-
276.
+1yemegin ardindan, ozan ve esen bu ilik gecenin tadini cikarmak uzere deniz kenarina yuruyuse gittiler. ay, tum isigini denize odunc vermis olacak ki, deniz alabildigine parildiyor, bu essiz manzara kulaklarina eski bir masal fisildiyordu. biraz yurudukten sonra, soguk kumlara oturdular. hafif hafif dalga sesi ve yildizlar kendi icinde essiz bir kombin olusturmustu. bu goruntu karsisinda bir insanin hissedebilecegi tek sey ask olabilirdi ancak. ay isigi altinda, ozan'in yuzunun keskin hatlari tum asaletiyle isildiyordu. bir insan bu kadar guzel olabilir miydi? o asil hatlari oksamak uzere ozan'in yuzunde gezdirdi parmaklarini. ne cok sey biliyordu o'nun hakkinda. kimsenin bilmediklerini. birlikte yaptiklari hatalar, isledikleri gunahlar... sonsuza dek sir olarak kalacakti, buna ne suphe..
-
277.
+1aralarindaki acimasiz cekime bir kez daha yenik dustuler. miknatisin zit kutuplari gibi cekti birbirlerini dudaklari. memleketin puruzsuz kokusuyla, sevdigi adamin kokusu karismisti simdi birbirine. nefesi kesiliyordu esen'in, tarifi olmayan bu haz, kalbinin atisini en yuksege cikariyor, beyni uyusuyor, kulaklari ugulduyordu bir kez daha. bu an bitmemeliydi, sonsuza dek hissetmeliydi dudaklarinin tadini. ve belki de daha fazlasini.
-
278.
+1sahilde, denize yakin duvarlarin golgesine siginmislardi. ozan'in elleri, bedeninde gezdikce kendine hakimieti zorlaniyordu esen'in. ask ve sehvet birbirine karisiyor, is icinden cikilmaz bir hal aliyordu. bu mevsimde bu sogukta onlardan baska hic bir deli buralarda gezmezdi, guvendelerdi. ve yasadigi acilara ithaf etmek istedi esen, bu gizli macerayi; diledigini yasayacakti. ozan'in sicak dokunuslari, soguk havadan daha fazla urpertiyordu esen'i. o halde ozan da urpersin istedi, ve ikisinin de uzerindekileri, dudaklari birbirinden ayrilmadan yok etti. kiyamet kopsa, birbirlerinden ayrilamazlardi su an. sonuna kadar gideceklerdi bu hazzin, bitemezdi, yarim kalamazdi. yarim kalabilme sansini kaybetmisti bu durum.
-
279.
+1kan ter icinde zirveye ulastiklarinda bir sure daha tek vucut halinde kaldilar, ve yavasca ayrildilar, kopmak istemeden birbirlerinden. Ikisi de uzerlerinden tir gecmiscesine nefes nefese kaldi bir sure. Uzandilar buz gibi kumun uzerinde, kor gibi yanan bedenleri bir nebze olsun sakinlesmisti. El ele, yildizlarla kaplanmis gokyuzunun altinda birbirlerini izlerken, tek dilekleri, bu anin hic bitmemesiydi..
-
280.
+1sol framede gordugum an tikladim tek solukta okudum.. duygulandim aq
-
281.
+1hikaye güzelde sanki esen senmişsin gibi geldi bana anlatım tarzından dolayı birde gerçekten böyle aşklar var mı acaba? ben hiç yaşamadım böyle birşey bunlar hayal ürünü mü yoksa gerçekten varmı kim bilir...
-
282.
+1hikaye yada olay kötü bitiyodur inş iyi şeylerden anlamıyorum pek yabancı bana sen bildiğimiz yerlerden çal hocam^^
-
283.
+1sabah olduğunda, kızarık gözleriyle yolculuk için son hazırlıklarını yapıyordu esen. bu tatilin bitmesi demek, sorun ve sorumlulukların başlaması demek oluyordu. sorunların en başında ise harun'la yüzleşme sorunsalı geliyordu. aklına geldikçe içi ürperiyordu. zaten hamilelikten mütevellit bir ağırlık hissi, bir kasvet.. üzerine bir de harun'un kapris ve huysuzlukları gelmek üzereydi.. sabırlar diliyordu kendine. öncelikle memleketten ve ailesinden ayrılmaya dayanıklılık, kuvvet diliyordu. tek güzel şey, yanında ozan'ın olmasıydı. o olmasa bu kadar fazla yutamazdı gözyaşlarını. yüzünü güldürendi o.
-
284.
+1reserved
-
285.
+1küçük kasabalarının, minicik garajında istanbul otobüsünün yanaşmasını beklerken bir elini annesi diğer elini babası tutuyordu. eren ve ozan da koyu bir muhabbet içinde gibi görünüyorlardı. anne ve babasının önünde ağlamamak için büyük mücadele veriyordu, bir an önce otobuse binip sessiz sedasız gözyaşlarını akıtıp, onlardan kurtulmak istiyordu. veda kısmını çok uzatmamalıydı bu yüzden. yoksa dayanamayacaktı. otobus perona yavaş yavaş parkederken, ozan esen'in valizini muavine vermek üzere sırtladı. esen ise öncelikle, güzelliğinin yanından geçemeyeceği annesinin boynuna sarıldı. annesi 46 yaşında, sarışın, uzun boylu, incecik, narin bir kadındı. esen'e babasının genleri hükmetmiş olacak ki, bu kadar sarışın bir kadının böyle simsiyah saçlara sahip bir kızı olması ancak böyle açıklanabilirdi. hüzün, göz pınarlarını daha fazla yakmasın diye, artık nefesini tutuyordu esen. en ufak bi harekette açacaktı muslukları. derken sıra babasına geldi, bir harekette kucakladı minicik kızını. babasına sarılırken, annesinin ağlamakta olduğunu gördü. çeşitli beyin oyunlarıyla kendini kandırdı esen, ağlamamak için.
-
286.
+1kendisinin küçük bir kopyası olan kardeşinin de kokusunu uzun bir süre için son kez hafizasına kaydettikten sonra kendini otobüsün içine attı esen. ardından da ozan bindi. yerlerini aldılar. anne-baba ve kardeşi sıraya dizilmiş onlara bakıyorlardı. 'dayan, birkaç dakika sonra ağlayacaksın doya doya' dedi içinden esen. kimbilir onları bir daha görebilene kadar neler geçecekti başından. ya da görebilecek miydi bir daha onları ? olumsuz düşüncelerin içinden ozan çıkardı o'nu yine, ellerini tutarak. otobüs hareket etti, ağır ağır garajdan çıkacaktı, ve yavaşça ardında kalıyordu ailesi. kızarmış gözlerle baktı onlara son kez. hüzünlü bir gülümsemeyle veda ediyorlardı kızlarına. doğup büyüdüğü mis kokulu memleketi de öyle.
-
287.
+1ozanın tipinden bahsetsene birazcık da aklımda canlandıramıyorum yoksa
-
288.
+1birkac gunu ozan'in evinde sukunet icersinde gecirdiler. Doktora gitmek icin biraz zamana ihtiyaci vardi esen'in. Onun yasinda genc bir kiz icin kurtaj, kolay hazmedilebilecek bir durum degildi. Gel-git' lerle gecen bu gunlerde, bir karar verip bir vazgeciyordu. Bebeginin canina kiymaya nasil karar veriebilirdi ki.. Duygularina teslim oldugu anlarda icin icin agliyor, kendine eziyet ediyordu. Sakin kafayla oturup mantigiyla dusunebildiginde ise, bebekten kurtulup hayatina devam etmeyi seciyordu. Bugunlerde ozan yaninda olmasa, akil sagligini kaybedecek gibiydi.
-
289.
+1rezörvıd
-
290.
+1reserveddd
-
291.
-3giblenmeyen yazar
-
292.
+1okullarin acilmasina ve harun'un erasmustan donmesine sayili gunler kala konusmaktan her daim kacinan esen'i karsisina aldi ve konuyu acti ozan:
'sana, sen karar vereceksin ve ben uygulayacagim demistim.. sen iradeli kizdin esen, neden surekli karar degistiriyosun.. iyi degilsin biliyorum, anliyorum. ben kendimi degil, sadece seni dusunuyorum. bu senin en buyuk hayalindi, biliyorum. ama cozume ulasmak icin bir karar verip uygulamaliyiz. bu boyle devam edemez, hicbirsey yiyip icmiyorsun. uzaklara dalip agliyorsun. gozlerimin onunde eriyip gidiyorsun.. olmaz. kabul edemem.'
esen iyice solgunlasmis yuzunu ozan'a cevirdi :
'yarin doktora gidelim mi?'
'emrvaki yapmak icin gelmedim yanina birtanem. vicdan azabi cektirme bana.. eger arzu ediyorsan cocugumuzu dogurursun, hayatimizi ona gore sekillendiririz. duygusalsin, hassassin. bu karar zor biliyorum.'
'seni uzmek icin soylemedim ki bitanem.. gunlerdir kendimle ne savaslar verdigimi bilemezsin. kararimi verdim ben. kendisi icin hic bir hazirlik yapmamis bir anne babanin cocugu olarak o da dogmak istemezdi.. o'na nasil anlatirim buyuyunce, nasil aciklarim..?'
'neler de dusunurmus..' ozan, esen'in alnina sicacik bir opucuk kondurdu.. 'korkuyor musun?'
'canim yanmayacakmis.. internetten birseylere bakindim. az cok ogrendim ne oluyor ne bitiyor. zaten yarin muayene olurum ve randevu aliriz... sonra ameliyat..' ameliyat diye adlandiriyordu esen bu operasyonu.. kurtaj diyince isin rengi, tavri ve ahlaki degisiyordu sanki.. yakistiramiyordu kendine bu yasadiklarini.. sabah aksam deli gibi ders calismasi gereken, arastirip ogrenmesi gereken yasta iken, o nelerle ugrasiyordu boyle? -
293.
+1Başı nerde lan bunun nebahat misin sen ?
-
294.
+2konusmalari bittikten sonra yalniz kalmak icin ozan'dan musade istedi. anlayisla karsilandi. zaten ozan'in gece programi vardi, fazla kalamayacakti. bu 'ameliyat' isleri icin de, arkadaslarindan borc almayi planliyordu ozan. daha sonra daha cok calisip oderdi.. veda etmek uzere esen'i bir kez daha optu, ve gecenin karanligina karisti ozan.
hayal kurmak en buyuk meditasyonuydu esen'in.. bu badirleri atlattiktan sonra yepyeni bir sayfa acacak, ve ruyalarinda gordugu gibi yasayacakti. temiz, pak, sade, gercek ve huzurlu.. ama once bu manevi yukumluluk vardi ilk sirada. 'acaba dogra, ve buyuse nasil bir kiz olurdu, ya da kiz mi olurdu erkek mi..' kurup duruyordu kendi kendine.. karninda canini tasidigi yaratigin canini alacakti. kendi sorumsuzluklari yuzunden orada bir insan olusuvermisti. ve simdi o hatayi telafi etmek icin o canlinin, canini canice alacaklardi. 'ben bunlarin hesabini sana nasil verecegim Allah'im, ben annemin babamin yuzune nasil bakacagim, haklarini nasil odeyecegim... ' esen evde yalniz kalmanin da verdigi kasvet ile iyiden iyiye kendini kahreder olmustu.. -
295.
0kendini daha iyi hissetmek, az da olsa olumlu dusuncelere kapilmak icin ufak bir tuyosu vardi esen'in.. ilik bir dus. bir saat kadar sicak suyun altinda kaldiktan sonra, aynada ciplak bedenine bakti, kendini soyle bir suzdu. fena sayilmazdi. memlekette anne babasinin hergune ozel pisirdikleri yemekler sayesinde biraz kilo almisti, ama rahatsiz edici bir goruntu yoktu. yuvarlak hatlari olan, minyon bir kizdi esen. daha fazla kilo almazsa sorun olmazdi. karninin buyuyup buyumedigini anlamak uzere yan dondu aynaya, 'napiyorum ben, iyicene uctum..' deyip simdi de yuzune yakindan bakti. ege'nin kis gunesi bile yuzune az da olsa bronzluk saglamisti. kizarik yanaklari olmustu daha ilk baharin basinda. kisa sure icinde kas ve biyiklarini aldi, vucudunu nemlendirdi. saclarini ozenle tarayip kuruttu, sekillendirdi. fiziki olarak guzellesmek, ruhuna da guzellik katiyordu. matem havasindan cikmaya basladigini farkedince keyfi yerine geldi. ozan geldiginde o uyumus olurdu, o'na geldiginde karnini doyurmasi icin birseyler hazirladi. ozan, esen'in mutfaktaki maharetlerine hayrandi. 'ben atistirmalik birseyler hazirlayayim.' diye girdigi mutfakta, on yillik ev hanimi anneleri kiskandiracak tarifler cikartabilecek yeteneklere sahipti. o gece de, ozan'a serin istanbul gecesinin sogugunu kiracak ezogelin corbasi ve memleketten gelirken getirdigi zeytinyagi ile yaptigi pirasa yemegi hazirladi. yemekleri ocakta hali hazirda birakti, boylece ozan onlari biraz isitip oylece yiyebilirdi.. esen'e gore sevdigi insanlarin karnini doyurmak buyuk zevkti..
kendisini de unutmadi. sekersiz, sutlu bir kahve yapti. sirtina polar battaniye alip camin kenarina oturdu, pangalti'nin bu dar sokaginda gece ya da gunduz kavrami yoktu.. insanlari seyretti. sonra hayallere daldi. sevdiklerini dusundu, onlari uzmemeye, hayal kirikligina ugratmamaya, onlarin mutlulugu icin yasamaya bir kez daha soz verdi kendine.. melodinin rehavetine kapilarak kapadi gozlerini, uyuma istegi hep bu kadar kargibonulmaz olmak zorunda miydi? http://www.youtube.com/watch?v=mdNu_d8ow5E
başlık yok! burası bom boş!