Melih öldüğüne o kadar korkmuştu ki yüzüne birkaç kere hafifçe vurdu. Herhangi bir tepki vermeyince üzerine soğuk su döktü. Rümeysa göz kapaklarını açtığında, Melih ağlamaktan kan kırmızısı o gözleri gördü. Tecavüze uğramıştı ama kimse şoku atlatmadan bunu yapanı soramadı.

Gündüz olduğunda herkes çekinerek dışarı çıktı. Aslı ve Eylül herkesi kahvaltıya çağırdı. Fakat dışarı çıkmayan biri vardı: Rümeysa… Melih korkudan koşar adımlarla Rümeysa’nın kulübesine gitti. Elleri bağlanmış, ağzı tıkanmış, çıplak vaziyette yerde baygın vaziyette duruyordu.

Bihter hariç herkes birbirine soğuk davranıyordu. Çünkü o köye yerleştiği ilk zamandan beri insanlara ne çok soğuk ne de çok samimiydi. Herkes birbirinden korksa da Bihter’de ürkek bir hal yoktu. Bu sebeple diğerleri tarafından iyice saygı görmeye başladı. Gece olduğunda Bihter hariç herkes evini kilitledi. Köylüler 15-20 dakikada bir gizlice pencereden dışarı baktı. Bazen birbirleriyle göz göze gelseler de bu duruma yavaşça alışacaklardı.

Rüşvet ve işkenceden soruşturma geçirdikten sonra mesleğini bırakan komiser Tolga’ya,
Felsefe okumak istemesine rağmen aile zoruyla tıp okuyup doktor olup mesleğini bir türlü sevemeyen Eylül’e,
2. ligde futbol oynadıktan sonra başarılı olamayıp babasının işine devam eden Koray’a,
Eskiden taks maçlarına çıkıp kötü dayak yedikten sonra güvenlik görevlisi olan Kaan’a,

Gökhan: “Yerde kadın ayak izleri de var?”
“Bir kadın sence bunu yapabilir mi?”
“Eğitimliyse, evet.”
“Köyde herhangi bir kadın boğuşma yaşamış gibi gözükmüyordu. Kimsede ne bir morluk var ne de sargı.”
“Bihter’de morluk var. Fark etmedin mi?”
“Onu unutmuşum. Gece film izledik. Bir ara dirseğim yüzüne vurdu.”
“Vay. O hatunu düşürdün mü yoksa?”
“Düşürmek değil. Hoşlanıyorum sanırım.”

Mert eskiden uyuşturucu kaçakçılığı yapıyordu. Sürekli içtikleriyle övünüyordu ama Barış’ı öldürmesi için herhangi bir sebep var mıydı? Melih’in en basitinden gerekli nedeni Rümeysa’yı korumak olurdu. Kaan, eskiden bu maddeleri çok kullanıyordu ve Rümeysa’yı sahipsiz bırakmak için Barış’ı öldürebilirdi. Fakat Kaan 1,80 boylarında kalıplı biriydi ve Barış’ı iple boğazlayabilecek güçteydi. Melih’in kulübesine gittiklerinde ortalıkta hiçbir kan lekesi ve ot adına hiçbir tütün yoktu.

acele dışarı çıkmak zorunda kaldım. hikayeyi unuttum aq.

Hüseyin, kendisinde silah olmasına rağmen böyle birini hapishanede tutmak için korktuğunu, silahsız kişiler için burası çok tehlikeli olacağını anlattı. Rümeysa ileride Kaan kendisine bela olmaması ve kasabanın sert yüzünü yaşatarak ibret olsun diye kararını idamdan yana değiştirdi. Böylece çoğunluk idam istemiş oldu.

Hüseyin, Murat ve Haşim darağacı inşa etti. idamı kimse gerçekleştirmek istemedi. Bu sebeple işi Çağatay ve Murat’ın yapması istenildi ama reddettiler. Ardından kararı değiştiren Rümeysa olduğundan ölümü onun gerçekleştirmesini istediler ama Melih’e cani gözükmek istemediğinden bunu bir erkeğin yapmasını istedi.

Çağatay artık kimseye güvenemiyordu. Gökhan’a bunu kim yaptı diye sorduğunda ses seda yoktu. Bihter ise Hüseyin’i öldürdüğünü itiraf etti. Nedeni sorulduğunda gece tıpkı Aslı’nın Çağatay’a yaptığı gibi Hüseyin’in de kendisine saldırdığını söyledi. Aslı’ya cinayetleri neden işlediği sorulduğunda tüm insanlardan nefret ettiğini ve mümkün olduğunca hepsinin öldürmek istediğini söyledi.

O sessiz sakin, utangaç, naif Aslı cani gibi Çağatay’a saldırdı. Bıçağını boynuna dayadı. Çağatay bıçağın sertliğini boynunda hissetti. Boynu giderek kanlandı. Bu esnada Kaan son gücüyle kalkıp Aslı’yı geriye fırlattı ve bir daha hiç kalkmamak üzere yere yığıldı. Çağatay tabancasını aldı ve Aslı’nın durmasını söyledi. Fakat silah sesleri devam etti. Gökhan ve Hüseyin ölmüştü.

Aslı, hançerle Kaan’ı bıçakladı. Kaan var gücüyle Aslı’ya vurdu. Aslı iki bıçak darbesi daha indirdi. Çağatay tabancasını kurdu. Aslı’ya doğrulttu. Aslı, Kaan’ı kendisine siper etti. Çağatay bir el ateş ettiğinde Kaan’ı sırtından vurdu. Aslı aniden fırlayıp Çağatay’ın üzerine fırladı. Bu çıkış öylesine ani olmuştu ki Kaan hiçbir şey yapamadı. Aslı birkaç bıçak darbesi savurdu. Çağatay hızlıca kaçmaya çalışsa da bu hareketi bıçak darbesi boynuna değil de omzuna yemesine vesile oldu. En azından ölümcül darbeden kaçtı.

Akşam olduğunda herkes tam teçhizat savunmadaydı. Eylül, Koray, Aslı, Bihter’de Melih’in silahlarını paylaşmıştı. Bu gece kıyamet kopacaktı. Uyuyan ölecekti. Fakat nedense herkese anormal şekilde dinginlik çöktü. Çağatay’ın durduk yere uykusu geldi. Birden silah patlamasından dolayı uyandı. Mermi çok yakınında bulunan sandalyeye vurdu. Etrafa baktığında kimseyi göremiyordu. Ardından bir ses daha duydu. Bir erkek avaz avaz inlemeye başladı. Bu esnada kapısı kırıldı.

Bihter, Aslı’nın karnını bıçakladı. “Keşke doğru yolu bulsaydın.” dedi. Bir kere daha bıçaklayacağı an silah sesi duyuldu. Aslı, ölümü beklerken Bihter üzerine yığıldı. Çağatay, Bihter’i vurmuştu. Aslı’nın ise karnı yarılmıştı. Ormanın dışına çıktığında kilometrelerce Aslı’yı kucağında taşıdı. En sonunda bir yol buldu. Yolu takip ettiğinde bir araç durdu ve onu en yakın hastaneye zütürdü.
Ertesi gün Çağatay, Aslı’nın durumunu sorduğunda iyileştiğini ve 2-3 adamın onu zütürdüğünü söyledi.

Daha sonra Eylül’de elini kaldırdı. Suçlu olmadığını düşünen ise sadece Hüseyin’di. Gökhan, Melih ve Haşim’i hiçbir zaman yakın görmediği için suçlu olduğunu düşünmedi. Durum 3’e 2 olmuştu. Bihter’in anlattıklarından etkilenen Çağatay’da suçlu olduğunu düşündü. Ondan sonra Koray’da suçlu olduğuna yönelik oy verdi. Ardından Kaan’da. Böylece Melih’i asmaya karar verdiler. Bunu da Eylül’den istediler ama yapmak istemedi. ihale Koray’a kaldı. Melih’in altındaki sehpayı düşürdü.

Bihter “Bu sapık huur çocuğu Rümeysa’ya tecavüz ettiği gibi Eylül’e de edecekti. Hüseyin’de beni öldürmeye çalıştı.” diyerek ağlamaya başladı. Aslı’da korkarak “Belki daha sonra bize de tecavüz edip öldürecekti.” dedi. Bihter, Melih’in suçlu olup olmadığına dair oylama yapılmasını istedi. Suçlu diyenler Bihter ve Aslı’ydı.

Koray’ı vurduğunu, Kaan’ı öldürmekten zevk aldığını, Murat’ın Rümeysa’ya tecavüz etmediğini ama sırf onu öldürtmek için böyle bir yalan söylediğini ve Rümeysa bunu itiraf etmemesi için öldürdüğünü, Eylül’ü de öldürmeye çalıştığını itiraf etti. Tecavüze uğrayıp evliliğe zorlanıldıktan sonra ona Haşim’in yardımcı olduğunu, onunda istediği cinayetleri işlediğini söyledi.

Çağatay “Ölüm bizi kurtarmayacak.” deyip Aslı’yı kulübesine kelepçeledi. Bu esnada tıpkı Haşim’de olduğu gibi “hatun” dövmesini gördü. Herkesin kolunu açmasını istedi. Eylül, Bihter ve Koray iki kolunu birden hemen açtığında kimsede dövme yoktu. Eylül, Bihter, Koray, Çağatay kendi aralarında Aslı’ya ne yapmaları gerektiğini konuştu.

Çağatay kaçarken uçurumdan aşağı düştü. Bihter aşağı inecekti ki Aslı tabancasıyla birkaç ateş etti, fakat tutturamadı. Aslı zifiri karanlık yerde etrafını göremiyordu. “Aslııııı. Çağatay’da ilk fırsatta sana tecavüz edecek. Neden erkekleri korumak istiyorsun ki?” sesini duydu. Aslı “O iyi biri.” dedi.
“Asla kimse iyi olamaz.”
“Hayır o biri. Beni öldürmedi ve düzelmemi istedi.”
“Kendine ilke olarak benimsediğin şeyleri ne çabuk unuttun?”

Bihter, bu cinayetlerin Aslı’nın suçu olmadığı, asıl suçun bunu o duruma getirenlerin olduğunu söyleyerek diğerlerini ikna etti. Karar verildi. Aslı gündüzleri hiçbir şekilde kaybolmamak şartıyla yanlarında beraber gezecekti ve gecede tedbir amaçlı evinde kilitlenecekti.