1. 1.
    +1
    Çocukluğum varlık içinde geçmedi benim… Babam ankara üniversitesi Ekonomi maliye mezunu olduğu halde ticaret yapmayı seçmiş ve adanaya yerleşmişler. Ben doğmuşum 1986 yılının aralık ayının 24’ünde. Mobilya mağazamız varmış hayal meyal hatırladığım, içerisinde kocaman bir akvaryum ve çeşit çeşit balıklar. Hala alay konusu olurum o balıklardan dolayı, 4 yaşındayken japon balığının birisini canlı canlı mideye attığım için. Diyorum ya hayal meyal hatırlıyorum o günleri… Hiç ama hiç mutsuz olmadım ben çocukken. Elde avuçta kıt kanaat varken bile evin hep neşe kaynağıydım, ya da çok salaktım çocukken milletin maskarasıydım bilmiyorum. Ama o günlere dair hatırladığım yegane anım babamın 25 kuruşlar ilk çıktığı zaman koleksiyon misali onları biriktirdiği, ve benimde kasasını patlatıp tüm mahallenin çocuklarına dondurma ısmarlamamdı. Sonrasında babama yakalanışım ve kızılcık sopasıyla yediğim dayak. Yegane anımdır benim çocukluğum a ait. Tek mutsuz anım bu benim çünkü. Geriye kalanların hepsi mutlu, sevgi dolu. Kızamıyorum babama yaşım ilerledikçe anlıyorum onun neden böyle davrandığını. Ben olsam onun yerinde ebesini giberdim pekekentin…

    1992 yılıydı Çiller kararlarıyla ekonominin anası gibilmiş, elde avuçta zaten olmayan herşeyle birlikte mobilya dükkanımız 1 gecede iflas etmişti. O gece unutamadığım bir olaydır paparayı tanıyışım. Bilemiyorum var mı öyle bir yemek ama o gün o yediğimiz papara bile aileyle yenince en lezzetli yemeklerden daha bir güzeldi. Babam iflas ettikten sonra antalyaya akrabalarımızın yanına taşınmaya karar vermişti annem ve babam. Benim hiçbir durumdan olaydan gelişmelerden haberim yoktu zira çocuktum bananeydi ki. Hiç unutamam Antalya’ya gelişimizi. Gece vakti kaçar gibi gelmiştik. Yine aynı senaryo elde yok avuçta yok… Hiç kızmadım babama hep gurur duydum. 2 lokma aş için gecesini gündüzüne katan bir adamdı. Herşeyini ailesine adamış bir çınar, gölgesinde olmak ise huzurdu. işe başlamıştı babam bende o sene okula başlamıştım. Abimin önlüğünü saklıyormuş annem masraf yapmayalım diye. ilk yılımdı okulda siyah önlük giymiştik. Abimde siyah giyiyordu sıkıntı yoktu ama 2. Yılımda mavi önlük diye bir terane çıkarttılar ve o gece ailem çokdüşündü nasıl alacağız diye. Allah’tan imdadımıza Süheyla halam yetişti kuzenim ahmetin küçülen önlüğünü verdiler de okula başlamıştım 2. Sınıfta…
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    hayatımı düşündüm ve yazdım.
    ···
  3. 3.
    +1
    Hepsini tek part atıyım dedim uzun geldi. o yüzden part part atıyorum.

    Mahalleye hemen ayak uydurmuştum, arkadaş edinmekte hiç sıkıntı çekmeyen bir çocuktum. En yakın arkadaşım anıl’dı. Hergün ağız burun dalar kavga eder kavgadan sonra bakkal Ahmet amcadan çilekli süt alır beraber içer sonra nasıl dövdüm seni diye birbirimizle taşak geçerdik. Manyaklık mı bilemiyorum ama biz böyle dosttuk, yeri geldimi birbirimizi döver yeri geldimi bize sataşana beraber dalardık. Herşeyimiz ortaktı, bilyelerimiz bile ortaktı, mahallede ki tüm bebeleri tokatlardık bilyede. Annesi Fevziye teyze Almanya’da büyümüş birisiydi. Hayatımda gördüğüm en şakacı kadındı. Annem gibiydi. Anılla ne zaman kavga etsek bizi kenara çeker ikimize de şamarı patlatırdı siz kardeş gibisiniz neden kavga ediyorsunuz diye. Sonrada kıyamaz bize çikolata verirdi. ilk Adidas ayakkabımı o hediye etmişti almanyadan gelmişti. Hiç unutmam yıllar geçse dahi anılın bu olaydan haberi yoktur. Çok severdi beni. Anılın babası poşetçilik yapardı , pazarcılara marketlere toptan perakende poşet satardı. Arada kaçar giderdik onun dükkanına poşet tartmaya. O gün belliymiş ne kadar pekekent bir adam olacağım ticarette. Zira paketlediğim poşetlere 1 kilo yazıp aslında içinde 950 gram koyuyordum. Anılın babası durumu çakınca, kafan çalışıyor ticarete ama bu haramdır dedi. ilk defa o gün haram diye bir kelime duymuştum. Oradan sonra Fevziye teyzenin evine gittik bize yemek yapmıştı hataylıydı yanlış hatırlamıyorsam. Yemekleri harikaydı hala tadı damağımdadır. Yemek yedikten sonra yanına yanaşıp haram ne demek diye sorunca işte o gün anladım Fevziye teyzenin şakirt olduğunu.
    ···
  4. 4.
    0
    Okuyan var mı ? Yoksa giblenmeme rekorunda mıyım ?
    ···
  5. 5.
    0
    neyse devam

    Her geçen gün farkındalığım artıyor, etrafımda olan olaylara bakış açım daha da farklılaşıyordu. işte o zaman anlamıştım ne fakir ne orta halli ama küçük evimizde mutlu bir aile olduğumuzu. Yavaş yavaş müzikle tanışıyor, hocalarım tarafından levent yüksel diye çağırılıyordum. Çok benzetiyorlardı çocukken. Müdür odasına çağırır şarkı söyletir, sınıf öğretmenimiz latif hoca tahtaya çıkartır bana şarkılar söyletirdi. Çocukken hep hayalim müzikti. Ama abimin hocası mahalledeyken benim mahalle maçında oynayışımı görünce ( kaleciydim ) beni zorla kolumdan tutup minik takıma almıştı. ilk transfer ücretimi o zaman sportaç krampon ve reusch eldiven olarak almıştım. Abimin tüm maçlarını izlemeye başlamıştım, domates abi, sarı Mehmet ( sonra bizim yıldız takımın hocalığını yaptı ) , kepçe sergen… Futbol ve müzik bir anda hayatım olmuştu. Mustafa hoca gelecek görmüştü belkide bende o yüzden zorla zütürmüştü… Mahalle maçlarında oynayamıyordum artık zira hiçbir mahalle bizle maç yapmak istemiyordu , özgün varsa kalede biz oynamayız diyorlardı, bende oyunda oynuyordum kaleye geçmiyordum. Ama her maç 3-5 gol atınca mızıkçılık yapıp kavga çıkartıyorlardı. Tabi bizde anılla balıklama atlayıp hem dövüp hem dayak yiyorduk… güzel günlerdi o zamanlar çocuktum, hiçbirşeyi umursamıyordum basit bir hayatım, sıkıntılardan sorumluluklardan uzak, mutlu bir hayatım vardı….
    ···