-
1.
+7 -3Üst Edit: Beyler hikaye uzun şimdiden söyleyeyim. Rez alın yayıla yayıla okuyunTümünü Göster
Edit2: Ayrıca zütüm çıkıyor hikaye uzun yazacam diye şukular şelale
Süper kahraman olabilmek için radyoaktif bir
örümceğin ısırmasına veya süper asker
projesi dahilinde kontrollü radyasyona maruz
kalmaya gerek yok artık. Zaten hayatımız
radyasyon dalgaları arasında yüzerek geçiyor,
illa ki genetiğimizde oynamalar, sapmalar
olacaktır değil mi? Herkesin pek kimseye belli
etmediği, kullandığı ama farkında olmadığı
veya hiç açığa çıkaramadığı süper güçleri var
bence. Kaldı ki ben röntgenciyim.
Röntgenciyim derken röntgen teknisyeniyim.
Vücudumda birikmiş radyasyon Hiroşima'yı
tekrardan uçurmaya yeter. Süper kahramanlık
elbette hakkım.
Dolmuş peşinde koşarken süper güçlerimin
farkına varmıştım. Sabah işe gitmek için evden
çıkmış, yarı uyanık kafayla yürüyordum.
Normal şartlarda 4 dakika sonra durağa
yanaşması gereken dolmuşun durakta
olduğunu gördüm. Dolmuş duraktaki tüm
yolcuları alıp hareket etti. 15 dakika sonra
gelecek olan diğer dolmuşa binmem; işe geç
kalmam demekti. Koşmaya başladım.
Dünyadaki tek derdim hareket eden o
dolmuşu yakalamakmışcasına koştum.
Kendimden beklenmeyecek bir çeviklikle
dolmuşu yakaladım. 100 metreyi ortalama 5
saniyede koşmuşumdur. O gün dünya
rekorunu kırıp dolmuşa yetişmeyi başardım,
ama işe gitmedim.
içimde dizginleyemediğim garip bir enerji/
güç vardı. Kaldırıma tam yanaşamamış bir
arabayı hafif bir kalça hareketiyle kaldırıma
sıfır yanaştırdım. Test amaçlı yerden bir taş
alıp sıktım, un ufak oldu. Okul bahçesinde top
oynayan çocukların topu caddeye kaçmıştı.
Caddenin tam ortasındaki topu çiğnemek
üzere hızla bir kamyon yaklaşıyordu. Çocuklar
kulaklarını elleriyle kapatmış, topun
patlamasını bekliyordu ki seri bir hareketle
topu kapıp kamyonun üzerinden havalandım.
Herkes donup kalmıştı, ben de. Topu bahçeye
dikip hızla olay mahalinden uzaklaştım.
Hızlıydım, güçlüydüm, uçuyordum. Kroydum,
ama süperkahramandan beklenecek tüm
özellikler bendeydi. ihtiyacım olan bir kostüm,
ezeli düşman ve sonu "... adam" ile biten bir
isimdi. Gerçi hiç kahramanlığa bulaşmadan
atlet falan mı olsaydım? Disk atma, sırıkla
atlama, koşuda falan efsane olabilirdim. Belki
de dünya rekoru kıran zencilerin falan hepsi
benim gibi süper güçleri olan dallamalardı.
Eve doğru yürümeye başladım. Artık dolmuşa,
otobüse para vermek yok. Dolmuşun,
otobüsün beygiri ne ki la? Kim Kardashian'ı
kıskandıracak kalçalara sahip bir hatun salına
salına yürüyordu. Gözlerim kalçalarına
senkronize olmuştu, bu yüzden hatunun
çantasının bir motogibletli tarafından
kapıldığını fark etmem hatunun çığlık
atmasıyla oldu. Işık hızıyla son gaz bayır aşağı
giden motorgibletlinin önüne çıktım. Kaskına
kafa atıp motorgibletten düşürdüm, koluna
sardığı çantayı aldım belki de tüm kol
kemiklerini kırıp aldım. Soluk soluğa kalmış
gibi yaparak usul adımlarla hatunun yanına
vardım. Arkadan bende yarattığı çoşku ve tüm
hayaller bir anda yok oldu. Teşekkür etmesini
bile beklemeden çantayı uzatıp yanından
uzaklaştım.
Eve geldiğimde günün şokunu atlatabilmek
adına duşa girdim. -
2.
0Bir yandan tepemden ılık sular akıyor, bir yandan da hin fikirler. Yıllardır beklediğim fırsatı yakalamıştım aslında. Banyoda attığım kahkahalar açık banyo penceresinden geçerek akşam karanlığında yankılanıyordu. Her süper gücü olan insan evladı suça karşıTümünü Göster
savaşacak diye bir kural yok bence. Yaşadığım şehir ile aramda duygusal bir birliktelik ve bağ yok ki Batman havalarına bürüneyim. Kendi işime bakarım, bana ne şehrin güvenliğinden, huzurundan. Güçlerimi acilen paraya dönüştürmenin yollarını aramam gerekiyor.
Duştan çıktıktan sonra belime doladığı
m papatya işlemeli banyo havlusuyla evde
volta atarken tüm bunları düşündüm.
Antredeki aynanın karşısından geçerken
şekilsiz vücuduma gözlerim takıldı.
Süpermanin baklavalara bak, bi de benim
göbeğe? Gıdığı sarkmış kahraman mı olurmuş lan? Aylardır 2-3 kilo vermek için yırtınan ben, bir kaç saat içinde çektiğim şinavlar, mekiklerden sonra Doğuş'u kıskandıracak kaslara sahip oldum. Mutasyonlar sağolsun.
Gecenin dördü. Yumruğumu sıktım, kolumu da ileri uzatıp balkondan havalandım. Şehrin karanlık sessizliğine daldım. Gece yukarıları soğuk olur diye giydiğim palto arkamda pelerin gibi uçuşuyordu. Dik uçmaya başladım,
atmosfer katmanlarını aştıkça aştım, şehir
küçüldükçe küçüldü. O derece havalandım ki kafayı uzatsam uzaydaydım. Uzattım da. ilginçti gördüklerim. Kara bir çarşaf her şeyi sarıp sarmalamıştı sanki. Yıldızlar artık göz kırpmıyordu, düşük voltajlı ampüller gibi ışıldıyorlardı. Ay gözümde tüm romantikliğini,
gizemini kaybetmişti, yamalı bohçaya
benziyordu. insanın tüm doğa yasalarını altüst eden güçlerinin olması ne güzel lan! Şu yaşadıklarıma bak.
Felix Baumgartner misali kendimi uzaydan
çılgınca dünyaya bıraktım. Hani gondola
binersin de yukarıdan aşağıya sürüklenince için bi hoş olur, sanki hafiften için dışına akıyormuş gibi olur ya, hah işte öyle hissettim uzaydan kendimi bırakınca. Süper güçlerim var lan benim yanarak yere yapışacak halim
yok ya? Yeryüzüne doğru süzülürken üstün görme kabiliyetim sayesinde uzunlarını yakmış iki Türk savaş uçağının bana doğru yaklaştığını
gördüm. Bir an önce yere inmeliydim, hızımı arttırdım. Uçaklarla kapışmasına kapışırım da milliyetçi adamım ben, şimdi boş yere milli servete zarar vermeyeyim. Ama onların beni rahat bırakmaya niyeti yoktu. -
3.
0iki uçak da diğer yönden geliyordu. Çapraz ateşte kaldım. Süper güçlerimin keyfini tam çıkaramadan birTümünü Göster
yere gidemezdim. Hedefine kitlenmiş
bombalardan sıyrılmak için gökyüzünde
girmediğim şekil kalmadı. Neyseki bu
uçakların belli bir uçuş ve saldırı mesafesi
vardı ve ben o mesafelerin altına inmeyi
başarmıştım. Sonunda titreye titreye bizim
sokağa indim. Sanki hiçbir şey yaşamamış gibi bir çorbacının yanına vardım. Televizyona bir son dakika haberi girdi... "israil'in radara yakalanmayan hayalet/casus uçakları Türkiye semalarında görüldü. Vurularak düşürüldü"
Gerçek hayatlarında birer kodaman olan
Batman ve Ironman servetlerini kullanarak
süper güçlere sahip oldu ve adalet peşinde koşmaya başladı, bense süper güçlerimi kötüye kullanarak zengin olacaktım. Soygunlarla hızlıca dallanıp budaklanan bir servete sahip olmayı kafaya koymuştum. Ve çorba parasını ödemeden "Şişman'ın Yeri"nden
süper sonik bir hızla tüyerek suç dünyasına ilk adımımı atmış oldum.
Sisli tepelerin ardından yükselmeye başlayan güneşin ilk ışıltıları sıcak bir günün habercisiydi. Şehrin en zengin dallamalarının oturduğu mahalleye doğru dağ, bayır, dere, çamur demeden yürüdüm. Kulağında kulaklıkla hafif tempoda yağlarını, fazla kilolarını koşturan bir kadının yanına, ormandan beyaz atla fırlayan bir adam geldi. Kadını atının arkasına atıp siteye daldı. Bu mahalle evinin hemen yanında orman olmasını ve o ormanda ata binmek isteyenlerin mahallesi! Siteler güvenlikli, bol kameralı. Giriş ve çıkışlar kontrollü. Sabahın ilk saatlerinde bile sokakta devriye gezen polis araçları vardı. Ama uçan
biri için tüm güvenlik önlemleri çöküyor.
Paltomun iç kumaşını yırtıp yüzüme maske yaptım. Bunaltıcı havalar yüzünden açık bırakılan balkon kapılarından ve
pencerelerden içeri dalacaktım. Kuytu bir
köşeden havalanıp yüksek site duvarlarını
aştım. Ama uçarak bu soygunu yaparken
birilerine yakalanmam tüm dünyayı ayağa
kaldırabildi. Tırmanarak evlere dalmayı tercih ettim. Enerjime daha fazla dayanamayan pantolonum kıç tarafından iyiece yırtıldı ve sürekli sağa sola takılıyordu. Paltomu da, pantolonumu da çıkardım. Ama donu sağlama almam lazımdı. Donunu düşüren kahraman
olamaz yeğen! Zenginler rahat yataklarında mışıl mışıl uyurken servetlerinde sadece ufak bir azalma
oldu. Zenginden alıp fakire, yani bana.
Daldığım evlerde teknolojik aletlerle, yükte hafif pahada ağır eşyalarla uğraşmadım. Yaptığım şey cüzdanlardaki paraları boşaltmak. 10 dakika içinde 5 ev, yığınla para. 6. ev. Salondaki masanın üzerindeki kabarık cüzdana uzancakken yığınla siren sesi
duydum. Lanet olası federaller! -
4.
0Tüm şehri ayağa kaldırmaya yetecek yükselikte siren sesleri. Hemen evin yatak odasına geçtim. Sarmaş dolaş uyuyan çift uyanmış, ikisinin kıçı da bana dönük, pencereden dışarıda ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Arkalarından
"üşütürsünüz, üstünüze bir şeyler giyin"
dedim. Karşılarında beni gördüklerinde
ikisinin de sanki fişi çekilmiş yüzlerindeki
canlılık kayboldu. Adam bir şey söylemeye
çalıştı ama ağzından ses çıkmadı. Kadınsa
çığlık atmaya hazırlanıyordu ki, elimle ağzını kapadım. Sonra diğer elimle adamın kafayı tutup kadının kafayla çarpıştırdım. Çarpmanın etkisiyle ikisi de bayıldı. Kaldırıp yataklarına koydum, üstlerini örttüm. Rahat 2 saat sesleri, solukları çıkmazdı. Evde bir süre takılmam iyi
olacaktı. Karnımın gurultusu siren seslerini bile bastırıyordu. Mutfağa geçip iyi bir kahvaltı yaptım. Süper güçlere sahip olmadan önce en aksiyonlu dakikalarımı işlek caddelerde karşıdan karşıya geçerken yaşayan tırt bir adamdım, bir de şu 2-3 gündür yaşadıklarıma
gel. Ama mutluluğun ön şartı geçmişi geride bırakıp yaşadığın ana odaklanmaktı, saydığım tomarla paraya odaklandım. Perdeyi aralayıp aşağıya baktığımda polislerin
ve coşkun bir kalabalığın binanın çevresine doluşmuş olduğunu gördüm. Aşağıdan yükselen seslere; camı ısrarla delmeye çalışan iki kara sineğin ve olay mahalline yaklaşmakta olan bir helikopterin sesi karışmıştı.
"Helikopter ne alaka lan?" dedim kendi
kendime. "Orada olduğunu biliyoruz, teslim ol diye megafonla bağırın da olmuşken tam olsun mına koyiiim"
Düşündüğümden daha fenası oldu. Bir ekip helikopterden sarkıtılan iple kara sineklerin yapıştığı camı kırarak eve doluştu. "Yat, yat, yere yat" diye bağıran ağır silahlı 3 polis. Beni etkisiz hale getirmelerine izin verdim. Ellerimi
arkadan kelepçelediler. Sırayla tekmelemeye başladılar, gözümün önünde postallar uçuşuyordu. Onlar vurdukça ben gülüyordum, ben güldükçe onlar vuruyordu. "Ben zaten camı sinekler kaçsın diye açacaktım, boşuna
kırdınız" dedim. Biri "deli lan bu" dedi ve
ağzımın üstüne sağlam bir tekme savurdu. -
5.
+1Sonra beni ayağa kaldırdılar, sürükleyerekTümünü Göster
merdivenlerden indirmeye başladılar. Dal,
taşak ortada kalabalığı yararak ekip aracına bindirildim. Yine 3 polis. ikisi yanımda, üçüncüsü arabayı kullanıyordu. Radyoda Müslüm Gürses'den Ağlattı Kader çalıyor. "Açsana biraz sesini"
dedim. "Kes lan" dedi arabayı kullanan ve
ışıklardan sola ani bir dönüş yaptı. Ellerimdeki kelepçeleri zerre zorlanmadan kırdım, kendim radyoya uzanıp sesi açtım. Yanımdakiler hemen bellerindeki silahlara sarıldılar. Dirseklerimle suratlarına iki kere çaktım, koltuğa öylece yıkıldı ikisi de. Öndeki dallama olayın şokuyla direksiyon kontrolünü kaybedip direğe çarptı. Olağandışı hiçbir şey olmamışcasına arkama yaslandım, Müslüm
babayı dinlemeye devam ettim. "Doğduğuma pişman olmuşum Hayat yolunda yorulmuşum
Yaşamayı ümit ederken ah Bir aşk için ziyan olmmuşum "
Şarkı bitince arabadan çıktım.
Gökyüzüne çöreklenmiş karanlık suratlı bulutlardan yağmur yağmaya başladı. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım, öyle ağlıyordum ki gözyaşlarım yağan yağmurla yarışıyordu. Müslüm
Baba'nın sesi hala kulaklarımdaydı, "Gülmek istedikçe ağlattı kader."
Yağmur geçmişi, yitip gidenleri anımsatır
bana, tatlı bir hüzne gark eder beni. Şairin
dediği gibi "Yağmurun yağması iyidir. Bir
çerkez mızıkası gibi rengarenk... " Yok lan
yağmura hemen teslim olan sokak altıyapıları yağmurun tüm büyüsünün içine sıçıyor. Yağmur altında yürüyeyim desen çökmeye bahane arayan altyapılar yüzünden bata çıka yürüyorsun ve arabaların dalga halinde püskürttüğü sulardan sürekli kaçmaktan hüzünlenmeye fırsat bulamıyorsun. O meşhur yağmur sonrası toprak kokusunun yerini de yağmur sonrası lağım kokusu almış durumda. Burnumu ve göz yaşlarımı koluma sildim, sudan sebeplerle romantizm yaşamaya gerek
yoktu, gayet realist bir biçimde yağan lanet yağmura ve belediyeye küfrederek koşmaya başladım.
Şehrin tüm polis ekipleri kaçan şahsı, yani
beni yakalamak için seferber olmuştu eminim. Arka sokaklara sapıp hızıma hız katıp koşmaya devam ettim. Yolu epey uzatmış olsam da sağ salim evime varmayı başarmıştım. Anahtar evlere tırmanırken çıkardığım paltomda kalmıştı. Kapıyı omuz atarak kırıyordum ki açıldı ve boşluğa omuz attım. Ve bir kadın, hem de benim evimde!
"Hu ar yu wumın?" Soruma cevap vermeden, bir kadından beklenmeyecek sertlikle kolumu kavrayıp beni içeri soktu, "hadi çabuk gir içeri salak herif" -
6.
0Son part beyler
Gökyüzünde f16'larla kapıştığım gece beni
fark etmişler, o andan itibaren de
ensemdelermiş. Onlar? Onlar benim gibi
mutantlar, işinde süper gücünde insanlar.
Süper güçlere kavuşunca kendini rezil eden, başını sürekli belaya sokan bi ben değilmişim. Bankamatiği söküp kaçıran mı dersiniz, hayatında sevmediği tüm insanları tek tek öldüren mi dersiniz? O anlattı, ben dinledim. Etkilendim de ondan. Gozleri düşük voltajlı
ampül altında mavi alevler gibi parlıyordu.
Yontulmuşcasına düzgün bir burnu, dolgun dudakları, cıvıl cıvıl ama sert bir havası vardı. Bir yerden sonra anlattıklarından kopup fantazilere daldım. Şöyle ki; onun dudaklarını
yaşam pınarıymışcasına öpüyordum, ellerim onun saçlarının arasındaydı. Öpücüklerim boynunda, omzunda dolanıyordu. Sonra...
Evet sonra hiddetle "öhöö dinlemiyorsun beni, daldın gittin" demesi beni kendime getirdi. Boğazımı temizledim, kurduğum fantazinin etkisiyle kalbim deli gibi çarpmasına rağmen sakin bir sesle "ruhen ve bedenen yorgunum, biliyorsun yaşadıklarımı" dedim."Hadi kalk
seni diğerleriyle tanıştırayım" dedi ve açık
pencereden akşamın sessizliğine daldı.
Peşinden de ben...
Birbirine bitişik binaların üzerinde uçuyorduk. Uçarken oksijen kafa mı yaptı noldu bilmiyorum ama kontrolsüzce yavşamaya başladım ona. "Sen bir uçan memelisin aslında" deyip, bunla da yetinmeyip sonrasında "puhahaha" diye gülebilecek kadar iğrençleştim. Atmosfere en uygun şarkı olan Kenan Doğulu'nun "havada aşk kokusu var" şarkısını söylemeye başladım. O şarkıya da reaksiyon alamadım. Ama bir sır verir gibi
yanına sokulıp "böyle uçuyon falan da hiç
türbülansa girdin mi" sorusuyla güldürmeyi başardım. O an dursun istedim zaman, zaman dursun da yan yana öylece kalalım istedim o
gülerken...