0
hani derler ya güzel kızlar pembe ve incecik sıçar diye...
yıl 2007. aylardan temmuz. ilk üniversitem. o zamanlar daha toyuz. hayatın keyfini çıkarıyoruz. i$-güç de yok tabi ki, altı yerden burs alıyorum, hayvanlığın bini bir para. her parayı bulmu$ üniversite öğrencisinin yaptığını yapmı$ım, bi tane cort x6 gitarı çekmi$im, yanına da nefis bir ibanez amfi. bir$eyler tıngırdatıyorum.
izmitteyim. kocaeli üniversitesi'nin yerini doğru dürüst bilmiyorum ama üniversite öğrencisiyim. anla i$te. kozluk tarafında, yani çingen mahallesinde bir ev tutmu$uz, üç ki$i ya$ıyoruz. hayat; bar-belsa-ev üçlüsünden ibaret. arkada$lardan birinin gazıyla iki tane parça öğrenmi$im, biri o zamanlar hit olan hayko'nun fırtınam $arkısı, biri de aqualung'dan strange and beautiful. dediler ki bu iki $arkıyı öğren, ak$am barda bizle çalacaksın. amaçları bu salağı gaza getirmek. neyse, ben maymun olmak pahasına iki $arkıyı guitar pro'dan tablara baka baka öğrendim. ak$am geldi çattı. o zamanlar bir kankam var, adı serdar. neyse, ak$am serdar aradı;
-eee kuzen, nerdesin, gel içiyoruz.
-ben almayım kanka, ak$am sahnem var.
pekekente bak pekekente. sanki dave murray. her gün konserden konsere akıyor. bir havalar filan, sanırsın inönü'de konser için platform kurulmu$ üzerinde konser verecez. yok. gibik bir barda, iki tane $arkıyı millete zütünü bayrak etmeden çalmaya çalı$acaksın. neyse. en metalci kıyafetlerimi giyiyorum, üste black sabbath ti$örtü, alta siyah kapri gibi bir$ey filan. tam hatırlamıyorum ama çorabım bile grup ismi yazılıydı. hıyarlıkta sınır tanımıyorum anlayacağın.
akabinde çıktım evden, bayırdan a$ağı kalbim güp güp atar vaziyette iniyorum. barlar sokağına girdim, o arayı hatırlamıyorum. bar daha faaliyete açılmadan, ak$am altı gibi yani, girdim içeri. sahneye çıktık verdiler elime bir gitar. ibanez'in bir modeli. tam hatırlamıyorum. bi prova aldılar. gayet çalıyorum. nota falan kaçırıyorum ama "anlamaz kimse" diyip teskin ediyorlar beni.
sonra i$te mü$teriler geldi,
neyse, arkada müzik çalarken bizim arkada$ dürttü beni;
-kalk lan
-nereye
-sahneye.
sonrasını ben hatırlamıyorum. çıktık, bir iki nota kaçırdım ama çaldım. sonra elektronun asıl sahibi geldi aldı gitarı, ben havalarla indim sahneden. bana kalsa mü$terilerin üstüne atlayacam da sonum tenacious d. gibi olur diye atlamıyorum. ama o kadar tribe de girmi$im.
bizim tayfanın olduğu masaya artist artist yana$ıp bara $ık bir el hareketiyle bira söylüyorum. amerikan filmi gibi olmu$um.
zaten keçisakal filan, tam tipoloyidim. evlat olsa sevilmez, avrat olsa gibilmez derler ya. aha o benim i$te.
bira geliyor, ben masadaki hatun durumunu check ediyorum
anam, selin de bana kalmı$. canım benim. selin dediğim de incecik belli, o zamanlar emo, yalnız emo tabiri sonradan deği$ti. biz böyle siyah makyaj yapmı$, siyah giyinen, metalci karılara emo diyorduk. $imdiki apaçiler gibi değil. neyse ho$uma da gidiyor. bir iki kere de beraber olmu$uz karıyla. iyi dedim bu gece ben bunu zütürürüm eve.
hedefe kilitlendim, artık içtiğim ne çarptıysa, salaklık dizboyu. ama sahneye çıkmı$ım ya, ortamın favorisiyim. neyse karı benim bütün gerizekalılıklarıma rağmen bana yelkenleri indiriyor. saat oniki gibi kalkıyoruz, eve gidecez. çıkıyoruz dı$arı, taksi durağı var yeni cami'nin arkasında, oradan bi taksi tutup eve geçiyoruz.
arabadan iniyoruz, taksici 8 lira diyor. bir 10 lira veriyorum.
-üstü kalsın.
neyse, eve çıkıyoruz. odaya girer girmez kızı zaten dudaktan kapıyorum. ikimiz de çakırız zaten, veriyorum küsküyü. yarım saat, kırk dakkaya i$imiz bittikten sonra, yatağa uzanıyoruz. ben elime laptopu alıyorum, o zamanlar klansava$ları var, onu oynuyoruz. giriyorum hesaba, yok köye atlı geldi, ahırdan atlı bas filan. ulan bir oyunda ahır diye birim mi olur diye soran yok tabi. yapmı$lar olmu$. ahır... tey allam. kız da kendi kendine takılıyor kendini temizliyor. sonra kalkıp "tuvalete gidecem ben" deyip çıkıyor odadan. çıkı$ o çıkı$. yarım saat geçiyor ben farkediyorum. ananıskim selin yok...
o kafayla acaba tuvalette uyuya mı kaldı diye dü$ünüyorum. dü$ünüyorum ama tuvalette uyuyakalsa gibimde değil. yerimden kalkmaya ü$eniyorum.
bi be$ dakka ben bu dü$üncelerle ve karıyı getirip yatağa adam gibi yatırmadığım için inceden vicdan yapıp kendimi haklı çıkarmak için sebepler ararken içerden selin'in sesi geliyor. aman tanrım, nasıl güzel bir ses. kadın sesi lan.
-alp!.gelsene bi!
kalkıyorum artık el mecbur. odadan çıkıp sesin kaynağına doğru yöneliyorum, tahmin ettiğim üzere hala tuvalette. herhalde bizim eve çıkıp tuvalete ta$ınıp kiraya ortak olacak. oh nefis.
tabi ki öyle olmuyor. tuvaletin kapısından içeri giriyorum, sahne aynen $u;
tuvaletin ortasında bir klozet(ya ne olacağıdı yannanım), yanında bir kız(giyinik, toparlanmı$) ve klozetin içerisinde abartmıyorum kolum kadar tak. ama kolum derken sadece boyuyla kolum ile yarı$a girse iyi, çapı da kolum kadar. hayır bir deri bir kemik değilim. koyduğum yerden ses getirmesem de iki üç yumrukta birine ebesinin dıbını göstermi$liği var yani bendeki kolun. o kadar büyük bir taktan bahsediyorum. tak bildiğin, klozetin dibine ayaklarını koymu$, suyun içinden yarısı çıkmı$(bak yarısı suyun içinde diyorum, hesapla i$te nasıl bir tak) bildiğin klozetin o alt taraftaki ince kısmının kenara dayanmı$, klozetin duvarına bile değmiyor bir yerden sonra. ba$ını bile eğmemi$ kendileri. gayet ağır, sakin, heybetli bir tak. selamla$ıyoruz.
takla aramızda böyle bir muhabbet döndükten sonra, ilk ba$ta bizim iboyla volky'den $üpheleniyorum. acaba bu ayıoğulları kol gibi sıçıp bıraktılar da kız görünce $ok mu oldu diyorum ama sonra aklıma geliyor, yarım saat önce çağırırdı öyle olsa.
bizim iboyla volkynin herhangi bir parmağı, zütü yok bu i$te. evde nüfusunu gözden geçiriyorum. hayır amk, üç ki$iyiz.
e bu tak bu karının tek ba$ına yapabileceği bir tak değil, hani en az üç ki$inin ortak çalı$ması olmak zorunda. kendimden bile $üphe ediyorum bi ara. sonra geçiyor. zütünden haberi olmayacak kadar kafa olmadığıma kani olunca, tuvaletin kapısına tutunup kafayı uzatıyorum koridora:
-volkyyy! ibooo!!! gelin la gelin!..
artık nasıl bir heyecanla çağırdıysam, adamlar ko$a ko$a odadan çıkıyorlar. artık adam mı öldürülüyor zannettiler, kız belden bağlamalı taktı beni gibiyor mu zannettiler bilmiyorum... bunlar tuvaletin kapısında bitiyor bir anda.
-$una bakın lan...
ibonun tepkisi belli:
-vay amın koyayım!..
volkan suspus, çocuk dumura uğramı$ durumda. koca adam, tak kar$ısında çaresiz çaresiz bakıyor. sonra basıyoruz kahkahayı koro halinde.
yakla$ık be$ dakika kızın zütü ile tak hakkında espriler dönüyor. bunlar olurken kız hala takun ba$ında.
kızın züt yalnız, cidden ufacık. o zütten o tak çıktıysa kesin kızın zütü paramparça olmu$tur. öyle böyle bir tak değil, ben sıçsam bir hafta yatağa dü$erim. nasrettin hoca'nın ciğer burdaysa kedi nerede mevzusu gibi, tak buradaysa selin nerede, selin buradaysa bu tak nerden geldi dedirtecek kadar bir durum var ortada. kızın hepsi tak olsa, bu kadar sıçamaz.
iyi ki anal denememi$im diyorum o gece... bu tak delik açılır açılmaz çıkıp direk kasığıma zıpkın gibi girerdi yoksa. ona hiç $üphe yok. zaten hak yol varken tak yoluna ne gerek var diyenlerdenim. prensipler hayat kurtarıyor bazen i$te. neysem, biz kızı rencide ededururken, kız sesini çıkarmıyor. bir anda patlıyor:
-huur çocukları!
sonra bir hı$ımla çıkıyor heladan, benim odaya giriyor, kapının çarpılma sesini duyuyorum.
bu sefer sahne,
ortada bir kız taku, üç tane gayet yeti$kin, dalyan gibi delikanlı, hep beraber taka bakıyoruz.
bunlardan biri, kovayla su dökmeyi teklif ediyor. ulan, kız yarım saatte kimbilir kaç kova su döktü de gitmedi ki bize makara olmayı göze alıp çağırdı. gider mi o tak suyla. kovayla suyu döküyoruz, su gidiyor, tak hala orada.
aklımıza bir fikir geliyor, bir sopayla kırarsak, parça parça gider bu. bak sen. e sopa?.. benim emektar bir beyzbol sopam var, kavgada falan kullandığım ama, onu gözden çıkaramam. mecbur dı$arı çıkıyoruz. evin arkası mezarlık. mezarlığın oradan bir tane ufak sopa buluyoruz. eve geliyoruz.
taku üçe bölüyoruz, ama üçe bölerken, "fırşş" diye bir sesle bölünüyor tak. bildiğin bize direnç gösteriyor. suyu da yiyince iyice dolgunla$mı$ zaten. bölüyoruz taku. suyu verince gidiyor zaten.
sonra biraz daha makara yaptıktan sonra odaya dönüyorum, içeri giriyorum.
-selin?
-seliiin?
-canım uyudun mu?(yav$ağa bak, az önce sen değil miydin kızın zütüyle ta$ak geçen)
neyse, kızdan cevap yok. ya uyuyakaldı alkolün ve gibi$in etkisiyle, ya da uyuyor taklidi yapıyor. gibimde değil.
yanına uzanıp uyuyorum. öğlen oluyor, uyanıyorum, saat iki gib filan. selin yok. giyinmi$ gitmi$. eh o kadar rezaletin üzerine kahvaltı hazırlayıp öperek uyandıracak değil. kalkıp giyiniyorum. ufaktan kahvaltı yapıyorum, biraz ultima oynayıp, saat dokuz gibi çıkıyorum evden. bara giriyorum. selin masada. diğerleriyle beraber oturuyor. belli ki bir$ey anlatmamı$ çünkü selini gayet ciddiye alıyor bebeler. hikayeyi bilseler girdiğimde göreceğim ortamın böyle olmayacağından eminim.
ha ben olsam, öyle tak sıçsam, övüne övüne anlatırım. ama kız milleti i$te. anlatmamı$ belli ki. ben içeri girince, midesine tekme yemi$ gibi morarıyor yüzü bunun zaten.