1. 1.
    +3
    beyler araştırmalarım sonucunda türkiyede gerçekleşmiş radyasyon kazalarını sizler önüne sermek istedim.

    malum ülkemizde nükleer santral planlamaları hızla sürmekte bu tehlike hepimizi ilgilendiriyor.

    ilk enteresan kazamızda işçi patrona kızarak nükleer maddeyi kırıp atıyor:

    15 mayıs 1984 - gaziosmanpaşa cad. ortanca sokak. no:53/4 adresinde bulunan gazi san-rad sanayii ve ticaret a.ş. firmasının karadeniz bakırr işletmeleri göktaş-dumur/ murgul adresinde kaza ir-192 (9.15 ci) ile 15 mayıs 1984 tarihinde gerçekleşmiştir. işçi halil çabuk'un işverenle ücret anlaşmazlığı nedeniyle sinirlenerek kaynağı koruyucu cihazdan çıkartıp sipirali kırarak 10 m uzağa fırlatması ile gerçekleşmiştir. olay firma yetkilisine ve oradanda kurumumuza bildiriliyor. firma yetkilisi işçiye kaynağı aldırtarak koruyucu kabı içine koyduruyor.

    bu kazada işçiler nükleer maddeyi vestiyere bırakıyor(aynı firmanın işçileri):

    1 mayıs 1987 - gaziosmanpaşa cad. ortanca sokak. no:53/4 adresinde bulunan gazi san-rad sanayii ve ticaret a.ş. firmasının karadeniz bakır işletmeleri göktaş-dumur/ murgul adresindeki kaza ir-192 (9.15 ci) ile 1 mayıs 1987 tarihinde gerçekleşiyor. cihaz çalıştırıldıktan sonra cihaz ve ışınlama hortumu kazım zeybek ve ercan zeybek tarafından bekar gazinosu girişindeki vestiyere bırakılıyor. daha sonra çekilen filimlerin bozuk olduğu görüldüğünde, sipiralin ışınlama cihazında olmadığı, ışınlama hortumunda olduğu düşünülerek, hortum gazinodan 12 m uzağa atılıyor. daha sonra temizlikçi tarafından bulunan hortum gazino önüne bırakılıyor, bırakılma esnasındaki sallanma sonucunda sipiral in düştüğü kazım zeybek tarafından farkediliyor ve çevrede güvenlik önlemleri alınarak kaynak cihazın içine yerleştiriliyor. kaynak toplam 3.5 saat dışarıda kalıyor. kazaya uğrayanların anlattığına göre kalça ve bel bölgesi 1561-2432 rad, gonad bölgesi 29-43 rad, ortalama vücut dozu 14.21 rad olarak hesaplanıyor.

    tabi kahraman çalışanları da unutmamak lazım:

    11 haziran 1997 - perpa tic. merkezi b. blok kat:2 şişli-istanbul adresinde bulunan monrol nükleer ürünler san. ve tic. a.ş. firmasının, s.s. esot yapı kooperatifi d. blok no:33 ikitelli-istanbul adresinde ir-192 (89 ci) kaynak değiştirme laboratuvarında meydana gelmiştir. kaza 89 ci'lik ir-192 çekirdeğinin transferi esnasında çekirdeğin kapsüle girerken sıkışması ve orhan karahasanoğlu'nun sağ eli ile kapsülü tutup vücudunu koruyucu vaziyette çekirdeği 15 saniyede çıkarması ile meydana gelmiştir. yapılan kromozom aberasyon analizi ile el-dozu <20 gy ve vücut-dozu 0.1 gy olarak belirlenmiştir.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +2
    bu arada radyasyon kazalarını incelemeye devam ederken geçmiştede dünyada türkiyeye benzer trajik kazalar meydana gelmiş.

    en trajiklerinden birine bakalım. okuması çok zevkli lan amk gerilim filmi gibi

    13 eylül 1987'de brezilya'nın goiânia kentinde vuku bulmuş geçen yüzyılın en trajik kazalarından bir tanesidir. radyoloji konusunun ne kadar hassas olduğuna, radyoaktif maddelerin konuyla alakası olmayan kişilerin eline geçtiğinde nasıl korkunç hasarlar verebildiğine çok güzel bir örnektir, ki keza times dergisi çernobil'den hemen 1 yıl sonra meydana gelmiş ve ülkemizde hemen hiç bilinmeyen bu olayı dünyanın en korkunç nükleer kazaları arasında saymaktadır.

    olayda her nasılsa bir hastane olduğu yerden taşınırken hastane yönetimi radyoloji kısmında için yüksek radyoaktif sezyum klorid bulunan metal bir aparat unutmuştur. bilardo topu büyüklüğünde olan bu nesne kurşun ve çelik topların içiçe geçmesinden oluşmuş ve bir tarafında da beta parçacıklarını soğuran ancak gamma ışınlarının 5-6 saniyede bir geçmesine izin veren 1santimlik iridyum bir pencere bulunmaktadır. içindeki sezyum klorid tuzunun ana maddesi yarı ömrü 30 yıl olan 814 tbq·kg^-1 gücünde sezyum 137 izotopudur. bu madde o kadar radyoaktiftir ki 1 metre ileriye saatte 4.6 gy (456 rad) doz radyasyon yaymaktadır. olay sonrası incelemede bu aparatın amerikan imalatı olduğu anlaşılacaktır.

    hastane taşınınca iki ay süresince kimsenin dokunmadığı teleterapi cihazına bağlı aparatın bulunduğu odada evsizler döşek serip yatmıştır. sonradan hurdacılar bina yıkılmadan ne bulabiliriz umuduyla hastaneye dalmışlar, roberto dos santos alves ve wagner mota pereira adında iki hurdacı aparatı ve makineyi olduğu yerden sökmüşler, el arabasıyla evlerine taşımışlardır.

    bu iki salak radyoloji aparatının iridyum penceresine gözlerini dayayıp bakınca içeride boğuk mavi renkli bir ışık görüp topu kırmaya çalışırlar ama başaramazlar. sonra günler boyu mide bulantısı hissederler ama durumun toptan kaynaklandığı akıllarına bile gelmez, yedikleri bir şeyden olduğunu düşünürler. en sonunda bir tanesi iridyum cdıbını kırıp tozun ufak bir kısmını açığa çıkarır. maddenin barut olduğunu sanıp yakmaya çalışırlar ama yanmaz tabii ki. kendilerinin o sırada içerden yanıyor olduğunun da farkına varmazlar.

    5 gün böyle günde birkaç dakika radyoaktif tozla oynayan hurdacılar tüm ele geçen mallarla beraber topu da bir hurdalığın sahibi olan devair ferreira'ya satarlar. bu mal arkadaş da garajda topu incelerken çok ilginç bulur ve sonraki günlerde etrafta ne kadar arkadaşı aile dostu varsa çağırıp toptaki mavi ilginç ışığı gösterir. hepsi gözlerini dayayıp bakıp çok etkilendiklerini, güzel bulduklarını söylerler. kendisi bununla da kalmaz, ve bu güzel renkli tozu epoxy ile karıştırıp karısına şekilli mavi yüzük yapmak gibi epic fail bir düşünce içerisine girer. bu maksatla da sezyum tozu ile dolu kapsülü tornada uğraşarak kırar. eve gelince çekiçle de açar.

    evde devair'in kardeşi ivo bu tozu yemek masasını silkelerken bilmeden halıya döker. o sırada ivo'nun 6 yaşındaki kızı halıda oynamaktadır. bu esnada kendisi 1.0 giga becqeruel kuvvetinde ışımaya maruz kalır. bu da 600 rad değerinde çok yoğun bir radyasyon zehirlenmesi anldıbına gelmektedir. küçük kız daha sonra bilmeden bu tozu çok ilginç bularak koluna bacağına döküp yayar, annesine de gösterir. babası ivo da o sırada koluna bu radyoaktif tozla bir haç yapıp ateşle dövme yapmaya falan çalışmaktadır. kısaca ailede ölmek için yarışmayan kimse kalmaz. ama durumun farkında değillerdir tabii ki.

    bu aile 28 eylüle kadar evlerinde sezyum izotopuyla böyle yaşar giderler. sonra devair'in karısı etraftaki herkesin çok yoğun mide bulantısı ve ishalden muzdarip olduğunu birden farkeder. önce olayın içtikleri gazozdan kaynaklandığını düşünür ama olay o değildir. radyoloji açısından incelersek kadın aslında bilmeden de olsa çok doğru düşünmüştür zira radyoaktif maddelerin önemli bir kısmı suda çözünebildikleri için bu tip tozları içecekle karıştırıp yutmak, radyoaktif ışımadan 6000 kata kadar daha etkili bir zehirlenme sağlamaktadır. zira o anda devreye alfa ışıması falan da girmektedir. nitekim daha sonra olay yeri incelemesinde gazozun içinde bu sezyum izotopu bulunamamıştır. kendisi ondan sonra hemen bu kapsülden ve içindeki tozdan şüphelenir ve süpürgeyle hepsini şeffaf plastik bi torbaya koyarak hastaneye zütürür. burada belirtmek gerekirse kendisi hastaneye belediye otobüsüyle torbayı açıkta taşıyarak gitmektedir. otobüste kendisine 1 metre ila 6 metre mesafedeki herkes deli gibi radyasyona maruz kalır. ancak sezyum klorid torba plastik olduğu için doz etkisi bilmeden de olsa azaltılmıştır. torbaya sıfır mesafede ayakta seyahat eden yaşlı amca buna rağmen 30 rad radyasyon yemiş bacaklarında ciddi yanıklar oluşmuştur. lokal alınan radyasyon olabilecek bu en kötü durumda 0.3 sievert civarındadır. torbadan 2.7 metre uzakta duran kimselerin bacaklarında ise radyasyon 0.04sievert e kadar düşmüştür.

    hastanede doktor paulo roberto monteiro olayı hemen doğru tahmin ederek tozdan şüphelenir, ancak radyoloji konusunda otorite olmadığı için bunu kendisinden uzak tutmak amacıyla hastane bahçesinde bir sandalyenin üzerinde açıkta bekletir. olay yeri incelemesi sonradan göstermiştir ki radyoaktif maddenin gamma ışıması bu esnada %90 dolayında tükenmiştir ve hastanedeki radyoaktiflik seviyesi bu sayede düşük kalmıştır. pek çok da hayat böyle beleşe kurtulmuştur.

    olayın ana fikri ihmal dir. ihmaller katlandıkça hayat üzerindeki tehdit katlanarak artmaktadır. bu iki hurdacının, hastane yönetiminin ve aile babasının kendi başlarına 249 kişiyi radyasyon zehirlenmesi ile karşı karşıya bırakmaları çernobil faciasındaki ihmalin bile ötesine geçmiştir. elbette kendilerinin radyasyonla ilgili bir bilgileri yoktur. olması da gerekmemektedir. ancak nerden alındığı bilinen ancak ne olduğu bilinmeyen malzemeye bu kadar safça ve şüphelenmeden yaklaşmak da akıl alır türden bir şey değildir. olayda 4 kişi ölmüştür, kanser vakaları da goiana genelinde her türden yüzlerce kat artış göstermiştir. ulusal atom enerji ajansı konuya çernobilden daha hazırlıklı olduğu için yıldırım gibi yetişmiş, mahalleyi boşaltmış 40 küsür evi yıkmış ve oldukça geniş bir alanda tarama yaparak 30 santimlik üst toprak tabakasını dekontamine ederek kaldırıp zütürmüştür.

    olayda ölenler şunlardır :

    leide das neves ferreira : ivo ferreira'nın 6 yaşındaki kızı. en çok radyasyon alanların başında gelmektedir. iaea yetkilileri kızla ilgilenmek için özel bir ekip getirmiş zira ajans goiania'ya ulaştığında yürüyen hayalet fazını geçirmekte olan küçük kız hastanede bakım falan görmemiş. o kadar korkunç bir hala gelmiş ki hastane yönetimi, doktor ve hemşireler ondan korktukları için odasına girememişler. vücudunun üst kısmı çok kötü bir biçimde şişmiş, akciğer ve böbreklerinde ağır hasar meydana gelmiş. kızı 1 ay yaşatabilmişler ve 23 ekim 1987de ölmüş.

    gabriela maria ferreira : devair ferreira'nın karısı, hastaneye durumu nispeten erken bildirerek pek çok hayatı kurtardığı düşünülen bu kadın sezyum izotopu le açık temasından 1 ay sonra yine kızı gibi ölmüş.

    israel baptista dos santos : devair'in hurdalığında çalışan kalfa, tornada kapsülü kırarken tozun bir kısmını soluduğu zannediliyor. hastaneye başvurduktan 6 gün sonra ölmüş.

    admilson alves de souza : da devair'in işyerinde çalışan çırak. akciğer ve kalp doku hasarı ile iç kanamadan 18 ekimde ölmüş.

    nitekim devair ferreira 700 rem radyasyon almasına rağmen hayatta kalmış. bunun nedeninin vücudun belli noktalarına ışyan yoğun radyasyonun, daha geniş bölgelere ışıyan daha az yoğun radyasyondan daha tehlikesiz olması. zira vücut sağlam olan bölgelere dayanarak hayatta kalma mücadelesini daha sağlam verebiliyor.

    olay olup bittikten sonra radyoterapi cihazını geride bırakan hastane yönetimine olası kast hükümleri uyarınca çok ağır cezalar verilmiş ve başhekimi 17 yılını hapiste geçirmiştir. ayrıca hastane 1.3 milyon dolar nakit tazminat ile goiania'daki tüm radyasyon vakalarının ücretsiz bedensel ve pgibolojik tedavisi ile cezalandırılmış.

    goiania'da dozimetreler 2008 yılında radyasyonun hala normal değerlerin birkaç katı fazla olduğunu gösteriyor ki 10 gramlık sezyum izotopunun neler yapabileceği hakkında bize daha ayrıntılı bilgi veriyor.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +1
    isteyene sağlam bir kaynak daha buldum.

    http://www.thd.org.tr/thd...zalari-ercument-ovali.pdf
    ···
  4. 4.
    +1
    iKiTELLi RADYASYON KAZASI (08 Ocak 1999)

    inanılmaz bir vurdumduymazlıkla ikitelli'deki bir hurdacı dükkânına kadar düşen radyasyonlu maddeler, masum insanları ölümle yüz yüze getirirken, Türkiye'yi de 'nükleer felaket'le tanıştırdı.

    Türkiye'yi ilk kez nükleer tehlikeyle yüz yüze getiren ikitelli'deki radyasyon sızıntısının altından 'korkunç bir ihmal' çıktı. Birçok kişiyi ölümle yüz yüze getiren radyasyonun, kanser tedavisinde kullanılan bir radyoterapi cihazının güç kaynağından sızdığı belirlendi. Büyük titizlikle korunması gereken bu cihazların hurdacılara kadar düşmesi, Türkiye'nin ne büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğunu ortaya koyarken, ikitelli'de parçalanan kurşun blokların içinde bulunması gereken çekirdeğin de kayıp olduğu ortaya çıktı.




    Söz konusu cihaz, merkezi Ankara'da bulunan PiKER adlı şirket tarafından ABD'den ithal edildi. Kurşun blokların kullanım süresi dolduğunda, durumun Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) bildirilmesi gerekiyordu. Ancak şirket bu prosedürü yerine getirmeyip blokları istanbul'a gönderdi. Firmanın istanbul'daki temsilcisi Bayram Çulha da bu blokları ikitelli'deki depolarına koydu. Daha sonra kendi depolarında yer kalmaması üzerine, bloklar, yan taraftaki Mustafa Söyleyici'ye ait depoya nakledildi. Aylar sonra Çulha'yı arayan Söyleyici depoyu boşaltacağını belirterek, malların geri alınmasını istedi. Ancak Çulha'nın yanıtı, "Sat gitsin" oldu. Bunun üzerine Söyleyici de kurşun blokları hurdacıya sattı.
    Türkiye'deki ilk nükleer felaket olarak da nitelendirilen olay hurdacı Naki ve ilyas Ilgaz kardeşlerin bir ay kadar önce ikitelli'deki bir işyerinden iki ayrı kurşun kaplı bloğu satın almasıyla başladı. ikişer ton ağırlığındaki blokları iş makinesiyle parçalayan iki kardeşin o günden itibaren sağlık şikayetleri hiç bitmedi. Defalarca doktora giden, ancak rahatsızlıklarına teşhis konulamayan iki kardeş, son olarak ikitelli'deki Özel Güneş Hastanesi'ne kusma ve bulantı şikayetiyle başvurdu. Kontrollerde iki hastanın radyoaktif madde temasına maruz kaldıkları belirlendi.

    Olayla ilgili olarak altı kişiyi gözaltına alan polis, PiKER firmasının istanbul temsilcisi Bayram Çulha'nın arandığını açıkladı. Gözaltındaki Mustafa Söyleyici, Mustafa Seyhan, Burhan Eren, Semih Sonakın, Yaşar Işık ve Cevdet Salihoğlu'nun sorguları Küçükçekmece ilçe Emniyet Müdürlüğü'nde sürüyor. Ilgaz kardeşlerin, ikitelli Keresteciler Sitesi'nin bitişiğinde bulunan hurda deposundaki kurşun bloklar dün TAEK yetkilileri tarafından özel kasalara konularak araştırma için TAEK'in Küçükçekmece'deki merkezine zütürüldü. Ancak, kurşun blokun içinde olması gereken ve radyasyon yayan çekirdeğin, bloğun içinde bulunmadığı görüldü. TAEK uzmanları, mermi çekirdeği büyüklüğünde bir zırhın içinde bulunan çekirdeği, radyasyon dedektörleriyle akşam saatlerine kadar aramalarına karşın bulamadı. Arama çalışmaları bu sabah tekrar başlayacak.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +1
    buda ikitelli radyasyon olayının kaza raporu

    http://www.taek.gov.tr/at...s/kazalar/ikitelli_tr.pdf
    ···
  6. 6.
    0
    uplayalım beyler
    ···
  7. 7.
    0
    yine ülkemizden önemli bir olayla devam ediyoruz.

    Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) 21 Ekim günü sitesine bir açıklama koydu. Ajanslar, TAEK’in açıklamayı siteye dün koyduğunu duyurdu. TAEK açıklamasında radyoaktif kaynak içeren Troxler Marka 3440 Model bir yoğunluk ve rutubet ölçüm cihazının çalındığı bilgisi yer aldı. Açıklamaya göre söz konusu cihaz 22 Eylül günü, Zemar Zemin Araştırma şirketinin şantiyesinden çalınmış.

    Cihazın nerelerde kullanıldığı ile ilgili de bilgi verilen TAEK açıklamasında şu uyarı yapıldı: “Radyoaktif kaynaklar bulunduran cihaza ilgisiz ve yetkisiz kişiler tarafından müdahale edilmesi halinde çevre alanlarda meydana gelebilecek radyasyon riskinden dolayı, cihazın bulunmasına yönelik çok yönlü çalışmalar devam etmektedir.”

    ATOM ENERJiSi KURUMU’NDAN UYARI

    BACAĞINI KAYBEDEBiLiR'
    TAEK’ten bir uzman konu ile ilgili verdiği bilgide, cihaz içindeki tehlikeli maddenin çelik bir çekirdek içinde olduğuna işaret etti. Aynı kaynak “Bir çekirdek bilye düşünün. Bu tehlikeli madde bu çekirdek bilyenin içinde ve bir mercimek tanesi kadar. Örneğin bu cihaz kırıldı ve bu çekirdek bilyeye ulaşıldı. Kişi bu bilyeyi aldı cebine koydu. Bir tek kendisi için tehlikeli olur. Bir metre ötesindeki kişi için dahi risk yok. Bu bilye uzun süre cepte taşınırsa bir süre sonra bacakta kızarıklıklar oluşur. Eğer uzun süre tutmaya devam ederse bacağını kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilir."

    'FABRiKA KÖTÜ ETKiLENiR'
    Konuya yakın bir başka kaynak ise, çelik çekirdek içindeki mercimek büyüklüğündeki bu radyoaktif maddenin eritilmesi durumunda ne olacağına ilişkin "Öyle bir durumda bu çekirdeğin diğer hurdalarla birlikte içinde eritildiği yüksek sıcaklıklı fırın bütünüyle radyoaktif hale gelir ve bu radyasyon üretilen tüm ürüne geçer. Ayrıca fabrikadaki bu üretim ünitesi radyoaktif hale geleceği için bunun yeniden temizlenmesi ve radyasyondan arındırılması milyonlarca dolar bedele ve dolaysıyla zarara mal olur. Bu süreçte hemen o anda çalışan insanlar doğrudan etkilemez."

    BAŞKA MALZEMELERiN iÇiNDE GiTTi
    Cihazın çalındığı Zemar Zemin Araştırma şirketinin ortaklarından Emre Yılmaz ise, cihaz ile birlikte şantiyede bir takım 70-80 bin liralık sondaj malzemelerinin de çalındığını, çalan kişinin cihazın özelliklerini bildiğini tahmin etmediklerini kaydetti.

    HER YIL 40 CiHAZ GELiYOR
    Söz konusu cihazların ithal edildiği ülke Amerika. Türkiye’ye yılda 30-40 kadar cihaz getirtildiği öğrenildi. 40 yıldan bu yana cihazların getirtildiği Türkiye’de toplamda 1000 kadar cihaz bulunuyor. Fiyatı 14-15 bin dolar arasında değişen cihazlar TAEK izni ile getirtiliyor. Cihazların Türkiye getirilişi için kargo uçakları kullanılıyor. Ayrıca bu cihazlar her yıl yeniden kalibre edilir ve kullanacak elemanlara periyodik olarak radyasyonda korunma ve cihaz kullanıcı eğitimi verilir.

    Yine TAEK tarafında bu tür cihazları kullanan personele cep tipi film dozimetreler verilir ve belli aralıklarla bu dozimetreler kurum tarafından okunur. Böylece kullanım aşamasında herhangi bir yanlış kullanımdan ötürü bir personelin maksimum alacağı doz oranı kontrol edilir. Tüm bu süreçler TAEK tarafında izlenmekte ve kayıt altında tutulmaktadır.

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/25182902.asp
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    0
    dexer der kaçarım
    ···
  9. 9.
    0
    --spoiler--
    Reklam alanı
    --spoiler--
    ···
  10. 10.
    0
    Ön sayfaya komple yerlesiyorum

    --spoiler--
    Reklam alinir
    --spoiler--
    ···
  11. 11.
    0
    reserved
    ···
  12. 12.
    0
    reserved

    --spoiler--

    reklam alınır

    --spoiler--
    ···
  13. 13.
    0
    --spoiler--
    Reklam alınır
    --spoiler--
    ···
  14. 14.
    0
    Rezerved
    ···
  15. 15.
    0
    hey allam ya...
    ···
  16. 16.
    0
    buralar değerlenir önden rizörvd
    ···
  17. 17.
    0
    az uplayın lan şu başlığı emek gösteriyoruz huur çocukları
    ···