+2
olana mı inanıyoruz, olmasını istediğimize mi?
bu soruyu sorduğumuz zaman tek bir şey sormuş olmuyoruz. bir örnek verebilir bir fikire varabiliriz, fakat başka bir örnek verdiğimizde de farklı bir fikire varabiliriz. temel bir düşünceye varmak için varlık/anlam, hiçlik ve tanrı hakkında birkaç şey yorumlamak gerekiyor.
varlık/anlam: varlık ve anlamı bir tutuyorum. bana göre bir şey varsa amacı ve anlamı da olmak zorundandır. bu düşünce insanın 'anlamsızlık içinde kendisini bir anlam bulma/uydurma zorunluluğudur.' düşüncesi de ayrı bir şey.
hiççilik: hiçlik de teoriler ve felsefi düşünce biçimleriyle birçok dala ayrılıyor aslında. nihilizm, simülasyon teorisi, nihilizm harici hiççilik. yine 'bu düşünce insanın anlamsızlık içinde kendisini bir anlam bulma/uydurma zorunluluğudur.' düşüncesi karşımıza çıkabiliyor.
tanrı: tanrı hakkında birçok model bulunmakta. buna istinaden birçok da din bulunmakta. bir dinin içinde farklı görüşler de bulunmakta. misal olarak evrimi kabul eden hristiyan/müslüman. yine 'insanın tanrıyı kabul etmesi anlamsızlık içinde kendisini bir anlam bulma/uydurma zorunluluğudur.' düşüncesi var.
yani kısacası her tanrı modeli üzerinde düşünce biçimlerine karşı duran bir fikir var o da insanın bir anlam bulma mecburiyetinin olmadığı gerektiği düşüncesidir. bu düşünceye karşı bir şeyin 'doğru ya da var' olduğunu ispat etmek nasıl ve hangi mantık biçimiyle yapılır bilmiyorum.
varlık/anlam, hiçlik ve tanrıyı ele almamın sebebi bu üç konunun, derinlemesine araştırıldığı taktirde tanrıyı arayış hakkında en temel kaynakların olduğunu düşünmemdendir.
tanrı, yaratıcı, enerji ya da allah nasıl tanımlıyorsanız tanımlayın. benim bahsettiğim model 'varoluşun oluşmasını sağlayan bir dış müdahale' şeklinde. bu, istersen çocukları olan bir tanrı olsun, ister henüz özellikleri tanımlanmamış bir tanrı olsun, ister nur ya da enerjiden ibaret olsun. tanrıyı bulmak hepsinden önemli.
varoluş tesadüf müdür? varoluş tesadüftür demek büyük bir iddia. yokluğun dahi olmadığı ortamda toz tanesinden milyon kat daha küçük, güneşin çekirdeğinden daha sıcak ve yoğun olan bir parçacık patlıyor aradan milyar yıllar geçiyor bu "kaos ortamından" bir toz tanesi evrende kendisine bir yer ediniyor, yer çekimi oluşuyor o da yetmiyor o toz tanesi de milyarlarca yıl kendi içinde büyük patlamalar yaşıyor, gök taşları milyarlarca gezegen arasından dünya denen gezegene su taşıyor, güneşin yörüngesine giriyor mevsimler ve insan yaşamı için uygun ortam oluşuyor üstelik tam olarak insan yaşamı için hazır bir hale geldikten sonra o gezegen içindeki kaos ortamı bitiyor, milyonlarca yıllık evrim süreci başlıyor, cinsiyetler oluşuyor, bunun gibi yaşam formu için binlerce saymadığım olay gerçekleşiyor ve bugün ki hal oluşuyor. bana bir dış müdahalenin olduğu düşüncesi daha mantıklı geliyor.
şimdi bu da ayrı kapılara çıkıyor. bir tanrının var olduğunu misal alırsak modeli nasıl olmalıdır?
adaletli mi? baksana ya afrikada insanlar aç. peygamberler mi göndermiş olmalı? baksana ya istediği kadar kadınla evleniyor. tercih hakkı mı? insanlar istediği gibi giyinebilir ya böyle tanrı mı olur.
bana göre insan tanrı modelini kendi mantıki ve vicdani yollarıyla belirleyemez. eleştiri hakkı yok mudur? vardır. fakat güçsüzün güçlü karşısında ettiği isyan hezeyandan başka bir şey değildir.
Tümünü Göster