırmaya bile çalışmadılar. o dövdüğümüz çocuk mike, melissa'nın eski sevgilisiymiş, biz de şey-.. ee, öpüşüyoduk o sırada gördü." dedi. tam konuşacakken ev sahibi cüce ryan; "parti bitti dağılın." dedi ve biz de dahil herkes çıkmaya başladı. ryan arkamızdan seslenerek; "teşekkürler beyler, partimin içine sıçtınız" dedi. amk delirmişim zaten cüce de bize laf söylüyor, neyse. melissa bize hiçbir şey demeden ağlayarak yanımızdan geçip gitti. gerald onun peşinden gitti ve maria bana doğru döndü. "merak etme bir şey olmaz, en kötü ihtimalle polise gidersin. herkes gördü zaten." gülümsedim ve teşekkür ettim. gerald koşarak yanıma geldi ve; "kanka ben melissayı arabayla eve bırakıyorum biraz konuşucaz, seni de alırım beş dakika bekle." dedi. o sırada maria; "ben bırakırım dedi ferrarisini satan adamı". gerald gitti ve maria bana döndü, "hadi gidelim". arabasına bindik ve turlamaya başladık. biraz tur attıktan sonra arabayı ara bir sokağa çekti. kafamda kırk tilki dolaşıyordu beyler "acaba içeri alırlar mı beni? chicago'dayız ne tak yiycem?" falan diye. ama o sırada mariayla olanlar oldu beyler, detaya inmiyorum. klagib arabada ciks işte. sonrasında maria beni eve bıraktı ve telefon numarasını verdi. "yarın beni ara" dedi. teşekkür ettim ve eve girdim.
yalnız kalınca farkettim ki, napıcaktım lan ben? millet work and travelda çalışır, iki üç karı giber ülkesine cebinde parasıyla döner. "lan bin arabada karıyı zütürdün" diyenler olacaktır da, içinde bulunduğum durumdan adam akıllı tat alamadım, sadece aklımda düşünceler vardı. duş aldıktan sonra uyudum fakat kapı sesiyle uyandım. dedim eyvah amk gibecekler bizi. cama bakmaya gidiyordum ki kapıdan gerald bana seslendi.
başlık yok! burası bom boş!