-
1.
+36 -1Gazete Haberi
=Bayburt’ta vampir korkusu
‘’’Bayburt’ta şehir dışındaki bir yaylada hazine arayan bir adam, kazı yaptığı yerde gömülü cesetler olduğunu fark edince polis ekiplerine haber verdi. Yapılan kazılarda daha önce kayıp ilanı verilmiş 158 kişinin ve ek olarak 4 kişinin daha cesedine ulaşıldı. Cesetlerden en eskisinin 5 yıl önce öldürülüp gömülmüş olduğu ve kurbanların kanları emilerek öldürüldüğü tespit edildi. 10 yıldır sadece 1 cinayet işlenmiş olan Bayburt’ta, kanları emilmiş 162 tane cesedin bulunması infial yarattı. Şehirde vampir korkusu başladı.’’’
Cesetler bulununca taku yedim diye düşündüm. Ulan zaten küçücük Bayburt’ta nüfus bitmesin diye ayda 2-3 tane adam öldürüyordum şimdi işim iyice zorlaşacak dıbına koyim.
5 yıl önce başlayan bu vampirlik hastalığı beni çok yıpratmıştı. Artık kendimi öldürsem mi veya teslim olsam mı diye düşünmeye başladım.
5 yıl önce…
15 yaşındaydım. Gencecik bir delikanlı 1.75 boylarında esmer, yakışıklı bir çocuktum. Bir Pazar sabahı uyandığımda cildimde su kabarcıklarıyla ve kaşıntılarla uyandım. Vücudumda inanılmaz bir halsizlik ve ağrılar vardı. Elimi yüzümü yıkamak için ayna karşısına geçtiğimde çok korkmuştum. Bir latin kadar esmer olan yüzüm Stoya’nın ki gibi bembeyaz olmuştu aq. Yüksek sesle “Aaaaaaaaaaaaaaağğğğğğğğğğğğğğğğ” diye bağırmamla beraber peder bey banyoya geldi. Beni görünce o da “Aaaaaaaaaaaaağğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğ” diye bağırdı. Karşılıklı bağrışırken peder buna son verip bana saldırmaya başladı. “Çık lan oğlumun içinden dıbınakoduum üç harflisi. Laaaaaaan” diye suratıma suratıma vurmaya başladı. Amk yeter diyip pederin gibine tekmeyi geçirdim. “Baba içime cin falan girmedi, uyandığımda bu haldeydim. Hastaneye zütürceğine dövüyon nası babasın aq.”
Bunu dememle beraber beni arabayla bir lise görüntüsünde olan Bayburt Devlet Hastanesi’ne, cildiye bölümüne zütürdü. -
2.
+11Sıra bize geldiğinde hemen içeriye girdik. “Ne şikayetiniz vardı?” diye sordu dohtor. Peder “ Oğlumun yüzü bembeyaz oldu. Vücudunda halsizlik ve ağrılar var. Cildinde kabarcıklar var.” Doktor beni incelemeye başladı. Oramı buramı mıncıkladıktan sonra kurbanlık bakar gibi ağzımı açıp dişlerimi kontrol etmeye başladı. Eti çekilmiş olan dişlerime baktıktan sonra düşünceli bi şekilde “Hımm büyük ihtimalle oğlunuzda çok nadir görülen kutanöz porfiria hastalığı var beyefendi.” dedi. Babam ”O noluyoğ tohtor bey” diyince doktor gözlerini pörtleterek usulca yanıma yaklaştı ve “Vaaampirlik hastalığıı” dedi. Ulan zaten halsizlik var üzerimde ırıspı doktor korkutunca altıma sıçtım. Doktor “Püü vampirler de sıçıyomuş” deyince peder gitti suratına yumruğu geçirdi bunun.
Amk yüzsüzü sonra yüzünü kaldırıp “Tamam kızmayın beyefendi şaka yapıyordum oğlunuz vampir olmayacak ama güneşe çıktığı takdirde burnu, parmağı gibi bazı küçük organ veya uzuvları düşecek, yüzünde çatlamalar olacak, dişleri sivrileşecek. Ve bazı ruhsal problemler de yaşayabilir. Delikanlıya bazı tahliller yapıp hastalığını tam olarak teşhis edelim önce.” Peder de buna “Bak tohtor bu tahlilleri herkesten gizli yapıcaksın, bir kişi bile oğlumun hastalığını bilirse seni öldürürüm.” dedi. bin herif rüşvet isteyerek “Tabii canıım biraz maliyetli olacak ama kimsenin haberi olmaz” dedikten sonra idrar örneği, deri parçası örneği ve zaten daha önce sıçmış olduğum tak parçasının örneğini alıp tahlile zütürdü.
Doktor geri geldikten sonra birkaç tane ilaç yazıp, güneşe fazla çıkmamamı ve 3 gün sonra tekrar gelmemizi isteyerek bizi yolladı. ilaçları alıp eve gittik. Peder durumuma çok üzülmüştü. Dinlenmem için yatağıma zütürdü kucağında taşıyarak. Ulan ilk defa peder bana bu kadar yakın diye düşünmüştüm o an.
Yatağa yattıktan bir süre sonra kalbimde çarpıntı oluşmaya başladı. Nefes alamamaya başladım, garip garip sesler çıkartıyordum ve bir süre sonra göz kapaklarımı tutamaz hale gelmiştim. -
3.
+13Gözlerimi ışıksız bir yerde açmıştım. Dışarıdan Kuran-ı Kerim sesleri geliyodu. Amk ölmüşüm lan ben diye düşünürken tabuta vurmaya başladım. Bir süre sonra ayet sesleri durdu. “Noluyoğğğ” gibisinden bağrışmalar başladı.
Tabuta tekmeyi bi kodum üstü kırıldı. Bu sefer “Aaaaaağğğğğğğğğ” diye korkuyla bağrıştılar. Hemen üzerimde kefenle dışarıya çıktım. Yürümeye zorlanıyordum ki bu oradaki insanları daha da korkutuyordu. Amk o an yüzüme direkt olarak vuran güneşin altında herkesi korkutuyo olmanın gururuyla yürürken bi anda burnum yere düştü. Ardından ben de düştüm. Bağrışmakta olan insanlar, burnumun düşmesiyle Voldemort’a dönen yüzümü de görünce altlarına sıçmaya başladılar. Cenaze töreni, işemeli sıçmalı ayine döndü amk. 60 yaş üstündekiler yere yapışmış çoğu son nefesini vermişti. “Vay amk benim cenaze törenim daha nice cenaze törenlerine vesile oldu” diye düşündüm. Bunları düşünürken çektiğim acıyı unuttum bile.
Doktor sanki bunu bekliyormuş gibi çok sakindi bin. insanlara “Korkmayııın korkmayııın, bu zombi değil daha önce birçok kez olmuş bir şey bu. Sakin oluuun.” diye bağırarak sakin olma çağrısında bulundu. Hemen gelip düşen burnumu bezle alıp naylon bi torbaya koydu. Onu da içi buzlu bi kutuya koydu. Doktor hazırlıklı gelmişti belliki.
Bir süre sonra benden kaçan insanlar kıçlarındaki taklarla paytak paytak yürüyerek yaklaştılar. Etrafımda toplanıp “Bu Allah’ın bir mucizesi.” gibi şeyler söylemeye başladılar. Babam bana sarılıp ağlıyordu. Doktor hemen sedyeyle oradan çekip ambulansa zütürttü. Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde replantasyon yani kopan uzvun dikimi mümkündü ve biz de orayaa gidiyorduk. Yaklaşık 2 saat sonra hastaneye varmıştık. Hemen beni ameliyathaneye zütürüp uyuttular… -
4.
+7Tam 2 ay hastanede rehabilitasyon süreci yaşadım. Sonunda burnum tamamen, cildim de kısmen iyileşmişti. Doktor görüşmemizde tedavimin iyiye gittiğini söyledi. Güneşe kaşı hassasiyet noktasında da gelişme gösterdiğimi ifade etti.
Ama haftalardır içimde sonlandıramadığım bi susuzluk çekiyodum. Su içiyorum, süt içiyorum, çay içiyorum ama bir türlü susuzluğumu dindiremiyorum yok arkadaş. internetten kan yapıcı şeyler araştırırken “fişne suyu” na rastladım ama o da kesmedi. En sonunda dayanamayarak bizim doktora hastaneden A rh+ kan torbası çaldırttım. Başta kabul etmese de para teklif edince çalıp getirdi oç. Amk hastane kantininden pipet de getirttim. Torbayı pipetle delip lıkır lıkır kan içtim. Kan haftalardır içimi kavuran susuzluğu dindirmişti. Doktor durumumun bu kadar ağır olmasına şaşırıyodu. “Sen harbi katıksız vampirsin dıbınakoyduğuum” dedi kanımı afiyetle içerken.
Sonunda hastaneden ayrılma vaktimiz gelmişti. Peder bey kapıda karşıladı beni. Arabayla zütürecekti beni. zütürmeden önce doktorun yanına uğrayacağını söyledi. Ben de yanında geldim. Doktora “Hastanedeki tohtorlar hastalığı öğrenmiş olmalı.” O da “Merak etmeyin Cevdet Bey onlara da bu işin gizli kalması için para teklif ettim. Parayı aramızda hallederiz” dedi. Rahatlamıştı. Doktorun anlattığına göre 2 ay önce de muhabirlerle uğraşmak zorunda kalmışlardı ama bir süre sonra olay unutulmuştu. Babam hastalığımın gizli kalmasına çok dikkat ediyordu ki bu ilerde benim çok yararıma olacaktı.
Doktor pedere bişey söylemek için beni dışarı çıkarttı. Ben de kulaklarımı kapıya dayayıp dinlemeye başladım. bin doktorla peder arasında şu konuşma geçti.
Doktor - Babam +
-Dikkat et sana zarar vermesin doyur bu çocuğu.
+Ne diyon lan.
-Kan içiyo bu çocuk kan dikkat et de seni de emmesin diyorum.
+Noluyo bu çocuğa tohtor noluyo!
-Vampirleşiyo Cevdet vampirleşiyo.
gibisinden saçma bi konuşma gerçekleştirdikten sonra dışarı çıktılar. Hastaneden çıkış yapıp pederle arabaya bindik. Sonunda Bayburt’a gidiyoduk kurtuluyodum amk hastanesinden. -
5.
+17Sonunda Bayburt’a varmıştık. Bayburtlular haricindekilerin ismini duymadığı ıssız memlekete… O akşam hemen yatıp sabahına uzun süredir gitmediğim okula gidecektim. O zamanlar liseliyim tabi.
Sabah kalktığımda güneşten korunmak için her yerimi örten kıyafetler giydim. Peder arabayla Bayburt Anadolu Lisesi’ne bıraktı ve okula girdiğim gibi insanların değişik bakışlarına maruz kalıyordum. Bir süre sonra sınıfın binleri etrafıma doluşmuştu. Biri “Ooo ölümsüz kankam gelmiş be” dedi ve ekledi “Adam ölümle ‘burun buruna’ kalmış ama kurtulmuş dıbınakoyim.” Bunu duyan amk liselileri hönküre hönküre gülmeye başladılar. Hemen ordan ayrıldım.
Öğle arasında yemekhaneye gittim. Yemekte tarhana çorbası vardı. Her ne kadar sevmesem de aç kalmamak için yiyecektim. Çorbayı kaşığa doldurup içtiğimde içimde yanma hissettim. Çorbanın içinde sarımsak vardı amk! Garip garip sesler çıkartarak tuvalete kusmaya gittim. Sarımsak ndıbına içimde ne varsa çıkarttım. “Vay amk demek filmlerdeki gibi sarımsak harbiden de vampirlere zararlıymış” dedim kendi kendime.
Akşdıbına doktorla randevumuz vardı. Cildimi kontrol etti, vampirlik seviyemi sorguladı ve A rh+ kan getirdi. Doktorun söylediğine göre illaki kendi kan grubum olması da gerekmiyomuş bu hastalıkta istediğim kanı içebiliyomuşum.
Tedavimi yaptırdıktan sonra doktora istediği parayı verdim. Sonra da hastaneden çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Eve doğru yürürken o gün bende bir değişiklik olduğunu hissediyordum. Doktorun verdiği kan yeterli olmamış gibiydi. Yolda gördüğüm her insana, kediye köpeğe saldırıp kanını içesim geliyodu. Dedim satanist olup kedi kanı mı emsem, kimse vampirliğimi de fark etmez diye ama Bayburt’ta satanist ne arar amk. En iyisi yakın bi zamanda pederle Kop dağlarına çıkıp avlanırız diye düşündüm. -
6.
+10bin doktora da danıştıktan sonra bu açlığımı yatıştırmamın en iyi yolunun hayvan avlayıp kanını içmem olduğuna karar verdik. Bir gecenin yarısı peder dedesinden kalma tüfeği yanına aldı ve beraber ava çıktık. Yalnız, pedere zorunlu kalmadığı sürece hayvanı öldürmemesini, yaralamasını söyledim. Hayvanın kanını yaşıyorken içmek istiyordum. Tavşan, dağ keçisi, karaca vb. hayvanlardan bulduğumuzu avlayacaktık ve ben de kanını emecektim.
Peder daha önce ava çıktığından hangi hayvan dağın neresindedir iyi biliyo diye takip ettim durdum. 1 saat geçti, 2 saat geçti, 3 saat geçti yok hiçbir canlıya rastlayamadık. Yerde böcek görsem alıp emicem ama yok amk. Bir süre sonra ağaçlık bi bölgeye çıktık. Geri dönmeyi düşünmeye başlamıştık. Biraz daha bekleyelim dedim. Amk o da ne bi hayvanat uzaktan “ÖĞRNK, ÖĞRNK, ÖĞRNK” gibi sesler çıkartarak bize doğru geliyo. Peder beni bırakıp kaçmaya başladı. “Gelsenee oğluuum” diye bağırıyodu.
Hınzır beni gözüne kestirmişti. O an bu hınzırların manevra kabiliyeti olmadığı aklıma geldi. Hemen ağaçla hınzırın tam arasına geçtim. Hınzır gelip tam bana çarpacakken kenara zıplayıverdim. Hınzır düşündüğüm gibi manevra yapamadı ve ağaca tosladı. O gün elimde bir tek hayvanat o vardı ve onu da emmezsem elim boş dönecektim. Yanına gittim. Hayvanın boğazını dişleyerek kanını içmeye başladım. Babam ise bu manzaraya karşı çaresiz “Emcüre emcüre domuz mu emcürüyon gavur oğlaaan” diye bağırıyordu uzaktan.
işimizi halledip eve döndük. ilk defa canlı canlı kan içmiş olmanın rahatlığıyla uyudum. ‘Kan’kolik olmuştum. -
-
1.
0kardeş çok güzel mizah tebriklerimi ve hürmetlerimi sunarım eğer çalıntı ise hürmetlerimi anana yönlendirir iyi günler dilerim
-
2.
+1nerden çalıyım amk saçmalıyoz bişeyler.
-
1.
-
7.
+17Ertesi gün bizim doktora her şeyi anlattık. Durumumun iyice kötüye gittiğini bu işin sonunda insanların kanına girebileceğimi söyledi. “Cevdet Bey tedbir almak zorundayız. En iyisi oğlunuzu bi süre yatıralım, burda pgibiyatr yardımıyla ona yardımcı olalım” dedi. ilk defa doktor beni düşünüyor gibiydi. Sonra peder “Pgibiyatr ya etrafa yayarsa benim oğlumun hastalığını. “Merak etmeyin ben hallederim onu. “
Babam durumumun iyice kötüye gittiğini düşünerek kabul etti ve beni Pgibiyatri poliniğine yatırdılar.
1 ay boyunca bir heyet doktor bana bazı tedaviler uyguladı. Kan içme isteğimi ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Her gün belirli dozlarda kanlar veriyolardı ve gün geçtikçe dozu azaltıyolardı. En son kan içme isteğimin azaldığını düşünmeye başladılar. iyileştiğimi düşünüyolardı ve sonunda bazı testler yapıldıktan sonra taburcu oldum.
Babam yine de ilk zamanlarda bana kuşkuyla bakıyordu. Odama girdiğimde arkamdan kapıyı kitliyodu korkusundan. Gel zaman git zaman cildimdeki bazı sorunlar tekrar peyda oldu. Ve bizim doktora görünme vakti gelmişti yine. bin herif hem tedaviyi doğru düzgün yapmıyodu hem de her geçen gün pederden aldığı paraya zam yapıyodu.
Pgibiyatri doktorları ve cildiye doktoruyla beraber bir gece alacakları parayı ve tedavimi konuşmak üzere dışarı çıktık. Cildiye doktoruyla beraber 4 kişilerdi. Onlara yemek ısmarladım. Yemekte fiyat üzerinde tam olarak anlaşamamıştık. Çıkışta doktorlara arabayla Bayburt Kalesi’ne gidelim, orada konuşuruz dedim. zütürdüler tabi. Gece vakti çok ısssızdı. Fiyatı arttırdıkça arttırıyolardı amk.
Zaten içimde tekrardan oluşan kan içme isteğiyle bunlara bir anda saldırdım. Yerden bulduğum şişeyi birisinin kafasına vurarak hallettikten sonra birisinin diğerlerinin hızlıca boynuna birer ısırık atarak etkisiz hale getirdim. Bu ‘kan emicilerinin’ daha fazla para koparmalarına da izin veremezdim. Bizim cildiye doktoruna saldırırken “Sana kanımı helal etmiyorum” dedi. Bende “ Etmezsen etme amk” deyip keyifle kanlarını içtim. En son yerden bulduğum o şişeyi doktorların vücutlarına teker teker saplayıp kanları zebil olmasın diye şişeden lıkır lıkır içtim. Çok rahatlamıştım. Uzun zaman boyunca osbir çekmeyip sonra boşalmak gibi bişeydi bu. -
8.
+8okuyanlar kendini belli etsin de boşa yazmadığımızı bilelim beyler
-
9.
+13iyi, güzel, hoş da bu dıbına koduklarımı burada bırakamam diye düşünüyordum. Ertesi sabah bulduklarında küçücük şehirde bi vampir olduğunu öğrenmeleri beni tehlikeye atardı. Hemen her zaman ki gibi babamı aradım. Her ne kadar bu sefer beni evlatlıktan reddetme imkânı olsa da…
Peder adamlığını bir kez daha gösterip kendisine, anasına, yedi sülalesine(benimkilere söverken otomatikman kendininkilere de sövmüş oldu) söverek kazma kürekle beraber gelip suç ortağım olmayı kabul etti. Onun hayatında bir tek ben vardım. Benim hayatımda bir tek o…
Pederle cesetleri alıp Kop Dağı’nda bulunan bir yaylaya zütürdük. “Peder de daha önce birini mi öldürdü ki nerden biliyo böyle yerleri aq” diye düşündüm. O kan emicileri bir güzel gömdük. Babam bana kızsa da bir nevi rahatlamıştı. Hastalığımı bilen bir tek Erzurum’daki doktorlar vardı. Onlar da tek seferlik parayla susmayı kabul etmişlerdi zaten. Babam bana “Bu tohtorlarla bu ahşam biraber oldunu bilen başka biri yok dimi?” diye sordu. “Yok, baba herkesten gizli” dedim rahatça.
Yorgun argın döndük eve. Ama peder biliyordu bu işin burda bitmeyeceğini. Bu işler başladım mı bitmezdi. -
10.
+131 sene boyunca yaklaşık 40 kişinin kanını emerek öldürmüştüm. Zaten bomboş olan Bayburt sokaklarında birilerini takip edip ıssız olan biyerde öldürüyordum. Pederle cesetleri alıp o doktorları gömdüğüm yere zütürüyorduk her seferinde.
Peder de benim bu durumuma alışmıştı artık. Hatta bikaç tanesini eve atıp öldürdüm. Peder “Ulan milletin oğlu eve kız atar bizimki kanını içeceği kurbanlarını atıyo gibopat bu çoçok gibopat!” Alışmış olmasına rağmen sevmiyordu durumu. Bikaç kez teslim olmamı veya hastaneye yatmamı teklif etmşti. Ama kabul etmedim. Her gün yeni insanların kanlarını tatmak varken hastanede niye acı çekeydim ki!
Bir gece Cumhuriyet Caddesi’nin çıkışındaki bir çayevinde “Tavşankanı çaylar abi gel!” sesini duyunca “kan” sesine kanarak içeri girdim ve kana kana çay içtim. Çay içerken gözüm dışarıda bana uygun insanlar arıyordu. Gözüme bir çocuk çarptı. Canlı kanlı bi çocuktu. Parayı ödeyip hemen takibe başladım. Bir ara sokağa sapınca işte tam şimdi saldırma vakti diyordum içimden. Çocuk bi anda dönüp Chuky gibi suratıyla “Abi ben suri para ver” demesiyle korkudan “Alllllllllaaaaaaaaah” diye bağırarak hemen kaçtım. Ulan en son Suriyeli kanı içtiğimde Kızılay kan çadırına gidip kan dilendim, o zaman deşifre oluyodum amk. Taşak geçtiğimi düşünüp döve döve kovmuşlardı Allah'tan, yoksa ifşa oluyoduk amk.
Bundan böyle kurbanlarımı kızlardan seçmeye karar vermiştim. -
11.
+1418 yaşıma gelmiştim. O zamana kadar 100’e yakın insanın kanına girdim. Kankoliklik çok zordu. 90 küsur kayıp ilanı olduğundan polis önlemlerini arttırmış, Bayburt halkı da daha az sokaklara çıkmaya başlamıştı. Polis bu kadar kayıp insanın olmasına çok şaşırıyordu ve hiçbir iz bulamamışlardı. Bu vaziyette ayda 1 insan falan öldürmeye başladım. Bu da bir kankolik olarak beni zor duruma düşürüyordu.
Çok dikkatli olmaya başlamıştım. Öldürdüklerimin hepsini şehirden uzak yerlerde öldürmek zorundaydım.
Gene ava çıktığım bir gece afet-ül devran bi kız gördüm. Sonunda şöyle boyu boyuma, kanlı canlı bi kadını avlama fırsatını kaçıramazdım. Dedim ben bu kızı yerim, “ıstırırım”.
Bir kan abazası olarak gece vakti kızı gizlice takip etmeye başladım. Tam istediğim gibi şehirden uzaklaşmıştı. Bir telefon görüşmesi yaptı. Bir süre sonra sağa saptı. Sanki benden kaçıyor gibiydi. Rotasını değiştirmiş, hızlıca şehre doğru gidiyodu. 10 dk boyunca uzaktan takip ettikten sonra bir anda ortaya polis arabası çıktı. Hemen önümü kestiler ve “Bizimle karakola geliyosun” çabuk dediler. Polise itiraz edemezdim. Sonuçta benim vampir olduğumu biliyo olamazlardı, tecavüzcü zannediyolardı. Gerçi ikisi de birbirinden beter aq.
Neyse kelepçe bile takmadan beni karakola zütürdüler. Yol boyunca komisere ne diyeceğimi düşündüm. Tecavüzcü mü olduğumu söyleseydiiiim yoksa vampir mi olduğumu? -
12.
+9bugünlük burda ara veriyorum sonra belki devam ederim.
-
-
1.
+1Yaz bin
-
1.
-
13.
+3Alın size yeni part
-
14.
+9Karakola vardığımda sorgu odasında kurbanlık koyun gibi beklemeye başladım. 10 dakika sonra komiser Sedat girdi içeri. Bana ilk önce takip ettiğim kızın babası olduğunu söyledi. Aha dedim bu beni giber. Konuya direk giriş yaptı:
Komiser - Ben+
-Söyle bakalım kızımı niye takip ediyodun.
+Bilmem, kızınızı gördüğümde takip etme isteği uyandı içime.
-Benim de içimde senin ağzını burnunu kırma isteği doğdu şu an. Niye takip ettin söylesene çocuk. Ne yapıcaktın kızıma?
O an hiç bişey yapmayacaktım desem şüphe uyandırabilirdim. Bişey demek zorundaydım. Bir süre bekledikten sonra bir anda “Sevişcektim” deyiverdim. Komiser o an karanlık tarafa geçti. Kollarını sıvadı.
-Komiser olduğumu ve o kızın babası olduğumu bile bile bana “Sevişcektim” diyosun ha.
+Ne diyim komiserim yatırıp gibçektim mi diyim, en kibar şekliyle söyledim.
O son sözü demez olaydım. Duyduğu gibi sağlı sollu girişmeye başladı. Gavura vurur gibi vuruyo şerefsiz. Suratım kan içinde kalmıştı. Arada çaktırmadan ağzımın kenarındaki kanları afiyetle içtim. insanın kendi kanı gibisi yok dıbınakoyim.
Komiser bir süre sonra durdu.
-Tecavüz mü edicektin lan kızıma?
+Yok komserim haşa! Gördüğünüz üzere yakışıklı bi çocuğum, ha gerçi suratımı dağıttınız şu an, neyse ilişki teklif edicektim. Kabul ederse ilişkiye girecektim etmezse o kendi yoluna ben kendi yoluma.
Biraz yumuşasa da eli yumuşamadı. Suratımı dağıttı pekekent. Bikaç kez de gibime tekmeyi geçirdi. Son bir soru daha sordu.
-Şu kaybolan kişilerle alakan var mı?
+Komiserim Bayburt Posta’sında okuduğuma göre kaçırılanların tamdıbına yakını erkek. Erkeklerle de şey yapıcak değiliz töbe töbe…
Bu komisere de ne desem yaranamadım amk. Sabaha kadar dövdü. Sonra peder bey sabahına karakola gelmiş. Komisere yalvarmış, yakarmış. Zaten işlenmiş bi suç da olmadığından dolayı salıverdiler. Eve gidince bi de üstüne pederden dayak yedim. -
15.
+61 gün boyunca aralıksız uyudum. Uyandığımda yine o kan açlığı vardı içimde. Zaten son seferde başarısız olmuştum, bayadır kan içemiyodum.
2-3 gün sonra “kansızlık” baş gösterdi. Dişlerim sivrileşti. Yüzüm yine bembeyaz oldu. Artık dayanamayarak dışarı avlanmaya çıktım. O gün yanıma arabayı da aldım. Her zaman oturduğum tavşan’kanı’ çayları olan çayevinde oturup etrafı gözlemlemeye bana uygun av aramaya başladım. Kimseyi beğenemiyodum. Ta ki o avlayamadığım komserin gızı çayevinin önünden geçene kadar. Bir de bakış atmış olması onun arkasından gitmeme yeterdi.
Bir süre uzaklaşmasını bekledikten sonra arkasından arabayla çıkageldim. “Senden özür dilemek istiyorum” dedim. “Eğer amacın geçen günkü gibi değilse özrünü dinleyebilirim.” dedi. Arabaya binmesini istedim. Bindi ve onu Bayburt Kalesi’ne zütürdüm. Kalede manzarayı izlerken tanıştık, konuştuk. Onunla çok iyi zaman geçiriyoduk. Babasıyla yaşadıklarımı anlattığımda çok güldü hatta. ismi Aslı’ydı.
Onunla yakınlaşmış olmam nedeniyle ona bir türlü saldıramıyodum. Hiç bi kurbanımı öldürmek onu öldürmek kadar zor olamazdı. içimdeki kan açlığı, cinsel açlığa dönüştü.
Bir süre sonra Aslı’nın kanını içme isteği gene yerleşti içime. O an onun boynuna atılıp ısırmayı planlıyoken, bi anda dudağıma atılıp öpmeye başladı. Bir süre sonra Aslı’yı arabayla evime zütürdüm. -
16.
+5Gece yarısı kapıyı çaldık. Peder kapıyı açtığı gibi öpüşerek içeri daldık. . Peder daha önce demiş olduğu “Ulan milletin oğlu eve kız atar bizimki kanını içeceği kurbanlarını atıyo gibopat bu çoçok gibopat!” sözünün sonuçlarına katlanacaktı. Biz odama geçerken “Ulan en azından bunu öldürüp getirmedi, buna da şükür” dedi. Gece boyu Aslı’yla ilişkiye girdim. Her türlü fanteziyi denedim.
Bir süre sonra pederin “Ulan yavaş yapın be ayıp” sesleri de kesilmişti. Biz de ilişki sonu rahatlığıyla uykuya daldık. Ya da daldım bilmiyorum.
Sabah mutlu bi şekilde uyandım. Hemen başımı kenara çevirdim. Filmlerdeki gibi kızın sırtından öperek uyandıracaktım. Sırtından öptüm, omzundan öptüm yok. Boynundan öpecektim ki boynundaki yarayı gördüm. Yara diğerlerininki kadar büyük değildi ama ısırmıştım. “ Yok yok yok, bu rüya amk böyle şey mi olur” diye tokatlamaya başladım kendimi. Ama nafile, rüya değildi. Aslının da kanına girmiştim. Ama hiç bişey hatırlamıyodum. “Laaaaaaaaaaaaan” diye bağırdım o an. Peder de uyanıp odama geldi. “Öldürdün mü lan kızı dıbına kodum salağı, lan güzelim kız yazık be” dedikten sonra benle beraber sinirden ağlamaya başladı.
Sabahın köründe nasıl zütürüp gömecez diye düşünmeye başladık. Peder “gibtirgit şu mutfaktaki kullanmadığımız halıyı getir” dedi. Aslı’yı halıya sarıp arabaya zütürdük. Ordan da her zamanki yere! -
17.
+5Aslı’yı yaylaya zütürüp ağaya sızlaya gömdük. Yanında kanıt olarak kullanılabilecek her şeyi orada yaktık. Ama ne olursa olsun bundan sonra taku yemiştim. Komiser kızından haber alamayınca ilk olarak benim yanıma gelecekti.
Derim iyice yanmıştı güneşten. Eve gidince ilk işimiz etrafı iyice temizlemekti. Daha sonra ilaçları kullandım. Artık uzun bi süre gözlerden uzak olmak zorundaydık.
Ertesi gün beklediğimiz gibi polisler beni almaya geldi. Bu sefer kayıp vakası olduğundan dolayı üniversitenin yanındaki Emniyet Müdürlüğü’ne zütürüldüm. Benle beraber bikaç kişi daha vardı. Normalde Aslı’nın babasının görevi olmadığı halde kendi kızı olduğundan dolayı beni sorguya o almıştı. Bu sefer beni hiç dinlemeden “Naptın laaan kızımaaaa” diyerek direk saldırdı. Geçenki sorgudan daha acımasızca dövüyodu. Babamı da başka bi odada sorguya almışlardı. 2 buçuk saat boyunca komiserden dayak yedim. Kızı öldürmüş olmanın vicdan azabını taşıyarak ağlıyodum. Komiser dayaktan ağlıyorum zannediyodu tabi ki. Bir tek ağlayarak “Ben yapmadım” diyebiliyodum.
Bir süre sonra içeri başka bir polis girdi. Başı yere bakarak “ Sedat komiserim bi görgü tanığı Mustafa adında daha önce taciz suçundan sabıkalı bi çocuğu gece yarısı bi kızın peşinden giderken görmüş. Bizimkiler de yakalayıp getirmişler. Mustafa o gece sarhoş olduğunu ve uyuşturucu aldığını kızı öldürdüğünü sonra da yaktığını itiraf etti.” Komiser bir anda ağlamaya başladı. “Benim kızım mı?” dedi. Polis “Dediği yere gittiğimizde herhangi bi cesetle veya külle karşılaşmadık komiserim.”
Komiser çok kötü bi haldeydi. “Ulan yıllardır cinayet işlenmemiş şehirde bula bula benim kızımı mı buldunuuuz” diyerek ağlamaya başladı. Ona göre garip olan buydu. Bana göre ise bi kızı öldürüp yaktığını söyleyen Mustafa garipti. -
18.
+2amk bu devam et rez falan yazanlar nerde.
-
-
1.
+1Devam et tontişim
-
1.
-
19.
+6Bi süre sonra Mustafa tutuklanırken ben de serbest kaldım. Ama gerçek er ya da geç ortaya çıkabilirdi. Peder de salındıktan sonra hemen eve gittik. Peder “Sakın bi daha birisini öldürme zaten sıkıntıdayız kanına korum” dedi. Ama bildiğim tek şey bundan vazgeçemeyeceğimdi. Aslı’yı bile öldürmüştüm amk.
1 ay sonra kan emiciliğe yeniden başlamıştım. 2 yıl boyunca 50 küsur insanın daha kanına girmiştim. 20 yaşına kadar 150’den fazla insan öldürdüm. En son öldürdüğüm kişiyi yaylaya gömmeye gittiğimiz zaman Aslı’nın olduğu yere bakmak istedim. Öldürdüğümüz adamı gömdükten sonra mezarını açtık. Gömdüğümüz yer hala aklımdaydı. Bulamam diye derine de gömmemiştim, hiç kazmadan elimi atsam cesedine değerdim. Yine de aldım elime kazmayı.
Kazdım, kazdım, kazdım. Ceset yoktu! Pederle beraber küfürleşmeye başladık. Yoksa cesedi bulmuşlar mıydı? Polis tüm yaptıklarımızı biliyomuydu? Peder “Lan gerizekalı bulmuş olsalar şu an buraya adam gömmeye gelemezdik” diyince bi nebze rahatlamıştık ama yine de Aslı’nın cesedinin yerinde olmaması ilginçti. -
20.
+7Eve gittiğimizde ceset gömmenin yorgunluğuyla uyuya kaldık. 2 günü evde pederle demlenerek geçirdik. Pederi kana başlatmıştım. Geceleri pederle depo yaptığımız kanlardan içiyoduk. Gerçi o sadece kendi kan grubunu içebiliyodu. Adamların kimliğine bakıp kan grubunu belirlemiş A B 0 diye torbalara ayırmıştık.
Demlenerek geçirdiğimiz o 2 günün sonunda gördüğümüz gazete haberiyle bir kez daha sarsıldık.
Bayburt’ta vampir korkusu
‘’Bayburt’ta şehir dışındaki bir yaylada hazine arayan bir adam, kazı yaptığı yerde gömülü cesetler olduğunu fark edince polis ekiplerine haber verdi. Yapılan kazılarda daha önce kayıp ilanı verilmiş 158 kişinin ve ek olarak 4 kişinin daha cesedine ulaşıldı. Cesetlerden en eskisinin 5 yıl önce öldürülüp gömülmüş olduğu ve kurbanların kanları emilerek öldürüldüğü tespit edildi. 10 yıldır sadece 1 cinayet işlenmiş olan Bayburt’ta, kanları emilmiş 162 tane cesedin bulunması infial yarattı. Şehirde vampir korkusu başladı.’’
Cesetler bulununca taku yedim diye düşündüm. Ulan zaten küçücük Bayburt’ta nüfus bitmesin diye ayda 2-3 tane adam öldürüyordum şimdi işim iyice zorlaşacak dıbına koyim.
5 yıl önce başlayan bu vampirlik hastalığı beni çok yıpratmıştı. Artık kendimi öldürsem mi veya teslim olsam mı diye düşünmeye başladım.
Peder “Dur dıbınakoyim buraya kadar geldik vazgeçmek yok. Pasaportumuz da var zaten, yurtdışına kaçarız sıkıntı yapma” dedi. Arık toparlanma vaktiydi. Bir an önce Bayburt’tan kaçıp gitmemiz gerekiyodu.
O akşam Bayburt Kalesi’ne pederle son kez çıkmıştık. Bayburt’un manzarasına bakarken gözlerim doldu. Kendimi tutamayıp “Baaybuuuurt, sen mi büyüksün ben mi ,yenecem seni Baybuuurt” diye bağırdım. Peder kafama yapıştırdı. “Ulan dıbınakodum salağı istanbul mu zannettin burayı, Bayburt lan bura. “
Eve gitmeden önce markete bazı şeyler almaya girdik. içerde 2 tane kasiyer vardı sadece. Televizyon izliyolardı. Bir anda televizyondan gelen sesle beraber apışıp kaldık.
“Evet sayın seyirciler, polis ekipleri Erzurum emniyetinin de yardımıyla nam-ı diğer Bayburt Vampiri’ni buldu. Polis ekipleri, Bayburt halkından resimdeki kişinin görülmesi halinde en kısa zamanda kendilerine haber vermelerini istedi”