-
1.
0yazar : @emre7akan
yazmama neden olan kız kezbanın teki mk
Onu ilk gördüğüm de direk şükür ettim ALLAH’a gözlerime böyle güzellik gösterdiği için biliyorum çok gereksiz bir şükürdü bu diğerlerine göre. Onu hep görecektim, çünkü artık aynı tımarhanedeydik.
Tımarhanede ilk günleriydi onunla konuşmaya hiç fırsatım olmadı, konuşmaya fırsat olsa bile onunla konuşacak konum olmadı. Fakat en yakın kız arkadaşım onun arkadaşı olmayı başardı ve bu sayede onun hakkında bilgi edindim adı Seda tımarhaneye abisinin baskısıyla gönderilmişti onun abisine göre orası bir tedavi merkezi olarak görünse de bana göre burası bir tımarhaneden başka bir yer değildi ta ki seda ile tanışana kadar. Seda çok neşeli bir kızdı fakat çok utangaçtı. Arkadaşımın ve sedanın arkadaşlığı gittikçe ilerliyordu onlar ne kadar samimi oluyorlarsa ben seda hakkında daha fazla bilgi öğrenmeye başlıyordum. Sedayla hiç konuşmamama rağmen onun hakkında çok şey öğrenmiştim yada bana göre çok şeydiler..
Onunla tanışmayı, en azından bir kere konuşmayı başara bilmeyi çok istiyordum. Bazen büyük gözleriyle gözlerim belki birkaç saliselik bile olsa birbirini görüyorlardı. Ben ona bakarken o beni sadece görmüştü.
Seda aramıza katıldığında mevsim normallerinin üstünde bir yaz havası vardı anlayacağınız havalar o aylarda çok sıcaktı. Bir gün onunla konuşmam için hiç bir engel olmadığını fark ettim nasılsın demek için onu tanımama gerek yoktu ya.
Cesaretimin tümünü dağıtan olaylar yaşamıştım.
O gün evde ben ablam ve annem vardı. Annem mutfakta ayran çorbası yapıyordu, ablamla aynı odadaydık fakat farklı alemlerdeydik onun kulağında kulaklık radyo dinliyor iken ders çalışıyordu yemek masasında ben ise televizyon izliyordum o sırada ellektirikler gitti içeride çorbayla ugraşan annem elektiriklerin gitmesiyle heyecana kapıldı galiba mum ararken çorba tenceresine çarpmasıyla çorba tüpün üzerinden yere döküldü bunu tencerenin yere değmesinin ardından çıkan sesten anladık ardından ablam mutfaga dogru anne diyerek ilerledi bunu da ablam yürürken çıkan ayak seslerinden anladım arada çıkan bağrışma esnasında çok korktuğum için hiçbir yere kıpırdamadım
yangın esnasında ablamı ve annemi kaybetmiştim yangının neden çıktığını bilmiyordum bu yüzden bana sorulan sorulara cevap veremedim.
duyduğum seslerden çıkan görüntüyü anlattım onlara fakat bana inanmadılar beni suçlu buldular bütün her şeyin benim yüzümden oldugunu düşünüyorlardı, haklı olabilirlerdi çünkü benim doğuştan gelen bir özürlülüğümün oldugu için bütün bunları ben yapmış olabilirdim çünkü ben bir deliydim onlara göre. babam bana bakarken kinle bakıyordu bu yüzden ben ona bakmıyordum, sonunda babam dayanamadı ve beni buraya gönderdi aradan tam olarak 10 yıl geçti.bu olayın verdiği korkudan sora kimseyle konuşmadım doğru düzgün arkadaşım bile olmadı fakat birkaç yıldır kendimi çok iyi hissediyorum birkaç yılda birkaç arkadaş edinmeyi başardım.
Gelelim sedaya, cesaretimi tekrar toplayıp onunla konuşmaya karar verdim. Konuşmak için bir metin hazırlamayı bile düşündüm fakat böyle bir şey yapmamın ne kadar doğru olacağını kestiremediğimden metni boş verip doğaçlama olarak nasılsın demeyi düşündüm, düşünmez olaydım. Sedaya nasılsın demek için onu aramaya koyulmuştum bu sırada onu koca hastanede bulmakta zorlandığım için nasıl olduğunu gerçekten merak etmiştim.
Hastane koridorunun uzun yollarında ayak seslerim koridorda şiddetle yankılanıyordu. Ayağımdaki terlikler ne kadar plastik olsa da tahta gibi ses çıkartıyorlardı, özel hastane olsa da bilindik Pazar malı terliklerdi bunlar.
Koridorun sonundaki pencereye kadar gelmiştim ve camdan aşağı baktığımda ikimizin de yakın arkadaşı olan arkadaşımla beraber yürüdüklerini fark ettim, yanlarına gitmeyi biraz camdan onlara baktıktan sonra akıl ettim ve asansöre doğru ilerlerken asansörün önünde hafif kalıplı, kıvırcık ama kısa saçlı birinin beklediğini fark ettim. Onu asansöre doğru biraz yürüdükten sonra tanıdım, onun adı Abdullah’tı çok sakin ve efendi bir tip olduğu kadar birazda zekiydi bu yüzden çok soru sorardı. beni görünce “nereye gidiyorsun” diye soracağından adım gibi emindim fazla geçmedi yavaş yürümeme rağmen terliklerimden çıkan ses yüzünden bana doğru baktı ve “hayırdır nereye gidiyorsun” diye sordu.”bahçeye çıkıp biraz hava alacağım” diye cevapladım sorusunu fakat hayallerimi suya düşüren o soruyu sordu “bende aşağı gidiyordum beraber gidelim mi?” bende nezaket kuralları gereğince “tabi ki de” demek zorunda kaldım fakat Abdullah yanımdayken sedayla konuşamazdım sonra tımarhanede adım çıkardı “akıllı aşık olmuş” diye.
Bu yüzden Abdullah engelini geçmek zorundaydım ve Abdullaha bahçeye gitmekten vazgeçtiğimi söyledim. Söyledim ama Abdullah “inelim aşağıya temiz hava zihne iyi gelir” dedi ben gülerek cevap verdim diye ısrar etti ve kıramadım indik asansörle aşağı.
Dışarıda gerçekten o sırada temiz ve güzel bir hava vardı. Kuşların cıvıltısı sanki sonsuz bir boşlukta gibi his veriyordu insana, biraz ilerledikten sonra gördüğüm gözler karşısında o sonsuzluktan hiçbir zaman çıkmak istemediğimi fark ettim. Çünkü onu görmüştüm sedayı hem de yalnızdı bankta oturuyordu. O sırada hiç olmayacak bir şey oldu ve Abdullah sıcağın da etkisiyle gölge bir yerdeki banka işaret ederek oturmak istediğini söyledi, bank tamda sedanın oturduğu yerin karşısındaydı, aramızda bir ağaç ve birkaç metre vardı fakat yüzünü net görebiliyordum. Banka doğru ilerleyip oturduk. Sedanın, elindeki su şişesini açarak birkaç yudum aldığını gördüm. Fark ettim ki bende susamıştım fakat canıma çünkü gözlerimi seda dan alamıyordum ve yanımda Abdullah vardı.
-
2.
0Çok geçmedi Abdullah’ın güneşe boş bakışlarla baktığını fark ettim fakat boş olmadığını saat i olmadan saatin “13:33” olduğunu söylemesinden anladım daha sonra bunu nasıl yaptığını sordum fakat cevabı beni şaşırttı. “Dinle” dedi bana Abdullah ve fark ettim ki ezan okunuyordu, Abdullah dinine son derece bağlıydı fakat bu bağlılığının sınırını aştığı için onu buraya getirmişlerdi.Tümünü Göster
Bunun ne kadar doğru olduğunu bende bilmiyorum, fakat insanlar bir yerde aşırı derecede doğru bir iş yapan birini gördüklerinde orada kesinlikle bir kusur bulmaya çalışırlar, kusur bulamadıklarını da buraya yollarlar. Onlardan biride Abdullah idi. Niyazında namazında biri olduğu için vakitle arası çok iyiydi zamanı iyi değerlendiriyordu ve ezan saatini bildiği için saati de bana öyle söylemişti. Buda beni gerçekten sedanın gözleri kadar etkilemişti.
Muhabbetin sonunda sedaya bakmak istedim ve kafamı çevirdiğimde korktum çünkü seda yoktu yerinde başkası oturuyordu. Gözlerim kısa bir süreliğine sedayı aradı ve bulamadı. Abdullah namaz kılması gerektiğini söyledi ve beni cami hocasının ezan okuması gibi kendiside namaza davet etti. Belki bir kaç dakika öncesinden konuşmuş olmasaydık o konuları, gitmeyecektim namaz kılmaya ama çok şükür ki gittim. Davetini kabul ettiğimde sevindiğini yüzünde gülerken gözünün kenarında oluşan çizgilerden anladım.
Namaz kılmak için oturdugumuz banktan kalmıştık ve mescide gire bilmek için abdest almaya gittik sonradan ögrendim mescide gire bilmek için değilde ibadet etmek için abdest alındıgını. Abdesthane yoktu bu yüzden hastanedeki tuvaletlerden abdest almıştık yada almaya çalışmıştım. Abdullah a bakarak onun yaptıklarını yapıyordum bu yüzden başlarken utanmıştım ne yapacağımı bilmediğim için önce onun abdest almaya başlamasını bekledim o almaya başladığında onu taklit etmeye başlamıştım ve 2 dakikayı geçmedi abdestimizi almıştık namaz kılmaya mescidin yoluna koyulmuştuk. Yürürken Abdullah abdestli iken attıgımız her adımda hakkımız da sevapların yazıldıgını söyledi ve ekledi abdest alıp dua etmek abdestsizken edilen duadan daha hayırlı ve daha önce kabul olmaktadır dedi. Sonunda mescide gelmiştik.
Mescit hastanenin dışındaydı, içerisine girdiğimizde Abdullah’ın selamın aleyküm dediğini duydum içerdeki genç delikanlıya, daha sonradan onun doktor oldugunu örgendim. içeride genç doktor dışında ufak bir minberin ve kitapların konuldugu bir dolap oldugunu fark ettim. Temiz ve sakin bir yerdi gürültüden uzaktı en azından. Hastahane dışarısında kalan deniz gibi huzur verici bir ortamdı galiba.
Genç doktor kim oldugumu ilk bana değilde Abdullah a sormuştu oda beni tanımıyordu anlaşılan, Abdullah yabancı değil bizden biri diyince benim hakkımda, şaşırdım doktorda mı deliydi yoksa diye. Kısa bir süre bunu düşünmemin ardından merhabalaşıp tanışmıştık. Genç doktorun adı umut idi. Genç doktor yaş itibariyle küçük olmasına rağmen namazı bize o kıldırmıştı kısacası o imam olmuştu Abdullah müezzin ben ise tecrübesizliğimin verdiği utangaçlıkla sessizce orada oturuyor idim namaza başlamak için Abdullah ezan okumaya başladı daha sonradan ögrendim onun kamet getirdiğini.
Kametin bitiminin hemen ardından genç doktorun Allah u ekber demesiyle namaza başlamıştık, namaz bitene kadar aklımda seda vardı onu düşünüyordum acaba nerede ne yapıyor diye onu gördüğümden beri aklımdaydı.
Onu düşünürken geride kaldığımı fark ettim ve hemen onların yaptıklarını yapmaya devam ettim sonunda selam verdik ve namaz bitti. Duaya başlamıştık genç doktorun iki elini birleştirerek gözünü kapatıp agzını oynatmasından anlamıştım ve dua etmeyi biliyordum iki elimi açarak her zaman kabul olmasını istediğim şeyleri söylüyordum. ALLAH’m beni bu cehennemden kurtar ve ekledim sedayla tanışmayı nasip et ya rabbim diye duamı bitirdikten sonra dışarı çıktık ve tam o sırada bayanların namaz kıldığı yere sedanın girdiğini fark ettim, şaşırdım. O sırada zihnimde bir şeyler çark etti ve her gün namaz kılmaya gelirsem sedayı her gün göre bileceğimi fark ettim ve o günden, hatta o saatten itibaren artık namaz kılmaya başlamıştım. Düzenli olarak 5 vakit namaz kılamasam bile dört vakti kesinlikle kaçırmıyordum, arada bir mescit de sohbet ettiğimiz oluyordu o sırada benim aklım sedaya kayıyordu ve dalıp gidiyordum. Sonunda sedayla tanışmak nasip oldu ve tanıştık en iyi kız arkadaşım aracılıgıyla her gün bir birimizi gördüğümüz hatta ortak noktamız oldugu için konuşacak konumuzda vardı ve konuşuyorduk, aramızdaki ilişki baya ilerlemişti. Namaz aralarında yapılan sohbetlerden edindiğim bilgilerle arada muhabbet ediyorduk.
Anlayacağınız ilk namazımda ettiğim dua kabul olmuştu. Fark ettim ki namazdan sonra neyi içten istesem kabul oluyordu, genç doktorun anlattıgı sohbetlerden birinde duymuştum bunun için şükür etmek gerekliydi ALLAH’a bende mescit de gördüğüm dolabın içerisindeki kitaplardan kıldığım namazların sağlamlığını artırmak için namaz da okunan duaları örgendim fazlasıyla ezberledim. Ve kendimi din konusunda gerçekten sağlama almıştım. Sedayı o mescide girerken görmem nelere vesile olmuştu ah bir haberi olsa.
Aradan 2 ay geçmişti, Abdullah’la olan samimiyetimiz kardeşlik sevgisine dönüşmüştü bir birimiz için her şeyi yapa bilirdik, yine güzel bir havada bu sefer benim ısrarımla bahçeye çıkmak için yola koyulmuştuk. Merdivenlerden inerken seda ile en iyi kız arkadaşım merdivenlerden yukarı çıkıyordu ters kutuplara doğru yol almıştık anlayacağınız. Ben onu fark ettiğimde oda beni fark etmişti kısa bir süreliğine merhabalaştık ardından yolumuza devam ettik. Yolda Abdullah selamlaştığın kız kimdi diyince hangisi dedim çünkü ikisiylede selamlaşmıştım. (Daha sonradan öğrendimki Abdullah en iyi kız arkadaşımı sormuştu)
Abdullah güzel olan diye espiri yapınca bende başladım sedayı Abdullah a anlatmaya.
Seday’la Abdullah’ı tanıştırmamın zamanının geldiğini fark etmiştim. Abdullah a sedayı şu içerken gördüğüm bankı işaret ederek şu bankta oturalım da anlatayım dedim ve oturduk. Başladım anlatmaya.
Adı Seda, yanılmıyorsam 3 ay önce bu tımarhaneye abisinin zoruyla kaydını yaptırdı. Artık Tımarhane demesek dedi farklı bir ses tonuyla Abdullah. Tamam dedim gülerek ve devam ettim. Onunla biraz zorda olsa tanıştık yanındaki kız sayesinde. Şimdilik bu kadarını bilsen yeterli dedim ve kalktık biraz oturduktan sonra..
Aradan birkaç hafta geçmişti günlerimiz mescit, hastahane, bahçe üçgeni arasında geçtiği için hep aynı şeyleri yapıyorduk.
Sedayla olan ilişkim ilerliyordu ama bir türlü dogru dürüst onu sevdiğimi söyleyememiştim ne yazık ki, anlamasını bekliyordum fakat anlamamakta ısrar ediyordu yada beni arkadaşı olarak görüyordu..
Son haftaya gelmiştik sedayı sıkça rüyamda görmeye başlamıştım, gördüğüm rüyalardan hiç uyanmak istememiştim fakat uyanmıştım. Gördüğüm rüyaların etkisiyle sedaya açılmaya ona onu sevdiğimi söylemeye kara vermiştim, uyanır uyanmaz duş aldım hafif uzayan sakalımı kestim temiz ve en sevdiğim elbiselerimi giydim Abdullah’ın esansını sürdüm elbiseme nede olsa kardeştik artık izin almasam da olurdu, almadım da zaten. Sedaya söylemek istediğim kelimelerden cümleler kurmuştum o cümlelerden de metin hazırlamıştım bu sefer onu okuya oku ya noktası virgülüne kadar ezberlemiştim. Kendimi hazır hissettiğimde sedayı aramaya başladım ilk yatak haneye baktım orada değildi, daha sonra koridorları gezdim hastanede olmadığını düşünerek bahçeye çıkıp orada aradım ve onları buldum. Uzaktaydılar seda ve en yakın kız arkadaşım, onlara doğru yürüyordum, fakat arkaları bana dönüktü beni fark etmediler. Ben odaklanmış yürüyorken onların peşinden, yanından geçtiğim Abdullah’ı bile fark etmemiştim. Fakat o beni fark etti ve “nereye böyle” diye sordu bana, “hiç öyle yürüyordum” dedim ve “bu kokuda ne böyle” dedi “havadan geliyordur bu gün hava güzel gerçekten” dedim. Bana “konuşmamız lazım” dedi koku konusu kapansın diye “olur neyle ilgili konuşacağız” dedim.
Özel bir durum dedi peki dedim mecburen, daha sonra konuşalım diyemezdim, çünkü özel bir konuydu konuşacağı. Ah şu iyi niyetim ne geldiyse başıma hep bu sebepten, buda yaptığım son iyilikti bilmeden. Yatakhaneye geri çıktım abdullahla beraber oturduk benim yatağıma ve çıkar şu ağzındaki baklayı demeden anlatmaya başladı girişken abldullah kardeşim.
Sedaya aşık olduğunu söylediği anda kendimden geçtim bir an fakat belli etmedim. Buda yetmezmiş gibi üzerine benden sedaya Abdullah seni seviyormuş onunla birlikte olur musun dememi istemesi ile hayal kırıklığı yaşıyordum kardeşim olarak gördüğüm Abdullah ciddi olarak sevdiğim kızı seviyordu, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum bende saçmaladım kabul ettim gerçekten deliyim galiba ben. Teşekkür edip kalktı Abdullah yanımdan.
Sevinçle uyanmıştım oysaki gördüğüm rüyanın etkisiyle gaza bile gelmiştim ona açılacaktım söyleyecektim tüm hislerimi açıkça fakat bu olay tam bir fiyaskoydu utanç vericiydi. Benim utanmam mı gerekiyordu kardeşimle aynı kişiyi seviyordum diye. Bilmiyorum fakat çok üzgündüm. -
3.
0Bir kaç saat sakin kafayla düşündüm bu sefer iyilik yapmayacaktım ilk kez kendim için oynayacaktım sedanın yanına gitmek için yarını beklemedim hava yavaş yavaş kararıyordu güneş batmak üzereydi sedayı aramaya koyuldum ve yatakhanede buldum yanında en yakın kız arkadaşımda vardı sedaya el işareti yaparak yanıma çagırdım ve geldiler seda senle özel konuşmak istiyorum dediğimde en yakın kız arkadaşım biraz komik bir tavırla “öyle olsun” dedi ve gitti. Sedayla bahçeye indik, bahçedeki en iyi ağaç manzaralı banka oturduk.Tümünü Göster
Bankı, sokak lambasına benzer bir lamba aydınlatıyordu ve oturduk.
“nedir anlatacağın özel şey” diyince seda, lafa girdim bodoslama çünkü ezberlediğim metni tamamen unutmuştum, kekeleye mekeleye birkaç bir şey söyledim;
lafa yanlış kelime kullanarak girdim seni dedim,
durdum tekrar lafa girdim
ilk gördüğüm günden beri kimseye karşı hissetmediğim duygular besledim sana karşı, anlamaya çalışıyorum düşüncelerini okumaya çalışıyorum beni yakan bakışlarını çözmeye..
boş bulundum o gün besbelli yoksa ben aşık olacak adamıydım hiç hesapta yoktun sen
nasıl anlatıyım sana bilmem ki, seni seviyorum demek yetmez, seni seviyorum demekle, anlatılıyorsa sevmek, unut gitsin sevmiyorum ben seni, tarif edilemeyen, anlatılmayan aşk, nasıl ifade edilirki kelimelerle, bir bulsam nasıl anlatılacağını, gelip anlatacağım sana fakat yok kelimeler yetersiz. şu halime bak, en sancılısını yaşıyorum aşkın, zamanın yorgun düşüp durduğu yerde. Şimdi deli diyorlar bana, arkamı dönünce, sırtıma fırlatılan gülüşlerden anlıyorum. Aşkı bir kızın elinden tutmak, bir kuytu köşede öpmek, mektuplar yazıp kokulu kalemle zarfın üstüne kalpler çizmek, saatlerce gözünün içine bakmak sanırdım eskiden…
şimdiyse yaşıyorum ben aşkı, tüm damarlarımı yakıp geçiyor, aldığım her nefes oluyor
ritmine uyuyor kalbim her atışta, bakışlarımda bir derinlik var şimdi, herşeyde seni görüyorum, ellerim titriyor adını yazarken, dilimde dolanıyor şimdi, adının geçtiği her cümlede
ben böyle bilmezdim aşkı, bu kadar acıtacağını bilsem, oynamazdım ben bu oyunu, söker atarım şimdi bu kalbi, hayat kısa derler, inanma.ben aşık olalı yüzyıllar oldu..
bir anlık duraklamamdan faydalanıp lafa girdi,
seda ..
“emree” dedi bana. bende seni seviyorum ama burası yeri değil senin dediğin gibi tımarhanedeyiz, cehennemde bir düğün düşüne biliyor musun dedi hayır dedim, o zaman bekle dedi beni bekle..
aradan yıllar geçti…
o günden beridir hala bekliyorum, bıkmadan sıkılmadan ve bekleyeceğim.. çünkü o konuşmayı yaptığımız gecenin sabahında sedanın yatağının başında bir mektup vardı ve mektubun yanında cansız bedeni..
mektupta şunlar yazıyordu;
“Buradaki en iyi arkadaşıma hayatım hakkında yalan söylediğim için pişman değilim çünkü beni deli olarak görmesini istemiyordum. Ben aslında buraya abimin zoruyla gönderilmedim, bir deprem sonucunda tüm sevdiklerimi kaybettim kaldığım yurt da öğrencilere ablalık yapıyordum tehedcud namazı için kız öğrencilere erken uyumalarını söyledim ve uyudular sabah olduğunda uyandırmak için yanlarına gittim ve uyanmalarını söylediğimde hiç birinden ses gelmiyordu bir öğrencinin yatağına gidip yorganı kaldırdıgım da fark ettimki kız vefat etmişti bir diğerine baktıgımda oda öyleydi ve hocaların yattıgı yatakhaneye gidip orada uyanmaları için bağırdıgımda onlardanda ses gelmemişti yataklara tek tek baktıgımda hocalarda vefat etmişti. Tam o sırada deprem oldu ve enkaz altında kaldım. Bir ses duymaya başlamıştım en kaz altında
“Sakin korkma . Sabah namazina giden mumin kardeslerin seni kurtaracak yalniz sen ayak sesi duyunca seslenmeyi unutma. Biz seni bu yasadiklarini diger kardeslerine anlatasin diye dunyada biraktik.”
bu ses azda olsa beni rahatlatmıştı fakat hala tedirgin bir bekleyiş vardı en kazın altındaydım sabah namazı okunduğun da ayak sesleri geliyordu bağırdım ALLAH aşkına beni kurtarın diye.. ve kurtardılar..
Bu olayı anlattığım yerlerde kimse bana inanmıyordu deli damgası yiyordum bende ısrarla anlatmaya devam edince sonunda buraya gönderildim..
burada güzel arkadaşlıklar yaşadım fakat gitme vaktim geldi beni çagırıyor arkadaşlarım, öğrencilerim. Gitmeliyim…”
Bu mektubu okuduktan sonra her gece aynı banka gidip oturuyorum biliyorum seda da yanıma gelip oturuyor ben anlatıyorum, o gün neler yaptıysam oda dinliyordu.. biliyorum.. -
4.
0--- Yorumlarınızı bekliyorum panpalar ---