+3
-2
özellikle son zamanlarda yaşadığım-gözlemlediğim zorluklardan.
arkadaş yemin ederim kadınlarla arkadaşlık daha iyi. e onda da futbol-basketbol konuşamıyorsun o da var. siyaset de konuşulmuyor. ya da siyaset vs tıkalı bir sohbette kalıyor. ya ne bileyim.
erkek erkeğe arkadaşlığı başarıya eriştirmek için avamlaşmak lazım sanki. abazan takılmak, ortam ayarlamak, klişe muhabbetlerle mutlu olmak, sıradan şeyler yapmak, grup dinamiklerine fazlaca uymak. e bu da insana bir şey katmıyor ki amk. gece çıkıp harcadığın para 200 tl, aldığın zevk 5 tl.
insanın hayatında geyiğin bile bir kalitesi olması lazım. geyiğin bile kalitesi düştüğü zaman çekilmiyor. insan benim bu muhabbette e işim var amk pgibolojisine giriyor. öyle olunca da gibtir et ya takılmayım olsun bitsin diyorsun.
- lan yok şöyle ali ece gibi bir arkadaş futbolun derinliklerine girelim, saatlerce konuşalım, 93 yılındaki maçı hatırlayıp 1 saat o maçtan konuşup 3-4 bira içelim. beşiktaş nasıl oynamalı diye saatlerce tartışalım. anca ergen gibi koyduklu geçirdikli futbol muhabbeti.
- lan yok şöyle caner eler gibi bir arkadaşımız, girelim çekoslovakya tarihi muhabbetine, prag baharından saatlerce konuşalım. milan kundera'dan bahsedelim, kafka'dan bahsedelim. çek desek czech streets ferredan, çek kadınlarından konuşuruz en fazla. hacı süpermiş orası ya, muhabbetiş döner en fazla. o da iyi de, arada da farklı şeyler konuşsak.
- lan yok şöyle siyaset konusunda taraf tutmadan konuşulacak birisi. iki konuşalım. farklı analizler duyalım. klişelerden sıyrılalım. diğer ülkelerden örnekler verelim. türkiye'ye sadece türkiye'den bakmayalım. kemalist-cemaatçi-akp'li ekseninden bir sıyrılalım.
- lan yok şöyle sağlam bir grup, sağlam içelim. deli gibi sarhoş olalım. sonra birbirimizle hiç önyargısız dalga geçelim. hiç alınmayalım. vuralım geyiğin dibine. birbirimize saralım. varsa yoksa, içip sapıtmak, saçmalamak, egolarımız, sen benle dalga mı geçiyorsun bilader?
- lan yok şöyle sağlam bir tayfa film izleyelim, izlediğimiz filmi 2 saat konuşalım. ordaki bir detay bizi başka filme zütürsün. ne bileyim, yeni yönetmen keşfetsin, önersin. biz de ona başka yönetmen, oyuncu paslayalım. bir oyuncu hakkında ilginç bir detaydan bahsetsin. şurda da oynamıştı desin. muhabbet muhabbeti açsın.
- sağlam müzik dinleyen tayfa zaten nerdeyse hiç kalmadı. kalsa da snob snob tavırlar. müzik paylaşımı tamamen bitti zaten. onu es geçiyorum. yeni bir şeyler keşfetmeye çalışan insan yok. 2000'lerin başlarında böyle bir tayfa vardı.
- ulan şöyle sağlam bir içini açma durumu bile kalmadı. içini böyle tamamen açma. böyle egosuz falan. yenildiysem yenildim. kaybettiysem kaybettim gibime kadar muhabbeti bile kalmadı.
- şöyle tespitçi, gözlemci, etrafa bakıp iyi yorum yapacak insan bile yok. anca whatsapp'ta kezbanın allahının derdini dinlemece.
böyle çok arkadaşı olan insanlara bakıyorum da tamamen yannan kürek insanlar. hayatını sürdürdüğü kelimelere bakarsanız 300'ü geçmez. paylaştığı konulara bakarsanız 3'ü geçmez. onlar genelde geliştirici, kafa açıcı şeyler yerine, insanlardan konuşan insanlardır.
lan sahiden, çevredeki insanlardan konuşmak iyi ve eğlenceli de, bir süre sonra baymıyor mu? sadece ve sürekli insanlardan konuşan, işinden konuşan insanların bence bir hayatı yok. fakat genelde bu isteniyor, böyle muhabbet akıyor.
yahu ne bileyim bu ülkenin arkadaşlıklarının, ilişkilerinin %90'ı bence insanı geriye zütürücü. patinaj çektirici. sosyal bir varlık olduğumuzdan kendimize de bir yere kadar sabredebiliyor ve mecburen seviyeyi düşürüp sosyalleşiyoruz.
arkadaş veya ilişki dediğin insana patinaj çektirmemeli bence. insana level atlatmalı. mesela bundan bir ay önce bir uçak yolculuğunun ardından havataş otobüsüne bindim. yanıma otuzlu yaşlarda jasper diye bir dutch eleman oturdu. yemin ederim onunla yarım saat ettiğim muhabbetin keyfini son 3 yıldır kimseden alamadım. adamla danimarka sinemasından, kadınlardan (am züt muhabbeti değil), türklerin kuzey ülkelerdeki algısından, kuzey avrupa ülkelerinin arasındaki çekememezliklerden, yazılım olaylarından,
istanbul'un sosyo kültürel yapısından, futboldan (beşiktaş-fb maçı vardı o hafta) yapmadığımız muhabbet kalmadı. sadece yarım saat.
biraz snob görünmüş olabilirim kusura bakmayın ama bence şunu kabul edelim genel kitlemiz leş arkadaşlar. kendimi de sıyırmıyorum. benim de leş olduğum pek çok durum var. davarız arkadaşlar kabul edelim.
en önemlisi de bizde şu yok denge. hayatın sırrı bence denge. ya amsalağız ama ağır amsalak ya anti sosyal kişilik bozukluğumuz var ya böyle tam avamız ve avamlığı kutsuyoruz ya entelektüel olup takunu çıkarıyoruz snoblaşıyoruz ya paranın veya kariyerin yeterli olduğunu düşünüp çük gibi adam oluyoruz ya tam kaybedenler kulübü adamı oluyoruz ya hayatımızı tamamen futbola veya siyasete adıyoruz. biz kendimize dışarıdan bir bakmıyoruz. dışarıdakilere bakıp kendimizi kutsuyoruz sadece. bizde denge yok. bir pizza yapılmış ya sucuğu fazla kaçmış ya tuzu fazla kaçmış ya hamuru kek hamuru gibi olmuş ya soğuk ya da üstünde hiç malzeme yok. denge diye bir şey yok.
bu entry biraz trainspotting filmindeki mark renton'un it is shite being scottish tiradıyla bitireyim. çünkü bizdeki durum da çok benzer;
tommy: doesn't it make you proud to be scottish?
mark "rent-boy" renton: ıt's shıte being scottish! we're the lowest of the low. the scum of the fucking earth! the most wretched, miserable, servile, pathetic trash that was ever shat into civilization. some hate the english. ı don't. they're just wankers. we, on the other hand, are colonızed by wankers. can't even find a decent culture to be colonized by. we're ruled by effete assholes. ıt's a shıte state of affairs to be in, tommy, and all the fresh air in the world won't make any fucking difference!
mark renton ''all the fresh air in the world won't make any fucking difference'' dedi. doğru. evet arkadaşlar, kabul edelim biz de sorunlu bir toplumuz. iyiyiz, hoşuz, sıcakkanlıyız, misafirperveriz, dost canlısıyız vs ama bu bir fark yaratmıyor. bence itiraf edelim bu toplumun çoğu sıradanın da altında. kendimizi geliştirmeliyiz.
