-
53.
0Devam et panpa dinliyorum up
-
52.
+1Part 27Tümünü Göster
Yine de 9. adamın Suzan olmasını öğrenmek içimi ferahlatmıştı, çünkü eğer 9. adam tahmin ettiğim gibi bir deneyimli olsaydı şu an bile takip ediliyor olabilirdik. Gerçi hala takip edilmediğimizden tam olarak emin olamıyordum ama ihtimal oldukça düşüktü. Hem takip ediliyor olsaydık ben baygın düştüğüm anda bizi halledebilirlerdi. Ama hala 'O' nun yanına gitmemiz gerektiği gerçeği vardı ve oraya gidebilmek için grubu nasıl ikna edebileceğimi düşünmem gerekiyordu. Aynı zamanda hem aldığım yaralardan dolayı hem de uzun zamandır beslenmediğimden bitkin düşmüştüm, yani beynimin tam kapasitesini kullanabildiğimi söylemezdim. Bu yüzden Arek'e doğru eğilip fısıldadım: "Beslenmem... Gerek." Arek'in verdiği cevap çok şaşırtıcı olmadı: "Biraz daha dayan, şu an yapabileceğimiz bir şey yok." Her ne kadar beklediğim cevap bu olsa da durumun ciddiyetini anlaması açısından açıklama yapma gereği duydum: "Eğer... Şu an bize saldırırlarsa... Ben... Kılımı bile kıpırdatamıyorum... " Sanırım Arek durumun ciddiyetini sonunda anlamıştı. Sınırıma dayanmış olduğum ve bu halde tamamen savunmasız kalmamız gerçeği bir saniyeliğine de olsa korkudan tir tir titremesine neden oldu. Bu arada yanımda oturup neler olduğunu idrak etmeye çalışan Suzan dayanamayıp sordu: "Siz ikiniz, deminden beri neler fısıldaşıyorsunuz öyle?" Nasıl olsa hiçbir şeyden şüphelenmeyeceğinden kısa kestim: "Sıkıştım."
Yine bir tavşan deliği bulma umuduyla ormanın içlerine doğru ilerliyorduk. Her ihtimale karşı Arek'e de benimle gelmesini söylemiş, arabadakilere de durumu 'vahşi hayvanlarla karşılaşma ihtimalime karşı' olarak açıklamıştık. Sanırım bugün şansım yaver gitmiyordu çünkü etrafta en ufak bir yaşam belirtisine bile rastlamamıştık. Bizimkilerden fazla uzaklaşmamak için arabanın etrafında bir yarım daire çiziyorduk, iki-üç kere daireyi taradıktan sonra zaten olmayan takatimin son damlalarını da tüketmek üzereydim. Eğer şimdi tükenirsem, en azından yarım gün kendime gelemeyecektim ve etrafımızda 'Avcılar' gibi bir tehdit varken 12 saat çok uzun bir süreydi. Yarım dairemizi 4. kez taramayı bitirdiğimizde Arek: "Artık dönelim, çoktan bizi merak etmeye başlamışlardır." diye seslendi. Yapacak bir şey yoktu, sonuçta arabadan daha fazla uzaklaşamazdık. Bu hem bizim, hem de arabadakilerin güvenliği için önemliydi. "Tamam." diyebildim. Bıraktığımız işaretleri takip ederek arabaya doğru yollanmaya başladık. Ya arabadan tahmin ettiğimden fazla uzaklaşmıştık, ya da gerçekten takatimin son damlasına gelmiştim ki yol hiç bitmeyecek gibi gelmeye başlamıştı. Artık pes etmek, olduğum yere devrilip birilerinin beni arabaya taşımasını beklemek istiyordum ki etradımızda bir şeyler hareket etmeye başladı. Hissetmeye çalıştım, kaç kişi olduklarını bilmem gerekiyordu. 1-2-3... 10... 20... Sanırım bedenimle birlikte beynim de durmuştu. Tekrar saydım. Hayır, bir yanlışlık olmalı; tam olarak 26 taneydiler. Ama ne olduklarını anlayamıyordum, avcılar mı? Yo, hayır. Bu kadar kalabalık gezmezler.
Tam tekrar saymaya başlayacaktım ki Arek'in yanlış anlamış olmayı dilediğim sesini duydum: "Kurtlar... " -
51.
0Yaz artik amk
-
50.
0Panpa sardı hikaye devdıbını bekliyoruz
-
49.
0Panpa merakla bekliyorum hizli olursan ii olur donanimdanda okudum bulup devam ettirirsen cok sevinirim takipcinim
-
48.
0Ala ne alaka
-
-
1.
0Noldu la
-
2.
0Ala ile senin ne alakan black'in karısı değil mi
-
1.
-
47.
+1Part 26Tümünü Göster
Hepsinin işini bitirmem yaklaşık beş saniye sürdü, bu süre zarfında bedenimde on iki kurşun deliği açıldı ve bunların iki tanesi hayati noktalarıma isabet etti. işimi bitirdikten sonra bir süre olduğum yere çöküp aldığım hasarın boyutunu tespit etmeye çalıştım, bu sırada Arek harika bir gösteri izlemiş bir seyirci edasıyla bir taraftan alkışlıyor bir taraftan da “Mükemmel, tek kelimeyle mükemmel, sen bir harikasın dostum.” tarzı nidalar atıyordu. Ala da şaşkın şaşkın etrafa bakınarak olayın nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor, bir taraftan da Arek’e sarılıyordu. Arek’in iltifatlarına karşılık vermeye ne niyetim vardı ne mecalim. Gözlerim kararmaya, başım dönmeye başladığı zaman aklıma 9. Adam geldi, gerçekten onu hiç düşünmemiştim enerjimi harcarken. Ah, kahretsin…
Bayılmışım, uyandığımda gün ağarmaya başlamıştı, gözlerimi bir-iki sefer kırpıştırdıktan sonra Suzan’ın kucağında yatmakta olduğumu fark ettim, Engin amca ve Adem ortalıkta yoktu. Doğrulmak için hamle yaptığım an Suzan: “Dinlenmelisin.” dedi çocuğunun iyiliğini isteyen bir anne edasıyla. “Ne oldu?” diye sordum, Arek muzip bir ifade takınarak “Bir şey yapmış gibi bir de üstüne bayıldın, seni arabaya kadar taşımak zorunda kalan beni hiç düşünmedin.” O an yine aklıma 9. Adam geldi, Arek’e doğru hafifçe eğildim ve fısıldayarak sordum, Arek ise soruma cevap vermek yerine Suzan’a doğru dönerek bağırdı: “Seni soruyor, 9. Adam”
Neler olduğunu anlayamıyordum, ben Arek’e 9. Adama ne olduğunu sormuştum, oysa o soruma cevap vermek yerine saçmalamayı tercih etmişti, tam tekrarlıyordum ki sorumu Suzan: “Seni gördüm.” Dedi buz gibi bir sesle. işte şimdi her şey yerli yerine oturuyordu, başından beri 9. Adam yoktu, meraklı Suzan vardı, her şeye burnunu sokan Suzan. “Ne güzel.” dedim yılışık yılışık, “Artık ne olduğumu bildiğine göre benden etkilenmişsindir, ha?” diyip sırıttım, o ise neredeyse hiçbir ton bile yumuşamadan cevapladı: “Bir suikastçinin neyinden etkilenmemi bekliyorsun? Babasız bıraktığı çocuk sayısından mı?” Bak bak, vampir demeye de çekiniyor hanım kızımız, tam ağzımı açıyordum ki Arek ile göz göze geldik, gözleri sanki; “Sakın, diyordu. Ses çıkarma.”
Yahu arkadaş nasıl bir geri zekalı 8 adamı 10 saniyeden kısa sürede patates salatasına çevirebilen bir adamın sadece bir ‘Suikastçi’ olduğuna inanır ki? Hadi süreyi, sayıyı geçtim; onların üçünün kafasını kopartmıştım be salak, bunu nasıl yaptı acaba diye hiç mi düşünmedin? Hayır insan aptal olabilir ama bizim Suzan yüksek lisans yapmış sanırım bu alanda. Hayır vampir olduğumu öğrenmesi iyi bir şey olmayacaktı tabii ama benim onun aptal olduğunu öğrenmemden iyi olurdu eminim ki. -
46.
+1Part 25Tümünü Göster
Bu arada Ala da uyanmıştı. Bizim sakin sakin sohbet ettiğimizi görünce korkusu bir nebze olsun geçmiş olacak ki etrafı süzüyordu.
"Siz de hissediyor musunuz?" diye sordu.
"Neyi?" dememle ben de farkına vardım; yalnız değildik. Konuşmaya dalıp etrafta olan bitenleri hiç farketmemiştik.
"Neler oluyor?" diye sordu Arek, anlaşılan o henüz fark edememişti. Sanırım yavaş yavaş vampir güçlerini kaybediyordu.
"izleniyoruz." diye fısıldadım.
"8 kişi sezdim, doğru mu?" diye sordu Ala.
"1,2,3... 8. Evet doğru."
Hayır hayır, bir kişi daha var, o biraz daha uzakta. Ama 9 kişi olduklarına eminim. Ve acemiler, bundan da oldukça eminim. Yerleşme şekilleri çok düzensiz. Aralarında bir tane rütbeli olsa böyle olmazdı. Ama şu arkada duran dikkatimi çekmiyor da değil. Yoksa? Yoksa acemi olduklarını düşünmemi mi istiyorlar? Yo, ben çok paranoyaklaştım galiba.
"9" dedim.
"Ne yapacağız?" diye sordu Ala titrek bir sesle. Vampir olmanın ne demek olduğunu daha tam olarak kavrayamamıştı.
"Ne mi yapacağız? Tabii ki onları da bize katılmaya davet edeceğiz."
"Bana güvenmesen iyi olur." dedi Ala.
"Bana da."
ikisi de garip davranıyorlardı. Şu an yaşayan en güçlü safkan olduğumu hatırlatmak amacıyla ikisine de birer öpücük attıktan sonra: "NEDEN GELiP BiZE KATILMIYORSUNUZ?!"
Jetonları artık ne yapıyorsa ki aşağıya düşmesi bu kadar uzun sürdü, yaklaşık otuz saniye sonra cevap geldi: "NEDEN KAÇMADINIZ?"
işte bu keyfimin yerine gelmesini sağlayan bir cevaptı. Çünkü ancak bir çaylak böyle bir soruyu soracak kadar mankafalı olabilirdi. Bir rütbeli varlığının sezildiğinin ve vampirin kaçmadığının farkına vardığında önünde iki seçenek vardır: kaçmak veya olabildiğince hızlı bir şekilde saldırıya geçmek. Çünkü bir vampir avcıyı sezdiyse ve kaçmaya yeltenmediyse bunun tek bir açıklaması vardır: O vampir kendine güveniyordur, ve özgüven sahibi bir vampir dünya üzerindeki en tehlikeli yaratıktır.
Böylece çaylaklarla karşı karşıya olduğumuzu teyit ettikten sonra karşılık verdim: "BU SORUYU BENiM SORMAM GEREKMiYOR MUYDU?"
Jetonların yaptıkları işi bırakıp asıl işlerine dönmeleri yine bir otuz saniye sürdü. Daha sonra hareketlendiler, düzensizce. Sanırım etrafımızı sarmaya karar verdiler. Bu arada Ala Arek'in boynuna sıkıca sarılıp başını ensesine gömmüştü. Arek ise sinemada filminin başlamasını bekleyen seyirci edasıyla beni izlemeye koyulmuştu. Bari güzel bir film çekeyim ki tek seyircim de memnun kalsın. Bu arada etrafımızı sarma işini bitirmişlerdi. Ne olur ne olmaz diye tekrar saydım. 1,2,3... 8! Diğeri yoktu etrafımı saranlar arasında. Nerede? Orada, hala yerinden kımıldamamış. Acaba? Onlardan biri değil mi? Neyse, öğrenmem uzun sürmeyecek ne de olsa. Bu arada film başlamak üzereydi,
3... 2... 1...
Mermiler üzerime adeta sağanak yağmur gibi yağmaya başladı. Bu arada her ihtimale karşı Ala ve Arek'i yakınlardaki ağaçların birinin üst dallarından birine çıkartmıştım ki zarar görmesinler. Tabii ki size hepsinden kaçınabildiğimi söylemeyeceğim. Böyle şeyler ancak iNCi SÖZLÜK hikayelerinde olur. 3 yönündeki diğerlerine göre daha yakın mesafedeydi, ondan başlamaya karar vermemle atılıp kafasını gövdesinden ayırmam saniyenin onda biri kadar sürdü. Birden ortadan kaybolduğumu görmüş olacaklar ki ateş etmeyi bir anlığına bıraktılar. Bu bir an hepsi için yeter de artardı. -
45.
+1Part 24Tümünü Göster
"Daha sonrasını hatırlamıyorum... Veya hatırlamak istemiyorum da diyebilirim. Gözümü açtığımda Ala başucumdaydı. Millenium ise gitmişti. Benliğimin gerçekten yok olduğunu ilk o zaman anladım. Artık normal bir insan olduğumu... Bir yaratık olmadığımı... Ve yine ilk o zaman farkettim, harekete geçmemizin gerekliliğini. Ne de olsa artık yerimizi bildiklerini biliyorduk. Ne de olsa artık Ala ile olan birlikteliğimiz yanlış bir şey olmuştu. Evet, kaçmalıydık. Sonrasını biliyorsun zaten... "
"Anlıyorum... Demek öyle, yani demek istiyo-"
"Evet. Aynen şunu demek istiyorum; bu zombiler bizi öldürmüyor, insana dönüştürüyor. Bir nevi geri dönüş."
"Bu aynı zamanda da bizim bu hastalığa karşı bağışıklığımız olduğunu da ifade ediyor."
"Öyle de denebilir, aslında bu hastalık bizim virüsümüze düşman olan bir bakteri türü içeriyor olabilir. Veya bu virüs bizim virüsümüzle savaşıyor olabilir, eğer ikinci teorim gerçekse; savaşı kazanan taraf benim geleceğimi belirleyecek. Yine de şu an kesin bir şey söyleyemiyorum."
"Öyleyse... "
"Evet, olabilir; bu hastalığın kaynağı onlar olabilir: Avcılar"
"Demek istiyorsun ki... "
"Evet, bu onlara uyuyor."
"Peki ya o kadar insanı da bizimle beraber feda mı edecekler?"
"Tahminince böyle olmasını beklemiyorlardı. Yani insanları bu derece etkileyeceğini."
"Gayet akla yatkın bir teori. Ama avcıların insanları bizden korumaya çalışırken aynı zamanda insanlığın sonunu getirecek olan bir hata yapmış olması gibi bir olasılıkta var."
"Zannetmiyorum. Büyük ihtimalle aşıyı ellerinde bulunduruyorlardır."
"Şu ana kadar böyle birşey duymadım. Aşının varlığıyla ilgili."
"Bu kadar büyük bir olayın altından kalkamayacaklarının farkına varmış olmalılar. Veya başladıkları işi bitirmeye; soyumuzu yoketmeye karar vermiş olabilirler."
"Black, isminin hakkını gerçekten veriyorsun."
"Teşekkür ederim. Ama artık o isimle çağrılmamayı tercih ederim. Ne de olsa ben artık... "
"Peki ya 'o' nun hakkında ne yapacaklar? Bununla ilgili bir teorin var mı?"
"Aklıma takılan tarafı da orası. Onunla; efendimizle başa çıkabilecek bir güç varsa ki o da bir teoriden ibaret, 7 safkanın gücüdür. Aynı zamanda efendimiz yok olmadığı sürece bizim türümüz sonsuza kadar sürecek, yani burası aklıma takılan nokta."
"Onun için birşey düşünmeden bu işe kalkışmış olamazlar öyle değil mi? Yani bu da demek oluyorki 'O' tehlikede."
"Bizim böyle düşünmemizi istiyor da olabilirler."
"Nasıl yani?"
"Kısaca; bize efendimizin tehlikede olduğunu düşündürmeye çalışıyor olabilirler. Böylece biz efendimizin tehlikede olduğunu düşünüp onun yanına gideriz. Böylece bizi, yani onu bulmuş olurlar."
"izlendiğimizi mi ima ediyorsun?"
"Mümkün. Ama illaki peşimize takılmaları gerekmez bizi izlemeleri için. Vücudumuza yerleştirecekleri küçük bir çip iş görecektir."
"Hangi arada yapabilirler ki böyle bir şeyi? Pardon, sen yakalanmıştın öyle değil mi?"
"Evet, işin kötüsü o anlar hakkında da pek birşey hatırlamıyorum. Benim gibi diğer safkanlardan da tuzağa düşürülenler olabilir. Yani kısaca; ne olursa olsun oraya gitmeliyiz. Onun yanına." -
44.
0Nasıl oldu lan senin eşin mi vardı
-
43.
0Hadi panpa devam et sirf bunu okuycam diye sabah 7 de kalktim
-
42.
0Part 23
"Ne yapıyorsun?"
"Dediğim gibi. Deney…"
Zombinin bana ulaşmasına bir adım kala durdu.
"Direnmezsen daha çabuk biter."
"Ne yapacaksın?" diye yineledim.
"Sabret, en fazla 1 dakika sürecek."
Ne olacaksa olsun diyerek gözlerimi kapadım. Zaten yapabileceğim hiçbirşey yoktu. Zombinin bana yaklaştığını hırıltılarından anlayabiliyordum. Sonra kolumda bir acı hissettim. Ardından boynumda... Pislik herif! Zombiyi bırakmıştı."
"Çek şu lanet şeyi üzerimden! Beni ısırdı!
"Zaten amaçta buydu." dedi sakince.
Daha sonra:
"Bu kadar yeter sanıyorum." diyerek zombiyi benden uzaklaştırdı. Her yerimi ısırmıştı lanet yaratık.
"Peki şimdi ne olacak?" diye sordum.
"Göreceğiz, zamanla... "
Daha sonra bayılmışım. Uyandığımda aklıma ilk gelen şey Ala oldu. Millenium hala başımdaydı.
"Eşim, o nerede?" Diye bağırdım.
"Ooh, demek uyandın. Merak etme o iyi. Hatta senden daha iyi baktık ona. Zaten onunla bir işimiz yok."
Daha sonra farkettim. Gitmişti, hissedemiyordum. Benliğim... Varlığım... Ben, ben değildim artık... -
41.
0Part 22
Şaşırdığımı bir nebze de olsa gizlemeye çalışarak:
"Şu hikaye, dinlemek istiyorum. Black."
"Beni tanımasan şaşırırdım zaten ‘Red’ madem o kadar dinlemek istiyorsun, otur şöyle dedi eliyle arkamdaki kayayı göstererek." dediğini yapıp arkamdaki kayanın üzerindeki yerimi aldım:
"Hadi, seni dinliyorum."
"Nereden başlasam bilemiyorum ki…"
"En başından dinlemek istiyorum."
"Peki o halde, başlıyorum; Ala ve ben 16 yıldır evliyiz, evlendiğimizde o bir insan, bende bildiğin üzere bir safkandım. Geçen haftaya kadar da insan olarak yaşamaya devam etti. Benim bir vampir olmam onu rahatsız etmiyordu sanıyorum. Ama bir hafta önce birden: ”Neden beni ısırmıyorsun?” diye sorduğunda ilk başta şaka yapıyor sandım. Ama o kadar kararlı bakıyordu ki şaka yapmadığını anlamam kısa sürdü. Ertesi gün yiyecek almak için dışarı çıkmam gerekti. Çok uzak değil, 200 metre ilerideki markete gidip, insanların yağmalamadan bıraktıkları ne varsa alıp hemen eve döndüm. Ama ben gelmeden onlar gelmişlerdi."
"Onlar? Kimi kastediyorsun? Yoksa…"
"Evet, onlar. Avcılar. Eve döndüğümde tuzağa düşürüldüm. Ellerimi-kollarımı bağlayıp bodrum katına zütürüldüm. Daha sonra seninki geldi yanıma."(Seninki diye bahsettiği bir avcı, bunu daha sonra anlatacağım, şimdi sırası değil)
"Oo Black, çok kolay yakalanmadın mı sence de? En güçlü safkandan beklenmeyecek kadar…"
"Ne istiyorsun?"
"Hiçbirşey, sadece bir teoriyi yasaya dönüştürmem gerekiyor da, seninle deney yapacağım."
Dedikten sonra bodrumun kapısı açıldı ve içeriye bir zombi girdi. Boynuna tasma misali çelik bir halka geçirilmiş, zincir yerine de uzun bir demir parçası kullanılmıştı. O sırada Millenium(Seninki diye bahsettiği kişi) demirin ucundan tuttuğu gibi zombiyi bana doğru sürüklemeye başladı. -
40.
0Rezervasyon
-
39.
0Adamsın bro kıyağın unutulmaz
-
38.
0Hadi son bitane daha çıkıcam şimdi
Part 21
"Neler oluyor tanrı aşkına, benim bilmediğim? Anlatsana! O da kim oluyormuş ki bizim başımızı belaya sokuyor?"
"Bunu kendisine sorsana." dedi sakince.
"Anlamadım?"
"Başından beri hemen arkandaki ağacın arkasında bizi dinliyor kendisi, ve dediğim şu: Neden ona sormuyorsun?"
Şu Arek... Gerçekten çok şey biliyor. Hem benim burda olduğumu nasıl anladı? Aman neyse. Bu sırada Ala benim olduğum ağaca doğru döndü, biliyorum; çünkü sezdim. Ben de onları daha fazla meraklandırmak istemiyorum zaten.
"Merhaba" diye söze girdim.
"Sen... Sen bunca zamandır bizi mi dinliyordun? Ne kadar ahlaksızca." (Bu durumda bile takıldığı şeye bak. Ah bu kadınlar... Vampir de olsa aynı)
"Evet." dedim sakince.
"Sen... Sen nesin?"
"Bunun cevabını zaten biliyorsun."
"Yoksa... Oh, tanrım, hayır, yoksa... Sakın bana... "
"Evet. Ben bir safkanım."
Bunun etkisi tahmin ettiğimden fazla oldu; ki Ala önce dizlerinin üzerine düştü, daha sonra da yüz üstü yere kapaklandı. Bayılmış olmalı.
"Peki ya senden ne haber Arek? Bunca şeyi bilip de yaşamana şaşırdım doğrusu. Üstelik bir vampirle birliktesin. Ve sanıyorum ki safkan değilsin.(Ala onun eski bir safkan olduğunu söyledi ama gerçeği birinci ağızdan dinlemeliyim) Yanlış mıyım? Öyleysem düzelt lütfen."
"Bu uzun hikaye... Konuşma tarzına bakarsam konsey tarafından gönderilmedin, peki burada ne yapıyorsun?"
"Hayır, kimse beni bir yere göndermedi. Ama hala soruma cevap vermedin, bu kadar şeyi nasıl bilebilirsin?"
"Ben bir safkanım... Yani öyleydim... O lanet güne kadar... "
"Bu da ne demek oluyor?" dememle onu hatırlamam bir oldu, evet onu tanıyorum. Onun adı... Daha doğrusu onun gerçek adı: 'Black'
Ve 'Black' bu dünyada yaşayan en güçlü safkan(dı)... -
37.
0Spora gidiyorum 1gibi yeni bölüm atarım
-
36.
0Çok iyisin bastır
-
35.
0Part 20
Arek... Safkan mıydı? Yo,hayır. Bir safkan o kadar aciz bir duruma düşmez. Ama Arek safkan değilse... O zaman... Derken acı bir fren sesiyle araba durdu. Garip olansa bir tarafımızın orman, diğer tarafımızında çitlerle çevrili bir arsa olmasıydı. Önümüzde de görünen hiçbir tehlike yoktu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Arek Ala'ya dönerek:
"Konuşmamız gerek, iniyoruz."
"Neler oluyor?"
"Sessiz ol."
"Neler oluyor söylesene?"
"in dedim, konuşmamız gerek... Yalnız."
"isterseniz biz inebiliriz" diyecek oldu Suzan ama Arek onu takmadI bile.
"Hadi!" Daha sonra bize dönerek: "Burada bekleyin" diye çıkıştı.
Onlar ormanın içinde gözden kaybolduktan hemen sonra peşlerinden gitmek üzere arabadan indim "Burada beklememizi söyledi" diye atıldı Adem.
"Ne zaman emir kulu oldun?" Diye sorduktan sonra cevabını beklemeden ormana daldım. Onları bulmam çok zor olmadı, böylece konuşmayıda kaçırmamış oldum.
"Neler oluyor? Söylesene artık."
"Bana anlamadığını söyleme!"
"Neyi? Neyi anlamadığımı?"
"Haha, ne kadar inandırıcısın. Buldular bizi işte, daha ne?"
"Kim buldu bizi?"
"Onlar, konsey işte."
"Nereden çıkardın şimdi bunu?"
"Tanımıyor musun? Onu... "
"O? Tarık mı? Evet anladım, o bir vampir. Hani konsey tarafından gönderildi diyelim, ne yapabilir? O sadece bir vampir. Ve ben de bir vampirim. Ve sen... Sende eski bir safkansın... Onunla başedemeyeceğimizi mi düşünüyorsun?"
Arek konusunda yanılmamışım... Ama eski derken ne demek istedi?
"Evet haklısın, yani en azından o 'sadece' bir vampir olsaydı, haklı olurdun. Ama ne yazık ki o 'sadece' bir vampir değil."
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Ala ürkmüş bir sesle.
Demek istediğim şu: "Başımız büyük belada... " -
34.
+1Part 19
Sanki arabalarının arka cdıbını kafasıyla kıran, bir arabanın tavanını çıplak elleriyle söken, sırtında bir insan olduğu halde durduğu yerden beş metre atlayan ben değilmişim gibi. Neyse, sorun değil. Soru sormamaları daha iyi. Hem böylece yalan uydurmak için şekilden şekile girmem gerekmiyor. Ama şu Arek hakkında kafamı kurcalayan birşey var; çok tanıdık bir şey... Aman neyse ne, varsa öyle birşey çıkar elbet. Şu an ihtiyaç duyacağım son şey; kafamı meşgul edecek birşey... Çünkü şu an olması gerektiğinden fazla meşguldu beynim. Bu Ala... Acaba yanlış mı gördüm? Emin olmam gerek, ama hayır. Eminim. Onun... Bu sırada yaşadığım çelişkinin farkına varmış olacak ki bana dönüp gülümsedi. Evet eminin. Köpek dişlerinin üstü ince bir çizgi halinde kızıl renkti. Bunun da ne anlama geldiğini az çok tahmin edebilirsiniz. O; benim türümdendi... Şimdi diyeceksiniz ki madem kadın vampir; niye ölülerle başa çıkamadı? Hemen söyleyeyim; bende bilmiyorum, ama birkaç nedeni olabilir: Kadın çömez veya yeni vampir olmuş olabilir, diş etlerinin üstündeki kırmızı çizgi de bu teoriyi destekliyor. Ama kafamı kurcalayan birşey var: Eğer Ala vampirse Arek'in de... Bir safkan olması gerekir ki az önce hiçbir şey yapamadığını düşünüyorum da bunun mümkün olması olası değil. Garip... Çok garip... Gerçeği öğrenmeliyim...
başlık yok! burası bom boş!