0
Muhiddin Arabi "Fütuhat” adlı eserinde: “Eşyayı icad eden (yaratan) ve bizzat o eşyanın kendisi olanı tıikdis ve tenzih ederim"(36)diyor.
işte bu ifadeler açıkça küfürdür. Bunun doğru olarak yapılabilecek bir yorumu yoktur. Çünkü sonradan yaratılmış olan ile yaratan ve kaim olan ayrı şeylerdir. Bu bakımdan sözünün yanlışlığı nedeniyle kendisi bizzat şöyle demiştir: “O görünürde herşeyin aynıdır. Yoksa her şeyden yüce münezzeh olan Allah (c.c.) zatları bakımından eşyanın aynı değildir. “Yani O, O’dur. Eşya da eşya. Eşya sonradan var olmuştur. Nasıl olur da, eşya zuhur mertebesinde olsa bile ezeli vacibu’l vücud olan varlığın ayni olabilir. Allah’ın (c.c.) kendisi için bir nur var etmediği, nasıl olur da bir nur sahibi olabilir. Kaldı ki eşyanın görüntüsü ancak sıfat ve isimlerin tecelli bakımındandır. Ancak yüce Allah’ın zatına gelince gözler onu idrak edemez, hiçbir kimsenin ilmi onu ihata edemez.
Ebu Süleyman Darani de şöyle demektedir: “Aklıma gelen birşeyi öncelikle Kitap ve Sünnet terazisine koyar bunlarla tartarım.”
Kuşkusuz bu ifadeler, gerçekten imanın şanındandır. Burhan ile desteklenen ve yakin anlamında kabulü gerektiren ihsanın da yoludur. Ancak akli hayallere, nefsani vehimlere dalıp gitmek, bunlara asılıp kalmak, nakli hiçbir delile dayanmamak noktasına gelince, bu sadece felsefeci hukemanın Mutezile, Hariciler ve benzeri gibi bunların izinden gidenlerin mezhebidir. Vücudiyye, ilhadiyye, ittihadiyye, Dehriyye, Muattıla, Mücessime ve benzerleri hepsi küfür meşrebindendir.
Burada kulun görevi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadını korumaktır. Bunu ya taklid yoluyla veya tahkik ve teyid yoluyla yapabilir.
Daha sonra da Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilimleriyle, meşgul bulunur. Çünkü bunlar şeriatle ilgili ilimlerdir.
işte bu habis taife diyorlar ki: “Yüce Allah hariçte herhangi bağımsız bir varlık ile mevcud değildir, yine apaçık bir şekilde mevcud olmamaktadır. O, ruhlar ve gölgeler aleminden ayrı bir mevcuttur. Aksine O, alemin tamamıdır.” işte bu apaçık bir küfürdür. Muhiddin Arabi bunu “Fütuhat” adlı eserinin “Havassın inancı” bölümünde zikretmiştir.
“Orada görülen alemdir. Allah (c.c.) bizzat alemin kendisidir. Başka şey değil.”
Böylece alemi de Allah (c.c.) kabul ettiler. Böylece anlaşılmış bulunmaktadır ki, genel manada halkın onun kitaplarını alıp okumaları haramdır. Çünkü içinde varolan tuzakları halkın geneli tarafından pek kolay anlaşılamaz. Nitekim hocalarımızın hocası Celal Suyuti‘nin de tercihi budur.
islam dininde makamlar, fena, herşeyde Allah’ın (c.c.) zatına şahit olmak gibi şeyler yoktur. muhafazid (s.a.v.) isra gecesinde Rabbini görmedi. Bize onu dünyada göremeyeceğimizi bildirmiştir. Acaba bu sofiler muhafazid’den (s.a.v.) daha mı hayırlıdırlar, yoksa apaçık bir sapıklıkta mıdırlar? Kuşkusuz onlar sapıklık içindedirler.(37)
Yüce Allah, kainat varlığından gayrıdır. Çünkü Allah (c.c.) tüm yaratılanların yaratanıdır, sonradan yaratılan varlıkların da yaratıcısıdır. Allah’tan (c.c.) başkası bir mucide ihtiyaç göstermemezlik edemez.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Allah zengindir, sizler ise fakirlersiniz (Allah’a muhtaçsınız).”(muhafazid; 47/38)
Yani öncelikle Allah’ın yaratıcı olduğunu, sonra onun yardımına muhtaç olduğumuzu unutmamak gerekir. O’nun yaratması olmaksızın birşey olamaz, öncelikle bu bilinmelidir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “iki deniz bir değildir.” (Fatır: 35/12)
“(Birinin suyu tuzlu, diğerinin ki tatlı olan) iki denizi birbirine kavuşmaları için salıvermiştir. Fakat aralarında bir engel vardır ki, birbirine karışıp suların özellikleri bozulmaz.” (Rahman: 55/19-20)
Bunlar da göstermektedir ki, vacib olanın müınkün olması düşünülemez. Nitekim mümkün olan birşeyin de vacib olması olası değildir. Fakat aklı kıt olan kimse, aydınlıkta renkleri ayırt edemez. Nitekim şu ayet bu gerçeğe işaret eder:
“Hakkı batılla karıştırmayın.”(Bakara: 2/42)
Fakat Hakkın sevgisi kendisinde galebe çalmış kimse de şöyle der:
“Dikkat edin, Allah’tan başka herşey batıldır.”
Kimin de kendisinde halkın şuhudu baskın gelirse, bu kimse dehri (zamancı), ırkçı, ateşperest. inkarcı, yahudi, vahdeti vücutçu olur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Bu itibarla insan neden yaratıldığına bir baksın. Bir atılgan sudan yaratılmıştır.”(Tarık: 86/5-6)
Bu kişinin yanlış tahliline gelince bunun akli ve nakli bir şekilde kabul edilir bir yanı yoktur. Çünkü yaratılanı, yaratıcının aynı görmektedir. Bu ise mutlak anlamda küfürdür. Ayrıca “teşbihi” güzel bulması da, gerçek anlamda tenzihe ve yüce Allah’ın şu ayetine aykırıdır:
“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şura: 42/11)
Yani zatı bakımından O’nun hiçbir benzeri yoktur; Yine aynı ayette de şöyle buyrulmaktadır.
“O, hakkıyla işitendir hakkıyla görendir.” (Şura: 42/11)
Yani yüce Allah kemal sıfatlara sahiptir. Ayetin birinci bölümünde, Müşebbihe mezhebine red cevabı verilmektedir. ikinci bölümünde ise, Muattıla mezhebine, mükemmel sıfatları inkar edenlere reddiye vardır. Tenzih ile teşbih sıfatlarını inkar edenlere reddiye olmaktadır.
9-Nuh’un (a.s.)Kavmi için ilahları Bıraktığı Oranda Saptığı iddiası:
Muhiddin Arabi Nuh (a.s.) ile ilgili bölümde: "... sakın ilahlarınızı bırakmayın... ”(Nuh: 71/23) ayetini şöyle yorumluyor: “Gerçekten onlar eğer ilahlarını bıraksalardı. bu ilahlarını bıraktıkları oranda haktan bilgisiz kalacaklardı.”
Kuşkusuz bundan daha açık bir küfür olamaz.
Tümünü Göster