+6
Ülkünün kelime manası hedeftir. Bizim hedefimiz önce Türk islam, sonra Nizam-ı Alemdir. Yani Allah'ın kitabını dünyaya yaymaktır. Bu büyük dava hiçbir zaman bir kuruluşun veya bir partinin davası olarak küçük tutulamaz. Bu dava Karahanlılar!dan beri Türk Milletinde vardır. Peki neden islam davası değil de biz Türk islam davası diyoruz? Bir pergel düşünün bir ayağı sabittir diğer ayağı diğer ayağı ise daireyi çizer. Kendinizi fert olarak o sabit ayağın yerine koyun yani milletimizin. O ayağı sağlam olmazsa daire çizilemez. Ayağın sağlam olması için milli ve manevi değerlerin noksansız olması gerekir. Sağlam olursa o ayak Türk islamdır. Pergelin diğer ayağı ise daireyi çizer. Her Müslüman Millet'in böyle bir daire çizdiğini düşünün. iran islam, Türk islam, Arap islam vs. Dairelerin ortak içine aldığı bu nokta Nizam-ı Alemdir. Yani tüm insanlığın kapsandığı yer. Bu yüzden her milletin önce kendisini sağlama alması gerekir. Bir millet fertlerden oluştuğu için fertlerin milli ve maneviyatı mühimdir. Bu davada önce kendimizden başlamamız gerekir. Milli ve manevi değerlerimize gerektiğinden daha çok sahip çıkmamız gerekir. Yani bu yolda başarılı olmak istiyorsak namazsız hiçbir yere varamayacağımızı göreceksiniz. Biz dinimizi yaymak istiyorsak ve dinimizin emrettiklerini kendimiz noksan yapıyorsak bunun ne faydası olacaktır ne de başarısı. Maneviyatın önemi kadarda milli değerlerimiz çok önemlidir. Dil kültürün kapısıdır, aramızda daima anadilimizi konuşmaya gayret gösterin. Eğer anadilinizden çok yabancı bir dil konuşursanız o dilin malı haline gelirsiniz. Bunu bir terazi olarak düşünün; bir yanına milli, yani Türk'lüğü, diğerine manevi, yani islam'ı koyun. Birisi noksan olursa terazi dengesiz olur. Ülkücünün milli ve manevi değerleri dengelidir. Ülkücü hak ile batılı ayırandır. Ülkücü daima büyük düşünür ama küçükten başlar. Kendimize ülkücü diyorsak, bunu parmaklarına, boynuna taktıklarıyla, saç ve sakal şekliyle değil, ahlakıyla, dürüstlüğüyle, delikanlılığıyla, giyinişiyle, bilgisiyle, konuşmasıyla belli edendir. bir ülkücü Yunus'u, Mehmet Akif'i, Hoca Ahmet Yesevi'yi, Ebu Zer'i bilmeden ülkücü olamaz. Tamam, ülkücü olduk. Peki ülkümüz için ne yapmamız gerekir? Öncelikle bulunduğumuz toplum içinde başarılı olmak istiyorsak ki ülkücünün bu boyun borcudur, Allah'ın ilk emri "Oku"'yu yerine getirmemiz gerekir. Okulda başarılı olmamız lazım. Kendimizi farklı yetiştirmemiz lazım. Koyun değil, çoban olmamız lazım. Bizi koyun gibi yetiştirmek istiyorlar. Zulme karşı baş kaldıracak, kıyam edecek yerde eğilmemizi, sabretmemizi istiyorlar. Sabrın mükafatlarından bahsediyorlar. Ayet ve hadisler okuyorlar. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır sözü karşısında konuşacak, hakkı söyleyecek yerde susmayı öğretiyorlar bize. Bunlara karşı baş kaldırmak istiyorsak okumamız şarttır. Önce kendimizi kurtarmamız lazım ki ailemize, çevremize, milletimize, insanlığa faydamız olsun. Ne yazık ki kendini kurtaramayanlar ailesini unutup direk milletimizi kurtarmaya çalışıyorlar. Ülkücülükte ırkçılığa yer yoktur. Irkçılık yapan, Peygamber Efendimiz'in de Veda Hutbesi'nde dediği gibi "Ne siyah beyazdan, nede beyaz siyahtan üstündür. Üstünlük takvadadır." Çizgisinin dışına çıkanlara, yani milletler arası ayrımcılık, ırkçılık yapanlara Türk islam Ülkücüsü denmez. Ülkücüler islam'a, imana ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk Milleti'ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece islam'ı gaye edinen, Türk Milliyetçiliği şuuruna sahiptirler. Biz o davanın, Ebu Zer ile çöle sürülen davanın Ülkücüsü, Ebu Zer'in Ülküdaşlarıyız..
Tümünü Göster