1. 1.
    +1
    senin allahın yok mu lan
    ···
  2. 2.
    +1
    http://inciswf.com/1296317785.swf
    ···
  3. 3.
    +1
    okursam nickinle gel zütümü gib !
    ···
  4. 4.
    +1
    biri sönmez reyizi koysun
    ···
  5. 5.
    +1
    özet: bi kitap okuyup azmış, bizi de azdırmaya çalışıyor.
    ···
  6. 6.
    +1
    ananın amı sabah sabah
    ···
  7. 7.
    +1
    böhöyyyyyyyyyyy
    bunu kim okuyacak dıbını gibtiğim
    ···
  8. 8.
    +1
    @5 senin için http://inciswf.com/1293985576.swf
    ···
  9. 9.
    0
    @1 ekşiden çalmış beyler, ekşide montmare skini isimli yazarın yazısı bu
    ···
  10. 10.
    0
    bunu okuyan adam harvarda prof oldu
    ···
  11. 11.
    0
    okuyanı gibiyim
    ···
  12. 12.
    +1 -1
    fransızcanın çıplak dudaklarla bir kez daha buluşması, creme chantilly... montmartre'de rastladığım bir keşiş demişti bana; "bildiklerini anlat ama sevişmeye kalkma, çok sevişmek çok sevdiğini göstermez, çok sevmek de çok sevişmeyi gerektirmez.". akıl dolu, pembe meme uçlu olduğunu düşündüğüm bilge bir insandı. şimdi onun hatıralarıyla süslenen bu günde size başımdan geçen bu hikayeyi anlatmak istiyorum. daha önce başka bir platformda anlatmıştım, heyhat sizin neyiniz ekgib? göğüs uçlarınızın hala sertleşmemiş olması dışında.

    ne istediğini bilen, na-ervah bir bünyedir. izninizle anlatayım azizim;

    arkadaşlarımla çıktığım bir tatilin ortasındaydım. tatil yerimiz muğla'ydı. güneşin içine yeni girilmiş bir vajina gibi tenleri yaktığı günün öğle saatleriydi, yine bir fransız icadı olan şemsiyenin altında huzur bulmuştuk. şezlongların kenarlarını okşuyordum, kısacası fransızca kelimelerle çevrilmişti her bir yanım. arkadaşım öğle uykusundaydı. dalgaların çıkardığı nahoş ve bir o kadarda özgürlük dolu sesler, küçük çocukların oyun sesleriyle birleşiyordu. turist nüfusunun yoğun olduğu ölüdeniz'deydik.

    uzandığım yerden çevremdeki ingilizlerin british aksanıyla konuşmalarını dinliyordum. kanatları renkli bir kuşun, narin ezgileri gibi fışkırıyordu dudaklarından en büyük rakiplerimizin, en aksanlı dili. bu kuş şakımalarını "çipetpetpet" edasıyla kulakları tırmalayan bir türk kızının feryadı böldü. "deve güreşi yapsak ya la" diye bağırıyordu yanındaki arkadaşlarına. yirmili yaşlarında, aile baskısının yanında poposunun güzel olmayışı gerekçesiyle g-string bikini giymemiş ham ervah bir kız. sesin sahibine doğru bakışlarımı netleştirdiğimde farkettim durumun vehametini. yumruk yaptığı elini suyun yüzeyinde gezdirerek sıkıp sıkıp bırakıyor, türk işi denizde su fışkırtma hareketini yapıyordu. bir kez daha devirdim bakışlarımı kenarda kitap okuyan ingiliz kızlara. ve onların yanındaki üstsüz güneşlenen güzel vatanımın fransız kızlarına.

    özgürlük kadar dik göğüsleri ve üzerinde biriken ter damlacıklarının mercek etkisiydi düşlerimi orgazm eden. spor yaptıkları her hallerinden belli olan şekilli bacaklarıydı uyumak istediğim yerler. penisimin kafasına çarpan bir voleybol topuyla irkildim. ani bir refleksle penisimin nabzını kontrol ettim, en üstteki damarın kalın oluşu işimi kolaylaştırmıştı. küçük bir çarpma vakasıydı. az önce su fışkırtan kızdı topun sahibi. "özür dilerim bayım!" diye bağırarak gelmişti yanıma. tekpisiz duruşum ve fransız yüz hatlarım onda yabancı olduğum izlenimini kolayca yaratmış olacak; "oh im so sorry, i was checking your booty then i misplaced my shot throgh your monster sized penis" dedi ürkek bakışlar eşliğinde. gülümsememe engel olamamıştım. "önemli degil tügk kızı" diyebildim gülümsememden vakit bulduğum vajinasal anlarda. bu sıcak tavrımdan etkilenmiş olacak; "siz de oynamak ister misiniz kaslı bayım?" diye sordu. bakışlarını bicepslerimin üzerindeki damarlara devirerek dudağını ısırdı. "teşekküg edegim" ile yanıtladım nazik sorusunu. düşürdüğü omuzlarıyla denize geri döndü, kalçasını en salladığı anlarda...

    ve gece olduğunda bugün plajda tanıştığım ingiliz kızlarla buluşma yerimize doğru gidiyordum. beatles ve türevleri çalan bir pub'da buluşacaktık. tarafsız bir bölge sayılamazdı heyhat bizim de penisimiz vardı, bir şekilde durumu eşitlemek gerekiyordu. pub'a vardığımda gördüm bronzlaşmış tenlerinin bar ışıklarıyla yaptığı dansı. ellie'nin giydiği beyaz elbisesi teniyle tezat oluşturuyor, diş telleri bu gece dişlerimizin birbirine çarpacağını haber veriyordu. arkasından sarılarak selamladım. penisimin de birazcık poposuna değmesine izin vermiştim, böylece mesajı alacaktı. gülümseyerek tuttu karnına doladığım ellerini. havaya bir öpücük kondurarak davet etti yanındaki tabureye.

    ingilizlerle yaşadığımız süveyş krizini tartışıyorduk ellie'yle. genel kültürü meme çeperi kadar geniş bir kızdı. tartışmanın en yoğun olduğu sırada gördüm karşıdakini. eline lolipop almış hunhar bir kız. lolipopu gırtlağının derinliklerine sokuyor, çıkardığı sırada 'tıpa açılması' sesi çıkarıyor ve lolipopun ucuna dil darbeleri atıyordu. ah... hatırladım! bu sahilde gördüğüm kızdan başkası değildi. şimdi ise karşımda durmuş vodka enerji bardağına daldırıp daldırıp çıkardığı lolipopu göğüslerine sürüyordu. bu kadınlar neden hayırdan anlamıyordu?

    bir kez daha bakışlarımı o yöne çevirmemecesine öptüm ellie'yi boynundan. şah damarının en tatlı yeriydi, öptüğüm. biraz daha sohbet ettikten sonra teslim etmiştik bedenlerimizi alkolün sevişken etkisine. bu gece ciksin dibine vuracaktık. en azından cargo şortumun dışına taşmış bacak kaslarımda gezdirdiği eli bunu belli ediyordu. iznini isteyerek ayrıldım yanından lavabo için. penisimden ayrılan vodka ve viskinin yakıcı etkisiyle titriyordum. popomu kaşıdım çişim bittikten sonra. ilginç bir ürperme hissi vermişti, titreyerek irkildim bir kez daha. ellerimi vajina suyu kadar ılık suda ıslayarak dışarı çıktım.

    dışarı çıktığımda karşıladı bir çift göz beni. aşağılara indiğimde görüyordum şekilli göğüslerin sızan disko ışığıyla dans edişini. göğüs kaslarımdan bastırarak içeri sokmaya çalıştı beni karşımdaki. istediğini yapmasına izin verdim. lavabonun ışığıyla daha da belirginleşmişti silüeti. karşımdaki kız, denizdeki ve en son lolipopunu yalayan kızdan başkası değildi. düşüncelerimi bir "fıııııısssssst" böldü. büyük bir beyazlık kapladı görüş alanımı. alkolün bana verdiği görüş yetkisine dayanarak söylüyordum ki bu bir krem şantiydi. "hepsi bitecek" diyordu bir bacağını lavaboya kaldırmış, vajinasını ortaya çıkarmış bu kız. göğüslerine sürdüğü krem şantiyi elleriyle sıyırarak vajinasına taşıdı. artık vajinası ve göğüsleri bembeyazdı. yalnız ton farkı vardı. ton farkı için de fransız spermlerim iş görürdü.

    şortumdan çıkmaya çalışan penisimi yatıştırır dokunuşlarla elledi bacak aramı. "seni istiyorum fransız erkeği" diyordu bir yandan da. sanırım o da alkolün etkisindeydi. artık poposunu el yıkanan evyeye dayamış, iki bacağı havadaydı. bacaklarını daha da açarak önüme bıraktı ıslak ve krem şantili vajinasını. "hadi" dedi, gözlerini kısarak ve zevk ile derin bir nefes vererek. henüz dokunmamıştım ama bakışlarım ve şortumdan taşan penisim bile onu eğlendirmeye yetiyordu. ve sonrasında sakallarıma bulaşan krem şanti, ıslak vajina tadı ve ellerimle çevirdiğim bir çift göğüs ucuydu geceye dair anılarımı süsleyen. penisimi güç tasarrufu konumuna getirerek ellie için de bir parça bırakmak istedim. gerçi ıslak vajinaya girdiğimde bunun pek bir anlamı yoktu. bu nemli gecede, fransızların icadıyla, fransız tohumlarımı saçıyordum; artık nereye gelirse...

    au revoir!
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    bunu okuyanı gibsinler, üstüne krem şanti sıksınlar
    ···
  14. 14.
    0
    günahhhhhh
    ···
  15. 15.
    0
    ahahaha sönmez reyizi koyanlara bastım şukuyu amk
    ···