+5
akp hükümeti 80 darbesinden sonra ülkedeki baskın iki siyasi hareketin başının ezilmesi ile birlikte palazlanan din odaklı hareketin meyvesini toplamaya başladı. artık tek başlarına kanun yapma ve yaptıkları kanunu içlerinden gelen başkan sayesinde diledikleri gibi yürürlüğe koydurtma şansları var.
özellikle 80'den itibaren askeri vesayetin mikro düzeyde eziyet ettiği bu güruh, erki eline geçirince kendilerine yapılan eziyeti karşılarındakine yapmaktan kaçınmıyor. bir şansları vardı, gerçekten bu ülkeyi daha özgür bir hale getirebilirlerdi, tasfiye ettikleri askeri vesayetin tehditi ortadan kalktıktan sonra bu ülkede ne türban takana, ne mini etek giyene, ne beş vakit namaz kılana ne de ateistine ses edilmeyecek bir ortam yaratma şansları, güçleri vardı. yapmadılar. intikam duyguları baskın geldi.
tasfiye ettikleri askerin yerine kendi askerleri olan polisi koydular. yargı organlarını kendi yandaşları ile doldurdular, yürütme zaten kendilerindeydi, yasamayı da meclis çoğunluğu sayesinde ellerinde tutunca güçler ayrılığı bitti.
şimdi kağıt üzerinde demokrasi, pratikte ise diktatörlük rejimi hakim.
muhalefet uyuyor; chp'den haber alınamıyor. mhp zaten muhalefet falan değil, ülkede tek etkin muhalefeti yapacak akla sahip bdp'nin derdi zaten farklı.
2011 genel seçimlerinde %50 oy alan akp'den öyle ya da böyle memnun olmayan partilerin oy oranları toplamda %46 falan. bunun %13'ünü memnuniyetsizmiş gibi gözüken ama kürtlerle ilgili olanları hariç her kritik oylamada akp'nin yanında olan mhp oluşturuyor.
olay şu ki, seçimin dinamikleri gereği akp %50 oy almasına rağmen, mecliste halkın %60'ını temsil ediyor. 550 sandalyenin olduğu meclisin 330 sandalyesi akp'nin. halbuki %50'nin karşısında tek bir parti %46 alsa, ya da mhp'yi yine geçiyorum, %33 oyu bir parti %13 oyu yine mhp alsa bu güce erişemeyecekler. daha uzlaşmacı olmak zorunda kalacaklar. her istediklerini yapamayacaklar.
mevzu dönüp dolaşıp bu tek paydası akp karşıtı olmak olan güruhu birleştirmeye geliyor. ama birbirleriyle öyle çelişiyorlar ki.
bdp'nin atatürk ve chp alerjisi, chp'nin ulusalcı diye nitelendirilen dogmatik kemalist çizgisiyle taban tabana zıt. o kadar zıt ki, bir noktada bdp akp'yi kendine daha yakın buluyor. çünkü akp'de de aynı alerji var. bu noktada bdp ile akp bu sefer de chp karşıtlığı paydasında buluşuyorlar. bdp haklarımız, halkımız dedikçe chp içindeki statükocu kesim atatürk türkiye'sini yıktırtmayız diye ayaklanıyor, bdp'nin karşısında safları sıklaştırıyor. farkında değiller ki atatürk türkiyesi'ni bdp yıkmıyor.
akp'nin karşısında buluşabilecekleri tek ortak nokta olan özgürlüklere müdahale kısmında da yine doğaları gereği karşı karşıya geliyor. çünkü chp'de hakim olan görüş özgür olalım ama kürtler o kadar da özgür olmasınlar. özgürlüğü durumları/kültürleri/geçmişleri gereği hakkaten önemseyebilecek tek hareket olan bdp ise dediğim gibi kendi derdinde, farklı bir ajandası var ve bu ajanda akp tarafından ara sıra beslendikçe seslerini çıkarmıyorlar.
ama çok geç olacak. tüm özgürlükler elimizden alındıktan sonra birleşecek bir ortam da kalmayınca gerçekten çok geç olmuş olacak.
iki ihtimal var bu yüzden. ilki çok olası gözükmüyor. dediğim gibi akp karşıtı olan tüm fraksiyonların bir olması. seçime girmesi. akp'nin elinden yasama gücünü alması. sonra zaten bir kalamayacakları için dağılıp kendi siyasetlerine bakmaları. ama bunu göze alamazlar, kendi seçmenlerine anlatamazlar durumu. zaten kendi seçmenlerine anlatacak kadar da ileri gidemezler, alerjen durumları müsade etmez.
ikincisi ise bu hareketlerin içinden gerçekten insana, özgürlüğe, barışa ve eşitliğe değer veren insanların birleşerek bambaşka bir hareket kurması. bu hareketin ben ülke genelinde büyük bir güç haline gelip iktidar olabileceğine ihtimal vermiyorum. ama etkin muhalefet yapmak da bir hedeftir. zaman içinde güçlenerek sesini yükseltmesi bir başarıdır. akp'nin aldığı %50 oy içerisinde duyguları istismar edilerek kullanılmış proleteryanın aslında daha iyi şartlar altında yaşayabileceğini doğru bir şekilde anlatarak akp'yi güçsüzleştirmek hedefleri arasında olmalıdır.
yazarken acı bir şekilde farkettiğim ise bu ikinci güzel ihtimalin ilkinden bile zor olması. çünkü steinbeck'in "amerikada sosyalizm tabana yayılamadı çünkü fakir insanlar kendilerini sömürülen proleterya değil henüz zengin olamamış milyonerler olarak görürler" sözünü hatırlatan bir toplum var. bu ülkenin yapısı bozuk. bilinçli olarak cahilleştirilmiş halk, ne zaman devrim gerçekleşecek olsa yapılan darbeler ve insanın malesef içinde olan bencillik duygusunun birleşimi sayesinde kısa yoldan zengin olabilmenin hayalini kuran fakir insanlar ezildikleri zaman ilerde ezmenin, aç kaldıkları zaman ilerde voliyi vurmanın, sömürüldükleri zaman da sömürmenin hayali ile yaşıyorlar. ve bu hayalin canlı örneği iktidarda iken kendilerini onlarla özdeşleştirip "yiyolar ama çalışıyolar abi" aymazlığını onaylıyorlar. en son çıkan cep telefonunu düzgün bir geliri olmadığından kredi kartı olmasa bile 24 ayda alabileceği sistem kurulu, demek ki durumum o kadar da kötü değil diyor. hayalleri tasarlanmış, o tasarımın içinde daha iyi bir ülkede yaşamak yok. daha rahat yaşamak var, sabun köpükleri ile arada rahat yaşıyormuş ilüzyonunu sunuyorlar.
ufak galibiyetler veriyorlar, zafer ise onların oluyor. taban böyle olunca da tünelin ucunda ışık gözükmüyor.
Tümünü Göster