1. 1.
    +5 -3
    Baştan söyliyem, konuyu "atatürkü sevmiyor" a getirmeyin sadece vahdettinin hain olmadığını kanıtlayacağım

    Türk Milletinin adeta ölüm fermanı olan mondrostan başlıyalım. Mondros imzalanmadan önce ingilizler yurdu hızla işgal etmeye başladı. işgal edilen yerde katliamlar yapıyorlardı. Antlaşmaya mecburdu. Bunun üzerine mondrosu imzaladık ama mondrosu willson prensiplerine uyulacağını sandığımız için imzaladık. Daha sonra yurt hızla işgal edilmeye başlandı. istanbul hükümetide ingilizlerin denetimi altındaydı ve antlaşmaya aykırı en ufak bir emir verildiğinde devlet yıkılacaktı. Daha sonra Vahdettin m.kemali anadoluya yolladı. Aslında görünüşteki emir verme sebebi halkın ayaklanmasını durdurmaktı çünkü devlet ingilizlerin gözetimi altındaydı ama asıl sebeb milli mücadeleyi başlatmaktı. Bunun için vahdettin m.kemalin cebine gizli bir ferman koydu. Fermanda tüm kuvayimilliye birliklerinin birleştirilmesi ve düzenli ordu kurulup bu orduya alınmaları yazıyordu. Antlaşma sebebiyle terhis edilen ordununda bu düzenli orduya katılması emrediliyordu. m.kemal samsuna vardığında cebindeki fermanı yetkililere gösterdi. Din adamları dahil halkı ateşlemekte görevliydi. Tabii kide din adamları fermanda verilen emiri ekgibsiz yerine getirmeye çabaladılar. Halkı sadece m.kemal ayaklandırmamıştır. Birazcıkda imamların hutbelerine göz atalım :

    bir imamın hutbesi şöyledir :
    "Düşmanın istilası altında bulunan topraklarda cuma namazı kılmak caiz değildir. Cuma namazının kılınacağı zamanda dahil düşmana karşı koymak farzı ayndır"

    başka bir imamda şöyle hutbe verir :
    "Düşmana karşı koymak farzı ayndır. Elinizde silah olmasa bile düşman askeri gördüğünüzde yerden 3 taş alıp düşman askerine fırlatmak zorundasınız"

    Bu hutbeler halkı iyice ateşlemiştir ve herkes düşmanı yurttan atmak için çalışmaya başlamıştır. Kahraman Türk halkı vahdettinin verdiği emirle düşmanı yurttan atmıştır. Vahdettin düşmanın yurttan kesin olarak atıldığını duyar duymaz abdest alıp şükür namazına durmuştur. Fakat m.kemal güçleri ele geçirdikten sonra vahdettinin sürgüne yolladı ve mebde "vahdettin haindi" "kaçtı" diye öğretilmesini emretmiştir. Zaten mantık hatasına bakın : Gerçektende bu mücadeleyi vahdettin başlatmayıp hain olsaydı vatanın heryerinde emri yokmu? Bulduğu yerde astırırdı. Hadi odamı olmadı ingilizlere söyle bulurlardı.

    Üstteki bilgilerin hepsi mustafa armağanın eserlerinden ve necip fazıl kısakürekten alıntıdır hepsi belgelerle kanıtlanmıştır belgelere kendiniz bakacaksanız buyrun aşağıdaki siteden araştırın.

    http://www.belgenet.com

    edit : Vahdettin sürgün edildikten sonra sefalet içinde yaşamıştır istese hazineden para alıp zütürürdü ama devletin ihtiyacı olur diye almadı sadece yanında okumak için kur'an-ı kerim aldı. Giderkende şunu dedi "Saltanat,hilafet gitmiş ne çıkar, vatan kurtuldu ya".
    edit 2 : yorum atan bazı kişiler istanbul hükümetinin yaptığı hataları vahdettine yüklemiş tamam vahdettinde istanbul hükümetindeydi ama hükümetin 2. adamı olan damat ferit paşa ingiliz köpeğiydi ve yürürlük yetkisi vardı yürürlüğe koyduktan sonra vahdettin müdahale etse ingilizler devleti yıkardı. Bir arkadaş sevr antlaşmasından bahsetmiş evet sevr kabul edildi ama vahdettinin altta imzası yoktu sadece meclis imzaladı ve sevr yürürlüğe girmedi girseydi zaten tbmm olmazdı.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +2 -2
    kardeş sen ne anlatıyosun. bu belgeleri, görmek istemeyen adamın gözüne soksan da görmez. görmek istemez. istediğin kadar vahdettin hain değildi de. bu osmanlı düşmanı huur çocukları ne kadar desen de anlamazlar. zaten son yılların modası oldu atalarımızı inkar etmek; düşünmeden, araştırmadan şanlı tarihimize çamur atmak.

    not: aslını inkar eden en adi huur çocuğudur
    ···
  3. 3.
    +1
    Amerika Cemahir-i Müttefikiye Reisi Mösyo Coolidge Cenablarına

    Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı biliyorsunuz. Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum.

    Bu süresiz uzaklaşmanın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet makamından vazgeçtiğim anldıbına gelmeyeceği açıktır. Ankara meclisi gibi bir isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını bildiririm.

    Şöyle ki;

    islam Hilafetinin Osmanlı Saltanıtından soyutlanması ve ayrılması ve Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk Türk kavminin yetki alanı içinde değildir.

    Bu ancak tüm islam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir evrensel sorundur.

    islam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar herhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkumdur.

    Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda islam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır.

    Ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.

    Hanedanımın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafindan kabul edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız kararları hanedanım bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar mahiyettedir.

    Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafindan olanaklar ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek yoktur.

    Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.

    13 Mart 1924

    Mehmed Vahideddin

    topraklarımızı parça parça yunanlılara, ermenilere, araplara taksim eden amerikadan kendi kişisel çıkarı için, malı mülkü için yardım dileniyor... memleketten kaçmış kurtuluş savaşını yapanları amerikaya şikayet ediyor...

    hain değilmiş ...

    bi gibtirin gidin amk...

    http://tarih-pekmez.blogs...kan-baskanna-mektubu.html
    ···
  4. 4.
    +1
    @1 hayırdır amk osmanoğullarıyla akrabaığın mı var? Adamlar yönettiler belli başlı şeyleri yerine getiremediler ellerine aldılar bize yüklece miktarda borç bırakıp gibtir olup Fransaya yerleştiler.

    Bunları geçtim amk diyelim ki Vahdettini halk kahramanı yaptın eeee dıbınakodumu işşizliği mi çözdün ülkeyi düzlüğe mi çıkardın ,sanayi hamlesi mi yaptın, eğitim sistemni mi düzelttin yarram çccuğuna vahdettin masalları mı anlatacan sürünürken geçmişi düşenerek otuzbir mi çekecek hayatı haaa huurocçuğu gibim vahdettini gelmişi geçmişi... Geleceğe kafa yor bir işe yara amk şimdi gibtir git gözüm görmesin
    ···
  5. 5.
    0
    ayrıca amasya gelenlgesinin 2.maddesine dikkat çekerim;

    --spoiler--
    2- istanbul hükumeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.
    --spoiler--

    getirmemektedir demiyor... getirememektedir diyor..
    ···
  6. 6.
    0
    39 danmat ferid kimin damadı
    damat feridi hükjümet kurmakla kim görevlendirdi
    ···
  7. 7.
    0
    @41 evet temsil heyeti geldi ama temsil heyetinden zaten ingilizler haberdar idi tabiikide onları ciddiye almayacak zaten sık sık oraya haber gönderiyordu istersen 2. abdulhamit zamanında kurulan gizli işgal teşkilatını araştır bu teşkilat vasıtasıyla mücadeleyi vahdettin yönetiyordu.
    ···
  8. 8.
    0
    okumadım ama benim bildiğim mustafa kemal'in anadoluya gitmesi için cebine altın veren kişi vahdettinmiş...
    ···
  9. 9.
    0
    @1 haklı
    ···
  10. 10.
    0
    ne olmuş lan
    var mı özet verecek

    ulan be kazmalar vahdettin kim ? padişah değil mi? padişah
    peki o zaman yavuz ne ? kanuni ne ? fatih ne ? vahdettin yerinde bunlardan biri olsa nasıl olurdu acaba
    dıbına soktuklarım hasta etmeyin lan adamı , salak salak yazılar bilmem neler şunlara bak fındık kadar beyinleri yok lan
    ciddi ciddi yazı yazdırıyonuz lan ban huur çocukları
    ···
  11. 11.
    0
    @1 bu konuda çok şey biliyodum ama hiçbiri aklımda değil şu an. ama bigün ağzının payını vermek için geri döncem
    ···
  12. 12.
    0
    38 biraz da yakup kadri yada kemal tahir oku. Mehmet akifin en yakını mithat cemal oku. Halk savaştan bıkmış. Gazi bu halkı Türk_Kürt_Çerkez birleştirmiş.M.ARMAĞAN'ı Fettullah gülen cemaati hariç hiçbir bilimsel kaynak ve makalede göremessin. imamlara gelince. Onlarda bu ülkenin evlatlarıydı ve adam olanları Büyük kurtarıcının arkasında saf tuttular.
    ···
  13. 13.
    0
    Ülkenin içinde bulunduğu duruma ve kurtuluş yollarına ilişkin görüşleri olan Mustafa Kemal Paşa, tedavi gördüğü Viyana dönüşünde (2 Ağustos 1917) yeni padişahtan görüşme talebinde bulundu.

    Görüşme, Harp Okulu’ndan hocası da olan Naci Paşa kılavuzluğunda 5 Ağustos’ta gerçekleşti. Mustafa Kemal, padişaha son derece önemli bir dönemde tahta geçtiğini hatırlatarak şunu söyledi:

    - Seyahatimiz esnasında bütün fikirlerimi çok açık dille söylemiştim. Bu dakikada aynı tarzda görüşmeme müsaade buyrulur mu?

    Aldığı cevap kısa ve net idi:

    - Hay hay

    Bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa, hükümdardan hemen başkumandanlığı bizzat üstlenmesini, orduya sahip ve hakim olmasını istedi. Ancak doğru kararların bundan sonra alınabileceğini söyledi.

    ikinci görüşme, birinci görüşmeden sadece birkaç gün sonra 9 Ağustos’ta oldu. Bu kez talep saraydan geldi. Vahdettin, Mustafa Kemal’i izzet Paşa ile birlikte kabul etti. Mustafa Kemal Paşa’ya göre bu “neticesiz bir görüşme” idi.

    Üçüncü görüşme, bir ayı biraz geçtikten sonra Mustafa Kemal’in iisteği üzerine gerçekleşti. Bu görüşmede padişah, istanbul halkının doyurulmasının önceliğinden söz etti.

    16 Ağustos’taki dördüncü görüşme ise Mustafa Kemal’in isteği dışında gerçekleşti. Aralarında Enver Paşa’nın da bulunduğu askeri erkan ile sohbet sırasında padişahın kendisini beklediği haberi geldi. Kabul, Dolmabahçe’deki Valide Camii’nin mahfilinde Cuma selamlığı sırasında oldu.

    Huzurda iki Alman generalinin bulunduğunu öğrenen Mustafa Kemal, onlar çıktıktan sonra görüşmek istediğini dile getirdi ise de kabul görmedi. Alman generallerinin bulunduğu sırada görüşmenin gerçekleşmesi gerektiği kendisine bildirildi.

    Vahdettin, Alman generallere Mustafa Kemal Paşa’yı, “Çok takdir ettiğim ve güvendiğim bir kumandan” diyerek takdim etti. Sonrasında şöyle dedi:

    - Sizi Suriye’ye kumandan tayin ettim. Oradaki durum önem kazanmış. Sizden talebim, oraları düşman eline geçirmeyeceksiniz.

    Ancak, bu duydukları hoşuna gitmedi. Çıkışta Enver Paşa’yı mütebessim görünce, bu atamanın altında onun parmağı olduğunu düşündü ve şöyle çıkıştı:

    - Bravo tebrik ederim, muvaffak oldunuz. Beni oraya göndermekle güzel bir intikam alıyorsunuz. Görenek dışı bir şey yaptınız. Bizzat Padişah’a bana emir verdirdiniz.

    Daha sonra Mustafa Kemal Paşa, değişik vesilelerle padişaha görüşlerini iletti. Neler yapılması gerektiğini anlattı, izzet Paşa’nın yeniden sadrazamlığa getirilmesini, kendisinin Harbiye Nezareti’ne (Savunma Bakanlığı) atanması talebinde bulundu.

    Mustafa Kemal Paşa, Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almaması için bizzat Meclis-i Mebusan’a gedirek kulisler yaptı. Gruplar halinde milletvekilleri ile görüştü. Kendi lehlerine bir sonuç beklerken, kabine 19 Kasım'da büyük bir farkla güvenoyu aldı.

    Enver Paşa ve Cemal Paşa

    Büyük bir öfke ve hayal kırıklığı ile evine dönen M. Kemal Paşa, telefonla Yıldız Sarayını aradı ve padişah ile görüşmek istediğini iletti. M. Kemal, “hemen” görüşmek istiyordu, randevu 22 Kasım'a Cuma gününe verildi.

    Cuma selamlığı sonrasında yapılan beşinci görüşme, Mustafa Kemal’e göre süre olarak “çok uzun”, içerik olarak “kısa” idi. Sultan Vahdettin hemen söze başladı:

    - Ordunun kumandan ve subayları eminim ki seni çok severler. Onlardan bana bir fenalık gelmeyeceğine bir teminat verir misin?

    - Ordunun aleyhinizde bir harekete giriştiğine dair bilgi ve hisleriniz mi var, efendim?

    - Ordu kumandanları ve subaylarının Zat-ı Şahanenizle karşı karşıya gelmesi için bir sebep olabileceğini zannetmiyorum. Onun için, hiçbir kötülük gelmeyeceği noktasında bana güvenin.

    - Yalnız bugünden bahsetmiyorum, bugünden ve yarından…

    Görüşmenin sonunda padişah tekrar:

    - Siz akıllı bir kumandansınız, arkadaşlarınızı aydınlatıp yatıştıracağınızdan eminim.

    M. Kemal, ümitsiz ve üzgün bir şekilde huzurdan ayrıldı.

    Son görüşme M. Kemal’in Dokuzuncu Ordu Müfettişliği görevine atanmasından sonra yola çıkmadan önce yapıldı.

    Görevlendirmenin kapsdıbını M. Kemal, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye ikinci Reisi (Genelkurmay ikinci Başkanı) Diyarbakırlı Kazım Paşa ile birlikte yaptı. Gerektiğinde doğrudan “Sadrazam Paşa ile görüşebilir” şerhi düşüldü. Gösterilen neden “Samsun çevresinde Türkler’in Rumlar’a saldırılarının önüne geçilmesi”ni sağlamaktı.

    Yapılan yetkilendirmenin sınırı ise geniş tutuldu. Üçüncü ve dört fırkalı olan Onbeşinci Kolordu müfettişlik emrine verildi. “Tarih Vegibaları” dergisinde yer alan belgeye göre, müfettişlik bölgesi Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Erzincan, Samsun civarı olarak belirlendi. Dahası, Bu görevlendirmeye sınırı olan Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu da gerektiğinde kendisine bağlanacaktı.

    Burada araya girip bir soruyu akıllara getirmek istiyorum. Samsun çevresindeki "bir grup çapulcu”yu bastırmak için bu kadar geniş yetkilendirmeye gerek var mıydı dersiniz?

    Her ne ise…

    M. Kemal, Samsun’a hareketinden önce bir kez daha (aynı zamanda son defa) huzura kabul edildi. Davet bizzat padişah tarafından yapıldı. Görüşme Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda gerçekleşti. M. Kemal’in ifadesiyle, “adeta diz dize denecek kadar yakın” oturularak yapılan bir kabul idi bu.

    Boğaz’dan Yıldız Sarayı’na doğru dönmüş işgal güçlerinin topları altında gerçekleşen görüşmeyi M. Kemal Paşa şöyle anlatıyor:

    - Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. “Paşa Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir."

    M. Kemal, konuşmanın devdıbını şöyle anlatıyor:

    - “Bunları unutun!” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurarabilirsin!”

    Bunun üzerine şu cevabı verir:

    - Merak buyurmayınız efendim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an bile unutmayacağım.

    Artık bir daha birbirini hiç görmeyecek şekilde yolları ayrılacak olan iki ismin görüşmesi böyle bitti. Huzurdan ayrılırken, Padişah’ın son sözleri şu oldu:

    - Muvaffak ol!

    Kabulden çıktığında Naci Paşa, elinde bir küçük kutu uzattı. “Zat-ı Şahane’nin ufak bir hatırası” dedi. Kapağının üzerine Vahidettin isminin baş harfleri işlenmiş bir saat idi bu.

    Paylaştığım bütün bu bilgileri “muhalifler” yazmıyor. Atatürk’ün hatıralarını bizzat kaleme alan Falih Rıfkı yazıyor. Tarihini ve günlerini yukarıda yazdım. isteyen, biraz da Osmanlıcası olan açıp bakabilir.

    Kısmet olursa bir gün de Mustafa Kemal Paşa Samsun'a gizlice mi gitti yoksa daha farklı mı idi. Onu yazmak istiyorum. Resmi tarihçilerin yazdığı değil, yine bizzat Atatürk'ün kendi hatıraları olarak o tarihlerde Hakimiyet-i Milliye'de çıkan yazılardan özetleyerek...

    NOT: Falih Rıfkı Atay, bu hatıralarını 1950'li yıllarda "Atatürk'ün Bana Anlattıkları" adıyla kitaplaştırdı. Pozitif Yayınları, ilgili bölümleri "Mustafa Kemal'in Ağzından Vahidettin" adıyla topladı ve geçtiğimiz yıllarda yayınladı. Bunları daha detaylı bir şekilde bulabilirsiniz.

    ÖNEMLi BÖLGE:

    Boğaz’dan Yıldız Sarayı’na doğru dönmüş işgal güçlerinin topları altında gerçekleşen görüşmeyi M. Kemal Paşa şöyle anlatıyor:

    - Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. “Paşa Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir."

    M. Kemal, konuşmanın devdıbını şöyle anlatıyor:

    - “Bunları unutun!” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurarabilirsin!”

    Bunun üzerine şu cevabı verir:

    - Merak buyurmayınız efendim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an bile unutmayacağım.

    Artık bir daha birbirini hiç görmeyecek şekilde yolları ayrılacak olan iki ismin görüşmesi böyle bitti. Huzurdan ayrılırken, Padişah’ın son sözleri şu oldu:

    - Muvaffak ol!
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    0
    @29 arkadaşın dediği gibi Ankara dan gelen bi temsilci Vahdettin ile konuşmak icin odasına giriyor ve durumu anlatıyor vahdettin ise hic tepki vermeden dışarıyı izlemiş yani gibine bile takmamış

    ayrıca biraz araştırırsan vahdettin in ingilizlerin girdiği topraklara kurtuldu gözüyle baktığını anlarsın millet kanını canını seriyor sırf düşmanı topraklarından atmak icin vahdettin ise ingilizlerin girdiği yerlere kurtuldu diyo vay amk

    ayrıca vahdettin meb de kaçtı olarak gösteriliyor ama aslında Atatürk onları gibe gibe yolladı neymiş efendım sefil hayatı çekmiş sırf gururu için hazineden hic birşey almadan gitmiş gibtirsin gitsin bak ne güzel oldu bi bakkal için ölüsünü mühürlediler
    ···
  15. 15.
    0
    35 haklısın ama senden ricam küfretmeden. Haklı iken haksız olmayalım. inan bu adamların bu dünyada yatacak yerleri yok. Birgün yahudi lobisinden yahudi hizmet madalyası birgün ingiltere kraliçesinden dizbağı nişanı .yalvarırım HZ muhafazidin veda hutbesini okuyun.
    ···
  16. 16.
    0
    @35 huur çocuğu araştırdınmı hiç o isyanı? Damat ferit paşa ingiliz muhipleri cemiyeti ile işbirliği yaparak o isyanı çıkarttı. Editleri oku o.ç
    ···
  17. 17.
    0
    editleri okuyun
    yazılarımda yazanların sadece %7 si falan mustafa armağandan alıntıdır abartmayın adamı bende sevmiyorum sadece kanıtlanmış kısmını koydum.
    ···
  18. 18.
    0
    @48 damat ferit vahdettinin kardeşinin damadıydı ve kardeşi görevlendirmiştir.
    ···
  19. 19.
    0
    okuyanın zütüne gibsinler
    ···
  20. 20.
    0
    vahdettin hain diye sürülmedi ki sadece saltanat yanlıları için bir umut kalmasın diye hanedan üyeleri sürüldü
    ···