öyle güzel hayallerle gitmiştim ki amerikaya, maryland'a.. 3000 dolar vermiştim ama orda saat başı alacağım 8.4 dolar ile türk lirasıyla binleri kazanıp dönmenin hayallerini kuruyordum.

atatürk havaalanında ailemle vedalaştıktan sonra yeni bir maceraya yelken açmıştım. amerikaya vardım, kalacağım yere gittim, bana iş veren adamla ve ailesiyle tanıştım. kalacağım yerde 4 kişi olacaktık. 2 kız 2 erkek olarak ayarlanmıştı oda. ilk kez yurt dışına çıkma heyecanı yaşıyordum ve oda da ki arkadaşlarımla tanışınca sahiden sadece bizim milletimize özgü olan bazı özellikler olduğunu fark ettim. çünkü diğer tanıştığım 3 kişi farklı milletten olmalarına rağmen o kadar sıcak kanlı ve samimilerdi ki. direk el bile uzatmadan kucaklaşıp tanışmaya başlamıştık. oda da benimle kalan erkek çocuk dominikli, diğer iki kız ise biri belarus diğeri polonyadan gelmişti. belaruslu olan 3. seferini yapıyormuş 3 sene üst üste yaz aylarında buraya geliyorum falan demişti.

insanlar o kadar rahatlardı ki beyler kız oda da duştan çıplak çıkıp öyle giyiniyordu. ben ilk nerde giyincem üstümü değiştiricem falan diye düşünürken kızlar tek odanın içinde rahat rahat giyinip soyunuyorlardı. oda yaklaşık 50m2 falan vardı beyler büyüktü yani evler falan tahtadan klagib amerikan evleri zaten. belaruslu kızın ismi velaria'ydı beyler. çok tatlı hafif 158 boylarında klagib süt gibi teni khaalesiye benzeyen saçları vardı. 3 haftam çok güzel geçmişti. sabah 8-14 bellboy akşam 16-20 arası bana iş veren adamın bahçesinde bahçıvanlık yapıyor ve inanılmaz para kazanıyordum. velaria ile baya yakın arkadaş olmuştuk, birbirimize kültürlerimizi anlatıyor, genel yaşam şartlarımızdan falan bahsediyor hatta siyaset bile yapıyorduk. beyler ingilizcem advance düzeyinde o yüzden rahat anlaşabiliyordum.

buraya geleli 2 ay olmuştu ve o kadar alışmıştım ki buraya, ortdıbına, insanlarına, inanın vatan hasreti çekmedim beyler. gel zaman git zaman biz velaria ile denize gidiyor bazen kulüpte falan eğleniyor, gece house partylerinde dominikli bebelerden ot alıp evin odalarında koyuyor ve sabahlara kadar gülüp kahkahalar atıyorduk. biz bu anları yaşarken birbirimize çok yakınlaşmış fakat sevgili gibi değil bff gibiydik. yine böyle bi house party de bizim yakınlaşmamız daha çok arttı ve hafif kafamız dumanken, ayakta sarılıp dans ederken, velaria bi anda benim dudaklarıma yapıştı. kollarım onun belindeyken bi anda ellerini arkasına atıp kollarıma dokundu ve ellerimi tuttu. ellerimi alıp kalçasının üstüne koydu. beyler yemin ederim türkiye de, üniversite de falan baya kızla birlikte olmuştum ama hiçbiri böyle bi etki yaratmamıştı bende. sanki o anda, o ayakta kalçalarına avuç içlerimi geçirdiğim sırada ona sahip olmuştum. yavaşça kulağıma yanaştı ve "see ma boobs?" dedi. daha sonra göz göze geldik ve hafif bi tebessüm edip kolundan tutup üst katta boş bir odaya çıktık. yavaşça soydum onu ve kafasından tutup yavaşça yatağa bıraktım. sonra pantolonumun kemerini çözerken kalktı ve yatakta diz üstü durup pantolonumun fermuarını ağzıyla indirdi. bende her zaman cüzdanımda olan prezervatifimi çıkarttım. ve sevişmeye başladık. beyler öyle güzel bi birleşme yaşadım ki velaria ile boşaldıktan sonra göğsüne kafamı koyup bi 2 dakika huzurla bekledim. daha sonra gibimi hala içindeyken yavaşça çektim beyler. prezervatif çıkmış valerianın içinde kalmıştı. beyler napıcağımı şaşırdım, şaka gibi filmlerde olan olay başıma gelmişti. apar topar hastaneye gidip çıkarttırdık ve doğum kontrol hapı almasını, onu içmesini falan söyledim. çünkü çok dikkat ederdim hayatım boyunca bu duruma.

beyler tahmin ettiğiniz gibi olan oldu. velaria o gece benden hamile kaldı, 4.5 ay çalışma vizem varken ve neredeyse bitmesine 1 2 hafta kalmışken kesin hamilelik testi sonrası öğrendik bunu. hamileliğinin 12 haftasına girmiştik ve kürtaj imkanı da ortadan kalkmıştı. onu burada bu halde bırakıp gidemezdim. ne yapacağımı bilemiyordum. aklımı oynatacaktım. bi gün velaria ile ocean city'de otururken ailene bu durumu haber vericek misin dedim. o da bana babamı zaten hiç tanımadım, annem hamileyken bizi bırakıp gitmiş, anneme de söylemek istemiyorum ama bilmiyorum dedi. ikna edip söylemesini istedim. bu sırada çalışma vizemi 3.5 ay daha uzattım. velaria annesiyle konuşmuş, annesi de bu durumda bize sadece baban yardım edebilir demiş. velaria şaşkınlıkla anlatıyordu çünkü babasını ilk defa görecekti, ona babasının türkiye de yaşadığını ve skypetan onunla görüşmek istediğini söylemiş fakat bu olayı kiminle yaptıysan onu da yanında görmek istiyor falan demiş. bende tamam konuşalım nasıl çözebileceğiz görelim dedim. akşam üstü velaria geldi.

babam biraz sonra skypetan arıcakmış çok heyecanlıyım ilk kez görücem onu falan dedi ben de içimden dua ediyorum hallederiz inşallah bitsin bu mevzu falan diye. beyler skypetan sizi biri arayınca çıkan o ekran varya keşke hiç çıkmasaydı, keşke hiç görmeseydim onu. telefonu babası diye açan adam, aslında benim babamdı. babamı orada görünce neye uğradığımı şaşırdım, dünya başıma yıkılmıştı. half-sister velaria, babamın kanından olan velaria benden hamileydi ve babam annemden önce başka bir kadınla ilişki yaşayıp onu hamile bırakıp kaçmıştı. bunlara şahit olduğum zaman bileklerimi dikine kesmek istedim. babam şaşkın şaşkın bana bakıyordu kameradan. bi anda kalktım, koşabildiğim kadar koştum, uzaklara gitmek istiyordum kimsenin olmadığı yerlere gitmek, herkesten uzakta olmak istiyordum. ne velaria'yı ne babamı ne ailemi düşünebiliyordum. ilk uçakla türkiyeye geri dönecek ve ailemi bir daha asla görmeyecek bu durumu da unutmaya çalışıcaktım. ilk uçakla türkiyeye döndüm ve şehrimi arkadaşlarımı neyim varsa olduğu gibi bıraktım. yeni bir şehirde, yeni bir hayat kurdum kendime. ve bu anı benimle sonsuza kadar gelecek.

bu durumu bana yaşatan insanlardan gerçekten utanıyorum.