1. 1.
    0
    20 yıl medrese eğitimi aldım el cezre üniversitesi yüksek lisans kahire üniversitesinde doktora yaptım sonrada riyad üniversitesinde profluk yaptım binlerce konferans verdim ve sayısız vaazlarım oldu evet alayım sorularınızı
    liseliler ve art niyetli gunahkarların soruları ciddiye alınmayacaktır
    ···
  2. 2.
    0
    @2 çunku muslumanım elhamdulillah
    ···
  3. 3.
    0
    yakışmaktan kasıt ne ey mücrim
    ···
  4. 4.
    0
    @5 sana faydası ne ayrıca gösteriş yasak islamda
    ···
  5. 5.
    0
    @7 liseli cevap yok bu ergene geçiniz sıradaki gelsin
    ···
  6. 6.
    0
    @10 allah senin gibi beyinsizlerin tasavvur ettiği gibi bi varlık deil amcanın olumu len bu gidip konuşacan
    ···
  7. 7.
    -1
    Allah Teâlâ'nın varlığı başka bir varlığa bağlı olmayıp, zâtının îcabıdır
    Allah Teâlâ kadîmdir, ezelîdir. Yani önce yok iken sonradan vâr olmuş değildir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin, Cenâb-ı Hakk'ın vâr olmadığı bir an, bir zaman, tasavvur edilemez.
    Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmadığı gibi, sonu ve nihayeti de yoktur.
    Allah Teâlâ ne zâtında, ne de sıfatlarında kendi yarattığı varlıklara benzemez. Biz Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim, O, hâtır ve hayâlimize gelenlerin hepsinden başkadır. Çünkü hâtıra gelenlerin hepsi hâdis, yani, sonradan yaratılmış, yok iken vâr edilmiş şeylerdir.
    Allah Teâlâ kâmil bir irâde sahibidir. Bu kâinatı ezelî olan irâdesine uygun olarak yaratımştır. Bu kâinatta olmuş ve olacak her şey Allah'ın dilemesi ve irâde etmesiyle olmuş veya olacaktır. O'nun her dilediği mutlaka olur, dilemediği de asla vücûd bulmaz. Bu hususta Kur'an'da:

    "Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmederse (yani onu dilerse) ona ancak 'ol' der, o da oluverir" (Âl-i imrân, 47) buyrulur.

    Hadîs-i şerîfte de: "Allah'ın dilediği oldu, dilemediği de olmadı" denilmiştir
    ···
  8. 8.
    0
    aksini ispatla
    ···
  9. 9.
    0
    @16 allah kabul etsin kareşim
    ···
  10. 10.
    0
    @18 evet vardır çoğu tarikatta gizli zikir yapılır
    ···
  11. 11.
    0
    @24 ciddi cevaplar vereyim imamı gazali 1000 yılın imamıdır müceddidtir onu kmsyele kıyaslayman kardeş
    ···
  12. 12.
    0
    @22 sorduğun soruların cevabı uzun kısaca cevaplayayım
    9.soru mesela okumayanlar tutkuyla falan bağlı değil ona katımıyorum ancak okuyanlar ve anlayanlar gerçek anlamda bağlı o konuda anlaşalım
    ···
  13. 13.
    0
    @28ALLAHA GiDEN DOGRU YOLDUR TARiKATSIS BiR ADIM BiLE ATAMAZSIN AMMA HAKiKi MÜRŞiDi KAMiLE BAGLANMAN LAZIM
    ···
  14. 14.
    0
    @32 o dediklerinin mislini kırbaçlı zebanilerle öbur dunyada yaşayacan evladım sen devam et az kaldı iyi gunlerin bunlar
    ···
  15. 15.
    0
    @34 olur ama sevabı azaltır
    ···
  16. 16.
    0
    @35 kesinlikle buyuk gunahtır
    ···
  17. 17.
    0
    insanlar putlaştırmasınlar diye yasaklandı çunku o devirde putperestlikk çok yaygındı
    ···
  18. 18.
    0
    @43 çok çalıştım 5 yaşında başladım bu işlere biraz da nasip kısmet tabi
    ···
  19. 19.
    0
    @48 gidince görecen cehenneme her fantazi serbest seninki yabalı olsun istersen
    ···
  20. 20.
    0
    Muhiddin Arabi "Fütuhat” adlı eserinde: “Eşyayı icad eden (yaratan) ve bizzat o eşyanın kendisi olanı tıikdis ve tenzih ederim"(36)diyor.
    işte bu ifadeler açıkça küfürdür. Bunun doğru olarak yapılabilecek bir yorumu yoktur. Çünkü sonradan yaratılmış olan ile yaratan ve kaim olan ayrı şeylerdir. Bu bakımdan sözünün yanlışlığı nedeniyle kendisi bizzat şöyle demiştir: “O görünürde herşeyin aynıdır. Yoksa her şeyden yüce münezzeh olan Allah (c.c.) zatları bakımından eşyanın aynı değildir. “Yani O, O’dur. Eşya da eşya. Eşya sonradan var olmuştur. Nasıl olur da, eşya zuhur mertebesinde olsa bile ezeli vacibu’l vücud olan varlığın ayni olabilir. Allah’ın (c.c.) kendisi için bir nur var etmediği, nasıl olur da bir nur sahibi olabilir. Kaldı ki eşyanın görüntüsü ancak sıfat ve isimlerin tecelli bakımındandır. Ancak yüce Allah’ın zatına gelince gözler onu idrak edemez, hiçbir kimsenin ilmi onu ihata edemez.
    Ebu Süleyman Darani de şöyle demektedir: “Aklıma gelen birşeyi öncelikle Kitap ve Sünnet terazisine koyar bunlarla tartarım.”
    Kuşkusuz bu ifadeler, gerçekten imanın şanındandır. Burhan ile desteklenen ve yakin anlamında kabulü gerektiren ihsanın da yoludur. Ancak akli hayallere, nefsani vehimlere dalıp gitmek, bunlara asılıp kalmak, nakli hiçbir delile dayanmamak noktasına gelince, bu sadece felsefeci hukemanın Mutezile, Hariciler ve benzeri gibi bunların izinden gidenlerin mezhebidir. Vücudiyye, ilhadiyye, ittihadiyye, Dehriyye, Muattıla, Mücessime ve benzerleri hepsi küfür meşrebindendir.
    Burada kulun görevi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadını korumaktır. Bunu ya taklid yoluyla veya tahkik ve teyid yoluyla yapabilir.
    Daha sonra da Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilimleriyle, meşgul bulunur. Çünkü bunlar şeriatle ilgili ilimlerdir.
    işte bu habis taife diyorlar ki: “Yüce Allah hariçte herhangi bağımsız bir varlık ile mevcud değildir, yine apaçık bir şekilde mevcud olmamaktadır. O, ruhlar ve gölgeler aleminden ayrı bir mevcuttur. Aksine O, alemin tamamıdır.” işte bu apaçık bir küfürdür. Muhiddin Arabi bunu “Fütuhat” adlı eserinin “Havassın inancı” bölümünde zikretmiştir.
    “Orada görülen alemdir. Allah (c.c.) bizzat alemin kendisidir. Başka şey değil.”
    Böylece alemi de Allah (c.c.) kabul ettiler. Böylece anlaşılmış bulunmaktadır ki, genel manada halkın onun kitaplarını alıp okumaları haramdır. Çünkü içinde varolan tuzakları halkın geneli tarafından pek kolay anlaşılamaz. Nitekim hocalarımızın hocası Celal Suyuti‘nin de tercihi budur.
    islam dininde makamlar, fena, herşeyde Allah’ın (c.c.) zatına şahit olmak gibi şeyler yoktur. muhafazid (s.a.v.) isra gecesinde Rabbini görmedi. Bize onu dünyada göremeyeceğimizi bildirmiştir. Acaba bu sofiler muhafazid’den (s.a.v.) daha mı hayırlıdırlar, yoksa apaçık bir sapıklıkta mıdırlar? Kuşkusuz onlar sapıklık içindedirler.(37)
    Yüce Allah, kainat varlığından gayrıdır. Çünkü Allah (c.c.) tüm yaratılanların yaratanıdır, sonradan yaratılan varlıkların da yaratıcısıdır. Allah’tan (c.c.) başkası bir mucide ihtiyaç göstermemezlik edemez.
    Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Allah zengindir, sizler ise fakirlersiniz (Allah’a muhtaçsınız).”(muhafazid; 47/38)
    Yani öncelikle Allah’ın yaratıcı olduğunu, sonra onun yardımına muhtaç olduğumuzu unutmamak gerekir. O’nun yaratması olmaksızın birşey olamaz, öncelikle bu bilinmelidir.
    Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “iki deniz bir değildir.” (Fatır: 35/12)
    “(Birinin suyu tuzlu, diğerinin ki tatlı olan) iki denizi birbirine kavuşmaları için salıvermiştir. Fakat aralarında bir engel vardır ki, birbirine karışıp suların özellikleri bozulmaz.” (Rahman: 55/19-20)
    Bunlar da göstermektedir ki, vacib olanın müınkün olması düşünülemez. Nitekim mümkün olan birşeyin de vacib olması olası değildir. Fakat aklı kıt olan kimse, aydınlıkta renkleri ayırt edemez. Nitekim şu ayet bu gerçeğe işaret eder:
    “Hakkı batılla karıştırmayın.”(Bakara: 2/42)
    Fakat Hakkın sevgisi kendisinde galebe çalmış kimse de şöyle der:
    “Dikkat edin, Allah’tan başka herşey batıldır.”
    Kimin de kendisinde halkın şuhudu baskın gelirse, bu kimse dehri (zamancı), ırkçı, ateşperest. inkarcı, yahudi, vahdeti vücutçu olur.
    Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
    “Bu itibarla insan neden yaratıldığına bir baksın. Bir atılgan sudan yaratılmıştır.”(Tarık: 86/5-6)
    Bu kişinin yanlış tahliline gelince bunun akli ve nakli bir şekilde kabul edilir bir yanı yoktur. Çünkü yaratılanı, yaratıcının aynı görmektedir. Bu ise mutlak anlamda küfürdür. Ayrıca “teşbihi” güzel bulması da, gerçek anlamda tenzihe ve yüce Allah’ın şu ayetine aykırıdır:
    “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şura: 42/11)
    Yani zatı bakımından O’nun hiçbir benzeri yoktur; Yine aynı ayette de şöyle buyrulmaktadır.
    “O, hakkıyla işitendir hakkıyla görendir.” (Şura: 42/11)
    Yani yüce Allah kemal sıfatlara sahiptir. Ayetin birinci bölümünde, Müşebbihe mezhebine red cevabı verilmektedir. ikinci bölümünde ise, Muattıla mezhebine, mükemmel sıfatları inkar edenlere reddiye vardır. Tenzih ile teşbih sıfatlarını inkar edenlere reddiye olmaktadır.

    9-Nuh’un (a.s.)Kavmi için ilahları Bıraktığı Oranda Saptığı iddiası:

    Muhiddin Arabi Nuh (a.s.) ile ilgili bölümde: "... sakın ilahlarınızı bırakmayın... ”(Nuh: 71/23) ayetini şöyle yorumluyor: “Gerçekten onlar eğer ilahlarını bıraksalardı. bu ilahlarını bıraktıkları oranda haktan bilgisiz kalacaklardı.”
    Kuşkusuz bundan daha açık bir küfür olamaz.
    Tümünü Göster
    ···