/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +4
    Şafak vaktinde ufukta Sungetche'yi gördük gruptaki umutsuzluk ve yorgunluk birden yerini neşeye bıraktı kale kapısında yerli halk ve Brula Noyan bizi şamanlarla birlikte güzel ve dini bir törenle karşıladı. Aylar sonra mideme pastırmadan başka birşey inmesinin mutluluğu vardı yüzümde çok geçmeden uykuya daldım...
    ···
  2. 27.
    +4
    Sabaha karşı aşırı erken vakitlerde uyandık ve bu kez omzumuzda kürkler ve postlarla yeniden yollara koyulduk artık Vaegir sınırları içindeydik artık herşey daha tehlikeliydi bizim için... Artık savaş zekasından yoksun haydutlar yerine eğitimli devriyelerle karşılaşacaktık...
    ···
  3. 28.
    +4
    Kar fırtınasında örgülü saçlarım kafamdaki kalpağa rağmen gözüme geliyordu. Fırtına iyice bastırınca soğuktan öleceğimiz düşüncesine kapıldık çünkü artık Tengri'ye ne kadar dua etsek de bi faydası olmuyordu... Bir kaç dakika sonra bi çamlık ormanının yanında bir mağara gördük konaklamak için iyi bir yerdi tam atımdan iniyordum ki yerdeki sönmüş ateşi gördüm

    +Durun! Burada yaşayan birileri var! inin çabuk atlarınızdan! Sessizce!

    Okçular yaylarını sonuna kadar gerdi ve bekledi atımın ben ve 4 asker mağaranın kenarından girdik ve içerde 20 tane yatan Vaegirliyi gördük. Dışarıdan atımı mağaraya getirip zütüne bir şaplak attım atın kişnemesiyle uyanıp şaşkına dönenn Vaegirliler kuş tüylü Kergit oklarıyla tanıştı
    ···
  4. 29.
    +4
    Okuyan belli edene kadar mola veriyorum arkadaşlar
    ···
  5. 30.
    +4
    Günü ve geceyi bu mağarada geçirip fırtınanın bitmesini bekledik sabah uyanınca havanın gayet iyi olduğunu gördük. Şimdi aklımızda Kergit topraklarının en kuzeydeki beldesi Bhulaban köyüne uğrayıp harekata başlamak vardı. Bhulaban köyüne gidersek karda bize zorluk çıkaran atlardan kurtulur ve biraz yemek alabilirdik bu yüzden bizim için bu önemliydi...
    ···
  6. 31.
    +3
    Tundradaki ikinci günümüzdü yerlerde tezek görmeye başladığımızda köye yaklaştığımızı anladık. Biraz daha ilerleyince dumanları gördük. Sanırım az ilerideki tepeden köyü görebilecektik. Ama bu dumanın sebebi neydi ki? Tepeyi yayan bi şekilde aştık çünkü heryer kardı ve at sürmek deveye hendek atlatmak gibiydi tepeyi aştığımızda gördüğümüz şey bizi öfkelendirdi köye basbaya baskın yapılıyordu!
    ···
  7. 32.
    +2
    Bhulaban'lı askerim Hamaq sinirlenip:

    -Daha saldırmamak için neyi bekliyoruz! Benim hatta senin , hepimizin halkı , şuan gözlerimizin önünde katlediliyor belki içlerinde akrabam bile var!

    +Kes sesini! Burdan saldırınca ne tak yiyeceğiz sonumuz mağaradaki devriyelerden farklı olmayacak! izin ver de bir düşüneyim!

    Baha aniden yanımda belirerek:

    -Beyim 20 metre sağımızdaki kardan temizlenmiş ormana giden çamur yolu görüyor musunuz? Atları ancak orada kullanabiliriz. isterseniz atları ormandan dolaştırayım?

    Hamaq yumruklarını sıkarak:

    - Beyim izin verin bu görevi ben yapayım. Memleketim için önemli birşey yapmak istiyorum!

    +iyi o zaman sessiz bi şekilde hallet işini Hamaq. Beyler şimdi beni iyi dinleyin. Çamur yolda 3 sıra olacağız sağ ve soldaki sıralarda kargıcılar kenara doğru kargılarını doğrultacak ortada atlı okçular gördükleri binleri indirecekler en önde Baha ve ben olacağız bakın şuradaki büyük evi görüyor musunuz? işte onun solundan sapıp fazla değil bi 5 metre ilerleyip atlarımızdan ineceğiz sonrası zaten kolay!
    ···
  8. 33.
    +3
    Biraz ara veriyoruz beyler 1 saat sonra falan yazarım
    ···
  9. 34.
    +4
    Hamaq'ı hepimiz turnuva izler gibi soluksuz bir şekilde izliyorduk atları yola zütürdüğü gibi kalbine ok yemesi bir oldu. Yarasına baktı , yüzünü tekrar o tarafa çevirdiği gibi bir ok daha yedi karnına. Biz de atlara gizlice biniyorduk o sırada. Acı ve öfkeyle karışık bağırdı , tüm acunu inletti ve düşmana doğru koşmaya başladı. Hemen bacağına bir ok yedi yine durmadı Hamaq aksayarak da olsa koşmaya devam etti kükredi "Ben ölür müyüm sandın lan orosppu çocuuuğuuu!" diye. Yine bi sağ bi de sol bacağına aynı anda veye bir saniye arayla ok yedi artık pes etmiş gibiydi bu kez yerde kaldı. O sırada ben ve çerilerim naralarımızla acunu ikinci kez inlettik ve hücuma geçtik. Yerde oturan kahraman Hamaq'ı kendi atımın toynakları ezdi. Kan püskürerek can çekişine şahit oldum. Taktik tam tıkırında işliyordu yoldaki Vaegirleri temizleyince sol tarafa manevra yapıp atlarımızdan indik. Yaya olarak saldırıya geçtik daha atından yeni inen Baha kalbine bir ok yedi ve kollarıma düştü. Kolumda deli gibi titremeye başladı , gülümseyerek:

    -Beyim , benim kan sürahim daha dolmadı beni hayata döndür!!!
    ···
  10. 35.
    +3
    Okuyan kendini belli etsin
    ···
  11. 36.
    +4
    Baha'yı sırtlayıp yanımızda bulunan çadıra zütürdüm. zütürdüğüm evde Vaegirli bir asker köylü kadına tecavüz ediyordu. Bizi farkedince uzun ve ağır baltasıyla üstüme atıldı hemen altından geçerek sıyrıldım ve kılıcımla karnında bir yarık bıraktım acıyla eğilince de gövdesiyle kellesini birbirinden ayırdım. Arkamı döndüğümde kadın ağlayarak yırtılmış elbisesini ayı postu bir yorganla örtüyordu. Ona "Katun bana çabuk bir bez ver" dedim. Döşeğinin yanındaki sandıktan bir bez verdi ve eğitimde öğrendiğim ilk yardımı uyguladım ve kadına Baha'yı iyileştirmesini söyleyip çadırdan çıktım...
    ···
  12. 37.
    +4
    Çıktığımda ortalık savaş alanıydı kulak mememi bi ok delip geçti arkama döndüm ve oku atan adama koşup çullandım biraz dayaktan sonra gırtlağını kestim. Kulağımdan kanlar akıyordu kanıma bakarken arkadan silahsız bi düşman benim üstüme atladı ve beni epey bi hırpalayıp kılıcımı aldı tam kafamı kesiyordu ki yana doğru kaçıp kendimi kurtardım. Ayağa kalktım bana kılıcımı savurdu ve ıskaladı , hemen arkamdaki çadıra girip bir bıçak aldım ve saklandım adam içeri girince sinsice gırtlağını kestim ve kılıcımla çadırdaki askılıkta bulunan kalkanı alıp çadırdan çıktım. Hemen savaşın yoğun olduğu kısma yetiştim ve üstüme atılan kürk miğferli Vaegirin boynunu soğuk kanlılıkla kestim. Bir süre sonra ortalıkta hiç düşman kalmadığını farkettik ve zafer naraları attık ancak içimde bi burukluk vardı... Bugün emrimde 4 askerin öldüğünü öğrendim... Bu insanı uyutmayan birşey... Şimdi bi komutan olmanın ne kadar zor birşey olduğunu anlamıştım... 25 kişiyle başladığımız yolda yeniden 25 kişi kalmıştık...
    ···
  13. 38.
    +2
    Beyler bugünlük bu kadar yeter yarın yine yazarım bugün uyumam lazım
    ···
  14. 39.
    +2
    Ellerim kuşağımda , karşımda duran bağlı esiri süzüyordum. Ichmuqa esirin kafasına tekme atarak:

    -Söyle lan artık ! Kimden emir aldınız yağma için !? Ordu mordu falan dedin , nerede o ordu?

    Vaegirli esir eski kalradya dilinde "Ülkemi bu kadar çabuk satacam mı sandınız lan" diyip bir küfür savurdu ve Ichamuqa'nın yüzüne tükürdü Ichamuqa , adamın karnına vurduktan sonra bana dönerek "ne yapalım beyim?" dermişçesine bir bakış attı. Usul ve sakin bir şekilde , çadırın ortasındaki ateşin içinde közlenen bıçağı vermesini emrettim. Tam herifin gözünü dağlıyordum ki esir yine eski kalradya dilinde:

    -Dur! Dur herşeyi söyleyeceğim!!!... Ben 19 piyade Lord Nelag tarafından bu köyü basmak için görevlendirildik...

    +Eee'sini anlat lan ne istiyor bu Lord Nelag niye savaşı başlatıyor?

    -Biz ne emir veriliyorsa onu yaparız. Biz siyasetçi değil askeriz...

    Ichamuqa:

    -Ya ordu nerde?

    Esir biraz daha sakin bi şekilde:
    -Biz yola çıktığımızda Khudan şehri topraklarından daha çıkmamıştı bile şuan nerede bilmiyorum.

    Anlatmazsa gözünü dağlayacağımı hatırlatan bi şekilde bıçağı gözüne biraz daha yakınlaştırıp:

    +Yalan söyleme lan! Daha anlatacağın birşey olmadığına emin misin?

    -Yemin ederim tüm bildiklerim bunlar!!!

    Adamın yalvarışlarına rağmen bıçağı gözünde dağlamaktan zevk aldım ve çadırdan çıktım, Baha'nın bulunduğu çadıra doğru yol aldım...
    ···
  15. 40.
    +1 -1
    7 GÜN SONRA

    Sarılı kulağımdan gelen zonklama beni acıdan deli ediyordu. Tek düşündüğüm Ayasu'nun beni böyle sevip sevmiyeceği ve annem, kız kardeşim Gökçe ve katledilen abim Hagan ile atam Keramula idi.

    Karda bata bata yürürken tepenin aşağısında 30 kişilik yaya bir devriye gördük. Bizi daha farketmemişlerdi , bize biraz daha yaklaşmalarını bekledik. Ve Vaegir askerleri benim şu seslerimle irkildiler "KOY!!! ÇEK!!! BIRAK!!!" Vaegir askerleri bir anda erimeye ve şaşırmaya başladılar. Karın altından yürekli Kergit çerileri çıkarak Vaegirlilerle çarpıştılar. Daha baltalarını, kılıçlarını çekmeden yok ettik onları... Devriyenin komutanı gibi görünen kürk miğferliyi döverek konuşturmaya çalıştık...

    +Sahibinin ordusu nerde lan it!

    Ağzı burnu kanamış bir şekilde gülerek:
    -Hah! Bunu gerçekten öğrenmek mi istiyorsun? Hemen 4 km ardımızdan geliyorlar. Sen ve askerlerin yok olup gideceksiniz!

    Fazla uzatmadan kafasını kestim ve hemen köye doğru geri yola çıktık...
    ···
  16. 41.
    +1
    Geldiğimiz gri renkteki kayalıklı tepenin yukarısına çıkıp arkamıza baktığımızda kocaman orduyu görebiliyorduk hemen ağaçların arasından koşup Bhulaban köyüne gidip atlarımızı aldık. Oradaki herkesin yarına sağ kalmayacağını anlattık. Yatalak Hebul dışında herkes bir at bulup bizimle geldi. Hamaq'ın öldüğü yoldan ormana girdik. Sungetche kalesine bugün ulaşamazsak hem kuzeydeki hükmümüzü kaybedecek hemde ölüp unutulup gidecektik...
    ···
  17. 42.
    +1
    Sabaha doğru Sungetche kalesine vardık. Biraz dinlendik ve Baha ile ben Brula Noyan'a yemekte konuk olduk ve başımızdan geçenleri anlattık. Brula Noyan ağarmış sakallarını sıvazlayarak:

    -En geç 3 gün sonra buraya gelecekler... Tagan Bey , bugün burada konakla yarın erken vakitlerde birliğini ikiye ayırıp Ichamur ve Başkent Tulga'ya gideceksiniz. Adam gelmezse ana vatanımıza giden yol olan kuzeyden kalan son parçayı da kaybederiz...

    +Dediğiniz mantıklı beyim ancak bilirsiniz yollar haydut dolu ve dediğinizi yaparsak 12-13 olarak ayrılıcaz kusura bakmayın ama ben adamlarımı bu riske at...

    -Burada noyan olan benim Tagan Beğ! Ben ne diyorsam o!

    Kaşlarım çatık bi şekilde odadan çıktım ve döşeğime gittim. Yarın Ayasu'yu göreceğim için mutluydum görevim bitince Halmar'a gidip ailemi 5 yıl aradan so ra görmeyi planlıyordum. Belki de Ayasu'yu Halmar'a kadınım olarak zütürürdüm kim bilir? Bunları düşünüp Ayasumdan aldığım kartal kemiğini ovalayarak uykuya daldım...
    ···
  18. 43.
    +1
    Sabaha karşı Ichamuqa beni uyandırdı ve yol hazırlıklarını tamamladık Brula Noyan'a Ichamur'da ayrılacağımızı söyleyerek kale kapılarından çıktık... ikiye ayrılmadığımızdan olsa gerek , yolda hep bi izlenme hissi vardı üstümüzde ancak hiç bir tehlikeyle karşılaşmadan akşam vakti Ichamura vardık. Şehir kapılarından içeri girdik nöbetçiler tarafından iyi karşılandık. Bir fıçıda duş aldım ve bey konağına giriş için izin istedim. Tonju Noyan, oğlu Hugu Noyan, karısı Leydi Mahraz ve Ayasu ile yemek yiyormuş. içeri girdiğimde Tonju Noyan çakırkeyf bi şekilde:

    -Hoşgeldin genç adam! Doğrusu bu kadar erken geleceğini beklemiyordum. Buyur gel benle iç!

    Hugu bileğimi sertçe kavrayıp sarıldıktan sonra:

    -Hoşgeldin , eski dostum!

    Yer masasına, Ayasu'nun yanına oturdum. Leydi Mahraz'ın bana hoşgeldin demesinden sonra Ayasu o kibar sesiyle:

    -Hoşgeldin , Tagan . dedi ve masadaki herkes bize doğru döndü uzun süren bi sessizlikten sonra Hugu Ayasu'ya döndü:

    -Tagan?
    ···
  19. 44.
    +2
    +Aslında ben de tam bu konu üzerinde konuşmak için geldim.

    Tonju Noyan'ın çakırkeyfliliği yerine ciddiliği bıraktı:

    -Ayasu'yu mu istiyeceksin?

    +Evet beyim kızınıza aşık oldum görevim bitince Halmar'dan ailemi alıp gelmek ve Ayasu'yu istemek için izin istiyorum...

    -Eğer Ayasu da seni istiyor ve Hugu ile Mahraz seni onaylıyorsa tamamdır çünkü seni damatlığıma layık görüyorum.

    Ayasu utancından kızarmış bir şekilde:

    -Tagan eğitime geldiği gündem beri ona aşığım baba.

    Hugu hala biraz şokta olmasına rağmen:

    -Tagan'ı 5 yılda iyi bi tanıma fırsatına sahip oldum ve Ayasu'ya ondan daha layık bir aday çıkmayacağına eminim.

    Leydi Mahraz:

    -Ben seni şuana kadar pek tanıyamadım Tagan ancak Hugu ile Tonju seni kabul etmiş, Ayasu sana aşıksa benim gözümde iyi bir damatsın.

    Hugu Noyan bi anda ciddileşerek:

    -Bi dakka bi dakka.. Görevim bitince derken? Senin görevin bitmediyse neden buradasın Tagan?

    Tonju Noyan'a dönerek:

    +Beyim, buraya gelme sebeplerimden biri ise budur. 4000'den büyük bir Vaegir ordusu Sungetche'ye ilerliyor . Belki de Bhulaban köyünü geçmişlerdir. Hatta ve hatta Lord Nelag'ın Tulbuk kalesine ilerlediğini düşünüyorum ve sizden Sungetche ve Tulbuk'a adam yollamanız veya gelmeniz. Başkent Tulga'ya da gidip Sancar Han ile bizzat konuşacağım. Kuzey düşerse ana vatanımız olan dağ ötelerini kazanmamız imkansızlaşır!
    ···
  20. 45.
    +2
    Ertesi günün ilk ışıklarında ben Ayasu'ya doyamadan koyulduk Tulga yollarına... Uzun bi süreden sonra memleketime dönmek için sabırsızlanıyordum. Geceyi Dashbiga köyünde geçirdikten sonra yarının akşamında Tulga'nın kapılarından içeri girdik. Atımdan inip duvar seyisine atımı bağlaması anlamında bi işaret gönderip şehrin meydanında gördüğüm ilk hana doğru yöneldim. Yürürken peşimden , kale muhafızlarından biri koşarak heyecanlı bir şekilde:

    -Tulga şehrine hoşgeldiniz beyim!
    Karnınızdaki demirden Tonju Noyan'a bağlı bir akıncı olduğunuz anlaşılıyor.

    Ciddi bi şekilde askeri umursamıyor gibi karşıma bakarak:

    +Farkındayım?

    Asker biraz hayal kırıklığına uğramış bi şekilde:

    -Yani beyim... Buraya geldiğinize göre Sancar Han ile veya başka biri ile konuşacağınız aşikar.

    Birden durup askere dönerek:

    +Evet Sancar Han ile önemli bir mesele için görüşmeye geldim hava kararmadan da konuşmak niyetindeyim. Ona bir akıncının değil Keramula Noyan'ın oğlunun geldiğini söyle!
    ···