1. 137.
    0
    Öykülerin benzerliginin anlami nedir?
    Kaçirilma olaylari sadece Hopkins'in degil, Temple Üniversitesi profesörlerinden David Jacops'un da ilgisini çekiyor. Hopkins gibi o da bos zamanlarinin çogunu, kaçirildigini iddia edenleri hipnotize ederek geçiriyor. Ona göre bu seanslar çok önemli çünkü kaçirilanlarin ruhlarini incelemesi gerektigini düsünüyor ama birçok kisinin bu kaçirilma olaylarini ciddiye almadiginida söylüyor. Jacops. yasami boyunca UFO arastirmalarinin içinde oldugunu söylüyor ve söyle devam ediyor: "Aslinda benim amacim bilgileri bir araya getirip, UFO bilinmeyenine anlam kazandirmak, ama yine de hiçbir zaman tüm bunlarin anlamini kavrayacak gerçek bir ipucu bulamadim." Dahasi Jacops UFO'larla ilgili yillar süren arastirmalari sirasinda bu bilinmeyeni çözecek veya insanlann gökyüzünde gördüklerini açillayacak bir bilgi elde edememis: UFO'lar neden Beyaz Sarayin bahçesine inis yapmadilar ?

    Neden içlerinden biri inip "Beni liderinize zütürün" demedi? Neden bir yere çarpmadilar
    Neden parçalarini hiçbir zaman bulamadik? Bu "neden"ile baslayan sorular hep cevapsiz kaliyor. Daha sonra 1981'de Jacops, Budd Hopkins ile tanisiyor ve çalismalariyla igileniyor. Jacops. Hopkins'in dogru iz üzerinde oldugunu söylüyor fakat süpneciler, Hopkins hakli olsaydi yillardir hepimizin bekledigi entellektüel kaniti bulurdu ve çalismalari bizi yeni alanlara sürüklerdi diyorlar.

    Jacops, kaçirilanlarla birlikte çalismalarini bir kaç yil önce baslatti. Ayni dönemde bir Philedelphia 'li yasadigi bir olay için Hopkins'e basvurmustu. Hopkins bu kadinla çalisamayacagini anlayinca onu Jacops'a göndermisti. Hopkins'in tavsiyesi br baslangiç oldu. Gazete haberleri, radyo programlari ve yerel kisiler Jacopsin çalismalarini hizlandirdi. Geçen iki yilda Jacops uzaylilar tarafindan kaçirildigini söyleyen 13 kisiyle çalisti. Daha çok bir pgiboterapist gibiydi. Bu kisileri haftada bir görmek istiyordu. Jacops devam ediyor: "Hopkins daha genis çalisiyor,düzinelerce insanla çalisti. Bense her kisiyle tek tek ilgileniyorum, Hikayelerini bastan sona defalarca dinliyorum." Sonuç olarak Jacops kaçirilma olaylarinin kronolojisi ile gündeme geldi, ona göre olaylar adim adim geisiyor. Gemiye girdiklerinde gördükleri ilk sey neydi? Elbiselerini nasil çikardilar? Masaya nasil yatirildilar? Tavandan sarktigini gördükleri sey neydi? inceleme sirasinda neler oluyor? Dönüse kadar tek tek neleri gördüler? iste tüm bunlar onun inceleme alanina giriyor. Jacops beraberce yapilan hipnoz seanslarini 'tonlarca bilgi" olarak tanimliyor. Yeni çikacak kitabinda, okuyucuya adim adim bir kaçirilma olayini anlatmak istiyor. Simdiden pek fazla detaya girmek istemedigini söylüyor ve devam ediyor, ilk önce, kaçirilan kisi gemiye bindinlir. Olayin ilk bölümünde incelemeler vardir: yumurta ve sperm örnekleri almak gibi... Daha sonraki bölümde bebeklerle tanistinliriar ve aletlerle incelenirler. Sonunda ise, bu kaçirilma deneyi, melez bebeklerin nereye gittigi anlatilarak biter."

    devam edecek kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  2. 136.
    0
    devam ediyoruz

    BRUCE; Bir parmak... Plastik gibi görünüyor. Sanki lastik gibi ama bana dokundugunda plastikten daha sert oldugunu hissediyorum, ben düsündükçe
    daha da büyüyor ve ben daha çok nefret ediyorum.
    HOPKiNS: Vücudunda neler oluyor?
    BRUCE: Bana ereksiyon saglayan uyaricilar monte ediyorlar, sperm almaya
    çalisiyorlar.
    HOPKiNS: Sonra neler oluyor?
    BRUCE: Utaniyorum.
    HOPKiNS: Tabii ki ama bu uzun süre önceydi, daha objektif bakalim. Uyarici neydi?
    BRUCE: Bunu tarif edecek bir sey bulamiyorum fakat inekten süt
    sagarken kullanilan vakumlara benziyor.
    HOPKiNS: Sadece penisine mi takildi?Yumurtaliklarini da kapliyor mu?
    BRUCE: Hayir! sadece penisimde. Boyutlarinin ne kadar uydugunu bilmiyorum, ama uymadigim ya da buna benzer seyler söylediklerini duyuyorum, bunlar beni utandiriyor.
    HOPKiNS: Orgazm oldugunu hissettin mi?
    BRUCE: Hayir. Çok hizliydi, gerçekten çok hizli yaptilar, istediklerini aldilar,
    HOPKiNS: Baglantili bir his var mi
    Baski veya aci?
    BRUCE: Aletten gelen bir basla var ama çok degil.
    HOPKiNS: Orgazm varmiydi yokmuydu ?
    BRUCE:Orgazm
    diyemem.Merak,hissetmeme izin verdikleri tek duygu.
    HOPKINS: Merak etmek mi?
    BRUCE: Evet sadece bu.

    Bruce seanstan sonra, buna benzer tecrübeleri pek çok kisinin yasayabilecegini söyledi Ona göre: yaratiktlar bizi uzun zamandir inceliyorlar ve kullaniliyoruz. Diger kaçirilanlar da buna benzer kuluçka odalarindan bahsetmislerdi. Garip kuluçka gemileri var. Üstelik yeni bir tür irk yaratmak için yüksek bir tibbi teknotojiye sahipler!"? insanlar devamli, garip bir sekilde, melez bebeklerin giyinik oldugundan söz ediyorlar. Fakat belki de en garip hikayeler sahte dogumlarla ilgili olanlar. Beyanlara göre: yaratiklar bazen kaçirdiklari ama hamile olmayan kadinlara bir bebek dogurmak üzere oldugunu söylüyorlarmis. Böylece kadin dogum pozisyonunda uzaniyor ve sonra yaratik doktorlar melez bir bebegi kadinin bacaklari arasindan aliyorlarmis. Hopkins'in dedigine göre; pgibolojik bag yöntemini taklit etmek amaciyla bebegi insan dokunusuna hazirlamak için bunu yapiyorlar. Hopkins, daha sonra kapisina gelen güneyli bir adamin öyküsünü söyle anlatiyor: 'Çok sinirli ve gergin görünüyordu, kendisine, kitabimla ilgili konusmak için mi geldiniz diye sordum. Hayir, dedi. Barney ve Betty HiII hakkindaki filmi görmüs ve çok sasirmis. Kendi öyküsünü UFO merkezine anlatmis, onlar da beni önermisler." Adamin hikayesi bes yasindayken basindan geçmis ve inanilmayacak kadar garip. Söyledigine göre, bacaginda bir kegib izi varmis, bu olaydan sonra tekrar kaçirilmis ve sperm örnekleri almislar. Bundan sonra dedigine göre üçüncü kez kaçirilmis, gemiye binmis etrafini disi yaratiklar sarmis. Birinin elindeki bir tepside küçük bir bebek duruyormus, bebegin büyük bir basi ve incecik bir boynu varmis. Adamdan bebegi kucagina almasini istemisler ve kendisinin oldugunu söylemisler. Fakat derisi çok inceymis ve parmaklarinin onu incitecegini düsünerek bebegi istememis. O sirada kendini çok üzgün hissetmis, tipki yaratiklar gibi. Bu adam bazi detaylari Hopkins'in kitabindan almis olabilir ama çocugun sunulma detayi, birçok tanigin anlattiklariyla ayni. Hopkins ondan kaçiranlarin resimlerini çizmesini istemis, daha sonra ona diger kaçirilanlarin çizdigi resimleri göstermis ve adam küçük bir çocuk gibi aglamaya baslamis.

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  3. 135.
    0
    reserved
    ···
  4. 134.
    0
    Bir oduncu olan Travis Valton, üç arkadasinin gözü önünde, ormanda bir uzay araci tarafindan kaçirildi. En yakin dostu olan Mike Rogers, tüm olanlarin tanigiydi. FBI tarafindan yapilan sorusturmada ve yalan makinesi testlerinde Walton ve Rogers'in yalan söylemedikleri anlasildi. Walton, uzaylilarin kendi üzerinde aci veren deneyler yaptiklarini ve uzay aracinin içinde daha birçok kaçirilan insanin bulundugunu anlatiyordu. Walton, kaçirildiktan bir hafta sonra geri döndü. Anais 1993 yilinda ingiliz UFOLOG John Spencer ve ekibi tarafindan yapilan hipnotik deneylerde uzaylilar tarafindan kaçirildigini ve cikso biyolojik deneylerde kullanildigini anlatiyordu. Oysa güncel yasaminda böyle bir olayi hiç hatirlamiyordu.

    "Bu insanlar hasta degiller... "
    Hopkins, tüm olaylar sirasinda anlatilan kayip zaman bosluklarini biliyordu.
    O'Barsky uzay aracinin dört dakika içinde ortadan yok oldugunu söylemesine ragmen normalde eve dönmesi gereken zamandan saatler sonra eve gelmisti. Bu nokta, Hopkins 1976'da akillica bir fikir üretene kadar ortada kaldi. UFO olaylarina tanik olanlar, saatler hatta günler kaybediyorlardi acaba yaratiklar onlari kaçirdiktan sonra unutmaya mi zorluyorlardi? Bu fikir Hopkins'in yasamina Steven Kilburn yüzünden girmisti (Bu onun gerçek ismi degildir). Steven Kilburn, tenis ögretmeniydi ve Hopkins ona O'Barsky olayini arastirirken rastlamisti. Bir gün, bir UFO toplantisinda Kilburn Hopkins'e yaklasti, biraz sinirliydi ve yapilacak hiçbir sey olmadigini söyledi ve söyle devam etti: "Bana da buna benzer bir sey olmus olabilir. O zamanlar üniversitedeydim. Çok özel bir sey hatirlamiyorum ama eskiden kiz arkadasim! Mary-land'daki evine birakirken geçtigim yoldan ne zaman geçsem bir seyler beni rahatsiz ediyor". Kilburn, hiçbir garip cisimden veya yaratiktan söz etmiyordu ama kayip bir zaman araligindan süpheliydi. Hopkins'e hipnoza girip ne oldugunu hatirlamak istedigini söyledi. Hopkins, yardim etmeyi kabul etti. Pgibiyatrist Robert J. Lifton'in tavsiyesiyle Pgibolog Aphrodite Clamar'dan randevu aldi. Clamar pgiboterapi seanslarinda hipnotizma kullanmasiyla taniniyordu, güçlü bir süphecilik ile etkili bir yargi gücü birlesince Clamar, Kilburn'u derin bir hipnoza sokmayi basardi. Kilburn'un korkusunu azaltmak için ilginç bir hipnotik telkinde bulundu: "Sicak toprak bir ev. içinde korkmadan her seyden korunabilirsin fakat kaybolmus bazi anilarini uzaktan seyredebilirsin." Hipnoz sirasinda anlattiklarina göre; Kilburn o gece arabayla eve giderken uykusu gelmis ve arabasi aniden yoldan çikmisti, sanki dev bir miknatis onu saga çekmisti. Göge baktiginda iki garip igib gördü. Korkusunu hafifletmek için arabadan indi, biraz yürüdükten sonra 4-5 ufak yaratiga rastladi. içlerinden birisi liderleri gibi görünüyordu. Yüzleri anlamsizdi ve kireç gibi beyazdi. iri simsiyah gözleri vardi. Bir tanesi yere egilmis, kaziyordu. Bu noktada Kilburn, Clamar'a etrafinin sarildigim ve yaratiklarin ona karsi bazi aletler kullandiklarini anlatti, bundan sonra bir rampada ilerlemis, beyaz bir odanin içindeki bir masada oturmustu, tavandan tuhaf aletler sarkiyordu. Daha sonra omurgasinda bir ignenin açisini hissetmisti, sonra da tüm vücudu incelenmis ve kendisini bir kurbaga gibi hissetmisti. Bacaklarini ayirmislardi sonra sag bacagi üzerinde metal bir alet gezinmisti, ayaginin derisi incelenmisti. Sonra daha kötü seyler olmustu... Seanstan sonra Kilburn, Hopkins'e kötü bir seylerin olmus olabilecegini söyledi ama bunun ne oldugunu hatirlamiyordu. Kilburn'un hikayesi Hopkins'i sarsmisti. Hopkins, tüm bunlar gerçek gibi görünse de bekledigim seyler degildi diyordu. Dahasi, bu olay geleneksel bir kaçirilma öyküsünü yani Betty ve Barney Hill olayini onayliyordu. Üstelik Kilburn, Hill ailesi gibi bazi parçalari hatirlamak istememis, bazi bölümleri bastirmis, içine atmisti. Böylece Hopkins kaçirilma olaylarinin yaygin oldugu sonucuna vardi. Hopkins'in sonradan ögrendigi gibi en önemli ortak payda, kaçirildigini söyleyen insanlarin çogunda tuhaf izlerin kalmasiydi. Örnegin; Virginia Horton olayi: Bayan Horton bir avukatti, 6 yasindayken büyükbabasinin çiftliginde kayboldugunu iddia ediyordu. Kaybolduktan bir saat sonra ortaya çiktiginda, baldirinda büyük bir kegib vardi. On yil sonra 1957'de Frankfurt'ta buna benzer bir olay daha yasadi. Daha sonra hipnoz altindayken Clamar ve Hopkins'e yaratiklar onu kaçirdiklarinda bacagindan bir parça aldiklarini açikladi. 1981'de Hopkins ve Clamar, kaçirilmis 11 kisiyle konusup, deneyler yaptilar. Profesyonel bir pgibolog olan Clamar dünyaya uzaydan ziyaretçilerin gelebilecegine inanmiyordu. Aslinda hastalarinin anlattigi korkunç olaylardan etkilenmisti, hiçbirinin alkol ya da uyusturucu aliskanligi veya ruhsal sorunu yoktu. Üstelik hepsi kariyerlerinde basarili insanlardi, birbirlerine baglanabilecek ortak bir yanlari da yoktu. Özetle hepsi saglikli insanlardi.

    "Kayip Zaman"in pesinde...
    Clamar, Hopkins'e, kaçirildigini söyleyen kisileri pgibolojik bazi deneylerin kaynagi yapmayi önerdi. Bu insan grubu baski altindaydi ve herkes onlan deli, paranoid veya marjinal olarak degerlendiriyordu. Clamar, 'Hipnotize ettigim insanlarin hiçbirinde bu sayilan durumlar yoktu ama yine de içten gelen bir dürtüyle kaçirilma olaylannin bu insanlar üzerindeki etkisini arastirmak istedim" diyordu. Böylece Clamar, Hopkins ve aralarina yeni katilan New Yorklu pgibolog Elizabeth Slater, 9 grubu incelediler. Stetere bu insanlarin UFO'larla olan iliskisi söylenmemisti. Slater bu gruba: mürekkep izlerinden olusan Rorschach testini, geometrik figürlerden olusan Gestald deneyini, tematik algi yetenegini ölçen Wechsier testini ve daha sonra Minnesota kisilik testini uyguladi, çalismalarini tamamladiktan sonra, bir sizofren disinda hiçbirisinin pgibopatolojik özellikler göstermediklerini açikladi. Bu insanlar az da olsa duyarli, çekingen ve ihtiyatliydilar, dikkatliydiler ama paranoid degildiler ve çogu ortanin üstünde zeki ve basanliydilar. Slater; "Bu insanlarin uzayli yaratiklar tarafindan kaçirildiklarini iddia ettiklerini ögrenince inanamadim, Aslinda süpheci bir insanim ama hikayelerdeki gerçek payini yadsimak olanaksizdi. iki yil bir hastanede çalismistim ama hiç böyle hikayeler duymamistim. Ruh hastasi birçok insan ClA'in telefonlarini dinledigini,seytanin sesini duyduklarini ya da kendilerini öldürme hissine kapildiklarini anlattilar ama, UFO'lar tarafindan kaçirilmak ilk kez duydugum bir seydi. Bu kisilerin yaratiklarca kaçirildiklarina inanmiyorum ama deli olduklarini da söyleyemem. Bu grup için hiçbir açiklamam yok. Pgibologlar gerçekleri yorumlamazlar, sadeçe insanlann deney ve inançlarini anlamaya çalisirlar" diyerek arastirmasina açiklik getirdi. Hopkins ve Ctamar aynca, kaçirildiklarini söyleyen on kisiyi New York Pgibyatri Enstitüsü yöneticisi Donald Klein'e gönderdiler. Klein bu kisilerin geçmis profillerini çikarip, pgibo-geçmis terapisi uygulamayi önerdi. Böylece iddialarindaki ve hikayelerindeki gerçekleri ve yalanlari bulabilecekti. Abigail Feuer ile birlikte çalistilar. Sonuçta Klein bu on kisiyi akli basinda buldu. Arastirmacilar bundan emin olmak için her deneyde müthis bir gerilime giriyorlardi. On kisinin birisinde alkol problemi vardi ama hiçbirisinde çocuklukta yasanan kötü bir cinsel deneyim ya da alkolik ebeveyn problemi yoktu. Hiçbirinde travma yoklu, yalancilik egilimi bulunmuyordu. Tabii ki bu durumda pgibolojik bir açiklama olamazdi. Baska bir deyisle enstitü hiçbir açiklama gelistirememisti. Pgibologlar kaçirilanlarin akli basinda oldugunu söylerken Hopkins baska bir iddiayla ortaya çikti. Belki de bizler yaratiklarin insanlar üzerindeki uzun süreli çalismalarina taniklik ediyorduk. Hopkins'e göre; çocuklarimizi uzun yillardir bazi aygitlarla izliyor olabilirlerdi. Üstelik on yilllarca sonra onlari tekrar bulabileceklerdi ve bu Hopkins'in tam olarak bilmedigi bir amaçti. Bu düsünceler Hopkins'in kaçirilanlarla ilgili ilk kitabi olan "Kayip zaman"da ortaya çikti. Kitap 55.000 satti ve çok tepki aldi. Ama Hopkins bundan sonra kaçirildigini iddia eden 400 kisiden mektup aldi. Birçoklarina cevap verdi. Biliyordu ki, arastirmasinin ikinci yansi baslayacakti. Sonralari Hopkins sadece taniklarla degil, çok sayida insanla röportaj yapti. Bu büyük çalisma Hopkins'in Clamar gibi gönüllü pgibologlara güvenmek zorunda olmadigini gösteriyordu. Sonunda, kendi basina hipnotize seanslari düzenlemeye basladi.

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm

    devam edecek
    Tümünü Göster
    ···
  5. 133.
    0
    Uzayli yaratiklar yeni bir irk yaratiyor...
    Bu noktadan sonra Bruce her seyin bulanik oldugunu söylüyor. Emin oldugu tek sey ise, yol üzerinde biraz sürüklendigi. Sonrasini animsamiyor. Ve birden kendisini Marion ve Steven ile eve dönüs yolunda ilerlerken buluyor. Aile eve beklenenden iki saat sonra dönmüstü. isin en garip yani, aile bu konuyu bir daha hiç konusmadi, ne kendilerine geldikten sonra, ne de daha sonra. Bruce'un garip hikayesi, (ve iki saatlik açiklanamayan kayip zaman) onu ve ailesini UFO'lar tarafindan kaçirilan pek çok kisinin arasina soktu. Bu hikayeleri anlatanlarin sayisi çok fazladir; uzak geçmiste dogaüstü yaratiklar tarafindan yani cinler, periler tarafindan kaçirildiklarini iddia edenlerin yerini artik UFO'lar tarafindan kaçirilanlar almistir. Tüm kaçirilanlarin anlattiklari ortak bir nokta var; yaratiklar ortalama 1.20 m. boyunda, iri göziü, gri tenli yaratiklarin onlari almak için gökyüzünden geldikleridir.
    Bu garip ziyaretçiler insanlari hipnotize ederek. evlerinden ya da arabalarindan bakis açisi getirmek istediklerini söylüyorlar. Ve daha da garibi, bu olaylari yasadigini söyleyenlerin çok azi yasadiklarinin gerçekligine inanmiyor.

    Bir ressamin çabalari
    Açiklama ne dursa olsun, kaçirilma sirasinda aci çekenlerin yolu Massachusetts, Wellfleet'e düsecektir. Burasi balik avlanan, sanat galerileri olan ve geziler düzenlenen bir yerdir ve New Yorklu pgibiyatristlerin çogu yazlarini burada geçirirler. Buraya giderseniz, New York, Provincetown ve Massachusetts'in en önemli sanat galerilerinde resimleri sergilenen Budd Hopkins ile tanisirsiniz. Hopkins simdiye kadar kaçirildigini iddia eden 160 kisiyi dinlemis ve notlar almis. Hopkins kaçirilanlarin anlattiklarini, iddialarini ve tecrübelerini' resimliyor. Kaçirilanlar için o, bir akil hocasi, bir baba ya da bir dost. Hopkins, Bruce'un tam istedigi insandi ve ziyaret etmeye karar verdi: mutfak masasinda karsilikli otururlarken gergindi, 32 yasindaydi ama liseden yeni mezun olmus ve is isteyen biri gibi elleri titriyordu. Hopkins'in sorularini ve hipnotizmanin baslamasini bekliyordu. Gerçekte tam olarak ne oldugunu bilmedigini söyledi. Utandigini, kendisinde gariplik olup, olmadigini merak ettigini söyledi. Belki de animsadiklari sadece pgibolojik bir sorunun sonucuydu ya da sadece rüyaydi. Anlamak ve ögrenmek istiyordu...
    Hopkins, Bruce'u anlamanin iyi sonuçlari olabilecegine inaniyordu. En azindan UFO'lari zor da olsa tanimlayabiliyordu. Aslinda, Hopkins UFO'lara artik bilimsel bir açiklamanin getirilmesinin sart olduguna inaniyordu. Eger UFO bilimcileri bir kaç uzayli bulsalar bu tartisma sona erecekti. Ama bir de E.T. çilginligi çikmisti. Bir grup sarlatan uzaylilarla iletisim kurduklarini iddia ediyorlardi. iyi kalpli E.T'ler geliyorlar dünyalilara kendi gezegenlerinin ve evrenin sirlarini açikliyorlardi ! Genelde onlarin gezegenleri vergilerin, bosanmalarin ve savaslarin olmadigi yerlerdi. Uzayli yaratiklarla iletisim kurdugunu iddia edenlerden birisi Ay'a gittigini ve Ay Krali'yla yemek yedigini anlatmisti. Bir baskasi ise, Jüpiter'e gittigini ve oradan bir köpekle döndügünü söylüyordu. Ayrica kim ne olursa olsun tüm iletisim kuranlara bir görev verilmisti. Örnegin, atom deneylerini durdurmak, savaslara son vermek dünyada barisi saglamak gibi... Bunu saglamak için organizasyonlar kuruyorlar, kitaplar yaziyorlar, konferanslar düzenliyorlar, Plüton'da yapilan müzik oldugunu söyleyip kasetler dolduruyorlardi. Böylece yüzlerce insan yeni UFO dinleri ve birliklerine katiliyorlardi. Üstelik kontak kurdugunu iddia edenler garip hikayeler anlatip, anlamsiz eylemlerde bulundukça ciddi UFO çalismalari ve arastirmacilari itibar kaybediyordu.

    Yasadiklarini nasil unutuyorlar?
    Tüm bu garip hikayeler ve çilginliklar arasinda sadece biri digerlerinden farkliydi. Betty ve Barney Hill'in hikayeleri. Barney bir sirkette memurdu, Betty ise sosyal bir görevliydi. Kanada'dan geri dönerlerken tipik bir UFO olayi yasadilar. Barney, UFO'yu gördükten sonra arabasini yolun soluna aldi. iki saat sonrasinda hiçbir sey hatirlamiyorlardi. Ayildiklarinda, kendilerini yolun 35 mil asagisinda buldular ve buraya nasil geldikleri hakkinda hiçbir fikirleri yoktu. Bu olaydan sonra kötü rüyalar görmeye basladilar, bunun üzerine pgibiyatrist Benjamin Simon'u görmeye basladilar. Dr. Simon onlari olay anina döndürmek için hipnotik bir yöntem kullaniyordu. Hipnoz sirasinda H?II çifti dünyadisi yaratiklarin onlari arabadan inmeye zorladiklarini ve bir uzay aracina bindirmek istediklerini söylediler. Araca bindiklerinde ayri ayri testlere tabi tutulmuslar, Betty'nin göbegine igne sokulmus, deri ve tirnak örnekleri alinmisti. Barney kendisinden sperm aldiklarini da ekledi. Günümüzün diger süphecileri gibi, zamanini Cape Cool ve New York arasinda mekik dokuyarak geçiren genç ressam Budd Hopkins de bu hikayeyi pek önemsemedi.
    Fakat 1964'te bir gün Provincetown'a giderken elips seklinde kursuni renkli bir nesnenin havada uçtugunu gördü, üç dakika sonra yok olmustu, Hopkins nesnenin bulutlar arasina girdigini düsündü. Bu olayi herkese anlatti, böylece bu tip görüntülere rastlayan baskalarini da bulabilirdi. O yaz Hopkins birkaç UFO kitabi aldi ve konuyu arastirmaya basladi. Ama ilgisi, 1975'te Hopkins'in evinin karsisinda oturan George O'Barsky'nin anlattiklarini duyuncaya kadar artmamisti. O'Barsky, New Jersey'in North Bergen kasabasinda yasiyordu ve aksam yemegini Fort Lee'de yemek için arabasiyla bir gece North Hudson Park yolundan gidiyordu. Parki geçerken yuvarlak, 9-10 m. boyunda bir garip uçan aracin önünde dönüp durdugunu gördü. Daha sonra aracin bazi yerlerinden sarkan merdivenleri gördü, insana benzer on figür asagi iniyordu. Orta boyluydular ve tek parça açik renk giysileri vardi. Ellerinde kasiga benzer aletler ve kaplar tutuyorlardi. O'Barsky, yaratiklarin örnekler topladiklarini ve dört dakika sonra ortadan kaybolduklarini söyledi.Hopkinshikayeyi inceledi ve bes destekleyici tanik buldu (bunlar yaratiklari degil sadece uzay aracini görmüslerdi)Bulgulardan sonra, "Kasabanin Sesi" adli kitabi yayinladi ve hikayeler "Cosmopolitan"da da yayinlandi. Hopkins'in UFO arastirmacisi olarak kariyeri basliyordu.

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  6. 132.
    0
    DÜNYA DISI YARATIKLAR TARAFINDAN KACIRILAN iNSANLAR

    Kahramanimizin adi Bruce; New York'ta yasiyor; bir ögle sonrasinda Syracuse'da bir kitapçida dolasirken, yeni basilmis bir kitabi görünce korkuyla irtkildi. Kapaktaki resim onu etkilemisti. Unutulmayacak bir yüzdü, yesile dönük bir teni, belirgin sivri bir çenesi ve iri derin gözleri vardi. Gözlerinin rengi madeni siyahti.Bruce: gözlerini hipnotik etki-sinden kurtutup baska tarata dönene kadar yeterince etkilenmisti, dayanamadi ve tekrar rafa geri dönerek kitabi aldi. Kitap. Whitley Strieberin çok satan kitabi olan "Communion'du ve dünyadisi ziyaretçilerle ilgiliydi. Bruce, kitaba söyle bir baktiktan sonra saticiya giderek, gözlerin yanlis çizilmis oldugunu söyledi ve sonra kitabi birakarak. kaçarcasina oradan uzaklasti. Yolda kendini. sorgulamaya bastaladi gözlerin yanlis oldugunu nereden biliyordu? Resmi kendi çizmemisti.Fakat garip bir içgüdüyle sanki yillardir unuttuklari aklina gefiyoidu. "Communion"daki resmi kendiside çizebilirdi, sonra söyle diyecekti; "Hatirladiklarim borudan kuyuya akan bir su gibi beynime akiyordu sanki." 1978 yili yaz aylarinda Bruce,karisi Marion ve oglu Steven'le bir akrabalarindan dönüyorlardi. Steven gögü izlerken birden alçak uçan bir uçagin inmeye çalistigini söyledi. Bruce olayi söyle anlatiyor: 'Etrafta garip bir gürültü vardi. Bunun yola inmeye çalisan arizali bir uçak oldugunu düsündüm ve benden yoldan çekilmemi istedigini zannettim." Hatirladigina göre; gaza sonuna kadar basmasina ragmen araba çalismamis, lastikler yanmaya baslamis ve arabanin isisi yükselmis, bunun üzerine arabayi durdurmaya karar vermis. Bir kaç dakika sonra disariya bakan Marion korkunç bir çiglik atmis ve Bruce kapilari ve pencereleri kapatmis. Sonra Steven'in üzerine bir battaniye örterek kipirdamamasini söylemis. Arkasina baktiginda birilerinin yaklastigini görmüs; Gerisini ondan dinleyelim; "Askeri üniformalari olan iki kisi geliyordu, üniformalar normaldi, üstleri bej, altlari siyah renkti. O sirada Marion garip davranmaya basladi. Kapilar kapali oldugu halde açik olduklarini zannediyor, kitledigini sanarak tam tersim yapiyordu. Ayrica pencereler de kapaliydi ama onlari da açik zannederek kapamak istiyor, açarken kapadigini saniyordu. Böylece aramizda arabayi kilitli tutmak için bir çekisme basladi. Marion panik halindeydi ve birden öncekinden daha korkunç bir çiglik atti, O anda, basim dönmeye basladi. Tanrim! Disardakilerin gözlerinden kendimi alamiyordum. Sanki kilitlenmistim. Birden arkamda bir kapi sesi duydum, Marion gitmisti, askerlerden birisiyle gidiyordu. Sanki gezintiye çikmisti, disari çikip Marion'u almak istedim, ama etrafta baskalari belirmisti. Kendimi koruma hissine kapilmistim. Merak ediyor ama kendimi riske atip gitmek de istemiyordum. Steven'i gördüklerini anlatmasi ve yardim istemesi için oradan kaçirmayi düsündüm, yetkililere karsi bir kanitim olacakti. Bu yüzden ön koltugu yatirdim ve Steven'e geçecek bir yer biraktim. Ama tam bu sirada arkamdan biri beni dürttü, sag tarafimdaydi, sanki bir igne batirilmisti."

    devamı gelecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  7. 131.
    +1
    ◥█c☆█▅▄▃▁▁▁▁▁▃▄▅▅türkiye▅▅▅▄▁
    〓▇█████ ccc inci airlines ccc ███████████▅▄▃▁▁
    〓〓〓█████████████◤`

    tiuvvvvvvvvvv tatatatatatatata
    ···
  8. 130.
    0
    Zombiler çıksada herşey beleşe gelse. ne güzel lan isteğimizi alır. gıcık olduğumuz adamada zombiydi der sıkarız.
    ···
  9. 129.
    0
    up up up up
    ···
  10. 128.
    +1
    zombi çıkarsa türk ırkı hayatta kalır bu pratik zekayla amk ama uzaylı giber bizi
    ···
  11. 127.
    0
    up up up
    ···
  12. 126.
    0
    up up up
    ···
  13. 125.
    0
    sıralamamız ufolar-evrensel kaos-zombiler ve güncel sıradışı olaylar şeklindedir tartışmacılar sıralamanın dışında konuşabilir, tartışabilir ve fikirlerini öne sürebilirler. bunlar ısınma turları beyler. neyden bahsettiğimi henüz bilmiyorsunuz.
    ···
  14. 124.
    0
    http://inci.sozlukspot.com/w/mayalar-biliyordu/
    ···
  15. 123.
    0
    reserved
    ···
  16. 122.
    0
    Nordikler Nordikler, geldikleri yıldız sistemini hiçbir zaman açıklamamışlardır. Oldukça güzel görünümlü varlıklardır; sarı saçlıdırlar, bu yüzden çoğu kez “sarışınlar” olarak adlandırılırlar. Gözleri koyu mavi renktedir. Boyları 1.50- 1.80 cm arasında değişmektedir. Nordikler, Dünyadaki sorunları çözmek için uğraşmaktadırlar. Kendilerine değil de başkalarına odaklanan varlıklarla çalışmayı tercih ederler.
    Maviler

    Maviler de Nordikler gibi hangi yıldızdan geldiklerini açıklamamaktadırlar. Kısa boylu varlıklardır ve yarısaydam, mavimsi bir tenleri vardır. Gözleri büyüktür ve badem biçimindedir. Oldukça spiritüel varlıklardır ve her insanın kendi yolunu takip etmesi gerektiğine inanırlar.

    kaynak: http://www.siriusufo.org/tr/varlik_tipleri.asp
    ···
  17. 121.
    0
    V A R L I K T i P L E R i

    Araştırmacıların çalışmaları henüz bitmemiş olmakla beraber, genel mahiyette de olsa, uzaydan gelenlerin hiç değilse dış görünüşleri hakkında genel bir sınıflama yapacak kadar elde bilgi toplamış bulunuyoruz. Bu bölümde tamamen gözleme dayalı istatistiklerden çıkarılmış bir sınıflamayı sizlere nakletmeye çalışacağız.

    Uzaydan gelenler insan, robot, hayvan yada herhangi bir gözlem-diski olsun; olaylarda hiçbir gelişigüzellik , rasgelelik bulunmamaktadır. Tam tersine uçan daire olayları, göründüğü ve anlayabildiğimiz kadarıyla bile, büyük bir şuurluluk arz etmektedir. Uzaydan gelenlerin, henüz tam olarak anlayamıyor olsak bile , tüm dünya insanlarını ilgilendiren bir amaca göre hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Uçan daire olaylarını yöneten sistemin yada sistemlerin Dünya teknolojisinden çok ileri bir teknolojide bulundukları hususu da bu istatistiklerden anlaşılmaktadır.

    Her canlının bulunduğu ortama uyması evrensel bir yasa. Dünyadaki canlılar dünya kurulalı beri fizik küfre olarak geçirdiği değişikliklere uymak üzere birçok farklılık göstermiştir. Bu değişimler, devamlı olarak değişmekte olan fizik ve ruhsal etkilere paralel olarak sürüp gitmektedir. Bunun tabii sonucu olarak, elbette ki bizimkinden çok daha değişik fizik ve ruhsal etkiler taşıyan maddesel ortamlarda çok değişik canlı tipleri bulunacaktır. Ama tuhaf olan şudur ki, belirli bir prototip (baş-gövde-kollar-bacaklar olmak üzere ) adeta, hiç değilse bizimkinden çok farklı olmayan maddesel ortamlarda muhafaza edilmiş. Hatta bu evrensel şekle robotlarda bile sadık kalınmıştır. Hatta uzaydan gelen robotlar o kadar gelişmiş görünmektedir ki, bunların hem dış görünüş hem de davranışlar bakımından şuurlu bir varlıktan ayırmak çok zordur. Bundan başka tamamen bizim gibi et ve kemikten yapıldığı belli olan varlıkların robot gibi hareket ettikleri de gözlemlerde geçmektedir.

    Dünya dışı varlıklarla temas kuran şahıslardan ve de yakın gözlem raporlarından edinilen bilgilere göre gezegenimizi en çok ziyaret eden varlık grupları şunlardır:

    • PLEiADESLiLER
    • SiRiUSLULAR
    • ORiONLULAR
    • ZETA-RETiCULiLER
    • ARCTURUSLULAR
    • ANDROMEDALILAR
    • SANTORLAR
    • VEGALAR
    • NORDiKLER
    • MAViLER

    Dünya dışı varlık tipleri incelenirken anlaşılması gereken önemli noktalardan biri, tüm dünya dışı varlıkların insan görünümünde olmadığıdır. Farklı gezegen koşulları altında ve farklı atmosferik ortamlarda gelişen beden biçimleri, doğal olarak farklı görünümlerde olmaktadır. Bu nedenle evren, birbirine benzeyen ve benzemeyen sayısız yaşam formuyla doludur.

    Ziyaretçiler arasında bizim galaksimizden olduğu kadar uzak galaksilerden gelenler de bulunmaktadır. Temasçılardan edinilen bilgilere göre, insanlarla iletişim kuran dünya dışı varlıkların yüzde 95’i pozitif bir kişiliğe sahiptirler. Bu uygarlıkların büyük çoğunluğu teknolojik ve ruhsal yapı yönünden insanlardan çok ileridedirler. Onlar, insanların özgür iradelerine saygı duyarlar ve evrimimize herhangi bir şekilde müdahale etmezler.
    Pleiadesliler

    Pleiadesliler, Dünyamızdan 400 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve Yedi Kardeşler olarak da anılan Pleiades takımyıldızındaki Erra gezegeninden gelmektedirler. Bu varlıklar, fiziksel görünüş itibariyle insan ırkına benzemektedirler. Tam bir insan görünümünde olan Pleiadesliler genelde sarışın olmakla beraber, bazıları koyu renk saçlıdır. Gözleri genelde açık mavi ya da açık kahverengidir. Pleiadesliler arasında yaklaşık 1.50 cm. boylarında çok narin yapılı varlıklar olduğu gibi, 2 m. boyunda olanlar da bulunmaktadır. Bazıları kızıl saçlı ve açık tenlidir. Pleiadesliler insanlarla en çok ve sık temas kuran varlık tipidir. Pleiadesliler pozitif odaklı; teknolojik ve zihinsel açıdan ileri varlıklardır.
    Siriuslular

    Dünyamızdan 8 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve köpek yıldızı olarak da bilinen Sirius, ileri bilince açılan boyutlar arası bir kapı niteliğindedir. Siriuslular teknolojik ve spiritüel açıdan bizden oldukça ileridir.

    Siriuslular Pleiadesliler’e göre daha koyu renkte bir tene sahiptirler; ten renkleri açık kahverengiden çok koyu kahverengiye varan bir çeşitlilik göstermektedir. Çarpıcı bir göz yapısına sahiptirler; gözleri büyüktür ve hafifçe kesişmektedir.

    Siriusluların atalarından bazıları uzak geçmişte gezegenimizle etkileşime geçmişler ve genetik projenin bir parçası olmuşlardır. Hatta bazıları kendi içlerinde genetik değişimlere uğramışlardır. Bu değişimler sonucu bazıları daha açık bir tene sahip olurlarken, bazıları ise genetik açıdan diğerlerinden çok daha farklı hale gelmişlerdir.

    Siriusluların bazıları insana hiç de benzemeyen varlıklardır; daha çok böcek ve sürüngenleri andırırlar. Bunlar insan gibi memeli yaratıklar olmalarına rağmen, farklı bir görünüşe sahiptirler.
    Orionlular

    Orionlu varlıkların yaklaşık %75’i insan benzeri bir görünüme sahiptir; geri kalan %14 ise insanlara benzememektedir. Orionluların en belirgin özelliği gözlerinin benzersizliğidir. Oldukça keskin mavi gözlere sahip Orionlu varlıklarla temasa geçmiş pek çok insan bulunmaktadır. insan benzeri Orionluların %90’ı açık kahverengi tene sahiptir; geri kalan % 10 ise Kafkas tipli, açık renk saçlı varlıklardır.
    Zeta Reticuliler

    Bu insan benzeri varlıklar, Reticulum adını verdiğimiz güney takım yıldızındaki Zeta 1 ve Zeta II ikiz yıldızlarından gelmektedirler. Zeta Retucililer 1 m.- 1,5 m. boyundadırlar; genelde zayıf görünümlü, vücutlarına oranla büyük kafalı ve saçsızdırlar. Gözleri büyük ve kapaksızdır. Ağız, burun ve kulakları çok küçüktür. Zetalar, türlerini değiştirmek ve bugünkü hallerine gelebilmek için genetik mühendislik ve klonlamadan yararlanmışlardır. Zetalar dünyamızı sıkça ziyaret etmekte ve insanlar tarafından genellikle “gri varlıklar” olarak adlandırılmaktadırlar. Zeta Reticulilerin türlerinde değişime gitmeden önceki temel genetik özellikleri insan ırkına benzemektedir. Zetalar, dönüşümleri sırasında beden yapılarını da değiştirmişlerdir. Bu, onların neden dünyayı ziyaret ettiklerini ve genlerimizle ilgilendiklerini de açıklamaktadır. Dönüşümleri sırasında kendilerini duygulardan arındırmakla hata yaptıklarını düşünen Zetalar, yeni bir değişim için orijinal genlerini aramaktadırlar.
    Andromedalılar

    Spiritüel varlıklar olan Andromedalılar, Andromeda galaksisinden gelen çok eski, meleğimsi bir ırktır. Bu varlıklar, Pleiadeslilerin ve tüm insan evriminin liderleridir. Aynı zamanda tamamen farklı bir evrim kolu olan ve hem suda hem de karada yaşayabilen Cygnusian ırklarını da yönetmektedirler.
    Arcturuslular

    Bootes takım yıldızındaki kırmızı dev yıldız Arcturus, Dünyadan yaklaşık 36 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır ve olağanüstü parlaklığı sayesinde Mart-Kasım ayları arasında kuzey yarım küreden görülebilmektedir. Arcturus uygarlığı, galaksimiz içindeki en gelişmiş uygarlıklardan biridir. 5. Boyutta bulunan Arcturus uygarlığı dünyanın gelecekteki prototipi olarak kabul edilmektedir. Arcturuslular, fiziksel olarak kısa boylu ve zayıftırlar. Boyları 90- 120 cm. arasındadır. Birbirlerine çok benzeyen bu varlıklar, bu durumun birbirleriyle kıyaslanmayı önlemesinden dolayı memnundurlar. Tenleri yeşilimsi renktedir. Büyük, badem biçimli gözleri vardır. 3 parmaklıdırlar. Arcturusluların gözleri, koyu kahverengi ya da siyahtır. Fakat görmelerini sağlayan ana organları, gerçekte gözleri değil telepatik bilinçleridir. işitme duyuları ise telepatik özelliklerinden bile daha ileridir.
    Vegalar

    Vegalar, Dünya’dan yaklaşık 26 ışık yılı uzaklıkta bulunan Lyra takımyıldızındaki en parlak yıldız olan Vega’dan gelmektedirler. Bu varlıklar 1.80- 2.10 cm boylarındırlar. Kalın ve dayanıklı derileri vardır. Vegaların temel saç renkleri siyahtır; fakat aralarında koyu kahverengi saçlılar da bulunmaktadır. Bazı Vegaların ise çok az saçı vardır ya da hiç saçı yoktur.

    Vegalar iki sınıfa ayrılmaktadır. ilk sınıftaki Vegalar insan benzeri varlıklardır. Oldukça çarpıcı gözleri vardır, fakat Zetalardan farklı olarak gözkapakları mevcuttur. ikinci tür Vegalar ise insana benzememektedirler. Böcek ve sürüngenleri andıran bir görünümleri vardır. Bu sınıftaki Vegaların saç renkleri genellikle yeşilimsidir. Derilerinde ve kanlarında bulunan bakır, vücutlarına yeşil bir renk vermektedir.
    Santorlar

    Santorlar, Dünyamızdan yalnızca 4.2 ışık yılı uzaklıkta bulunan Alfa Merkezi Sistemi’ndeki en yakın komşularımızdır. Santorlar, teknolojik ve ruhsal açıdan bize yakın güneş sistemlerindeki en gelişmiş medeniyetlerden biridir. Siriuslular, Pleiadesliler ve Venüslülerle aralarında yakın bir bağlantı bulunmaktadır.

    Alfa Merkezi Sistemi, 3 yıldızdan oluşmaktadır; bunlar astronomik literatürde Alfa A,B,C olarak adlandırılmaktadırlar. Bunlardan Alfa C yıldızı güneş sistemimize en yakın olanıdır.

    Santorlar, diğer medeniyetlerle birlikte, özellikle son 4000 yıldır dünyadaki evrimi izlemekte, ve insanlara evrimlerindeki bir sonraki adım olan Yeni Çağa geçişlerinde yardım etmektedirler.

    Santorların teknik yetenekleri hayal edebildiğimizin çok ötesindedir. Devasa uzay gemilerinin yapımı ve yıldızlar arası seyahat, ancak Santorlar’ın da sahip olduğu maddeleşme ve madde boyutundan ileri bir boyuta geçme yeteneği ile mümkündür.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 120.
    0
    rizörvıd
    ···
  19. 119.
    0
    (bkz: beylerrr acayippp tırssttımmm amısını gibiyim/#84423720)

    hagibtir :/
    ···
  20. 118.
    0
    beyler birşeyler yazın yeterki görüş bildirin
    ···