Eylül, hemen malzemelerini alarak Koray’a ilk yardımda bulundu. Neyse ki ağır yaralanmamıştı. Gece tüm köy halkı ekgibsiz şekilde toplandı. Çağatay bunun sorumlusunun cezasını ağır şekilde çekeceğini söyledi. Melis, Rümeysa’yı öldürüp, Koray’ı vurduğunu söyledi. Fakat Çağatay, Rümeysa’nın katili ile Koray’ı vuranın farklı kişiler olduğuna gayet emindi.

Fakat insanları sakinleştirmek için Melis’in asılmasına karar verdiler. Fakat Melis köydeki gerçekleşen suçların hiçbirini işlememişti. Sadece bir türlü ölmeyi beceremediğinden bunu başkalarının yapmasına vesile oldu.

Herkes kulübesinin güvenliğini daha da arttırdı. Çağatay, Gökhan’a katilin halen köyde olduğunu söyledi. Koray ayıldığında kendisini kimin vurduğu sorduklarında ise hatırlamıyordu. Tüm delilleri tekrardan düzene oturtmaları gerekiyordu. ilk olarak Mert’in gerçekten suçlu olup olmadığına emin olmak için kulübesine gittiler. Fakat her yeri temizlenmiş ve tüm deliller yok olmuştu.

Barış’ın evine gittiklerinde de gene aynı manzara vardı. Biri Murat’a öleceksin dedi ve öldü. Murat’ın idam edilmesini sadece kadınlar istedi. Rümeysa ise büyük ihtimal kadın tarafından öldürüldü. Bihter adadaki en normal insandı, Aslı bir cinayet işleyemeyecek kadar utangaç ve naif biriydi, Eylül’de fazlasıyla donanımlı biriydi. Belki de Melis, Rümeysa’yı öldürdü. Murat’ın da ölmesini isteyen kişi belki bilerek ön plana çıkmadı. Koray’ı vuran kişi ise büyük ihtimal erkekti.

Geceleri artık kimsenin gözüne uyku girmiyordu. Çağatay ve Gökhan mesleklerindeki başarısızlıkları burada da yaşamanın verdiği hayal kırıklığı içerisindeydiler. ikisi votka içip dertleşiyordu. Bir yandan da gözleri penceredeydi. Gecenin 5’i olduğunda Haşim’in dışarı çıktığını gördüler. Çağatay ve Gökhan hemen sessizce kapılarını açtı ve onu takip etmeye başladı. Haşim, Murat’ın evine girdi.

Çağatay ve Gökhan pencereden dışarı baktıklarında Haşim ortalıktaki bazı eşyaları çöp poşetine koyuyor, çantasındakilerini ise kulübeye yerleştiriyordu. Direkt içeri girip Haşim’i yaka paça dışarı çıkardılar. Bu esnada Hüseyin ve Kaan’ı yaralanmış vaziyette gördüler. Çağatay döverek Haşim’i konuşturmaya çalışsa da nafile. Gökhan ise Kaan ve Hüseyin’e ne olduğunu sordu.

Haşim dut yemiş bülbüle dönüşmüştü. Mesleğinde işkenceden yargılanan Çağatay Haşim’e öylesine vuruyor ve acı çektirse de ağzını bıçak açmadı. Hüseyin, Bihter’i herkesten habersiz odasına hapsettiğini ve gece bir anlık boşluğuna geldiğinde saldırıya uğradığını ve Kaan’da gece Eylül’ün saldırıya uğraması ihtimalini çok yüksek gördüğünden gece gizlice onun kapısında nöbet tuttuğunu, ardından yüzü maskeli, eli bıçaklı 1.75 boylarında biri Eylül’ün evine gizlice girmeye çalışırken gördüğünü ve müdahale ederken yaralandığını söyledi.

işim çıktı yarın devam edeceğim

Çağatay, Haşim’e öylesine vurmuştu ki daha fazla dayanamayan Haşim “Öldürün beni. Katil benim!” diye bağırdı. Dar ağacına zütürdüler. Bu sefer ki infazı Aslı gerçekleştirmek istedi ve soğukkanlı bir şekilde bunu yaptı. Köyün dışarısına gömecekleri zaman Haşim’in kolunda “hatun” yazılı dövmesi vardı.

15 kişiden 9 kişi kalmıştı. Kim masum kim suçlu artık kimse bilmiyor ve bilmekte istemiyorlardı. Sabah 10 gibi herkes meydanda toplandı. Hüseyin, Bihter’in bir şeyler karıştırdığını söylüyordu. Bihter ise şok geçirmiş vaziyette insanlardan destek bekliyordu. Hüseyin’in kendisini zorla alıkoyduğunu, fiziksel ve pgibolojik olarak tacizine uğradığını söyledi. Hüseyin’in kendisini orada öldüreceğinden çok korktuğunu ve tek boşluk anında oradan kaçtığını, kaçarken kapıda Hüseyin’i görünce korkudan ona saldırdığını anlattı.

Eylül’ün evine girmek isteyen 1,75 boylarında kişi için seçenekler çok azdı. Çağatay tam 1.72 boyunda olsa da ve Gökhan’la birlikte, Haşim’i kıstırmıştı. Zaten Gökhan’da 1.86 boyundaydı. Hüseyin saldırıya uğradığını söyledi. Kaan bu durumu gördü. Eylül 1.65 boyundaydı ve gece evindeydi. Bihter, Hüseyin’in evindeydi. Geriye Aslı, Melih, Koray kalmıştı. Aslı 1.72 boyunda, Koray 1.78, Melih ise tam 1.75 boyundaydı.

Bihter, Hüseyin’in Eylül’ün evine gitmiş olabileceğini, çünkü gece evden kaçtığı vakit Hüseyin’in yeni eve geldiğini söyledi. Fakat Hüseyin 1.85 boyundaydı. Kaan, Eylül’e saldırmak isteyen kişi zayıf mı şişman mı diye sorduklarında ilk zayıf dedi ama daha sonra emin olamayarak karanlıktan dolayı kalıplı da olabileceğini belirtti. Zayıf denilse buna uyan tek kişi Aslı olacaktı.

Eylül “Bir insanın kalıbını fark edemeyip boyunu nasıl fark edeceksin?” diye sorduğunda Gökhan hariç herkes gene Kaan’ın dediklerini umursamadı. Gökhan, Kaan’ın o kişinin kapıyla olan orantısından anlayabileceğini ve kalıpsız olan tek kişi Aslı olsa da onunda omuzlarının geniş olduğundan şahsın kalıbıyla ilgili somut bir şey söylememesinin doğal olduğunu söyledi.

Bu sefer ibre tek bir kişiye yöneliyordu: 1.75 boyunda Melih. Bihter, Melih’in geçmişiyle ilgili bir yazışma gösterdi. içeriğinde Melih’in köyde bir tecavüz vakasından dolayı köye çok uzak bir ilçeye taşındığını yazıyordu. Melih’e bunun doğru olup olmadığı sorulduğunda bunu kabul etti.

Bihter “Bu sapık huur çocuğu Rümeysa’ya tecavüz ettiği gibi Eylül’e de edecekti. Hüseyin’de beni öldürmeye çalıştı.” diyerek ağlamaya başladı. Aslı’da korkarak “Belki daha sonra bize de tecavüz edip öldürecekti.” dedi. Bihter, Melih’in suçlu olup olmadığına dair oylama yapılmasını istedi. Suçlu diyenler Bihter ve Aslı’ydı.

Daha sonra Eylül’de elini kaldırdı. Suçlu olmadığını düşünen ise sadece Hüseyin’di. Gökhan, Melih ve Haşim’i hiçbir zaman yakın görmediği için suçlu olduğunu düşünmedi. Durum 3’e 2 olmuştu. Bihter’in anlattıklarından etkilenen Çağatay’da suçlu olduğunu düşündü. Ondan sonra Koray’da suçlu olduğuna yönelik oy verdi. Ardından Kaan’da. Böylece Melih’i asmaya karar verdiler. Bunu da Eylül’den istediler ama yapmak istemedi. ihale Koray’a kaldı. Melih’in altındaki sehpayı düşürdü.

Akşam olduğunda herkes tam teçhizat savunmadaydı. Eylül, Koray, Aslı, Bihter’de Melih’in silahlarını paylaşmıştı. Bu gece kıyamet kopacaktı. Uyuyan ölecekti. Fakat nedense herkese anormal şekilde dinginlik çöktü. Çağatay’ın durduk yere uykusu geldi. Birden silah patlamasından dolayı uyandı. Mermi çok yakınında bulunan sandalyeye vurdu. Etrafa baktığında kimseyi göremiyordu. Ardından bir ses daha duydu. Bir erkek avaz avaz inlemeye başladı. Bu esnada kapısı kırıldı.

Aslı, hançerle Kaan’ı bıçakladı. Kaan var gücüyle Aslı’ya vurdu. Aslı iki bıçak darbesi daha indirdi. Çağatay tabancasını kurdu. Aslı’ya doğrulttu. Aslı, Kaan’ı kendisine siper etti. Çağatay bir el ateş ettiğinde Kaan’ı sırtından vurdu. Aslı aniden fırlayıp Çağatay’ın üzerine fırladı. Bu çıkış öylesine ani olmuştu ki Kaan hiçbir şey yapamadı. Aslı birkaç bıçak darbesi savurdu. Çağatay hızlıca kaçmaya çalışsa da bu hareketi bıçak darbesi boynuna değil de omzuna yemesine vesile oldu. En azından ölümcül darbeden kaçtı.

O sessiz sakin, utangaç, naif Aslı cani gibi Çağatay’a saldırdı. Bıçağını boynuna dayadı. Çağatay bıçağın sertliğini boynunda hissetti. Boynu giderek kanlandı. Bu esnada Kaan son gücüyle kalkıp Aslı’yı geriye fırlattı ve bir daha hiç kalkmamak üzere yere yığıldı. Çağatay tabancasını aldı ve Aslı’nın durmasını söyledi. Fakat silah sesleri devam etti. Gökhan ve Hüseyin ölmüştü.

Çağatay artık kimseye güvenemiyordu. Gökhan’a bunu kim yaptı diye sorduğunda ses seda yoktu. Bihter ise Hüseyin’i öldürdüğünü itiraf etti. Nedeni sorulduğunda gece tıpkı Aslı’nın Çağatay’a yaptığı gibi Hüseyin’in de kendisine saldırdığını söyledi. Aslı’ya cinayetleri neden işlediği sorulduğunda tüm insanlardan nefret ettiğini ve mümkün olduğunca hepsinin öldürmek istediğini söyledi.