+8
-2
şimdi bu vücut geliştirme salonları bana kalırsa bir nevi ibadet evi, mescit gibi birşey. düzenli olarak sekiz dokuz ay kadar zaman harcayıp verim elde ediyorken "ne işim var lan burada benim" denebiliyor,ben dedim mesela .neden mi?
sizi bilmiyorum benim hep bir "neden" derdim var, hatta hayatta nedenler arama hususunda gayet takıntılıyım. neden sokağın ortasından değil kaldırımdan yürüyeyim? neden aksi istikametten rüzgarı yara yara gelen o sarışın kızı görünce sıtkım sıyrılıyor? neden üniversiteye başladım? neden bitirdim? bitirdiysem neden mezun olduğum alanda çalışmıyorum? falanca adam sesi tak gibi, şarkı sözleri insanı bilinçsizce bulimiaya teşvik ediyor peki neden müzik yapıyor, derdi ne?dağıtmadan neyse mevzumuzla alakalı olan soruyu soruyorum şimdi..
insan neden vücut geliştirme salonuna gitmek ister?
şöyle deniyor:sağlıklı bir yaşam için spor yapmak icab eder. günümüz apartman, site hayatında dar alanda hapsolmuş 21. yüzyıl şizoid adamı için vücut geliştirme salonları bir nevi sağaltım yeri, rehabilitasyon merkezi. bütün gün masabaşında şaftı kayana kadar beyin, göz,ses telleriyle mesai yapıyoruz lakin bazı uzuvlarımız(farzı misal züt, göbek-göbek evrilip göbüş olabiliyor)-yerinden teprenmediği için fitness özürlü hale geliniyor, salonlar da bu insanlara yardımcı olmak için elzem oluyor.
ulan bu gerekçe de günlük hayatın politik doğrucu söylemlerinden biri işte. hani yalan değil ama topyekün herkes için homojen bir tanım gibi yedirmeye kalktın mı saçma oluyor.. yani düşünüyorum da hakikaten hareketsiz kaldığı, aman damarım tıkanmasın, hiper tansiyondan gebermeyelim diyerek badi salonuna akın eden kaç adam-kadın vardır?1 gün-2 ay aralığında katılımcı olan insan popülasyonunun badi salonu talepçilerinin yüzde cikseni-doksanını oluşturması sağlıklı olmak sıfatına nail olmanın "üç günde netice alınabilir, böyle kura-çekiliş gibi bişey yarın da olabilir beş yıl sonra da" olmaklığından ileri gelmiyor ise belliki kitlenin beklentileri farklı, yüzde cikseninin amacına ulaşamayıp parasını kıçına sürmekle eşdeğer bir tüketim tercihi yapmışlığı sözkonusu.
hiç kıllatma. bak sen..1 ay gidip bırakan.. evet sana diyorum.. buraya bak. dambılların altına girip adını bilmediğin o ingilizce hareketlerin ne olduğunu hocaya sorup duruyor,"oöööee.. omuz başı hareketi" cevabını almadıkça anlamıyorsun..sen konyalı, kayserili,bayburtlum, işte bu body building salonlarının müşterisiyle kurduğu samimiyetsiz ilişki o ne manaya geldiğini kavrayamadığın "barbell curl, triceps pushdowns, wide grip lat pulldown" larla başlıyor, ortaya saçılmış dergilerde kasları ortaya çıkarmak için ıkınıp,o ıkınmayı da pişmiş kelle bir sırıtışla kamufle eden badicilerle de devam ediyor.bir dini yeni kabul etmiş hevesli mümin gibi ritüellere en hızlı sen koşuyorsun, mescide hevesle gidiyorsun ama senin imanın saflaşmış allah sevgisinden değil "huriler"in erik memelerini ısıracağın cennet tahayyülünün gücünden ileri geliyor. böylece samimiyetsizlikle vücut bulan bir ortamın samimiyetsizlikte atbaşı giden adamı olarak temayı sen tamamlıyorsun.
ağırlıkların altında ezilip büzüşen, slyvester stallone ya da salim gibi ağzı cemcük cemcük olan bu yiğitleri gördükçe bir acaip oluyorum. çünkü biliyorum ki sağlık mağlık değil, yarın "daha güzel hatunu nasıl indiragandi?"nin altyapı çalışmalarıyla uğraşılıyor. evet yani osurmamak için kendini zor tuttuğun o ağırlığın altında seni güdüleyen şeyin hayvanlar gibi sevişebilmek olmasını komik buluyorum.o seti bitirmeye yakın acı ve kararlılık okunan azimli surat ifadenin arkasında "güzel olsun vücudum ki gibişebileyim, versinler" alt metnini gördükçe boyuttan boyuta atlıyorum. neyseki iki ay sonra kıçının rahata erme baskısı senin gibişebilme güdülerin karşısında galebe çalıyor da cayıyorsun bu işlerden.
bir de iğneyi yiyip cücük kadar ciğerleriyle kırkında yolun sonuna yaklaşan adamların aklından zoru olduğunu düşünüyorum. başımıza gelmeden asla anlayamayacağımız bir rahatsızlıktan muzdarip bu adamlar için vücut geliştirme süreci namutenahi, temel motivleri "gibişeyim"den önce "gelişeyim" şeklinde. şurada da sağlık mağlık hak getiriyor. kala kala tekkemizde uzun vadede bu işi doğal beslenip keyifle yapan, samimiyeti yaşam tarzıyla anlaşılan ve "gibişmek için yapıyor" damgası yiyecek olsa bile bundan rahatsız olmayacak kadar kompleksiz "birkaç iyi adam" saf "derviş" kalıyor.
agresif değilim ama gayet kompleksli olduğum söylenebilir. çevresince tanınan sevilen az çok kendince ağırlığı olup "özünde iyi" bir adam olarak bilinmekle beraber hayatım boyunca süperegomun çizdiği sınırlarda otladığımdan "gibişe altyapı hazırlamak için osura osura ağırlığın altına giren azimli adam" yaftasının bana da yapıştırılabileceği düşüncesi zamanla takıntı oldu ve bu işleri bıraktım, zira ben o yaftayı birilerine yapıştırabiliyorsam birileri de bana yapıştırabilirdi. şimdi günde bir paket çokoprensi aperatif olarak yutuyorum ve hiç de mutsuz değilim.en azından felsefe, pgibolojiden bahsedip hegel, fromm falan nakledecek olsam karşımdakinin "sus lan, gibişmek için ağırlık altında höynküren sen değil misin?" düşüncesine içinden prim tanıdığından şüphelenmiyorum, daha mutlu mesut ve rahatça konuşan derdini anlatan bir adam olduğumu farkediyorum. hatta belkide fiziğimi ikinci plana atarken pgibolojimi sağaltmış oluyorum.
"self improvement is masturbation, self destruction might be the answer" diyen tyler durden'e ise kalasın hasını sokma niyetindeyim. bütün o felsefi tırı vırının altında benim gözüme sadece six packlerin batıyor biliyor musun? mesela sana da bakınca aynı "adonis kası yapayım, hatunun kralına çakayım" güdüsünü gözünün ferinde tanıyorum, sarışın mavi gözlü alman ırkı aşkıyla yanıp aynada gördüğü saçın gözün ne renk olduğunu sormayan adolf'ten daha fazla ayakları yere basar değilsin. göğüsleri büyük diye kapından kovduğun o ex badici robert paulson'dan feyz al,adam senin devrimine kellesini verecek idealizmdeydi.ya sen? kendini geliştirmek masturbasyonmuş.. estebana bak sen, adonis kasın allah gibi olmuş, altına ibadethane kursam çişini zemzem suyu diye satıp parasıyla ağır sanayi tesisi kurarım,ne kişisi ne mastürbasyonu... hadi sittir git şimdi...
dip notlar: sabah kahvaltısı olarak sekiz yumurta yiyip yapılan bir espri, anlatılan bir fıkra sonrası otuz iki diş meydanda gülmekten imtina etmeyen badici arkadaşlarım.. sizi bu yazının neresine sığdıracağımı bilemedim. girdiğiniz o yerden çıkmayın, mümkünse rüyalarımda bile buluşmayalım.
Tümünü Göster